12. Bölüm

10.Bölüm

Sep🩹🍀
eylulunuz

Kumsal'ın bölümleri bir süre geç gelecek. Sevgili Askerin finalinden sonra daha aktif olurum diye düşünüyorum.

Lütfen rica ediyorum, oy vermeyi unutmayın. Yorum da rica ediyorum. Emoji bile atabilirsiniz...

Son iki bölümdür çok aşk görüyorduk. Biraz olaylara da girelim istiyorum. Güneş'i artık biraz daha değişik göreceğiz. Bilmiyorsunuz belki ama Güneş'in bir inadı var. Karşısında kimse duramaz. Bu da size spoi😉

Unutmayın, her ne kadar konuşmasak, birbirimizi bilmesekde benim size çok kalbim var. Bu hep böyle olacak.

Yeni bir çok kurgum var elimde merak etmeyin. Belki bu yaz onlarla da tanışırsınız. Her neyse çok uzatmayalım.

KEYİFLİ OKUMALARRR

 

10.BÖLÜM

Yıl 2006: Güneş P. Adıgüzel

Günş elindeki oyun kutusu ile evinin salonuna girdi. Dayıları, amcası ve teyzesi evlerine ziyarete gelmişlerdi.

Güneş'in salona girdiğini gören Eren amcası gülümsereyerek izledi. Güneş, Eren amcasının ona baktığı görünce gülümseyerek amcasının yanına ulaştı.

"Amca benimle oyun oynar mısın?" Dedi. Eren amcası bir yeğenine bir de oyuna baktı. Oyunun meslek tahmin etme oyunu olduğunu gördü.

"Oynayalım amcacım. Hatta teyzen ve dayılarınlar da oynar. Değil mi?" Dedi Eren amcası tüm salona hitaben.

"Ne oynuyormuşuz bakalım? Parla'm yine hangi oyunuyla gelmiş?" Dedi Hüseyin dayısı.

"Meslek tahmin etme oyunu dayı. Oynarız değil mi?" Dedi Güneş dayısına dudak büzmüş bakarken.

"Lan benim yeğenim istemiş oynamaz mıyız?" Dedi Ali dayısı.

"Ali sana kaç kere söyledim. Güneş'in yanında lanlı lunlu konuşma diye." Dedi annesi.

"Kusura bakma Abla." Dedi Ali dayısı mahcup bir ifade ile.

"Teyze?" Dedi Güneş ve Berfin teyzesine baktı. Berfin teyzesi zaten Güneş'in isteklerini hiç kıran biri olmamıştı. Biricik yeğeniydi.

"Oynarız teyzem. Neden oynamayalım?" Dedi. Güneş bu sefer babasına ve annesine döndü.

"Oynayalım bakalım." Dedi babası. Annesine gülümseyince Parla onlarında izin verdiğini anladı.

Annesinin kucağında ki 5 yaşındaki kardeşi Sefa da etrafa gülücükler saçmaya başlayınca aile daha da keyiflendi.

"İlk ben başlıyorum o halde." Dedi Berfin teyzesi ve kendisi görmeden bir kart çekti. Çektiği kartı etrafa bakmadan gösterdi ve kapattı.

"Güneş ile Eren anlatıyor." Dedi Ali amcası

"Şimdi Berfin avukatlar nerede görev yapar?" Dedi Eren.

"Adliyede?" Dedi Berfin.

"Daha kolayı var Eren amca." Dedi Güneş ve teyzesine döndü.

"Ben büyünce ne olmak istiyordum teyze?" Dedi Güneş. Berfin bildiği bir şey olduğundan hemen cevap verdi.

"Savcı." Dedi. Güneş zaferle gülümsedi.

"Doğru, bildin teyze." Dedi Güneş ve kelimeyi kenara koydu. O sırada babasının sesi ortamı böldü.

"Güneş sana kaç kere dedim şu hayalinden vazgeç diye. Olmayacak öyle bir şey." Dedi.

Güneş yerinde rahatsızca kıpırdadı. Babası Savcı olmasına karşıydı. Güneş ise canından vazgeçecek kadar çok seviyordu.

"Ozan." Dedi annesi uyarırcasına. Ozan Bey sinirli bir şekilde eşine döndü. Siniri alev gibiydi. Şuan önüne gelen herkesi yakardı.

"Ne Petek? Bu kız 12 yaşına geldi, çocuk sayılmaz artık. Daha hala çocukça hayaller kuruyor. Kaç kere dedim ki Hukuk okuyamazsın. Sen de Güneş de beni dinlemiyorsunuz. Sen yüz veriyorsun, yaparsın ben güveniyorum diyorsun ve senden güç alıyor." Dedi Ozan Bey.

"Ozan abi Güneş 18 yaşında bile değil. Meslek seçemesi gereken zamana kadar ne olmak istiyorsa olur." Dedi Hüseyin dayısı.

Güneş kimseye gözükmeden oyunu topladı ve kolunun altına koydu. Daha sonra salondan ayrıldı.

Hep böyleydi Güneş'in küçüklüğü. Konu sevgi olunca babası vardı ama konu Güneş'in kararları ve isteklerine gelince etrafta baba diye bir kişi göremiyordu.

Güneş'in en büyük yenilişi hep babasına oluyordu...

-Günümüz-

Karşımdaki kişi tabi ki de Aral'dı. Gelmelerini bekliyordum. Fakat bu kadar çabuk da değil.

Aral çenemde tutan adamın elini beni acıtlayacak şekilde adamın elinden kurtardı ve yüzüne yumruk indirdi.

Adam geriye savruldu. Aral durmadı ve bu sefer karnına tekme attı. Adam iki büklüm olduğunda arkasında duran Serdar'a döndü ve adamı ona doğru itti.

"Sen bunu götür. Ben Savcı hanımı alıp geliyorum." Dedi. Serdar adamı alıp çıktığında Aral bana yaklaştı.

Benim ellerim oturduğum sandalyede geriye doğru bağlıydı. Bu nedenle hareket edemiyorum.

Karşıma geçtiğinde ellerindeki eldivenlerden birini çıkardı. Kirli olan eldivenlerinin içinden çıkan temiz elleri ile önüme dökülen saçlarımı geriye doğru yatırdı.

Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve yanağıma dudaklarını bastırdı. Geri çekildiğinde ellerinin arasına yüzümü aldı ve siyah leke olan yüzümün bir kenarını eliyle sildi.

"İyi misin?" Dedi. Gülümsedim ve başımı salladım. Aral gözlerini bedenimde gezdirdi. Görünürde bir yaram olmadığına kanaat getirdiğinde arkama geçti ve ellerimi çözdü.

Ellerimi çözdükten sonra benim konuşmama fırsat vermeden kollarını bedenime dolayarak, kucağına aldı.

Ani bir şekilde havalanmam ile Aral'ın omuzuna tutundum. Aral beni yükselterek kucağından düşmeme izin vermedi.

"Ne yapıyorsun?" Dedim.

"Sayın ,Savcımı taşıyorum." Dedi.

"Savcının ayakları var. Kendi yürüyebilir." Dedim.

"Ben izin vermiyorum diyelim o halde Sayın Savcım." Dedi.

Aral'ın indirmeyeceğıni anlayınca daha fazla konuşmadım. Dışarı çıkardığında Barış Timi'de buradaydı.

"İndir beni. Timin önüne böyle çıkamam." Dedim.

Aral gözlerime odaklandı. İstemediği belliydi ama yenilerek beni kucağından ayaklarımın üzerine yavaşça bıraktı.

"Teşekkür ederim." Dedim ve yerimde toparlanarak ilerledim. Aral'ın da arkamdan beni takip ettiğini anladım.

Timin yanına ulaştığımda bir araba ile geldiklerini anladım. Beni gören Atagür selam durdu. Diğerleri de selam durduğunda başımla selam verdim.

"Rahat." Dedim.

"Geçmiş olsun Sayın savcım, iyi misiniz?" Dedi Atagür.

"Sayenizde iyiyim." Dedim.

Konuşmamızı çok uzun tutmadık ve arabalara geçtik. Yol boyunca ne Aral ile konuştum ne de başka biriyle. Kafam çok karışıktı. Bunun tek nedeni ise Okan Çavdar'dı.

2 hafta sonra

Kaçırılmamın üzerinden 2 hafta geçmişti. Bu iki haftada Sefa benimle kalamamış, Antalya'ya geri dönmüştü.

Babam ile görüşmemiştim. Sefa ile gitmeden vedalaşmıştık ama başıma neler geldiğinde haberdar değildi

Ben ise kimseyle görüşmemişim. Evime bile gitmemiştim. Adliyede ki odamda sabahlıyor, bazen orada uyuya kalıyordum.

Okan Çavdar ile ilgili yeni gelişmeler vardı. Bunlardan en iyisi ise Şebnem hanıma ulaşabilmemizdi.

Kendisinin bulunduğu yeri öğrenmiştim. Okan Çavdar'ın nerede olduğu ise hala bir sır gibiydi. Adam hem saklanıyor hem de büyük gelişmeler çıkarıyordu.

Ortaya yeni bir örgüt çıkmıştı. Ve bunun başında da Okan Çavdar olduğundan şüpheleniyorduk.

Bu örgüt Hukuk camiasına dadanmışlardı. Adliyede nasıl olunduğu bilinmediği bir şekilde gerekli, gereksiz evraklar çalınıyordu

Ama bu saldırılar sadece Biga Adliyesinde oluyordu. Binlerce cumhuriyet savcısı, başsavcısı, hâkimi bu olayı araştırıyordu.

Yine adliye odasındaydım ve belgeleri inceliyordum. Gözlerim ağrıyor, mavi gözlerim kızarıyordu. Ama bir damla ile uyumamı engelliyordum.

Gecenin 4'üydü. Adliye de kimse yoktu. Derin bir sessizlik vardı ve bu sessizlik bazen beni ürkütüyordu.

Kapımın çalınmasıyla olduğum yerde sıçradım. Dalmıştım. Sessizce yerimden kalktım ve kapıya ilerledim. Kilidini çevirip kapıyı araladığımda karşındaki kişinin Aral olduğunu gördüm.

"Aral?" Dedim.

"Parla?" Dedi. Parla demesiyle gülümsedim ve kapıdan çekildim. İçeri geçmesi için alan tanıdığımda içeri girdi.

İçeri girmesiyle elindekiler gün yüzüne çıktığında, elinde gördüğüm Nergis buketiyle gözlerim şaşkınlıkla ona döndüm.

"Beğendin mi?" Dedi. Yüzünde saf bir merak ve heyecan vardı. Bana aldığı ilk çiçekti. Çiçekleri bana uzatınca gülümseyerek elinden aldım.

Çiçekleri burnuma koklattığımda, gelen koku ile gülümsemem daha da arttı. Ben tam bir çiçek hastasıydım. Antalya'daki odamda kendime aldığım çiçek buketlerini duvarıma asardım. Hem güzel bir görüntü hem de koku sağlarlardı.

"Aral bunlar çok güzeller." Dedim.

"Benim için değiller, çünkü benim gördüğüm en güzel çiçek sensin." Dedi.

Gözlerim ona öyle güzel ve içten bakıyordu ki ben bile şaşkındım. Aral bakışlarıma dayanamayarak kolumdan beni çekerek göğsüne hapsetti.

Kendisi de boynuma hapsolduğunda kollarımı boynuna dolayarak daha çok kendime çektim. Ayağımda kapıyı kapattım.

"Seni o kadar özledim ki Güneş. Çok kelimesi kifayetsiz kalır." Dedi.

"Ben de seni çok özledim." Dedim. Kollarını doladığı belimden çekti ve aramızda mesafe açtı.

"O kadar özlediysen neden hiç mesajlarıma, aramalarıma cevap vermedin?" Dedi. Az önce bana aşk ve özlemle bakan gözlerine hayal kırıklığı gelmişti

Bana daha önce bir kere daha böyle bakmıştı. Savcı olduğumu öğrendiğimde. Şimdi de aynı bakıyordu... Ve ben Aral'ın her şeyine hayranken bu bakışına nefret besliyordum.

"Aral ben kendimi bu aralar çok fazla işe yönelttim. Eve bile gidemedim. Haklısın seni ihmal ettim. Kabul ediyorum bunu. Ama isteyerek yapmadım. Seni yanımda, yöremde görmek hep istiyorum ama bazen şartlar el vermiyor." Dedim.

Aral'ın gözlerinde bir şeyin yumuşadığını ve kapandığını gördüm. Elimi eline alarak dudaklarını bastırdığında bundan emin oldum. Ardından elimi ellerinin arasına alarak soğuk ellerimi ısıtmaya başladı.

"Ben senin işine karışmam. Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım. Sana söylemedim ama bende araştırdım. Hem Dağa Taşa çıktım hem de sana bir faydam dokunsun diye çabaladım." Dedi.

Dağa taşa çıktım dediğinde kaşlarım çatıldı. Göreve gitmişti ve ben onu uğurlayamamıştım. Belki mesajlarına baksaydın görebilirdin güneş.

"Göreve mi gittin sen?" Dedim. İçimde bir burukluğun oldu belli oluyordu.

"Gittim ama hemen geri geldim." Dedi. Ona hesap da soramıyordum 'neden söylemedin' diye. Söylese bile görecek bir kişi yoktu

"Güneş'im, üzülmüyorsun buna değil mi?" Dedi. Başımı iki yana sallayarak reddettim

"Üzülmüyorum, çünkü hak ettim Doğuş. Senin mesajlarına bakmayan bendim. Aramalarına geri dönmeyen, bir kere bile mesaj atmayan bendim. Bencilim tekiyim. İşim yüzünden birini ihmal edecek kadar da kalpsizim de." Dedim dolu gözlerimle

Aral dertli bir nefes verdi ve beni kendine çekerek dudaklarımızı buluşturdu. O beni uzun bir aradan sonra ilk kez öpüyordu. Beni tutkuyla öpüp sarıyordu. Bende elimi yanağına koydum ve karşılık verdim. Nefesimiz kesildiğinde ayrılan Aral oldu.

"Kalpsiz bir kadın değilsin sen. Ben sana kalbimi vermişim, sence kalpsiz olabilir misin? Göreve senle vedalaşarak gidememiş olabilirim ama seni yanımda hissettim ben. Lütfen üzme kendini. Ne ben dayanabilirim ne de kalbim." Dedi.

Aral beni bitiriyordu. Aral benim ilk kalp sancımdı. Sonumdu. Mükemmel ötesi bir adamdı

"Şimdi ceketini, eşyalarını al gidiyoruz." Dedi.

"Nereye gidiyoruz?" Dedim.

"Uykun varsa Evine bırakıcam, yoksa seninle bir yere gideceğiz." Dedi.

"Gecenin 4'ünde mi?" Dedim.

"Evet Güzelim." Dedi ve bana kalmadan telefonumu, şarj aletlerimin hepsini çantama koydu. Siyah bady ve Siyah kumaş pantolon kombinimin üzerine giydiğim beyaz kabanımı aldı.

Onun üzeride aynı benim gibiydi. Altında siyah kot, üzerinde siyah uzun kollu bir tişört ve siyah kaban vardı. Habersiz olarak uyumlu giyinmiş olabilirdik

Kabanımı giyinip, çantamı omzuma astıktan sonra elimi eline kenetledim. Aralda sıkıca tuttuğunda odamdan çıktık. Kapımı kilitledikten sonra yürümeye devam ettik. Sessiz koridorda yankılanan topuk seslerim ile Aral sırıtıyordu.

"Ne sırıtıyorsun ya?" Dedim.

"Topuk seslerini duyunca ayrı bir hoşuma gidiyor." Dedi.

"Daha önceden basın ağrıyordu hani?" Dedim.

"Hala ağrıyor ama seninki etmiyor. Topuk sesi değil bir kadının namını duyuyor gibiyim." Dedi. Koluna daha sıkı tutundum. Ben Aral'a bir kere değil bin kere aşık oluyordum.

Adliyeden çıktığımızda Aral'ın arabası olan siyah Mercedes tam önümüzdeydi. Aral kapıların kilidini açtığında ellerimiz ayrıldı. Ben yan koltuğa o da sürücü koltuğunda geçtiğinde emniyet kemerlerinizi taktıktan sonra Aral arabayı çalıştırdı

Yolların Hoş olmasını fırsat bilerek hızlıca anayola girdi. Beş şeritli yolda tek araba bizdi. Aral yandan bana baktıktan sonra vites değiştirerek Hızlandı. 300 limiti olan araba hızında 200 ile gidiyordu.

"Sevgilim biraz yavaş." Dedim. Aral bana bakıp geri yola döndü.

"Korkmuyorsun değil mi?" Dedi.

"Hayır ama ne olacağı belli olmaz." Dedim. Ellerinden birini bacağıma koyup okşadı.

"Kontrol bende. Yol bomboş. Sen eğlenmene bak. Hatta şimdi açacağım şarkı sana gelsin." Dedi ve ekrandan karışık bir oynatma listesine bastı. Çalan şarkıyı ben biliyordum. Ama Aral anlamamıştı.

Şarkının nakaratı gelince Aral'a döndüm ve ona bakarak söylemeye başladım.

"Gizli Saklı buluşmalar, ama şimdi saklamalıyiz. Soran olursa neyse ya gören olursa. Sadece arkadaşız." Dedim

"Kalplerimiz patlayacak, ama şimdi susmalıyız. Sorana biz yalanlarız gören olursa sadece arkadaşız" Diyerek devam ettim.

Aral kaşlarını şaşkınlıkla kaldırmış bir beni izliyor bir yola bakıyordu. Şarkı değişmesine rağmen söylemeye devam ettim.

"Aşka yürek gerek, anlasana. Her defa yanıyorum ama gitmeliyim. Yaranı sarıp acını dindiremem, bak bana ben acının ta kendisiyim." Dedim.

Arala baktığımda kendini çok fazla kastığını gördüm. Aynı zamanda bana bakmıyordu bile. Şarkının sesini biraz kıstım ve bacagimdaki elini okşadım.

"Doğuş, bir şey mi oldu?" Dedim. Aral bana dönmedi ama bacağımdaki eliyle bacağımı okşamaya devam etti

"Yavrum fren tutmuyor." Dedi. Duyduğum cümle ile içime bir korku düştüğünü hissettim.

"Ne demek tutmuyor?" Dedim.

"Sen sakin ol ve sakın korkma tamam mı? Kontrol hala bende. Normalde yan çıkışta çıkmamız gerekiyordu ama bu hızla viraja giremem. Böyle gidicez. Zaten ayağımı gazdan çektim. Vites düşürdüm. Yavaş yavaş emniyet şeridine geçeceğim sonra el frenini indireceğim araba duracak tamam mı? Ama şuan çok hızlıyız yavaşlamamız lazım." Dedi.

"Sana güveniyorum." Dedim. Aral elimi aldı ve dudaklarını bastırdı.

"Güven birtanem. İkimize de bir şey olmadan çıkacağız buradan." Dedi.

"Bence onlar yaptı." Dedim.

"Kimden bahsediyorsun?" Dedi.

"Bizim adliyeye dadanan bir örgüt var. Başında Okan Çavdar var. Büyük ihtimalle senin arabanı benim arabam sandılar ve frenleriyle oynadılar. İstekleri o aracı işlek bir yerde sürerken firenlerin tutmaması ve benim kaza yapmamdı." Dedim. Aralın tekrardan kendini kastığını hissettim. Elindeki damarlar çok şiskindi.

"Sana bir bok yapamazlar. Ben buradayım." Dedi. Ardından gözlerini yan aynayı buldu. Bir şey görmüş olacakki şerit değiştirdi. Arabanın hızı yavaşlamıştı.

Birden gelen silah sesiyle ben daha anlayamadan kurşun açık olan camdan içeri girerek sağ karın tarafıma saplandı.

Saplanan kurşun ile dudaklarımdan bir inilti yükseldi. Aral kurşun sesiyle arabayı yana kırmıştı ama benim inlemem ile bana döndü. Kanayan yerimi gördüğünde bacaklarımdaki elinin titrediğini hissettim.

"Parla'm, kendini sakın kaybetme Güzelim. Sikeyim sizin gibi şerefsizleri." Dedi. Arkamizdaki araba yan çıkıştan çıkarak anayoldan ayrıldığında Doğuş arabayı hemen sağa çekti. Anında bana döndü.

"Yavrum bak bana. Kurban olurum sana." Dedi. Ben baygın gözlerle ona bakarken artık yavaş yavaş uyuşuyordum.

Aral elini yarama bastırdığında acıyla elini tuttum ve durdurdum.

"Yapma." Dedim.

"Kanaman çok Parla'm, yardım gelene kadar bilincinin açık olması gerek." Dedi. Ardından telefonunu çıkardı ve bir numarayı tuşlayarak kulağına koydu.

"İyi günler Çanakkale Biga E5'inde silahlı saldırıya uğradık. Yaralımız var." Dedi.

Ardından karşısındakini dinledi daha sonradan onaylayarak kapattı. Tekrar bana döndüğünde elleri saçlarımı okşadı. Benim acım daha da artarken birden aldığım nefes bana dar geldi. Elimi zorluklarla boğazıma koydum.

(Burada Nazan Öncel'den Geceler kara Tren dinlemenizi öneririm.)

"Aral... Nefes... alamıyorum." Dedim zorla.

"Sakın panik yapma. Suni Teneffüs yapacağım." Dedi ve başımı geriye yatırdı. Ardından burnumu kapattı ve oturduğu yerden kalkarak dizinin üzerine çıkarak dudaklarıma yaklaşarak nefesini bana üflemeye başladı.

Bana verdiği nefesi biraz bile olsa bana nefes aldırdı. Biraz daha bana nefes verdikten sonra durdu ve geri çekildi. Kendisi de bütün nefesini bana verdiği için nefessiz kalmıştı Sıkıca tüm gücümle elini tuttum.

"Başka hiç bir şey yapamıyorum. Hastane çok uzak ama gelmeye çalışıyorlar. Güneş eğer yaşayamazsan kendimi affedemem ben. Ne olursun yaşa. Benim için. Bizim için." Dedi.

Tek bunu duydum. Başka bir şey duyamadım çünkü artık bilincimim sonuna geldim. Gözlerim kapandı ve bedenim kontrolü bıraktı.

"Parla yapma. Ne olursun yapma. Kapatma gözlerini, bana bak. Ne olur?" Dedi. Ağlıyordu.

Yazar'ın anlatımından...

Aral göz yaşlarıyla Güneş'i sardı. Elindeki bezi yarasına tuttu. Sıkıca tuttu. Güneş'inde ona sıkıca tutulmasını istedi.

Güneş'in en son tuttuğu elini bu sefer o tutuyordu. Bırakmaya niyeti yoktu. Güneş bilincini kaybedeli 5 dakika olmuştu. Ama o 5 dakika 5 saatti sanki.

Ambulansın aracin yaninda durmasıyla Aral kapıyı açtı. Doktor hemen Güneş'e yöneldiğinde Aral istemese de ellerini ayırdı.

"Hasta iç kanama geçiriyor. Kurşun içeride. Böbreğe ya da Karaciğere isabet etmiş olabilir. Hemen ameliyata alınması gerek." Dedi doktor. Güneş'i hemen sedyeye aldılar.

"Beyefendi siz de gelin. Hastanın yanında durursanız iyi olur." Dedi Hemşire.

Aral onayladı ve Güneş'in yanına bindi. Sessizce kenarda Güneş'e ilk müdahale yapılırken izledi. Akan kanları izledi. Güneş'in her anını izledi. Hiç bir şeyi kaçırmadı. Bu anı kara dünyasına not etti. 30 yaşındaki adam 1 saate daha da yaşlandı.

Ambulans 15 dakika da hastane bahçesine girdiğinde herkes indi. Aral Güneş'i takip etti.

En sonunda ameliyathaneye girdiklerinde Aral kapanan kapının ardında öylece durdu. Sandalyeye oturmadı. Yere oturmadı. Kenara çekilmedi. Koridorun ortasında tüm her şeyini kaybetmiş, yıkık bir adam gibi durdu.

Güneş'i düşledi. Sarı saçlarını, mavi gözlerini. Elindeki Güneş'in çantasına baktı. Çantasını açtığında içinde gördüğü parfümü çıkardı. Kokladığında bunun Güneş'in hep kullandığı ve kendisinin bağımlı olduğu koku olduğunu anladı.

Parfümü çıkardı ve bir koluna sıktı. Ardından parfümü geri yerine koydu ve çantayı yanına bıraktı. Ardından kolunu burnuna yaklaştı. Aldığı koku ile kalbi yine ritmini bozdu.

Ardından telefonunu çıkardı ve o numarayı aradı. Telefon tek çalışta açıldığında ilk konuşan karşısındaki kişi oldu.

"Aral Abi?" Dedi.

"Sefa, uyuyor muydun?" Dedi Aral.

"Yok abi, uyku tutmadı ya. Neden sordun ve bir sorun mu var?" Dedi Sefa.

"Abim ailenin numarası olmadığı için seni aradım. Ablan saldırıya uğradı. Burada ben varım ama tanıdığı başka biri yok." Dedi. Sefa'dan ses gelmedi.

"Sefa duyuyor musun beni?" Dedi.

"Geliyorum abi. Ama anneme söylersem çok telaş yapar. Ben geleyim. Olur mu?" Dedi.

"Olur. Baban yok mu?" Dedi Aral.

"Abi babam olmaz... Ablam belli ki sana dememiş. Onlar kavgalılar. Babam artık ablamı evlattan saymıyor." Dedi.

"Sen bilirsin Sefa. Ben buradayım sen gelsen de gelmesen de." Dedi Aral.

"Ben şimdi bilet bulup geliyorum abi." Dedi ve kapandı.

Güneş'ten...

/Güneş 7 yaşında/

"Baba!" Diye bağırdı Güneş. Ozan Bey hemen bahçeye koştu. Kızını yerde ağlarken görünce içi parçalandı ve kızını hemen kucağına aldı.

"Babacım, iyi misin güzel kızım?" Dedi.

"Baba canım acıyor. Çok acıyor." Dedi Güneş.

"Gel Yara bandı yapıştıralım. Hemen geçer kızım tamam mı?" Dedi.

"Baba öpsen geçmez mi?" Dedi.

"Sen geçeceğini hissediyorsan geçer kızım. Baban öpünce hemen geçer." Dedi Ozan Bey.

"Öp baba." Dedi Güneş. Adam hemen öptü kızını Güneş gülümsedi.

"Geçti." Dedi. Ozan Bey Güneş'in burnunu sıktı.

"Geçti kızım. Baban buradaysa hep geçer." Dedi Ozan Bey.

"Hasta şok geçiriyor. Kalbi durmak üzere." Dedi Hemşire.

"Hemen şok cihazını verin." Dedi doktor. Şok cihazını ayarlayarak göğsüme koydular ve şok verdiler. 2 defa daha yaptıktan sonra çareler tükenmek üzereydi.

"Güneş'im, Parlam ne olursun dayan. Benim için, kendin için." Dedi Aral.

"Kimse için değil, benim için."

"Hasta geri döndü!" Dedi Hemşire.

"Devam ediyoruz." Dedi Doktor.

Güneş için bir Araldı. Kalbi onun sözünü dinliyordu. Babası öpünce geçiyorsa, Aral öpünce hatırlamazdı bile...

 

-10.Bölüm Sonu.-

Selam, yine aksiyon yine ben.

Aral'ım üzümlü kekim... keşke senin gibi biri bana da nasip olsa da olmuyor işte. Şansız bahtsızım.

2 ay bölüm atmadım. Belki bazılarınız kızgın. Ne derseniz haklısınız. Şehir dışı, dershane, okul, sınav derken iyice stresteydim. Onu da buraya yansıtmak istemedim.

Bu sene Lgs öğrencisiyim. Maalesef... Daha çok fazla yazacak eserim olmasına rağmen araya sınav giriyor. Bu arada ben böyle sınavlara takılan biri değilim. Testimi çözerim, kitabımı okurum, dersimi dinlerim sonra kitabımı yazarım.

Bu lanet sınav benim hayallerimin önüne geçemezzzzzz(inşallah).

NEYSEEE GÖRÜSMEK DILEGIYLEEE.

OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIIINIZZZ

 

 

Bölüm : 27.06.2025 10:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...