10. Bölüm

Hazırlık

Ezel
ezelin.satirlari

Uyandım. Ama gözlerim yaşlı bir şekilde. Neden hep ağladığımı sorarlarsa verecek hiçbir cevabım yok. İlkokula gittiğimde bile ağlamıştım birden bire. Nedenini bende bilmiyordum. Bunu soran öğretmenime ise daha annemle babamı tanimazken yalanciktan ölmüş büyükannem ve büyükbabamı bahane etmiştim.

Ben huysuz bir çocuk değildim. Sürekli ağlardım ama huysuz olmakla alakası yoktu. Çocuktum. Durup dururken ağlıyordum. Etrafımdakiler hep huysuzsun diyorlardı. Annesi- babası olmayan bir kıza göre çok normal şeyler yapmamış mıydım? Sadece ağlamakla yetinmiştim. Ama bunu bile bana çok görmüşlerdi.

Ne yani hiç kimse ağlayamaz mıydı?

Yoksa sadece ben mi ağlayamazdim?

Hangisiydi cevap!?

Göz yaşlarıma hiç dokunmadım. Onlar kendi hallerinde aktılar. Bir kez daha akan göz yaşlarımın hiçbir suçu yoktu. Suç bende miydi yoksa? Sorun başlı başına ben olabilir miydim? Neden olmasın!

Odamın kapısı çalınca gözlerimi o yana çevirdim. Bir çırpıda göz yaşlarımı sildim ve, "girebilirsiniz" diye seslendim.

Kapı açıldığında Kerem babamın "gün aymış mı prensesime?" diyen sesini duydum.

Aydı tabii. Ağladım, ağladım, ağladım sonra bir kez daha ağladım. Gün benim için aymaya çoktan başlamıştı. Ne harika!

"Günaydın" dedim yorgun bir sesle. Zorla tebessüm etmeye çalıştım. Ne kadar becermistim bilmiyorum.

"Yarın," dedi ve durdu. Bir an düşündüm. Komodinin üstünden telefonumu alıp tarihe baktım. 18 Ağustos...

"Doğum günüm" diye devam ettirdim Kerem babamın cümlesini.

Sanki büyüdükçe doğum günü hevesimi yitiriyordum. Daha geçen seneye kadar da saatini bile takip ediyordum.

Gülümsedi. Yanıma geldi ve saçlarımın üstüne bir öpücük kondurdu. İçimde uçuşan kelebekler günümün ilk mutluluk belirtisiydi.

"Giyin de parti için hazırlık yapalım. İlayda annenle kahvaltıyı hazırladık. Çabuk gel tamam mı, kızım?"

Kızım...

Kızları değildim. Benim annem de babam da benim. Kimsenin kızı olmayı haketmemiştim. ​​​​​​ Kızları değildim, bundan öte bir gerçek vardı benim annemle babam bile yoktu.

Kerem babamı onayladım. O odadan çıkarken bende yataktan kalkıp banyoya doğru ilerledim.

Duş aldıktan sonra sabah bakımımı yapıp saçlarımı kuruttum. Üzerime geniş paça bir Jean pantolon ve siyah, salaş ve basen hizasında biten bir sweat giydim.

Aşağı indiğimde çay koyan İlayda annemi gördüm. Masaya doğru ilerledim. Kerem babamı görmek için oturma odasına doğru baktım. WTF?

Miran ne alaka sabah sabah. Masaya oturduğumda Kerem babam ve Miran da bu tarafa geliyordu. Kendilerine birer sandalye çekip oturdular.

"Günaydın, doktor" dedi Miran. Uykulu gözlerim boş boş bakıyordu.

"Günaydın" dedim ve catalimi elime aldım.

Kerem babam Miran'a yaklaşarak, "ayılmamış daha" dedi ve kıkırdaştılar. Kulağına dediğini sandı belki de ama ben duydum.

Çayımdan bir yudum aldım ve "ayıldım ben" dedim. "Hastaneye gitmeliyim," dedim ve kalktım.

"Bir şey yemedin ki, Kumsal" diye hayiflandi İlayda annem.

Yanağına bir öpücük kondurdum. "Orada yerim bir şeyler, geç kalmak istemiyorum." Dedim.

Yedek anahtarımı alıp kapıyı açtığımda İlayda annem, "ye bir şeyler bak" diye seslendi.

"Tamam " diye kestirip attım. Hiç iştahım yoktu. "Gelsene Miran" diye seslendim içeriye doğru. Arabası burada taksi mi tutayım! Hayret bişey ya.

Miran da çıktı. "Noldu?" Diye sordu. Tövbe estağfurullah! Allah bunları bana seçerek mi gönderdi.

"Beni hastaneye bırakmayacak mısın?" Dedim yüzümü buluşturarak. "Yoo" dedi tok bir sesle.

"Lan niye geldin o zaman?" Kocaman bir kahkaha attı. Arabasına doğru ilerledi ve ön kapıyı açıp "bin hadi doktor" dedi. Zıkkım!

İkiletmeden arabaya bindim.

Bir süre sonra araba hastanenin önünde durdu. "Sağol" dedim.

"Kusura bakmayın, Kumsal hanım bir dahakine evinize sadece sizi hastaneye bırakmak için geleceğim." Dediğinde kikirdadim.

"Sorun değil canım, bir daha olmasın" diye yanıtladım.

"Sabrımı taşırma ve işlerini çabuk bitir öğleden sonra gelip alacağız seni"

Kimle? Belki Azraildir. Olamaz mı?!

Arabaya binip gitti. Cevabımı da beklemiyor vay gereksiz!

 .....

Bugünkü videomu hastanede çekmek istiyordum. Odamdaki ışıklı tripodumu karşıma bıraktım ve telefonumun ön kamerasını açıp videoyu başlattım.

"Herkese merhabalar" diye inebilecegim en tatlı tonda konuştum. "6 adımda yara bakımı" videoyu durdum. Geçiş koyacaktim buraya. "1) öncelikle sabun ve suyla yaralı bölgeyi yıkıyoruz. 2) yarayı nemli tutmak için vazelin uyguluyoruz. 3) alkol yara iyileşmesinin geciktirir bu yüzden kullanmıyoruz. 4) yaralı bölgeyi bandajla örtüyoruz. 5) bandajı günlük değiştirmeyi ihmal etmiyoruz. 6) yara iyileşince güneş koruyucu ihmal etmiyoruz. Hiçbir yara izi tamamen iyileştirilemez ama azaltılabilir." Videoyu kapattım. Arka plana bir fon müziği ekledim ve son düzenlemelerini yapıp paylaştım.

Kapı çaldı ve içeriye bir hasta girdi.

Tahminimce yirmi altı yirmi yedi yaşlarındaydı. Ben masamın başına otururken o da karşımda duran sandalyelerden birine oturdu.

"Şikayetiniz nedir?" Diye sordum. Yüzüne bakılırsa büyük ihtimalle akne.

Ve yanilmadim, tam da düşündüğüm gibiydi. "Yüzümdeki aknelerden kurtulmak istiyorum. Bu mümkün mü?" Başımı aşağı yukarı salladım.

"Size biraz akne tedavisinden bahsedeyim," diyerek tebessüm ettim.

"Tabi" dedi.

"İki akne tedavisi yöntemi var. Birincisi aktif akne tedavisi yöntemi ikincisi hormonal akne tedavisi yöntemi." Dedim.

"İlkinden biraz bahseder misiniz, lütfen"

"Elbette " diyerek oturduğum yerde doğruldum. "Aktif akne tedavisi, lazer, fototerapi ve diğer medikal teknolojileri kullanarak ciltteki sivilceleri tedavi etmeyi amaçlayan bir yöntem." Diyerek önümdeki kağıtlara birkaç şey yazdim. "İkinci yöntemden de bahsedeyim isterseniz"

"Olur" dedi.

"Hormonal akne tedavisi, hormonal dengesizlikleri düzeltmeye odaklanır ve oral kontraseptifler, spironolakton ve topikal tedaviler içerir. Akne skar tedavisi, lazer, mikro iğneleme ve kimyasal peeling gibi yöntemlerle izleri azaltmayı amaçlar."

Bakışlarımı, "Tedavi ne kadar sürer ve hangi yöntem." diye soran hastama çevirdim.

"tedavinin başarılı olması için minimum 3 seans öneriyorum. Aktif akne tedavisi yöntemi sizin için uygun olacaktır. Seanslariniz hakkında size gerekli bilgilendirmeyi yapacağım. " Küçük bir kağıt ve mavi bir tükenmez kalemi uzatarak, "Numaranızı ve isminizi yazar mısınız?"

Kalem ve kağıdı alıp bir şeyler yazdı. Kağıdı bana geri verip kalemi masanın üzerine bıraktı.

Kağıdın üzerinde yazan isme baktım. "Sağlıklı günler dilerim, Emir Bey." Dedim.

Tebessüm edip odadan çıkan hastam kapıyı kapatacakken içeri giren iki kişi beni istemsizce ürküttü.

"Kim bu?" Dedi Miran başıyla Emir Beyi işaret ederken.

Ne diyor bu manyak? Te Allah'ım ya rabbim!

"Eb... Neyse ağzımı bozamam" dedim. Ahh edep!

"Kimsin birader?" Diye sordu veya başka bir şey yaptı bilmiyorum ama bir şey yaptı Miran.

"Derdiniz ne sizin?" Diyen Emir beye çevirdim bakışlarımı. Hay ben hepinizin... Tövbe tövbe!

"Emir bey hastam. Sizde kendinize gelin saçmalamaya başladınız" diye açıklama yapma isteği duydum.

Adam onların yanından ayrılırken, "içip içip beni buluyorlar" diye söylendi.

Bende onların olduğu tarafa doğru ilerledim. Miran adama doğru ilerleyecekken Kuzey ile kolundan tuttuk.

"İcmedik lan biz, " diye bağırdı Miran. "İçsek de sanane o***** ç*****." Şom ağızlı herif!

"Bıktım lan sizden" diye hayiflandim. "Ağlicam bu ne yaa. Sadece bugün ya, bu lanet günde mutlu olayım. Nolcak hım? Nolcak ya"

Miran kollarını bana sardiginda göz yaşlarım dayanamadı. Dayanmalari haram sanki de!

"Ağlama güzelim, ağlama" mirandan ayrılıp masama doğru ilerledim. Çantamı alıp kapıya doğru ilerledim. Onlarda çıkınca kapıyı kapatıp önde yürüdüm. Göz yaşlarımı sildim ki hastaneye dedikodu olmayalım.

"Eve gitmek istiyorum"

"Kumral'ım, " diyen Kuzey'in farklı bir teklifte bulunacağını bildiğim için sözünü kestim.

"Lütfen, Kuzey " dedim.

.....

"Kuzey, bu çok kısa" dedim elbisemin eteklerini aşağı doğru çekiştirirken. Beni ikna etmeyi başarmışlardı. Kıyafet bakma gibi saçma bir görevdeydim Üzerimde pembe, altı kabarık ve üst kısmında balon kol detayı olan bir elbise vardı.

"Kısa mı? Sen şaka mı yapıyorsun, Kumsal?! Tam diz üstünde bitiyor zaten." Diye araya giren İlayda anneme baktım. Eline bir çift topuklu ayakkabı alıp geldi. "Altına da bunlar çok güzel olur birtanem."

"Yok, İlayda Hanım, Kumral'ım haklı elbise çok kısa." Kuzey'in söylediklerine karşı kikirdadim. Erkekler neden böyle?

"Allah belanızı vermesin emi, gidiyorum ben tansiyonum düştü valla" diye hayiflandi İlayda annem.

"Ben taksi çağırayım mı?"

"Yok oğlum, sağol. Kerem geliyor haber ettim ben"

Kuzey başıyla onayladı. İlayda annem mağazadan çıkıp arabaya bindiğinde tekrardan elbise bakmaya döndük.

"Ya iki buçuk saat sonra parti başlayacak zaten, hadi gidelim. Giyerim bir pantolon bir gömlek hallolur." Dedim. Gerçekten artık ikimizde bunalmıştık.

"Kravat ya da papyon? Ha hangisini istersin?" Diye ciddi ciddi sordu. Ne alaka ya beyinsize bakın hele.

"Ufff kahretsin, espiri bile yapamıyorsun"

"Güzelim bak şuraya hele, bu nasıl?" Elinde zümrüt yeşili uzun saten bir elbise tutuyordu. "Ya da vazgeçtim askısı yok"

Kocaman bir kahkaha attım. Allah bilir aklından ne geçti manyağın. "Çirkin zaten," diyerek göz devirdim.

Bu neeee! Cidden aradığım şeyi buldum. Sabrın sonu selametmiş. Haha! Elime askıda ki siyah, kare yaka, diz altı ve tül balon kollu bir elbiseyi alarak Kuzey'e gösterdim. "Çok güzel bu Kuzey,"

"Çok mu güzel? Abratma be güzelim, sen bu bez parçasına mı layıksın?"

Allah'ım ya rabbim! Yanımda getirdiğim elemana bakın.

Somurtarak yerine geri koydum. "Beğendiysen alalım," heves mi bıraktın sanki.

"Yok, kalsın " dedim. Evet trip atıyordum. Neden bilmiyorum ama trip atma perilerim gelmişti.

"Bunun siyahı var mı?" diye sordu Kuzey çalışanlardan birine. Elinde turuncu bir elbise vardı bu sefer de. Gerçekten rengi çok kötüydü. Fosforlu turuncu gibi bir şey. Düz, kare yaka ve diz üstüydü, tıpkı diğeri gibi balon kolu vardı ama bu sefer kolları tül değildi. Çalışan elbisenin siyah olanını getirdi. Üzerime tutup aynanın karşısına geçtim. "Ama kısaaa" dedim uzata uzata.

"Başka bir şey bakalım o zaman." Hiç pes etmeyecek misin be Kuzey?

"Buldum, " dedim ani bir fikir aydınlanmasiyla. "Siyah ince külotlu çorap ve uzun cizmelerle kombinleyebilirim." Yaz günü çizme giyen tek insanda benimdir herhalde.

"Nasıl için rahat edecekse öyle yapalım. " Diyerek yanıma geldi. Kollarımı tuttu ve, "daha sonra pişman olacağın hiçbir şey yapma Kumral'ım. İyi düşün "

"Eminim, Kuzey"

Başını aşağı yukarı salladı ve elimden elbiseyi alıp çalışana uzattı. Ödemeyi yapıp çıktığımızda arabaya doğru ilerledik. "Çizmelerim ve çorabım var. Eve götürmen yeterli olacaktır. "

"Miran sana boşuna 'bencil' demiyor. Ben ne giyeceğim ha doktor?"

"Ne giyeceksin?" Diye soruya soruyla cevap verdim.

"Takım giyeceğim ve korkma önceden paket yaptırdım. "

Bunu bildiğim gerçekten iyi oldu. Telefon ekranını açıp saate baktığımda partinin başlamasına bir saat kaldığını gördüm. Araba durunca Kuzey inip kısa bir süre içinde geri döndü. Eve varmamıza zaten çok az kalmıştı. İlayda annemi aradım.

"Alo, kızım"

"İlayda anne, neredesiniz?"

"Çıktık biz kızım, parti yerindeyiz. Siz?"

"Ben daha giyinmedim. Eve geldik şuan hemen giyinip geleceğiz oraya."

"Tamam, güzelim. Bekliyoruz,"

Telefonu kapatıp çantama geri koydum. Araba evin önünde durunca arkadan poşetleri alıp kapıyı açtım ve içeri girdik.

"Misafirler için olan odayı biliyorsun, orada giyinebilirsin."

Başını aşağı yukarı salladı ve yukarı çıktık. Ben odama o ise öteki odaya gitti.

..

Boy aynamın karşısına geçtim. Partinin başlamasına yirmi dakikalık bir süre kalmıştı. Bu kadar hızlı bir sürede bu kadar güzel olmayı kendime gorev mi edindim acaba ya?! Sahi kim benim annem?

"Kim doğurdu bu güzel kızı?" Diye sordum kendi kendime. Rastgele bir şarkı mırıldanarak odadan çıktım. Aşağı indiğimde Kuzey arkası dönük bir şekilde dışarıyı izliyordu. Geldiğime dair bir mırıltı çıkardım. Bana doğru dönünce dudak kenarları yukarı doğru kıvrıldı. Hiç konuşmadan evden çıktık ve arabaya doğru ilerledik.

 

Merhabaa. Nasılız bakalım? Hep iyi olunnn. Sizi seviyorum... ◉⁠‿⁠◉

( Yorum + oy) Teşekkürlerrr 🪐

 

Bölüm : 09.11.2024 11:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...