18. Bölüm

9.BÖLÜM- GÜZEL GÖZLÜ ÇOCUK

Fatıma
fatimaay

 

 

 

 

 

 

Bir sonra ki bölüm içün oy sınırı 10 yorum sınırı 10 teşekkülerr

 

O değilde yeni bölümü tamamlamaya çalışıyorum ama bu bölüm bir de bensiz yapama çok güzel değil mi???

 

 

“Bu olamaz. Olamaz doğru değil ki?” Ondan uzaklaşmaya çalışsam da önümde duran koca cüssesi pek isteğim alnını bana sağlamadı.

“Neden olamaz Güneş? Bir nedeni bile yok bunu söylemenin.” Ay bana bunal geldi!

“Ay bir çekil!” Ellerimi göğüslerine koyup onu kendimden uzaklaştırdım. O hem söylediğimin hem de onu itmemden şaşkındı. Derin bir nefes aldım ve aramıza üç adımlık bir mesafe koydum. “Oh be!” Rahatlayarak söylediklerimden sonra o hala bana şaşkın şaşkın bakıyordu.

“Ne?!”

“İyi tamam Allah razı olsun kral başımızı dertten kurtardın falan ama derdin kaynağı seni buluyor farkındasın di mi?” O ise oflayarak baş parmağı ve işaret parmağına arasına aldığı burun kemerini sıktı. “Hiç oflama puflama!” Sinirle söylediklerim onunda sinirlenmesine sebep oldu.

“Sende hiç beni boşa suçlama. Gide gide o pezeneke mi gittin?” Derin bir iç çekerek gözleri kapalı parmak sallamaya başladı. Dişleri arasından, “Onu da bir elime geçireyim var ya...” dediğinde bu sefer ona bakıp parmak sallayan bendim.

“Sakın beni daha fazla rezil etmeyin!”

“Lan ben şirket sahibi rezil olmuşum, boka batmış durumdayım, sen ne diyorsun. Ne bencil bir şeysin ya!” Kaşlarımı kaldırıp ellerimi belime yerleştirdim. Beni mi küçümsedi o?

“Siz.” ona bir adım attım. “Beni mi...” bir adım daha, “Küçümsediniz?”

“Tövbe haşa ne haddime ki?” Göz devirdim.

“Değil zaten!”

“Funda için kusura bakma. Uzaklaştırmaya çalışıyorum ama sülük gibi yapıştı son bir yıldır ful tepemde!”

“Tabii, buldu esmer taş gibi adamı bırakır mı hiç!” O ise sesli gülünce dönüp alayla baktım.

“Birincisi benim hakkımda düşündüklerin hoşuma gitti, sende fena değilsin.” Göz kırptığında göz devirdim. “İkinci de o bulmadı. Kendisi üvey kardeşim yani zaten hep vardım.”

“Sizde çok istiyormuşsunuz hayatınızda belli ki!”

“Ya git işine!” Alayla söylediklerine sinirlendim. Tam arkamı döndüğüm sırada kolumdan tutup duvara tekrar yasladı.

“Bir de trip yiyorum suçlusun kızım.”

“onu bunu bırak da sen sorunlu musun dostum” yüzüme anlamayarak bakınca açıkladım.

“Duvar diyorum. Bir salda yüz yüze konuşalım ben niye gökyüzüne bakar gibi sana bakmak için başımı kaldırayım. Asıl bencil sensin sen!” Göz devirerek önümden çekildi.

“Dostummuş nereden dostun oluyorum senin ben?”

“Iy zaten ne olur sizin gibi dostum olmasın.” Kulağımı bir kez çekip duvara üç defa tıklattım. “Düşman başına rabbim!” Bu sefer göz deviren oydu.

“Neyse geç mutfağa bir kahve yapayım kendimize gelelim.” Mutfağa geçtiğimizde ben zıplayarak bar sandalyesi gibi olan sandalyeye oturdum o ise önce bu halime güldü.

“Ne içersin?”

Zıkkımın kökünü içerim sende içer misin! Gülüyor bide boyumuz bu aç da götüne gül!

“Milkshake yapsana?” Güldü.

“Neyli istersin?” Düşünmeden yanıtladım.

“Çilekli!” Söylerken çok yükselmiştim o ise bu halime yine güldü. Daha sonra karşımda ki sandalyeye oturdu.

“Evde yok. Ama sen istersen aldırırız. Sende o sırada yukarı çık üzerine rahat bir şeyler giy.”

“Tamamdır patron!” Yukarı çıktığımda hızla üzerime beyaz avokadolu saten, şortu kasıklarımın bir karış altında biten bir pijama takımı giydim. Ayaklarımda beyaz tavşanlı pantuflarımı giydikten sonra saçımı açtım tokamı bileğime takıp aşağıya indim. Ayazda oradaydı üstüne bedenine yapışan bir beyaz tişört altına da siyah eşofman giymişti. Hızla yanına gittiğimde kafamı eğdim ve gülümseyerek ona baktım.

“Hiç öyle tatlı tatlı bakma sana hala sinirim bozuk!” Kafamı geriye yatırıp sesli güldüm ve parmak uçlarımda yükseldik kaşlarımı kaldırıp göz kırpmaya başladım.

“Güzel gözlü beyefendi sanki bugün hiç kötü bir şey olmamış gibi devam edebilir miyiz?” Güldü.

Bar sandalyesine oturduğumda oda karşıma oturdu.

“Biliyor musun senin dışında biri daha bana Güzel gözlü diye seslenirdi. “ Bir sevdiği mi vardı ki? “Çocukken.”

“Bende zaten herkese öyle demem sizin dışınızda bende sadece birine güzel gözlü dedim.” Ekledim. “Çocukken.”

“Benim annem bildiğin üzere öz annem değil. Ve genelede gerçekten anne sevgisi görmeyerek büyüdüm ben. Teyzem vardı ama onunla da sık görüşemiyordum. Babamın desen pek umurunda değildim, onun işleri vardı. Annem öleli çok olmamıştı iki ay olmuştu tahminen ve babam karşıma geçip ben evleneceğim dedi. Hatırlarım bilirdim de o zamanlar annemle babamın zaten iyi bir ilişkisi yoktu ama... Anlarsın ya annemi bu kadar kolay silmesini hazzedememiştim. Ki çocuğum oldukça küçüğüm bütün bunları düşünürken. Karşı çıkamadım annemin mezarına gidip babam adına defalarca özür diledim anneme. Ama sanki o bana haber yollar gibi her seferinde omzuma bir güvercin konardı. Benim için annemin haberci güverciniydi o. Üvey annemin bir kızı vardı Funda. Babam ona o kadar iyiydi ki sanki ben üvey oğlu o öz kızıydı. Babam dört yıl Amerika’ya gitti. İşleri varmış, üvey annemin memleketindeydik o sıralar bir gün onların ailesiyle bir pikniğe gittik. Orada onu sinirlendirecek bir şey yapmıştım ama çok net hatırlamıyorum ne yaptığımı. Parka gittim ve orada bir taşa oturdum. Ellerim çenemde annemi düşünüyorum, sonra bir küçük kız oturdu yanıma küçük ama ne tatlı. Tanıştık, annemi sordu bana merak etmiş olmalı. Sonra bana bir söz verdi dedi ki bir gün evleniriz belki dedi. Bana Ayaz demiyordu güzel gözlü çocuk diyordu. Hatta gözlerin zeytin gibi zeytin sevmem ama gözlerini yiyesim geldi demişti. Demişti ki benim annem ikimizin de annesi olur ikimizi de çok sever. Ve ben o kızı bekledim çocuk aklımla. Bir gün tekrar karşına çıkacağım dedi bekledim çıkmasını ama o çıkmadı. Bekli de şuan yaşamıyor kim bilir. Adı da Güneşti tıpkı kopyan bu arada sende o kızı görüyorum.” Son cümlesini o gülerek söylerken bütün anlattıklarında nutkum tutulmuş bir vaziyette onu dinledim.

Nasıl yani.

Güzel gözlü çocuk?

“Nasıl yani, güzel gözlü çocuk... Sen?..” Dediğimde sesli güldü.

“Evet zeytin gözlü çocuk benim. Yoksa hala güzel bulmuyor musun gözlerimi?”

Büyük hayranlık içeren bakışlarım ondaydı.

“Hayır.” Dedim çok kısık bir sesle. “Hala çok güzeller.”

“Teşekkür ederim senin kehribarlarınla yarışamasa da...”

“Nasıl anladın?”

“Neyi?”

“Ben olduğumu.”

“Işıl sana gözlerin bal rengi dediğinde hayır gözlerim kehribar rengi dediğinde emin oldum ilk şüphem papatya aldığımda verdiğin tepkidendi.”

“Demek çocukluk aşkım sizdiniz.”

“Demek çocuklum aşkım sendin.” İkimizde güldük. Güzel gözlü beyefendi ve güzel gözlü çocuk aynı kişilermiş. Ve ben ikisini de sevmişim.

“Milkshake yapalım mı?” gülümsedi.

“Yapalım bakalım.” Ayağa kalktığımızda Ayaz telefonunu çıkardı ve birini arafı. Daha sonra kapıya gittiğimizde bir koruma elinde çilek poşetiyle bizr bakıyordu.

“Buyur abi.”

“Eyvallah koçum!” Poşeti alıp mutfağa ilerlerken resmen seke seke yürüyordum. O da elinde ki çilek poşetini sallayarak geliyordu.

“Ayaz bir şey diyim mi?”

“De bakalım.”

“Başından beridir aslında herkesi kaybetmemişim. Sen yani o hep güvendiğim güzel gözlü çocuğum yanımdaymış.” Omuzlarımdan tutup beni göğsüne çektiğinde arada ki mesafeyi koruyarak ona sarıldım.

“Çünkü ben en başından beridir ne minik güneşi ne de şimdi ki bu mükemmel güzellikte ki Güneş’i yalnız bırakmak istemedim.” Çenemi göğsüne koyup ona baktım.

“Şımartma başına çıkarım ha!” Dudağının bir tarafı kıvrılırken gözlerimiz kenetlenmişti.

“Baş üstüne!” gülerek ondan ayrıldım ve tezgaha geçtim. Bir kap çıkartıp çileklerin hepsini kaba döktüm. Kaba da suyla doldurup çilekleri ellerimle ovalamaya başladım. Ayaz ise ellerini göğsünde kavuşturmuş kalçasını tezgaha yaslamış beni izliyordu. Ben ise bir yandan şarkı mırıldanıyorum.

“Dün seni gördüm rüyamda

Arnavut kaldırımlı taş sokakta

Ah bir dili olsa da bir, konuşsa

Anlatırdı masumca seni bana.”

Çilekleri kaptan çıkartıp kesme tahtasına aldığımda Ayazda yanıma geçti.

“Öpsem bebek gözlerinden, çok ağlatırlar

Sarsam seni kollarımdan, bir gün alırlar

Sevsem seni doyasıya yıpratırlar

Bir sürü kuru gürültü, parçalar sevgimizi ey kader

Böyle mı olmalı solmalı sevgililer?” blendırı bulup malzemeleriyle birlikten blendıra sığdırmaya çalıştım çünkü nilkshake makünesi yoktu. İlkel yollarla milkshake yapıyorduk.

“Resmen ilkel yollarla milkshake yapıyoruz. Gerçi sen hiç bir şey yapmıyorsun, ben yapıyorum.”

“Ya tamam bende yaparım.” Ağzını tam kapatmadığım blendıra bastığında bağırmam için artık çok geçti.

“Ay dur.” Demeye kalmadan her yerimiz süt ve çilek oldu. Sinirim bozulduğu için hem de her ne kadar etraf pislense de komik bir durumda olduğumuz için güldüm sesli sesli. Gözlerimi ellerimi sildiğimde o hala aynı pozisyondaydı. Beyaz tişörtündeki pembe kocaman lekelerle komik görünüyordu. Gülme sesimle gözlerini açtı. Oda bana bakıp güldüğünde ben dayanamayıp daha sesli gülmeye başladım.

“Ya of bir git başımdan sen temizleyeceksin burayı. Ben temizlemem. Senin aptallığın.” Göz devirdi.

“O kaba sözler sana hiç yakışmıyor. Üstelik sende söyleseydin ağzı kapalı değil diye.”

“Ya sabahtan beri izliyorsun görmedin mi?” Yüksek sesli sormuştum sorumu.

“Hayır görmedim onu mu izliyordum sanki bana ne ondan!”

“Neyi izliyordun acaba o kadar dikkatli!”

“Seni.”

“Ya asıl sana ne benden!” Göz devirdiğinde ben de göz devirdim.

“Boş konuşma hadi şurayı toplamama yardım et.” Eline aldığı bezi yıkayıp sıktı. Tezgahı birlikte silip temizlediğimizde. Elimle alnımda ki teri silip ona döndüm.

“Milkshakelerimizi yarın içeriz artık bugün yeterince yorulduk.”

“Aynısını söyleyecektim.” Ye karşılık aldığım ona bakıp gülmeye başladım. Ben kısa olduğum için ondan daha çok pislenmiştim. Ona doğru yaklaştığımda ne yapacağımı anlamıştı. Ona sıkıca sarıldığımda bütün pisliğimi ona bulaştırdım. Kahkaha atarak ondan uzaklaştım. Kafasını eğip gövdesine baktığında o da güldü.

“Sanırım üzerimizi değiştirmemiz gerek.”

“Sanırım ama çok dikkatli bakmamız lazım. Yoksa anlaşılmıyor.”

“Kesinlikle dikkatli bakmadan üstümüzü değiştirmemiz gerektiğini nasıl anlayabiliriz ki!” Gülerek merdivenlere yöneldik. Odamın kapısından dönüp ona bıktığımda o da eli kapı kulpunda bana bakıyordu.

“İyi geceler güzel gözlü çocuk.”

“Sana da iyi geceler güzel gözlü minik” Minik ha, sevdim bunu!2

Odama geçtiğim sonrada hızla üzerimde kileri hızla çıkardım ve hızla duşa girdim. Banyodan çıktıktan sonra hızla üzerime victoria’s secretten pembe pijamalarımı giyip yattım. Ama kendimi rahat hissetmemem normal mi?

Yok mu şuralar şöyle Pazar?

Harbi yok mu ya?

Yatağa girip gözlerimi kapattığımda uyumam çok uzun sürmemişti.

“Sonunda beni fark ettin.” O parktaydım. O yine o kaldırımda elleri çenesinde bana bakıyordu

“Özür dilerim ama sen neden bana söylemedin ki?” Çocukça gülümsedi bana.

“Bul beni istedim. Ama sen bulamadın, artı k sen beni bulamayınca ben sana geldim.” Sonra durdu düşündü. “Ben senden hiç gitmedim ki Güneş.”

“Peki sen bana verdiğin sözü tutacak mısın Güneş?”

*”Ne sözü?” gülümsedi.

“Beni sonsuza kadar seveceğini söyledin benimle evleneceğini söyledin ya Güneş!”

“Seni hep seveceğim güzel gözlü çocuk!” her şey bir anda silikleşti.

Ayaz’ın Anlatımıyla

“Güzel gözlü beyefendi bana neden söylemediniz?”

“Sen bul istedim.”

“Ben seni unutmaya yüz tutmuştum ya seni unutsaydım?”

“Biz birbirimizi unutamayız Güneş.”

 

 

 

 

 

 

İkiniciyi düzenliyorum morelim düştü. İlkyazımda o kadar güzel anlatmışyım ki

FOOFOFFOOFFOOFOFOF

NEYSE

Gözrdüğünüz üzere hala çelişkiler var spoi vermeyeceğim. Burayawp kanalımın QRını bırkacağım gelmek isterseniz QR'ı google aratarak katılabilirsiniz Sizleri seviyoruuuum💖

     

 

 

 

 

 

       

 

 

 

 

 

Bölüm : 10.03.2025 22:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...