
Alya’dan…
Gece, perdenin ardında kıpırtısızdı. Saat ilerledikçe odadaki karanlık daha koyu, daha bastırıcı bir hâl aldı. Işıklar kapalıydı ama dışarıdaki sokak lambasının soluk sarısı, pencere camından içeri sızıyor ve duvara kederli bir gölge çiziyordu. Alya, yatağında doğrulmuş oturuyordu. Battaniye dizlerine kadar çekilmişti ama üşüyordu yine de. Soğuk içeriden geliyordu artık. Tunç’un sözleri zihninde dönüp duruyordu ama en çok kendi cümlesi çınlıyordu kulaklarında: “Koruyamadın.” Bunu söylerken bile kendi kalbini kesmişti Alya. Ama başka türlüsünü de diyemezdi. Tunç’un sessizliği, onun kadar yaralamıştı onu. Güvendiği, sırtını dayadığı tek insanın da bu kadar zamandır bir şeyleri bildiğini anlamak… yalnızlıkla ilgili düşüncelerini başka bir boyuta taşımıştı. Sessiz kalmak, bir seçimse, Tunç da seçmişti. Ve Alya şimdi, o sessizliklerin ardında başka hangi gerçeklerin saklandığını bilmiyordu ama bu kısa zamanda Tunça gerçekten güvenmişti , çünkü Tunç hep Alyayı kormuş gözetlemişti.Evet belki görevi olabilirdi ama görev dahi olsa ona karşı bir güven çoktan yeşermişti.
Yatağın kenarına eğildi. Parmak uçlarıyla yere eğilmiş telefonunu aldı. Ekran hâlâ karanlıktı, ama onun içinde fırtına vardı. O adamın sesi… aklından gitmiyordu. Sanki boğazına dolanmış, soluğunu tutmuş gibiydi. Gözlerini kapattı. Ses tekrar çaldı içinde: “Sen bir borcun teminatıydın. Hâlâ öylesin.” Bir cümle, bir hayatı nasıl bu kadar değiştirebilir? Bir kelime, bir kadını nasıl yerle bir edebilir?
Alya ayağa kalktı. Dizleri titredi ama bu kez yere yığılmadı. İçindeki boşlukla birlikte hareket etti. Salona doğru yürürken her adımı, kendine karşı atılmış bir isyan gibiydi. Sessizce Tunç’un oturduğu odaya yaklaştı. Tunç hâlâ koltukta oturuyordu. Başını öne eğmiş, elleriyle yüzünü kapatmıştı. İçinde bir çöküş vardı onun da. Ama Alya’nın ayak seslerini duyunca başını kaldırdı. Göz göze geldiler.
“Gitmem gerek,” dedi Alya.
Tunç hemen doğruldu. “Nereye?”
Alya’nın sesi kararlıydı. “Kim olduğumu öğrenmeye.”
Tunç bir adım attı. “Alya, bu… tek başına yapacağın bir şey değil.”
Alya’nın gözlerinde o eski, suskun ama inatçı parıltı vardı. “Tek başıma geldim buraya. Belki… öyle de gitmeliyim.”
Tunç ona yaklaşmak istedi ama Alya geri çekildi. “Lütfen,” dedi. “Bu kez bana karışma.”
Tunç durdu. Gözlerinde çaresizlik vardı. “Ben… seni korumak istiyorum.”
Alya başını salladı. “Ama bazı şeyler korunarak iyileşmiyor, Tunç. Bazen insanın içine bakması gerek. Ne kadar kırık olduğunu görebilmek için.”
Kısa bir sessizlik. Sonra Tunç başını önüne eğdi. “Peki… ama nereye gideceksin?”
Alya sustu. Gözlerini başka yöne çevirdi.
“Birine,” dedi sonra. “Birine, geçmişimde bir yer bırakmış birine.”
Tunç’un gözleri irkildi. “Bora mı?”
Alya cevap vermedi. Ama bu sessizlik, bir onaydan daha yüksekti.
Tam o sırada kapının zili çaldı. İkisi de yerinden sıçradı. Alya’nın yüreği bir an durdu sanki. Tunç kapıya baktı, sonra Alya’ya.
“Beklediğin biri olmaz değil mi?”
Alya başını iki yana salladı. Kalbi deli gibi atıyordu ama sesi buz gibiydi: “Hayır. Kimseye haber vermedim kimseyide tanımam biliyorsun .”
Tunç hemen koltuğun yanındaki lambayı söndürdü. Alya’yı elinden tuttu. “Odanın arkasına geç,” dedi. “Bekle. Sakın bir ses çıkarma.”
Ama Alya yerinden kıpırdamadı. “Hayır,” dedi bu kez daha yüksek sesle. “Artık kaçmayacağım.”
Tunç’un gözleri büyüdü. “Alya, lütfen… bu insanlarla oyun oynamaz.”
Alya, elini onun avucundan çekti. Gözleri Tunç’un gözlerinin içine çivilenmişti. “O zaman ben de oynamayacağım.”
Kapı bir kez daha çaldı. Bu kez daha ısrarcı, daha sert. Tunç hızla kapıya yürüdü. Alya da arkasından sessizce ilerledi. Tunç, gözetleme deliğinden dışarı baktı. Gözleri karardı.
“Kim?” dedi Alya.
Tunç derin bir nefes aldı. “O.”
Alya’nın dizleri yine boşalacak gibi oldu ama yere çökmedi. “Aç,” dedi sessizce. “Bu gece hiçbir şeyden kaçmayacağım.”
Tunç’un eli, kapının koluna gitti. Titriyordu korku değildi bu . Kapı açıldığında, dışarıdan gelen kişi içeri bir adım attı. Loş ışık altında yüzü belirsizdi ama sesi netti.
“Görüşmemiz gerekiyordu.”
Alya, adımlarını attı. Kapının önüne geldi. Göz göze geldiler.
Karşısındaki adam, gri paltosunun yakasını kaldırmıştı. Siyah gözleri buz gibi, yüzü tanıdık ama yabancıydı. O sesin sahibiydi. Ama şimdi görüntüsü de vardı.
“Beni tanımıyorsun belki,” dedi adam. “Ama ben seni çok iyi tanıyorum, Alya.”
Alya hiçbir şey demedi. Sadece gözlerini kısmıştı. O an ne korku vardı içinde, ne de tepki. Sadece saf, berrak bir sorgulama. Adam devam etti:
“Beni hatırlamayabilirsin ama… babanı hatırlarsın. Onun yanında hep vardım. Ve sen… onun yerine geçtin.”
Tunç öne atıldı sabrı dolmuştu . “Yeter! Ne istiyorsun?”
Adam başını çevirmedi bile. Alya’ya odaklıydı. “Gerçeği.”
Alya’nın dudakları aralandı. “Ben… neyi temsil ediyorum senin için ve kimsin?”
Adam yaklaştı. Yüzü şimdi tamamen görünüyordu. Gözleri, Alya’nın geçmişinden bir karanlık taşıyordu. “Yarım kalan bir hesabı.”
O anda Alya’nın içindeki duvar yıkıldı. Korkunun değil, anıların darbesiyle. O ses, o gece, o karanlık adam… parçalar birleşmeye başladı. Tunç bir adım attı ama Alya elini kaldırarak onu durdurdu.
“Bana zaman ver,” dedi adama. “Anlamak için. Anılarımı geri çağırmak için.”
Adam başını salladı. “Vaktin az. Ve Bora… o da bir seçim yaptı. Şimdi sıra sende.”
Geri çekildi. Kapının eşiğinden çıktı. Ama bir şey bıraktı geride. Bir zarf.
“Açtığında, gerçeği okuyacaksın. Ama unutma… bazen bilmek, kurtuluş değil, esarettir.”
Ve gitti.
Alya kapıyı kapatmadı. Zarfı aldı. Parmakları titriyordu ama açmadı. Tunç onun yanına geldi.
“Eğer istersen…”
“Hayır,” dedi Alya. “Bunu tek başıma açmam gerek.”
Gözleri tekrar Tunç’a döndü. Bu kez içinde bir minnettarlık vardı. Ama hâlâ bir mesafe de.
“Beni korumanı istemiyorum artık. Ama yanımda durmanı… belki.”
Tunç’un gözleri bu sözlerle doldu ama yine herzamanki ciddiyetini hemen takındı. Başını eğdi. “Yanındayım.”
Alya zarfa baktı. İçinden bir ses, her şeyin değişeceğini söylüyordu. Ve o gece ilk kez, gözlerinden yaş akmadan ağladı. Çünkü bu, korkunun değil—kabullenişin ağrısıydı. Ve zarfın içinde sadece bir mektup değil, geçmişin mühürlenmiş gerçeği duruyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 14.79k Okunma |
1.08k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |