29. Bölüm

29. Bölüm

EsAy
esay1007

12. BÖLÜM 3. KISIM

GÖRKEM

 

 

Bazen insan olduğum için erkek olduğum için utanıyordum. Bir kadına isteği dışında dokunmak… Insan olmak bu denli zor olmamalı bir kadını cinsel bir obje olarak görmemek zor olmamalı, onunda bir insan olduğunu görmek zor olmamalı. Erkek olduğum için utandıranlar bu dünyadan temizlendiğinde, hayat kadınlar için

daha güzel ve yaşanılası olacak.

Bir hafta önce pekte normal olmayan bir şekilde tanıştığım kadınla şimdi küçücük bir asansör kabininde benim evime doğru çıkıyorduk. Olabildiğince ondan uzak durmaya çalışıyordum zira onu rahatsız edeceğimden çekiniyordum. Her ne kadar kendisi rahatsız olmayacağını söylese de konuşurken gözlerime bakamaması ve ellerinin titremesi söylediğine tezat düşüyordu.

Düğünde oyun oynayanlardan kurtulduktan sonra sigara içmek için dışarıya çıkmıştım. Köşedeki mini büfeden çay almak için ilerlemeye başladığımda onu gördüm. Elindeki sigaraya bakılırsa o da benim gibi sigara için çıkmıştı. Sırtı bana dönük olan bir adam atık bir şekilde sigarasını yakmıştı. Doktorun bu hareketinden rahatsız olmuş olmalı ki sigarayı bir kez bile içmeden hemen yanındaki küllükte söndürdü.

Bir an silkelenip kendime geldim. Görkem ne yapıyorsun oğlum al çayını iç sigaranı gir içeriye tak takimi sonrada git eve milleti ne süzüyorsun.

Büfede sipariş ettiğim demli çayımı beklerken etrafı incelemeye başladım. Ya evet etrafı inceliyorsun. Doktoru incelemek için değil de etrafı incelemek için doktorun masasına baktın direkt. Kapa çeneni iç ses! İç sesimle münakaşa içerisindeyken gördüğüm manzarayla dondum kaldım. Doktor yanındaki adamın üstüne çıkmış adamı yumrukluyordu.

Hızlı bir şekilde yanlarına ilerledim. Bir şoku da yerde yatan adamı görünce yaşadım. Hassiktir! Bu kız gerçekten bela paratoneriydi.

Yumruklarıyla ağzını yüzünü dağıttığı adam yavşaklığı ile ünlü, Kars'ın en büyük aşiretinin veliahtıydı. Muhtemelen doktora yürüdü ve doktorda onu bu hale getirdi fakat asıl sorun şuydu ki doktor kendinden geçmiş gibi adamı dövüyordu. Defalarca seslenmeme, ayırmaya çalışmama rağmen kesinlikle adamı bırakmıyor aksine arada bana da giydiriyordu.

Ne konuşmalarım ne de çabalarım doktoru adamın üstünden almaya yetmeyince kucakladığım gibi arabaya doğru seri adımlarla ilerledim. Doktor umarım seni bir çuval gibi taşıdığım için beni dövmez ve affedersin.

Hızlı bir şekilde arabayı bırakıp geri döndüm. Adam yerde yatıyordu. Hemen adamın üzerindeki ceketi ve kravatı çıkarıp aldım. Doktor ceketi ve kravatıyla temas etmişti bu iş polise gideceğine göre kesinlikle parmak izi aranırdı. Etrafıma baktım gözle görülecek doktora ait bir şey var mı diye masada bulunan çantasını telefonunu ve sigarasını kattığım gibi geri döndüm. Bizimkileri arayıp bahçeyi temizlemeleri gerektiğini söyledim. Kafami doktordan yana çevirip kısa bir bakış attım. Az önceye nazaran biraz sakinleşmiş gibi duruyordu. Tekrar önüme dönüp yola odaklandım telefonum çalana kadar tabi. Arayan Buraktı.

“Söyle Burak”

Arkadan yoğun bir ses geliyordu. Sanki birileri kavga yapıyordu.

“Komutanım, Levent Üsteğmenim durumu öğrenince bir posta da o dövdü ve adam bayıldı.” Hay böyle işin içine!

“O lavuğu da tutup hepiniz bana gelin. Tekrar söylüyorum kamera kayıtlarını sil hatta silmeden tüm kamera kayıtlarını kopyala öyle sil ama bütün kameraları sil otopark, salon, yemekhane bahçe her yer, her yeri sil”

“Emredersiniz komutanım!” Bir bu eksikti anasını satayım ya. Bu iki arkadaş gerçekten tam birbirlerini bulmuş biri döver öteki bayıltır şiddete meyilliler resmen. Ama şimdi böyle bir durumda ben bile döverdim hatta az önce bir iki tekme vurmuşluğum bile var.

Lojmanlara geldiğimizde güvenlikten geçip binanın önüne geldik. Bahar kendini hissettiriyordu unun en güzel örneği ise sitenin içerisindeki leylaklar ve neredeyse apartman boyunda uzamaya yemin etmiş gibi duvarı tırmanan hanımelleri.

Arabanın içerisinde sıkıntılı bir nefes verdim. Eve çıkalım desem yanlış anlaşılabilir arabada kalsam desem klima çok yeterli gelmeyebilir üşür. He Görkem kesin üşür. Kes sesini iç ses! Hemen doktor hanıma dönüp konuşmaya başladım.

“Burak, Azra yüzbaşıyı durumdan haberdar etti. Birazdan o da gelir. O gelene kadar rahatsız olmazsanız benim evime çıkalım en azından ayağınızdaki topuklulardan kurtulmuş olursun rahatsız olacağınızı düşünüyorsanız da sizinle beraber arabada bekleyebilirim.”

Yüzünde gülümsemekten uzak acı bir tebessüm belirdi “Rahatsız olmam” dedi.

Eve geçtiğimizde davet etmekle ne kadar iyi bir şey yaptığını fark ettim kapıyı açar açmaz bizi harika bir sıcak hava karşıladı. Önce ben arkamdan da doktor hanım girdi. Onu ne terlik verecektim ama 45 numara terlik… Düşündürdü. Elimi enseme atıp kaşıdım mahcup bir şekilde konuşmaya başladım

“Terlik vermek istiyorum ama mmaalesef hepsi 44-45 numara ama endişelenmeyin ev zaten yerden ısıtmalı.” Lan Görkem ne mal adamsın! Yerden ısıtmalıymış. Kısık bir ses ve yine o tebessümden uzak gülümsemeyle cevap verdi

“Sorun değil.” Ben de başımı sallayıp salona doğru yol aldım. O da pıtı pıtı adımlarla hemen arkamdan geliyordu. Bir hafta önce hiçte normal olmayan bir şekilde tanıştığım ve ayni ortamda bulunduğumuzda mutlaka bir belanın başrolü olan bu kız şimdi sakin sakin beni takip ediyordu.

“Buyurun nasıl rahat isterseniz öyle oturun ben de üzerimi değiştireyim.” Kafasını sallayıp onayladı. Odaya geçmeden önce çay suyu koydum bardağa da sürahiden su doldurup doktor hanıma verdim. Boş gözlerle yüzüme bakıyordu.

“Biraz sakinleştirir.” dedi. Acaba benden de korkuyor muydu? Hemen hızlı adımlarla odama geçip siyah bir tişört ve eşofman altı giyip mutfağa geçtim. Çayı yıkayıp daha sonra altındaki kaynamış suyla çayı demledim. Salona doğru yol aldım. Doktor hanım, giriş kapısının hemen karşısında bulunan ve boydan cam olan duvardan dışarıdaki manzarayı izliyordu.

 

 

Cama vuran yansımasına baktım. Ellerini göğsünde bağlamış bir şeyleri düşünüyordu. Titremelerinin geçtiğini düşünürsek sakinleşmiş gibi duruyordu. Korkmaması için gelişimi haber verir gibi biraz sert adımlarla yanına doğru ilerledim. Kafamı çevirip çehresine baktım. Dalmış gibi duruyordu gelişime hiçbir tepki vermemişti.

“İyi misin?” dedim. Hiç yüzüme bakmadan dışarıyı izlemeye devam etti.

“Canım acıyor” dedi. Cevap veremedim ne cevap verilirdi ki? Cevap veremiyordum ama içimde büyük öfke patlamaları yaşıyordum. Erkek olduğum için bir kez daha utanıyordum.

“Canım acıyor ama yaşadığım olay için değil benden daha beterini yaşayan sonu tecavüz veya ölümle gelen kadınlar için.” sakin bir sesle söylemişti yine konumunu hiç bozmadan. İyi gibi görünüyordu ama iyi değildi.

“Aldığım kurslar sonucu kendimi bir şekilde savunmasını korumasını öğrendim ya bunu yapamayanlar en kötüsü de bunu her gün yaşamak zorunda kalanlar. O adam evliydi parmağında yüzüğü vardı. Sence eşine normal davranmış mıdır?” Ben de kafamı dışarıdaki manzaraya çevirdim ve bir şey fark ettim manzaradan ziyade cama vuran yansımamı izliyordu benim onu izlediğim gibi. Aynada gözlerimiz birleşti. Ilk defa göz göze geliyorduk. O an ne yapacağımı şaşırdım. Mutfaktan kurtarıcı bir ses geldi kaynayan çaydanlık muhtemelen taşmış onun çıkardığı cızırtı imdadıma yetişmişti. Hızlı adımlarla mutfağa gittim tahmin ettiğim gibiydi. Ocağı kapattıktan sonra aklıma vestiyerde annemin terlikleri olduğu aklıma geldi.

Vestiyere doğru ilerlerken o da merak etmiş olmalı ki salondan çıkıp mutfağa geçmişti. Sandalyeden gelen sesle masaya oturduğunu anladım. Vestiyerin önünde çöküp annemin terliklerine baktım. Gelmişsin elli küsür yaşına evde bile topuklu ayakkabı giyiyorsun anlayamıyorum gerçekten biz erkekler kadınları asla anlayamayız! Neyse bunun topuğu giydiği ayakkabıya nazaran daha azdı. Elime topuklu terlikleri alıp masaya doğru ilerledim

“Annem hep söyler evde terliksiz dolaşma üşütürsün sonra da çocuğun olmaz diye” Çenenin yayına Görkem. Gözlerimde bir an da muzip parıltılar gördüm. Olayı geçiştirmek için hemen önünde eğilip terlikleri ayağına geçirdim aklıma bir an da külkedisi masalı geldi. Onun duyamayacağı bir şekilde mırıldandım “külkedisi”

Ayağa kalktığımda şaşkın bakışları arasında ne yaptığımı fark ettim. Karşılıklı şaşkın sakin bakışırken bu durumu bozan şey zil sesiydi. Kurtarıcımı alnından öpecektim. Hızlı adımlarla kapıya ilerleyip hemen açtım Azra Yüzbaşı.. Arkasında da yüzlerinden okunan boka bastık ifadesiyle Turan Timi. Az önceki sozumu geri alıyordum öpemezdim.

Kapının önünden çekilirken hepsine ithafen “hoş geldiniz” dedim Levente de öldürücü bakışlarımı yollamayı unutmadım.

Azra Yüzbaşı acele bir şekilde kabanini çıkarırken “Lidan nerede Görkem? İyi mi?”

“Mutfakta” demekle yetindim. Hemen arkasından Levent ve tim girdi. Burak ve Levent dışında sanırım olaya kimse vakıf değildi ki sorgulayıcı bakışlar atıyorlardı. Mutfağı göstererek “Geçin” dedim. Mutfağa geçtiğimizde tam doktorun konuşmasına denk gelmiştik ve ister istemez gülümsedim.

“Karakteri sağlam olmadığı gibi kendi de sağlam değilmiş. İlk vuruşta yıkıldı.” Bizim mutfağa girmemizle ikisi de toparlandılar.

Tezgahın üzerindeki çay bardaklarına çay doldurup masanın etrafına kurulmuş olanlara çay servisi yaptım. Oturmak yerine bardağını elime alıp sırtımı tezgaha yaslamakla yetindim.

Tufan çayından bir yudum alıp bardağını tekrar masaya biraktiktan sonra sırtını sandalyeye yaslayıp konuştu “Kusura bakmayın ama biri neler olduğunu bizimle de paylaşabilir mi?”

Hemen arkasından Burak nereden bulduğunu bilmediğim tableti açıp masanın bir köşesine herkesin görebileceği şekilde yasladı ve videoyu oynattı. Bahçenin kamera görüntüleriydi. Doktorun izliyordum ne tepki vereceğini merak etmiştim. Bir an da kafasını bana çevirip ateş saçan öfkeli gözlerle bakmaya başladı. Kafamı tablete çevirip videonun nerede olduğuna baktım. Evet sevgili Bela Paratonerimiz onu dövdüğü adamın üstünden aldığım için öyle sınırlı bakıyordu.

Burak videoyu durdurmuştu. Herkes şaşkınlık içerisinde doktora bakıyordu. Bakışmayı bozan şey ise Azra Yüzbaşının çalan telefonuydu.

“Efendim Süleyman Amca.” Süleyman Albay aramıştı. Kafasını önüne eğmiş konuşmaya devam ediyordu.

“Evet Süleyman amca biz Lidanla benim evdeyiz yarım saat oldu geleli.” Karşıyı dinlerken bir an da kafasını kaldırıp şok olmuş gözlerle doktora bakıyordu.

“Tamam Süleyman Amca ben söylerim.” dedi pat diye telefonu kapatıp masaya koydu.

“Adam beyin travması geçirmiş. Hastaneye kaldırmışlar. Komadaymış.” Işte şimdi sıçmıştık. Bakışlarım doktor ve Levent arasında mekik dokuyordu. Burak videoyu dondurduğu için kimse, doktorun arkasından daha sonra Leventin geldiğini bir posta da onun dövdüğünü görmemişlerdi.

Doktor rahat bir şekilde “Başka bir şeyden kaynaklanmıştır ben o kadar dövmedim çünkü.”

Azra Yüzbaşı sinirlenmiş olmalı ki ayağa kalkıp sert bakışları arasında cevap verdi

“Dövmemiş miş, Lidan az önce videoyu izledik adam baygın baygın yerde yatıyordu. Bir de o kadar dövmedim diyorsun”

“Ne yapsaydım Azra beklese miydim öylece? Ayriyeten beyin travması geçirmesi için kafasına darbe alması gerekir sizin de gördüğünüz üzere kafasına vurmadım. Yanı benden kaynaklı bir durum değil tabi sonrasında biri daha gidip dövmediyse” o esnada doktorun bakışları bana dönmüştü. Onu arabaya bıraktıktan sonra geri dönmüştüm muhtemelen o arada onu dövdüğümü düşünüyordu. Herkesin kafası karışmıştı. Doktor benden şüpheleniyor, ben Leventten… Burak hariç geriye kalanlar ise doktordan. Anasını satayım böyle işin.

“Bir plan yapmamız lazım.” dedi Tufan.

Kafamı sallayarak onu onayladım ve konuşmaya başladım

“Aklımda bir plan var daha doğrusu önlem.” dedim herkesin odağı ben olduktan sonra konuşmaya başladım.

“Doktor Hanım, şimdi anlatacaklarım biraz canınızı sıkacak o yüzden kusura bakmayın ama şunu da unutmayın ki bu seçenek şimdilik elimizde olan en iyi seçenek. Dövdüğünüz adam Kars'ın en tehlikeli en köklü ve güçlü bir aşiretin oğlu hatta sıradaki ağa o olduğu için veliahtı desem daha doğru olur. Kuman Aşiretinin oğlu Rodin Kuman. Az buçuk biliyorsunuzdur Doğudaki aşiretleri ve erkek evlatlarına düşkünlüklerini hele hele veliahtlarına.”

Tepkisini merak ettiğim için yüzüne baktım. Cidden mi doktor? Gerçekten mı? Bardağı elinde hiçbir şey olmamış gibi sanki normal bir şeyden bahsediyormuşum gibi çay içerek beni dinliyordu. Bu kadın kesinlikle normal değildi.

“Bu aşiret o kadar güçlü ki ne Polis ne de askeriye hiçbir şekilde bu aşirete sözünü geçiremiyor. Pis işlerle uğraşıyorlar fakat delilleri içeriden yok ettikleri için hiçbir suçlama ve yargılama da bulunamıyoruz. Böyle bir aşiretin veliahtını dövdüğünüz için şu an oldukça büyük bir tehlike altındasınız. Kamera kayıtları silindi ve Rodin Kuman şu an komada ama bu demek değil ki sizi bulamayacaklar.” sustum tekrar gözlerine baktım belki korku vardır diye o da elinde çay bardağıyla devam etmemi bekler gibi benim dinliyordu. Kızım sen dalga mı geçiyorsun benimle, burada öldürebileceğin ihtimalini anlatıyorum sen oturmuş çay içiyorsun. Tabi bunu içinden söyledim.

“Aşiretlerine söz gelir düşüncesiyle muhtemelen olayın üzerini hemen kapatacaklar ama el altından yasal olmayan yollarla sizi araştıracaklar.” Bu sefer bakışlarım Levente döndü söylediklerim asıl onun içindi fakat Levent bir asker olduğu için koruma kararı çıkartıp buradan gidemezdi ama doktor gidebilirdi onu buradan göndermek için asıl sorumlunun Levent olduğunu söylemeyecektim. Aşiret kimin suçlu olduğunu bulsa bile burada olduğu sürece doktorunda peşini bırakmazdı o yüzden gitmesi gerekiyordu.

“Süleyman Albayla görüşüp koruma kararı çıkartabiliriz. Her ne kadar karşınızdaki suçlu olsa da Rodin Kuman herhangi bir fiziki şiddet göstermeden siz ona karşı hareket ettiğiniz için kamera kayıtlarına göre siz suçlusunuz Doktor Hanım.”

“Süleyman Albaya görüntüleri izleyebilir ve gizlice koruma kararı çıkartabiliriz sonuçta akrabanız.” dedi Tufan. Bu söylediğiyle bakışlar Tufana döndü.

“Ne var aminakoyim herkes görüntüleri izledi. Adamlar bizim şerefsiz oğlumuz bu kıza taciz etmiş demez direkt ölüm kararı verir görüntülere göre de zaten Lidan Hanım suçlu gözüküyor. Var mı aklınıza gelen başka mantıklı bir yol? Akraba kontenjanını kullanmamız gerekiyor.”

Timin tüm erkekleri bir an da “Küfretme lan!” dediler. Doktor Hanımın tepkisini merak ediyordum. Dudakları hafif kıvrılmış bu durum onu gülümsetmişti ama şu an verilmesi gereken bir karar vardı. Düşüncelerimi duymuş gibi bana dönüp

“Süleyman Amcanın hicbir şeyden haberi olmayacak” dedi emir verir gibi. Sinirlenmiştim. Sanırım bu hanımefendi burayı Ankara sanmış canı oyun oynamak istiyordu.

“Doktor Hanım kendinizi eminim koruyabilirsiniz fakat öğrendiğiniz o hareketler Kuman aşiretine karşı sizi koruyamaz. Adamlar Polislerle çalışıyorlar.” Gözlerine büyük bir sinir yerleşmişti. Bu sinir daha ne kadar büyüyebilirdi bilmiyorum ama konuşmaya devam ettim.

“Maalesef burası Ankara veya el bebek gül bebek büyüdüğünüz yer değil. Burası Kars burası Doğu Anadolu burada aşiret ne isterse o olur ve aşiret kadına değer vermez. Aşiretin ağasını döven bir kadını ise asla yaşatmaz, sebep ne olursa olsun.”

Beni suçlu gördüğü için şu an onun gözünde bir şerefsiz durumundaydım çünkü onun gözünden bakarsak şu an suçu ona atıyordum sorun değil şerefsiz bilsin ama devletin askerini polisini satın alan adamlardan bu kızı ancak buradan göndererek koruyabilirdik.

“Ayağınızdaki on cmlik topuklu ayakkabılarınızla, manikürlü tırnaklarınızla burada yaşayamazsınız. O yüzden inat etmeyin Süleyman Albay ile konuşalım koruma kararını başka bir olayı tanık göstererek çıkartalım sonrasında zaten sizi Batının en nezif şehirlerine yollarlar.”

Sakin bir şekilde ayağa kalktı fakat bu sakinliğine tezat sert bir şekilde sandalyesini ittirdi. Öfke patlaması yaşanan gözlerini gözlerime dikerek bana doğru yaklaştı. Ellerimi göğsümde birleştirip ne yapacagimi izledim.

“Aşağılamaya çalıştığınız bu kadın geçen günlerde sizi oldukça zorlamıştı ne kadar zorladıysam artık siz beni bayıltarak kaçak dövüşmeyi seçmiştiniz öncelikle bunu hatırlatayım. Sonrasında ise az önce aşağıladığınız topuklu ayakkabılarım ayağımdayken ben oldukça kalıplı bir adamı çok güzel dövdüm. Şunu da unutmadan söyleyeyim belki ileride lazım olur; Kadınlar beyinleriyle hareket eder ayaklarındaki on cmlik topuklu ayakkabılarıyla değil.” Gözlerindeki öfke patlamaları arşa yükselmek üzereydi. Masaya ilerleyerek konuştu

“Süleyman Amcanın hicbir şeyden haberi olmayacak.” Elindeki boş bardağı kolumun hemen yanından eğilerek tezgaha bıraktı, bana olan delici bakışları eşliğinde. Ne denli yaklaşmıştık bilmiyorum ama bu hareketiyle Saçları koluma değmiş huylandırmıştı beni.

“Çay için teşekkür ederim.”Mutfağın çıkışına doğru ilerlemeye başladı bir an da arkasını dönüp konuşmaya devam etti

“Ve son olarak eğer çayı yıkamadan ve kaynar suyu çaydanlığa koyduktan sonra eklerseniz demi de tadı da daha güzel olur.”

Küçük burnunu inadını belirtircesine derinleştirerek gitmişti. Azra Yüzbaşı da hemen arkasından. Kendini gülmemek için zor tutan Turan timini umursamadan balkona mutfak penceresinden dışarıya baktım. Geride bıraktığı şey ise

Bir çay meselesi bir tutam da leylak kokusu..

                ***

Bölüm : 16.12.2024 23:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...