35. Bölüm

Gerçeğin Yüzü

Fatma keskin
fatmakeskin

 

“Beni yalnız bıraktın…” diye fısıldadı Alya. Sesi kırık döküktü; bir çocuğun annesini kaybettiğinde fısıldayacağı bir cümle gibi.

Bora cevap vermedi. Yalnızca onun saçlarına usulca dokundu. Sakin ama duygusuz bir dokunuştu bu; içinde ne vaat vardı ne açıklama. Alya o parmaklarda bir anlam aradı, bir özlem ya da pişmanlık… ama bulamadı. O yüzden kendini hafifçe geri çekti. Gözleri Bora’nınkine kilitlendi.

“Şimdi söyle,” dedi. “Nereye gittin?”

Bora gözlerini kaçırmadı, ama içinde kıpırdayan bir huzursuzluk vardı. Çenesini sıktı, sesi kuru ve kesik çıktı:

“Bazı şeyleri… düzeltmem gerekiyordu.”

Alya’nın kaşları çatıldı. “Benden daha mı önemliydi bu ‘şeyler’?”

Bora yine sustu. Gözleri, Alya’nın yüzünü değil, arkasındaki boşluğu izliyordu sanki.

“Her gün seni bekledim,” dedi Alya. “Her gece, cevapsız telefonlara baktım. Tunç bile bir şey söylemedi. Herkes sustu. Sen sadece gittin. Ve bir kelime bile etmedin. Söyle… hiç mi düşündün beni?”

Bora dudaklarını birbirine bastırdı. “Düşündüm.”

“Peki neyi düşündün?” diye sordu Alya, sesi yükselmeden ama içinde fırtınalarla. “Kafanın içinde ne döndü? Beni korumak mıydı derdin, yoksa benden kaçmak mı?”

“Koruyamazdım… eğer burada kalsaydım,” dedi Bora. Sesi hâlâ sakindi ama duygusuzdu. “Gitmem gerekiyordu. Gittim.”

Alya ona daha da yaklaştı. “Kimden? Neden? Uraz’dan mı? Babamdan mı? Kendi geçmişinden mi?”

Bora başını hafifçe yana çevirdi. “Hepsi değil belki… ama biri olabilir.”

Alya o an anladı: Bu adam, ona gerçekleri söylemeyecek. Söylemek istemiyor değildi yalnızca — sanki söylerse, onu da kendisiyle birlikte o karanlığa çekecekmiş gibi davranıyordu.

“Uraz’tan haberin var mı?” diye sordu Alya.

“Hayır,” dedi Bora, hemen.

Ama bu ‘hayır’da bir fazlalık vardı. Hemen gelen ama gereğinden hızlı, biraz da kesilmiş bir cevap. Alya bunu fark etti. Sessiz kaldı. Ardından sordu:

“Arya hâlâ onunla mı?”

Bora gözlerini kaçırdı. “Sanırım.”

“Sanırım?” dedi Alya, acıyla gülerek. “Senin gibi biri hiçbir şeyi ‘sanmaz’, Bora. Her şeyi bilirsin. Bilmediğin şeyi araştırırsın. Ama şimdi susuyorsun. Neden?”

Bora gözlerini yere indirdi. “Her şey zamanı geldiğinde…”

“Zamanı geldiğinde ne olacak? Uyanıp geçmişi mi anlayacağım? Yoksa biri ölecek de mi o zaman anlatacaksın?” dedi Alya, sesi titredi. “Babam hâlâ ortada yok. Yaşıyor mu, ölü mü, bilmiyorum. Sen biliyorsun ama susuyorsun.”

“Bazen… bilmek, daha fazla acı getirir,” dedi Bora, kısık bir sesle. Gözlerinde yine o gölge vardı. “Ve ben senin canını bir kez daha yakmak istemiyorum.”

Alya bu defa sustu. Birkaç adım geri çekildi. Gözleriyle onu delip geçer gibi baktı. “Sen sadece sustuğun için bile canımı yakıyorsun.”

Bora bir şey demedi. Hatta yerinden kıpırdamadı bile. Alya bu mesafeye artık alışıyordu. Bora’nın duvar gibi duruşuna, kelimelerden çok sessizliği seçmesine.

Yine de içindeki boşluk büyüyordu. Her cevapsız cümleyle biraz daha yalnızlaşıyordu.

“Yine de…” dedi, dudaklarını ısırarak. “Seni özledim.”

Bu cümle havada asılı kaldı. Bora bakmadı bile. Yalnızca derin bir nefes aldı. Sonra kısık bir sesle mırıldandı:

“Ben de seni.”

O an, Alya tüm kırgınlığına rağmen bir adım attı. Ona yaklaştı. “Benimle kalır mısın bu gece?”

Bora gözlerine baktı. Birkaç saniye boyunca hiçbir şey söylemedi. Sonra başını hafifçe salladı. “Kalırım.”

**

Yukarı çıktıklarında kelime yoktu aralarında. Sessizlik onları takip etti; ama bu sessizlik artık ihmalin değil, teslimiyetin sesiydi. Alya yatağın bir tarafına geçti. Bora, diğer tarafa. Aralarındaki boşluk birkaç karıştı ama o boşluk, binlerce cevapsız soruyla doluydu.

Alya başını onun omzuna yasladı. “Beni bir daha bırakma.”

Bora yanıt vermedi. Sadece kolunu omzuna doladı. Sessizce.

Alya gözlerini kapadı. Onun teni oradaydı, nefesi hissediliyordu… ama ruhu hâlâ uzak bir yerdeydi. Ve Alya artık bunu fark ediyordu.

O gece birlikte uyudular. Ama Alya, Bora’nın ellerini tuttuğunda bile, onun hâlâ çözülmemiş bir bilmece gibi durduğunu hissetti. Ve ilk kez, bu adamı sevmenin… bir tür yalnızlık olduğunu anladı.

Boradan… ( Beş Gün Önce)

Bora, arabasına bindiğinde gecenin soğukluğu yüzüne çarptı. Camı aralık bıraktı. Düşünceleri boğazını sıkıyordu; biraz serinlik değil, biraz nefes almaya ihtiyacı vardı. Motoru çalıştırdı ama yerinden kıpırdamadı. Direksiyona eğilip alnını yasladı. Gözleri, arkasında bıraktığı evin siluetine takıldı.

Alya…

Uraz’ın sakladığı her detay, yıllardır çözülemeyen boşluklara sızıyor, geçmişin gölgelerini keskinleştiriyordu. Alya’ya karşı duyduğu şey artık sadece bir sorumluluk ya da merhamet değildi. İçine yerleşmişti. Kalbini elinde tutan bir yabancı gibiydi. Ve o yabancının kim olduğunu hâlâ tam olarak bilmiyordu.

Telefonunu çıkardı. Uraz’ı aradı.

İlk çalmada açıldı.

“Konuşmamız gerek,” dedi Bora. Sesi soğuk ama içindeki öfke gizlenemezdi.

“Gece oldu, sabah—”

“Şimdi,” diye kesti Bora. “Babam hakkında. Alya hakkında. Ve Arya hakkında.”

Sessizlik.

Sonra Uraz’ın sesi geldi, tedirgin ama dirençsiz: “Evdeyim. Gel.”

Yarım saat sonra, Bora Uraz’ın evine girdi. Sert adımlarla yürüyordu. Salonun ortasında Uraz, kolları iki yana açık halde onu bekliyordu.

“Ne istiyorsun?” dedi Uraz. Ancak bu defa sesi alışıldık soğukkanlılığından uzaktı.

“Cevap,” dedi Bora, oturmadan. Gözleri keskin, sesi kılıç gibiydi. “Babam Alya’yı neden o adama verdi?”

Uraz’ın yüzü gerildi. Dudağının kenarı seğirdi.

“Bora—”

“NE ZAMANDIR BİLİYORSUN?” diye kesti Bora. Yumruğunu sehpanın kenarına indirdi. Cam bir vazo devrildi. Sessizlik, kırık cam sesiyle çatladı.

Uraz bir anlık refleksle geri çekildi, sonra gözlerini Bora’ya dikti. “Alya eve geldikten kısa süre sonra…”

“İkiz olduklarını da mı o zaman öğrendin?”

“Evet.”

Bora, birkaç saniye konuşamadı. Boğazındaki düğüm öfkeye dönüşüyordu. “Neden sustun? Neden bana hiçbir şey söylemedin?”

“Çünkü anlatırsam her şey darmadağın olurdu!” dedi Uraz, bu kez sesi yükselmişti. “O sırlar sadece onları değil, hepimizi yakardı. Geçmişimizi. Ailemizi. Babanı.”

“Babanın adı bile midemi bulandırıyor şu an. O kızı bir adama ‘borç karşılığı’ veren adamdan ne ailesi kalır, ne geçmişi!”

Uraz, başını eğdi. Yutkundu. “Doğru. Ama… o sadece kendini kurtarmaya çalışıyordu. Asaf’la yapılan anlaşma… başka bir yolu kalmamıştı.”

“Detayları istiyorum, Uraz,” dedi Bora. “Cevapları yuvarlama. Anlamam gereken şey neyse, açıkla.”

Uraz iç çekti. Gözlerini kaçırarak konuşmaya başladı:

“Baban yıllar önce büyük bir borcun altına girdi. Yeraltı dünyasından biriyle, Asaf’la… Alya’nın üvey babasıyla… Baban borcu ödeyemeyince, Asaf ondan bir ‘teminat’ istedi. Paranın birkaç ay sonra ödeneceğine dair söz verdi. Karşılığında… bir çocuk istedi. Kimsesiz, unutulmuş bir çocuk.”

Bora’nın gözleri irileşti. “Ve Alya…”

“Evet. Alya’nın öz babası zaten o adamla irtibattaydı. Kızın yük olduğunu düşünüyordu. Baban da araya girdi. Aracılık etti. Borçtan kurtulmanın tek yolunun bu olduğunu düşündü.”

“Yani babam… bir çocuğun hayatını sattı,” dedi Bora, sesi fısıltı kadar düşüktü ama içinde boğulmuş bir öfke vardı.

Uraz başını eğdi. “Baban pişman oldu. Ama çok geçti. Asaf, o çocuğu aldıktan sonra onu tamamen izole etti. Nereye gittiği, nasıl yaşadığı kimse tarafından bilinmiyordu.”

Bora dişlerini sıktı. “Pişmanlık, kirlenmiş elleri temizlemez.”

Bir süre sessizlik oldu. Sonra Bora tekrar sordu:

“Peki Arya? Onlar ikizdi. Neden ayrıldılar?”

Uraz bakışlarını kaçırdı. “O başka bir hikâye. Asaf sadece bir çocuk istiyordu. Aileleri zaten yetersizdi. Ama varlıklı, çocuksuz bir çift Arya’yı almak istedi. O süreçte biz de araya girdik. Arya, sessizce başka bir hayata karıştı. Ama Alya… o, başka bir cehenneme gitti.”

“Ve sen…,” dedi Bora yavaşça, “sen bütün bunlara sessiz kaldın.”

“Hayır. Sessiz kalmadım. Ama harekete geçmedim. Çünkü Arya mutlu görünüyordu. Alya ise kaybolmuştu. Yıllar boyunca izini bile süremedik,ki zaten Ozamanlar yaşımdan dolayı çok söz hakkım yoktu biliyorsun.Ve sonra… bir gün kapımızda belirdi.Dünya çok küçük böyle birşey olacağını ben bile tahmin edemezdim.”

Bora başını eğdi. Dudakları kenetlendi. “Bütün bu zaman boyunca birileri cehennemde yaşarken, siz burada huzur içinde oturdunuz…”

Uraz yanıt veremedi.

Bora bir adım geri çekildi. Derin, karanlık bir nefes aldı. “O kızı borca karşılık veren adam benim babamdı… Ama onu geri alacak adam da ben olacağım.”

Uraz başını kaldırdı, gözleri donuktu.

“Alya artık benim,” dedi Bora, “ve onu hiçbirinizin geçmişi tekrar kirletemeyecek.”

 

 

Bölüm : 19.06.2025 00:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...