
"Girin." Bana kafayı takmış olan kralın odasına adımımı atmak üzereydim. Buraya yeni geldiğim için her suç üstüme kalmıştı, her şeyden ben sorumlu tutulmuştum.
Yanımda duran tek kişi ise Aren di. Anlayamıyordum. Yeni gelenler, ya da yabancı olanlar hep suçlu mu oluyordu? Bunu biri bana anlatabilir miydi? Kralın yanına benimle Aren de gelmişti. Benimle gelmek istemesini anlayamamıştım ama karşı da çıkmadım, zaten çıkamazdım. Kralın odasının büyük o gösterişli kapısı açıldığında Aren ile birlikte içeri girdik. Kral sinsi bir gülümsemeyle suratıma bakıyordu.Toprak hoş geldin." Dedi ilk. "Suçunu itiraf edecek misin?" "Efendim size söyledim bunu, bunları ben yapmadım." Dedim kendimi savunarak.
Kral kaşların kaldırdı. "Nasıl bu kadar rahat konuşuyorsun peki?" Dedi.
"Bunu ben yapmadığım için." Dediğimde gözlerini faltaşı gibi açmış bana bakıyordu.
"Saygılı olmayı kimse öğretmedi mi sana?" Diye bağırdı. "Eğer bu saygısızlık devam ederse kendini zindanda bulacaksın."
"Hıh" dedi Aren. "Zindandan başka bildiğin bir şey mi var?" Dedi alayla. Kral Aren'in söylediğinden sonra daha çok sinirlendi. "Sen de mi zindana gitmek istiyorsun?" Diye haykırdı. Aren sinirle kolumu tuttu ve beni odanın dışına sürükledi. "Burada bekle. Geleceğim" diye emir verdi ve çıktığı odaya geri girdi.
Bir kaç bağırma sesleri duydum. Aren babasına bir soru sormuş olmalıydı. Kralın yanıtı ise şuydu; "Bunları konuşmanın sırası değil." Dedi.
Aren ise "tam sırası" diye bağırdı.
Kral "saygısızlığı kes ve odana git." Diye bağırdığında Aren odadan hızla çıktı ve tekrar kolumu tuttu.
Beni kendi odasına doğru sürüklemeye başladı.
Odaya geldiğimizde hemen solda duran sandalyeyi çekti. "Otur Toprak." Diye emretti. Sandalyeye oturduğum da o da karşımdaki sandalyeye oturmuştu. Derin bir nefes verdikten sonra "seni boş yere zindana attıracaktı." Dedi. Omuz silktim. "Benim için uğraşmana gerek yok neden bunu yapıyorsun?" Diye sordum. Aren'in beni korumak yerine Masalla ilgilenmesi gerekiyordu.
"Suçsuzsun" dedi. Ne bekliyordum ki? "Suçsuz yere zindan da sürünmek mi isterdin" Kapı çaldı. İçeri güler yüzlü bir kız girdi. Kız çok tatlı ve kibar biri gibiydi.
Uzun kızıl saçları kıvırcıktı, ışıldıyan gözleri ise mavi renkti.
"Abi girebilir miyim?" Dedi gülümseyerek. Aren kızı baştan aşağı süzdükten sonra "girdin zaten Mira" dedi. Önüne gelen herkesi azarlıyordu. Kız beni gördüğünde şaşkın yüzünü gizleyemedi."Abi Masal nerede?" Diye sordu Mira. Anlaşılan beni görmek pek hoşuna gitmemişti.
"Öldü" dedi sinirle. Şuan ki haline şaşkın olan sadece Mira değildi, bende şaşkındım. Neden böyle yapıyordu anlayamıyordum.
"Senin depresyonda olman gerekmiyor mu?" Dedi. Aren ona ters ters bakmaya devam ederken şunu söyledi;
"Boş konuşacaksan çık."
"Keyfin bilir abi sen yanıma gelen kadar beni bir daha göremezsin bilgin olsun tripliyim sana." Dedi ve odayı terk etti. Komik bir kızdı aslında. Eğlenceli birine benziyordu.
Mira çıktıktan sonra ben de ayaklandım. O ormana gidip neler olduğunu araştıracaktım, KANLI ORMANA ...
•••
Bu ormanda kaybolmamak imkansızdı aslında. Ağaçlar, çalılar o kadar kalabalıktı ki...
Masal burada boşuna kaybolmamıştı değil mi?
Ne kadar salaktım.
Bazı ağaçların gövdesinde kan görüyordum. Bu da daha çok ürperme mi sağlıyordu.
Aslında her şeyimi gerçek dünyamda bırakmıştım. Annemi, babamı, sevdiklerimi...
Nasıl geri dönecektim bilmiyordum. Biliyorum hayallerimin gerçekleştiğini ama bu hayaller kabusa dönüşüyordu ve benim hayallerimin kabusla alakası yoktu. Bu yolun sonunda ölüm vardı ve ben ölmek istemiyordum.
Arada duyduğum sesler de oluyordu bir kaç adım sesleriydi. Büyük ihtimal katilin adımlarıydı bunlar, benim ise son nefeslerim...
"Sen kimsin?" Diyen bir kadın sesi duyuyordum. Katil kadın olabilir miydi? Yüzümü sesin geldiği yöne doğru çevirdim ve hizmetçi kıyafeti olan bir kız gördüm. Kızın yüzü yara içindeydi. Bu kız Masal olabilir miydi? "Sen-" dedim düşünerek. "Senin ismin Masal mı?" Dediğimde kızın suratı şaşkın bir hal aldı.
"Evet" dedi kız. Yüzümde kocaman bir gülümseme oluştuğunu fark ettim ve sevinçle bağırmaya başladım. "Sen yaşıyorsun. İnanamıyorum Masal sen yaşıyorsun." Dedim bağırmaya devam ederek.
"Bağırma" dediğinde masal, yüzümdeki o kocaman gülümseme bir anda soldu. Yaptığı davranış hoşuma gitmemişti. Ben onun için sevinmiştim, o ise beni azarlamıştı. Hayır Masalı sevmemem gerekmiyordu. "Ormanda katil var şifacıyı öldürdü bende ölmek istemiyorum, Hem de senin gibi bir salak yüzünden." Neden beni azarlıyordu şimdi bu?
Bir kaç adım sesleri gelmeye devam ediyordu fakat artık tek başıma olmadığım için korkmuyordum.
"Aren" diye bağırdığını işittim Masalın. Bir de bana diyordu.
"Daha iki dakika önce Toprağı azarlıyordun, şimdi kendin bağırıyorsun. Demek ki sende de salaklık var." Dedi. Aren aklımdan geçenleri duyuyor olabilir miydi ?
Masal umursamayarak Aren'in boynuna atladığında gözlerimi devirmeden edemedim.
"Aren beni kurtarmaya geleceğini biliyordum. Neden bu kadar geciktin?" Dedi bağırmaya devam ederek.
Aren Masalı iterek ondan kurtuldu. "Seni değil." Dedi Aren sertçe. Daha sonra bana bakarak devam ettirdi cümlesini. "Toprağı almaya gelmiştim. Ama madem ki seni de gördük ormandan çıkmana yardım edeceğim." Dedi.
"Ne demek Toprak için?" Dedi Masal. Böyle şaşırmasını izlemek çok eğlenceliydi.
"Neler yaptığını biliyorum." Dedi bu sefer Aren.
"Neyi biliyorsun?" Dedi anlamayarak. Ama ikisi de biliyordu aslında anlaması gerektiğini.
"Rol oynama bir de bana." Diye bağırdığında öyle bir irkildim ki. Onu daha önce hiç böyle görmediğim aklıma geldi. "Aren ne oluyor bilmiyorum. Yanındaki kız mı dolduruyor seni bana." Ağlamaya çalıştığını fark ettiğimde gülmemek için kendimi sıkmam gerekti.Ayrıca neden her konuda ben suçlu oluyordum? Gerçekten günahımı alıyorlardı. Çok ayıptı bu yaptıkları.
"Şu kızı da suçlamaktan vazgeçin artık, hepinizden daha masum o kız." Artık emindim Aren aklımı okuyordu."Şimdi Masal istersen arkamızdan gelebilirsin, ama yanımda veya önümde yerin yok."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
