50. Bölüm

50.Bölüm

Müzeyyen Güneş
feyzagns9

İsteme günü gelmişti. Gece erkenden yatağa girsem de sabaha kadar uyuyamamış, yatağımda dönüp durmuştum. Uykuya daldığımda saat 05.00, gözlerimi açtığımda ise 08.00 olmuştu. Üç saatlik uyku bana yetmişti. Yatağımdan kalkıp hızlıca yatağımı toplayıp duşa girdim. Bugün prenses gibi olmalıydım. Her şey çok güzel olmalı ve biz ilk adımımızı en güzel şekilde atmalıydık. Duşumu alıp banyodan çıktıktan sonra üzerime rahat bir şeyler geçirip odadan çıktım.

 

Ortalık olduğundan daha sessizdi. Sanırım daha annemler uyanmamıştı. Ben de çok ses çıkarmadan mutfağa geçecekken gördüğüm görüntüyle buz kestim. Babam, teyzemle öpüşüyordu. Ellerim titrerken sertçe odaya girdim. Teyzemi kolundan çekip koltuğa fırlattıktan sonra babama tokadı yapıştırdım.

 

"NASIL BÖYLE BİR ŞEYİ YAPARSIN, ANNEME BUNU NASIL YAPARSIN? HEM DE KARDEŞİYLE SEN NASIL ADİ, NASIL ŞEREFSİZ BİR İNSANSIN! HELE SEN TEYZE, SEN ABLANA BUNU NASIL YAPARSIN? BU YAPTIĞIN İNSANLIĞA SIĞAR MI? SİZ İĞRENÇSİNİZ."

 

Babam sinirle saçıma yapıştığında gözlerim doldu. Saçıma asılırken pis nefesini yüzüme vererek konuşuyordu.

 

"Bana bak, sürtük, tayinim var dedin, gittin orada kendini birine yamadın, şimdi gelmiş bana ahlak dersi veriyorsun. O sesini keseceksin Sevda, bu gördüklerin burada kalacak, yoksa seni elimden kimse alamaz. Bununla da kalmam, on sekizine yeni girmiş kardeşini veririm o amcanın 30 yaşındaki oğluna, biliyorsun o ibneyi de kardeşinin hayatını karartır."

 

Beni böyle korkutabileceğini mi sanıyordu? Tehditlerine boyun eğecek küçük kız çocuğu yoktu karşısında. Dizimi bacak arasına geçirip olduğu yerde acıyla kıvranıp iki büklüm olmasını izledim. Elim beyazlamış saçlarını buldu. Saçından tutup bakışlarının beni bulmasını sağladım.

 

"Çok korktum be babalık, sen ne bana ne anneme ne de kardeşime hiçbir halt yapamazsın. Şimdi aç kulağını, iyi dinle, annem uyandığında yaptığınız ahlaksızlığı anlatıp ayaklarına kapanarak af dileyeceksin. Yoksa andım olsun seni bu memlekette rezil ve rüsva ederim. O çok düşündüğün namusun, haysiyetin var ya, bir kağıt parçası gibi harcarım. Seni gören, gördüğü yerde yüzüne tükürür. Af diledikten sonra bütün eşyalarını toplayıp bu evden def olup gideceksin.

 

Sanki hayatımızda hiç var olmamış gibi, anladın mı beni? "

 

Gözlerinde nefretle karışık gördüğüm hırs umrumda bile değildi. Sevgi ve annem yükselen seslere uyanmıştı. Sevgi korkuyla bana bakarken ona güven verircesine gülümsedim. Anneme dönüp konuştum.

 

"Günaydın annem, eşinin ve biricik kız kardeşinin sana söylemek istediğim şeyler varmış."

 

Teyzem yalandan zırlayarak annemin ayağına yapıştı.

 

"Affet abla, ben bir şey yapmadım. O zorla öptü beni, yemin ederim direndim, engel olmaya çalıştım. 'Yapma Nusret, sen benim eniştemsin,' dedim, dinlemedi."

 

"Ne yalan söylüyorsun lan, asıl ben dedim sana, bacımsın benim, uzak dur dedim, dinlemedin, girdin kanıma. Hayriye'nin ruhu duymaz dedin. Bir kerelikten bir şey olmaz. Ben senin ateşini alırım dedin. Karının yapmadığı karılığı yaparım dedin."

 

Söylediği her söz midemi bulandırıyordu. Annem duyduklarının şokuyla elini kalbine götürdü. Dolu gözleri babamı bulduğunda yüzüne tükürüp ah ederek konuştu.

 

"Ben sana 30 yılımı verdim. İki tane evlat verdim. Evini yuva yaptım senin için, kendimden ödün verdim. Bu muydu karşılığı, bu muydu? 30 yıllık emeğimin, sevgimin karşılığı kardeşimle aldatmak mıydı? Bugün benim yüreğime öyle bir ateş düşürdün ki, Nusret dilerim o ateşlerde yanarsın. Dilerim öyle bir hale gelirsin ki, bir kap su verenin olmaz."

 

"Sen peki, Akça bacımdın, sen benim sırdaşım, dostum, yoldaşım, karındaşımdın. Nasıl yapabildin bunu? Böyle bir şeyi nasıl miden götürebildi? Annem erkenden göçüp gitti, ben sahip çıktım, ben büyüttüm seni, anamdan daha çok analık ettim. Hakkım haram zıkkım olsun. Rabbim, benden aldığınız bu ahlarla yüzünüzü güldürmesin. DEFOLUN EVİMDEN, DEFOLUNNNNN!" Annem yere doğru düşecekken koluna girdim. Bir koluna Sevgi, diğerine ben girmiştim. Birlikte koltuğa oturttuk. Ardından Sevgi'ye döndüm.

 

"Ablacım, koş, odamdan telefonumu al getir. Ambulansı arayalım."

 

Sevgi odama koşarken ben de annemin yakasını açtım. Annemin gözünden yaşlar süzülürken içim yandı.

 

"Anne, ne olur sakinleş, bak kalp krizi geçireceksin."

 

"Nasıl sakinleşeyim, Sevdam kocam kardeşimle aldatmış beni, ben odamda uyurken onlar salonda fingirdeşiyormuş."

 

Annem elini kalbine daha çok bastırıp gözlerini kapattığında Sevgi yanıma koştu. Hemen ambulansı arayıp kalp krizi olduğunu, acele etmeleri gerektiğini söyledim.Adresi verip telefonu kapattıktan sonra annemin nabzına baktım. Düşük şekilde atan nabzı korkumu artırırken ellerim titriyordu. Sonunda siren sesleriyle kapıya koştum. Ambulans gelmişti. Ambulans hemşiresine durumu özet geçtikten sonra Sevgi ön tarafa, ben de arkaya geçmiştim.

 

Apar topar geldiğimiz hastanede annem ameliyata alınmıştı. Sevgi hıçkırarak ağlarken kendime çekip sarıldım.

 

"Korkma ablam, annem bunu da atlatacaktır."

 

"G-gitmesin abla, bizi bırakıp bir yere gitmesin."

 

"Gitmez, gitmeyecek, bizi bırakmayacak, kızlarını bırakmayacak."

 

Gidemezdi, beni, Sevgiyi annesiz bırakamazdı. Dolan gözlerini elimle sildim. Ağlamayacaktım; annem ölmemişti ki, ağlamamı gerektirecek bir şey yoktu. Birazdan kapı açılacak, annem sapasağlam o ameliyattan çıkacaktı. Çalan telefonumla Sevgiyi sandalyeye oturtup telefonu elime aldım.

 

Ruh eşim arıyor...

 

Telefonu açtığımda Akın'ın neşeli sesi kulaklarıma doldu. "Prenses, sen hala yatıyor musun yoksa? Unuttun mu Sevdam, bugün bizim sözümüz var. Hemen yataktan kalkıyorsun. Biraz sonra sizin evin önünde olurum. Sizi alıp kuaföre bırakacağım." Ağlamamak için dudaklarımı dişleyip konuştum. "Biz evde değiliz sevgilim. Hastanedeyiz." "Ne demek hastanedeyiz? Sana bir şey mi oldu? Neden haber vermiyorsun Sevda?" Bana değil, anneme olmuştu olan; belki de benim yüzümden olmuştu. "Ben iyiyim, a-annem kalp krizi geçirdi. Ameliyata aldılar. Nabzı düşüktü." "Hangi hastanedesiniz güzelim, hemen geliyorum." "Şehir hastanesindeyiz." "15 dakika oradayım."

 

Telefon kapanmıştı. Kendimi Sevgi'nin yanındaki boş sandalyeye bıraktım. Başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi kapattım ve Allah'a yalvarmaya başladım. "Allahım, ne olur anneme bizden alma. Bizi onsuz bırakma, ne olur Allahım. Kardeşim annesiz yapamaz. Tam hayatının başlangıcında onu annesiz bırakma. Ne olur Allahım, annemi bizden alma."

 

Bedenime sarılan kollarla yutkundum. Başımı omzuna yasladım.

 

"Gitmesin Akın, annem bizi bırakıp gitmesin. Onsuz olmaz Akın, annemsiz olmaz."

 

"Hayriye anne güçlü kadındır, sizi bırakmaz, korkma.Annemizi sapasağlam alacağız o ameliyathaneden."

 

Saniyeler, dakikaları, dakikalar saatleri kovalamıştı. Yaklaşık 4 saattir ameliyat sürüyordu. Sonunda kapı arandığında hızla ayağa kalktık. Doktor karşımıza geçip maskesini indirdiğinde yutkundum. Bu yüzü iyi bilirdim; ne zaman hastayı kaybetsek, onu kurtaramamanın verdiği hüzün ve mahcubiyet hissi adımlarım geri giderken "hayır" dedim, gidemez, tam ona ihtiyacımız olduğunda bizi bırakamaz.

 

"Hayır, hayır söylemeyin. Annem iyi, birazdan normal odaya alacaksınız, değil mi? Yoğun bakımda olur, dinlensin, kendine gelsin."

 

"Üzgünüm, biz elimizden geleni yaptık ama maalesef ki hastayı kurtaramadık."

 

Sevgi, "anne" diye bağırıp kendini yere atarken, Akın kollundan tutup sandalyeye oturttu. Akın, Sevgiyle ilgilenirken benim gözlerim ameliyathaneden üzeri örtüyle çıkan annemi buldu. Tam önümde duran sedye, boğazımdaki düğümü arttırırken titreyen ellerimle örtüyü açtım. Annem, kınalı saçlarıyla kahverengi gözlerini kapatmış, sanki uykudaydı. Sonsuz bir uykuda soluk tenine baktım. Yüzündeki hüzün, bu hayata veda edişi çok acı olmuştu.

 

"Annem açsan ya kahve gözlerini baksan ya bize... Anne uyan hadi kalk, bak kızların ağlıyor. Hangi dayanamazdın sen kızlarının ağlamasına? Uyan hadi kalk, söz veriyorum bir daha ağlamam. Sen iste, dizinin dibinden ayrılmam, yeter ki uyan anne. KALK DİYORUM ANNE, KALK! GİDEMEZSİN, BU ŞEKİLDE OLMAZ."

 

Akın kollarımdan tutarken, kolları arasında çırpınmaya başladım. "Yalan söylüyorlar, Akın, annen öldü diyorlar. Ölmez ki anneler, ölmez benim annem de ölmedi..." Akın'a dönüp yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Belki bana küsmüştür. Sen söylesene Akın, annem seni çok sever, sen söylersen uyanır, hadi söyle ona, kızlarının onu beklediğini söyle."

 

"Sevdam, yapma güzelim."

 

Annemin üzeri örtülmüş, götürülürken onlara doğru atıldım. Akın yine tutmuştu. "Bırak beni, bırak Akın, ANNE GÖTÜRMEYİN ANNEMİ, DURUN LÜTFEN, ÖLMEDİ Kİ ANNEM. BIRAK AKIN, BIRAK ANNEMİ GÖTÜRÜYORLAR, ONU MORGA GÖTÜRÜYORLAR, ÜŞÜR BENİM ANNEM. BIRAK DİYORUM."

 

"Yapma Sevdam, yapma. Sevdiğim kardeşin için güçlü dur, bırakma kendini. Sevda, yapma böyle."

 

"Ne yapmayayım Akın, annem öldü. O kadın ölmeden önce ne olduğunu biliyor musun? Öz kardeşinin kocasıyla ilişkisi olduğunu öğrendi. Ve bunu ona duyuran bendim. Ben eğer çenemi tutsaydım, gördüklerimi anneme söylemeseydim annem burada olmayacaktı."

 

Sinirle başıma vurmaya başladım. "Salak kafam, akıl edemedim. Bu kadar kötü sonuçlanacağını akıl edemedim. Aptalım ben..."

 

"Yapma Sevdam."

 

Kolumda hissettiğim acıyla görüşüm bulanıklaştı. Ayaklarımdaki güç azalırken gözlerim kapandı, kendimi karanlığına bıraktım...

 

Akın'dan

 

Sevda sakinleştiricinin etkisiyle kollarımın arasına bayılırken sevdiğimi kucağıma aldım. Hemşirelerden biri boş odayı gösterip yatırmamı sağladıktan sonra arkamdan sessizce ağlayarak takip eden Sevgi'ye baktım. Yatakta baygın olan ablasına bakıyordu. Elimi omuzlarına koyup bana bakmasını sağladım.

 

"Sevgi, biliyorum çok zor ama bana bu sabah neler olduğunu anlatır mısın?"

 

Sevgi gözyaşlarını silip konuşmaya başladı.

 

"Ablam bizden önce kalkmış. Ben gözlerimi evde yankılanan bağışlamalara açtım hızlaca odamdan çıktığımda annem de yatak odasından çıkmıştı. Birlikte salona geçtiğimizde teyzem koltukta oturuyordu. Babam elini karnına tutmuş yerde kıvranırken ablam nefretle teyzeme ve babama bakıyordu. Sonra anneme dönüp teyzemin ve babamın ona yapacağı bir açıklama olduğunu söyledi.

 

Teyzem bir anda annemin ayaklarına kapanıp yalvarmaya başladı. Babamın onu zorla öptüğünü söyledi. Babam ise inkar etti. Teyzemin onu yoldan çıkardığını söyledi. Annem duyduklarına dayanamayıp fenalaştı. Apar topar hastaneye geldik. Sonrası da malum işte..."

 

Sevgi hıçkırarak ağlamaya başlayınca kendime çekip sarıldım. Sakinleşmesi için saçlarını okşarken hıçkırıkları artıyordu.

 

"B-babam anneme bunu nasıl yapar, abi? Aşık olduğu kadına nasıl ihanet eder? Aşk dedikleri, sevgi dedikleri böyle basit bir şey mi? Annem ona yıllarını, ömrünü verdi. Nasıl onca seneye ihanet eder? Sevgisi bittiyse boşanabilirdi. Bu şekilde ihanet etmesi çok ağır; annemi yıkan bu oldu.

 

A-abi, keşke babam ölseydi de onu bu şekilde bilmeseydim. Bu ölümden beter. B-babam annemin katili. Ne yapacağım ben, abi? Bir günde hem annemi hem babamı kaybettim."

 

"Ablan var abicim, ben varım. Biz her zaman yanında olacağız. Sen tek değilsin Sevgi yanında, seni her şeyden çok seven ablan var. Yaralarınıza beraber merhem olacaksınız."

 

Sevgi bakışlarını ablasına kaydırdı. Yüzünde buruk bir tebessüm oluştu.

 

"Çok heyecanlıydı abi, her şeyi defalarca kez gözden geçirdi. Evi defalarca kez temizledi. Eksik var mı diye defalarca kez kontrol etti. Gelip gidip söz elbisesine bakıyordu. İçinde kendini hayal edip hayallere dalıyordu. Bugünü öyle heyecanla beklemişti ki her şeyin kusursuz olmasını istiyordu. Ama benim karaktersiz babam bütün hayatımızı mahvetti."

 

Sevdam, yaralı yarim derin bir yasa girmişti. Öyle bir boyuta gelmişti ki suçu yokken kendini suçluyordu. O şerefsiz Nusret'i elimden kimse kurtaramayacak. Telefonumu çıkarıp durumu Ayperi ve Yağız Ege'ye haber ettim. Onlar buraya gelmek için otelden çıkarken ben de Arda'yı aradım. Açılan telefonla direkt konuştum.

 

"Arda, bana hemen Sevda'nın babası Nusret'in konumunu bul. Çabuk ol!"

 

"Emredersiniz komutanım."

 

Telefonu kapatıp ablasının yanında oturan Sevgi'ye baktım.

 

"Ablanın yanından ayrılma. Sevgi birazdan yanınıza kardeşim Ayperi ve eşi gelecek. Ablan uyanırsa bana haber et, tamam mı?"

 

"Babamın yanına mı gidiyorsun, Akın abi? Eğer öyleyse gittiğinde söyler misin? Sevgi senden nefret ediyor, seni annesinin katili görüyor, babalıktan reddediyor. Gördüğü yerde de boğazına yapışacakmış, dermisin lütfen. "

 

Başımı sallayıp onu onayladım. Odadan çıktıktan sonra hastanenin çıkışına ilerledim. Çıkışa geldiğimde Yağız ve Ayperi'nin geldiğini gördüm. Ayperi koşup bana sarıldığında ben de ona sarıldım. Ayrıldığında kızarmış gözleriyle gözlerime baktı.

 

"Nasıl olmuş abi, Sevda şimdi nasıl?"

 

"Kalp krizi geçirmiş, ameliyatta da kalbi durmuş. Tüm müdahaleye rağmen geri dönmemiş. Sevda ilk öldüğünü kabul etmedi. Sonra da kendimi suçlamaya başladı. Sakinleştirici yaptılar. 2. katta 126 nolu odada uyuyor. Sevgi desen, gencecik kız yıkıldı. Annesinin yasını tutmaya çalışıyor. Ablasına bir şey olur korkusu var. Nasıl toparlanacaklar bilmiyorum. Sen yanlarında ol, Ayperim, olur mu?"

 

"Olur, olur da sen nereye gidiyorsun?"

 

"Babaları denilen şerefsizi bulup dünyayı tersinden göstermeye."

 

Ayperi anlamasa da başıyla onayladı. Beni o hastaneden içeriye girerken Yağız Ege'nin bakışları buldu.

 

"Abi ben de geleyim, tek gitme."

 

"Sen burada kızların başında dursan daha iyi olur aslanım, zaten çok bir işim yok. Hemen halledip döneceğim."

 

"Peki, sen nasıl istersen abi."

 

Yağız Ege de hastaneye girmişti. Ben de arabama atlayıp Arda'nın attığı konuma arabayı sürdüm. Bağ evinin önünde durduğumda derin bir nefes alıp arabadan indim. Evin önüne geldiğimde kapıya sertçe vurmaya başladım. Saniyeler sonra kapı aralandığında içeriye dalıp Nusret'in yakasından tuttuğum gibi yere fırlattım.

 

"N'oluyor lan, evimde ne işin var senin?"

 

Yüzüne sertçe yumruğumu indirip konuştum.

 

"Haysiyetsiz, şerefsiz hâlâ pişkin pişkin konuşuyorsun. Senin yüzünden kızların annesiz kaldı. Karaktersiz, kanı bozuk."

 

"N-ne demek annesiz kaldılar?"

 

"Kardeşiyle aldattığın karın var ya, ihanetini kaldıramadı. Kalp krizi geçirmiş, ameliyata aldılar ama kurtaramadılar. Senin gibi kansız, kan*** yüzünden kızlar annesiz kaldı."

 

"Olmaz, Hayriye ölemez lan, olmaz."

 

Hala konuşan şerefsizin burnunu kırıp konuştum. Acıyla bağırdığında umursamadan konuştum.

 

"Sakın cenazeye gelmek gibi bir hata yapma, Nusret emin ol bu sefer bir kırıkla bırakmam seni, serumla besleyecek hâlâ sokarım. Duydun mu lan!"

 

"Du-duydum, defol başımdan ruh hastası."

 

Şerefsiz ayağa kalktığımda karnına sertçe tekme atıp evden çıktım. Arabaya bindiğimde elimdeki kanı peçeteyle temizledim. Hastaneye giderken aklımda tek düşünce bundan sonra Sevda'yı nasıl toparlayacağımla ilgiliydi...

 

🌻🌻🌻

 

Hayriye Hanım'ın cenaze namazı kılınmış, defnediliyordu. Sevda ve Sevgi birbirine sarılmış ağlarken, Ayperi ve Ece, Sevda ve Sevgi'ye destek olmaya çalışıyordu. Demir Timi de bu acı günde komutanlarını yalnız bırakmamış, cenaze törenine gelmişlerdi. Leyla Hanım da kızların yanında durmuş, onlara dayanak olmaya çalışıyordu.

 

Cenaze töreni bitip eve geldiklerinde, Sevda odasına geçmişti. Sevgi de kendini odasına kapatmıştı. Sevda'nın gözleri söz elbisesini buldu. Oturduğu yataktan kalkıp elbiseyi eline aldı. Mutlu olmak ona haram olmuş gibiydi. Korkularının üzerine gittikçe, mutlu olmak yerine dibe batıyordu. O günün bütün acısını bu elbisenin üzerine yüklenmişti. Eline aldığı makasla elbiseyi kesmeye başladı. Sivri makasla elbiseyi kesmeye çalışırken, farkında olmadan elini de kesmişti. Odaya giren Akın, gördüğü görüntüyle koşup makası sevdiğinin elinden aldı.

 

"Ne yaptın güzelim? Elini mahvetmişsin."

 

Sevda, dolan gözlerini sevdiği adama çevirdi. Sağlam eliyle sevdiğinin yüzünü sevip konuştu.

 

"Bitirelim Akın, ben çevreme zarardan başka bir şey vermiyorum. Mutluluk haram kılınmış bana, seni de kendimle dipsiz bir bataklığa çekiyorum. Bitirelim yakışıklım, sen sana mutluluk verecek, huzur verecek, sana aile olacak birini hak ediyorsun. Ben bunu sana veremiyorum Akın."

 

"Tamam, saçmalamaya başladın. Kapatalım bu konuyu, gel eline pansuman yapalım. Hadi, daha fazla böyle kalırsa mikrop kapacak."

 

"Saçmalamıyorum, söylesene Akın, hazır olmamı kaç sene bekledin? Dur, ben söyleyeyim; 6 sene beni bekledin. Altı senenin sonunda tam "tamam" dediğimde ne oldu? Söylesene, bizim sözümüzün olacağı gün ne oldu? Ben bu kadar eksikken sana nasıl eş olacağım? Bu haldeyken düğünü, nikahı, nasıl düşüneceğim? Senin payına yine yine beklemek düşecek ve ben sana bunu yaşattığım için kendimden nefret edeceğim.

 

Bu ilişki böyle devam etmemeli. Ayrılalım Akın, bitirelim. Sen de önüne bak artık."

 

"Saçmalamayı kes Sevdam, bir ömür boyu seni beklemem gerekse bile beklerim ben seni kızım. Ben seni beklemeyi bile sevmişken, ayrılalım demekte nereden çıkıyor? Ben seni bu halde bir başına bırakacak kadar, karaktersiz değilim.

 

Beni görmek istemiyor musun? Eyvallah, görmezsin; görünmeden de yanında olabilirim. Sesimi duymak istemiyorsan ona da eyvallah, beni görmediğin, sesimi duymadığın yerde olurum ama yine de seninle olurum. Benim senden başka yolum yok güzelim. Eğer olur da bir gün ayrılırsam senden, bil ki bu beden artık nefes almıyordur. Ben bu dünyadan göçmeden seni bırakmam, sen de bu saçma düşünceleri bırak.

 

Canın yanıyor meleğim, görüyorum. İzin ver, gözyaşlarını döktüğün, teselli aradığın kollar olayım. İzin ver, acını paylaşayım, omuzlayayım."

 

Sevda, Akın'ın sözlerinden sonra kollarını Akın'ın boynuna doladı. Tuttuğu hıçkırıkları serbest bırakıp sevdiği adamın kollarında teselli buldu. Akın, dolan gözlerini kapatıp burnunu sevdiği kızın saçlarına gömdü. Kolları sevdiğinin bedenini sararken içinden onu iyileştirmesi için Rabbine dua etti...

Bölüm sonu...

Bölümü nasıl buldunuz?Lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın.

Bölüm : 12.04.2025 00:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...