
Bölüm 13: İstanbul'un Hatıralarla Dansı ve Bebeklik Sırrının İlk İzleri
Ayşe, on bir yıl sonra yeniden soluduğu İstanbul havasında, hem bir yabancı hem de evine dönmüş bir gurbetçi gibi hissediyordu. Şehrin tanıdık silueti, Boğaz'ın o eşsiz manzarası ve her köşesinden yükselen yaşam enerjisi, Ayşe'nin kalbini hem bir nostaljiyle ısıtıyor hem de geleceğe dair belirsiz bir heyecanla dolduruyordu. Ancak bu dönüş, sadece duygusal bir yeniden birleşme değildi; aynı zamanda pratik zorluklarla dolu bir adaptasyon sürecini de beraberinde getiriyordu. Modernleşen ulaşım sistemleri, karmaşık bürokratik işlemler ve yıllar içinde değişen sosyal dinamikler, Ayşe için aşılması gereken engellerdi. Bir yandan avukatlık bürosunu kurma telaşıyla koştururken, diğer yandan da kayıp kızını bulma umuduyla yetimhanelerle ilgili araştırmalarını sürdürüyordu. Ancak aradan geçen onca yıl, izleri silmiş, kayıtları karıştırmış ve Ayşe'nin elinde neredeyse hiçbir somut ipucu bırakmamıştı. Umutsuzluğa kapıldığı anlar olsa da, içindeki o sönmeyen annelik ateşi, onu her seferinde yeniden ayağa kaldırıyor ve Lina'sını bulacağına dair inancını taze tutuyordu.
İstanbul'daki ilk haftalarında Ayşe, geçmişiyle beklenmedik şekillerde yüzleşmeye başladı. Bir gün, büro için yer bakarken, yıllar önce Ahmet'le el ele dolaştıkları o eski parka rastladı. Parkın girişindeki tanıdık demir kapı, Ayşe'nin zihninde o masum ve umut dolu günlerin görüntülerini canlandırdı. Gözleri dolu dolu parka girdi, o zamanlar oturdukları bankı aramaya başladı. Bankı bulduğunda, üzerinde yeni evli bir çiftin el ele oturduğunu gördü. O an, zamanın ne kadar hızlı geçtiğini ve hayatın nasıl devam ettiğini acı bir şekilde fark etti. Başka bir gün, kalabalık bir caddede yürürken, uzaktan Ahmet'e çok benzeyen birini gördü. Kalbi hızla çarpmaya başladı, adamın peşinden gitmek istedi ama sonra bunun sadece bir yanılgı olabileceğini düşünerek kendini durdurdu. Bu tür beklenmedik karşılaşmalar, Ayşe'nin geçmişiyle olan bağını canlı tutuyor, içindeki o kapanmamış yarayı sürekli kanatıyordu.
Lina ise lise hayatının karmaşık ve heyecanlı günlerini yaşarken, zihnini kurcalayan o gizemli fotoğrafın sırrını çözmek için ilk somut adımlarını atmaya karar vermişti. O soluk ve yıpranmış fotoğraf, Lina'nın kafasında sayısız soru işareti yaratmıştı. Fotoğraftaki genç Eda'nın kollarındaki bebek kimdi? Neden bebeğin yüzü kapatılmıştı? Ve bu sırrın kendi ailesiyle ne gibi bir bağlantısı olabilirdi? Bu soruların cevabını bulmak için Lina, en yakın arkadaşları Deniz ve Can'dan yardım istemeye karar verdi. Onlara o gizemli fotoğrafı gösterdi ve ailesiyle ilgili duyduğu tuhaf hisleri anlattı. Deniz, her zamanki pratik zekasıyla "Belki de eski bir akrabanızın falan fotoğrafıdır Lina. Annen saklamak istemiştir bir sebebi vardır," diyerek olayı basitleştirmeye çalışsa da, Can, Lina'nın hislerindeki o derinliği fark etmişti. "Bence bu işte bir gariplik var Lina. Annenin o fotoğraftaki hüzünlü ifadesi hiç normal değil," diyerek Lina'nın şüphelerini destekledi.
Üç arkadaş, birlikte bu gizemli fotoğrafın peşine düşmeye karar verdiler. İlk olarak, Lina'nın büyükannesinden (babasının annesi) bu konuda bir şeyler öğrenmeyi denediler. Lina, büyükannesini ziyaret etti ve sohbet sırasında o eski fotoğraftan bahsetti. Ancak büyükannesi, fotoğrafı görünce huzursuz olmuş ve konuyu geçiştirmeye çalışmıştı. "O eski bir fotoğraf Lina'cım. Hatırlamıyorum şimdi kim olduğunu. Takma kafana böyle şeyleri," diyerek Lina'nın sorularını cevapsız bırakmıştı. Bu kaçamak cevap, Lina'nın şüphelerini daha da artırmıştı. Neden büyükannesi bu konuda konuşmak istemiyordu?
Lina ve arkadaşları pes etmediler. Ailedeki eski fotoğraf albümlerini daha dikkatli incelemeye başladılar. Belki o bebeğe ait başka bir fotoğraf bulabilirlerdi. Günlerce süren araştırmalar sonunda, eski bir sandığın dibinde, o fotoğraftaki bebeğe çok benzeyen bir başka bulanık fotoğraf buldular. Bu fotoğrafta, bebek biraz daha büyümüş görünüyordu ve yanında genç bir adam vardı. Adamın yüzü net olmasa da, Lina o hüzünlü gözleri bir yerden hatırladığını düşündü. Fotoğrafın arkasında silik bir şekilde "Ahmet ve..." yazıyordu. Bu isim, Lina'nın zihninde bir şimşek çakmasına neden oldu. Acaba bu Ahmet, annesinin geçmişinden biri miydi? Ve bu bebeğin onunla bir ilgisi olabilir miydi?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |