11. Bölüm

19 Ağustos

Ezel
ezelin.satirlari

Kuzeyle birlikte parti yerine geldiğimizde pembe balonlar, LED ışıklar, masaların üzerlerindeki sadece pembe konseptli ikramliklar ve kocaman bir yer. Bu kadar büyük bir yerde bu kadar az kişi ne mi yapacaktık? Az kişi değildik. Kocaman bir aşiret ailesinden bahsediyoruz. Hepsi gelecekti tabii ki de.

Herkes bir yana dağılmış farklı bir işle uğraşıyordu. Ne diye bu kadar uğraştıylarsa. Tamam, aslan burcuyum. Tamam, kendime aşık biriyim ama bilmiyorum. Hislerimden emin olamıyorum. Hiçbir zaman olamadığım gibi!

Her şey pes pembeydi. Sanırım ilk defa nasıl hissettiğimin farkındaydım. Prenses gibi...

Pembe masumiyeti ifade ediyordu benim için. Masumiyet çocukluğumu. Çocukluğum... Aman boşverin!

Bir şey diyeceğim, bunlar benim siyah giyindiğimi biliyor mu acaba? Yani pembe bir konsept düşündüklerine göre bilmiyorlar. Deseylerdi en azından beyaz seçerdik.

"Kuzey," dedim uzata uzata. "Bu ortamda kara kedi gibi gözüküyorum" dudağımı büktüm. En azından onun üzerindeki takım maviydi ve içinde beyaz tişört vardı.

Başını omzuna yatırdı. "Seni farklı yapanda bu ya Kumral'ım" dedi. Beni farklı yapan... Ben farklıydım...

"Biz senden pembe giymeni bekliyorduk be doktor," Diyen Miran'a çevirdik bakışlarımızı.

"Siyah giyeceğimi bilseydiniz konsept siyah mı olacaktı, Miran?" Başını aşağı yukarı salladı. Ya çakacağım en sonunda ağzının ortasına. Ne kadar da ciddiyetsiz!

Miran'ın üzerinde siyah bir takım elbise vardı içine siyah gömlek giymişti. Takım elbisesinin ceketini çıkartmış olsada takım elbise olduğu barizdi. Yukarı doğru kıvırdığı gömleğinin kollarını görünce tıpkı yillar sonra ilk kez gördüğüm gibi tepki verdim. Gözlerim gözlerini bulduğunda yüzümde küçük bir tebessüm belirdi. Tekrardan Kuzey'e döndüm. Onu görünce aklıma geçmiş geliyordu.

Yıllar önce bugün. 19 Ağustos... Evlat edindiğim ailemle beraber kutladığım ilk doğum günüm ve hayatım boyunca kutladığım ilk doğum günüm.

Doğum tarihimi de sanırım kafadan atmışlar evlat edindiğim zaman kimliğim bile yoktu.

Üzerimde Elsa dedikleri masal karakterinin elbisesi var. Mavi bir elbise... Saçlarımı arkada hafif toplayıp beyaz bir kurdele takmışlar.

Partime gelen çocuklar etrafta koşuşturuyorlar. Bense bahçedeki puflardan birinin üzerine oturmuş etrafı izliyorum. Utanıyorum, üzülüyorum, kötü hissediyorum. Kötü ne varsa öyle hissediyorum.

Ayaklarımı bile örten kabarık elbisemin eteklerinden tutarak minik adımlarla oyun oynayan çocukların yanına gidiyorum. Elbisemin üstü askılı ve açık olduğu için kendimi rahatsız hissediyorum. Kuzey aklıma geliyor. O asla izin vermezdi böyle giyinmeme, diye düşünüyorum. Buradayken düşüncelerimi, isteklerimi, duygularımı dile getirmekten utanıyorum.

Yanlarına geldiğimi farkeden çocuklar elbiseme dokunarak çok güzel olduğunu söylüyorlar. Kıyafetlerime dokunmalarindan rahatsızlık duyuyorum. Kendimi geri çekiyorum ve eteğimi tutarak rastgele bir tarafa doğru koşuyorum. Kimse olmadığı için oturup ağlıyorum. Yalnız ağlamayı daha o zamanlardan beri seviyorum. Beni gören İlayda anneme ise yere düştüğümü söylüyorum.

Bugün yeniden doğmak, Kuzey'e verdiğim sözleri tutmak istiyorum. Ağlamamaya, kendimi her daim mutlu etmeye, güçlü durmaya söz veriyorum. Duygularımı dile getirirken saçma oluşunu önemsemek istemiyorum.

Yeni hayatım hoşgeldin...

Önümde sallanan eli görünce hayal dünyamdan çıktım. Gözlerim Miran'ı bulduğunda ellerini geri çekti. "Doktor hanım iyi olmanızı umuyorum." Miran'a bir süre boş boş baktım. "Değilsenizde hemen şimdi iyi olun!"

Manyak herif!

Miran yanımızdan ayrılarak Kiraz'ın yanına gittiğinde ben onu izliyordum. Kuzeyin bakışlarını üzerimde hissetmiş olsam da ona doğru dönmedim.

"Vay" diyen Miray'in sesini işittiğimde gülümseyerek ona döndüm. Miray'in üzerindeki lacivert saten elbise tam olarak onu yansıtıyordu. İnci takılarla oldukça hoş duruyordu. O konuşurken ben onu incelemekle mesguldum.

Sonunda göz temasını kurabilmiştim. "Sen halis misin Kumsiş" ne alakası var canım.

Yeniliklerden biri, kendini sev!

"Teşekkür ederim, Miray. " Dedim çekinmeden. Evet, işte budur kızım!

"Mükemmel duruyorsun, tıpkı benim gibi" dediğinde küçük bir kahkaha attım. Onun gibi... Benziyoruz birazcıcık!

Sessizliğini koruyan Kuzey'in telefonu çaldığında aynı anda ona baktik. Kuzey müsade isteyip telefonu açmaya gittiğinde Miray'la beraber içeri girdik. Gözlerim ilk onları buldu. Sokaktaki ailemin kızlar parçasını...

Bir şey itiraf etmeliyim; ​​​​​​​​​​​​​​Kerem babam ve İlayda annemin akrabalarının burda olmasını gerçekten istemiyordum. Doğum günüymüş de herkes gelmeliymiş de, saçmalık. Kalabalıktan nefret ederim, yalnızlıktan da nefret ederim.

Onlar biyolojik ailem bile değildi. Bunu düşünürken nutkum tutuldu. Ne diye gelmişti hepsi? İyi insanlar olmaları hiçbir şekilde ilgimi çekmiyordu. Onlar benim gözümde hiçbir şeylerdi. Denemiştim, onları kabullenmek istemiştim. Fakat bu bir hayli zor gelmişti. Benim gibi güçsüz bir kadın için bir hayli zordu.

......

Son ses şarkılar, ayrı ayrı masalarda takılan kocaman bir insan topluluğu ve en tenha köşede Miray'la oturan ben. Partinin bana ait olması umrumda değildi. Miray'inda umrunda değildi. Aynı kafada olduğum tek kişi oydu...

"Miray?" Dedim soru sorar bir edayla. Miray etrafı izlemekle meşgul olan gözlerini bana çevirmeden bir mırıltı çıkardı. "Bugün geçmişten biraz daha uzaklaşıyorum," başını aşağı yukarı sallayıp beni onayladı. Hâlâ göz teması kurmuyorduk. "Geçmişimi, geçmişimizi özlüyorum" ​​​​​​dediğimde nihayet gözleri beni bulmuştu. Fakat kaşları çatıktı. Gülümsemesi solmuştu.

"O günleri özleme Kumsal, özlemen kötü bir şey," sesinin titredigini farkettim. "Bak ne güzel bi' hayatın var. Bizde yanındayız," boğazını temizledi. Ellerini yanaklarına hızlıca sürtüğünde ağladığını farkettim. "Mutlu olman gerekiyordu," dediğinde yutkundum.

"Peki neden?" Miray sessizliğini bozmadan ayağa kalktı. "Neden?" Diye sordum tekrardan.

"Sorma Kumsal, nedenini bana sorma," ellerini saçlarından geçirip tekrardan yanağını hızlıca sildi. Bakışları bana döndü. "Soru sorma, yargılama, ikiletme!" Ses tonunu biraz daha arttırmıştı. Sıkıca bana sarıldığında karşılık vermedim. Neden bu kadar sinirlendigini merak etmiştim ve bunlari konuşmamız gerekiyordu. Benden uzaklaştı. "Bunları düşünme şimdi, konuşacağız. Söz veriyorum."

Koluma girip az önce hiçbir şey olmamış gibi Kiraz, Gaye, Mete, Miran ve Kuzey'in olduğu masaya doğru ilerledi. Beni adeta sürüklüyordu. Onların yanına gittiğimizde ifadesiz bakıyordum. O gülümsüyordu, benim yapamadığım bir çok şeyi o yapıyordu. Güçlü bir kadındı, hayatın acımasızlığından beslenmişti.

Etrafta konuşulan seslere karşı duyularımı kapatmıştım sanki. Sesler silikleşiyordu. Sadece bir ses ağır bastı; "Soru sorma, yargılama, ikiletme!" Defalarca zihnimde yankılandı bu ses. Gözümün önünde sallanan bir elle toparlanmaya çalıştım. Gözlerim Miran'ı bulduğunda, "Neyin var?" Diye sordu.

Soru sorma, yargılama, ikiletme!

"Hiç" dedim. "Neden içeceklerinizi tazelemediniz, baksana bardağınızın dibi gözüküyor." Dedim bardakları işaret ederek.

"Ben getiririm, hava gerçekten çok sıcak" Gaye ayağa kalkınca kızı Lina'da onunla kalktı. "Babanla otur Lina, geleceğim" Lina Gaye'nin eteğinden tutup çekiştirince Gaye derin bir nefes verdi. Gaye gözleriyle Lina'yı işaret ederek Mete'ye bakınca Mete oturduğu yerden kalkıp kızına doğru ilerledi önünde diz çöküp kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra minik kızını kucağına alıp tekrardan yerine oturdu. Hepimiz sessizlik içinde onları izliyorduk. Gaye tebessüm ederek içeceklerin olduğu yere doğru ilerledi.

Afra ve Berk aramızda yoktu. Onları en son ve ilk olarak düğün törenlerinde görmüştüm. Şimdi de balayına gitmişlerdi ve her zamanki gibi yoklardı. Maalesef ki bu günümde yanımda olmalarını çok isterdim diye drama queenlik yapmayacaktım. Çünkü mutlu günüm değildi! Şuan tek istediğim şey bu lanet günün bitmesiydi.

 

 

SELAMLARRR! BÖLÜM HAKKINDA AKLINIZA TAKILAN BİR ŞEY VEYA FARKLI BİR KONU VARSA YORUMLARDA BULUŞALIM. HEPİNİZİ ÇOK ÇOK SEVİYORUM. BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE...

🧚🏻‍♀️💌

   

 

  

   

   

   

    

Bölüm : 08.12.2024 17:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...