52. Bölüm

52.Bölüm

Müzeyyen Güneş
feyzagns9

"Değme benim gamlı yaslı gönlüme

Değme benim gamlı yaslı gönlüme

Ben bir selvi boylu yardan

Ayrıldım ayrıldım ayrıldım yar

Ben bir selvi boylu yardan

Ayrıldım ayrıldım ayrıldım yar"

Yağız Ege, vücudundaki yaralara rağmen yanan yüreğinin acısını dindirebilmek için türküye sığınmıştı. Gözleri parmağındaki alyansa kaydı. Ardından gözlerinin önüne gelen sevdiğinin hayaline bakıp tebessüm etti. Ve kaldığı yerden türküsüne devam etti.

"Evvel bağban idim dostun bağında

Evvel bağban idim dostun bağında

Talan vurdu ayva nardan

Ayrıldım ayrıldım ayrıldım yar"

 

Karnına saplanan sızıyla yutkundu. Ne zamandır burada olduğunu hesaplamaya çalışıyordu. Gelen gidenleri, çok az bir delikten sızan gün ışığını hesaba kattığında 5 gündür burada olduğunu anlamıştı. Demir timi geri dönmeyi başardıysa Ayperiye haber vereceklerdi. Gerçi o şerefsizin çektiği videoyu karısına atıp atmadığını da bilmiyordu. İçeriye neşeyle giren Korsan'ı buldu; bakışları yüzündeki neşeli ifadeyi görünce kaşlarını çattı. Yağız Ege, bu ibne yine neyin peşindeydi. "Sana çok güzel haberlerim var hayatım. Bir arkadaş sayesinde video karına ulaştı. Tepkisini izlemek ister misin? Ben izlerken çok keyif aldım."

Telefonu getirip önüme tuttuğunda ekranda gördüğüm ayçiçeğime baktım. Üzerinde siyah bir tişört, altında mavi bir kot vardı. Saçlarını özensiz bir at kuyruğu ile bağlamış, elindeki karton bardağa bakarak derin düşüncelere dalmıştı. Kamera biraz daha yaklaştığında kıpkırmızı gözlerini, uykusuzluktan mosmor olmuş gözaltlarını görmüştüm. Sevdiğim kadının gülüşlerini soldurmuştum. Videonun devamında yanına giden kadın ona videomu gösteriyordu. Ayperi'nin beni görünce kadının elinden telefonu sertçe aldığını gördüm.

Bir müddet videoya öylece bakmıştı. Sonra yavaş yavaş dolanan gözlerini gördüm. Öfkeyle derin bir nefes alırken önümdeki itin keyifle güldüğünü gördüm. Ama dikkatimi ona vermedim. Video başladığında Ayperi'nin yüzünde derin bir acı ifadesi oluştu."Yapma be güzelim, ben sana tutunup nefes alırken sen kendine nefeslerini zehir etme." Videoyu sonuna kadar izlemişti. Hıçkırık sesleri arttığında dayanamayıp gözlerimi kapattım. "BEN BUNLARDAN KURTULACAĞIM, ŞEREFSİZ, KURTULUP SENİ ÇIKTIĞIN YERE GERİ SOKACAĞIM. DUYDUN MU, KORSAN? O SAĞLAM KALAN GÖZÜNÜ DE KENDİ ELLERİMLE SÖKÜP ÇIKARACAĞIM."

"Çok kabasın ama Üsteğmen, sonuçta ben sana bir iyilik yapıp eşini gösterdim. Şimdi Allah var, güzel kadın Fikret'te çok beğenmiş, acaba bu hasrete bir son verip onu da mı yanına getirsem?" Sol elimdeki zinciri kavrayıp önümdeki itin boğazına geçirdim. Yanıma çekip boğarken konuştum. "BENİ SINAMA, KORSAN, SABIRLI BİR ADAM DEĞİLİM BEN." Adamları içeriye dalıp elimden aldıklarında kenara geçip öksürmeye başlamıştı. Telefonu ise yere yüzüstü düşmüştü. Bakışlarım sevdiğim kadına kitlendi. "Geleceğim, ayçiçeğim, sabret olur mu? Yine sana döneceğim."


Nefesi düzene giren şerefsiz konuştu. "Ben seni akıllandırmasını bilirim. Alın, getirin doktoru, yeni deney faresi hazır, dayanıklı, nasıl olsa üzerinde istediğini deneyebilir." Adamlar görüş açımdan çıkarken korsanın pislik içinde olan bedenine rağmen boynunda zincirden kalan izi gördüm. Boynu kıpkırmızı olmuştu. Önümde duran ite aldırış etmeden gözlerimi kapattım.Belli ki bugün de yoğun geçecekti.En azından öbür şerefsiz gelene kadar gözlerimi dinlendirecektim...

🌻🌻🌻

Sevdiğim adamın işkence videosunu izlememin üzerinden 10 gün geçmişti. Video bittiğinde sinir krizi geçirip kadına saldırdığımı hatırlıyorum. Beni gören insanların gelip bizi ayırdığını, sonrası derin bir karanlık... İçim yanıyordu, gördüğüm o video her gözümü kapattığımda aklıma geliyordu, açıyordum, aklımdaydı. Nasıl bir vicdansızlıktır bu, şimdi ne yapıyordu mesela, yaraları iyi olmuş muydu? Ya da o yaraların üzerine yeni yaralar mı eklenmişti? Boğazından bir lokma geçmiş midir?

Üzerime örtülen hırkayla başımı arkama doğru çevirdim. Abim, bana verdiği sözü tutmaya çabalıyordu. Ama sakladıkları yeri hâlâ bulamamıştı. Bu yüzden mahçup hissettiğini gözlerinde görüyordum. Sevda ve Sevgi bile kendi dertlerini unutmuş, beni teselli etmeye çalışıyorlardı. "Hava bugün çok soğuk, güzelim, içeriye geçsen ya artık." "Benim yüreğim yanıyor abi, inan bana, içimdeki yangından dışarının soğukluğunu bile hissetmiyorum." "Yapma böyle be kızım." "Çok canını yaktılar abi, içindeki kurşunu canlı canlı çıkardılar, yetmedi, yarasını kızgın demirle dağladılar.Bununla da yetinmeyip omzundaki yaraya tuz bastırdılar. Bunu yapan adam ne dedi biliyor musun? Sizin Türklere özgü bir deyiminiz var ya, yaraya tuz basmak, bak tam şimdi onu yapacağım dedi. Çok canı yandı abi, acıyla öyle kuvvetli inledi ki yüreğim darmadağın oldu. Ben o görüntüyü izleyeli 10 gün oldu abi, dile kolay 10 gün, nasıldır, ne hale gelmiştir bilmiyorum. Onu bana geri getirdiğinde Egem'den geriye ne kalacak onu da bilmiyorum... Sadece bana sağ salim dönmesini istiyorum." Abim bu defa teselli edecek bir şey bulamadı. Ben de beklemedim zaten, gözlerim karşıda bulutların arasından sızan ayı buldu. Aklıma düşen türküyle gözümden bir yaş düşerken türküyü söylemeye başladım.

"Değmen benim gamlı, yaslı gönlüme

Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım

Ayrıldım, ayrıldım, ayrıldım vay

Evvel bağban idin dostun bağında

Talan vurdu ayva nardan ayrıldım

Ayrıldım, ayrıldım, ayrıldım vay

Gökyüzünde duran gibi dönende

Baykuş gibi viran yurda konanda

Konanda, konanda, konanda vay

Çok ağladım Mecnun gibi çöllerde

Ferhat gibi Şirin yardan

Ayrıldım, ayrıldım, ayrıldım oy "

 

🌻🌻🌻

Bedenimdeki sızıların şiddeti artmıştı. Doktor denilen şerefsizin vücuduma enjekte ettiği iğnede sinirleri kuvvetlendirecek bir şeyler olduğu belliydi. İğne vurulduktan 15 dakika sonra korsan şerefsizi elinde iğneleri olan bir kırbaçla gelmişti. Sırtıma indirdiği her darbede sanki iğneler vücudumu deşiyordu. Normal bir insana göre daha fazla acı çekiyordum. Tenime üflediği nefesi bile tenimi delip geçiyordu sanki...

Günler geçiyordu, her geçen gün vücuduma değişik kimyasallar giriyordu. Bazen beynim patlayacak gibi hissediyordum. Öyle anlarda son ses güya kendileri için kurdukları davayı anlatan şarkılarını dinletiyorlardı. Kulaklarımı kapatıp biraz olsun sesi kısmak istediğimde kollarıma inen sopalar buna mani oluyordu. Dayanılmaz raddeye geldiğimde sevdiğim geliyordu aklıma; okyanus gözlüm, peri kızım, canım, can özüm, Ayperim, Ayçiçeğim. Dayan diyorum, dayan Yağız Ege, sevdiğin kadın için dayan, sana her şey olan kadının her şeyini elinden almamak için dayan.

Demir timi benim için gelecekti, biliyordum. Onlar arkada adam bırakmazlardı. Sadece onlar gelene kadar sabretmem gerekiyordu. Vücudumdaki güç git gide azalıyordu. Üstelik sadece fiziksel değil, psikolojik yaptıkları şiddet çıldırmama sebep oluyordu. İçimden bir ses konuştu: "Dayanmalısın, Yağız Ege, sevdiğin kadın için dayanmalısın." Korsan ıslık çalarak mağaradan içeri girdiğinde sinirle kaşlarımı çattım. Şu p*******in sesi, görüntüsü, nefes alışverişi bile batıyordu bana. "Yine harika görünüyorsun bebeğim. Üzerinde bıraktığım izlere rağmen hala çok seksisin." "Seni s******, Korsan, git başımdan." "Karını unutup bana mı yavşamaya başladın, Üsteğmen? Öyleyse ben varım. Birlikte mutlu mesut yaşarız seninle, Korsan ve Arslan, unutmazlara giren bir çift olacağız." "Sen elimi bir çöz de ben sana unutulmazları yaşatayım." "Yine boş boş tehditlere başladın, sen de. Neyse, bugün keyifliyim. Az önce Türkmen köyünden esirler getirdim. Biraz sonra senin ilerideki boşluk var ya, hepsini oraya dizeceğim. Ve sen Türk askeri, onların infazını izleyeceksin." Öne doğru atıldığımda kendini geriye çekti. Umursamadan üzerine atılmaya çalışıyordum, bileğimdeki zincirlerden kurtulmaya çalışıyordum. "Onları bırakacaksın, Korsan, duydun mu beni? Onların saçının teline zarar vermeden bırakacaksın." "Olmaz ama bebeğim, ben sana ne diyorum, sen bana ne anlatıyorsun? Neyse, getirin lan esirleri!"

 

Gözlerim içeriye giren çocuklara takıldı. Nereden baksan 8-13 yaş arası çocuklar, hatta biri onlardan da küçüktü; daha 5 yaşında bir kız çocuğuydu. Derince yutkundum, gözleriyle, saçlarıyla her şeyle bana Ayperi'yi anımsatmıştı. Korsan, baktığım kızı kucağına alıp kızın saçlarını sevmeye başladı. Küçük kız, saçını okşayan ellere bakıp titriyordu. "Bu kızın adı ne biliyor musun, Üsteğmen? Bu güzel kızın adı Aybala. Peki, bu kızı nasıl aldık biliyor musun? Annesinin göğsünde uyurken saçlarından tuttuğumuz gibi esirlerin arasına kattık. Çok zırladı, gelene kadar sana gösterecek olmasaydım kafasına çoktan sıkmıştım."

Ağzımdan küfür çıkacakken son anda yuttum. Etrafta çocuklar vardı. Hepsi korkuyla oldukları yere sinmiş, bize bakıyordu. Adamlar çocukları sıraya dizdi. En başa Korsan, kucağındaki Aybalayı koydu. "Yapma Korsan, çocuklar lan onlar, bırak gitsinler, sana ne zararları dokunmuş olabilir ki?" "Türk olmaları bile bana zarar, çocuklar, hadi bakın burada asker abiniz var, yardım isteyin ondan, yalvarın ona, o sizi kurtarmayı başarırsa ailenize döneceksiniz." Çocuklarım hepsi korkuyla bana yalvarmaya başladı. "NOLUR ASKER ABİ, KURTAR BİZİ." "KORKUYORUZ, AİLEMİZE GİTMEK İSTİYORUZ, NOLURSUN KURTAR BİZİ ASKER ABİ." "AŞKEY ABİ, KUYTAY BİZİ LÜTFEN!"

Çocuklar ağlayıp bana yalvarmaya devam ettiğinde çaresizliğime küfür ettim. Tüm gücümle Korsan'ın üzerine atlasam da geri çekilip hamlemden kurtulmuştu. Bileğimdeki zincirlere aldırmadan üzerine yürümeye çalışıyordum. Sonra mağarada bir silah patladı. Ve bütün çocuklar sessizliğe gömüldü. Korsan ateş etmişti. 8 yaşlarında tahmin ettiğim kız çocuğu kanlar içinde yere yıkılmıştı. "DUR ARTIK ŞEREFSİZ, DUR CİNSİNİ CİBİLİYETİNİ S*******." Korsan bana aldırış etmeden bir daha ateş etti. 10 yaşlarındaki erkek çocuğu acıyla inleyerek yere düşmüştü. Yerde acıyla kıvranırken Korsan küçümser gibi konuştu. "Bir de erkek adam olacak, görüyor musun, nasıl da zırlıyor?" Bir kurşun daha sıktığında sesi kesilmişti.

Sonra silahını on üç yaşındaki bir erkek çocuğuna doğrulttu. "Eğer sana vereceğimiz Türk bayrağını çiğneyip bize çalışacaksan senin kafana sıkmayacağım. Kutlu davamıza kendini adayacak mısın?" Çocuk, gözlerindeki korkuya rağmen bana baktı. Bana gülümseyip konuştu: "Ben bir Türk'üm, bir Türk gibi şerefimle öleceğim." "Salak çocuk, hala Türk olduğu için övünüyor, geberip gidecek." "Sizin gibi kansızlar bunun şerefini anlayamaz, şerefsiz." Mağarada tekrar silah sesi yükseldiğinde Korsan'ın üzerine atladım. Bir bir vatanımın evlatlarına geleceğine kıyıyordu. Benim elimden hiçbir şey gelmiyordu. Bu lanet zincirleri aşıp şu şerefsizi öldürmediğim için kendime de küfür etmeye başlamıştım. En son silahı Aybalaya doğrulttu. "YAPMA LAN, DUR ARTIK." Korsan bana dönüp sırıttı. "Yalvarırsan dururum. Öldürmem, onu ailesine teslim ederim. Söyle, Arsalancık gururunu ayaklar altına alıp bana yalvarabilir misin?" Gözlerim okyanus gözleri buldu. O gözlerde karımı da görüyordum. Tereddüt etmedim, küçücük bir yüreğin yanında benim gururum neydi ki? Başımı aşağıya doğru eğdim. "Sana yalvarıyorum, Korsan, Aybalayı annesine teslim et." Başımı kaldırdığımda Korsan'ın tatmin olmuş yüzünü gördüm. "O kadar işkence ettim, bir kez olsun kendin için yalvarmadın, küçük bir kız çocuğu için mi yalvarıyorsun? Neyse, sonuç itibariyle istediğimi yaptın, yalvardın bana Arsalancık ama üzgünüm, bu minik kıza da veda etmen gerekecek." "DUR ŞEREFSİZ, İSTEDİĞİNİ YAPTIM, GÖNDER İŞTE KIZI!" "Olmaz, onu öldürmeyeceksem bu oyunda eğlence nerede, değil mi?" Tekrar mağarada kurşun sesi yankılandı. Sonra da küçük, güçlü bir inleme sesi. Gözlerimi kapattım. Bu vahşetliğe yüreğim dayanamamıştı. Minik Aybala da şehit olmuştu. Bu mağarada bugün 4 vatan evladı şehit düşmüştü. Dört melek vardı.

8 yaşında bir kız çocuğu🤍🇹🇷

10 yaşında bir erkek çocuğu🤍🇹🇷

13 yaşında bir erkek çocuğu🤍🇹🇷

Ve minik 5 yaşındaki Aybala.🤍🇹🇷

Gözümden süzülen yaşlar, bugün şehit düşen melekler içindi. Ben bugün onları kurtaramamanın vebalini bir ömür boyu boynumda taşıyacaktım...

Bölüm sonu...

Bölümü nasıl buldunuz ?

Lütfen desteklerinizi esirgemeyin.Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

 

 

Bölüm : 14.04.2025 23:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...