
Heyyooo heyyoo
Ben geldiiiimmmmmmm. Hoş geldin diyenler oy ve takip yaparsa çok mutlu oliriiiim
Bisi demek istiyorum. Ben nasıl dava yazicam. Bana pls yardım yani. EL UZATIN EL✋🏻
Öncelikle yazdıklarımdan hiç bir gerçeklik aranmamalıdır. Evet TCK ya bakıyorum ama elbette bilmediğim şeyler var. Hukukçu değilim:( Ama adayıyım bu da buradan duyurulurrr
Savc Eylül İlbey olsam ne güzel olur ama??? Bu arada evet ilk başlarda Eylül benim skksowjwosjsksn. Siz şok😱
Beni tanımayınca böyle oluyor. Mesela diyelim kitabı severek okuyorsunuz ve beni de seviyorsunuz(bende sizi çok seviyrem) yanınızdan geçsem ruhunuz duymaz. Nskwjwkjwwe
Ansızın gelir ansızın giderim misali sjwjksjs.
Her neyseee çok uzatmayalım. Umarım ara tatiliniz güzel geçiyordur. Benimki pek sayılmaz. Annemin yanında erkek tişörtleri dikiyorum. Erkekler sizin amk. Ne uğraştırıyorsunuz beni.
iyi okumalaalar
6.Bölüm
Teröristlerin komirselere saldırdığı yere gelmiştim. 2 polis hastaneye götürülmüştü. Yol 3 şeritliydi ve 2 şerit kapanmıştı.
Etrafa baktığımda bir evden korkuyla bakan bir amca gördüm. Korktuğuna göre bir şey görmüştü. Bir şey bilmeyen insan veya bir şeyden şüphelenmese korkmazdı. Yanımda ki komisere döndüm.
"Siz devam edin. Ben geliyorum." Dedim ve amcanın evine doğru ilerledim. Kapıya gelince kapının ziline bastım. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı.
Zaten korkarak bakan amcanın gözleri beni görünce alaycı bir tavırla büründü.
"Buyurun?" Dedi.
"Merhaba az önce dışarı baktığınızı gördüm. Olayla ilgili bir şey gördünüz mü?" Dedim.
"Görsem de Neden söyleyeyim?" Dedi amca.
"Neden dikleniyorsunuz? Gördünüz mü?"Dedim.
"Görmedim." Dedi amca. Yalan söylediği apaçık belliydi.
"Bakın bir şey biliyorsanız söyleyin. Eğer tehdit ediliyorsanız bana güvenin sizi koruma altına alalım. Yeter ki bizimle iş birliğinde bulunun." Dedim.
Adamın bakışları yere kaydı. Adamın başının eğilmesiyle arkada ki mutfaktan bize bakan kadını gördüm. Kadının elinde silah vardı.
Elim tabancama gitti. Kadın elinde ki silahı bana doğru ateşledi. Hemen duvara siper aldım. Sesi duyan polisler hızla buraya koşmaya başladı.
Kadının kurşunu adama isabet etmişti. Kadın adamı yerde yatıyor görünce gözleri doldu ve silah yere düştü. Silahın düşmesiyle koşarak içeri girdim. Silahı uzak bir yere itekledim ve kadını omuzlarından sarstım.
"Bana bakın." Dedim. Kadının gözleri kocasında takılı kaldı. Görüş açısını kapattım. Kadın gözlerini bana dikti.
"Öldürdüm. Kocamı öldürdüm." Dedi. Hiç bir şey anlamıyordum. Adam bir şey biliyordu. Karısı onu öldürmüştü. Neden?
Yanıma kadın bir komiser geldi.
"Sayın savcım kadını karakola götüreceğiz izninizle." Dedi. Kadından uzaklaştım.
"Kimse ifadesini almayacak. Ben gelip bizzat alacağım. Eğer bir kişinin bile kadını sorguladığını duyarsam siz de o çok merak ederek sorguladığınız kadının yanında ki odada olursunuz." Dedim.
"Emredersiniz." Dedi kadın ve kadının eline kelepçe taktı. Onlar uzaklaşırken ben cebimden eldiven çıkardım ve içeriye gezmeye başladım.
Arka odaya girdiğimde bir taş buldum. Üzerinde minicik cam kalıntıları vardı. Bir taşın üzerinde cam olması ve evin hiç bir camının kırık olamaması dikkat çekiciydi.
"Buraya olay yeri incelemeden biri baksın." Diye seslendim. İçeri giren sorumluya taşı gösterdim.
"Taşta cam kalıntıları var ve evde kırık bir yer yok. İncelemeye alın. Lazım olabilir." Dedim.
"Tamamdır Savcım." Dedi sorumlu ve eğilerek taşı poşete koydu. Ben ise odadan çıkarak diğer odalara bakmaya başladım.
Normal bir evdi. Sadece garip olan taştı. Aklıma gelen silah ile girişe ilerledim. Silah attığım yerde duruyordu. Elimde eldiven ile eğildim. Silahı kaldırdım ve incelemeye başladım. Mermileri kontrol ettim.
İçinde hiç Mermi yoktu. Yani tek bir kurşun vardı. Normalde ruhsatları olsa bile dolu olurdu. Burada kullanabilecekleri bir yer olmadığına göre bilerek 1 tane konulmuştu.
Silahın markasına baktım. Değişik bir silahtı. Benimkilere hiç benzemiyordu. Babamın silahlar hakkında anlattıkları geldi aklıma. Bu Silah özel görevler içindi. Genellikle polis, asker, Jandarma kullanırdı.
Telefonumu çıkardım ve Silahın fotoğrafını net bir şekilde çektim. Silah elimde biraz uzağımda olan görevliye doğru ilerledim.
"Bu silahı da alın. Kadının ateşlediği silah." Dedim. Silahı bırakınca komisere doğru ilerledim. Telefon kulağında biriyle konuşuyordu. Biraz uzağında, telefonunu duyamayacağım şekilde durdum.
Komiserin konuşması bitince arkasına döndü ve beni gördü.
"Savcım. Bir şey mi isteyeceksiniz? Kusura bakmayın emliyet müdürümüz ile görüşüyordum." Dedi.
"Sorun yok. Bana bu adamın ve kadının soy ağaçlarında asker, Jandarma, polis var mı bul." Dedim.
"Tamamdır Savcım." Dedi ve koşarak uzaklaştı.
Şüphelendiğim bir şey vardı ve benim bunu bir asker, Jandarma, polis e doğrulatmam gerekiyordu. Ama sessizce.
Şuan da bu olay için güveneceğim ve iş birliği yapacağım tek kişi ise Yüzbaşı Örseldi.
Arabama doğru ilerleyip bindim. Gideceğim yer Jandarma Karakolluğuydu.
🪽🪽🪽
Aral Doğuş Örsel'den
Banyoda başıma şu vuruyordum. Ne olduğunu bilmiyordum. Başım yine iyi değildi. Midemi full boşaltmıştım. Normalde böyle değildim.
Biraz daha kendime gelince yüzümü kurutarak banyodan çıktım. Başımın ağrısını kaç saattir düşünüp durduğum durumlara yoruyordum.
Güneş savcıydı. Bana yalan yapmasına sinirlenmiştim. Ama dediklerimin arkasındaydım. Onu tanımıyordum.
Zaten sadece bana merhamet etmiş bir insana güvenmem bile yanlıştı
Güneş'e sadece bana yardım ettiği için minnet beslemediğimi anlamıştım.
Ben Güneş'e asla istemediğim bir şey hissediyordum.
Ben Güneş'i sevmek istemiyordum.
Yanlış kişiydi. Savcıydı.
Her ne kadar cesur bir adam olsam bile Güneş'i sevmekten korkacak kadar korkak bir adamdım.
Daha öncesinde beni seven bir çok kadın olmuştu. Onların sevgilerine karşılık kendimde bir şey bulamamıştım.
Şimdi ise Güneş beni değil, ben Güneş'i seviyordum. Ve bu sefer emindim ki Güneş'te benim sevgime karşılık bir duygu yoktu.
Evet, sevmek istemiyorum dedim. Sevmekten korkacak kadar korkak bir adamım dedim. Ama Güneş'e sevgi dışında başka bir gözle bakamayacak gibiydim.
Güneş merhametli bir kadındı. Bana da merhametli bir şekilde yaklaşmıştı. Ama üzgünüm ben sana âşık oldum Parla.
Ani bir karar değildi verdiğim karar. Ben hep içimde ki sesi susturmuştum. İlk kez dinlemiştim. İyi ki de dinlemiştim.
İnsanlar bazen kafasındaki sesler susmadığı için şikayet ederlerdi. Aslında en mantıklı kararlar her zaman içimizdeydi.
Güneş'in gözlerinde ki bana olan ifadesi değişmediği sürece bu sevda bende kalacaktı. Gerekirse ölüme gidecekti.
Bahçenin kapısından çıktım ve banka oturdum. Gözlerimi gökyüzüne çevirdim.
Komutanlıkta olan olaylar yüzünden ortalık karışmıştı. Güneş Savcı olayı çözmeye çalışıyordu.
Arka bahçe tarafı kapatılmıştı. O tarafa bakan pencereli odalar kilitlenmiş ve bana verilmişti.
Oturmaya devam ederken telaşla bana doğru gelen Güneş Savcı'yı görmemle ayağa kalktım.
"Savcım?" Dedim.
"Benimle geliyorsun Yüzbaşı." Dedi. İlerlemeye devam ederken ben de arkasına takıldım.
Binaya girip odasına çıktı. Kilidini açtı ve içeri girdi. Üzerin de ki ceketi astıktan sonra koltuğuna oturdu.
"Otur ve kapıyı kapat." Dedi. Dediğini yaptım ve kapıyı kapatarak karşısına oturdum.
"Bak Yüzbaşı. Biliyorum beni görmek istemiyorsun. Ama bu sefer olay ciddi. Sadece senden yardım istiyorum." Dedi.
"Tabi Savcım." Dedim. Keskin bir dil ile konuşuyordum.
"Düşen Askerin raporları 2 polis tarafından bana gelinirken terör örgütü önlerini kesmiş. Raporları alıp gittiler. Ben olay yerindeyken bu tarafa bakan bir evden amcanın korkarak baktığını görünce evlenirine gittim. Adam konuşmadan arkadan karısı sadece 1 el vurdu. Vurduğu silah sadece asker, Jandarma ve polisin kullandıklarından. Îçınde sadece 1 tane mermi varmış. Ben ce planlanlanmış. Sen ne dersin?" Dedi.
"Dediklerinize bakılırsa planlanmış gibi gözüküyor. Kadının sorgulamalıyız. Aynı zamanda adamı da. Terör örgütünden gibi durmuyor ama yine de sorgularsak iyi olur savcım."
"Bence de. Kadının sorgusuna gideceğim. Seninde gelmeni istiyorum. Tabi gelme istersen. Zorlama yok." Dedi Güneş
"Gelirim Savcım. Kadının hal ve hareketleri de ele verebilir. Birimiz görmezsek bile birimiz görürüz." Dedim.
"İyi o halde. Hazırsan çıkalım." Dedi. Üstümde askeri kamuflajım vardı. Böyle insan içine çıkamazdım.
"2 dakika bekleteceğim sizi savcım. Üstüm pek uygun değil. Hemen hazırlanıp geliyorum." Dedim.
"Tamam. Aşağıda bekliyorum." Dedi. İkimizde ayağa kalktık. Odadan çıktığımızda ben sağa Güneş ise sola doğru ilerdi.
Odama girdiğimde dolabımı açtım. İçini karıştırırken hiç uzun kollu bir kıyafetim kalmadığını gördüm. Onun yerine alttan siyah bir kısa kol tişört çıkardım. Altım için bakarken Bol sayılabilecek kumaş bir pantolon buldum. Odamdaki banyoya girdim ve giyinip çıktım.
Belime silah kılıfımı taktım ve beylik tabancamı yerleştirdim. Tişörtümü de üstüne kapatarak gizledim. Cüzdanımı, telefonumu aldıktan sonra gözüme cam kenarında ki atıştırmalık dolabı çarptı.
Normalde o kadar çikolata seven biri değildim. Fakat büskivilere bayılırdım. Çok hoşuma giderdi tatları. Dolaba doğru ilerledim ve açtım.
Güneş için yanıma alıyordum. İşimizin ne kadar uzun süreceği belli değildi. Güneş'in bir şeye alerjisi olup olmadığını bilmiyordum bu yüzden sade alacaktım.
Elime sade büskiviyi aldım. Ceketimi giydikten sonra büskiviyi cebime koydum. Daha sonra Güneş'i daha fazla bekletmemek için odadan çıktım.
Koridorda hızlı adımlarla ilerledim. Çıkış kapısından çıktığımda Güneş'in bir Yüzbaşı ile gülerek konuştuğunu gördüm.
Ömer Yüzbaşı.
Askeriye de kendisi pek sevilmezdi. Daha önce kendisinin bana iftira atması sonucu bir süre uzaklaştırılmıştım. Beni görevimden vurduğu için ayrı bir kin besliyordum.
Ve Güneş şuan onunla gülerek konuşmasıda nefretimi artırıyordu. Güneş'e bir şey diyemezdim. Aramızda bir şey olmadığı için değil. Ben sevdiğim birini kısıtlamazdım.
Bunun yanlış olduğunu düşünen biriydim. Bir insan sevdiğini kısıtlamamalı aksine önünü açmalıydı. Bir erkek böyle davrandığı soğuyan pek çok kadın görmüştüm. Ben de bir gün sevdiğim benden soğur diye korkuyordum.
Düşüncelerimi susturup yanlarına ilerledim. Geldiğimi gören ilk Güneş olmuştu. Hemen gülüşünü susturmuştu. Ben geldiğim için mi ciddileşiyordu?
Sen istedin bunu Aral. Sen kızın niyetinin iyi olduğunu anlamadın ve gömdün. Kız senin yüzüne bakmasa hakkı.
Yanlarına gelince Ömer Yüzbaşı da beni görmüştü.
"Ooo Aral Yüzbaşım. Siz benim yanıma uğrar mıydınız? Son olaylardan sonra daha yüzüme bakacak gururunuz kalmamıştır sanıyordum." Dedi
Güneş Ömer'in dediklerinden sonra kaşları çatıldı. Ne demek istediğini tabi ki anlamamıştı.
"Hayırdır, neden bu son olaylardan övünerek bahsediyorsunuz Ömer yüzbaşım? Yoksa son olayların olmasını sağlayan kişi siz misiniz?" Dedim.
"Ne münasebet ben sizin gibi miyim yüzbaşım? 4 ay boyunca askeriyeden uzaklaştırma aldınız yetmedi uzun bir göreve gönderildiniz. Hala mı aklınız başınıza gelmedi?" Dedi.
"En azından ben insanların gözünde devresini şikayet eden bir asker değilim." Dedim.
Yüzbaşı yaptığım imanla yutkundu. Aslında her şeyi bildiğimi o da bilmiyordu.
"Size iyi günler Merve hanım. Tekrar konuşmak dileği ile." Dedi ve uzaklaştı.
"Merve hanım?" Dedim Güneş'e
"Yavşağın teki. Gerçek ismimi söyleyip de ikide bir Güneş hanım diye dolaşır bu. Adımdan soğumak istemiyorum." Dedi.
Kadın kıyafet değiştirir gibi kimlik değiştiriyor, vay anasını
"Bir saygısızlığı olduysa hakkında soruşturma açabiliriz sayın savcım." Dedim.
"Bana bir saygısızlığı olmadı da sana olmuş gibi. Bir sıkıntı mı var Aral?" Dedi
"Pek önemli bir şey değil savcım. Geçmişte aramızda bir sürtüşme yaşandı da. Ondan bahsediyor." Dedim.
"Pek sürtüşme gibi durmuyor. Askerlikten 4 ay uzaklaştırma normal bir şey değil Aral. Hele ki uzaklaştırma almak hiç değil." Dedi.
Haklıydı. Bir sürtüşme değil, darbeydi. Hep başarılarıyla tanınan bir askerin adı karalanmıştı.
"Haklısınız Savcım. Fakat geçmiş gitmiş şeyler. Eskileri açmayı sevmem. Bu kötü zamanlarımı da asla hatırlamak istemem. Bu nedenle lütfen beni zorlamayın." Dedim.
"Peki sen bilirsin. Seni zorlayamam ve zorlamam. Artık gidelim, karakolda bizi bekliyorlar." Dedi.
"Sağ olun Savcım. Buyurun önden." Dedim.
"Sırf bu yüzden Savcı olmadığımı söylemedim. Çok resmi konuşan birisin Yüzbaşı." Dedi.
İçten içe gülümsedim buna. Ben de meraklı değildim resmi konuşmaya.
"Siz de bana Yüzbaşı diyorsunuz Savcım." Dedim.
Önden ilerleyen adımları durdu ve bana döndü. Gözünde bazı pırıltılar vardı.
"Sana Yüzbaşı demeyi bırakırsam, sen de resmi konuşmayı bırakır mısın?" Dedi.
"Anlaşma yapmam Savcım." Dedim.
"Savcının başına taş düşsün." Dedi.
"Allah korusun Savcım." Dedim.
Güneş bana ters bir bakış attı. Ardından elini uzattı.
"Bence şu 'anlaşma yapmam' kuralını benim için genişletebilirsin." Dedi.
"Senden komutanların yanında resmi konuşmamanı istemiyorum. Sadece en azından tekken beni bir savcı olarak değil de Güneş olarak görmeni istiyorum. Anlaşmamız sadece bu. Ben de sana Aral diyeceğim." Dedi.
"Neden resmi konuşmamamı istiyorsunuz." Dedim.
"Senin tekken bile benimle resmi konuşman hoşuma gitmiyor Aral. Hep rütbesi senden yüksek olan biri ile böyle mi konuşacaksın? Tamam resmi bir yerdeyken sesimi çıkarmam. Sadece tekken senden resmi konuşmamanı istiyorum, bu kadar." Dedi.
Haklıydı. Ben de tekken askerlerimin bana komutanım demelerinden hoşlanmazdım. Yapacak bir şeyim yoktu. Kabul edecektim.
Uzattığı eli tuttum. "Sen nasıl istersen Parla." Dedim. Gözlerinin içinden bir heyecan geçtiğini görmüştüm ama tam yakalayamamıştım.
"Teşekkür ederim Aral." Dedi. Ellerimiz ayrıldı. "Savcılar Önden." Dedim.
"Bak hala devam ediyorsun. Hem bayanlar önden değil miydi o?" Dedi gülerek.
"Güncelleme geldi." Dedim ben de sırıtarak. Güneş daha fazla bir şey söylemeden ilerledi. Bende peşinden ilerledim.
"İstersen ben kullanabilirim. Yorgun gözüküyorsun biraz." Dedim. Yürürken biraz topalladığını fark etmiştim. Büyük ihtimalle tüm gün ayakta ve topuklularla yürüdüğü içindi.
"Aslında iyi olur. Ayaklarım biraz sızlıyor. Şimdi bir şey olursa canımızdan olmayalım benim yüzümden." Dedi ve anahtarı bana attı.
Anahtarı havada tuttum. Güneş yolcu koltuğuna ben ise sürücü koltuğuna geçtim. Kemerlerimizi taktıktan sonra arabayı çalıştırdım...
Güneş Parla Adıgüzel'den
Emniyete varmıştık. Kemerimi çıkardım ve kapıyı açarak indim. Aral da indikten sonra arabayı kilitledi. Yanıma gelince ikimizde yan yana yürümeye başladık.
Topuklularım ses çıkarıyordu. Normalde Aral'ın yanına gitmemek için kendime söz vermiştim ama bu gün Aral ile görüşmeyeceğimi düşünmüştüm.
"Topuklularımın sesi seni rahatsız ediyor mu?" Dedim. Bakışlarına bana döndü. Gözlerimin en derinine baktığını hissettim.
"Rahatsız olmuyorum. O gün tüm seslerden rahatsızdım. O notta Topuklu ayakkabı giymeyeceğini yazmışsın. Benim yüzümden çok sevdiğin ayakkabılarını giy Güneş. Sana çok yakışan bir şeyi benim yüzümden kendinden esirgeme." Dedi.
Aral içime dokunuyordu. Normalde annem babam bana bunları dese yine içime dokunurlardı ama Aral değişikti. Anlamdıramıyordum.
Bir cevap vermedim. Emniyetten içeri girdiğimizde gördüğüm ilk polisi durdurdum.
"Komiser Ekrem Özsü nerede?" Dedim. Polis önce öylece bana baktı. Kimsin sen bakışı...
"Cumhuriyet Savcısı Güneş Parla Adıgüzel." Dedim.
"İsterseniz hemen çağırabilir savcım. Büro da olması gerekiyor." Dedi.
"Sen Büro nerede onu söyle sadece." Dedim.
"Savcım bu koridordan düz devam edin en sonda Büro var. Üzerinde yazıyor zaten." Dedi.
"Tamam sağ ol. Kolay gelsin sana." Dedim.
"Sağ olun Savcım." Dedi.
Aral'a döndüğümde onun da bana baktığını fark ettim. Kafamla ileri işareti yaptığımda kafasıyla olumladı.
Yan yana koridorda sona doğru ilerlemeye başladık.
Şimdi özel hayatı bir kenara bırakmıştım. Resmiydik. Komiserin yanına gidecek kadın ve adan hakkında bilgi alacak daha sonra sorguya girecektik.
Koridorun sonuna geldiğimde kapıyı ne olur ne olmaz diye tıklattım. Kapıyı açmadan Aral kolumdan tuttu. Bakışlarım ona döndü.
"İlk ben gireyim. Full erkek dolu bu oda. Pek müsait olmayabilir." Dedi. Olabilirdi. Arkaya bir adım attım ve Aral'ın arkasına geçtim. Aral bu hareketim ile kapıyı açtı ve içeriye baktı.
"Buyurun?" Dedi Ekrem komiserin sesi. Aral etrafa kısa bir süre göz gezdirdikten sonra kolunu kaldırdı. Kaldırdığı kolunun altından eğilerek geçtim. Beni gören Ekrem komiser şaşırmıştı.
"Sayın Savcım hoş geldiniz." Dedi.
"Hoş bulduk komiser. Biz şu adam ve kadın hakkında bilgi almaya geldik. Bir de sorguya gireceğim." Dedim.
"Haberler var savcım da beyefendi kimdi?" Dedi.
"Jandarma komutanlığından Yüzbaşı Aral Doğuş Örsel." Dedi Aral arkadan.
"Siz de hoş geldiniz Yüzbaşım." Dedi Komiser. Aral minik bir baş hareketi yaptı. Eyvallah anlamında.
"Adamın ameliyatı pek iyi durmuyor savcım. Hala ameliyatta. Doktorlar çok riskli olduğunu belirtti." Dedi komiser.
Adamın her şeyi bildiği ortadaydı. Kadın ise tek umudumuzdu. Umarım bize konuşurdu.
"Adam her şeyi biliyor ama kadın belki bilmiyor olabilir. Kadını sorgu odasına alın." Dedim.
"Emredersiniz savcım hemen söylüyorum." Dedi ve odadan çıktı. Komiserin çıkmasıyla yanımdaki masaya kalçalarımı dayadım ve Aral'a döndüm.
"Kadın bence korkuyor ve korkudan konuşmaz. Yine de şansımızı deneriz." Dedi Aral. Kadın konuşmak zorundaydı. En ufak bilgiye bile sahip olmalıydım.
"Kadın tek umudumuz. Adam ölürse ne olacak? Her şey gizli saklı kaybolup gidecek." Dedim.
"Kötüyü düşünmemek gerek hemen. Olayda terör örgütünün olduğunu biliyoruz. Bir hainin olduğunu da biliyoruz. Ve belki de bu adam ile kadını korkutan kişi ile de aynı?" Dedi Aral.
"Kesinlikle aynı. Adamdaki tabanca dediğimiz gibi özel subay silahı çıktı. Sence bu bir teröristte olabilir mi?" Dedim.
"Öyle. Olaylar çok garip bir yer alıyor." Dedi Aral. İçeri giren komiser ile yaslandığım yerden ayrıldım.
"Savcım Buyurun hazır." Dedi. Kapıdan çekildi ve yol verdi. Önden çıktım. Ardından sağıma Aral, soluma ise Komiser Ekrem geçti. 3'ümüz koridorda ilerlemeye başladık.
Sorgu odasına gelince durduk. Derin bir nefes verdim ve kapıyı açtım. İzleme yerinde olan 2 polis beni görünce ayağa kalktılar.
"Rahat. Siz çıkabilirsiniz." Dedim.
"Ama savc-"
"İtiraz istemiyorum." Dedim. Pes ederek odadan çıktılar. Komiser bir butona bastı ve kameraları durdurdu.
"İlk sen mi ben mi?" Dedim Aral'a. Daha iyi konuşturabilirdi.
"İlk sen bir git. Olmazsa daha sert olacağız." Dedi Aral. Başımla onayladım ve kapıdan çıktım. Kadının olduğu odaya girdiğimde kadın bana baktı.
Sert ve soğuk zeminde tok bir ses çıkaran topuklu ayakkabılarımın sesleri yankılanıyordu. Kollarımı göğsümde bağladım ve kadına ilerledim.
Masaya gelince kollarımı masaya koydum ve kadına eğildim.
"Ben Cumhuriyet Savcısı Güneş Parla Adıgüzel. Bundan sonra duyacağız tek isim benim. Göreceğiniz yüzde. Fatma hanım. Terör ile bir bağlantınız, anlaşmanız varsa söyleyin. Sizi tehdit ettilerse bile bize söyleyin." Dedim.
"Konuşamam." Dedi.
"Sebep?" Dedim. "Tehdit mi ediliyorsunuz?"
"Söyleyemem." Dedi.
"Siz işin ciddiyetinin farkında değilsiniz galiba. Kendi eşinizi vurdunuz Fatma hanım. Hala ne için susuyorsunuz?" Dedim.
"Söyleyemem." Dedi.
"Bu kadar mı korkuyorsunuz? Türkiye Cumhuriyet savcısından korkmuyorsunuz da sıçtığımın Pkk itlerinden mi korkuyorsunuz?" Dedim.
"Canımla tehdit ediliyorum." Dedi.
"Bize konuşursanız sizi koruruz Fatma hanım." Dedim.
"Koruyamazsınız. Ben bu tehditi aldıysam sizin yüzünüzden." Dedi.
"Nerdeyse 60 yaşında bir kadınsınız. Eğer şu 60 yaşınıza kadar başınızı o yastığa rahat koyduysaniz hepsi ülkemizin askerleri sayesinde. Kusura bakmayın ama sizin burada Türk askerleri bizi korumuyor diye konuşmanıza izin vermem!" Dedim.
Sinirlenmiştim. Nankörlük yapıyorlardı.
"Bu gün konuşmak zorundasınız. Şimdi ben çıkıyorum ama yerime asker gelecek ve sizden gerekirse söke söke o itirafları alacak. Bir şey itiraf etmediğiniz sürece sizi bir terörist gibi yargılayacağız Fatma hanım. Kolay gelsin size." Dedim ve kapıdan çıktım.
Beni kapıda bekleyen Aral ile göz göze geldim.
"Fazla sinirlendin. Sakinleş biraz. Bu gün halledeceğiz. Dediğin gibi gerekirse söke söke alırım o itirafları." Dedi.
Gülümsedim. "Kolay gelsin Yüzbaşım. Sizi izliyor olacağım." Dedim. Yüzbaşı da gülümseyince kenardan diğer odaya girdim.
"Yüzbaşı konuşturur değil mi Savcım?" Dedi Komiser.
"Konuşturur Komiser. Bülbül gibi şakıtır. Var mısın iddiasına?" Dedim.
Komiser şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Bir Savcının kendisiyle iddiaya girmek istemesini o da beklemiyordu.
"Estağfurullah savcım." Dedi. Kahkaha attım. Komiserde gülüyordu. Aral'ın ceketini çıkarması ve sandalyesini arkasına asmasıyla sessizleştim.
Bakışlarım kollarına döndü. İçimde ki bir şeyin daha da yükseldiğini ve yandığını hissettim.
Kolları çok fazla damarlıydı.
Gözlerimi kollarından çektim ve sessizce dinlemeye başladım.
"Fazla uzatmayı sevmem Fatma hanım. Ciddi bir durum söz konusu ve şuan elimizde ki tek umut sizsiniz. Sayın Savcımın dediği gibi. Şimdi lütfen bize ne olduğunu baştan sona anlatın." Dedi.
"Çok büyük tehditler ettiler. Torunlarımı bile biliyorlar. Hadi ben neyse 60 yaşındayım, ama torunlarım daha 7 yaşında." Dedi kadın.
"Sizi torunlarınız ile mi tehdit ettiler?" Dedi Aral. Kadın başını salladı.
"Peki sizi tehdit eden kişiyi tanıyor musunuz?" Dedi Aral.
"Evet tanıyorum. Hem de çok yakından." Dedi kadın.
"Neyiniz oluyor?" Dedi Aral.
"Damadım." Dedi.
Ne yani adam kadını kendi öz çocukları ile mi tehdit etmişti?
"Damadınız neden sizi kendi çocukları ile tehdit ediyor?" Dedi Aral.
"Kızımla görücü usulü evlendiler. Adamı ben bulmuştum. Çok sevdiğim ve eski bir dostumun yeğeniydi. Kızım Şebnem'e söyledim. Çocuğu anlattım. İstemedi. Başka bir sevdiği olduğunu söyledi. Ben dedim ki seni bu adamdan başka kimseye vermem. Çok ağladı, sızladı. Babası da istemiyordu. Ama bir şekilde ikna ettik. Çocuk geldi istedi. 1 ay içinde nikah kıyıp evlendirdik. Düğün istemediler. Daha sonra aradan 7 yıl geçti. Şebnem ile hep konuşuyordum, torunlarımla görüşüyordum. Bu gün yine Şebnem bizdeyken damadım geldi. Şebnem ve çocukları yaka paça aldı. Ben neden götürüyorsun diye sorunca tersledi beni. Kocam da yanımdaydı. Kocama silah doğrulttu. 'Eğer kapınıza bir devlet görevlisi gelirse benim olduğumu söyleyemeyeceksiniz, yoksa çok sevdiğiniz torunlarınızı gebertirim' Dedi ve silah bırakıp gitti. Daha sonra bir gürültü koptu. Polislere saldıran ve kurşun sıkan kişilerden biri de o adamdı. Daha sonra gittiler. Savcı geldi sonra. Kocamı camdan bakarken görmüş. Kocam Dedi ki zor durumda kalırsa bana sık dedi ve silahı bana verdi. Diyemedim bir şey. Savcı geldi kapıya. Sorular sordu. En son Kocamın zor durumda kaldığını anlayınca sıktım silahı." Dedi ve sustu kadın. Ağlamaya başladı.
"İş birliğuniz için teşekkürler Fatma hanım. Sizi burada misafir edeceğiz." Dedi Aral ve odadan çıktı.
"Sen bu kadinı en güvenlikli yere al. Ben ve senden başka kimse gitmeyecek. Benim kesin emirim var." Dedim komisere ve odadan çıktım.
Aral benim çıktığımı görünce durdu ve koltukları işaret etti. İkimizde koridordaki koltuklardan birine oturduk.
"Bu damadının ismini, mesleğini araştıracağım. Adam belli ki devlet memuru aynı zamanda hain. Belki de askeriyeye giren kişi de odur." Dedim.
"Olabilir. Ben de şu Şebnem denen kadını araştıracağım. Severek evlenmemişler zaten çocuklarını öldürmekle tehdit eden biri karısına ne yapmaz." Dedi Aral.
İşler sarpa sarıyordu. Şuan ki bulduğumuz tek kişi Şebnem'in kocası olan adamdı.
Bize doğru yaklaşan Ekrem komiser ve elindeki dosyayla kaşlarım çatıldı.
"Sayın savcım, yüzbaşım. Kadın damadının ismini verdi. Okan Çavdar. Kendisi Avukat. Henüz araştıramadım ama en kısa sürede araştıracağım savcım." Dedi Komiser.
Avukat Okan Çavdar. Kör düğümün iplerinden biriydi. Ama kördüğümün çözülmesi için lazım olan iplerden biri gibi değildi...
-6.Bölüm Sonu-
Umarım beğenmişsinizdir. Uzun bir süre yazmayabilirim çünkü final yapacağım bir kitabım var. Onun bütün bölümlerini tamamlayıp o evreni kapatmak istiyorum. Bazen kafam karışıyor ve Güneş yazacağıma Şeyma falan yazıyorum. Evrenler birbirine giriyor sjksksjs.
Ara tatilde full bölüm yazacağım dedim ama ödev stresine girdim. Tatilin ilk başında bile şu kadar ödevim var ve ben daha yapamadım diyorum moralim bozuluyor sonra neyse aman daha zaman var diyorum. Ödeve hala başlamadım ve yarın okul açılıyor. Siz sakın bana benzemeyin.
Bu arada Kumsalın Hanımefendisi'ne bölüm geldiğinde vs kitap hesabımızdan paylaşım yapıyorum.
Hesap: eylulokitaplari
Hepinize çokça kalplerrrrr ve sevgilleerrr ileeeee🫶🏼
OY VE YORUM LÜTFEEEN
BENİ TAKİP ETMEYI DE UNUTMAYINIZZZZZ
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |