
Hoşgeldunuz daaa!! Nasilsunuz? Eyice misinuz? Hadi da geçun bölüme!
Bölümde birazcık ters şeyler var, birazcık sövecek, birazcık sinirlenecek kısımlar var.
Hadi unutmadan oy verin. Sonra da yorumları yapın. Öptüm bye 🗿
***
Bugün bizim günümüzdü, öğrenecek ve bulacaktık. Dibe atacak ya da kıyıya vuracaktık. Belki de denizin uçsuz bucaksız derinliklerinden hiç buluşmamak üzere yok alacaktık.
Ay'ın, Güneş'e uzak olduğu kadar uzak, ama görünecek kadar yakındık.
Hislerimiz dumandı, hislerimiz yabandı. Hislerimiz yok olacaktı, hislerimiz kaybolma riski ile yanıyordu. Hisler eğer kaybolduysa bulunurdu ama eğer yok olduysa tekrar oluşması için uzunca bir süre gerekirdi.
Bedenlerimiz yanıp tutuşsa da beyinlerimiz buna engeldi. Mantık ile kalbin savaşını, bu zamanda mantık kazanırdı. Bir şey eğer size mantıklı geliyorsa yaparsınız, gelmiyorsa kalbinize sorarsınız. Kalp onaylarsa yaparsınız.
Mantık ve kalp aynı anda var olmadığı gibi aynı anda da yok olmazdı.
Korel'in istediği üzere hazırlanmıştım, o da benim gibi hazırdı. Yine haber ajansları ve muhabirleri etrafımızı saracak, yine bin bir türlü şeyler ile aralarından çıkacaktık. Olsun, bu da olsun. Sonuçta yalan da olsa evli bir çifttik. Magazinlerde iki gündür dönüp dolaşan evlilik teklifi görüntülerimiz vardı.
İnsanların bizleri görüntülemek istemeleri çok alışa gelinmiş bir şeydi. Hele ki bide ünlü biriydi, her zengin adamın olduğu şirket ve holdingleri vardı. Bu bile görüntülenmek için yeterli bir sebepti.
"Yine gelirler mi?" Dedim arabada yolculuğa başlamışken. Dikiz aynasından arkasına baktığında, sadece onun adamlarından oluşan arabalar vardı. En önde biz vardık ve arkamızda gelen üç araba vardı. "Bilemem, ama gelirler gibi."
Ofladım, çünkü görüntülenmek istemiyordum. Bide Korel ile o kadar yakın bir temasa geçerek, oradan ayrılmak hoş değildi. Her ne kadar normal görünse de. Her genç kızın hayali olan Korel Çağan Saygıner, benim için sadece iş icabı olarak kalacaktı.
Sonbahar olan gözleri gizliydi bugün, sabah saatlerinde göründü ve daha sonra kar kışa dönen yüzü ile onlarda uzaklara gitti.
Elime telefonumu aldım, yapacak tek şey yol bitene kadar bir şeyler ile oyalanmaktı. Korel sağa sola çok sık bakmaya başlamıştı, bu dikkatimden kaçmamıştı tabi. "Ne oluyor K.Ç.S?"
Bir U dönüşü aldı önce, daha sonra ise gözlüklerini çıkardı. Tedirginlik vardı gözlerinde. "Takip ediliyoruz."
"Tamam da yanımızda bir ton adam var. Biz varız bir şey olmaz." Rahatça dilimden ve ağzımdan dökülen kelimeler, onun aksini iddia eden cinstendi. "Tehlikeyi hiç bir zaman hafife alma Asil Demir. Öyle bir an gelir ki ebeninkini tersten görürsün."
Hahaha! Çok komik!
Bende gözlüğümü çıkardım, göğüs çatalıma yerleştirdim. "Kim peki? Seni bu kadar tedirgin eden?" Bana cevap vermeden önce, Hakan denen birini aradı. Tahminimce biz dün akşam tam sevişirken arayan Hakan'dı bu. "Bana bak piç, hemen bu takip eden herifi bulun. Ben gelene kadar güzelce ağırlayın. "
İşte benim mafya kocam! O ne ya öyle hanım hanımcık tavırlar. Hiç sevmem, ben sert severdim. Her alanda sert olacaksın erim! Ben istersem bir kediye dönecek, eğer istemezsem Aslan kalacaksın.
"Dert etme bir şeyleri, yanında Asil Demir var. Bir şey olmaz sana." Ona dönüp göz kırptığımda, gülünce ki gamzeleri ortaya çıktı. İçim erimedi değil, yaktın beni hain. Şuan normal kişiliklerimiz ile buluşup flört edebilirdik, tabi benim cazibeme ne kadar dayanırdı orası tartışılırdı.
"Çok inançlısın Asil, severim." Dediğinde yüzündeki gülümsemeden hiç bir şey kaybetmemişti. Elimi göğsüme koyduğumda, başımı önüme eğdim ve devam ettim. "Eyvallah kral." Bu sırada telefonu çaldı. Arayan piç Hakan'dı. Rehberine öyle kaydetmişti adamı.
"Söyle lan pezevenk." Dedi telefonu açarak. Hakan ise buna güldü önce. "Şimdi şöyle." Dedi ve kısa bir süre bekledi. "Ne Hako? Ne!?" Korel bağırmıştı bu sefer. "Korel'im şimdi adam tanıdık, ama dersen ki ne kadar tanıyoruz. Hiç denecek kadar az. Turan Engin bu."
Korel'im mu dedi o az önce? Hemde cilveli bir şekilde? Ben daha çok uğraşırdım bunlarla.
"Ağzını sikerim senin Hako! Korel desene lan. Yengen burda yanlış anlayacak." Yenge? Aa ben! Korel'e anlamsız bakışlar atıyordum, Korel ise bana bakarken susmam gerektiğini ima eden hareketler yapıyordu.
"Yengeye selamlar saygılar, Korel'im. Unutma ki ilk göz ağrım sensin, senden vazgeçmem. " Hakan denen bu adamla bir gün tenhada denk düşmemiz gerekecekti. Sondaki Korel'im kelimesini uzata uzata ve bastıra bastıra söylemişti, tam da Korel'in damarına basan cinsten.
"Detay ver amına koyayım." Dedi Korel sinirle. Bir yandan yolu takip ediyordu. Buna benim bir el atmam lazımdı. Kemerimi çözdüm ve Korel'in bana bakmasını sağlayarak, kucağına doğru yol almaya çalıştım. Gözleri irice açılmışken, anlamsız bakışlar atıyordu.
"Daha rahat konuş diye. Ben kontrol ederim. " Dedim kısık bir sesle kulağına doğru. Gözleri önce göğüs çatalıma kaysada kendini toparladı ve önce koltuğu biraz geriye çekti. Emniyet kemerini de çözdü ve sol eli ile direksiyonu kontrol ederken, sağ elini kucağına oturmam için indirdi.
Bir çırpıda oturmayı çok isterdim ama akan trafikte kaza yapmak istemezdik.
Hakan bir an Korel susunca konuştu tekrar. "Korel'im ne oldu?" Korel ağzında küfürler yuvarlarken. "Ananın." Dedi sonra da kendini tutarak devam etti. "Yok bir şey. Ne işi varmış bu Turan'ın?"
Ben Korel'in kucağına önce sol bacağımı, daha sonra ise sağ bacağımı attım. Artık tam olarak kucağında ve şoför koltuğunda idim.
"Bu kadar mı?" Dedi Korel Hakan'ı dinledikten sonra. "Bu kadar kurdum." Dedi Hakan ve telefonu kapattı. Anladığım kadarıyla Turan Engin eğlence istiyordu, ya da eğlencek bir şeyler arıyordu. Ama unuttuğu bizim ne eğlenecek, ne de eğlendirecek bir tipimiz vardı.
"Ben geri geçeyim o zaman. "Dedim haraketlenmişken. Korel ise elleriyle vücudumu gezinirken bu hâlinden memnun olan tavırlar sergiledi. "Kal böyle, birazdan ulaşıcaz zaten." Üzerinde oturduğum sertlik delirten cinstendi. "Eğer biraz daha hareket edersen gecenin devamını arabada getirmemiz gerekecek." Dedi elleri bacaklarıma inmişken.
Hareketlerim onu kışkırtmak için değildi, aksine yerimin rahat olmadığıydı. "Yerim rahat değil, sikin yerinde durmuyor çünkü."
Korel kulağımın dibinde erkeksi gür bir kahkaha atmıştı. "Çok komiksin. Beni güldüren insanları çok severim."
Yoldan dolayı ona bakamıyordum.
"Her sevdiğini sikmiyorsun ama değil mi?" Sesimde soru soran bir tavırdan ziyade dalga geçen bir tavır vardı.
"Sakın bana ilk öpücüğümü sana verdim deme, şuracıkta baygınlık geçiririm." Diye de devam ettim cevap vermesini engelledikten sonra. "Öyle oldu biraz." Dediğinde ben gülmemi nedense tutamamıştım. "Komik geldi sanırım."
"Bundan sonra sen benim namusumsun kral."
Tekrar güldüğünde, ben erkek tavırlar takınarak devam ettim. "Benim avradım bu kadar gülmez. Biraz ağır ol ." Kucağına otururken içime düşen gözlük gıdıklıyordu ve bunun acilen ordan çıkması lazımdı. "Avrad." Dedim Korel'e. "Korel de lütfen." Gülerek dediği için ciddi olduğunu düşünmüyordum zaten.
"Şu gözlüğü çıkarsana içimden, gıdıklıyor da." Başını omzundan göğüslerime doğru indirdi. Diğer eliyle de beni engellemeyecek şekilde gözlüğü çıkarmaya çalışıyordu. Şuan biri görse deli zannedebilirdi. "Buldum." Dedi gözlüğü tutarken, ve çıkarmak için elini göğüslerimden içeri daldırdı. Temastan ne kadar kaçınmak istemesem de bir şekilde temas oluyordu.
Resmen birbirimizi çekiyorduk.
Gözlüğü tekrardan elbisenin dekoltesine koydu. Bu sırada ulaşmıştık. Takip edildiğimiz bir an aklımızdan çıksa da. "Turan denen şerefsiz bir şey yapabilir. Sen şimdilik arabada dur." Uyarıcı ses tonu, beni ikna eden cinstendi. Başımı salladım ve yine kendi koltuğuma geçtim.
Arabadan inmeden önce ,önünde en az yirmi kişi olan adamları durdu. Hepsi ceketlerinin düğmelerini ilikliyorlardı.
Ben ise Korel Efendi'nin özel ricası üzerine arabada duracaktım. Bu yine sıkıcıydı, ama yapacak bir şey yoktu. Şu sıralar herkes beni çıtı pıtı, çok güzel, çok efendi ve çok nazik biri olarak bilmeliydi. Tabi ki de öyleydim!
Korel arabadan indiğinde, gözlüklerini tekrar sonbahar olan gözlerinin önüne taktı. Herkesin görmesini istemeyen bir tavrı vardı. Sanki sadece özel olarak gösterdiği kişi veya kişiler vardı. Adamları ile birlikte benim olduğum yerden ayrılıp, Turan denen herifin olduğu yere doğru ilerlemeye başladılar.
Ben de meraklı gözlerle onlardan tarafa doğru bakıyordum. Keşke bir de duyabilseydim. Ben onları gözetlerken, benim oturduğum koltuğun kapısı açıldı. Tanımadığım bir adam tarafından sürüklenmek suretiyle indirilmeye çalışılıyordum. Ani olarak gelişen bu şey ile, Turan'ın bir planı olduğunu anlamıştım.
Korel'i yanımdan uzaklaştıracak ve beni paket edecekti.
Atladığı olay ise, benim de Korel'den aşağı kalır bir yanın yoktu. Beni belimden tutan adama önce direğimle yanıt verdim. Dirseğim adamın yüzüne gelmişken, biraz geri sendeledi. Yıkılmaz kale misali tekrar bana yapıştı. Bağırsam sesim Korel'e ulaşmazdı, en iyisi önce kendimden uzaklaştırmak.
Arabanın kısıtlı bölgesinde olduğum için, adam rahat davranıyordu. Bu seferde yüzüne bir tekme attım. Ağzı yüzü kan içinde kalmışken. "Lan karı! İn aşağıya." Diye fısıldadı. Ben ise önce dalga geçer gibi güldüm. "İndirsene amına koyayım!" Daha da hırslı olarak bir kez daha arabaya yöneldi. Bu sefer de şoför koltuğundaydım.
İçeri girmeye çalışmışken yüzüne bu seferde bir yumruk attım. Biraz yalpalandı ama yine devrilmedi. Üzerime ani olarak atladığında artık bir şey yapamıyordum. Boğazıma o kadar sert yapıştı ki boğulmama ramak kalmıştı. Hemen aklıma gelen ile, önce bacaklarımla üzerimden atmaya çalıştım pici.
Daha sonra üzerimden tamamen attığımda, kornaya sertçe vurmaya başladım.
Ben görmesem de Korel ve adamları yüksek ihtimalle bunu çoktan fark etmiş olmalıydılar. Ben nefes nefese öksürürken, adam fırsat bu fırsat diyerek tekrar beni arabadan indirmeye çalışıyordu.
Ne kadar çırpınsamda öksürük ve nefes nefese olmamdan ötürü karşılık veremiyordum. Arabadan yaka paça indirildiğimde, bu sefer kollarımı da tutuyordu. Bacaklarımla tam bacak arasına vurduğumda refleks olarak beni bırakmıştı. Bu sırada geri geri giderken, hiç çarpmaması gereken birine çarpmıştı.
Korel'e...
Korel önce onu kendine çevirdi ve gülümseyerek yumruğu yüzüne indirdi.
Ben ise olduğum yerde duruyordum, çünkü az önce resmen boğulmuştum. Korel'in ne yaptığını izlemek şuan daha zevkliydi. Tabi bunu birde desteklemem lazımdı. "Helal sana kocam!" Heyacanla diyordum bunları. Korel ise bir an başını adamın yüzünden kaldırdı ve bana göz kırptı.
Bende hemen öpücük attım ve Korel adamın yüzüne tekrardan yoğunlaştı.
Ben ise bu sırada sıkılmıştım yine. "Korel hadi! Bitmedi mi?" Dediğimde Korel tekrardan başını kaldırdı. "Az kaldı canım, şimdi bitiriyor." Bana sesi normal çıkarken. Birden adama vurmaya başladı. "Eğer." Dedi ve vurdu. "Bir daha." Tekrar vurdu. "Seni ." Vurdu tekrar ama daha sert ve daha uzun. "Karımın yanında." Boğazına yapıştı bu sefer. "Görürsem."
Sesleri yükseliyordu her vurduktan sonra, ve daha da şiddetli vuruyordu.
"Ölümün kolay yoldan olmaz." Dedi ve son kez vurdu. Elleri kan içinde ve yara içindeydi. Beyaz gömleği de aynı şekilde kan olmuştu. "Hadi kocam! Tırnaklarımı yaptırıcaz daha!" Yerinde durmayan mızmız bir kız çocuğuydum şuan.
"Yavrum şuan ufacık bir işim var, rahat ol yaptırıcaz tırnaklarını." Dediğinde yanına yaklaşmıştım. "Hadi boşver sen bu denyoyu, seninkiler halletsin gerisini." Kolundan tutup kaldırdım. Hiç itiraz etmeden kalksa da son kez adamın karına tekme attı. Adam acı içinde kıvranıp duruyordu, bu sırada Korel kolunu omuzlarıma attı.
"Korkuttun kız, sana bir şey oldu zannettim. " Güldüğümde ben konuştum bu sefer. "Ben bu güne bu gün Asil Demir, bide kocam var tabi. Korel Çağan Saygıner. Sırtım yere gelmez."
"Diyorsun?" Dedi ve arabaya binmem için arabasının kapısını açtı tekrar. Bindikten sonra birde kemerimi taktı.
Dip dibeyken konuştum. "Diyorum, kocam." Sürekli olarak kocam diyordum ve bundan şikayetçi bir hali de yoktu. Hoşuna gidiyordu Paşa'nın.
"Hadi tırnaklarımı yaptıralım o zaman." Dedim sevinçle. Sanki az önce boğulan, kaçırılmak istenen ve öldürülme tehlikesi yaşayan başkasıydı. "Yaptıralım yavrum, sen yeter ki iste." Dediğinde yüzünde çapkın bir ifade vardı. Olduğumuz yerden başka bir yere gidecektik şimdi de. Ah ulan Turan, hep senin yüzünden. Şimdi oturmuş makyajım bile yapılıyordu.
"Ne diyordu Turan'cım?" Diye sordum merak ediyordum ve cevabını da kocamdan duymak çok hoş olurdu. "Ordan burdan, tehdit falan. Anlarsın sen, cici cici konuşuyorduk. Baktım karımın yanında bir oruspu çocuğu."
"Aaa bak sen! Ee?" Dedim ve elini vah vahlar gibi birbirine vurdum.Korel ciddi tavrını bir kenara bırakıp devam etti. "Yettim karım diyerek, geldim işte. " Dediğinde ben eriyip bitmiştim.
"Ya sen." Dedim bir çocuk edasıyla.
"Karını kötü adamlardan kurtarmaya mi geldin sen? He kocam?"
Miyavla desem miyavlayacak olan adamla çok mu samimi olmuştuk yoksa? Ah hayır! Kendine gel kızım, sen sadece iş içinsin. "Kocam deme huy yapayi." Ne! Korel'in Karadeniz şivesi ile dediği kelimeler beynimin her yerine kazınmıştı.
"Beyaz montum ile Trabzon'da Tahir Kaleli'mi bekleyeceğim. Ah kader inşallah denk getirir." Kravatını söktü tek eliyle, daha sonra arkaya doğru attı. "Tahir Kaleli bir hayal ürünüdür, Asil Demir." Ne demek? Benim kocama kurgusal mı demek istiyordu reel kocam? " Sen benim bebeğime kurgusal mı diyorsun?" Dedim ve bunda çok ciddi durmaya çalışıyordum.
Derin bir iç çekti. "Malesef öyle."
"Bana baksana sen! Sensin kurgusal. Benim Tahir'im gelip beni bulacak tamam mı? Hemde Ordu da." Sesim o kadar alaylı ve ve o kadar dalga amaçlıydı ki. Ben bile inanmıyordum.
"Bu dediğine sen bile inanmadın."
Bundan sonra sen görürsün Korel efendi. Kollarımı önümde birleştirdim ve bu benim sana küstüm deme şeklimdi. Korel ise önüne dönmüş arabayı sürerken, arada bana bakıp gülüyordu. Gülünce ortaya çıkan gamzeleri çok güzeldi. Bunu bilerek mi yapıyordu bilmiyorum ama sanki bilerekti.
Korel'in sonunda bizi ulaştırdığı yere geldik, mekan çok sade görünse de bir o kadar da güzeldi. Beyaz ve gold işlemeleri vardı, etrafta renk renk, çeşit çeşit, çiçekler vardı. Etrafta ise gelinlikler ve damatlıklar cirit atıyordu resmen. Bu kadar kalabalık bir gelinlikçi görmemiştim hiç. Öyle ki ben gelinlikçiye ilk defa geliyordum.
"Hemen alıp çıkalım, daha tırnaklarım var." Dediğimde ellerimi Korel'e doğru gösteriyordum. "Acelemiz yok seç beğen ve al." El ele girdiğimiz bu mekandan, ben gelinlikleri deneyeceğim için ayrılmıştık. Korel kendini boş bir koltuğa atıp bir kaç telefon görüşmesi yaptı. Her alanda görüntülenmek istiyordu ve haklıydı. Ne kadar ciddi ve ne kadar güzel görünsek o kadar iyiydi. Nerdeyse bir saat önce konuştuğu Hakan'ı tekrar aradı.
"Bana bak siktirme şimdi kendini de Korel'ini de! Düzgün konuşsana ulan!"
Hakan yine Korel'i kızdıracak şeyleri sıralıyordu ve bunu başlıyordu da. Öyle ki Korel az daha telefonu yere atıyordu. Sonra ise onu durduran neydi hiç bilmiyorum, vazgeçti ve dişlerinin arasından bir şeyler tısladı.
Ben düz saten bir gelinliği gözüme kestirmiştim, onu almalıydım. Yanımda dört dönen üç kadın vardı ve en yetkilisi yakasındaki karttan belli olan Beyza Hanım'a doğru döndüm.
"Beyza Hanım, bunun fiyatı nedir acaba?" Kadın önce gelinliği tanıttı ve daha sonrasında ise dudak uçuklatan bir fiyat söyledi. "Tamam alıyoruz." Dediğimde kadının gözleri irice açılmıştı. Madem ki o benim kocama kurgusal dedi, ben de ona böyle bir sürpriz yapsam hiç fena olmazdı.
Korel oturduğu yerden kalktı ve yanımıza geldi. "Bunu mu beğendin?" Diye sordu. Başımı salladım ve gülümsedim. "Dene o zaman bakalım." Dediğinde kadınlara başıyla da talimat veriyordu. Kadınlar artık korkudan mı yoksa gelinliğin pahalı olmasında mi hiç bilmem, etrafımda dört dönüyordu. Öyle ki birisinin dışarıdaki korumaları ve bizlerin fotoğraflarını çektiğini görmüştüm. Bunu Korel'e en uygun zamanda söylemeliydim.
"Hayatım, sen yardım eder misin giyinmem de? " Diye sorduğumda, Korel başını salladı sadece. Gelinliği Korel tutarken, ben önden kadını takip ediyordum.
Kabine Korel ile biz tek girdiğimizde, ben konuşmaya başladım. "Şu sarı saçları olan kız varya." Korel yüzüme anlamsızca bakarken devam ettim. "Bizi çekti hep, artık kime atacaksa."
Korel bu sefer anladığını vurgular gibi başını aşağıya ve yukarıya doğru salladı. "Bir şey olmaz, şimdi içerden çıkınca daha da samimi görünelim. Magazine satar yüksek ihtimal." Dediğinde ondan sonra ben devam ettim. "Peki öyle olsun."
Korel halen kabinde duruyordu, "Ee çıksana?" Dedim gelinliği bıraktığı yerden alırken. "Hani yardım edecektim? Şimdi çıkarsam olmaz."
Ağzından olumsuz nidalar çıkarıyordu, ve bunda çok ciddi idi. "Tamam et madem. Nasılsa bunu kesin alacağız."
Üzerimden elbisemi çıkardım ve Korel'de bu arada kendini duvara sırt üstü yaslamış, kolları önünde bağlı beni seyrediyordu. "Maymun mu oynuyor önünde? Arkanı dön." Dediğimde arkasını döndü hemen. İşte şu şekil korkacaksın. Yoksa dayağı yersin. Gelinliği üzerime geçirdiğimde, sadece arkasındaki ipleri bağlamak gerekiyordu. "Tamam giyindim. "
Korel önüne döndüğünde baştan aşağı süzdü beni. Dikkatle incelendikten sonra eliyle sanki yemek puanlıyormuş gibi hareketler yaptı.
"İplerini bir bağla, sonra alalım ve çıkalım." Tekrardan başını salladı ve ben bu sefer döndüm arkamı. "Şimdi." Dedi ipleri iki elinin arasına aldığında.
"Bunu giyecek ve horon mu tepeceksin?"
"Evet aynen öyle, kurgusal bey." Dedim ve bu tavrım çok netti. Kimse Tahir Kaleli'ye kurgusal diyemezdi. Hele ki onun gibi mafya birisi. Bide üstüne yalandan evcilik oynayacağımız Korel efendi hiç! Tekrardan kulağımın dibinde erkeksi bir kahkaha attı. İpleri birden o kadar sıkı çekti ki akciğerlerim ezilmiş olabilirdi. "Memnuniyetle eşim, seninle horon teperim."
"İstemez." Dedim zar zor nefes alırken. "Neden ama?" Dediğinde ipleri biraz daha çekti. "Ben Tahir'im ile tepececeğim. Sen benim yalandan kocamsın." Bu benim nefesimi gerçekten mi kesmek istiyordu? "Üzüldüm şimdi ama." Dedi ve ipleri biraz serbest bıraktı. "Hayırdır avrad? Senin değilim diye mi yoksa kuman var diye mi?"
Tekrar güldüğünde ipleri yeteri kadar serbest bıraktı, daha sonra hafifçe bağladı. Başladıktan sonra beni kendine çevirdi. "Sen hangisini uygun bulursan o."
"Çıkalım madem, daha yetişmemiz gereken sahte bir düğün var." Dedim ve ondan önce çıkmak için kabinin kapısına yeltendim. Beni tuttu ve geriye doğru çekti. "Öncelik benimdir, senin gelinliğini arkadan düzeltmek gerekir." Dedi ve önce kabinden o çıktı. Daha sonra ise ben. Çıktıktan sonra dediği gibi bir kaç hamle yaptı gelinliğe. Aman Yarabbi!
Daha sonra ise kabinden çıkıp, mekanın ortasındaki yuvarlak ve bir karış yükseklikteki yere çıktım. Tam karşımda bir ayna vardı ve bu aynadan kendimi çok net görebiliyordum.
Baş parmağımı, Korel'e doğru onaylar gibi gösterip durdum. Ayaklandı ve o kasaya doğru giderken. Ben üzerimden çıkardım hemen gelinliği. Yine giyindiğim çiçekli elbisem ile hazırdım. Korel'in üzerinde ise bu telaş ile unuttuğumuz kanlı gömleği vardı. Demek ki kadınlar birazcık korkmuştu.
"Hadi gidelim kocam." Dedik ve sesim cilve doluydu. Beyza Hanım, gelinliği hemen paket yapıp getirmişti bile arkamdan. Bu halime gülmek isterdim ama çok yanlış anlaşılabilirdim. Bu nedenle arabada gülebilirdim.
Paket gelinliğim ile arabaya yol alırken, "Kanlı gömleğini değiştir. Çok dikkat çekiyor." Dedim Korel'e. Beni etrafımda döndürüp kendine yasladığında, kolu omzumdaydı. "Emrin olur. Başka bir isteğin var mı?"
Düşündüm ve sanırım yoktu. "Yok."
Başını salladı ve tahminimce yine görüntüleniyorduk. Korel gülücükler saçarken ben ise biraz ciddi duruyordum.
"Şimdi önümüzü kesebilirler hazır ol." Diye uyardıktan iki dakika sonra yine sürüyle kamera ve muhabir ile karşı karşıya kalmıştık. Çokta az kalmıştı arabaya ama, neden ama neden?!
Hemen bir miktafon ile kadın girdi söze, "Korel Bey, söylentilere göre bir kavgaya karışmışsınız, doğru mu bu?"
Korel bana baktı önce ve cevabını benim vermemi istiyordu. "Saldırıya uğrayan eşini başka nasıl kurtarabilirdi peki?"
Kadın biraz geriye çekildi ve ondan sonda başka bir kadın sorusunu sordu. "Asil Hanım, sizlerin bir oyun uğruna evlendiğinizi öne süren iddialar var? Doğru mu?" Ya sabır ama! Nazikçe cevapla Asil, nazik ol. "Ah hayır, bizler çok göz önünde olmayarak geçiriyorduk ilişkimizi. Öyle ki zaten buraya taşınma kararı almıştık." Al sana kapak.
Kadında aradan çıktığında, şimdi sırada erkek bir muhabir vardı. "Asil Hanım." Dedi aradan çıkarak. "Sizlerin bir fotoğrafınızı da görmedik bu süre zarfında, o kadar mı gizliydi?" Gözlüğümü gözüme taktım önce ve Korel'e baktım. Kısa bir süre göz göze durduğumuzda cevap sırası Korel'e geçmişti. " Akşama düğün fotoğrafları ile onları da görürsünüz arkadaşlar. İyi günler."
Yine bu kalabalıktan çıkmak vardı ve çok uzun sürüyordu bu. Korumaları yine etten bir duvar ördü önümüzü ve çevremize. Bunlara bir kaç poz versek çok iyi olabilirdi. Korel'e hemen anlatıp harekete geçmeniz gerekiyordu. "Hemen öpüşelim. Peşimizi bıraksınlar." Korel kaşlarını çattı önce. "Benim için hava hoş, sonra her yerde bunu görürüz." Dedi ve korumaları önümüzden çıksınlar diye talimat verdi.
Korumalar önümüzden biraz olsun çıktığında, ben Korel'i tuttuğum gibi dudağına yapışmıştım. Kısa ama vahşi bir öpücüğü yakalayan yakalamıştır. Daha sonra ise onlar bunların şokunu yaşarken koşar adımlarla arabaya bindik. "Gömleğini değiştir kurgusal kocam."
Arkadan bir takım elbise vardı ve sanırım bunu giyecekti.
Pantolunu temizdi ama gömleği ve ceketi için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Gömleğini hızlıca üzerinden çıkardığında ben ondan tarafa bakmıyordum. "Çekinme bak bak. Her tarafım senin." Yok paşam olur mu? Senin gibi ele avucu sığmayan bir mafyayı ben ne yapayım? "Yok kurgusalım kalsın, ben kocamdan başkasına yan gözle bakmam. "
Gülüp başını sağa sola salladı, daha sonra ise gömleğini giyindi. Kirli olanı ise yine arkaya attı. Arka tarafı da kendi çöplüğü yapmıştı, bundan bir şikayeti de yoktu. Saat neredeyse üç idi. Yetişmemiz gereken bir düğün vardı ve ben daha hazır değildim.
"Korel bey, rahatsız etmek gibi olmasın ama hadi, geç kalacağız." Dedim ve bu sırada saçlarını elleriyle düzelten Korel, bana cevabını halen daha saçlarıyla ilgilenirken verdi. "Yetişiriz merak etme."
Hele bu geç kalalım o zaman görüşürüz.
Buraya yakın bir mekan da rezervasyonumuz varmış ve benim daha yeni haberim oluyordu. Saçlarım zaten kısa olduğu için pek bir model yapılmazdı. Sadece biraz makyaj yeterdi. Bunun için bile saatler harcayacak olmam beni deli ediyordu. Ben sabırsız bir insandım ve her işimin çabucak hallolmasını isterdim.
Korel ise benim aksime çok rahat, hiç umurunda olmayan biriydi.
On dakikalık mesafede olan kuaföre geldiğimizde, ben hemen indim ve koşar adımlarla mekana girdim. Böyle bir şeyde kuaför bulduğum için şükür etmeliydim. "Merhabalar Asil Demir." Dediğimde görevli kadın notların olduğu defterine baktı ve devam etti.
"Asil Demir Saygıner. Evet buyrun."
Buna çok aldırış etmedim ve hemen yönlendirilen bir koltuğa oturdum. Çok sade ama şık bir şeyler yeterdi ve artardı bile. "Sade ama şık bir şeyler olsun ve mümkünse çok çabuk olsun." Gülerek desem de ciddilik payım oldukça yüksekti. "Tabi efendim, isterseniz kahve tonlarını uygulayalım. Gözlerinizi ortaya çıkarır." Dedi kadın makyaj malzemelerini hazırlarken.
"Hiç fark etmez hanımefendi, yeter ki 1-2 saate hazır olayım." Dedim ve koltuğuma iyicene yaslandım. Başka bir kadında saçlarımla ilgilenecekti.
"Maşa olsun, arkadan duvağı takarken bir şeyler koyarsanız memnun olurum." Dediğimde kadın başını salladı ve o da işine başladı.
Benim artık sabit durmaktan her yanım ağrırken, makyajım nerdeyse bitmiş ve saçlarımda az kalmıştı. Saat nerdeyse akşam yediydi.
"Evet bitti, şimdi gelinliği de giyinin. Arkadaşlar size yardımcı olsunlar. Son olarak duvağı da takalım." Dedi makyajımı yapan kadın ve ben sadece tamam deyip yanlarından ayrıldım. Korel'in buraya bıraktığı gelinliğim ile arkada bulunan bir kabinde hızlıca giyindim ve dışarı çıktım.
Şimdi Korel'i bekleyecektim. İnşallah erken gelirdi, yoksa elimden çok çekerdi.
Ben bir kaç kez kuaförde tur almışken, gri bir takım elbise içinde, saçları ve sakalı yapılmış bir adet Korel Çağan Saygıner içeri girdi. Elinde ise benim düğün çiçeğim vardı. Hiç gerek olmayan bu çiçeği bekar birine tabi ki de bilerek verecektim. "Hazırım hadi çıkalım."
Tekrar tekrar bana bakarken, bir kez daha ikaz ettim. "Dünya'dan Korel'e! Hadi ama."
Çiçeği elime verdi önce, daha sonra ise alnımdan öperken fısıldadı. "Kameralar çekiyor biraz mutlu olsana." Haklıydı ben tamamen unutmuştum bunları. Gülümsedim, çiçeğimi kameraya doğru salladım ve kuaförden çıktık. El ele girmeye benim sayemde fırsat olmayan bu mekandan, el ele çıkıyorduk.
Korel'in başka bir arabası gelin arabasına dönmüştü resmen. Üzerinde yazılar olmasa da, plakasında evleniyoruz yazısı vardı sadece.
Arabaya rahatça oturdum. Yol boyu konuşmadık çünkü benim sabırsız tavırlarım yüzünden Korel en hızlı şekilde arabayı kullanıyordu. "Efendim ortak." Diye açtım çalan telefonumu. Arda'nın bile geç kaldığımızı anlaması beni mahvetmişti. "Hayır, gelmek üzereyiz oyala sen biraz. Gitmesinler bir yere."
Horon için ayarladığım dans ekibi gitmekten söz ediyorlardı ve bu hoş bir şey değildi.
"İşte geldik." Korel'in bunu demesiyle başımı gömdüğüm telefondan çıkardım ve arabadan hızlıca indim. Benimle aynı hızla inen Korel ile el ele koşturmaya başlamıştık. Düğün kırsal ve geniş bir alanda yapılıyor olsa da burası da çok özel bir firmanın yeriydi.
En son giriş müziği ile sakince bir yürüdük. "İşte karşınızda gelin ve damadımız Saygıner çifti!" Bunu diyen Arda idi. Bu da başka bir şok olmuştu bize, ya da sadece bana.
Tam ortadaki dans pistine geldiğimizde çalan ilk dans şarkısı ile kısa bir dans etmiştik. Yine tek bir kelime etmiş ve sadece buna odaklanmıştık. Her ne kadar Korel'in dans etmesine şaşırsam da, benden daha güzel dans etmesi çok güzel bir şeydi.
Danstan sonra misafirlerimizi selamladık. Daha sonra ise yerlerimize doğru yol alırken, ortaya karışık şarkılar çalıyordu. Korel'in iş dünyasından çoğu kişi sadece ellerinde biralar, masalarında oturuyorlardı. Buranın yerlileri ise tam gaz oynamaya devam ediyorlardı. En güzelini yapıyorlardı yani.
Birinin beni sağdan dürtmesiyle o yöne döndüm. Dürten Arda'ydı. "Birazdan horon için müzik çalacak. Hazır ol ortak."
"Tamam ." Dedim gülümseyerek ve Arda yanımdan ayrıldı. Dediği gibi iki üç şarkıdan sonra anons yapıyordu. "Şimdi karşınızda Karadenizli gelinimizin horon şovu!" Ve sahne Asil Demir'in olur... Yanımda üç kız vardı bu horon şov için.
Cimilli İbo'dan oyna parçası çalmaya başladı ve ben güneş gözlüğümü tekrar taktım. Kızlarla birlikte piste oynaya oynaya indiğimizde, Korel orda bir başına kalmıştı. Ama bilemediği onun ve Arda'nın da bu horonun içinde olacağıydı.
Arda'ya ıslık çaldım horonu tepmeye başlamışken. Allah'tan topuklu yerine düz tabanlı bir spor ayakkabı tercih etmiştim.
Arda mesajı almış gibiydi, Korel'i yerinden kaldırıldı ve onunda beraber yani başımda durdular. Ben, Korel ve Arda yan yana dizildik. Arda'nın eline ise ayarladığım üç kız dizildi. Gelmek isteyenler şimdilik dursunlar sahnede Asil Demir şov vardı.
Bir o yana bir bu yana yerimde hiç durmadan, hızlı hızlı devam ederken Korel'in kulağına doğru biraz yüksek sesle bağırdım. "Oyna uşak oyna! "
Korel halimden memnunumdu, ama Arda hiç değildi. Hem Korel ile beraber olduğu için hemde sanırım kızlardan biriyle el ele olduğu için. Yapacak bir şey yoktu ama, benim kocama olacak adam bir tek benim elimi tutabilirdi. İşte o kadar.
Horon son hızla devam ederken düğün alanına polisler gelmişlerdi.
Müzik kapanmışken, Korel öne atıldı.
"Buyrun memur bey?" İçlerinden elinde bir dosya olan adam bana baktı önce ve Korel'e dönerek cevap verdi.
Bu sırada bütün misafirler buz kesmiş gibiydi. Arda ise ne benim yanımda ne de Korel'in yanındaydı, ortamızda duruyordu ve bir o yana bir bu yana bakıp duruyordu.
"Sayın Asıl Demir Saygıner." Dedi ve bana doğru elinde kelepçeler ile geldi.
"Hakkınızda Turan Engin'i öldürme suçundan şikayet var. Bizimle karakola kadar geliyorsunuz."
***
Az önce nolduuuğğ?!
Ne diyorlar bunlar? Aaaa imdatlar olsuuuunnnn.
Saygıner dedi duydunuz değil miiii?
Eheheh bölümü heyecanlı yerinde asla ama asla bilerek kesmedim(!)
Hadi o zaman gelecek bölüme kadar hoş kalın, hoşçakalın 🌺
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |