54. Bölüm

54.Bölüm

Müzeyyen Güneş
feyzagns9

Yağız Ege için artık geri sayım başlamıştı. Nabzı düşmüş, kalbi yavaşlamıştı. Arda, Akın'la birlikte başında durmuş, öylece kalakalırken içeriye koşarak Feyzullah ve Gökhan girdi. Elindeki panzehiri Arda'ya doğru uzatıp konuştu: "Hadi bir an önce yap şunu, kaybedecek zamanımız yok." Arda, Gökhan'ın sözlerinden sonra kendine gelip panzehiri Yağız Ege'nin vücuduna enjekte etti. Ardından yaralarına pansuman yapmaya başladı. Herkes kötü halde olan tim arkadaşlarını düşünüyordu. Yağız Ege ağır bir işkence görmüştü. Üstelik yetmezmiş gibi bir de zehir çıkmıştı başlarına. Arda pansuman yaptıktan sonra Akın, Arda'nın gözlerine bakarak konuştu: "Helikopterle buluşma yerine kadar dayanabilir mi?" "Zehirle panzehir vücudunda karşılıklı savaşa başlamıştır. Bir an önce hastanede olması şart, komutanım. Helikopteri buluşma yerinden daha yakın bir yere çağırmamız gerek." "Pekala, Muhsin Binbaşı ile iletişime geçeceğim. Bakalım yapabileceğimiz bir şeyler var mı?" Akın, Binbaşı ile iletişime geçmek için mağaradan çıkarken Feyzullah, Yağız Ege'ye bakıp iç çekti: "Ne hale getirmişler seni kardeşim. Ah be, o iti o kadar kolay gebertmeyecektik. Kardeşimi bu hale getirmenin bedelini ödemeden gitti, it oğlu it." "Sakin ol Feyzullah, şükür ki kardeşimize yetişebildik." Gökhan gözlerini kardeşinin bedeninde gezdirdi. Mahvolmuştu bedeni; asıl sorun bundan sonra nasıl toparlayacağıyla ilgiliydi. "Çok yıpratmışlar, nasıl toparlanacak, nasıl eski haline dönecek, lan vicdanlarını s********* çocuğun haline bakın."

Akın, Binbaşı ile konuşmuş, durumu bildirmişti. Helikopterin mağaranın 5 km ötesindeki açık alana geleceğini öğrendikten sonra timinin yanına dönmüştü. İçeriye girdiğinde Gökhan'ın sözlerini duydu: "Toparlanacak Gökhan, sevdiği kadının elini tutacak, hem güç alacak hem de güç olacak. İkisi birbirlerine şifa olacaklar." "İnşallah komutanım." Akın sırtındaki çantayı Feyzullah'a verdi. Ardından Yağız Ege'yi sırtına alıp mağaradan çıkış yaptılar.Arda sürekli Yağız Ege'nin durumunu kontrol ederken Feyzullah ve Gökhan da çevre güvenliği ile ilgileniyordu. Sonunda helikopterle buluşma alanına gelebilmişlerdi.

Helikopterin gelmesiyle Arda rahat bir nefes aldı. Her ne kadar panzehiri vücuduna enjekte etse de kalbi hala yavaş atıyordu. Helikoptere binen Akın, Yağız Ege'yi yavaşça sırtından indirip yatırdı. Ardından Arda, ateşinin düşmesi için serum taktı. İçinde vitamin desteği de vardı. Helikopter doğrudan hastaneye giriş yaptığında onları karşılayan Sevda ve ekibiydi. Hemen sedyeye aldıkları Yağız Ege'yi ameliyathaneye aldılar. Onlar gelmeden Binbaşı Muhsin Karaağaç durumu doktorlara özet geçmişti. Herkes ona göre hazırlık yapmıştı.

Akın time bakıp konuştu. "Burası size emanet, ben Ayperi'nin durumunu öğrenip geleceğim." "EMREDERSİNİZ KOMUTANIM." Akın ameliyathanenin önünden ayrılıp annesini aradı. Annesi Ayperi'nin ameliyathaneden çıkıp yoğun bakıma alındığını söyledi. Akın kaçıncı katta olduklarını öğrendikten sonra telefonu kapattı. Annesinin yanına gittiğinde Ece'nin bir köşede öylece oturduğunu gördü. Annesi de pek farklı değildi. "Durumu ne, doktor ne dedi?" Ece dolu gözlerini abisine çevirdi. "Ameliyatta kalbi durmuş abi, doktor geri dönmesi çok zor oldu dedi. Tam umutlarını kestikleri anda geri dönmüş. Doktor ellerinden geleni yaptıklarını, gerisinin artık ablamın elinde olduğunu söyledi. Yaşamakta ölmekte onun tercihiymiş. Abi ya bizi bırakırsa ya gitmeyi tercih ederse ne yaparız o zaman?"

Akın kardeşine sıkıca sarılıp saçlarını okşadı. "Ayperi bizi bırakmaz güzelim. Ben şimdi doktorla görüşüp yanına gireceğim. Ve sevdiği adamı ona getirdiğimizi söyleyeceğim. Bak bakalım ablan uyanıyor mu, uyanmıyor mu?" Ece duyduklarıyla abisinden ayrılıp konuştu. "Yağız abiyi kurtardınız mı? Yaşıyor mu?" "Kurtardık, merak etme, yaşıyor ama yaralarından dolayı ameliyata alındı." "Yaşıyor ya, gerisi önemli değil." Akın başını sallayıp yoğun bakımdan çıkan hemşireye yöneldi. Durumu izah ettiğinde hemşire, durumu doktora bildireceğini, doktor kabul ederse 5 dakikalığına yanına girebileceğini söyledi. Hemşire doktorla konuşmak için uzaklaşırken Akın annesine baktı. Annesi gözlerini yoğun bakıma dikmiş öylece bakıyordu. Annesinin yanına oturup elinden öptü. "Annem, yapma böyle sultanım, kardeşim iyi olacak." "Pişmanım Akın, sana yaptığım anneliğin onda birini bile kızımı yapmadığım için çok pişmanım. Onu baban gibi bir adamın vicdanına terk ettiğim için çok pişmanım. Kızımı annesiz bıraktığım için, kocamın hırsını günahsız kızımdan çıkardığım için çok pişmanım." Vicdanım susmuyor. Akın, aynaya her baktığımda gördüğüm kadından utanıyorum. Biz iki yıldır birlikteyiz ama ben kızımı kaybetme korkusuyla kaç defa yoğun bakıma geldiğimi sayamadım. Onu bulmuşken anne olmaya çalışırken kızım ellerimden kayıp gidiyor. Tutamıyorum çünkü onun tutunacağı dal değilim. Hiçbir zaman da olamayacağım. Ben yaptığım hatanın bedelini kızıma her zaman bir adım uzakta kalarak ödeyeceğim. Onun ailesi sensin, Ece, Yağız Ege ve babaannesi. Bana anne diyor ama sanki yüreğiyle söylemiyor, gözlerinde hep bir burukluk var. Akın bunların hepsinin farkındaydı.

Ayperi'nin ne kadar affettim dese de içinde kalan çocukluğun farkındaydı. Bu yüzden affetmemesini anlıyordu. "O nasıl bakarsa baksın, ne konuşursa konuşsun seni seviyor anne. Sadece içindeki küçük kız çocuğu sana çok kırgın ve maalesef ki ne yaparsan yap o küçük kız çocuğunun kalbinde açtığın yaraları iyi edemezsin. Sen bundan sonra ona karşı iyi bir anne, bir arkadaş ol yeter ona." Annesi başını sallayıp oğlunu onayladı. Gelen hemşireyle Akın ayağa kalktı. "Doktor sadece 5 dakikalığına görmenize müsaade etti. İlk önce hazırlanmanız gerek, beni takip edin lütfen." "Teşekkür ederim." Hemşirenin yardımıyla hazırlanıp Ayperi'nin yanına girdim. Kardeşim hasta yatağında, yüzünde oksijen maskesi ve göğsünde bir sürü kabloyla uzanıyordu. Ah be kızım, asker adama yüreğini bu kadar bağlayacak ne vardı?

Yanına girip alnından öptüm. Serum olmayan elini ellerimin arasına aldım. "Ayperim, güzel kardeşim, ben geldim yanına. Çok korkuttun beni, sana bir şey olacak diye aklım çıktı. Bana bak, sakın bir yaramazlık yapıp bizi bırakmayı düşünme, çünkü ben sözümü tuttum. Sana sevdiğin adamı getirmeyi başardım. Şimdi o senin için yaşam savaşı veriyor, sana ihtiyacı var. Bu yüzden bu yataktan kalkman gerek, abicim. Sevdiğin adam için, bizim için uyanman lazım. Biz seni her zaman olduğu gibi yine bekliyor olacağız. Aileni çok bekletme, olur mu?" Avuçlarımdaki elini öpüp tekrar yatağa bıraktım. Hemşire çıkamam gerektiğini belirtince tekrar alnından öpüp konuştum. "Peri kızı, bizi çok bekletme." Odadan çıktığımda kendimi sandalyeye bıraktım.

Bir yanda kardeşim, diğer yanda kardeşim dediğim adam, ne yapacağımı bilemez bir hale gelmiştim. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Bize biçilen kaderi yaşıyorduk. Ellerimi açıp Rabbime dua ettim."Rabbim, sen onları birbirlerine bağışla. Onlar daha yeni birbirlerine kavuştu. Onları ayırma, yarabbim."

Amin dedikten sonra ellerimi yüzüme sürdüm. Ardından üzerimdeki önlük, maske ve eldivenler çıkarıldıktan sonra Ayperi'yi annem ve Ece'ye emanet edip Yağız Ege'nin başına gittim. Ameliyat hâlâ devam ediyordu. Tek duamız, sağ salim çıkması içindi...

 

🌻🌻🌻

Yağız Ege gözlerini açıp etrafına baktı. Burası anne ve babasıyla birlikte piknik yaptıkları yerdi. Annesi ve babası ileride oturmuş piknik yapıyorlardı. Yağız Ege, anne ve babasının yanına geldi. Arslan çifti, gelen oğullarını görünce gülümsedi. Mert Bey kollarını açtı. Yağız Ege, babasının kollarına bakıp dolan gözleriyle yanına ilerledi. Mert Bey, kollarıyla oğluna sıkıca sarıldı. "Arslan oğlum, benim düşmanı kendine güldürmedin. Vatanına en güzel şekilde hizmet ettin, gurur duyuyorum seninle."

Babasından duyduğu cümleler, Yağız Ege'nin göğsünün kabarmasına sebep oldu. Ardından babası geri çekildiğinde annesi oğluna sarıldı. "Ama çok yaktılar bebeğim. Çok acı çektin, seni öyle görmek bizim de canımızı yaktı." Yağız Ege annesine sıkıca sarıldı. Çok özlemişti, şimdi onlarla olmak paha biçilemez bir duyguydu. "Sizinle kalmak istiyorum anne, baba, gitmeseniz ya benimle kalsanız olmaz mı?" "Olmaz annecim ama istersen sen bizimle gelebilirsin. Bizimle gelmek ister misin?" Yağız Ege duraksadı. Ailesinin yanına gitmek ister miydi? Tam kararını verecekken aklına karısı geldi. Okyanus gözleri, siyah saçları, fındık burunu, beyaz teni, her şeyiyle mükemmel olan Peri kızı...

Onu bırakmak istemedi. Gözlerini anne ve babasına çevirdi. "Sizi çok ama çok özledim. Keşke hep benimle olsanız ama şimdi sizinle gelemem ki, arkamda bırakacağım Ayçiçeğim var. Onu arkamda bırakamam, affedin beni olur mu?" Mert Bey, oğlunun sırtını sıvazlayarak konuştu. "Mutlu olun oğlum, gelinimle bir ömür boyu mutlu olun. Biz sizi her daim izliyor olacağız." "Dualarım kabul oldu Yağız Egem, Rabbim sana bizim acımızı hafifletecek, yüreğini iyileştirecek bir eş nasip etti. Birbirinize sahip çıkın annecim. Biz babanla her daim sizi izliyor olacağız. Şimdi gitmemiz gerek, Allah'a emanet ol oğlum." Anne ve babası ayağa kalkıp el ele uzaklara doğru yürümeye başladı. Yağız Ege, dolan gözleriyle anne ve babasına bakarak fısıldadı. "Siz de Allah'a emanet olun."

Hocam, hastanın değerleri normale döndü." Doktor rahat bir nefes aldı. Masada yatan hasta onları çok zorlamıştı. "Pekala, hastayı yoğun bakıma alın. Kimse temas etmesin, enfeksiyon kapma riski çok yüksek, zaten vücudundaki enfeksiyon oranı çok fazla, dikkatli olun." "Anlaşıldı hocam." Sevda ve ekipten birkaç hemşire Yağız Ege'yi yoğun bakıma aldılar. Demir timi , ameliyathaneden çıkan Yağız Ege ile ayağa kalktı. Sevda onlara açıklama yapmadan giderken arkalarından doktor çıktı. "Hasta yakınları sizlersiniz sanırım?" Feyzullah hemen atıldı. "Evet, biziz. Durumu ne?" "Çok zor bir ameliyat oldu. Çok kan kaybetmişti. Üstelik yaraları enfeksiyon kaptığı için bizi epey zorladı. Neyse ki hastanın direnci kuvvetliydi. Ameliyat başarılı geçti. Şimdi sizden izin alıp hastayı vücudu zehirden tamamen temizlenene kadar uyutacağız. Eğer uyanık olursa ağrılara dayanamaz." Akın söze girdi. "Gerekli evrakları biz hallederiz, doktor bey. Zehir tamamen temizlendiğinde hasta gözlerini açacak, değil mi?" "Bunu zaman gösterecek. Ondan dualarınızı esirgemeyin. Geçmiş olsun."

 

Doktor timi yalnız bırakırken Demir timi çok az da olsa rahatlamıştı. Çünkü kardeşleri bir zorluğu atlatmıştı. Sıra ikincisindeydi, onun için bol bol dua edecek, eğer onlara ihtiyaç olursa ellerinden geleni yapacaklardı...

🌻🌻🌻

Ayperi, abisinin yanına girip konuşmasından iki gün sonra gözlerini açmıştı. Sevdiği adamın yaşadığını duyunca kalbi huzurla dolmuştu. Kocası uyandığında ona destek olabilmek için bir an önce iyileşmesi gerektiğini biliyordu. Bu yüzden aklına gelen kötü düşünceleri geri plana atıp kendi ve eşinin sağlığına odaklandı. Hastanede kaldığı 3 gün süresince dinleniyor, yemeklerini yiyor ve görüş saatlerinde soluğu sevdiği adamın yanında alıyordu. İçeriye girmesine izin yoktu. Ama camdan sevdiği adamı izliyor, onunla uzaktan da olsa konuşuyordu. Varlığını her daim hissettirmeye çabalıyordu.

Nihayet Yağız Ege'nin vücudundaki zehir temizlenmiş, vücudundaki enfeksiyon oranı düşürülmeyi başarmıştı. Bunların tamamının gerçekleşmesi 25 günü bulmuştu. Bugün Ayperi için bayram günüydü. Sevdiği adam bugün gözlerini açacaktı. Üzerini giyinip aynanın önüne geçti. Saçlarını dağınık bir topuz yaptı. Yüzüne nemlendirici bir krem sürdü. Çatlayan dudaklarına nemlendirici sürüp iyice yedirdi. Aynaya baktığında verdiği kiloların dikkat çektiğini fark etti. Ama yapacak bir şey yoktu. Şu anki hali bile 25 gün önceki haline bin basardı.

Evin anahtarını ve telefonunu cebine atıp evden çıktı. Çok uzak olmayan hastaneye yürümeye başladı. Sonunda hastaneye geldiğinde kalbi heyecandan çok hızlı atıyordu. Kendini sakinleştirmek için kendi kendine konuşa konuşa sevdiği adamın bulunduğu kata çıktı. Yoğun bakımın önüne geldiğinde doktor ve hemşireler içeriye giriyordu. Demir timi heyecanla pencerenin önünde sevdiğim adama bakıyorlardı. Adım seslerimle bakışları bana döndü. Hepsi benim için yer açıp abimin yanına geçip gözümü pencerenin öteki tarafında hasta yatağında yatan sevdiğime çevirdim."Hadi Egem, bana dönme zamanın geldi. Bu ayrılık çok uzadı be sevdiğim. Aç artık kahvelerini, onları çok özledim. Seni çok özledim sevdiğim."

Hepimiz heyecanla beklerken sonunda istediğimiz oldu. Yağız Ege parmaklarını oynattı. Daha sonra yavaşça gözlerini açtı. Gözlerini kapatıp tekrar açtığında bakışları doktoru bulmuştu. Çok bitkindi, bakışları "ben çok yorgunum" diye haykırıyordu. Doktorun sorularını cevap verdikten sonra bakışları bizim olduğumuz cama kaydı. Gözleri gözlerimle buluştuğunda dolu gözlerime rağmen kocaman bir gülümseme kapladı yüzümü. Elini hafifçe kaldırıp bana el salladığında sol gözümden süzülen bir damla yaşı aldırmadan ben de elimi kaldırıp ona el salladım.

Gözleri tekrar kapandığında bakışlarım yanımdaki abimi buldu. "Teşekkür ederim abi, sözünü tuttuğun için, onu bana geri getirdiğin için çok teşekkür ederim. Sadece sana değil, tüm ekibe teşekkür ederim. Kocamı bana geri getirdiğiniz için, ona yetiştiğiniz için hepinize minnettarım." Abim bana sarılıp anlımdan öptükten sonra konuştu. "Ben de sana minnettarım, bizi bırakıp gitmediğin için, bana kardeş acısı yaşatmadığın için. Güzelim, yüzün hep gülsün, hep mutlu ol, o bana, bize yeter." Gökhan gülümseyerek konuştu. "Komutanım haklı, Ayperi, sana ağlamak hiç yakışmıyor. Hem Yağız komutanım görse, o da üzülür. Bu yüzden bu andan itibaren mutluluğun tadını çıkar. Siz artık kavuştunuz."

Feyzullah heyecanla bağırdı. "ALLAHINA KURBAN YAĞIZ KOMUTANIM." Onun ani yükselişi hepimizin komiğine giderken, herkesten bir kahkaha yükseldi. Herkes uzun bir aradan sonra içten bir şekilde gülebilmişti. Çünkü iki kardeşleri de iyiydi.

Bölüm sonu...

Bölümü nasıl buldunuz ?

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum olacağım.🥰🤭🤗

 

Bölüm : 28.04.2025 23:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...