15. Bölüm

15. Bölüm: Final

Fevzi Ceviz
fevziceviz

Birkaç saat sonra...

Ben, Gwen, Hope, Kevin, Max, Hex, Rook ve diğerleri Tesisatçı karargahında toplanmışlardı. Son savaş kapıya dayanmıştı. Bu savaşı artık ya kazanmalıydılar ya da kazanmalıydılar. Başka seçenekleri yoktu. Bu iş çok fazla uzamıştı. Bir son lazımdı artık.

 

Ben, yanında Hope ile birlikte, masanın etrafında konuşanları izliyordu. “Herkes sussun ve beni dinlesin!” diye sesini yükseltti. Herkes pürdikkat şekilde ona döndüğünde planı açıklama başladı.

 

“Rook ve Lucy,” dedi. “Siz Gemi’yi ve bazı hava birliklerini de yanınıza alarak griphinlerle çatışacaksınız,” dedi. Rook ve Lucy başlarını salladıktan sonra Ben, Rook’a dönerek, ekledi: “Rook, taktiksel kısımda sana güveniyorum,” dedi. Ardından Lucy’ye dönerek “Lucy, senin yapman gerekeni bildiğini düşünüyorum. Oradaki işin bittikten sonra Kevinlara destek olacaksın. Karıştır kafaları!” dedi. Rook ve Lucy kafalarını “Tamam!” dercesine salladılar.

 

Kevin’a döndüğünde Ben’e doğru bakışından görevini bildiği anlaşılıyordu. “Kevin sen zaten görevini biliyor gibisin ama yine de açıklıyorum: Sen karadaki timin lideri olacaksın. Many, Helen ve diğer kara birlikleriyle beraber kaya goblinlerini ittirecek ve elinizden geldiğince yok edeceksiniz. Yine daha önce de dediğim gibi Lucy Rook’un yanında işi bitince size katılacak ve orada goblinler arasında karmaşa çıkararak imha sürecini hızlandıracak. Anladınız mı?” dedi. Kevin, Many, Helen ve Lucy kafasını sallayarak anladıklarını belli ettiler.

Ben ardından kafasını Gwen ve Hex’e döndü. “Size en kritik görevlerden birini veriyorum,” dedi. “Addwaitya’yı ne olursa olsun durdurmak zorundasınız. Onu durduramazsanız hem bu dünya hem de ruhlar alemi tehlikede olacak. Ne yaparsanız yapın onu durdurun,” dedi.

 

Max’e dönerek “Büyükbaba sen karargahta kalarak birlikleri komuta edeceksin. Herhangi bir zayıflık durumunda diğer grupları bilgilendireceksin,” dedi.

 

Ben son olarak Hope’un elini tuttu. “Biz ise Galvan Prime’a giderek Azmuth’un yardımıyla Uzaylı-X’in tam kontrolünü almaya çalışacağız. Tek başıma gidebilirdim fakat orada da tehlikenin bizi beklediğinden adım gibi eminim. Özellikle de çok şaşırtıcı düşmanlar orada olacaktır.” dedikten sonra herkese hitap ederek “Eee, şimdi ne diyoruz peki?” diye sordu. Herkes hep bir ağızdan bağırdı.

“KAHRAMANLIK ZAMANI!”

 

...

 

Herkes karargahtan ayrıldıktan sonra kendi mevkilerine yerleşmeye başlamışlardı. Belwood’un üç bir yanı kuşatma altına alınmıştı. Ben ve Hope ise bir uzay gemisiyle Galvan Prime’a doğru yol almaya başlamıştı. Artık savaş başlamıştı ve bunun geri dönüşü artık olmayacaktı.

 

ROOK VE LUCY CEPHESİ

Rook ve Lucy Ben’den aldıkları talimat doğrultusunda griphinlere karşı hava birliklerini topluyorlardı. “Gemilerin yakıtları tam olarak doldu mu?” diye birlikten birine sordu Rook. “Tamam,” cevabını aldıktan sonra karnını doyurmakta olan Lucy’ye döndü yüzünü. “Karnını iyi bir şekilde doyurmanı istiyorum Lucy. İki ay önceki savaştaki durumu tekrar yaşamanı istemiyorum. O zaman ufak tefek yaralarla kurtuldun ama bu sefer sorumluluğun daha büyük. En ufak bir dikkatsizlikte tüm ordu alt edilebilir. Ayrıca onunla da kalmayıp ölümcül yaralar alabilirsin. Anladın mı beni?” dedi. Bunun üzerine Lucy sırıtarak “TAMAMDIR ŞEF, BAŞÜSTÜNE!” diyerek ortamı biraz olsun yumuşattı.

 

Birkaç dakika sonra beklenen çağrı geldi. Max telsizlerden taarruzun düğmesine bastı. “Herkes yerini aldığına göre saldırı başlasın. TÜM BİRLİKLER İLERİ!”

 

Herkes uçmaya başlamıştı. Gemiler havalanıyordu. Gemi bir gemiye dönüşerek Rook’u içine almıştı. Lucy ise kaya griphini formuna girerek lenopan yeteneğini konuşturuyordu. Birkaç saniye ilerleyişten sonra griphinler onlara göründü. Griphinler onları gördüğü gibi saldırıya geçmişlerdi.

 

Gemilerden çıkan lazerlerin çoğu hedefini buluyordu. Yüzlerce kişiye karşı binlerce griphin vardı. Lucy ise griphinlerin en karmaşık zamanında aralarına girmeyi başarmıştı. İlk olarak bir griphine saldırmayı denedi. İşte... başarılı bir hamleydi! Griphine saldırdıktan sonra hızla sıvıştı. Saldırdığı griphin hiç düşünmeden başka bir griphine saldırmıştı. Bunu defalarca tekrarladı. “Bir daha...,” “Bir daha...,” “Bir daha...,” “Çoğunluğu birbirine katana kadar,” derken Lucy daha yükseklerden aşağıya baktı. “Huh... sanırım başarılı oldum,” dedi, griphinlerde o ona bu buna saldırıp parçalanmalarıne neden oluyordu. Bir an Lucy’nin griphin formundayken poposuna lazer geldi. Lucy kaşlarını çatarak “Hheeyy, dikkat etsenize!” diye bağırdı. Kulağındaki telsize Rook’tan “Üzgünüm!” dediği bir ses geldi. Lucy “Buradaki görevim bitti sanırım, sırada Kevinlar var.” diyerek oraya yönelmeye başladı.

 

...

 

KEVİNLAR’IN CEPHESİ

Kevin, Helen, Many ve diğer kara birlikleri Max’ten gelen emirle birlikte taarruza geçmişlerdi. Many ve Helen Pierce’ın acı, üzüntü ve intikam hırsıyla Kevin’dan önce atılmışlardı kaya goblinlerin arasına. İkisi de birlikte birbirlerine şu sözü söylüyorlardı: “PİERCE İÇİN!”

 

Many bir yandan gelişmiş silah becerileri ve çevikliği diğer yandan genetiğindeki tetramand DNA’sının getirdiği güç ile yargı dağıtmaya başlamıştı. Helen ise yine gelişmiş silah becerisi ve kineceleran DNA’sının getirdiği hızla kaya goblinlerin kafasını karıştırıp kolay bir hedef haline gelmelerini sağlıyordu.

 

Kevin için hem dışarda hem de içerde çatışma vardı. İçinde Gwen’i göreceği son gün olduğunu biliyordu. Gwen’in ona “Artık yeni bir hayatının olmasını istiyorum,” demiş olması içini darmadağın ederken bunun sorumlusunun gözlerini doğrulara kapatan bir kız ile, hem de Gwen’in kuzeni, Ben’i taklit eden Albedo olması öfkesini körüklüyordu. “Bu savaş bittikten sonra seni paramparça edeceğim Albedo!” diye bağırdı.

 

...

 

GWEN & HEX CEPHESİ

 

Gwen ve Hex Max’in emrinden sonra griphin ve goblinleri yararak Addwaitya’yı bulmaya çalışıyorlardı. Hex Gwen’i korumaya çalışırken Gwen odaklanmaya çalışarak Addwaitya’nın enerji izini bulmak için çabalıyordu.

“AAHH..., ne yaparsam yapayım eneji izini bulammıyorum!” diye bağırdı Gwen. “Bir şekilde kendini gizlemeyi başarmış olmalı ama nasıl bir büyü ile yaptı anlayamıyorum,” dedi. Hex bir yandan üzerlerine doğru gelmekte olan canavarlarla uğraşırken “Hıaahh!” dedi bir griphini alt ettikten sonra, ardından bağırarak “Unutma biz zaten ölüyüz. Eğer ki mana enerjisini hissedemiyorsan bile ruhunu hissedebilirsin Gwendolyn. Bir ölü olarak diğerlerinin ruhunu hissedebilirsin,” sözlerini sarf etti bilgeliğini konuşturarak.

 

“Şimdi yapacağım işi biliyorum,” dedi Gwen kendinden emin bir ifadeyle. Gözlerini mor renk kapladı, ardından şu büyü sözlerini söylemeye başladı:

“Animae locum secretum invenite, inter lucem et tenebras,”

“Animae Locum Secretum İnvenite, İnter Lucem Et Tenebras!”

“ANİMAE LOCUM SECRETUM İNVENİTE, İNTER LUCEM ET TENEBRAS!”

(büyü sözünün anlamı: Ruhlar gizli yerini bulsun, ışık ve karanlık arasında.)

 

“EVET!” diye bağırdı Gwen. “Sonunda yerini buldum!” dedi. Birkaç saniye sonra yüzü asılmaya başladı. “H-hayır, olamaz!”

 

Ne olduğunu sordu Hex. Gwen karşılık olarak “Uzay...” dedi. “Addwaitya uzay karargâhına saldırmaya hazırlanıyor. Yanında hissettiğim başka bir varlıksa Galvan Prime’a portal açmış ve oraya gidiyor.” diye ekledi. Hex “Çabuk Ben ile Hope’u haberdar et! O varlık Sunny olmalı. Biz ise uzay karargâhına çabucak gidelim.”

 

Gwen telsizden Ben ve Hope’u haberdar etmeye çalıştı fakat olmuyordu. “Üssün haberleşme ağını imha etmiş olmalılar,” dedi. Hex soğukkanlılıkla “O zaman Ben ve Hope başlarının çaresine bakmak zorundalar,” dedi.

 

...

 

GALVAN PRİME’DA

 

Ben ve Hope Galvan Prime’a ışınlanmışlardı. Max’in savaş emrinin üzerinden 1 saat geçmişti. Işınlama cihazı her zamanki gibi gezegenin farklı bir bölümüne ışınlamıştı. Ben sitemkâr bir şekilde konuştu: “Şu şapşal makine beni bir kez olsun düzgün bir yere ışınlayamaz mı?!” Sonrasında Hope’a döndü ve “Ama bunun en güzel yanı seninle birlikte yanlış yere ışınlanmam,” dedi Hope’un elini tutarak.

 

...

 

20 dakika sonra...

 

Ben ve Hope Azmuth’un kulesine girerken etraf her zamankine göre çok sakindi. Ortalıkta tek bir galvan bile görünmüyordu. “Sence de aşırı sakin değilmi burası?” diye sordu Ben. İçinde bir terslik gidebileceğine -daha doğrusu “gideceğine”- dair büyük bir şüphe vardı.

 

“Çok büyük bir büyü enerjisi hissediyorum,” dedi Hope. “Bir şey neredeyse tüm galvanların varlığını yok etmiş. Sadece birinin varlığı devam ediyor,” diye ekledi.

 

Ben bu söz üzerine kaşlarını çattı. “Azmuth...!” dedikten sonra ekledi: “Yapacağımız şeyi önceden öğrenmiş olmalı ama nasıl?”

 

Hope’un ağzından “Kai...” lafı çıktı. “Yakalanmış olabileceğini biliyorduk,” diye ekledi.

 

Birden kulenin içinde yüksek topuklu seslerinin karıştığı bir alaycı alkış sesi yankılanmaya başladı. “BRAVO! BRAVO! BRAVOO! Ruhlar diyarının kahramanı tüm olayı çözdü.”

 

Sunny’nin bedeni yavaş yavaş anodite formuna girerken Ben Omnitrix’i çevirmeye başlamıştı. Hope öfkeli bir biçimde “Kai’a ne yaptın?” diye sordu. Sunny bir kaya canavarı yarattı. Ardından şeytani bir tavırla “Pek bir şey yapamadım ona. Zavallı ruhu çabucak parçalanıp gitti,” dedi.

 

Ben öfkeyle Dört Kol formuna girip “Bunu yaptığına pişman olacaksın!” diyerek Sunny’ye doğru atıldı. Sunny’nin yarattığı kaya canavarını yok edip tam ona saldıracakken bir silah atışı onu durdurdu. Atışın geldiği yöne baktığında bir kez daha silahın hedefi oldu. Ardından şu çirkin sesi duydu: “Yeniden karşılaştık Tennyson”

 

“Malware!” diye bağırdı Ben. Malware’in elinde Azmuth bilinçsiz bir şekildeydi. Sunny şeytani bir şekilde kahkaha atarak “Demek bu zavallı şeyin dehası sayesinde celestialsaphien DNA’sını lehinize kullanacaktınız. Buna izin vereceğimi mi sandınız (?)” dedi. Ardından bir şeytani kahkaha daha attı.

 

...

 

UZAY KARARGÂHINDA

 

Addwaitya uzay karargâhının içine girmeyi başarmıştı. Karargâh alarma geçmişti. Birliğin büyük bölümünün dünyada olması karargâha giriş çıkışları fazlasıyla kolay hâle getiriyordu.

 

Gwen ve Hex durumu Rook’a söylemişlerdi. Gwen Rook ile birlikte karargâha gidecekler ve Hex Rook’un yerini devralacaktı. Rook ve Gwen Gemi’yle karargÂha doğru giderlerken önlerine çıkan griphinlere ateş ederek yollarını temizliyorlardı. Tam yukarı çıkarlarken çok yükseklerde bir griphin gördü Rook ve hemen ona ateş etti. Ateş griphinin poposuna denk geldi. Griphin yok olmadı fakat acı çekmişti. Birden Lucy’den bir ses geldi. “Hheeyy, dikkat etsenize!” Rook özrünü diledikten sonra karargâha doğru devam etti.

 

...

 

Karargâh onlara göründüğünde Addwaitya çoktan mahkumları serbest bırakmış gibiydi. Özellikle görünürde Vilgax, Albedo, Vulcanus, Doktor Animo serbest kalmıştı. Onları fark etmiş gibiydiler.

 

O sırada dört kişinin de gözü Albedo’nun üzerindeydi. “Bana bakmayın,” diyordu. “Ultimatrix’im iki saat önce benden alınıp cadı kıza verildi,” diye de ekledi. Addwaitya “Kahretsin! Charcaster anodite’ın ultimate formunu kullanacak. Malware’i erken gönderdim,” dedi hayıflanarak.

Birden altısının etrafını bir ateş çemberi sarmıştı. Alan’ın önceki savaşta kol ve bacak kemikleri birkay yerinden kırılmıştı. O yüzden, Alan ne kadar istese de, bu savaşa dahil edilmemişti. Ama şimdi savaşın içinde olma fırsatı bulmuştu. Bu sayede beşine karşı Gwen ve Rook’un beşine karşı umut kaynağı olmuştu.

 

Gwen ve Rook onu gördüklerinde üsse doğru hızla geldiler. Gemi’den indiklerinde Gwen hızlı bir şekilde saldırıya geçti. Gemi ise Rook’a, aynı Julie’de olduğu gibi, bir zırh oluşturarak Rook’un Vilgax’a karşı üstün gelebilmesini sağladı. Alan onları gördüğünde gözü parladı. Ardından diğer beşine keskin bir bakış atarak “Hoş geldiniz çocuklar,” dedi. Böylece nihai savaş tamamen başlamış oldu.

 

...

 

KEVİNLAR’IN CEPHESİ

 

Lucy aşağıya doğru inerken Yıldırım Gülle şeklini alarak kaya goblinlerin üzerine doğru düşmeye başladı. O sırada Kevin Many’nin silahının hammaddesini emmiş olup iki elini de gürz yaparak kaya goblinleri parçalıyordu. “Senin yüzünden, sizin yüzünüzden...!” diyerek Gwen’i son görüşünün acısını onlardan çıkarmaya çalışıyordu. Bir noktada o kadar içe girmişti ki etrafının onlarca goblin tarafından sarıldığını fark etmemişti.

 

Tam goblinler Kevin’ın üzerine atlayıp Kevin’ı etkisiz bırakıyordu ki imdadına gökten düşen Lucy yetişti. Lucy’nin bıraktığı çarpma etkisiyle kaya goblinler etrafa teker teker düşmüş bazılarıysa bu çarpmayla parçalanmıştı.

 

Yere inen Lucy insan şekline girdikten sonra kafasını okşadı. “Bu çok acıdı ama!” dedikten sonra Kevin’dan kendisine uzanan eli gördü. Kevin Lucy’nin elini kavrayıp onu ayağa kaldırdıktan sonra şu sözü söyledi: “Hadi bu canavarların kökünü kazıyalım.”

 

...

 

GALVAN PRİME’DA

 

Hope Sunny ile Ben Malware ile çatışmaya başlamıştı. İki kahramanın öfkesi ile ortaya çıkmayı bekleyen gizli silah Ultimatrix gözünü kan bürüyen bir anodite ile yılların şeytanına karşıydı. Burada alınabilecek herhangi bir yenilgi veya hata tüm savaşın kaderini etkileyecekti. Yine bir galibiyet bile savaşın seyrini büyük ölçüde etkileyecekti.

 

Ben Malware’in elinden Azmuth’u çabuk kurtarıp onun işini hızlı bitirerek Hope’a destek çıkabilmek için çabalıyordu. Bir an Dört Kol formundan Geri Besleme formuna girdi. Tam o sırada Malware ona ateş ediyordu ki dönüşümü tamamlanan Ben kendisine yönlenen lazeri emerek geri Malware’e yönlendirdi. O atışla dengesini kaybeden Malware o an’ın etkisiyle Azmuth’u bırakmak zorunda kaldı. Yerde yuvarlanan bilinçsiz Azmuth’u hızlıca eline alan Ben Malware’e doğru dönerek “Bu sefer bitiriyorum Malwere. Bir daha kötülük adına bir daha bir şey yapamayacaksın,” dedi.

 

Bir an Hope’un yanına doğru gerilediğini gördü. Ardından Sunny’nin sesi yükseldi. Bir portal açarak “Hiçbir şeyi bitirmiyorsun,” dedi. Bir an dünyadaki kaya canavarları oraya dolmaya başladı.

 

...

 

Dünyadaki kaya canavarları birden açılan devasa portalın içine gitmeye başlamıştı. Dünyadakiler kaya canavarlarının portaldan içine girmesini anlamlandıramıyor olsa da Hex ve Kevin anlamıştı. Bunu yapan Sunny’ydi.

 

Kevin Many ve Helen’e doğru bağırdı: “Many, Helen diğerleriyle birlikte canavarları portaldan uzak tutmaya çalışın! Ben Lucy ile portaldan geçeceğim!”

 

Kevin’ın sesini duyan Lucy ona doğru yönelmeye başladı. Lucy’nin kendisine doğru yöneldiğini gören Kevin Lucy’ye doğru “Beni bırak Lucy, Hex’in de portaldan geçmesini sağla! Orada ona ihtiyacımız olacak. Elini çabuk tut!” diye bağırdı tekrar.

 

...

 

Galvan Prime kaya canavarlarıyla dolmaya başlamıştı. Savaş daha da kızışıyordu. Hope cebindeki Ultimatrix’e elini götürmüştü. Ben bunu gördüğünde “Sırası gelmedi,” dedi.

 

Galvan Prime hâlâ dolmaya devam ederken canavarlarla Ben’in çatık kaşlarını üç kişinin portal kapanmak üzereyken Galvan Prime’a girişi yumuşattı. Kevin’ın bir griphinle dövüşerek girişi, Hex’in büyü bombardımanı ve griphin formunda kendilerine göz kırpar halde girişi ikisinin de yükünü biraz olsun hafifletiyordu.

 

Ben bunun verdiği gaz ile uzaylı atlaması yaparak Gravattack’a dönüştü. Hope büyüsünü tekrar aktif ederek havaya doğru yükselmeye başladı. Gravattack formundaki Ben yuvarlak bir gezegen halini aldığında Hope’a dönerek “Yapman gerekeni birliyorsun. Fırlat beni aralarına!” dedi.

 

Hope Ben’i büyülü bir kementle tutup çevirmeye başladı. Çevirdi..., çevirdi..., çevirdi... İyice hızlanana kadar çevirdi. “BIRAK!” diye bağırdı Ben. Gravattack formunda onca canavarın arasına dalan Ben canavarların çoğunu etrafında toplamaya başladı.

 

“Sana güveniyorum,” dedi Hope Ben’in arkasından. Ardından Sunny’ye döndü. “Artık tüm gücünü üzerimde deneyebilirsin,” dediğinde Sunny daha çok bilenerek “Bunu istediğine pişman olacaksın!” diye sesini yükseltti.

 

Sunny’nin anodite formu parlamaya başladı. Bedeni yavaş yavaş büyüyordu. Bedeni yasak bir forma bürünüyordu. Hope bunu fark ettiğinde endişeyle ona doğru baktı. “Gerçekten mi Sunny? Bir intikam uğruna insanlıktan vaz mı geçiyorsun?”

 

Sunny’nin dönüşümü bittiğinde Hope’a cevap verdi: “İntikam mı? Ben’in masum olduğunu zaten biliyorum.”

 

“Ne?!” dedi Hope şaşırmış bir biçimde. Ardından Sunny devam etti: “Tek isteğim güç ve hakimiyet,” dedikten sonra kısa bir duraklama yaşadı. “Aaa, dur bir şey daha varmış: Sizin gibi böcekleri tamamen ezip öğütmek,” diye ekledi.

 

Hope’un yanına bir anda Hex geldi. “Evlat, bildiğin gibi aşırı güç insanın aklıyla oynar. İçindeki mananın hepsini boşaltmadığın sürece ondan doğru bir şey yapmasını bekleyemezsin,” dedi. “Peki ne yapmam gerekiyor amca?” dedi Hope. Hex “Bunu şu anda ya ondan daha güçlü bir anodite formu, ki bu imkansız, ya da bir celestialsapien yapabilir,” dedi.

 

Hope elini Ultimatrix’e götürdü tekrar. “Ama Ben...” dedi Hex’e karşı. Hex “Onun tam kontrolünü tekrar alabilmesinin şu an hiçbir yolu yok. Bunu sen yapmalısın Hope. Başka bir yol yok!” dedi emir verir gibi bir ifadeyle.

 

Hope bunun düşüncesiyle başbaşa kaldı. Çabuk karar vermesi gerekiyordu. Sunny her an saldırabilirdi.

 

...

 

UZAY KARARGÂHINDA

 

Ultimatrix’siz albedo kolayca avlanmıştı. Artık üçe karşı dört kişiydiler. Rook ve Alan Vilgax-Vulcanus-Animo üçlüsünü karşılarına alırlarken Gwen Addwaitya’ya karşı olmuştu. Sayıca çoğunluk düşmanların tarafında olsa da Gwen, Rook ve Alan vazgeçmeye niyetli değillerdi.

 

Derken kavgaları başlamıştı. Rook Vilgax ile kıran kırana mücadeleye girmeye başladı. Alan ateşlerini Animo ve Vulcanus’a yöneltmekten çekinmiyordu. Addwaitya ile Gwen birbirlerinin büyülerine yakalanmamak için büyük bir çaba gösteriyordu.

 

Rook ile Vilgax mücadele ederken Vilgax’ın gözlerinden çııkan lazerler Gemi’nin oluşturduğu zırha geldi. Gemi acı bir ses çıkarırken lazer Rook’un omzunu sıyırmıştı. Rook fiziksel veya donanımsal olarak Vilgax’tan güçlü olmadığını biliyordu. Zekasıyla yenmeliydi onu. Zekası ve hızı ile... Bir yandan onun saldırılarından kaçarken diğer yandan stratejisini uyggulamaya çalışıyordu.

 

...

 

Alan Doktor Animo’nun goril kürkünü biraz ateşe verebilmeyi başarmıştı. Doktor Animo acı ile bağırırken Vulcanus Alan’la mücadele etmeye devam ediyordu. “Bakalım zırhın kaç derece sıcaklığa dayanacak?” dedi Alan, Vulcanus’a doğru. Sonrasında tüm alevini Vulcanus’un üzerine boşaltmaya başladı.

 

Vulcanus’un zırhı yavaş yavaş kızarmaya başlıyordu. Vulcanus’tan süzülen ter damlaları buna dayanamayacağının büyük habercisiydi. Vulcanus kızıla boyanan zırhını terk ettiği sırada yanan kürkünü söndüren Doktor Animo son defa saldırmaya çalışsa da Alan acı çeken Animo’yu kolayca alt etti.

 

Rook da Vilgax’ı yere düşürdüğünde geriye sadece Gwen ile Addwaitya’nın mücadelesinin sonuçlanması kalmıştı.

 

...

 

GALVAN PRİME’DA

 

Hope Ultimatrix’i koluna geçirdiğinde kararını vermiş gibiydi. Ultimatrix’i çevirmeye başladığında Uzaylı-X’i bulmuştu. O sırada onlara saldırmaya başlayan Sunny’nin etkisiyle Ultimatrix’teki uzaylının Elmas Kafa’ya çevrilmesiyle yanlışlıkla ona dönüşmüştü.

 

Elmas Kafa formuna girdiğini gören Hope “HADİ AMA!” dedi. Ardından Sunny’ye doğru elmas parçalarını gönderirken parçaların devasalaşmasını sağlayarak biraz olsun Sunny’nin dikkatini dağıtabimişti.

 

Hex’e “Amca ben şimdi Uzaylı-X formuna gireceğim. İki dakika boyunca beni korumanı istiyorum. Eğer süre sonunda kontrolü ele alamazsam ultimate formuna sokmanı istiyorum. Biliyorsun ki bir celestialsapienin et güçlü olduğu zamanı kararını onaylatmaya ihtiyacı olmadığı zamandır,” dedikten sonra Uzaylı-X formuna girdi.

 

UZAYLI-X’İN ZİHNİNDE

Hope kendisini Uzaylı-X’in zihninde bulmuştu. Karşısında daha önceden tanışmış olduğu maske benzeri iki figür bulunuyordu. Nova ve Maximus...

 

“Hoş geldin Hope,” dedi Maximus, mütevazı bir tavır ile. “Hangi rüzgâr attı seni buraya?” dedi. Nova hemen Maximus’a çıkışarak “Nazik olmayı ne zaman bırakacaksın sevgili Maximus? Sen de iyi biliyorsun ki yine canı sıkıldığı için gelmiştir buraya. O yüzden bu tavrını bırakmanı öneriyorum,” dedi. “En azımdan neden geldiğini sormamızı öneriyorum Nova,” dedi kibar bir tonla Maximus. Nova tekrar çıkışarak “Bence sormamızın gerek olmadığından dolayı ona sadece tekrar insan formuna dönmesine izin vermemizi öneriyorum,” dedi. Hope içinden geri sayımı başlatmışken Nova ve Maximus kendi aralarında tartışmaya başladılar:

Hope: “45,44,43...”

Maximus: “Sormamızı öneriyorum Nova.”

Nova: “Onu geri göndermemizi öneriyorum Maximus.”

Hope: “33,32,31...”

Maximus: “Hayır, sormamızı öneriyorum Nova.”

Nova: “Hayır, onu geri göndermemizi öneriyorum Maximus.”

Hope: “20,19,18...”

Maximus: “‘Hayır’ diyorum, sormamızı öneriyorum Nova.”

Nova: “‘Hayır’ diyorum, onu geri göndermemizi öneriyorum Maximus.”

Hope: “8,7,6,5,4,3,2,1,0”

 

“Sıfır!” diye bağırdı Hope. Süre dolmuştu. Hex’in onu ultimate forma soktuğunu Maximus ve Nova’nın silüetlerinin kaybolmaya başlamasından dolayı biliyordu.

 

...

 

Hex Hope’u ultimate forma soktuğunda Uzaylı-X’in bedenindeki siyahlık yerini beyaza bırakıyordu. Ben Waybig formunda o dönüşüm parıltısını izlerken “Bu savaş bu noktadan sonra bitmiştir,” dedi. Ardından herkesin güvenliği için hızlı davranarak Hex’i, Kevin’ı ve Lucy’yi eline alarak canavarlardan ve Sunny’den uzak bir bölgeye çekildiler.

 

Hope’un dönüşümü tamamlandığında ağzından sadece “Ultimate Uzaylı-X” cümlesi çıktı. Hope tam kontrolü eline almıştı artık.

 

Sunny ona bakakalmadan tüm kaya goblin ve griphinleri onun üzerine gönderdi. Üzeri canavarlardan bir örtüyle kaplanırken canavar örtüsünün içinden yüksek sesli bir parmak şıklatma duyuldu. Bir anda tüm kaya canavarları toza dönmüştü. Dünyadakiler bu durumu sadece “Uzaylı-X’in baş göstermesine” yormuşlardı. Bellwood canavarlardan arınmıştı artık.

 

Sunny tüm gücünü Hope’un üzerine boşaltmaya çalışıyordu. Ardından bir parmak şıklatma sesi daha duyuldu. Verdona, Bezel ve diğer büyü gücü elinden alınan herkesin gücü yerine gelmişti. Sunny’nin yasaklı formu yerini eski Anodite Formuna bırakmıştı.

 

“Hayır, Hayır, Hayır... Olamaz!” diyordu Sunny. Tüm her şey son buluyordu. Savaş bitmişti. Son bir şıklatma sesi daha duyuldu. Dünyada ve Galvan Prime’da düm hasar gören yerler onarılmış, galvanlar geri gelmişti.

 

IŞIKTAN DÜŞEN KIZ

 

Hope havadayken Ultimatrix’in ışığı yanıp sönmeye başlamıştı. Ultimate form kendisinin de saatinde gücünü tamamen tüketmişti. Büyü gücünü kullanamayacak kadar yorgundu.

 

Ben Hope’un havada dönüşüme girdiğini gördüğünde hızla Astrodactyl’e dönüştü ve hızla ona doğru yönelmeye başladı. Yere düşmesine on metre falan kalmışken onu havada yakaladı.

 

Hope mutlu bir gülümsemeyle Ben’e baktı. “İlk günkü gibi ha!” dedi. Her şeyin başladığı günün dejavusunu yaşıyor gibiydiler.

 

...

 

Sunny’nin yanına indiklerinde içinden boşalan büyü gücünün etkisinden baygın düşmüştü. Birden yanlarında Verdona belirdi. “İyi işti çocuklar,” dedi gururla bakan bir ifadeyle.

 

Hope, Ben ve Verdona’ya doğru “Peki şimdi ne yapacağız onu?” diye sordu. Verdona elini Hope’un omzuna koydu. “Onu yanıma alacağım. Bu sefer en büyük cezayı hak etti,” dedi. “Nasıl yani?” diye sordu ikisi de birden. Verdona cevap olarak “Artık güçlerini hiçbir şekilde kullanamayacak,” dedi. Ardından Ben ve Hope’a sarılıp Sunny ile birlikte gözden kayboldu.

 

Lucy ve Hex Azmuth ile yanlarına geldiğinde Kevin’ı bulamadıklarını söyllüyordu. Ben Hope’a “Gwen’in yanına mı gönderdin onu?” diye sordu. Hope “Gwen’e tehlike oluşturabilecek bir Addwaitya’yı uzayda bırakmadığım için iki aşığın son kez konuşmasını sağlamak düşüyordu bana,” dedi gülümseyerek.

 

Hex yavaş yavaş görünürden kaybolmaya başladığını fark ettiğinde Hope ile sıkıca sarıldılar. Hope’a “Buradan sonra annenle babanın yanında olacağım Hope,” dediğinde Hope’un gözünden bir damla yaş aktı. Ardından elini Ben’in omzuna elini koydu. “Ona iyi bak evlat yoksa tekrar dirilir ve seni bulurum. Anlaşıldı mı?” dedi. Tamamen gözden kaybolduğunda Ben “Ben de seni özleyeceğim Hex,” dedi.

 

...

 

UZAY KARARGÂHINDA

 

Kevin Hope’un Uzaylı-X dönüşümünden sonra kendini bir anda Addwaitya’nın yok oluş anında bulmuştu. Gwen Kevin’ı gördüğünde gözünde yaşlarla ona doğru gelerek sıkıca sarıldı. “Savaş bitti Kevin,” dedi içli bir ifade ile.

 

Kevin’ın kalbi küt küt atıyordu. “Bunun ne anlama geldiğini biliyorsun değil mi?” diye sordu. Gwen işaret parmağını Kevin’ın dudaklarına götürdü yavaşça yok olmaya başlayan hâliyle. “Şşşş... Sadece seni her zaman seviyor olacağım,” dedi kalbinin ritminin bozuk hâlinde. Ardından dudakları birbirlerini buldu. Manalar etraflarında uçuşurken dudakları yok olana dek birbirlerinde kaldı.

Kevin Gwen’in tamamen yok olduğunu hissedişiyle ona son kez vedasını etti. “Hoşçakal sevgilim...”

 

...

 

7 yıl sonra...

 

Aradan yedi yıl geçmişti. Günlerden Pazar, saat sabah 11 sularıydı. Her şey geride kalmış tüm yaralar onarılmıştı neredeyse. Kevin her yıl, yılın aynı günü, Gwen’in mezarına çiçek götürmekte; uzay karargâhı herzaman olduğu gibi; Ben ve Hope ise kurdukları aileyle ilgilenmekteydi.

 

TENNYSON MALİKANESİNDE

 

Hope mutfakta kızları Luna ve oğulları Jonathan’ın şamatası ile birlikte kahvaltı hazırlıyordu. Luna annesinin tişörtünü çekiştirerek “Anne ben de yapabiliy miyim senin yaptıyını?” diye sordu. Jonathan çok bilmişliğiyle cevap verdi. “Hayıy Luna, biz daha küçüğüz. Büyükleyin oyuncaklayıyla oynamamalıyız.”

 

O sırada sabah soygunu yapan Liam’ı durdurup eve gelen Ben mutfağın kapısından Jonathan’ın konuşmasına şahit olmuştu. “Evet, çocuklar büyüklerin oyuncakları tehlikelidir,” dedi. Hope alaycı bir ifadeyle Omnitrix’e dikkat çekerek “Bunu sen mi söylüyorsun?” dedi. Ben Hope’un yüzüne bir öpücük kondurduktan sonra çocuksu bir ifade takındı. “Heyy! Ben o zamanlar 10 yaşındaydım.”

 

Hope alaycı tonuna devam ederek “Çocuk olduğunu kabul ediyorsun işte ağlama lütfen Ko-ca-cı-ğımm,” dedi. Ben “Sana şimdi çocuk kimmiş gösteririm,” dedi ve çocukların şamatalarına kendileri de dahil oldu.

 

 

Böylece bu hikaye de sonuna geldi.

 

SON

Bölüm : 20.01.2025 20:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...