14. Bölüm

BÖLÜM 14: AŞIKLAR GÜNÜ

Fevzi Ceviz
fevziceviz

Hope amcasını gördüğünde neler olduğunu anlayamamıştı hâlâ. Gwen de onun ardından uyandıktan sonra her şeyi açıklığa kavuşturdular. Sonrasında Ben ile Hope yalnız kaldılar.

 

...

 

Ben Hope'un yanına oturdu. "Çok özledim seni..." Ben'in sesi çok duygulu çıkmıştı. Sol elini Hope'un saçlarını okşamaya bırakmıştı.

 

Hope sordu. "Nasıl geçti bensiz iki ay?"

 

"1 ay 23 gün..." dedi Ben ve ekledi. "Koca bir 1 ay 23 gün..." Birkaç saniye duraksayıp "Yanında ukalalık yapabileceğim...," munzurca " ... sinirlendirdiğimde karnıma yumruk yiyeceğim...," dedi ve durdu. Hope'un yüzünü avuçları arasına aldı. Alınları birbirine temas edecek kadar yakınlaşmıştı, nefesleri birbirlerininkine karışmaya başlıyordu. "... her baktığımda daha çok büyülendiğim morun en güzel tonunda gözleri olan, sesini duymadığımda o günümün düzgün geçmediği seni çok özledim Hope. Lütfen bir daha aramıza hiçbir türden mesafe girmesin olur mu?" dedikten sonra Ben'in dudaklarının Hope'unkilerle birleşmesine milimetreler kaldı.

 

Hope bir an kafasını geri çekti. Ben'e karşı güvenini kaybettiği an sanki birkaç saat öncesiymiş gibi kafasında yankılanıyordu. "Sana zarar verebileceğimi gerçekten düşündün mü...?" "HOPE DEME BANA...!" "... düşman olabileceğime inancının kalmadığını sanmıştım..." "AMA SEN BİR ÇUVAL İNCİRİ BERBAT ETTİN...!"

 

Sadece bir ateşkes yapmışlardı. Gerçekten barışmışlar mıydı ki? Her şey bittiğinde yollarının ayrılacağını ima etmişti.

 

"Hâlâ o günde misin?" diye sordu Ben. Ardından "Tamam sana neden o an öyle yaptığımı anlatacağım." dedi ve başladı:

 

"O gün aslında sana doğru baktığımda etrafımızı sarmaya başlayan kaya canavarlarını görmüştüm. Beni nişan almayacağını biliyordum. Bunu tüm kalbimle biliyordum. Fakat..." dedi ve durdu.

 

"Fakat ne?" dedi Hope yüzündeki nötr bir merak ile. Ben devam etti:

 

"Fakat o an doğaçlama yapmasaydım ikimiz de o an yakalanabilirdik. Hatta ölebilirdin Hope." dedi son kelimeyi uzatarak.

 

"Neden!?" dedi Hope. Bu sefer biraz kaşları çatılmıştı. "Eğer isteseydin o an bile bir portal açabilirdim." dedi.

 

"Hayır," dedi Ben ve devam etti. "Eğer o an açmanı isteseydim zaten üzerimize gelmekte olan canavarlar daha da hızlanıp bizi yakalayabilirlerdi."

 

Ben bir an iç çekti ve kaşlarını çattı. "Ah, Albedo! Tüm her şey senin yüzünden."

 

Konunun neden bir anda Albedo'ya geldiğini sordu Hope.

 

"Eğer ki Uzaylı-X'in tam kontrolünü kaybetmeme sebep olmasaydı şu an ne bu durumda olacaktık ne de Bellwood bu durumda olacaktı. Anlıyor musun?" dedi Ben.

 

Hope tam ağzını açacakken Ben susturdu. "Evet, biliyorum. Anodite DNA'sından haberim var. Kullanımı çok fazla güç tüketiyor. Dünkü operasyon bu yüzden başarısız oldu."

 

"Şimdi bunları konuşmak istemiyorum." dedi Ben, Hope'un yüzüne tekrar eğilerek. "Şu an sadece bizden konuşsak olmaz mı?"

 

Hope gözlerini Ben'inkilere kilitledi. "Sanırım artık zamanı geldi de geçiyor."

 

Birbirlerinin ellerini tuttular. Birbirlerine olan özlemlerinin en hat safhasındaydı sanki bakışları. Kalpleri doludizgin çarpmaya başlamıştı. "Seni seviyorum," cümlesi döküldü dudaklarından.

 

Nefesleri birbirlerinin oldu. Dudakları bir ilk için can atıyordu. Artık mesafe kalmamıştı iki dudak arasında. Birbirlerine kavuşmuşlardı sonunda. Yeni bir başlangıçtı bu ikisi için. Bu onların sonsuza kadar sürecek olan bağlılık yeminiydi.

 

...

 

Kapının ardından Kai onları izlemişti. Eli acıyan kalbindeydi. Gözünden akan sessiz yaşları durduramıyordu. Ayakta duracak gücü olmadığından yere çökmüştü. O hâlde ağlamaya devam ediyordu.

 

Neden o gün ölmüştü? Yaşayabilir miydi ki? Belki o gün evde değil de Ben'in yanında olsa ölmeyebilirdi. Hayır, hedef oydu; her hâlükârda ölecekti zaten. Hope da hedefti. O neden ölmemişti. Ben onun yanında diye mi, büyü yapabiliyor diye mi?

 

Çıldıracak gibiydi. Sunny tüm hayatını elinden almıştı. Sevdiği adam artık başkasını seviyordu. Bunu durduramazdı, durdursa bile Ben'e haksızlık etmiş olurdu. Ne yapabilirdi? Aklı bulanmıştı.

 

O esnada Gwen'in sesini duydu.

 

"Ağlıyor musun Kai?"

 

Kai gözündeki yaşları silerek Gwen'e baktı. "Kalbim her geçen saniye daha çok acıyor Gwen." dedi ağlamaklı bir ifadeyle. Ardından Gwen'e sıkıca sarıldı.

 

...

 

3 saat sonra...

 

Kevin New Jersey'e gelmişti. Hâlâ bir şeyleri anlamlandırmakta güçlük çekiyordu. Gwen'in ondan sebepsiz yere ayrılışı, o kişinin aslında Gwen olmayışı, ve şimdi de Gwen'in sınırlı süreli dirilişi... kafası almıyordu. Ve şimdi ise Gwen'le buluşmak için iki âşık olarak New Jersey'deydi.

 

Gwen'in belirttiği kafeye geldiğinde o kızıl saçlardan hemen onu tanımıştı. "Bebeğim!" diye seslendi ona doğru. Gwen ona doğru gelerek sıkıca sarıldı. "Özledim..." dediler aynı anda.

 

Oturduklarında Kevin, geçici bir dünya hayatının işareti olan, Gwen'in gözündeki nişanı gördü. Sonrasında derin bir iç çekti.

 

"Artık yeni bir hayatın olmasını istiyorum," dedi Gwen. Kevin anlamadığını söylediğinde Gwen devam etti. "Yeni birini sevmelisin Kevin. Hayat devam ediyor. Yakın zamanda ben bu dünyadan tekrar kopacağım. Ama senin koca bir ömrün var. Kendin için, kim olursa olsun, başka birini bul," dedi Gwen içi kıyıla kıyıla.

 

Kevin elini masaya vurarak "SENCE BU O KADAR KOLAY MI!? HEM BEN SENDEN BAŞKASINI SEVEMEYECEKKEN NEDEN GWEN?" dedi.

 

Gwen Kevin'a bir tokat attıktan sonra "Aptal! Ben de biliyorum kolay olmayacağını ama dünya hâlâ dönüyor. Sen de başka birini sevmelisin. Benim yasımla yaşamanı istemiyorum. Bu son defa baş başa buluşmamız Kevin. Bundan sonra... bu isteğimi... yerine getirmedikçe... mezarıma bile gelmeni yasaklıyorum," dedi.

 

Kevin'ın yüzü buz gibi kesilmişti. Biraz durduktan sonra "Sen bu saçma şeyleri konuşmaya devam edeceksin biliyorum. Son savaşımızda görüşürüz Gwen," dedi ve kalkıp gitti.

 

...

 

Ertesi gün sabah saatlerinde...

 

Ben gece Hope ile birlikte uyumuştu. Sabah gözlerini açtığında karşısında uyumakta olan bir çift göz, o günün sanki huzurlu geçeceğini haber veriyor gibiydi.

 

Eskiden düşman olarak çatıştıkları günleri anımsadı. "Ne günlerdi ama..." diye geçirdi içinden. Şimdi karşısında tüm o günlerin anısını devam ettirmek istediği kişi duruyordu.

 

Birden Hope gözlerini aralamaya başladı. Kendisini izlemekte olan Ben'i gördüğünde içi huzurla doldu. "Günaydın sevgilim," dedi, yeni uyanmış olmanın getirdiği bir ses tonu ile.

 

Bu huzurlu an Gwen'in telaşla yanlarına gelmesiyle son buldu. "Kai gitmiş çocuklar!" dedi telaşla. Hope şaşkınlıkla "Kim nereye gitmiş, anlamadım?" dedi.

 

"Kai..." dedi Gwen, "Bir mektup bırakıp gitmiş." Ne mektubu olduğunu sordu Ben. Gwen mektubu Ben'in eline verdi.

 

Kai'ın mektubu:

 

"Sevgili Gwen,

Biliyorum bana çok kızacaksın ama beni anlayabilecek tek kişi de sensin.

 

Artık dayanamıyorum. O sürtük kadın yüzünden tüm hayatım mahvoldu. Ben artık başkasını seviyor gözlerimin önünde. Ölüymüşüm gibi davranıyor bana.

 

Lütfen affet beni. Ruhumun yok olması anlamına bile gelse onu öldürmeye gidiyorum. Lütfen affet beni..."

 

Ben mektubu okuduktan sonra yumruğunu sıkmaya başladı. "Başlıyoruz..."

 

 

 

Bölüm : 30.11.2024 19:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...