
Alya, Bora’nın kapıyı çekip gidişini uzun süre dinledi. Sessizlik çöktüğünde, içinde tuhaf bir yankı oluştu. O gece hiçbir şey tam yerli yerinde değildi; ne hissettikleri, ne söyledikleri, ne de sustukları.
Bora’nın sözleri zihninde dönüp duruyordu:
“Ben seni tehlikenin ortasında bırakmam…”
Böyle bir cümleye ne zaman ihtiyaç duymuştu en son? Hatırlamıyordu bile. Yatağın kenarına oturdu. Ayaklarını yere sarkıttı. Ellerini birbirine kenetledi. Soğuktu. Ama içindeki titreme, havadan değil.
Yavaşça yorganın altına girdi. Gözlerini kapattığında karanlık hemen sarıldı etrafını. Uyku, sanki geçmişin kapılarını açmak için fırsat kolluyordu.
Ve çok geçmeden uykuya dalmıştım…
Bir sokak lambasının soluk ışığında, evlerinin dış kapısının önündeydi. Karanlık, gökyüzünden değil, içeriden sızıyordu. Kapıyı açtı. İçeri adım attığı an nemli, ağır bir hava boğazına yapıştı.
Koridor karanlıktı. Ama o yolu ezbere biliyordu. Her adımında tahta zemin inliyordu, sanki ev bile bu dönüşe razı değildi. Mutfaktan ışık sızıyordu. Tam oraya yönelmişti ki…
Ses geldi.
“Nerede kaldın sen?!”
Saniyelik bir refleksle geri çekildi. Ama çok geçti. Gölgelerin içinden babasının yüzü belirmişti. Yüzü değil… bir kabus. Ellerinde kemer. Kemerin ucunda Alya’nın geçmişi.
“Cevap ver!” diye bağırdı adam. Kemer duvara çarptı önce, sonra kapının kenarına. Alya konuşmak istedi ama kelimeler diline dolandı. Gözleri korkuyla büyüdü.
“Yine mi aynı numara?! Susarak kurtulacağını mı sanıyorsun?”
Kemer bu sefer bedenine indi. Omzuna, sırtına, kalbine. Acı gerçekteydi ama rüyadaydı. Sadece geçmişin sesi değil, bedeninin hafızası da çığlık çığlığa feryat ediyordu.
“Hayır… baba, yapma…”
“Lütfen…”
Diz çökmüştü rüyada. Kollarını başının üstüne siper etmişti. Ama darbeler geçmiyordu. Zaman durmuştu. Çocukluğunun kalbi hâlâ o evde atıyordu.
Alya, yatağın içinde kıvranıyordu. Dişlerinin arasından boğuk fısıltılar dökülüyordu. Ter içinde kalmıştı. Elleri yastığı sıkıyor, vücudu korkuyla titriyordu.
“Yapma… baba, lütfen… yapma…”
O sırada…
Bora odasındaydı. Gözlerini uykuya teslim edememişti. Koridorun sessizliğinde bir kıpırtı duydu. Yatağından kalktı. Ayakta bekledi bir süre. Belki rüzgardır dedi. Belki Alya odada yürüyordur.
Ama sonra ses geldi.
İnce, parçalanmış bir ses:
“Yapma… baba…”
Bu söz, bir tetikleyici gibiydi. Bora, hemen kapıya yöneldi. Sessizce Alya’nın odasına yaklaştı. Eli kapı koluna gittiğinde içeriden gelen inlemeler yüreğini sıkıştırdı. Zihninde tek bir düşünce vardı:
“Ona hâlâ ulaşabiliyor… o herif, rüya bile olsa ona dokunuyor…”
Kapıyı hafifçe araladı. Alya’nın yüzü görülüyordu. Ter içindeydi. Yüz kasları korkuyla kasılmıştı. Yorganın altındaki elleri titriyordu. Ayakları istemsizce kıvranıyordu.
Yatağın kenarına geldi. Eğildi. Ellerini uzattı ama bir süre durdu. Onun alanına izinsiz girmemek… ama korumamak da elinden gelmiyordu.
“Alya…”
Sesi yumuşaktı.
“Uyan… uyan, geçti…”
Alya birden irkildi. Nefes nefese gözlerini açtı. Kalbi küt küt atıyordu. Gözleri yaşlarla dolmuştu. Kısa süreli bir boş bakıştan sonra Bora’yı gördü.
Bir yabancıydı. Ama şu anlık… tek tanıdığı oydu.
Bora, hâlâ yatağın kenarındaydı. Yüzü ciddiydi ama gözlerinde acıyan bir parıltı vardı.
“Rüya gördün.”
Bir elini uzattı ama bu sefer dokundu. Omzuna, hafifçe.
“Kimse sana dokunamaz artık. Buradasın. Güvendesin.”
Alya gözlerini kaçırdı. Ama gözyaşlarını saklayamadı.
“Gitmesin…” diye mırıldandı. “Kimse gitmesin…”
Bora’nın boğazı düğümlendi. Kelimeler gırtlağına takıldı.
“Gitmeyeceğim,” dedi sonunda.
“Artık buradayım. Ve sen de buradasın. Biz ikimiz, buradayız.”
O gece Alya yeniden uyuyabildi. Yorgun ama daha sessiz bir uykuya daldı.
Bora Alyanın uyuduğu anladığında kapıya yöneldi.kapıdan çıkarken, Alya’nın nefes alışlarını duydu. O nefesler, incecik bir ip gibi, Alya’nın hâlâ orada olduğunu hatırlatıyordu ona. Bir an duraksadı, sonra yavaşça geriye doğru adım attı. Kapıyı hafifçe araladı; göz göze gelmekten kaçındı ama sesini duyurmak istedi.
“Buradayım…” dedi fısıltıyla. “Gitmiyorum.”
O basit, kırılgan cümle, Alya’nın içinde uzun zamandır kaybolmuş bir yeri hafifçe titretti. Gözleri kapansa da, o titrek sesi kalbine işliyordu. Korku ve çaresizlikle örülmüş o duvarların arasında bir çatlak açılmıştı belki de ilk kez.
Alya, yorganın altında titreyen ellerini yavaşça gevşetti. İçinde, hiç ummadığı bir yerde, bir nebze güven filizleniyordu. Bu karanlık gecede Bora’nın varlığı, sanki o boğucu geçmişin ağırlığını biraz olsun hafifletiyordu.
Bora kapıyı sessizce kapattı ve yanına oturdu odanın dışındaki koridor soğuk ve sessizliğine rağmen, içinde tarifsiz bir sıcaklık vardı şimdi. Geri çekilirken kalbinde beliren o koruma duygusu, onu daha önce hiç olmadığı kadar güçlü kılıyordu. O gece, Alya’nın uykusunu korumak, Bora için sıradan bir görev değil; en zorlu, en kutsal savaş olmuştu.
Ve belki de, en karanlık anlarda bile, birinin yanında olduğunu bilmek yeterliydi hayatta kalmak için.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 14.79k Okunma |
1.08k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |