
“Leyla Moran kendine bir marka yaratırken, çocukluğum babaannemin evinde geçerken, büyürken... şu anki yalnızlığımı hayatımın hiçbir zamanında yaşamadım.”
Sigarayı içime çektikten sonra tekrar babama döndüm. “Bunu duymak istiyorsan eğer.” dedim.
“Her şeyi anlat,” dedi ve kafasını salladı. “Öfkeyle yanında olan insanlara saldıracağına bana anlat.”
“Saldırmıyorum!” derken bile sesim yüksek ve sert çıkmıştı.
"Huzurum vardı. Her şeye rağmen.” Dedim sesim isyan eder gibi çıkıyordu ama Rana’ya değildi. “Dört dörtlük bir evlilik değil ama geçer diye düşünüyordum. Bu mahkeme bittikten sonra hallederiz her şeyi aşarız diye düşünüyordum. Baba sevgi hiçbir şeyi halletmiyormuş.” Dediğimde sona doğru sesim titredi.
“Eymen yerine sen geç öl deseler öleceğim bir sevgi ama üç gün oldu.”
Babam başını eğdi. Sigaranın ucunu yere çevirdi, külünü silkeledi ama söyleyecek bir şey bulamadı. Onun suskunluğu daha da öfkelendirdi beni.
"Ne o evde ne öbüründe. Sadece kendime ait olmadığımı biliyordum. Hep bir yere bırakıldım, hep bir şey eksikti... ama geçti sanmıştım. Rana’yla bunu aştım sanıyordum.”
Bir nefes daha çektim sigaradan. Gözüm yanıyordu, o yüzden başka tarafa baktım.
“Sadece bir suçlu arıyorum. Bunu da merak ediyorsan…” dönüp baktım, tekrar babam başını kaldırdı, yüzüme baktı.
“Üç gündür herkese delirmiş gibi sataşıyorum. Biz neden bunu yaşıyoruz?”
Başımı ellerimin arasına aldım, saçlarımın kökleri acıyana kadar sıktım. “Şimdi... uyanmazsa? Ben ne yapacağım?”
“Karım ölüyor, hiçbir şey yapamıyorum.”
Bu sözler ağzımdan çıkarken sadece ciğerimdeki dumanı değil, yılların öfkesini, çaresizliğini de dışarı verdim. Sesim kırıldı, ama toparlamadım. Artık güçlü görünmeye çalışacak hâlim kalmamıştı.
“Eymen...” diye başladı, sesi hafifçe titriyordu ama içinde bir şeyleri kabul etmek zorunda kalmış gibiydi. “Ne söylersem söyleyeyim, sana bir faydam olmaz artık, oğlum. Hayat bazen böyle, biz elimizden geleni yaparız ama hayat devam ediyor, geçmeyecek olsa üç gün geçmezdi. Biz devam etmek zorundayız. Uyanmazsa da o ne olursa olsun, sen yaşamak zorundasın.”
Ayağa kalktım aniden, babamın biten cümlesini duymadan.
“Kimseyi kaybetmediğin için böyle diyorsun, baba...” dedim, sesim titreyerek yükselirken. “Aylardır Rana’ya bunu yaptım. Küçümsediğin için söylemediğini biliyorum. Kimseyi kaybetmediğin için yapıyorsun ama yapma …”
Babamın yüzü dondu, gözlerini kaçırdı. “Anlıyorum.”
“Baba, anlayamazsın...” dedim, kelimeler boğazımda düğümlenirken, “Anlaman mümkün değil biz kimseyi kaybetmemişiz, sana kendi ailemi kaybetmek üzere olduğumu söylüyorum anlaman mümkün değil. Biz kimseyi kaybetmedik baba… otuzlarımın başındayım şükürler olsun babaannem dedem elden ayaktan düşmeden yaşıyorlar,”
O anda, babamın yüzüne bakmadan arkamı döndüm. “Allah hepinize uzun ömürler versin.” Girişe doğru yürüdüm, ayaklarım ağır olsa da gitmem gerekiyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 5.87k Okunma |
1.07k Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |