
"Neden yanlız oturuyorsun?" Ses uzaklardan gelmemişti, çok yakınındaydı. Minik Kumsal'ın bakışları yere çevriliydi. Kıza bakmamakta kararlıydı. Evet, sesin bir kıza ait olduğuna da adı kadar emindi. Bir şey düşündüğü zaman bölünmesinden, bir işle uğraşırken farklı bir iş verilmesinden bunlardan hep nefret ederdi. Ve şuan düşüncelerini bölen kıza sinirliydi.
Kız minik elleriyle Kumsal'ın çenesini kavrayıp nazik bir şekilde kendine çevirdi. Başını sağa doğru eğdi. "Yalnız kalamayacak kadar güzelsin," Kumsal afallamıştı. Bir o kadar da hoşuna gitmişti. "Çirkinleri dışlarlar, sen güzelsin" Kumsal'ın çenesini bırakıp yanına oturdu. Kumsal kıza hiç bakmamıştı. "Yoksa seni dışlıyorlar mı?" Kız soru sormaya devam ettikçe minik Kumsal daha da sessizleşiyordu. "İstenmeyen misin yoksa?" Kumsal kaşlarını çattı. Ama küçük kız bunu görmemişti. Ellerini o zamanlar daha açık olan kahverengi saçlarından geçirdi. Gergindi. İstenmeyen değildi, olmamalıydı. Bunu sindiremezdi, kendine açıklayamazdı. Buna gücü yetmezdi.
Kumsal okulda istenmeyen olmamıştı. İstenmeyen olduğu iki konu vardı! Bunlardan biri ailesi tarafından sokağa bırakılmasıydı. O bebekti, küçüktü, masumdu. O masumdu, ne yapmış olabilirdi de ailesi onu istememişti. İsteselerdi bırakmazlardı sokağa. Annesi saçlarını örerek okula göndermek isteyemeyecek kadar nefret etmiş olamazdı ondan. Bu haksızlıktı. Minik bir bebekten nefret etmişlerdi. Onu sevmek istememişlerdi.
Belki de her şey çok farklıydı ya da daha korkutucu!
Kumsal'ın istenmeyen olduğu diğer konu ise Kuzey ve diğerlerinin onu başkasına vermeleriydi. İlayda annesi ve Kerem babasına... Onlar da Kumsal'ı istememişti. Küçük bir çocuk iki kez istenmeyen olmuştu. Sevilmeyen, sahip çıkılmayan, saçları okşanmayan ve en kötüsü nefret edilen! Nefret olabilir miydi tüm bu istenmemenin sebebi? Belki de Kumsal düşündüğü gibi masum değildi! Hayır, yanılıyordu. O küçük bir bebek, küçük bir çocuk ne kadar masum olabilirse o kadar masumdu.
Belki de her şey çok farklıydı ya da daha ürkütücü!
Kumsal kaşlarını çattı. "Ben bilelek gitmiyolum kimsenin yanına, onlalı sevmiyorum ve istemiyorum." Minik Kumsal ağlamaya başladı. Hep ağlardı o. Kendini savunamaz, güçlü duramazdı. Yine ağladı. Her zaman olduğu gibi...
"Beni de mi sevmiyorsun?" Küçük kız iri gözlerini iyice açtı. Sapsarı saçları vardı. Kumsal bunu görmemişti. Bir kere bile bakmamıştı kızın yüzüne!
Kumsal eline aldığı ağaç parçasıyla yere belirli belirsiz şekiller çizerken, "hayır" dedi. Küçük kızın kalktığını hissetti. Gitmesini istemiyordu. Ama kalmasını da istemiyordu. Kumsal ağlamaya devam etti. Başını kaldırıp kızın arkasından baktı. Sarı saçlarını görmüş aşina olmuştu. Gözyaşları arttı. Yanına gelen öğretmeni göz yaşlarından dolayı bulanık görüyordu. Öğretmenin onunla konuşmaya çalıştığını duydu. Daha çok ağladı. Öğretmen İlayda annesiyle konuşuyordu. Okula gelmesini istiyordu. Kumsal bunu çok çabuk anlamıştı. Birazcık da olsa içi rahatlamış gibi hissetti. Öğretmeni tarafından uzatılan mendili almadı, görmezden geldi. Kol bileklerine kadar uzanan bej rengi sweatshirt ile gözyaşlarını ve akan burnunu sildi. Üzerindeki kahverengi pantolonu silkeleyerek ayağa kalktı.
İlayda annesinin kısa bir süre içinde bakış açısına girmesiyle kendini onun kollarına bıraktı. Bu sefer daha şiddetli ağlıyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |