
12.11.2024❥22.00
᪥
Odama kendimi kitlemiş yaklaşık yarım saattir kesintisiz ağlıyordum. Abim kapının önünde dikeliyor ben çıkıyım diye yalvarıyordu.
"Ağlama güzelim ben halledicem kurtarıcam seni" elimle gözyaşlarımı sildim ama peşinden akmaya devam ediyorlardı. Elimden bişey gelmiyordu onunla evlenmek zorundaydım.
"Nasıl kurtaracaksın, berdeli reddedersek abim ölücek." Burnumu çektim, bu işin dönüşü yoktu berdeli reddedemezdim. Abimi öldüreceklerdi, kızın hamile olmasını bile umursamıyorlardı.
Adı Elifti galiba hadi onu geçtim. Küçücük bebeği de mi düşünmüyorlardı? Onun hiçbir suçu yoktu. Abim ve o kızın günahını minicik bebeğe ödetemezlerdi. Onun anne ve baba sevgisine ihtiyacı vardı.
Durumlar bok gibi olsa da ben Saye gibi o bebeğin de halası olacaktım. Sayeden bi farkı yoktu benim için.
Ben bunları düşünürken abim gitmişti. Yerde öylece duvarları inceliyordum. Telefonumun sesiyle duvardan gözlerimi çektim. Kim arıyordu şimdi sırası mıydı yani.
Yerden destek alarak ayağa kalktım. Yatağın üzerindeki telefonumu aldım Ezgim arıyordu. Kendisi en yakın arkadaşımdı birsürü cevapsız arama ve mesaj vardı. Ayağımı acıtınca okula gidememiştim. Ona haber vermeyi nasıl unuturdum kesin ağzıma edecekti.
Telefonu açıp kulağıma koymamla sinirli sesi doldu kulağıma. "Kızım sen mal mısın? Delirtecek misin beni? Nerdeydin niye gelmedin okula? Hadi gelmedin peki niye bakmıyorsun şu zıkkım telefona?" telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.
Biraz bekleyince tekrar kulağıma koydum "Kızım yavaş bi motorun soğusun" dememle yine sövmeye başladı. "Telefona bakmaya fırsatım olmadı başıma neler geldi bir bilsen." onun varlığına ihtiyacım vardı. Hissetmiş gibi "Size geliyorum yarım saate orda olurum, gelince anlatırsın" dedi.
Onu onayladım, telefonu kapattım ve onu beklemeye başladım. Bi süre sonra kapının tıklatılmasıyla. 'Kimsin' diye seslendim. Ezgimin sesini duymamla hemen kapıyı açtım ve açar açmaz sarıldım.
"İyi misin noldu." gözlerimdeki yaşları tutamadım. Ezgi ardından kapıyı kapattı ve benimle birlikte yatağıma doğru ilerledi. Vücudundan kollarımı çektim ve beraber yatağa oturduk.
"Anlat hadi herşeyi, elbet bi çözüm buluruz." zorlukla gülümseyip kafa salladım. Olayı başından anlattım Ezgi şok olmuş bi şekilde bana bakıyordu.
"Kızım ne demek evleniyorum, nasıl berdeli kabul edersin." sanki ben evlenmek için ölüyordum. "Eğer kabul etmezsem abim ölecek, üstelik kız hamile o bebeğe yazık değil mi? Sanki bende tanımadığım adamla evlenmek için can atıyorum" dedim yüzümü buruşturarak.
Ezgi bişey bulmuş gibi yüzüme baktı ne var dercesine kafamı salladım. Sırıtarak "Bence yurt dışına kaçalım" dedi elimle alkış yaptım. "Bak görüyor musun bu benim aklıma nasıl gelmez. Kızım sen saf mısın ben daha otogara varamadan kolumdan tutup geri getirirler buraya" çaresizlikle omuzları geri düştü.
"Mecburum önemsediğim şey abim veya o kız değil. O bebeğin yaşamaya hakkı var. " dedim gözlerimi yüzünde gezdirirken.
᪥
Ezgi gideli 2 saat oluyordu beraber saatlerce konuşmuştuk. Annesi arayınca eve gitmek zorunda kaldı. Bense yatağıma uzanmış uyumaya çalışıyordum. Yatakta sağa sola dönmekten ileri gidememiştim.
Sinirle yataktan kalktım susuzluktan boğazım kurumuştu. Odamdan çıkıp mutfağa indim ve kendime su doldurdum. Elimdeki suyu içerek balkona çıktım. Bahçede babam ve annem oturuyordu. Anlaşılan tek uyku tutmayan kişi ben değildim.
Sesleri az da olsa geliyordu "Hiçmi bir yolu yok kızımızı kurtarmanın" dedi annem. Babam gözlerini yere dikmiş anneme bakmıyordu. "Malesefki yok bende istemezdim böyle olmasını" annem güldü. "Ağayım diye geçiniyorsun ama kendi kızını kurtaramadın bugün. Ağalığını gösterseydin ya onlara" babam hiç bişey diyemedi. Kafasını bile kaldırmadı yerden. Annem daha fazla dayanamamış olacak ki kalkıp eve girdi.
Babam arkasından öylece bakakaldı. Eliyle yüzünü sıvazlayıp cebinden çıkardığı sigarayı yakıp derin bi nefes çekti. Daha fazla izlemek istemedim. Elimdeki bardağı mutfağa bırakıp geri odama döndüm.
Yatağıma yatıp gözlerimi kapattım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
᪥
Sabah kapımın çalınmasıyla uyanmıştım. Annem o acı haberi verip odamdan gözündeki yaşları sakladığını sanarak gitmişti. Bu akşam beni istemeye geleceklerdi. Abim ve o kızın sadece nikah kıyacaklardı. O kızın Mardin'de adı çıkmasın diye.
Gözlerim elbise dolabıma kaydı annem güzelce hazırlamamı söylemişti. Akrabaların haberi yoktu tabi bu olaylardan. Benim Arın denen adamı sevdiğimi sanıyorlardı.
Onu asla sevmeyecektim diye geçirdim içimden akşama kadar da odamdan çıkmadım. Ezgiye istememin bu akşam olacağını söyleyince o da beni hazırlamaya gelmişti.
Aynadan kendime bakıyordum. Çok güzel olmuştum ama mutlu değildim. Oysa sevdiğim adam için özenle hazırlanmak istemiyor muydum. Dışarda atılan silah sesleriyle irkilip camdan dışarıya baktım, gelmişlerdi.
Kapının çalınmasıyla açılması bir oldu. Annem kapıda bana parlayan gözleriyle bakıyordu. "Çok güzel olmuşsun" dedi gözündeki yaşları silerek. "Geldiler hadi inelim kapıyı açman gerekiyor. Akrabaların yanında gülümse olur mu kızım sen istiyorsun sanıyorlar" kafamı sallayıp annemi onayladım.
Annem ben ve Ezgi odamdan çıkıp aşşağıya indik. Kapının çalınmasıyla kapıya ilerleyip açtım. Bizim akrabalar evdeydi gelen damat tarafıydı. Kapıyı açıp gelenleri içeriye aldım. En son içeriye giren kişiyle vücudumda adeta elektrikler çarptı.
Giydiği siyah takım elbise vücuduna tam oturmuştu. Yeni traş olduğu belliydi. İçeriye girene kadar göz temasımız kesilmedi. Kehribar gözleri sanki parlıyordu. Ya da gözlerim beni yanıltıyordu. Elindeki çiçek buketini bana verdi ve göz kırpıp sırıtarak içeriye girdi.
Al işte şerefsizin önde gideni bide sırıtıyor.
İüff yalnız o gülüş beni bitirdi.
Oo iç ses gözümüz yollarda kalmıştı.
Ay sende beni özledin demi canım lavom benim.
Ben üzgünken gelme hep bu sıfatsızı görünce geleceğin tutuyor.
Oo sıfatsız deme lazım olur bu akşam kocalığın ilk adımlarını atıyor.
Ondan koca mı olur girerken ki suratını görmedin mi?
Ee evleneceğim kadın bu kadar güzel olsa bende onu görünce sırıtırım.
İç ses biz zorla evleniyoruz anlayabiliyor musun?
Ne olursa olsun bu akşam nişanlın yakında da kocan olacak. Afet-ül vahşet bi herif buldun sus ve tadını çıkar.
Sus iç ses yine fazla konuşmaya başladın.
İçeriye geçtik herkes oturuyordu, yan yana duran sandalyelerden birinde sıfatsız oturuyordu. Bende yanındaki sandalyeye oturdum. Akrabaları kendi aralarında konuşuyordu ama onları duramıyordum.
Herkez susmuş birbirine bakıyordu kimse konuşmuyordu. Annemin kafasıyla yaptığı işaretle kahve yapmam gerektiğini anladım.
İşte şimdi sıçtınız Arın bey ben sana o sırıtmanın bedelini ödetirim. Ezgiyle birlikte mutfağa gittik ve kahveyi yapmaya başladım. Baharatların olduğu dolaptan tuz, pul biber, karabiber ve daha sayamadığım birkaç baharatı alıp kahveye koydum.
O damızlık dana kahveyi içsin de görsün gününü. Gözüme tezgahtaki bulaşık deterjanı ilişti. Ezgi koluma vurup " Sakın düşünme bile adamın ölmesini mi istiyorsun" dedi sırıtarak. "Aslında hiç de fena olmaz biliyor musun" dedim ezgi de gülüp sen akıllanmazsın dercesine kafa salladı.
Kahveyi bardağa koyup tepsiyle birlikte mutfaktan çıkmadan son kez ezgiyle bakıştık. Zorlukla gülümseyip salona ilerledim. Elimdeki tepsiyi sırıtarak Arına uzattım. Sırtım diğerlerine dönük olduğu için sırıttığımı göremiyorlardı.
Arın sırıttığımı görünce kaşlarını çatıp kahveyi aldı. Kahveyi verdikten sonra yerime oturdum. Herkez Arının kahveyi kafasına dikmesini bekliyordu. Ben içmeyecek diye düşünürken kahveyi bir anda kafasına dikti. Ve zorlukla yutkundu ardından ağzındaki tat gitsin diye suyuna uzanıp onu da tekledi.
Ama bilmediği şey suya da tuz koymamdı. Yüzünü düz tutmaya çalıştığını anlayabiliyordum. Salondaki herkez onu alkışladı sanki çok önemli bişey yapmıştı damızlık dana.
Babası söze girdi "Eee kahveler de içildiğine göre sebebi ziyaretimiz malum. Kızınız Livayı oğlumuz Arına istiyoruz" dedi gözlerimin dolmasını engellemeye çalışıyordum. Babamın gözleri bana değdi artık nasıl bakıyorsam yutkunup son sözünü söyledi. "O zaman bize de hayırlısı olsun demek düşer" deyince Arının babası ayağa kalkıp "Yüzükleri takalım o zaman" deyip ayaklandı.
Arın da ayağa kalkınca mecbur bende kalkmak zorunda kaldım. Yan yana geçtik Arın cebinden bi kutu çıkarıp babasına uzattı.
Babası kutuyu açıp bi yüzüğü Arına bi yüzüğü de bana verdi. Birbirimize takacaktık elinde makasla bekleyen babama ilişti gözüm. Sonda Arının elindeki yüzüğü uzatmasıyla elimi sol elimi uzattım. Elimi tutup yüzüme baktığını hissettim ama kafamı kaldırıp bakmadım.
Parmağıma yüzüğü taktı, yüzük çok güzeldi ama bana acıdan başka bişey vermiyordu. Ardından kendisi de sol elini uzattı. Bende onun gibi elini tuttum ve yüzüğü parmağına takıp. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Babam yaklaştı ve şeriti kesti.
Bölümü nasıl buldunuz?
Takip etmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sonraki bölümü 50 oy geldiğinde atacağım.
Fotoğraf temsilidir!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |