18. Bölüm

17- Papatya

Eylül Cankurtaran
eylcnkrtrn71

 

17- Papatya

Şuan saat gece üç buçuk ve ben Oğuz'un günlüğünü okuyorum. Size dört saat önceden biraz bahsedeyim. Gizem ne yaptığını farkedip Aylin'den özür diledi. Aylin ise her şeyin bu kadar kolay olmayacağını kırıldığını biraz düşünmesi gerektiğini söyledi. Ben Aylin'i haklı buluyordum. Bugün de çok entrikalı geçtiği için erkenden uyudular.

Ama ben uyuyamadım aklım günlükler de kaldı. Şimdi bir sayfa daha açtım.

Sevgili Günlük,
Bugün onu düşünürken aklıma geldi. Ben ona artık o dememeliyim. Ona bir isim buldum. Papatya... Neden bilmiyorum ama onu düşündükçe aklıma papatya geliyor.

Bu sayfayı da çevirdim burada bir zaman atlaması vardı. Sanırım günlük yazmayı bırakıp bir kaç yıl sonra devam etmişti.

Merhaba Günlük,
Evet artık liseye gidiyorum. Sesim, yüzüm, vücudum değişti ama bir tek kalbimde ki yüzü değişmedi. Evet evet hala gönlümde Papatya var. Bu ara edebiyat dersine merak saldım. Bir şeyler yazıyorum. Belki buraya da yazarım.

Sayfayı çevirdim. Bu sayfada sevgili günlük falan yoktu direk başlanmıştı.

Seni sevmek papatyanın hangi mevsim olursa olsun açmak için bahane üretmesiydi bir nevi...
Seni sevmek ciddi mesele güzel sevemez kimse seni benim gibi...
Parmağına kıymık batsa acır benim yüreğim...
Seni sevmenin nasıl bir duygu olduğunu anlatamam ben ama sana sevginin en güzel halini her gün sana yeniden aşık olarak gösterebilirim...

Bahsettiği edebi yazılardan biriydi sanırım. Bu sayfayı da çevirdim.

Yüreğimin derinlerinde bir yerdesin...
Her neşede her hüzünde varlığını ufak bir sancı ile hatırlatıyorsun Papatya...
O an her şey duruyor senle ben kalıyoruz sahi diyorum bu denli güçlü bir sevgiden haberi olsa yine böyle uzak mı olurduk ?

Sayfalar o kadar hızlı akıyordu ki nasıl geçtiğini anlamıyordum.

Bu aralar geceleri uyuyamıyorum Günlük. Neden bilmiyorum düşünüyorum sadece. Ne düşündüğümü bende bilmiyorum. Özlüyorum da biraz. En çok çocukluğumu özlüyorum. Bir de onu, Papatyayı. Çünkü o çocukluğum kadar özel.

Her sayfa ayrı dikkatimi çekiyordu. Hepsi özenle yazılmış gibiydi. Bir sayfa daha çevirdim.

Bir japon efsanesine göre güneş ve ay birbirlerine aşıkmış ama aralarında ki zaman farkı yüzünden kavuşamıyorlarmış.
Bu yüzden tanrı güneş tutulmasını yaratmış ki insanlar imkansız aşk diye bir şey olmadığını bilsinler...
Peki sen aramızdaki mesafeye rağmen bana tutunabilir misin Papatya ?

Bir sayfa daha çevirdim.

Arkadaşlarıma onu anlattım günlük. Adını bilmiyorsun, nerede olduğunu bilmiyorsun aşk değil takıntı dediler. Anlamıyorlar günlük.
Ben sığ denizleri bilmem. Boğulmayacağım suya dalmam. Göğsümü yakmıyorsa sevgiyi aşktan saymam...

Bir sayfa daha vardı. Bu sefer ona göz attım. Bunda sadece bir cümle vardı.

Onu buldum...

Dikkatimi çekmişti. Günlüğünün ilk sayfasında onu bulacağını söylüyordu. Son sayfasında ise onu bulduğunu.

Diğer ajandayı açtım. İlk sayfasında bir yazı vardı. 'Ona Veremediğim Çiçekler' sayfayı çevirdim her sayfada ayrı bir çiçek vardı hepsi kurutulmuş tek tek sayfalara bantlanmıştı.

Bu günlükleri bana bak ben güzel severim demek için mi vermişti ? Bir kaç ihtimal vardı. Papatyanın ben olmam gibi. Ama sanırım bunu istemiyordum. Ben sevilmemiştim. Ben sevmemiştim. Sadece babam sevmişti beni. Birden bu kadar büyük bir sevgiyi kaldıramazdım.

Daha fazla bunları düşünmeden kafamı yastığıma koydum ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

...

Sabah kızlarla biraz erken uyanıp kahvaltı hazırlamaya başladık. Aylin börek yapıyordu. Buğlem'de poğaça yapmaya başladı. Biz de patates kızartması, yumurta haşlaması gibi şeyler yaptık. Bende çay demledim.

Masayı hazırlarken diğerleri de uyanmıştı. Kahvaltı etmeye başladık. "Şu poğaçalar çok güzel olmuş valla kim yaptıysa ellerine sağlık." dedi Akın ağzına bir lokma daha poğaça sığdırmaya çalışırken.

"Ben yaptım." dedi Buğlem oturduğu sandalyesinde hareketlenirken. "O yüzden bu kadar tatlı olmuş." dedi Akın. Onlar cilveleşirken ağzında ki lokmayı yutmadan onları izleyen Oğuz'dan habersizlerdi. Oğuz bir öksürükle kendini hatırlattı.

"Gıcık tuttu da birden." diye ekledi. "Börekler de mükemmel yanlız." dedi Aras. "Aylin yaptı onları da." dedi Hilal. "Ellerine sağlık." dedi Aras başını eğerek. "Afiyet olsun." dedi Aylin. "Çay da on numara yani şimdi." dedi Oğuz'da. "Sen direk çayı seviyorsun ya abi." dedi Buğlem gülerek.

"Yaylaya gidelim bugün isterseniz. Dolanırız biraz." dedi Oğuz. Hepimiz onaylamıştık.

Yaylaya çıkınca kızlar bir kaç çiçek topladı. Ben biraz fotoğraf çektim. Evden getirdiğimiz örtüyü serip bir termos çayımızla sohbet etmeye başladık.

"Bazen acaba diyorum babam asker olmasa Kars'a hiç gitmemiş olsak nasıl olurdu ?" dedi Buğlem. Gözleri uzaklarda bir noktaya dalmıştı. "Bilmem." dedi Oğuz sadece. Buğlem'de ki dalgınlığı fark etmişti.

"Bazen ben de diyorum babam şerefsiz olmasa hayatımız nasıl olurdu ?" dedi Aylin. Her şekilde şakaya vuruyordu babasını geçmişini. Ama içinde bir yerlerde bir ağrı, bir sızı vardı.

"Asla gerçekleşmeyecek hayallere keşke demek her zaman çıkmaza sürüklemez mi ? dedi Aras. Ama ortaya değil. Hedefi Aylin'di. Aylin kafasını kaldırdı. Onlar için zaman durmuştu sanki. Uzun süre birbirlerinin gözlerinin içine baktılar.

Aylin kendine gelmiş olmalı ki buruk bir gülümsemeyle cevapladı. "Zaten çıkmazda değil miyiz ?"

"Tutar doğru yolu gösteririz o zaman. Çıkışı buluruz beraber." diye cevapladı Aras. "Lan." diye yükselen Ayaz'dı. Alparslan elini kaldırıp Ayaz'ın ensesine sertçe geçirdi. "Nasıl zoruna gidiyormuş değil mi ?" diye sordu tokatının üzerine.

"Siz yine başlamadan duralım. Yarın mı dönüyoruz Oğuz ?" diye sordu Gökalp. "Evet. Biliyorsunuz izinlerden sonra çok yoğun oluyoruz yine öyle olacak bugün iyice dinlenin." dedi Oğuz.

"Bizim de acilde nöbetimiz var zaten." dedi Gizem. Kafasını sallayarak onayladı Aylin. Hâlâ şaşkındı. "Eve dönelim o zaman." diyen ise Ayla ablaydı.

Toparlanıp kalktık. Giderken şelalenin yanında durdum ve fotoğraf çekmek için fotoğraf makinemi çıkardım. Bir kaç tane çektikten sonra makinem elimden alındı.

"O açıdan değil bu açıdan çekersen fotoğrafın daha güzel olur." dedi Oğuz. Ben kendime göre çekiyordum işte ne gerek var dı buna. Kamerayı aşağıya indirip çektiği fotoğrafları övünür gibi bana gösterdi.

"Daha güzel olmamış mı papatya ?" diye sordu. Evet benimkilerden kat kat güzeldi ama takıldığım kısım farklıydı. Evet papatya bendim. Oğuz bunu açık bir şekilde dile getirmişti.

Artık benim de içimde ki hisleri açıkça dile getirmem gerekirdi. Ama bunu yapamazdım. Yüzüne karşı anlatamazdım bunları. Sorusunu umursamadan makinemi alıp ilerlemeye başladım. Üzülmüştüm ama arkadan derin bir iç çekme sesi geldi. Buna daha çok üzüldüm.

...

Eve gelmiştik. Salonda biraz oturup odama çıktım. Şahsen daha önemli işlerim vardı. Bir kağıt ve bir kalem aldım ve içimden geçenleri yazmaya başladım.

Yazmam bittikten sonra kağıdın altına imzamı atıp Oğuz'un verdiği günlüğün içine koydum.

Evet artık Oğuz'un odasının önündeydim. Kapıyı tıklattım. İçeriden gel sesi gelince kapıyı açtım. "Umay." deyip yattığı yataktan toparlandı. Ben ise odaya girmeden kapının yanına ajandaları bıraktım.

"Bunları getirdim de." dedim. Tam çıkarken ki sözü beni durdurdu. "Vermene gerek yok. Sana yazdım onları." dedi. "Okudum geri veriyorum." dedim bende. "Peki kararın bunlara rağmen aynı mı ?" diye sordu. Cevap vermeden çıktım. Yüz yüze söyleyemezdim.

...

Oğuz'dan

Umay'ın verdiğim günlüğümün rastgele bir sayfasını açtım. İçinden katlı bir kağıt çıktı. Böyle bir kağıt koyduğumu hatırlamıyordum. İçini açtım. Evet ben koymamıştım. Ama Umay koymuştu.

Kağıdı açıp okumaya başladım.

Oğuz. Yazmaya nereden başlayacağımı bile bilmiyorum. Sen o gün bana balkonda hislerini söylediğinde içimde bir şeyler oldu. İyi bir şeyler ama yapamam.

Sevmedi beni kimse. Sevgi görmedim. Nasıl sevilir bilmiyorum. Sen bana günlüğünü verdiğinde korktum. Ben böyle bir sevgiye nasıl karşılık verebilirim ? Dedim ya nasıl sevilir bilmiyorum.

Çok düşündüm. Ben herkesi sevdim. Onlar beni sevmedi. Kendimi sevdiremedim ama Oğuz seviyor beni dedim. Sonra düşündüm de. Evet sana değer veriyorum ama benim sevgim lanetli.

Ben kimi sevdiysem kaybettim Oğuz. Ben seni kaybetmek istemiyorum. Benim sevdiğim herkes gitti sen gitme Oğuz.

~Umay

Bir yerde Umay'da haklıydı. Korkuları vardı. Ama ben onu bırakmayacaktım. Eğer gerekirse ömrümün sonuna kadar onun için çabalayacağım...

Bölüm : 03.09.2025 20:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...