
Bölüm 15: Bir Tesadüfün Fısıltısı, Yalanların Yükselen Çığlığı
Lina'nın zihninde yankılanan "Ahmet" ismi, genç kızın merakını ve şüphelerini adeta bir girdap gibi içine çekiyordu. Bu yabancı ama bir o kadar da tanıdık gelen isim, ailesinin geçmişine dair karanlık bir perdenin aralanmasına neden olabilirdi. İlk adımı, annesi Eda'nın eski eşyaları arasında bu isme dair herhangi bir ipucu bulmaktı. Annesi ve babasının yatak odasındaki eski bir sandık, Lina'nın umutlarını yeşerten ilk adres oldu. Sandığın tozlu rafları arasında kaybolmuş mektuplar, solmuş fotoğraflar ve unutulmuş hatıralar arasında Lina, aradığı cevaba ulaşmayı umuyordu.
Saatler süren dikkatli bir arayışın sonunda, sandığın en dibinde, kenarları yıpranmış, sararmış bir zarf buldu. Zarfın üzerinde titrek bir el yazısıyla "Ayşe'den Ahmet'e" yazıyordu. Lina'nın kalbi hızla çarpmaya başladı. Bu Ayşe kimdi? Annesiyle ne gibi bir bağlantısı olabilirdi? Ve bu Ahmet, o fotoğraftaki genç adam mıydı? Merakına yenik düşen Lina, dikkatlice zarfı açtı ve içindeki katlanmış mektubu titreyen elleriyle çıkardı.
Mektup, hüzünlü bir aşkın satırlarını taşıyordu. Ayşe adında genç bir kadının, Ahmet'e duyduğu derin sevgiyi, ayrılığın acısını ve umut dolu bekleyişini anlatan içten bir mektuptu. Mektubun satırları arasında Lina'nın dikkatini çeken bir ifade vardı: "Karnımda taşıdığım senin emanetinle, sensiz geçen her gün daha da zorlaşıyor Ahmet'im. Umarım bir gün geri döner ve bu küçük mucizeyi birlikte kollarımıza alırız." Lina'nın kanı dondu. Karnındaki bebek... Bu satırlar, o gizemli bebek fotoğrafıyla birleşince, Lina'nın zihninde korkunç bir şüphe filizlenmeye başladı. Acaba o bebek... kendisi miydi? Ve bu Ayşe... onun gerçek annesi miydi?
Şokun etkisiyle sendeledi. Gözleri dolu dolu mektubu tekrar okudu. Satırlar arasında Ayşe'nin çaresizliği, Ahmet'e duyduğu özlem ve bebeğine olan umut dolu sevgisi Lina'nın kalbine derinden dokundu. O an, Lina hayatıyla ilgili büyük bir sırrın eşiğinde olduğunu derinden hissetti. Titreyen elleriyle mektubu göğsüne bastırdı. Bu Ayşe'yi bulmalı, gerçeği öğrenmeliydi.
İstanbul'da ise Ayşe ve Elif, yetimhanenin eski kayıtlarına ulaşmak için yoğun bir çaba sarf ediyorlardı. Elif'in eski bağlantıları sayesinde, yıllar öncesine ait tozlu defterler ve sararmış dosyalar arasında umutla bir iz arıyorlardı. Günler süren titiz bir çalışmanın ardından, nihayet Ayşe'nin doğum yaptığı döneme ait bazı kayıtlara ulaştılar. Kayıtlarda, Ayşe adında genç bir annenin doğum yaptığı ve bebeğinin kısa bir süre sonra evlatlık verildiği yazıyordu. Ancak evlat edinen ailenin bilgileri gizli tutuluyordu. Ayşe'nin umutları bir anlığına kırılsa da, Elif'in "Pes etme Ayşe. Belki başka bir yolunu buluruz," sözleri ona yeniden güç verdi.
Tam o sırada, Elif'in eski bir yetimhane çalışanıyla yaptığı telefon görüşmesi, Ayşe için beklenmedik bir umut ışığı oldu. Çalışan, yıllar önce Eda adında zengin bir kadının yetimhaneye gelerek yeni doğmuş bir bebekle ilgilendiğini ve bebeği evlat edinmek istediğini hatırlıyordu. Ancak bu evlat edinme süreci, bazı şüpheli durumlar içeriyordu. Kayıtlar tam tutulmamış ve sanki bir şeyler gizleniyordu. Çalışan, Eda'nın bebeği almadan önce genç bir anneyle konuştuğunu da hatırlıyordu ama konuşmanın içeriğini tam olarak çıkaramıyordu.
Ayşe'nin kalbi umutla çarpmaya başladı. Eda... Bu isim ona hiç yabancı gelmiyordu. Hastanede baygın yattığı o gün, ona yardım eden şık giyimli kadının adı da Eda'ydı. Ve o kadın, bebeğini kaybettiğini söylemişti... O an, Ayşe'nin zihninde korkunç bir şüphe belirdi. Acaba Eda, onun bebeğini mi almıştı? O karanlık anlaşma... Gözleri dehşetle açıldı. Yıllardır aradığı kızına bu kadar yakın olmuşken, ondan habersiz yaşamış olması düşüncesi Ayşe'yi kahrediyordu.
Lina, elindeki mektubun etkisiyle ne yapacağını şaşırmış bir halde odasında volta atıyordu. O mektup, hayatıyla ilgili bildiği her şeyi alt üst etmişti. Eğer o bebek kendisiyse, o zaman Eda ve Burak onun gerçek ailesi değildi. Peki gerçek annesi Ayşe neredeydi? Ve o mektuptaki Ahmet kimdi? Bu soruların cevabını bulmak için Lina, ilk olarak annesi Eda'yla konuşmaya karar verdi. Belki Eda, ona gerçeği anlatırdı.
Akşam yemeği masasında gergin bir sessizlik hakimdi. Lina, cesaretini toplayarak annesine o mektubu sormaya karar verdi. "Anne," diye başladı titrek bir sesle, "senin eski eşyaların arasında Ayşe adında birinden gelen bir mektup buldum. Bu Ayşe kim?"
Eda'nın yüzü anında bembeyaz kesildi. Eliyle tuttuğu çatalı masaya düşürdü. Gözlerinde panik ve korku dolu bir ifade belirdi. "Ne... ne saçmalıyorsun Lina? Öyle biri yok. Sen yanlış görmüşsündür." Eda'nın bu ani ve sert tepkisi, Lina'nın şüphelerini daha da artırdı. Annesi neden bu kadar telaşlanmıştı? Neden gerçeği saklamaya çalışıyordu?
Lina, annesinin yalan söylediğini biliyordu. O mektup gerçekti ve annesinin geçmişiyle ilgili karanlık bir sırrı açığa çıkarıyordu. "Hayır anne," diye cevap verdi Lina kararlılıkla, "o mektup buradaydı. Ayşe adında biri Ahmet'e yazmış. Ve karnında bir bebek taşıdığını söylüyor."
Eda'nın gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Sesi titrek ve çaresizdi. "Lina... lütfen bu konuyu kapat. Bu seni ilgilendiren bir şey değil."
"Ama belki de ilgilendiriyor anne," diye karşılık verdi Lina, sesi artık öfkeyle titriyordu. "Belki de o bebek benim. Belki de siz benim gerçek ailem değilsiniz!"
O an, yemek masasında buz gibi bir sessizlik oldu. Burak ve Cem, şok olmuş bir şekilde Lina ve Eda'ya bakıyorlardı. Eda'nın yüzündeki o derin acı ve çaresizlik ifadesi, Lina'nın kalbini bir anlığına yumuşatsa da, gerçeği öğrenme arzusu daha güçlüydü.
Ayşe, Elif'in anlattıkları karşısında adeta nutku tutulmuştu. Eda... Bebeğini kaybettiğini söyleyen o kadın... Her şey bir anda anlam kazanıyordu. O karanlık anlaşma... Eda, Ayşe'nin çaresizliğini fırsat bilerek onun bebeğini çalmıştı. Yıllardır süren hasret, yerini öfke ve intikam arzusuna bırakıyordu. Kızına bu kadar yakın olmuşken, ondan habersiz yaşamış olması Ayşe'yi kahrediyordu. Ama artık gerçekleri biliyordu ve kızını geri almak için ne gerekiyorsa yapmaya kararlıydı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |