6. Bölüm

Merdivenler

Fatma keskin
fatmakeskin

İçimde geçmeyen bir kırgınlık vardı. 23 yaşındaydım ama sanki hiç büyümemiştim. Yıllar geçse de içimdeki küçük kız çocuğu hâlâ susmamış, hâlâ umutla bir şeylerin değişmesini bekliyordu. Uzandığım yataktan kalkmakta zorlanıyordum; ne fiziksel bir yorgunluktu bu, ne de sadece uykusuzluk… Daha çok, ruhumun taşıdığı yükün bedenime ağırlık yapması gibiydi. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. Sanki kımıldarsam, içimde bir şeyler kırılacak gibiydi.

Bu his neydi gerçekten? Kaybetmişlik mi, kırgınlık mı, öfke mi? Belki hepsi, belki de hiçbiri… Aklım o kadar karışıktı ki, hangi duygunun beni esir aldığını bile çözemiyordum. Aynaya doğru ilerledim. Karşıma çıkan görüntüyle göz göze gelince içim daha da burkuldu. Solgun beyaz tenim, iyice zayıflamış bedenim ve yorgun gözlerim… Ne kadar da aciz, ne kadar da yabancıydım kendime. “Bu ben miyim gerçekten?” diye fısıldadım. Toparlanmam gerektiğinin farkındaydım ama neden elimi bile kaldıracak gücüm yoktu? Neden bu kadar yorgundum hayata karşı? İçimdeki ses usulca fısıldadı: “Çünkü hep yalnızdın.”

Tam o anda kapı aralandı, tanıdık bir ses yankılandı odada.

— “Alya, kızım, ne yapıyorsun?”

Melek Teyze’nin sesi… O ses, sanki geçmişimle bugünüm arasında bir köprü gibiydi. Annemi hatırlatıyordu. Hem sıcak hem de sarsıcıydı.

— “Hiç Melek Teyze, ben de şimdi gelecektim.”

— “Uraz Bey gitti, odasına gidelim. Her şeyin yerini göstereyim sana kızım.”

Başımı hafifçe salladım. Peşinden odadan çıktık ve birlikte Uraz Bey’in odasına doğru yürüdük. Melek Teyze bana neler yapılması gerektiğini anlatıyordu ama kelimeleri duymakta zorlanıyordum. Sanki her sözü suya yazılmış gibiydi, hemen silinip gidiyordu zihnimden.

— “Anladın mı kızım?”

— “Aa, evet evet, anladım. Hemen her şeyi hallederim.”

— “Emin misin kızım?”

Yalnızca başımı sallamakla yetindim. Melek Teyze’nin çıkmasıyla birlikte odada yalnız kaldım. Daha önce gördüğüm odayı bu kez daha farklı bir gözle incelemeye başladım. Hava sıcak olmasına rağmen odada tarif edilemez bir soğukluk vardı. Sanki duvarlara işlemişti bu soğukluk, insanın içine işleyen bir kasvet… Oda sadeydi ama aynı zamanda fazlasıyla düzenli. Ne bir fazlalık, ne bir eksiklik… Her şeyin belirli bir yeri vardı. Bu titizliğin, bu kontrollü düzenin ardında yatan karakteri merak ettim. Acaba Uraz Bey nasıl biriydi? Sadece soğuk ve mesafeli bir adam mıydı, yoksa bu sert kabuğun altında başka bir şey daha mı vardı?

Gözüm kitaplığa takıldı. Sırayla dizilmiş kitaplar, neredeyse milimetrik hizalanmış gibiydi. Disiplinli bir adam olduğu kesindi. Belki de bu yüzden insanlar ona saygı duyuyordu. Ama sevgi? O farklıydı.

Kafamı toplamak için derin bir nefes aldım. Keşke Melek Teyze’yi dikkatle dinleseydim diye iç geçirdim. Ama artık geriye dönemezdim. En iyisi her yeri dikkatlice temizlemekti. Temizlik odasına gidip gerekli malzemeleri aldım ve işe koyuldum. Çarşafları değiştirdim, her yeri tek tek sildim. Toz, en ufak bir iz bile kalmasın istiyordum. Sanki odayı temizlemekle birlikte içimdeki ağırlığı da biraz olsun azaltabilecektim.

Saatler geçmişti. Her şeyin yerli yerinde olduğundan emin olunca derin bir nefes aldım. Sonra kovayı alıp yerine koydum ve mutfağa doğru ilerledim. Melek Teyze mutfağın köşesinde bir şeylerle uğraşıyordu.

— “Melek Teyze, işim bitti.”

— “Ha, aferin kızım.”

Tam o sırada mutfağın kapısı aniden açıldı. Beklenmedik bir ses yankılandı:

— “Melek sultannnn, ben geldim!”

Ses o kadar ani ve yüksek gelmişti ki irkildim. Hemen arkamı döndüm. Kapının eşiğinde, yüzünde muzur bir gülümsemeyle bir adam duruyordu. Gözleri gözlerime takıldığında hafifçe kaşlarımı çattım, “ne bağırıyorsun?” dercesine. Ama o gülümsemeye devam etti.

— “Aa pardon, seni yalnız sanmıştım Meleğim. Bu arada ben Arda, Uraz Bey’in kuzeniyim. Kusura bakma.”

Sadece başımı salladım ve hafif bir tebessümle yetindim. Fazla konuşmayı sevmeyen biri olduğum için onun enerjisine yetişmem mümkün değildi zaten.

— “Hoş geldin yaramaz çocuk.”

— “Sultanım, az bir işim var, sonra uğrarım yine yanına.”

Melek Teyze hafifçe gülümsedi. Uzun süredir bu ailenin yanında olduğu belliydi. Belki de onların arasında tek gerçekten sevecen olan oydu. Uraz Bey bile ona oldukça saygılı davranıyordu. Bu evin kalbi Melek Teyze’ydi belki de.

Kafamdaki soruları susturup yeniden işe odaklandım.

— “Kızım, ilk olarak mercimek çorbası yapmayla başlayalım. Uraz oğlum çok sever.”

— “Ben yaparım Melek Teyze, hem çok da güzel yaparım!”

— “Tamam güzel kızım, hadi yap bakalım.”

Mutfağa yayılan mercimek kokusu içimi ısıttı. Bu çorba çocukluğumun en sıcak anılarını taşıyordu. Yaparken annem geldi aklıma, bana ilk bu yemeği öğretmişti. Belki de bu yüzden elim bu yemeğe alışkındı, kalbim de öyle…

Mutfaktaki işler bitince Melek Teyze, Uraz Bey gelene kadar serbest olduğumu söyledi. Odama çıkıp tek kitabımı aldım. Sayfalarına neredeyse ezbere bildiğim hikâyeler yazılıydı. Ama yine de her okuyuşumda başka bir duyguyla karşılaşıyordum. Bahçeye çıktım ve hamağa oturdum. Hafif esen rüzgâr saçlarımı dalgalandırırken ben kitabın sonlarına doğru ilerledim. Bu kitapta çok fazla acı vardı ve hissediyordum, mutlu sonla bitmeyecekti. Tıpkı benim hayatım gibi…

Bazı kitaplar insanın içini değil, ruhunu yakardı. Bu da onlardandı. Sayfalar arasında kaybolurken, geçmişte sakladığım tüm acılar birer birer zihnimin köşesinden çıkıp yanıma oturdu. Babam… Onun kitaplara olan nefretini hatırladım. “Boş şeylere para harcıyorsun,” dediği günleri. Ama ben o evin içinde hiç var olamamıştım ki… Kendime kitaplarda bir hayat kurmuştum, başka çarem yoktu. Gerçek dünya beni yok saymıştı.

Gözlerim doldu. Kitabın son cümlesi içime kazındı:

“Diyorsun ki gözyaşların faydasız… Seni zaten hiç sevmedim ki.”

Kalbim sıkıştı. Boğazım düğümlendi. “Sevgi…” dedim kendi kendime. Hiç tattığım bir duygu değildi. Kitaplardan bildiğim, ama gerçekte hiç yaşamadığım bir kelimeydi o. Ayaklarımı yere bastım ve kalkmaya yeltendim. Gözlerimi silip toparlandım. Uraz Bey’in geliş saati yaklaşmıştı, Melek Teyze’ye gitmeliydim. Ama ayağa kalkmamla birlikte bir anda başım döndü, gözlerim karardı ve istemsizce tekrar oturdum.

Tam o sırada karşımdan bir gölge yaklaştı. Başımı kaldırdığımda karşımda onu gördüm… Uraz Bey.

 

Bölüm : 18.09.2024 23:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...