
16- Sen Daha Güzelsin
"Seviyorlarmış komutanım karışmasa da olur bence." dedi Akın. Bakışları Buğlem'le denk düştü. Oğuz farketmiş olacak ki. "Yok yok abisi değil mi isterse Ayaz'ı öldürebilir." dedi Oğuz. Buğlem'e döndü. "Değil mi abicim ?" diye sordu iğneleyerek.
"Yok artık Oğuz abartma." diye cevap veren ise bendim. "Niye öyle diyorsun ki Umay haklı bence Oğuz komutanım." dedi Alparslan. "Kapatalım mı bu konuyu bunaldım." dedi Asena.
"Yok abicim kapanmayacak bu konu." dedi Alparslan. "Yeter bence artık." dedi Gizem. Alparslan bir sabır çekti. "Şimdilik kapatıyoruz ama bu izin verdiğim anlamına gelmiyor Asena." dedi Alparslan.
Asena abisinin bu sözüne karşılık göz devirdi. "Gizem'in sözünü de hemen dinlermiş" dedi Aylin imayla. Alparslan buna karşılık sırıtmıştı. "Keyfimiz yerimize gelsin bir şarkı söyleyin de. Aylin hadi." dedi Hakan Abi.
"Ben senin ayaklı müzisyenin miyim enişte ?" diyerek sitem etti Aylin. Hadi hadi diye destekledi Ayla abla. "Ne söyleyeyim ?" diye sordu Aylin. "Yüksek dağlara doğru." diye bir fikir sundu Aras.
Alparslan'dan ensesine aldığı tokat beklenmedikti. "Aşk acısı çekiyor amına koduğumun salağı." dedi Alparslan. "Zorbalık deyince de sen Alparslan." dedi Hilal. "Canımı sıktı saçmalıyor." dedi Alparslan. Aylin türküye giriş yaptı onları durdurmak için.
Çok sevduğume değil
Bilmemene yanarum
Seni görduğum her gün
İçten içe kanarum
Kara gözlerun beni
Nasil yakti sevduğum
Hallarumdan bellidur
Seni ne çok sevduğum
Yüksek dağlara doğri
Haykirsam sevduğumi
Belki dağlar anlardi
Nasil özleduğumi
Bulut gibi hislerum
Savruldi yüreğune
Yağmur olur yağardum
O uzun saçlarune
Türküyü bitirdikten sonra arkasına yaslandı. Alparslan'da arada Aylin'e eşlik etmişti. "Eveet" dedi heyecanla Hilal. "Eğlenmeye geldiğimiz tatilde kavgamızı edip ardından da bir türkü patlatıp olmayan derdimize dertlendiğimize göre devam edebiliriz." diye ekledi. Bu sözüne kahkaha ile karşılık verdik.
Geri kalan zamanımız gülüp eğlenmekle geçmişti.
...
Herkes odasına çekilmişti. Ev küçüktü fazla odası yoktu ama biz sığmıştık. Gönülün sığdığı yere gövdede sığar derdi babam hep. Uzun süredir hissetmediğim aile sıcaklığını hissediyordum onlarda. Kısa sürede ailem gibi olmuşlardı.
Sanırım herkes uyumuştu. Ben ise Oğuz'un evi gezdirirken gösterdiği küçük balkondaydım. Etrafı izliyordum yaptığım başka bir şey yoktu. Zaten küçüklüğümden beri doğaya hayran bir insandım. Ben bunları düşünürken sırtıma yumuşak sıcak bir örtü bırakıldı. Önüme de üstünde dumanları tüten bir kahve.
Yanıma ise tüm heybeti ile Oğuz oturdu. "Buranın soğuğu sizin oralara benzemez çarpar adamı." dedi. Kendi elinde de bir kupa kahve vardı. Sırtımda ki battaniyeyi alıp kendi üzerime örttüm bir ucunu da Oğuz'a verdim.
"Sadece beni mi çarpar bu soğuk." dedim gülerek. "Yok beni de çarpabilir." dedi battaniyeyi üzerine örterken. Bir süre sessizce oturduk. Alışmıştım Oğuz'a. Uzun süredir aramız iyiydi. İlk gün gibi gıcık olmuyordum ona.
...
"Yıldızlar" dedi Umay. "Çok güzel değiller mi ?" diye ekledi. "Sen daha güzelsin." dedi Oğuz. Bu dediğine kendi de şaşırmıştı ama burdan dönemezdi. Dönmeyecekti.
"Umay öyle güzel, süslü cümlelerim yok ama seni çok seven, seni bekleyen bir kalbim var. Eğer gelmek istersen bu kalbin baş köşesinde sana ait bir taht var." dedi Oğuz. Umay şu an beklemiyordu.
"Oğuz ben yapamam." dedi Umay. Oğuz kafasını eğdi. "İyi geceler." diyerek kalktı Umay yanından. Oğuz bekleyecekti. Eninde sonunda Umay ona gelecekti. Adı gibi emindi.
...
Odaya gelmiştim. Aylin ve Hilal uyumuştu. Ben ise olanları düşünmeye başladım. Oğuz'dan bunu beklemiyordum. Tam ona alışmışken şimdi olmazdı. Yapamazdım. Her şeyi düşünmeyi bırakıp başımı yastığıma koydum ve kendimi beni çeken uykunun kollarına bıraktım.
Sabah alışkanlıktan dolayı erkenden kalktık. Kızlar hazırlanıp kahvaltıya indi. Bende hazırlanmaya başladım. Saçımı toplarken odanın kapısı tıklandı.
Gel diye seslendim. İçeri gelen Oğuz'du. Her şeye rağmen ne çık git dedim ne de arkamı döndüm. Elinde 2 tane ajanda vardı. "Sana getirdim. Bunları bırakıp çıkacağım. Sonra seni rahatsız etmem." dedi ve yatağın üstüne bıraktı.
"Bunlar ne ki ?" diye sordum merakıma engel olamadan. "Okuyunca anlarsın." diyerek çıktı. O çıkınca hemen ajandaların yanına gittim. Tam inceleyecekken aşağıdan Ayla ablanın sesini duydum ve bunları okumayı sonraya erteledim.
Kahvaltı yaparken herkes sakindi burası bize iyi gelmişti. "Çay toplamaya gidiyoruz." dedi Oğuz. "Kölelik mi yaptıracaksınız komutanım." dedi Alparslan. Bu bizi güldürmüştü.
"Yok bir sözüm vardı onu tutuyorum." dedi Oğuz. Sözü banaydı. Bu zamana kadar iki söz vermişti bana ikisini de tutmuştu. Eminim ki dün akşam dedikleri bir anlık heves falan değildi.
Kahvaltının geri kalanı sessiz geçmişti. Mutfağı hızlıca toparladıktan sonra Oğuz bizi çaylığa götürdü. Ve hepimize tek tek çay toplamayı gösterdi. Vaktimiz eğlenceli geçmişti ama çok yorulmuştuk.
Eve gelince hızlı bir duş aldık. Hepimiz girmek istediğimiz için bayağı bir hızlı olmuştu. Kalabalık yaşamanın zorlukları vardı ama eğlenceliydi. Üzerime pijamalarımı giyinip ajandaların başına oturdum.
İlk ajandanın ilk sayfasını açtım. Bu bir günlüktü hemde Oğuz'un günlüğüydü. Okumaya başladım. Sonuçta okumamı istemese bunu bana vermezdi. Yazı çok bozuktu sanırım küçükken yazdığı bir günlüktü.
Sevgili günlük,
Ben 5. sınıfa geçtim ama o hâlâ gelmedi. Sen onun kim olduğunu biliyorsun. Ama ikimizde ismini bilmiyoruz. Babama ya da anneme sormaya çekiniyorum. Ya söylemezlerse ya bana kızarlarsa diye. Ama onu bir gün bulacağım.
O diye bahsettiği ben miydim ? Sayfayı çevirdim.
Günlük,
Okulda Sevda diye bir kız var. Arkadaş olmak istiyormuş. Annesi ve babası gibi olabilirmişiz. Ben kabul etmedim ona ihanet edemem. İhanet etmek bunu yeni öğrendim. Bir kişinin yerine başkasını seçmekmiş Öğretmenim dedi.
Bunları yazarken çok küçüktü. Sanırım o diye bahsettiği gerçekten şanslıydı. Tekrardan sayfayı çevirdim.
Merhaba,
Bugün üçüncü kez taktir aldım. Öğretmenim rozet taktı yakama birinci olduğum için. Derslerim çok güzel günlük onunda böyle midir ?
Tam sayfayı çevirecektim ki Buğlem bana seslendi. Çay içiyorlarmış. Yanlarına gittim. Alparslan yine Asena'ya söyleniyordu. Ama Asena'nın pek umursadığı söylenemezdi. Aylin "Alparslan kızı rahat bırakıp kendi ilişki hayatınla mı ilgilensen." deyip göz kırptı.
Hiç birimiz anlamamıştık. Ama sanırım aralarında bir konu vardı ki Alparslan sırıtmıştı. "Evet Alparslan ilgilen biraz Aylin'le." dedi Gizem. Ne ne oluyordu şu an burada.
"Anlamadım Gizem." dedi Aylin. Aylin ve ya Alparslan'ın arasında bir şey olduğunu zannetmiyordum çünkü hepimiz biliyorduk Gizem seviyordu Alparslan'ı.
"Alparslan'la birbirinizi sevdiğinizi açıklayın artık diyorum."dedi Gizem. "Ne ?" diyerek şaşırdı Alparslan. "Biz birbirimizi mi seviyormuşuz ?" diye sordu Aylin.
"Ne dediğinin farkında mısın Gizem" diyerek hiddetle yerinden kalktı Aylin. Gizem ise farkında olduğunu onaylayan bir mırıltı çıkardı. "Ben o gün Alparslan beni arabaya çağırdığında sana baktım kafanı sallamadan kabul etmedim arabaya binmeyi. Kusura bakma Alparslan benim sırdaşlık buraya kadar." diyerek açıklamaya başladı.
"Alparslan bana dedi ki Gizem'i seviyorum kabul eder mi ? Bende dedim ki Gizem eder ama o benim en yakın arkadaşım onu üzersen beni üzersin ilk önce onu üzmeyeceğini kanıtla. Ben sana ihanet etmem Gizem. Senin sevgine ihanet edecek kadar şerefsiz bir insan değilim. Şimdi izninizle odaya çıkıyorum." dedi. Aylin çok kırılmıştı.
Keşke Gizem böyle düşünmeden önce bize söyleseydi. "Ben Gizem'in yanında kalayım sen Aylin'in yanına git." dedi Hilal kulağıma eğilip. Bende kabul edip Aylin'in peşinden ilerledim.

| Okur Yorumları | Yorum Ekle |