10. Bölüm

Düğün/ İkinci Yarı

Fâhte
faahte

"Bir insana dokunmadan hissetmek neymiş onunla öğrendim. Aşk güzel şeydi, o ise aşktan da güzeldi." -Ahmet Batman

 

 

Sorgulayan bir ifadeyle gözlerime baktı. "Bir deden olduğunu bilmiyordum." Dediğinde "Beni aradığını ben de bilmiyordum..." şok içindeydim, bir dedem vardı ve beni arıyordu. "Adam biz seni her zaman izliyoruz dedi." Dedim bunu söylerken sol elim kalbimin üzerindeydi. Bir şeyler oluyordu ve ben yetişemiyordum.

 

Emin olamamakla birlikte korkuyla gözlerimi önce salona ardından Eymen'e çevirdim. "Her şeyin arkasında o olabilir mi?"

 

"Hayır, o zaman seni korumazdı." Dedi.

 

Ben bir şey diyemezken omzumdan tutup kendine çekti, nefesimi vererek ona yaslandım.

 

"Kötü bir şey olduğu yok düğün bitince araştırırız. Fotoğraf video ne varsa alırız." Dedi beni rahatlatmak için. "İstersen şimdi çıkıp bakalım."

 

"Gerek yok zaten netice belli, beni görmek istiyormuş."

 

Sarılarak konuştuğumuz saniyeleri aştığımızda "Yorulmadın mı bu saçmalıktan." Dedim.

 

"Yorulmadım benim işim bu." Birbirimizi ayırdığımda boğazımı temizledim. "Gülay teyze bizi görmüş müdür?" Salona hızlıca göz atıp gülümsedi bana.

 

"Buraya bakıyor." Dedi.

 

"Ne diyeceğim?" Dedim.

 

"İçinden ne geliyorsa onu söylersin."

 

"Sen ne söylerdin?"

 

"Daha gece yarısı olmadı." Dedi ve elime uzanarak yürümeye başladık. Tekrar masaya dönünce Eyşan'ın masada olmadığını gördüm.

 

Yuvarlak masada yerlerimize oturduğumuzda Kerem abi yanıma yaklaştı. "Bir şey mi oldu?"

 

Hemen kafamı iki yana salladım. "Hayır olmadı."

 

"Siz öyle sanın. Herkesin önünde sarıldınız. Eyşan kalkıp gitti zaten."

 

"Abi." Dedim uyarı biçimde.

 

Eymen yuvarlak masada karşımda oturuyordu. Yanındaki kişiyle konuşuyordu ama konuşması arasında göz göze gelince gülümsedim, beni karşılıksız bırakmadığında yanağımı avuç içime yasladım.

 

"Her yer vıcık vıcık-"

 

Anında kafamı Kerem abiye çevirirken "Kerem abi seninle dans eden kız nerede?" Diye sordum.

 

"Tanımıyorum. Zaten çok konuşmadık, danstan sonra numarasını alacaktım ama gitti."

 

"Rana biz kız tarafından iki bekar olarak böyle oturamayız kalkmalıyız abim."

 

Şu dede mevzusuyla hemen hemen bozuk olan moralim daha çok bozulurken "Abi hiç canım istemiyor." Dedim

 

Biz böyle konuşurken Yeşim'in buraya yürüdüğünü gördüm. Ben ayağa kalkarken Yeşim masamıza oynaya oynaya geliyordu. Kalkıp sarıldım. "Çok güzelsin!"

 

"Siz daha güzelsiniz Avukat Hanım." Dedi ve Eymen'e baktı çok kısa.

 

"Eymen'in abisi burada. Birazdan uğrar." Dedi gülümseyerek ardından beni arkaya doğru çevirdi, dans pistinin hemen çaprazındaki masayı işaret etti sanırım "O masa tamamen Moran'lara ait, Eymen'in annesi, babası, abisi, Furkan'ınkiler orada, şu bordo takım ve bordo kravatlı kadın ve adam babanneleri ve dedesi." Yeşim'in ayaküstü anlattığı kişilere baktım, herkesi kafamda yerli yerine oturtmaya çalışırken Yeşim beni başka tarafa çekiştirmeye başladı.

 

Salon o kadar kalabalıktı ki sadece o an Yeşim'e açık salon tutmadığı için çok kızdım. Bu kalabalık arasında boğulduğumu hissettim.

 

"Yeşim." Dediğimde hemen kolundan çekiştirdim. "Ben biraz hava alayım." Yeşim neyim olduğunu sorgularken onu bırakarak salonun çıkışına ilerledim. Gerçekten telefonuma ihtiyacım vardı. Furkan'ı gördüğümde almayı unutmuştum. Kapıyı otel görevlisine açtırdıktan sonra yatağın üzerine bıraktığım çantamdan telefonumu çıkarttım. Ressler tam on iki kere aramıştı. Onu boş verip gelen mesaja baktım.

 

Açıkça belli olan bir numaradan konum gönderilmişti. Konum dedemin kaldığı huzurevinin konumuydu. Numaranın üstüne tıklayarak aradım.

 

İlk çalışta açıldı. "Daha erken ararsınız sandım." Dedi karşımda ses dans ettiğim kişinin sesiyle aynıydı.

 

"Bu kadar erken kaçmanızı beklemiyordum."

 

"Kaçmış olsaydım şu an konuşmazdık Rana Hanım."

 

"Dedem beni niye şimdi görmek istiyor? Sen niye şimdi karşıma çıktın?"

 

"Deden ile görüştükten sonra öğrenirsin. Bir süredir sizi izlediğimizi bil." Dedi.

 

"Ne zamandan beri? Yasemin sizden miydi?" Diye sordum.

 

"Evet. Hakkınızda haberler çıktıktan sonra araştırmaya başladım."

 

"Size nasıl güveneyim. Dedem beni bunca yıldır hiç görmek istemedi."

 

"Hayır Songül Hanım sizi yurtdışına götürünce deden bulamadı. Dediğim gibi dedeniz açıklamasını yapar. İyi eğlenceler."

 

Telefonu bırakıp yatağa oturdum. İçimdeki yaptıysa şüphesi benim elimi kolumu bağlamıştı. Yapsa nedeni neydi? Bunları düşünecek zaman değildi.

 

Daha fazla oyalanmadan odadan çıktım. Salona döner dönmez Mete amcayla göz göze gelince elini kaldırdı. Oynayan insanları zorlukla aşarak yanına gittim. "Bir yerinde durmuyorsun kızım." Dedi gülerek "Bu gece gidiyormuşsun."

 

Sesten dolayı duymak için biraz yanına eğildim.

 

"Bir sorun mu var?" Dedi.

 

"Yok, uçağım var."

 

Kısa bir an müzik kesildi. Biri eline mikrofonu alıp konuşmaya başladı.

 

"Dönüyor musun hemen? Niye bu kadar çabuk?"

 

"Mete amca iznim bu kadardı."

 

Kafasıyla beni onayladığında yan masadan biri Mete amcayla konuşmaya başladı.

 

Salon; gözümün alabildiğince insandı, kulağımın duyabildiğince de sesti. En yakın arkadaşım evleniyordu, tüm ailesi buradaydı bir gün evlenmek istediğimde ailem ve akrabalarımla on kişilik bir masayı bırak bir sandalyeyi bile doğru düzgün dolduramazdım. Yeşim adına çok mutluydum ama kendi adıma bir o kadar üzülüyordum buğulanan gözlerimi biriyle konuşan Mete amcadan çektiğimde öncelikli olarak yutkundum. Ben babama aşıktım ve o hiçbir zaman böyle bir anda, yanımda olmayacaktı tıpkı mezun olduğumda yanımda olamadığı gibi evlenirsem o zamanda olmayacaktı üstelik neden olmayacağının sebebi yirmi yıldır belirsizdi.

 

Çok yalnızdım, çok fazla yalnızdım. Ağlamamak için kendimi fazlasıya sıktığım saniyelerde esen rüzgarla kendime geldim üç ayrı kapının açıldığı büyük terasa geçtiğimde kimsenin olmaması benim için büyük bir şanstı. Serin hava bana değip geçerken niye daha önce çıkmadığıma kızdım. Elimi soğuk mermere dayadım.

 

Bana göre başarısız bir insandı; bir cinayeti çözememiştim çocukluğum öldürülmüştü resmen biri beni on yaşımda boğmuştu ama sebebini bilmiyordum bütün bunları ne için yaşıyorum bilmiyordum, yerini dolduramayacağım bir boşlukta git gide kayboluyordum. Başarısız bir insandım; aile kuramamıştım hayatımda iyi ki var dediğim işim ve Yeşim vardı gerçekten ben çok yalnız bir insandım.

 

Bugün burada son gecemdi ya buradan giderek yalnız kalmaya devam edecektim ya da dedemle tanışıp bir sandalyeyi dolduracaktım. Öncesinde var olmayan birinin yokluğu beni üzer miydi bilmiyordum tek bildiğim bugün buradan gidersem dedemin beni niye çağırdığını öğrenemezdim.

 

Songül Hanım demişti demek ki gerçeği bilmiyorlardı. Nefesimi seslice dışarıya bırakıp manzaraya baktım. Işıklar bile şu an benim için yetersizdi. Sırasıyla gözyaşlarımı sildim.

 

 

"Üşüdün mü?" Arkamdan gelen sesle irkilerek kendime geldim Eymen elleri pantolonunun cebinde pervaza yaslanmış duruyordu bu duruşuyla yeni gelmediğini anladım.

 

"Sürekli beni mi kovalayacaksın?" Dedim gülerek tamamen arkama dönmüştüm konuşurken sesim çatallaşmıştı bu yüzden kendimi tamamen göstermek istemedim ona.

 

"Bilmem kaçıyor muydun? Cevabını merak ettiğim sorum varken..." yanımdaki yerini aldığında bile dönüp bakmadım.

 

"Hayır, vermem gereken bir cevap varsa soracağım soru vardır." İçeride eğlenip gülen kalabalığa omzumun üzerinden baktım.

 

"Hava güzel." Biraz esiyordu ama bu tatlı bir esintiydi. "Düğün güzel geçiyor. Furkan kaçmadı. Bir sorun yok yani." Dedim tekrar ederek, tekrarlama amacım kendimi telkin etmekti.

 

Artık sona yaklaştığımızı hissettiğim için konuşmak istedim. Benden beklediği bir cevap vardı.

 

Ancak diyeceğim şeye daha karar vermemiştim ki? Arabada gelirken daha çok vaktim var diyordum ama şimdi hiç vaktim kalmamıştı. Eymen'e döndüğümde zaten bana baktığını gördüm. "Burada işim bitti." Bu kez sesimin titremesinden ya da gözlerimin dolu olmasından kızarıklığından korkmadım onları saklamadım.

 

Saçlarım esen rüzgârdan biraz uçuşuyordu ve çoğunlukla gözümün önüne geliyordu.

 

"Artık özgürsün." Diyerek aramızdaki mesafeyi tamamen kapattı ve uçuşan saçlarımı kulağımın arkasına yerleştirip usulca gülümsedi.

 

"Son günüm Eymen." Arkamı döndüm böylelikle eli havada kalmış oldu. "Son günüm ben gideceğim..." tekrarladım.

 

Ben konuşurken yanımdaki yerini aldı. "Saçların yakışmış."

 

"Yük oluyordu." Dedim alakasızca.

 

"Benim de içime yük olan bir şey var."

 

"Başıma dert açma. Sorunsuz gideceğim." Dedim ilk tanıştığımızda bana öyle demişti.

 

"Gerçekten gidiyorsun." Dedi tekrar emin olmak ister gibi. Yavaşça kafamı salladım. 'Ama işlerimi halledip hemen döneceğim.' demek istiyordum. Demedim.

 

Neredeyse herkes öğrenmiş olsa da Eymen doğrudan gözlerimin içine bakarken yine söyleyememiştim.

 

Derin sayılabilecek bir nefes aldı Eymen, bunu yapmasına kaşlarımı çattım. "Belki sen beni her görüşünde pişman olacaksın..." dedi ardından. Ne yaptığını anlıyordum ama ben gidiyordum. "Eymen ben gidiyorum biz ne yapıyoruz?" serzenişimin altı tamamen doluydu. Cümleme hiç takılmadan devam etti. "Artık yüzümü bile görmek istemeyeceksin hatta en kötüsü." doğru cümleleri arar gibi bir saniye durup tekrar nefes aldı. "Bir daha karşılaşmayacağız ama ben bin kere düşündükten sonra bunu yapacağım ve hiç pişman olmayacağım." sol eli yanağımı bulunca gözlerimi kapattım.

 

Bir haftadır ara ara denk gelen daha önce kimse de duymadığım koku akın akın ciğerime dolarken ne yaptığımızın farkına vararak ikimizi ayırdığımda diyeceğim tek bir şey bile yoktu bu konuda. Gözlerim kapalıyken hissettiğimden çok, aldığım kokusu, ilk geldiğim güne dönmeme sebep oldu ve sonrasında olanlar aklımdan bir bir sırasıyla geçti.

 

Ben şu an kimseyi tehlikeye atamazdım. Mete amcanın da dediği gibi 'İstediğin zaman da' olmuyordu bu. İlk defa ailem öldüğünden beri birini bu kadar çok kaybetmekten korkuyordum hatta ilk defa hayatımda ilk defa yalnızlığım bu kadar azalmıştı.

 

Ne söyleyeceğimi bilmiyordum, tekrar konuşan Eymen oldu.

 

"Rana. Bir şey söyle."

 

Ağzımı araladım "Ben-" beklenti içinde yüzüme bakıyordu. Tepkimi ölçüyorsa oldukça şaşkındım ki konuşamamıştım bile. "Ben Yeşim'i inince arayacağım." belki de söylenmesi en saçma ve en yersiz cümleyi söyleyerek terastan neredeyse koşar adımlarla ayrıldım.

 

Yeşim'i bularak konuştum. "Uçak saatini yanlış görmüşüm ben dönünce seni ararım. Özür dilerim. Hemen her şeyi halledip döneceğim."

 

Yeşim'e tekrar sarılıp Kerem abiyi aradım ama sonra vakit kaybetmek istemediğim için hızlıca odaya çıkıp eşyalarımı toparladım kalbim çok hızlı atıyordu midem bulanıyordu ben az önce var olan son ihtimali de yok etmiştim. Üzerimi bile değiştirmeden otelden ayrıldım otoparkta arabamı ararken geri dönerek arkamda kalan otele baktım. Bir an niye kaçtığımı düşündüm, çok değil biraz önce yalnızlıktan inlerken bunu neden yaptığımı kendime sordum, neden, diye düşündüm.

 

Arabanın önüne gelince durdum. Elim kapıyı açmak için gitmişti fakat açamamıştım geri dönmek istiyordum ama bir kere arkamı dönmüştüm kararımı vermiştim. Bir elim arabanın kapısında kafam otele dönük ne yapacağını bilmeden olayın şokuyla ne yapacağımı bilmeden durdum.

 

Bir mucizeye ihtiyacım vardı tek bir mucizeye ihtiyacım vardı bugün buradan gitmemek için bir şeye ihtiyacım vardı. Cesarete ihtiyacım vardı belki çokça umuda...

 

 

Bölüm : 25.01.2025 02:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...