
BÖLÜM 4
~ GÖRKEM ~
Levent sayesinde şok üzerine şok yaşamış ve bir de üzerine yüzüme kapanan telefona baka kalmıştım. Neredeyse iki gündür kafayı yiyecek duruma gelmişken, bir de üzerine doktor olduğunu söyleyen bi kadın yüzünden olay daha da saçma bir boyuta gelmişti. Ben bu düşüncelerimde boğulurken telefonum tekrar çalınca hızla ekrana baktım.
Levent tekrar arıyordu !...
Hızla telefonu açıp kulağıma doğru götürürken, sinirli çıkan sesime engel olamamıştım. “Ulan Levent, neler olduğunu hemen anlatıyorsun !” Dedim.
Karşı taraftan önce Levent'in yutkunuşunu duydum. Belli ki canı acıyordu. “Görev dönüşü pusuya düştük. Doğrusu bir ihbar üzerine çıkmıştık fakat ihbar asılsız çıkınca bir haltlar olacağı belliydi. Fazla önlem almaya fırsat kalmadan da saldırıya uğradık ama şuan gayet iyiyim merak etme..”
“Madem iyisin neden bu kadar zaman telefonlarıma cevap vermiyorsun ?”
“Öncelikle şu an iyiyim dedim. Telefonlarına cevap verememe konusuna gelince, hastaneye getirildiğimde telefonumu doktor hanım almış. Bende bir asker olduğum için önlem amaçlı arayan kimseye de cevap vermemiş.” Dediğinde, sinirim yine tepeme çıkmıştı.
“Lan başlarım şimdi senin kelime oyununa! Neyin önlemi bu ?.."
“Kardeşim acaba sen beynini izne falan mı çıkardın, sence neyin önlemi olabilir ? Göreve gitmiş ve daha sonrasında da pusuya düşmüş bir asker olarak hastaneye geliyorum. Eee haliyle düşmanlar, şerefsizler böyle bir askeri boş bırakırlar mı ? Tabiki de hayır !” Dedi, haklı olarak..
“Vurulmuşsun ama o çenen gayet güzel çalışıyor mübarek !" Dediğimde, sinirim çoktan yatışmıştı.
"Bu arada bir ihtiyacın var mı hemen annemi arayıp söyleyeyim..”
“Yok yok sen arama, telaşlanır şimdi kadıncağız. Ben birazdan kendim arar söylerim." Dedikten hemen sonra; "bu arada burası özel bir hastane ama oldukça farklı. Askeri hastalara ayrı bir önem veriyorlar. Hatta az önce öğrendim ki, doktorum ameliyattan sonra tehlikeli süreci atlatana kadar bizzat başımda beklemiş.” Dediğinde, içim daha da huzurlu olmuştu.
“Helal olsun, demek ki hastaları ticarethane olarak görmeyen bir hastaneymiş. Doktorundan da Allah
razı olsun..”dediğim an, Levent de hemen; "amin kardeşim amin." Demiş ve hemen ardından; “neyse kardeşim sonra lak lak yaparız şimdi uykum geldi. Ben gayet iyiyim demek için aramıştım, aklın bende kalmasın..”diyerek benim bir şey söylememe dâhi fırsat vermeden hemen telefonu kapatmıştı.
Bir de aklın bende kalmasın diyor gerzek herif !..
'Kardeşim’ dediğim adam vuruluyor ve ben günler sonra öğreniyorum !.. Yıllardır askerim onlarca ölüme şahitlik ettim ama sevdiklerime bir şey olacak korkusu her geçen gün içimdeki ateşe odun atarak daha da harlanıyordu..
Kapının çalmasıyla kendime gelip; "gel" diye seslendim.
“Uzman Çavuş Hüseyin Karaca !.. Üsteğmenim, Süleyman albayım sizi çağırıyor. Acil olduğunu söyleme mi emretti.” Dediğinde, oturduğum yerden hızla kalktım.
“Hemen çıkalım.” Uzman çavuşla birlikte odadan çıkıp bu defa üst kata doğru hızlı adımlarla ilerledik. Süleyman albayın kapısının önüne geldiğimde, uzman çavuş kapıda beklerken bende hemen kapıyı çalıp içeriye girdim.
Selam verip hemen ardından; “Emredin komutanım ?”
“Hemen konuya gireceğim Görkem kaybedecek vaktimiz yok çünkü !.. Dağdan inme bir grup şerefsiz, Akyaka’da Doğan aşiret reisinin evini basmış. Çatışma çıkmış, yaralılar hastaneye kaldırılmış fakat şerefsizler aşiret reisinin kızını kaçırmışlar. Sebebinin henüz ne olduğu bilinmiyor. O yüzden o kızın başına bir iş gelmeden kızı hemen bulun !”
Kaşlarım duyduklarım karşısında çatılırken; “emredersiniz komutanım !”Diyerek selam vermiş ve hemen ardından arkamı hızla dönerek odadan çıkmıştım.
Her şeyi es geçtim ama genç bir kızı dağa kaldırmak ayrı bir şerefsizlikti ! Önce o kaçırdıkları kızlara zorla sahip oluyorlar !.. Sonra bu şerefsizliği bir de kaydedip sonra kızlara bu kayıtları her yere yayınlamakla tehdit ederek, her türlü pis işlerinde kullanıyorlardı !..
Fakat bir aşiret kızını kaçırmak, bu işin arkasında daha da büyük bir şeyin var olduğunu gösteriyordu. Attığım hızlı ve sert adımlar adeta koridorun duvarlarına hızla çarpıp bana geliyordu gibiydi.
“Hüseyin, Turan timini topla hemen !”
“Emredersiniz komutanım..”
***
Birkaç dakika sonra beni bekleyen timin toplantı odasına girdiğimde, askerlerin hepsi hızla hizaya geçerek sırasıyla tekmil verdi.
“Asteğmen İlker Karamanoğlu! "
"Asteğmen Galip Çetin !"
"Teğmen Burak Afşar !"
"Üsteğmen Tufan Çınar !" Demiş ve hemen ardından hep bir ağızdan; "Emir ve görüşlerinize hazırız komutanım !..”Diyerek susmuşlardı.
Tufan’da benim gibi üsteğmendi fakat, ben ondan daha önce üsteğmen olduğum için aynı ortamdayken ondan daha rütbeli konumunda oluyordum.
“Beyler hazırlığınızı hemen yapın. Kurtarmamız gereken genç bir kız ve haddini bildirmemiz gereken bir avuç şerefsiz var ! O yüzden seri olun, üç dakika sonra herkes aracın yanında olacak !.."
“Emredersiniz komutanım !..”
***
Tam iki dakika sonra hepimiz tam teçhizat hazırlanmış ve aynı hızla arabaya binerek derhal köye doğru yola çıkmıştık. Tufan ile ön koltukta yan yana otururken, zemin toprak olduğu için girintili, çıkıntılı olan yol sayesinde araba epey sallanıyordu.
Ve ben hâlâ sinirimi yatıştıramıyordum. “Şerefsizler genç bir kızı kaçırmışlar Tufan !..” Dediğimde, Tufan sinirle bir elini yumruk yaparken, ne o bir şey söyleye bilmişti ne de ben yeniden ağzımı açabilmiştim..
Olay mahalline geldiğimizde ise ortalık oldukça karışık, eli silah tutan kim varsa hepsi evin önünde toplanmıştı.
Arabadan hızla inerken, Tufan ve diğerleri de hemen peşimden geliyordu. Kalabalığın karşısına geçip; “ne oluyor burada ?” Diye bağırdım. Herkesin bakışları üzerimde toplandığında, aralarında çocuklarında olduğunu görünce kaşlarım daha da bir çatılmıştı.
“Eşkiya mısınız siz ? Devletin askeri, polisi yok mu da daha on sekizini doldurmamış çocuk elinde silahla bu ortama giriyor ? Hepinizi içeri tıkmadan önce hemen kaybolun ! Sadece olay esnasında burada olanlar kalsın, ifadeleri alınacak..”
***
Önce aşiret reisiyle görüşüp bilgi aldım.
“Az buçuk aklımda bir şeyler var komutanım. Bu adamlar Ermenistan'ın Türkiye sınırında yaşar ve Türkiye’ye gizli silah sokarlar. Her türlü kaçakçılık da var. Aynı zamanda da örgüte çalışırlar. Bizden de örgüt için çalışmamızı istediler ! İki oğlumu da vurup beni onlarla tehdit etmişler ama ben onlara uymayınca bu sefer de kızımı, gözümün nuru Berfinimi kaçırdılar !..”
Ermenistan sınırı, oldukça sıcak bir bölgeydi !..
Yeni sınır kapısı açma görüşmeleri falan derken bu olaydan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri eğer sınıra dayanırsa, kesinlikle her şey tersine döner ve savaş kapıya dayanırdı !..
Acılı babayı ardımda bırakıp terasa doğru çıktım. Telsizi hızla elime alıp tam Süleyman Albaya bilgi vereceğim esnada, o benden önce davranmıştı.
“Görkem, oradakilerin ifadesi alındıktan sonra ekibi topla ve derhal karargaha gel.."
“Komutanım ifadeleri aldık ama kızı almadan nasıl geri döneceğiz..”
“Görkem, şerefsizler sınırı geçmiş !.."
Korktuğum şey başıma gelmişti ! Süleyman Albay da geri dönmemizi emrettiğine göre sınırı geçmek için üst düzeyden izin çıkmamıştı. Bir TSK askerinin sınır dışı görevlere gidebilmesi için yukarıdaki üst düzeyden izin alınması şarttı ama elbette ki bu kural herkes için geçerli değildi. Mesela Türk İstihbarat Teşkilatına bağlı ve küçüklükten beri bu iş için yetiştirilmiş olan gizli timler yani başarılarıyla ismini sıkça duyduğum 'Kaos' timi gibi.. Büyük ihtimalle de bu görev onlara verilecekti.
Türk milletinin bu gizli kahramanları, umarım şimdi de bu genç kızın kahramanı olurdu...
“Emir anlaşıldı komutanım !..”Diyerek telsizi indirip, hemen ardından bakışlarımı terastan aşağıya doğru çevirdim.
“Turan Timi toparlan, geri dönüyoruz !.."
***
~ LİDAN ~
Teğmenin odasından çıktıktan sonra Ahmet babam daha rahat konuşabilmek için hastanenin teras katına gelmemi istedi. Genelde burada konuşulması daha da gizli konuları konuşurduk. Belli ki durum fazlasıyla önemliydi.
Hızlı adımlarla teras katına çıktığımda ise Ahmet babam elleriyle başına masaj yapıyordu. Anlaşılan olay beklediğimden daha da ciddiydi. Geldiğimi hissetmiş gibi direk konuşmaya başladı..
“Birileri timi, amacını ve özellikle de Dorayı
araştırıyor..” Şaşkınlıktan bir tepki veremezken, tam karşısına geçip sessizce dinlemeye devam ettim.
“Kaos timinin varlığı zaten biliniyor, hatta bazı milletvekilleri Barlas ve Humar’ın kim
olduğunu da biliyor fakat timde ki başarılarından dolayı sessiz kalıyorlar..”Dediği an, merakla öne atıldım.
“Peki ya Dora, onu kim ya da kimler araştırıyor ?”Diye sorduğumda, bu defa Ahmet babamın kaşları daha da bir derinden çatıldı..
“Halil İbrahim Söke, Tumru Holding’in genel başkanı. Seni ve seninle beraber tüm aile üyelerini araştırıyor ama Dora ve seni araştırmasının daha farklı sebeplerden dolayı olduğunu düşünüyorum.”
Tumru Holding ismini duymamla çocukluğuma dönmem bir olmuştu !..
Ahmet babam sessizliğimi üstelemedi ama benim kulaklarım çoktan uğuldamaya başlamış ve gözlerimin kararması da bir olmuştu. Denge mi bir an sağlayamayıp hafif bir şekilde sendelediğim an, Ahmet babam hızla elimden tuttu. “Kızım iyi misin ?..”Diye sorduğunda, terasın iç kapısından bir tıkırtı sesi yükseldi. İkimizde bakışları anında kapıya doğru dönerken bende hızla kendimi toparladım.
Kahretsin ! birileri bizi mi dinliyordu ?..
Ahmet babamla bu durumu sorgular gibi kısa bir an göz göze geldiğimizde ise cebimdeki telefonumun çalmasıyla dikkatimiz dağıldı. Ben cebimdeki telefonu çıkarırken, Ahmet babamda; “Ben gidip kameraya bir bakayım, sesin sebebinden emin olalım"diyerek hızla terastan çıktı.
Onun çıkmasıyla hâlâ daha çalan telefonumu hızla açarak kulağıma doğru götürdüm. “Efendim Emre..”
“Hocam Levent Bey’in ziyaretçisi varmış fakat hastamızın hastane kaydı olmadığı için içeriye almamışlar. Bu yüzden de danışmada biraz sorun çıkmış.”
“Tamam Emre, ben danışmayı arar konuşurum şimdi..” dedikten sonra telefonu hızla kapadım. Aklım hâlâ terastan gelen o sesi sorgularken, hızla danışmanın numarasını tuşladım.
İkinci çalışta açılan telefonla; “Kolay gelsin, ben Genel Cerrahiden Lidan Aksungur.”
“Buyurun Lidan Hocam..”
“Levent Tuncer isimli hasta için bir ziyaretçi varmış fakat danışmadan geçememiş. Lütfen kendisini VIP katına, B bloğa yollayın Emre Bey ziyaretçiyi karşılayacak.”
“Hocam hasta kaydı bulunmadığı için sorun yaşandı.” Diye hâlâ diretince, bu defa yüksek çıkan sesime engel olamadım.
“Siz sanırım yenisiniz ? Çünkü eğer öyle olmasaydı VIP katında ki hastalarımızın kayıtlarının da tutulmadığını bilirdiniz !..”
“Hocam elbette biliyorum ama hanımefendinin tipi maalesef ki bir VIP ziyaretçisi gibi durmuyordu.” Telefonda ki kadının küstahça konuşmasına artık daha fazla dayanamadım.
“Derhal odama gel !” Deyip telefonu hızla suratına kapattım.
Sert adımlarla terastan çıkıp koridorda ilerlerken, topuklu ayakkabımın çıkardığı yüksek ses ve agresif yürüyüşüm herkesin dönüp bana bakmasına neden olmuştu. Sanırım birazdan da büyük bir olay çıkacağını tahmin edebiliyorlardı..
Odama doğru yaklaşmışken kapının önünde beni bekleyen genç kıza bakmadan; "içeriye gel" diyerek odamın kapısını hızla açarak içeriye girdim. Kız da hemen ardımdan odaya girip kapıyı kapatarak beklediğinde, kaşlarımı hafif bir şekilde çatıp tam karşısına doğru geçtim.
“Bana şimdi VIP olmaya yakıştıramadığın
hanımefendinin tipini bi anlat bakalım..” Dediğimde, kızın yüzünde hiç bir utanma belirtisi olmadığı gibi bir de bu durumu ciddiye alarak anlatmaya başladı.
“Elinde börek poşeti, kalın topuklu ayakkabısı, üzerinde saten gömlek ve si-..“
“Kes sesini ! Resmen özrün kabahatinden büyük. Sen nasıl olurda insanları görünüşleriyle yargılar ve kafanda bir kategoriye oturtmaya çalışırsın ? Senin o VIP'e yakıştıramadığın elleri öpülesi kadın bir asker annesi !..” Tepkimle beraber bu defa kız ne olduğunu şaşırmış ve sanırım onu destekleyeceğimi falan düşünmüştü.
“Şimdi benimle gelip hanımefendiden özür diliyorsun.”
“Ama Lidan Hanım hastanın kaydının olmaması benim suçum değil ki..”
“Ama insanları dış görünüşleriyle yargılayarak bir kefeye koymak senin suçun !..”
Daha fazla konuşmasına müsade etmeden odadan hızla çıktım. Genç bir kız olduğu için bu durumunu cahilliğine vermiş ve bu defa beraber Teğmenin odasına doğru ilerlemiştik.
Odanın önüne gelince derin bir nefes alarak sakinleşmiş ve kapıyı tıklatıp içeriye doğru girmiştim. Ama gördüğüm manzara kesinlikle şaşırma mı sağlamıştı. Karşımda göründüğüm kadın uzun siyah saçlı ve beyaz tenli bir hanımefendiydi. Şaşırma mı sağlayan durum ise her iki elinde de tuttuğu böreklerin birini Teğmene diğerini ise Emre’ye zorla yedirmeye çalışıyordu.
Ayağımdaki topuklular sayesinde dikkatler benim üzerimde toplandığında, hanımefendiye karşı hafif bir tebessümle bakarken, o ise menekşe rengi gözleriyle şaşkın şaşkın bana bakmış ve hemen ardından elindeki börekleri birden yere düşürmüştü. Bu defa gülümseyerek yanlarına doğru tam anlamıyla yaklaştım.
Hanımefendi ise ne yaptığının farkına daha yeni varmış gibi telaş yaparak, yerdeki börekleri hızla eline almış ve kenardaki peçetenin içine koyarak komidinin üzerine bırakmıştı.
“Böreklerinizden umarım bana da ayırmışsınızdır Teğmenim.” Dediğimde, suç işlemiş çocuk misali;
"kusura bakmayın" dedi mahcup bir bakışla.
Ona içten bir şekilde gülümseyip bu defa tam anlamıyla hanımefendiye doğru döndüm. “Merhabalar ben Lidan Aksungur, Levent Bey’in doktoruyum.”Elimi uzattım fakat hanımefendi hâlâ bana şaşkın gözlerle bakmaya devam ediyordu.
Acaba birine mi benzetmişti ?
Niye bana böyle tanıyormuş gibi bakıyordu ?
Elim havada asılı kalırken, Teğmen annesinde ki garipliği fark etmiş olacak ki hemen konuşmaya başladı.
“Gözde teyze iyi misin ?” Teyze mi demişti o ?..
“Ah kusura bakmayın lütfen ! Bu kadar genç ve güzel bir doktor görünce bir an şaşırdım” dedi kekeleyerek..
“Çok naziksiniz çok teşekkür ederim.
Yalnız bende sizi Levent Bey’in annesi olduğunuzu düşünmüştüm.”Dediğim an Teğmenin gülen yüzü solmuş, bakışları ise durgunlaşmıştı..
Ah.. Sanırım sormamam gereken bir şey sormuştum. Yemek yerken o ayarsız dilini ısır inşaAllah Lidan !..
“Annem yirmi bir yıl önce aramızdan ayrıldı..”
Teğmenin durumu açığa kavuşturan cevabıyla birlikte sorduğum sorudan oldukça pişman olmuştum..
“Ben çok özür dilerim..” diyerek hemen konuyu değiştirmek için önce bakışlarımı arkamdaki kıza ve daha sonra tekrar Gözde hanıma doğru çevirdim.
“Bu arada sanırım arkadaşımızın da size karşı biraz terbiyesizliği olmuş. Kendisi özür dilemek için geldi” dediğim an, Gözde hanım bu defa minnetle tebessüm etti.
“Estağfurullah Doktor hanım, olur mu öyle şey. Hem Levent de biraz bahsetti zaten hastane prosedürleri gereğiymiş.”Dediğinde ise bu defa minnetle tebessüm eden bendim ama yine de bu kıza bu özrü diletme konusunda oldukça kararlıydım..
“Yine de arkadaşımız kendisini size karşı çok kötü hissetmiş. O yüzden özür dilemekte oldukça kararlı." Diyerek bakışlarımı çaktırmadan onaylaması için kıza doğru çevirdim. Kız ezilip büzülürken, Emre ise bunun gerçek olmadığını şak diye anlamış ve şaşkın şaşkın bana bakmaya başlamıştı. Bu duruma çaktırmadan gülümserken, o esnada telefonum çaldığında önlüğümün cebinden hızla çıkarıp kim olduğuna bakmadan direk sessize aldım. Önce şu özür meselesini bir halletmem lazım !..
Bu defa hafif çatılan kaşlarımla kıza bakıp artık konuşması gerektiğini hatırlatırken, kız gelen mesajı sonunda anlamış gibi başını öne eğerek; “kusura bakmayın Gözde hanım, farkında olmadan size karşı terbiyesiz davranışlarda bulundum. Özür dilerim” demiş ve hemen ardından kafasını kaldırarak 'artık gidebilir miyim' der gibi bana bakmıştı.
Onun o gözlerindeki kinayeli ifade, özrünün ne kadar yapmacık olduğunu yeterince belli ediyordu. Öyle ki Gözde hanım da bunu anlamış olacak ki ifadesiz bir şekilde; "önemli değil” dedi.
Teğmen ise bu olanlara anlam veremediği gibi bakışlarını da hepimizin üzerinden teker teker gezdirdi. Emre ise kızın bana olan bakışları karşısında 'yok artık' der gibi bakıyordu. Telefonum ise o esnada bir kez daha çalmaya başlamış ve ben tekrar bakmadan sessize almıştım.
Kızın daha fazla sinirimi bozmasına müsaade etmeyerek; "sen işinin başına geçebilirsin."Diyerek kibar bir şekilde kovduğumda, kız da bunu bekler gibi hemen odadan çıkmıştı. Kapanan kapıyla bu defa uzandığı yatağından bize şaşkın şaşkın bakan Teğmen; “acaba birileri ne olduğunu anlatabilir mi?” Diye merakla sorduğunda, tebessüm ederek tam cevap verecektim ki, yine telefonum çalmaya başladı.
Bu kadar ısrarla çalması hiç hayra alamet değildi. O yüzden bu defa telefonumu hızla çıkartarak ekrana baktım.
Arayan Ahmet babam...
O esnada ise unuttuğum detay aklıma geldi ! Sanırım birisi terasta bizi duymuştu yoksa Ahmet babam bu kadar ısrarla aramazdı. Telefonu tekrar sessize alarak Gözde hanıma baktım.
“Kusura bakmayın lütfen acil bir durum. Daha sonra müsait olunca tekrardan ziyaretinize geleceğim. Bu arada Gözde Hanım tanıştığımıza tekrardan çok memnum oldum.”Diyerek elimi uzattığımda, bu defa o da tebessümle elimi tutmuş; "bende öyle" diyerek beni hızla kendisine doğru çekip sarılmıştı.
Bu duruma biraz şaşırsamda bende hemen karşılık verdiğimde, bu defa sadece benim duyacağım bir şekilde; “bende memnum oldum Lidan” demişti.
Geri çekilip kısa bir an yüzüne baktım. Yıllarca aldığımız eğitimler sonucunda, karşımızdaki insanın mimikleri sayesinde ne düşündüklerini anlayabiliyorduk. Ve Gözde Hanıma bakacak olursam eğer anlayamadığım bir şekilde gözlerinde büyük bir şaşkınlık ve özlem vardı.
*****
Yine bölümü kesmek zorunda kaldım umarım bir an önce düzelir bu durum düzelir.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.54k Okunma |
645 Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |