7. Bölüm

5.Bölüm

Sep🩹🍀
eylulunuz

Merhabalaaar. Ben geldiiiim. Bu bölümü okuduğunuzda büyük ihtimalle yeni yıla girdik ama ben yazarken daha 29 Aralık;)

Yeni yılınız şimdiden kutlu olsun. Ben yine aynı psikolojiyle giriyorum Yeni yıla. Dua edin düzeleyim.

Keyifle okumanız dileğiyle efendim.

Bu bölüm beni bekleyen, güzel yorumları ile kendilerine hayran bıraktıran tüm okurlarıma İtifatendir...

 

5.Bölüm

 

Aral Doğuş Örsel'den

Teknofeste görev almıştım. Herkes fotoğraf çekilmek istiyordu. Yapacak bir şeyim de yoktu.

Yine sırayla herkes çekinirken gözlerim mavi bir gözle buluşmuştu. O da buradaydı. Güneş Adıgüzel.

Görünce şaşırmıştım. Yanında ki genç benimle fotoğraf çekinmek istemişti. Çekindikten sonra bakışları isimliğime kaymıştı.

İsimliğimden beni tanıdığı belliydi. Gitmeden bana baş selamı vermişti. Ben de aynı şekilde.

Şuan mola vermiş yerime Serdar'ı koymuştum. Kenarda çay içiyordum. O sırada yanıma yaklaşan Atagür'e döndüm.

"Komutanım herkes sizinle çekiliyor ya. Bizim ne eksiğimiz var anlamıyorum." Diye söyleniyordu.

"Oğlum ikilemi fotoğraf çekiliyorlar. Bir de koluma girmek istiyorlar ama yasak diyorum. Ne öyle elliyorlar." Dedim.

"Vallaha komutanım benim her yerimi elleyebilirler. Yeter ki çekinsinler." Dedi Atagür.

"Oğlum manyak mısın nesin sen? Her yerime dokunabilirler ne demek?" Dedim.

"Şakacıktan komutanım. Yoksa ben gelecekteki eşime sonuna kadar bağlıyım." Dedi.

"Eşini buldun da bağlı olman kaldı. Yakında hanımcı da olursun sen." Dedim.

"Olurum komutanım. Şereftir benim için. Hem siz olmaz misiniz? Eşinizden başkasına yan gözle mi bakarsınız?" Dedi.

"Lan oğlum düzgün konuş siktirtme belanı. Ben karımı aldatacak kadar şeref yoksulu muyum?" Dedim sinirle.

"Yok komutanım estağfurullah. Ben gideyim size afiyet olsun." Dedi Atagür ve hızla yanımdan uzaklaştı.

Atagür iyi çocuktu ama bir kusuru vardı.

Çok zevzek!

Tekrar çayımı içmeye dönerken derin bir nefes verdim. Neden hep aklımda Güneş'in olduğunu çözmeye çalışıyordum fakat her düşünce dönüp dolaşıp aynı yere geliyordu.

Kadın kalbimi tekletiyordu.

"Çay içmeyi seviyorsunuz galiba Yüzbaşım, uzun bir süredir kenardan izliyordumda." Diyen bir sesle arkama döndüm.

Güneş Adıgüzel.

"Çay içmeyi severim de bu kadar içmem." Dedim.

"E peki neden içiyorsunuz?" Dedi.

"Düşünmem gerek. Alkol yerine Çay gibi düşün." Dedim.

"Çayı çok içmek sağlığa zararlı diye biliyorum Yüzbaşım. Geçen gün ki olaydan sonra bence çok fazla tüketmeyin." Dedi.

"Öyle ama kimin umurunda?" Dedim.

"Benim umurumda. Sizin için endişelendim." Dedi.

Bakışlarım yüzünde dolaştı. Aklımda beni deli eden ipler daha da düğüm oldu. Çözemiyordum.

"Sağ olun. Geçen gün de bana yardım ettiniz. Size teşekkür edemedim. Siz olmasanız zor gelirdim revire. Tekrardan teşekkürler Güneş Hanım." Dedim.

"Güneş hanım? Adımı biliyorsunuz demek." Dedi. Başımı salladım.

"Oradaki hemşire söylemişti. Güneş Adıgüzel." Dedim.

"Güneş Parla Adıgüzel." Dedi.

"Efendim?" Dedim.

"Adım Güneş Adıgüzel değil, Güneş Parla Adıgüzel." Dedi.

Güneş Parla Adıgüzel. Parla gerçekten güzel bir anlam katıyordu.

"Anladım kusura bakmayın. Hemşire öyle demişti de." Dedim.

"Kusura bakılacak bir şey yok. Parla ismini ben oraya acele ile yazmadım." Dedi.

"Anladım. Çay içer misiniz,vereyim size de?" Dedim.

"Sağ olun ama kardeşim bekliyor. Biraz onunla vakit geçirmem gerek. Kendisi akşam Antalya'ya gidecekde." Dedi.

"Antalya'lı mısınız?" Dedim.

"Evet. Antalya'da doğup büyüdüm." Dedi.

"Ne güzel. Ben sizi daha fazla tutmayayım Güneş hanım. Size iyi eğlenceler." Dedim.

"Teşekkür ederim. Size de iyi nöbetler. Bu arada bana hanım demene gerek yok. Hoşlanmıyorum." Dedi.

"Nasıl istersen Güneş." Dedim. Güneş gülümsedi ve yanımdan uzaklaştı. Arkasından gidişini izledim. Gözden kaybolduğunda kafamı ellerimin arasına alıp ovalamaya başladım.

"Sikeceğim böyle işi. Lan terörist öldürürken bile bu kadar heyecanlanmıyorsun Doğuş. Şimdi kız yanına geldi konuştu diye ne bu çarpıntı." Dedim kendi kendime.

Cebimdeki telefonun çalmasıyla düşünce düğümümü açmayı bırakıp cebimden telefonumu çıkardım. Arayan Açelya'ydı.

"Efendim Abicim." Dedim.

"Abi nasılsın? Görevden gelmişsin. Niye hiç arayıp söylemiyorsun?" Dedi.

"Sakin sakin sor abicim. Hiç bir şey anlamadım." Dedim.

"Nasılsın?" Dedi.

"İyiyim çay içiyorum. Sen nasılsın?" Dedim.

"İyiyim ders çalışıyorum. Görevden gelmişsin neden söylemedin? İnsan kardeşini arar." Dedi.

"Vakit bulamadım abicim. Şuan bile görevdeyim." Dedim.

"Yuh abi. Daha 1 gün oldu ve sen yine göreve mi gittin? 3 aydır yoksun zaten. Kendine dikkat et ya. Allah korusun bir şey olacak şu çalışma arzusundan bu sefer yapabildiklerini de yapamayacaksın. Allah korusun." Dedi.

"Açelya terörist öldürmeye gelmedim. Teknofestte nöbet verdiler 1 günlüğüne. Onun için timimle beraber nöbet tutuyorum." Dedim.

"Öyle desene abi ya. Yüreğime indireceksin." Dedi.

"Dedirtmedin ki? Ben mi senin abinim, sen mi benim ablamsın belli değil ya." Dedim.

"Aşk olsun, ben ne zaman ablalık tasladım abi? Ben asla yakışıklı, sert, kuvvetli abime ablalık taslarım. Ne haddime!" Dedi coşkuyla.

"Tabi canım kesin. Sen söyle bakalım nasıl oralar?" Dedim.

"Nasıl olsun abi. Üniversiteye gidip geliyorum." Dedi.

"Aferin abicim. Mesleğinin başına geçte başka bir şey istemiyorum." Dedim.

"Ben de abi. Gastronomi okumak pek kolay değil ama halledilir." Dedi.

Açelya Gastronomi 2. Sınıf öğrencisiydi. Yemek yemeyi ve yapmayı çok seviyordu. Ben yanına gittiğim de hep yemek yapar, önüme koyardı. Yemek yapmak Açelya için nefes almak gibiydi.

"Başarırsın sen, güveniyorum sana. Benim şimdi kapatmam gerek, görev başındayım." dedim.

"Tamam abi. Kendine dikkat et." dedi Açelya, vedalaştıktan sonra telefonu kapattım ve Serdar'dan nöbeti devraldım.

Güneş Parla Adıgüzel'den

Sefa ile gezmeye devam ediyorduk. Dışarı da yemek yiyecek ardından havalimanına gidecektik.

Sefa ile yan yana yürürken telefonumun çalmasıyla adımlarım durdu. Sefa da benimle beraber durmuştu. Telefonumu çıkarınca arayan kişinin kayıtlı bir numara olmadığını gördüm.

"Efendim?" Dedim.

"Güneş Savcım ben Jandarma komutanlığından Albay Ercan Yolsuz. Tugayda ölü asker bulundu. Acil bir şekilde gelmeniz gerekiyor." Dedi.

Ölü asker mi? Bildiğiniz cinayet gibi bir şeydi.

"Geliyorum Albayım." Dedim ve telefonu kapattım. Sefa bana soran gözlerle bakıyordu.

"Sefa karargahtan çağırıyorlar. Acil olmasa gitmezdim ama gitmeliyim. Seninle vedalaşalım. Ben seni havalimanına kadar birine bıraktıracaĝım." Dedim.

"Sıkıntı yok abla. Ben taksiyle de giderim." Dedi.

"Olmaz. Çanakkale de terör olayları var Sefa. Antalya gibi değil burası." Dedim. Sefa sesini çıkarmadı. Hızla çıkışa doğru yürümeye başladık.

İlerlerken Atagür'ün boş boş oturduğunu gördüm. Sefa'yı ona emanet edebilirdim.

"Atagür!" Dedim. Atagür benim sesimle hemen koşarak yanıma geldi ve esas duruş aldı

"Buyurun sayın savcım." Dedi.

"Beni karargaha çok acil çağırıyorlar. Kardeşim Sefa havalimanına gidecek onu bırakır mısın?" Dedim.

"Tabi bırakırım sayın savcım." Dedi. Sefa'ya döndüm ve sarıldım. Kulağına eğildim ve fısıldayarak konuşmaya başladım.

"Kendine çok dikkat et. Uçak indiğinde beni ara. Anneme babama selam söyle. Derslerine güzel çalış tamam mı ablam?" Dedim.

"Tamam abla merak etme. Seneye aşçı olarak geleceğim. Sen de kendine dikkat et." Dedi. Birbirimizden ayrıldık. Benim Yüzbaşıya haber vermem gerekiyordu.

Arabanın anahtarını çıkardım ve uzattım. "Arabadan bavulunu al. Arabayı açık bırakabilirsin ben birine haber verip geleceğim." Dedim. Sefa anahtarı alıp Atagürle uzaklaşınca ben de Yüzbaşı'nın olduğu yere doğru ilerledim.

Yine kızlarla resim çekiliyordu.

"Yüzbaşı" dedim.

Benim sesimi duyunca bana döndü.

"Nöbetini devret. Karargahtan çağırıyorlar." Dedim.

Aral çekinmek için gelen birine eliyle dur işareti yaptı ve arkadan Serdar'a seslendi. Serdar gelince karargaha gittiği nöbet tutmasını söyledi ve ardından bana doğru geldi.

"Kim çağırıyor?" Dedi.

"Albay Ercan Yolsuz. Kırmızı kod ile çağırıyor." Dedim.

"Uçmamız lazım o halde. Gel bir taksi çevire-" cümlesini tamamlanmasına izin vermedim.

"Arabam var." Dedim ve ilerlemeye başladım. Arkamdan beni takip ediyordu. Arabama ulaştığımızda ben yolcu koltuğuna geçtim. Yüzbaşı da yolcu koltuğuna geçtiğinde kemerlerinizi takip arabayı çalıştırdım.

"Neden çağırıyor?" Dedi.

"Ölü asker bulunmuş." Dedim.

"Sen ne alaka peki?" Dedi.

Bakışlarımı ona çevirdim. Güneş gözlüğümün üstünden ona baktım.

"Görürsün." Dedim.

Yol açıktı bu yüzden hızlı gidiyordum. Yan kavşaktan dönünce Jandarma komutanlığının olduğu caddeye bağlanacaktım.

"Çevirme var." Dedi. Sıkıntı yoktu. Bir kimlik göstererek direkt geçebilirdim. Ama normal bir şekilde yapacaktım. Yüzbaşı'nın mesleğimi şuan öğrenmesini istemiyordum. Hızımı düşürdüm. Trafik polisi Sağ çekmem için işaret verdi ve sağ çekip durdum.

"Ehliyet alabilir miyim?" Dedi. Ehliyetimi çıkardım ve verdim. Polis sorguladıktan sonra geri bana verdi.

"Devam edebilirsiniz." Dedi. Arabayı çalıştırdım ve kavşaktan döndüm.

"Ehliyeti gördüm içim rahatladı. Yoksa korkuyordum ehliyeti yok diye. Bu hızla uzaya çıkarız." Dedi.

"Biz doğuştan hızlıyız." Dedim. Alayla güldü. Jandarma komutanlığının sonunda olduğu sokağa girdim. Hızımı düşürmüştüm. Hayvan çıkabilirdi.

İlerlerken evimi görmekle yüzümde bir gülümseme oluştu.

"Bak burası benim evim." Dedim. Ve evi gösterdim. Gösterdiğim eve baktı.

"Güzelmiş. Karargaha da yakın. Zorluk çekmezsin mesleğin her neyse." Dedi. Mesleğimi öğrenemediği için tavır yapıyordu.

"Öğrenirsin mesleğimi Yüzbaşım. Acelemiz yok daha buradayız." Dedim.

Göz devirdi bana. Güldüm. Savcı olduğumu öğrendiğinde o sıçış ifadesini görmek istiyordum.

Karakolluğa girince asker yaklaştı. Bu sefer sıra Aral'daydı.

"Yüzbaşı Örsel." Dedi. "Hoş geldiniz komutanım." Dedi ve kapıyı açtı. Arabayı kenara park ettim ve indik.

Karargahın bahçesine girdiğimizde arka bahçede bir kalabalık olduğunu gördüm. Aral ile göz göze geldik. İkimizde adımlarımızı oraya attık. Kalabalık çoktu ve öne geçemiyorduk.

"Dağıt şurayı Yüzbaşı. Öne geçmem gerek." Dedim.

"Açın yolu! Dağıl!" Diye bağırdı Yüzbaşı ve arada bir koridor oluştu. Yüzbaşı önde ilerledi. Ben de arkasından açtığı yolda devam ettim.

Yüzbaşı durunca kenardan sıvışarak ben de yanında durdum. Beni gören Albay esas duruş aldı.

Albayın esas duruş aldığını gören Aral bakışlarını bana çevirdi. Kaşları çatıldı ve geri Albaya döndü.

"Hoş geldiniz Sayın Savcım." Dedi Albay.

Aral'ın duyduğu hitap ile tutulduğunu gördüm. Gözlerinden bir bakış geçti ve ben bunu yakaladım. Tıpkı sıçtık bakışıydı.

"Rahat olun Albayım. Hoş bulduk." Dedim. Albay esas duruşunu bozdu ve anlatmaya başladı

"Bahçede dolaşan bir er görmüş savcım. Yerde yattığını görünce bayılmış sanmış. Seslenmiş ve dürtmüş. Ama ses vermeyince başka askerler çağırmış. Bana haber gelince ben sizi aradık hemen." Dedi.

"Erin ve sonradan çağırdığı ilk 4 kişinin ifadesini alalım. Askeri de adlı tıpa yollayacağım. Görünüşe bakılırsa bir silah izi yok. Ya boğuldu ya da zehirlendi." Dedim ve şeriti geçerek adamın üstüne eğildim.

Boynunda bir boğulma izi yoktu. Büyük ihtimalle zehirlenmişti. Kesin bir sonuca varmak için Adlı tıptan rapor gerekiyordu.

"Açılın sağlık ekibimiz!" Diye bir ses geldi arkadan. Bakışlarım Yüzbaşı'na döndü. Ne dediğimi anlamıştı.

"ÇEKİLİN KENARA. DAĞILIN HEPİNİZ! KONUYLA ALAKASI OLMAYAN GITSIN. SAVCI HANIMIN KESIN EMIRI VAR." Diye bağırdı.

Tüm askerler dağılmaya başladı ve sağlık ekibi hemen alana giriş yaptı. O sırada arkalarından olay yeri inceleme ekibi giriş yaptı.

Yerleri incelemeye başladılar. Olay yeri inceleme ekibinin yanında bir komiser vardı ona doğru ilerledim.

"Şahısın düşebileceği yerlere de bakılsın. Bu taraftaki camların olduğu yerlerin her birine bir rapor istiyorum." Dedim.

Komiser Savcı olduğumu anlamıştı. "Emredersiniz Sayın savcım." Dedi ve çalışan ekine doğru gitti.

Geri Albayın yanına döndüğümde Aral Yüzbaşının bana baktığını gördüm. Ben ona bakmıyordum.

"Savcım benim telefon açmam gerekiyor. Müsaadenizle." Dedi Albay. Başımla onayladım ve Albay yanımdan ayrıldı.

"Neden Savcı olduğunuzu söylemediniz?" Dedi Aral.

"Söyleyecektim fakat olaylar ani gelişti." Dedim.

"Umarım bundan keyif almışsınızdır Savcım. En kısa zamanda bir savcıyla böyle konuşmamla ilgili tutanak yazarsanız şaşırmam." Dedi.

"Seni neden bilmeden yaptığın bir şey için suçlayayım? O kadar kendini bilmiş bir insan değilim." Dedim.

"Bilemem savcım. Sizi tanımıyorum. Ve bana bu oyunu bile oynadıysanız kim bilir başka neler yapıyorsunuzdur." Dedi.

"Seni görevinden almam. Sen bana yanlış bir şey yapmadın. Konuşurken bile sınırını aşmadın. Aşsaydın zaten söylerdim. Teknofeste kardeşini gezdirmek için gelen bir ablaydım. Daha sonra çağırdılar. Dedim zaten askeriyede öğrenir. Seni görevinden almak için fırsat kollamıyorum." Dedim.

Derin bir nefes verdim ve devam ettim. "Savcı olduğumu söylememi canım istedi diye mi sanıyorsun? Koridorda fenalaştın. Seni aldım revire götürdüm. Bu gün yine karşılaştık. Normalde söylerdim ama biliyorum Savcı olduğumu öğrendiğinde uzak duracak ve nasıl olduğun hakkında bilgi vermeyecektin. İçim rahat etmezdi." Dedim.

"Hepsi sağlığın için di. Seni düşündüğüm içindi." Dedim.

"Beni düşünmek size düşmüyor. Yalan söylediniz ben de aptal gibi aldandım." Dedi.

"Ben seni aptal yerine koymadım. Ve haklısın seni düşünmek benim haddime değil. Kusura bakmayın." Dedim ve arkamı dönüp ilerlemeye başladım.

Hep iyi niyetimden kaybediyordum. Sırf onu düşündüğüm için yine ben suçlu olmuştum.

Binaya girdim ve benim için ayrılan odaya girdim. Arkamdan kapıyı kilitledim.

Sinirim bozulmuştu. İnsanlar Hukuk mesleğini icra eden herkesin duygusuz, merhametsiz olduğunu sanıyordu. Aslında en büyük merhameti hukukçular gösterirdi.

Aral'ın iyi olduğunu öğrenmem için bir arkadaş gibi yanaşmalıydım. Savcı kimliğimle gelsem benimle saygı çerçevesinde konuşur. 'İyiyim' der geçerdi. Arkadaş olarak yanaşırsam daha çok konuşabilirdim.

Aral'ı görevinden men etmek gibi bir amacım asla yoktu. Tepki gösterebilirdi bunu anlardım. Ama tepkisi biraz abartıya kaçmıştı. İleri gitmişti.

Elimle başımı sıvazladım. Bir yandan da olayı düşünüyordum. Bir asker neden intihar ederek canına kıyardı?

Ve ya askeriye de nasıl bir asker öldürülebilirdi ki?

Bunu çözecek tek şey adlı tıp raporuydu. Nasıl bir yol izleyeceğime bu rapor üzerinden karar verecektim.

Başımı tahta masaya yasladım ve 1 2 dakika gözlerimi kapattım. Düşünmem gerekiyordu. İlk davamdı ve anlımın akıyla çıkmam gerekiyordu.

Telefonumun sesi odayı kaplayınca başımı yasladığım yerden ayırdım ve kimin aradığına baktım. Sefa arıyordu.

"Efendim ablacım?" Dedim.

"Abla ben şimdi uçağa biniyorum. Ararsın ulaşamazsın diye haber vereyim dedim." Dedi.

"Tamam canım dikkat et. İyi uçuşlar sana." Dedim.

"Abla iyisin değil mi? Acele ile gittin." Dedi.

"İyiyim ablam. İlk davamı aldım. Merak edilecek bir şey yok." Dedim.

"Tamam ablam sana kolay gelsin. Görüşürüz." Dedi. Ben de vedalaşınca telefonu kapattım.

Yine başımı masaya yasladım ve biraz da olsa düşünmek ve gözlerimi dinlendirmek istedim...

2 saat sonra

Hala odamda takılıyordum. Adlı tıp sonucunu hızlı bir şekilde halledilmesini istemiştim. Çok mühim bir konuydu.

Çalan telefonumla hemen elime aldım. Arayan yeni tanıştığım Komiser Yusuf'du.

"Efendim?" Dedim.

"Sayın savcım bazı haberler var." Dedi.

Oturduğum yerden ayaklandım ve camın önüne doğru gittim.

"Söyle?" Dedim.

"Savcım adlı tıptan rapor geldi. 2 polis arkadaşımız verilen dosyayı size ulaştırmak için yola çıkmışlardı. Fakat baskın yediler. Kendileri yaralı. Rapor yok." Dedi.

Derin bir nefes verdim. Ve geri komisere döndüm.

"Tamam komiser. Birazdan hastaneye geleceğim. Orada konuşalım." Dedim.

"Emredersiniz Sayın Savcım." Dedi ve telefonu kapattım.

Raporu alsalar ne olduğunu anlamayacağımı sanıyorlardı. O kadar akıllısın terör örgütü.

Zaten raporu almış olmaları Askerin intihar değil. Terör örgütü tarafından yapıldığını belli edilmişti.

Terör örgütü rapor bana gelmeden acele ile alır ve ne olduğu belli olmaz diye düşünmüştü.

Ama tabi ki bir Cumhuriyet Savcısı buna kanmamış ve kanmazdı.

-5.Bölüm Sonu-

Ayyy merhabaalaar efeniiiim. Ben geldiiiim.

Sınavlardan kurtuldum çok şükür. O kadar çalıştım takdir gelir dedim yine olmadı teşekküre kaldık.

İlk kes dava sahnesi yazıyorum bu yüzden bir yanlışım olursa affola.

Kitap nasıl gidiyor?

Eklemek istediğiniz sahne var mı?

OY VE YORUM!

Hepinize çokça kalppppp. Görüşmek dileği ile efeniiiimmm.

 

 

Bölüm : 10.01.2025 02:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...