6. Bölüm

6. Bölüm geçmişin acısı

Ezgi Nur Alçın
ezginur543

"Ne söylemeye çalışıyorsun?" Diye bağırdı Açelya sinirle. "Sen kendi kızını katil olmakla suçlayacak kadar çaresiz misin? Kafayı mı yedin baba?" Sinirden titremeye başlamıştı Açelya. O kadar kötü görünüyordu ki dışarıdan. İçinde fırtınalar kopuyormuş gibi görünüyordu.

"Gerçi" dedi buruk bir gülümsemeyle sesinden hüzün akıyordu. "Sen annemi öldüren adamsın. Bizden utandın hep ve ben senden hala ne bekliyorum bilmiyorum." Gözlerinden ard arda yaşlar akmaya başlamıştı.

"Belki farkında değilsin ama sen annemi öldürdüğün gün benim ruhumu da öldürdün. Ben her gün annemin ölümüyle yaşamak zorundayım" hıçkırdı. "Senin yüzünden." Dedi gözyaşlarının arasından. Yere dizlerinin üzerine çökmüş, gözlerini kapatmıştı. O gün tüm olanları izliyor gibiydi. "Annem seni sevdiği için öldü. Sen onu, seni sevdiği için öldürdün." Dayanamayıp bende ağlamaya başlamıştım fakat kralın yüzünde mimik dahi oynamıyordu. Kral kendi kızından nefret ediyordu...

Kral kendi ailesinden nefret ediyordu...

Şuan ona ait olan hiçbir şeyi hak etmiyordu aslında. En çok da annelerini öldürmesine rağmen çocuklarının ona olan sevgisini.

"Yapma!" Açelya hala acısını haykırıyordu. Bu kadar acı çektiğini düşenemezdim çünkü onu her gördüğümde dimdik ayakta oluyordu. Meğer onu ayakta tutan, yaşadığı acılarıymış. "Bana bakma öyle. Ben yıllardır senin o sevgisiz bakışlarınla susmak zorunda kaldım. Ama artık susamıyorum. Artık katlanamıyorum. Annemi sadece seni sevdiği için o gece onu katletmeni unutamıyorum. Sen bu odada ki kimseyi suçlamadan önce kendi geçmişini gözden geçir çünkü buradaki insanlardan daha çok katil sensin. Sen annemin katilisin, sen gerçek kişiliğimin katilisin, sen duygularımın katilisin." Dedi nefes nefese. Ağlarken hem konuşuyor, hem acısını haykırıyor, hemde kendi içindekileri dile getirerek acısını hafifletmeye çalışıyordu ama bu söylediklerini kral umursamıyordu. "Sen o bebeğin de katilisin." Dedi artık gücü tükenmiş gibi. Kral kraliçeyi öldürmeden önce kraliçenin bir bebeği vardı karnında. 7 aylık hamile olan kraliçenin bebeği kız olacaktı. Ta ki kral onu ve bebeğini canice katletmeden önce.

(16 yıl önce Vitorija krallığı)

O gün kraliçe çocuklarına son kez bakıyordu. Son kez yiyordu yemeğini. Ve son kez kutluyordu bebeğini ...

Krallığa karşı konuşuyordu. Kaçıncı kez kutluyordu bebeğini bilinmiyordu aslında.

"Bir prensesimiz daha olacak!" Diye bağırdı ona hayranlıkla bakan krallığına karşı. Yeşil gözleri ve kızıl saçlarıyla oldukça güzel görünüyordu. Karnında ki bebek ise güzelliğine güzellik katıyordu. "Ve sadece iki ayı kaldı" diyerek tamamladı cümlesini. Elini karnına koydu ve kocaman gülümsedi. O sıra krallıktan sesler yükseldi. "KRALİÇEMİZ ÇOK YAŞA" "PRENSESİMİZ ÇOK YAŞA" diye haykırdı krallık ama ne yazık ki öyle olmadı. Kutlama bittikten sonra kraliçenin yüzüne hüzün tekrar oturdu. Kralın yanına gidiyordu. tam 30 yıldır birlikte olmalarına rağmen kral ondan nefret ediyordu. Sürekli ona olan nefretini dile getirip kraliçeyi depresyona sürüklüyordu. Kraliçe ise kralın aksine ona çok aşıktı. Geçenlerde dile getirdiği kelimeleri ise asla unutamıyordu kraliçe. Onu sevmediğini söylemişti. O karnındaki çocuk ise bana ait değil beni aldatıyorsun sen. Demişti.

Kapının önüne geldiğinde kapıyı çalıp içeri girdi kraliçe. Kral derin bir nefes verdi. Kraliçenin onu rahat bırakmaması canını sıkıyordu.

"Neden geldin?" Dedi sakin ama bir o kadar da sinirli olan sesiyle.

"Konuşalım diye Ronas. Neden bilmiyorum ama yüzüme bile bakmıyorsun. Beni sevmiyor musun?" Aslında zaten biliyordu bu sorunun cevabını. Ama bir de ondan duymak istemişti. Kraliçe içinde hep bir ümit taşırdı. En kötü olayın içinde olsa bile hep iyi düşünmeye çalışırdı. Kral derin bir nefes daha verdikten sonra cevapladı. "Seninle sadece tahta geçmek için evlendim. Ötesi yok, sana duygularım yok. Beni artık rahat bırak diyorum sana fakat anlamakta zorlanıyorsun." O acı cümleleri kurmak onun için çok kolaydı ama kraliçenin bunları duyması onu kurşun yemekten beter etmişti.

Kraliçe her şeye rağmen gülümsedi. Buruk bir gülümsemeydi. "Ama bak, bizim bir kızımız daha olacak. Bir prensesimiz daha olacak." Dediğinde kral çoktan ayaklanmıştı. Masaya doğru ilerledi ve meyve tabağındaki bıçağı eline aldı. "Seni de, sevgini de çocuklarını da sevmiyorum!" Dedi. Bunları söylerken Açelya'nın kapıda onları dinlediğini bilmiyordu. "Artık sonlandırma zamanı" diyerek kraliçenin üstüne yürüdü.

"Nn-apıyorsun" dedi kraliçe korkuyla geri geri giderken. Açelya kapıyı yumrukladı, bağırdı ağladı ama onu kimse duymadı. Kapıyı açıp içeri de girememişti çünkü kral kilitlemişti.

Kral elindeki bıçağı kaldırdı ve kraliçenin kalbine sapladı. Daha sonra sapladığı bıçağı çıkardı ve oluk oluk kan akmaya başladı. Aynı bıçağı bu seferde karnına sapladığında ikisini de canice katletmişti. En sonunda onları orada yanlız bırakıp gitmişti. Açelya ise sabaha kadar annesinin başında gözyaşı döktü. Onu duyan kimse olmadı.

(Şimdi)

"Bitti mi?" Dedi kral ağlamaktan beter olan Açelya'ya. Sanki kızının yeterince acı çektiğini görmüyormuş gibi, dalga geçiyordu onunla. Açelya yerine ben cevap verdim. Sinirle bağırdım. "Bitmedi seni yavşak. Hiçbir şey bitmedi! Bir gün gelecek ve senden kraliçenin de Açelya'nın da intikamını alacağım ve o gün gelmeden hiç bir yere gitmeyeceğim!" Kral dik dik suratıma bakmakla yetindi. Ve nihayet konuşmayı akıl etti fakat bu söylediği Açelya'nın canını daha da yaktı. "Annen beni aldatmasaydı onu öldürmezdim." Dedi kendine bahane arıyormuş gibi. "O kendi ölümünü kendi yarattı." Açelya bayılacak gibi bakıyordu babasına. Babası ise ondan nefret ediyordu bunu görmek hiç de zor değildi.

"Atın bunları zindana. Çürüyüp gebersinler. Açelya'ya yemek vermeyeceksiniz. Babasına hesap sormaması gerektiğini öğrenecek!" Açelya çığlık attı. Bu çığlığı tüm bu olanların canını çok yaktığını anlatıyordu bize. Dayanamadığını söylüyordu. Kral Ronas ise bunu görmezden geliyordu.

(Zindan da 5. Gün)

"Yeter ulan artık. Çıkarın bizi şu siktiğimin yerinden. 5 gündür yanımda ki cesetle bakışıyorum çıkarın bizi!" Diye bağırdım sinirle. O kral denen herif hala nasıl burayı yönetebiliyordu bu yaşananlara rağmen? Ve evet gerçekten 5 gündür buradaydım. Yanımdaki üstünde sinekler uçuşan ceset, feci derecede kötü kokuyordu. Midem bulanıyordu. Açelya'nın durumu ise her zamankinden daha kötüydü. Ara sıra tekrar ağlıyor, ağladıktan sonra annem için güçlü olmam gerekiyor diyerek kalkıyordu. Bu döngünün içinde dönüyordu Açelya. Aren ise ortalıklarda görünmüyordu. Belki o kurtarır bizi diyordum fakat onu göremiyordum bile.

Dışarıdan sesler yükseldi. "Açın şunu" diye bağırdı. Aren'di bu. "Siktiğimin zindanının kapısını açacak, ablam ve Toprak'ı serbest bırakacaksınız!" Dediğinde Masal'ın isyanını duydum. Fakat o umurumda değildi.

"Prensiniz olarak emrediyorum. Aç kapıyı!" Kapı açıldı. Aren içeri girdi ve Açelya ile bizi çıkardı. Masal ise içeride kaldı. Biz Aren'in odasına doğru ilerlerken Masal bağırmaktan ve küfür etmekten başka bir sey yapmıyordu.

"Ben odama gideceğim!" Dedi Açelya Aren'e gülümseyerek. "Teşekkür ederim." Aren sadece gülümsedi. Açelya yanımızdan ayrıldıktan sonra Aren elimi tutarak "acele et. Sana bir süprizim var." Dedi bu kelimeleri kalbimin hıphızlı atmasına sebep olmuştu. Heyecandan kalbim fırlayacak gibi hissediyordum. "Ne süprizi?" Dedim gülümseyerek. Aren cevap vermeden hızlıca beni odasına götürdü ve cebinden bir kutu çıkardı. Kolye kutusuydu bu. "Bunu çok aradım ve buldum." Dedi kocaman gülümsemesiyle. Kutuyu heyecandan titreyen ellerimle elime aldım ve açtığımda ağzımı kapatmakta zorlandım. Aren buna karşılık gülümsedi. Kolyenin ortasında kırmızı bir kalp vardı. Kalbin üstünde minik bir istiridye vardı. Etrafı ise minik taşlarla süslenmişti. "Takayım mı?" Dedi çocuksu bir heyecanla. "Beğendin mi? Sana çok yakışacağını düşündüm." Açık olan ağzımı aralayıp konuştum. "Bu çok güzel"dediğimde kolyeyi takmak için arkama geçmişti fakat koridordan bir çığlık sesi yükseldi.

"Açelya!" Diye bağırdı hizmetli, Açelya hanım bıçaklanmış!"

Bölüm : 08.03.2025 05:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...