57. Bölüm
Müzeyyen Güneş / Ruhumun Şifası / 57.Bölüm

57.Bölüm

Müzeyyen Güneş
feyzagns9

 

Bölüme yorum yapıp oy vermeyi unutmayın canlarım.

İyi okumalar...

 

Akın son zamanlarda çok yorgundu. Ailenin tüm yükü omzundaydı. İlk önce nişanım var dediği gün, sevdiği kadının annesi hayatını kaybetmişti. Ona merhem olmak isterken, göreve gitmek zorunda kalmıştı. Görevde, kardeşim dediği adamı koruyamamış, esir düşmesine sebep olmuştu. Kardeşine kocasını getireceğini söylerken, infazını izletmişti. Kardeşi kolları arasında kalp krizi geçirmişti. Yağız Ege'yi kurtarıp kardeşinin sağ salim ayaklandığını görünce, biraz olsun rahatlamıştı. Bu sefer de küçük kız kardeşinden imtihan olmuştu.

Ece, küçük kardeşi onu koruyamamıştı. Kardeşi sokak ortasında tecavüze uğramamak için ölmeyi seçmişti. Bu cümlenin ağırlığı altında eziliyordu. Öfkeliydi herkese, her şeye ama en çok da kendine. "Abiyim ben," diyordu ama kardeşlerini koruyamıyordu. Kazanın üzerinden 3 gün geçmişti. Ece, annem ve benim ısrarım ile bizim eve gelmişti. Tek kalmaktan korkuyordu, zaten şimdi annem onunla ilgileniyordu. Bense ev üzerime geldiği için evde duramamış, kendimi dışarıya atmıştım.

Yürüyüşün iyi geleceğini düşünüp boş sokaklarda gezmeye başladım. Ne kadar yürüdüğümü bilmiyorum ama karşıma çıkan yerle adımlarım duraksadı. Ben boş geziyorum sanırken, adımlarım beni şifam olacak insana götürmüştü. Yine elime telefonumu alıp Sevdama mesaj attım.

"Cama çık da gönlüm huzur bulsun, Sevdam."

Mesajım anında görülmüştü. Birkaç dakika sonra perde açıldı ve benim ay yüzlü güzelim cama çıktı.

"Akın, sevgilim neden kapıyı çalmadın?"

"Sevgiyi rahatsız etmek istemedim, güzelim."

"Öyleyse ben yanına geliyorum. Bekle iki dakika."

"Gerek y-"

Sözümün devamını dinlemeden camı kapatıp perdeyi çekti. İki dakikanın ardından kapıdaydı. Üzerine ince bir hırka, telefon ve anahtarını almıştı. Siyah bir pijama takımı vardı üzerinde, saçlarını dağınık bir topuz yapmıştı. Çok tatlı görünüyordu. Endişeyle yanıma geldiğinde, ellerimle yüzünü kavrayıp ilk önce yanaklarına, daha sonra dudağına uzun bir öpücük bıraktım.

Bütün yorgunluğumun geçip gittiğini hissediyordum. O ise hem endişe hem şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Sevgilim, sen iyi misin?"

"İyi değildim, ta ki sevdiğimin bal yanaklarından, bal dudağından öpene kadar. Bütün acılarım, yorgunluklarım son buldu."

"O zaman bu sevdiğin sana sıkıca sarılsın ki belki küçük de olsa kalan yorgunluğun varsa hepsini alıp götürsün."

"Harika bir fikir."

Sevdamın kolları beni sıkıca sarmalarken, ben de kollarımı ona doladım. Saçından gelen kokusu üzerime dinginlik verirken derin nefesler alıyordum. Bu koku benim yaşam kaynağımdı. Evlilik konusunu rafa kaldırmıştık ama yine de şansımı denemek istedim.

"Sevdam, rahatsız hissetmeni ya da baskı altında hissetmeni istemiyorum. Sadece içimden geldiği için söylemek istiyorum. Sakın baskı altında hissetme, tamam mı? Hayır dersen üzülmem, kırılmam."

Sevda benden hafifçe ayrılıp gözlerime baktı.

"Konu evlilik mi?"

Beni benden iyi tanıması, birbirimize olan sevgi ve saygı bağının ne kadar güçlü olduğunu hissettiriyordu.

"Ben artık seninle aynı yastığa baş koyup aynı gündüze göz açmak istiyorum. Uyandığımda gördüğüm ilk yüz senin olsun istiyorum. Ben seninle güne başlayıp seninle bitirmek istiyorum, Sevdam. Ama sen dersen ki, 'hazır değilim, istemiyorum.' Ne zaman hazır olursan, ben o zamanı beklerim."

Bir anda dudaklarıma kapanan dudaklarıyla şaşırmış olsam da, öpüşüne karşılık verdim. Birbirimizin dudaklarında dinlenip hasret gideriyorduk. Nefes almak için geri çekildiğimizde, anlımızı birleştirdik. Nefesi düzene girdiğinde konuştu.

"İsterim sevgilim, ben de seninle aynı yastığa baş koymak isterim. Evlenelim, daha da uzatmak istemiyorum. Sade bir nikahla evlenelim."

Uzun zaman sonra mutlu olacağım bir haber gelmişti, işte sevdiğime kavuşacaktım. Sevdamı kucağıma alıp döndürmeye başladım.

"ALLAH BE, SONUNDA EVLENİYORUZ. DUY BENİ, ŞIRNAK SEVDİĞİM KADINLA TURAN KURACAĞIM."

"Akın, dur, herkesi ayağa kaldıracaksın."

"KALKSINLAR SEVDAM, BEN AYLAR SONRA MÜJDELİ BİR HABER ALMIŞIM, DURUR MUYUM?"

Yere indirdiğimde bir adam camdan çıkarak bağırdı.

"SAAT KAÇ, HABERİN VAR MI LAN! İNSANLAR UYUYOR, DEFOL GİT BAŞKA YERDE BAĞIR ÇAĞIR."

"Al işte insanları rahatsız ettik."

"SEN AÇ KAPIYI, BEN SENİN DELİKSİZ BİR UYKUYA DALMANI SAĞLARIM. SEVE SEVE HEM DE."

Yumruğumu gösterdiğimde sesini kesip içeriye geçmişti. Ulan, iki dakika sevinmemize bile izin vermiyorlar. Sevda'ya döndüğümde kızarmış yanaklarıyla bana baktığını gördüm. Utanmıştı, yarim yanaklarımı öpüp konuştum.

"Hadi güzelim, sen eve geç artık. Ben de birazdan giderim."

Sevda hiç beklemediğim bir teklif yaptı.

"Sende gel, birlikte uyuyalım. Sen söylemesen de ben her şeyin farkındayım Akın. Ailenin yükü omuzlarına bindi. Kaldırmakta zorluk çekiyorsun, üstelik dertler bir değil, geldi mi peş peşe geliyor. Dinlenmeye bile vaktin kalmıyor. Doğru dürüst uyumuyorsun bile, ne zaman görsem göz altların morarmış, gözlerin uykusuzluktan kızarmış. Gel, bugün dinlenelim."

Ettiği teklif öyle cazip edici gelmişti ki reddedememiştim. Birlikte eve geçtik. Çok fazla ses çıkarmamaya özen göstererek Sevda'nın odasına ilerledik. Kapıyı açıp içeriye buyur ettiğinde içeriye girdim. Kendine arkamdan gelip kapıyı kapattı. Gece lambasını yakıp çift kişilik yatağa geçti. O sağ tarafına geçerken ben sol tarafına geçtim. Ben uzandığımda göğsüme uzanıp örtüyü üzerimize örttü.

"İyi geceler yakışıklım."

"İyi geceler güzelim."

Gözlerimi kapatıp günler sonra huzurlu bir uykuya kucak açtım...

Güne gözlerimi yanaklarıma konan öpücüklerle açmıştım. Sevdam güzel gözlerini yüzüme dikmiş, bana sevgiyle bakıyordu. İşte huzur buydu; kucağıma doğru çekip ben de yanaklarından öptüm.

"Hadi bakalım, koca adam, kahvaltı hazırladık. Kahvaltımızı yapıp çıkmamız gerek, yoksa ikimiz de işe geç kalacağız."

"Halbuki ben seninle yatakta gayet mutlu mesuttum, sevgilim."

"Ben de öyleydim, canımın içi, ancak gerçekten kalkmamız lazım."

Başımı sallayıp yataktan kalktım. Ben elimi yüzümü yıkamaya geçerken, Sevda çayları doldurmak için mutfağa geçmişti. İşlerimi halledip mutfağa geçtiğimde, sadece ikimiz için olduğunu gördüm.

"Sevgi nereye gitti?"

"Ece'nin yanına gitti, biliyorsun, arkadaşı yoktu. Ece'yle de yaşları yakın olduğu için iyi anlaştılar. Onun yanına gitmek istedi."

"Anladım."

Birlikte masaya geçip sessizce kahvaltımızı yapmaya başladık. Telefonum çaldığında, telefonumu almak için yatak odasına geçtim. Telefona baktığımda arayanın Ayperi olduğunu gördüm. Telefonu açtığımda duyduğum hıçkırık sesiyle telaşlandım.

"Ayperi güzelim, noldu?"

"A-abi, ben bizim evin o-oradaki parktayım, yanıma gelebilir misin?"

"Gelirim, bir sorun var mı? Ekip göndereyim mi?"

"Sadece sana ihtiyacım var."

"Tamam, hemen çıkıyorum, abim, 15 dakikaya oradayım."

Telefonu kapatıp apar topar Sevda'nın yanına döndüm. Saçlarından öpüp konuştum.

"Arayan Ayperi'ydi, güzelim. Seni çok kötü geliyordu, beni çağırdı yanına, acilen gitmem gerek. Bu anımızı telafi edeceğim. Özür dilerim."

"Önemli değil, zaten birazdan iş için ayrılacaktık. Ayperi'yle konuştuktan sonra beni haberdar et, olur mu? Merak ederim ikinizi de."

"Tamam, canımın içi."

Evden çıkıp hızlı adımlarla bizim evin oradaki parka ilerledim. Sonunda parkın oraya gittiğimde, bankta oturmuş ağlayan kardeşimi gördüm. Hızlıca yanına gittiğimde, beni görmesiyle ayağa kalkıp kollarını boynuma sardı.

"Abim, geldim güzelim."

"A-abi, ben beceremiyorum. Ben Ege'ye ulaşamıyorum, abi, ben ona şifa olamıyorum."

Hafifçe benden ayrılıp oturmasını sağladıktan sonra gözlerine bakıp konuştum.

"Abim, bana ne olduğunu baştan anlatır mısın?"

Derin bir nefes alıp hıçkırıklarını bastırdı.

"Uyandığı zaman bana karşı ön yargılı değildi. Hatta tekrar uyuyup uyandığında bana kabusunu anlatmıştı. Duygularını benimle paylaşıyor, onu teselli etmeme izin veriyordu. Daha sonra kazayı duyup Ece'nin yanına inip geldiğimde onda bir değişiklik olduğunu fark ettim, abi, gözlerinde acı vardı. Ama bu acı, ilk uyandığı hali gibi değildi. Ve ona dokunduğumda sanki acısına acı katıyormuşum gibi bakmaya başladı. Dört gündür yanına yaklaşamıyor, ona ulaşamıyorum.

Ben odadan çıktıktan sonra bir şey olmuş ama ne olduğunu bilmiyorum. Bana anlatmıyor, abi, ben dayanamıyorum. Gözümün önünde acı çekmesine dayanamıyorum. Yaralarını sarmama izin vermemesine dayanamıyorum. Bana sanki bütün acıyı ona ben veriyormuşum gibi bakmasına dayanamıyorum."

Pekala bu kadarı yeterdi. Neler olduğunu bilmiyorum ama kardeşimi bu denli yıpratmasına izin veremezdim.

"Bitanem, belli ki içinde çözemediği bir problem var. Yaşadıkları kolay değil, kaç ay boyunca işkence gördü. Kafasında dönenlere anlam verememiş olman gayet normal. Ben yanına gider, erkek erkeğe onunla bir konuşurum. Sen kendine daha fazla yüklenme, bak kalbin için çok zararlı bu durum. Seni bize bırakıp Yağız'ın yanına çıkarım."

"Konuşur mu, anlatır mı derdini? Anlatsın abi, derdini söylesin, bu hali ölümden beter."

"Anlatır abicim, merak etme, ben bir şekilde anlatmasını sağlarım. Ağlama daha fazla, gözlerine yazık."

Ayağa kalktığımda benimle birlikte kalktı. Sessiz bir şekilde bizim eve geçip onu anneme emanet ettikten sonra Yağızlar'a geçtim. Zile basıp kapının açılmasını bekledim. Kapı açıldığında kapının arkasından bitkin bir halde çıkan Yağız'la gözlerim çatıldı.

"Müsait misin kardeşim?"

Başını sallayıp içeriye geçmem için yol verdi. Ayakkabımı çıkartıp içeriye girdim. Salona geçip oturdum. Oda arkamdan gelip karşıma geçti.

"Nasılsın?"

Yüzünde keyifsiz bir gülümseme belirdi.

"Harikayım."

Sinirle saçlarımı dağıttım. Karşımdaki adamın kardeşimden farkı yoktu. İkisinin de canı yanıyordu belli ama oturup konuşmak yerine niye sevdiği kadından kaçıyordu, anlamış değilim.

"Ayperi nerede biliyor musun? Yağız, sana emanet ettiğim kardeşim ne halde biliyor musun?"

Sorum onu duraksattı. Gözlerindeki boş ifade yerini endişeye bırakınca sinirim daha da arttı.

"Ece'nin yanına gideceğini söyledi, yoksa başına bir şey mi geldi? Abi, konuşsana, Ayperi iyi mi?"

"Ayperi umrumda mı lan? Kıza dört gündür neler yaşatmışsın. Şimdi niye endişe eder oldun? Yağız, ben sana kardeşimi emanet ederken ne söyledim? Onu üzersen, kırarsan yanına bırakmam dedim. O benim biriciğim dedim. Sen bana ne dedin? Emanetin emanetimdir abi dedin. Onu üzecek, kıracak bir şey yapmam dedin. Peki, o zaman neden benim kardeşim bir parkta bankın üstünde canının yanmasından dolayı hıçkırarak ağlıyor? Söyle bana Yağız, Ege, sen emanetine böyle mi sahip çıkıyorsun?"

"Abi, ben onu üzmek istemedim."

"Ne istedin abim sen? Kardeşimden kaçarken onun kahrolacağını bile bile kendinden uzak tutarken tam olarak ne istedin?"

"Yapamam abi, ona yaklaşamam. Sanıyor musun ki ben acı çekmiyorum? Onu kendimden uzaklaştırdığım her an, benim kalbim bin parçaya bölünüyor. Ben dayanamam dediğim acılara bile ona geri dönebilmek için dayanmış, yaşamak uğruna o lanet yerde ne işkencelere göğüs gelmişken onun acı çekmesine izin verir miyim sanıyorsun?"

Sinirle ayağa kalkıp yakasına yapıştım.

"O zaman bunu ona niye yapıyorsun lan, niye onu üzüyorsun? Sen acı çektin, o burada güllük gülistanlık mı yaşadı sanıyorsun?"

"Yapamam abi, bizden olmaz."

"Beden yapamazsın, bana neden ver Yağız Ege, bana bir neden ver!"

"ÇÜNKÜ BABA OLAMAYACAĞIM. AL SANA NEDEN ABİ, DOKTOR GEÇTİ KARŞIMA, GÖRDÜĞÜN İŞKENCEDEN DOLAYI BİR ÇOCUĞUNUN OLMASI ZOR DEDİ."

Ellerim yakasından düşerken sertçe yutkundum. O ise gözlerini kaçırıp konuşmasına devam etti.

"Ayperi anne olmak istiyor, abi. O çocukları çok seviyor. Ben ona bunu veremem, öyleyse benim yanımda kalması haksızlık olmaz mı?"

"Ha sende Ayperi çocuk seviyor anne olmak istiyor ben bunu ona veremem ona bok gibi davranayım.Oda beni bırakıp gitsin dedin öyle mi ? Buna kendi başına karar verdin."

"Anlamıyorsun beni, abi. Başına gelmeden de anlayamazsın. Rabbim sana böyle bir imtihan vermesin."

"Bana bak, aslan parçası, sen o kızın seni canından geçecek kadar sevdiğinin farkında değilsin. Ayperi seninle bir çocuk için evlenmedi, bir çocuk için de bırakmaz."

"Anne olmak onun hakkı ama, abi."

"Şimdi sesini kesip beni iyi dinle. Yağız, konuşmam bittiğinde ne yapacağına karar verirsin."

"Ayperi'ye ilk önce işkence videonu izlettiler. Kardeşim, gördüğü görüntüler yüzünden uykulara küstü. Sinir krizleri geçirdi. Sonra dedi ki, 'Benim güçlü durmam lazım.' Yıkıldığı yerden kalktı, işine sarıldı. Senin özlemini bastırmak için kendini işe verdi. Sonra seni bulmadan yalnızca birkaç saat önce senin infazını içeren videoyu izledi. Gözlerinin önünde ona veda edişini, infazını izledi. Yıkıldı, lan. Öyle mecaz değil, kollarımın arasına yıkıldı. Benim kardeşim, kocasının infaz videosunun ardından kollarımda kalp krizi geçirdi."

"Sen gelmiş bana anne olmak onun hakkı, bunu ona yapamam deyip ondan uzaklaşmaya çalışıyorsun. Ben kardeşimi ameliyathaneye götürürken ölümünü kabul ettim. Bu nasıl ağır bir şey, haberin var mı? Benim kardeşim seni canından vazgeçecek kadar çok sevmiş, sen bana hala çocuk diyorsun. Yapma aslanım, seni canından çok seven kadına bu kötülüğü yapma. Bırak yarana merhem olsun. Zamana bırak, Rabbime bırak çocuk işini, Rabbim size sabrınızın mükafatını verir. Sen yeter ki zamana bırak, kardeşime sahip çık. Yok, buna cesaretim yok, ben beni bu kadar yürekten seven kadına ihtiyacım yok diyorsan, bunu kırarak, inciterek, susarak yapma. Direk söyle, yüzüne yıkılır belki ama yeniden ayağa kalkmasını da bilir benim kardeşim.

Kalkamadığı yerde ben kaldırırım onu şimdi ya adam gibi karına olanları anlat, af dile ya da düzgün bir şekilde ayrıl. Unutma, Yağız Ege benim kardeşim, sahipsiz değil. Onun canını bir kez daha yakarsan, karşında beni bulursun."

Gözlerine son kez dikkatlice bakıp evden çıktım. Ben abilik vazifemi yapmıştım. Yapmaya da devam edecektim. Bundan sonrası ikisinin arasındaydı. Hangisini seçerse seçsin, Ayperi'nin arkasında ben olduğumu bilerek seçecek. Kendimi sakinleştirip evime geçtim. Zile bastığımda kapıyı annem açtı.

"Ayperi nasıl?"

"Toparladı kendini, şimdi salonda kızlarla konuşuyor. Sen ne yaptın oğlum?"

"Ne yapacağım anne, gittim Yağız Ege ile konuştum. Ne derdi, sıkıntısı varsa bunu düzgünce ifade etmesi gerektiğini söyledim. Birazdan Ayperi'yi yukarıya göndereceğim. Oturup adam akıllı konuşsunlar. Daha sonrasına sonra bakarız artık."

İçeriye geçtiğimde gözler beni buldu. Koltukta uzanmış yatan Ecem'in saçlarından öpüp Ayperi'ye baktım.

"Güzelim, Yağız Ege seni çağırdı. Seninle konuşmak istediği şeyler varmış."

Ayperi'nin gözlerindeki mutluluğu görünce derin bir nefes aldım. Yağız eğer yanlış bir karar alırsa, ağzını yüzünü dağıtacaktım. Bana sarılıp annem ve kızlarla vedalaştıktan sonra evden çıktı. Bende balkona geçip Ayperi'yi aradım. Yüzeysel bir şekilde konuyu söyleyip Ayperi'nin iyi olduğunu özet geçtikten sonra banyoya girdim. Duş alıp üzerimi giyindikten sonra askeriye geçtim. Yapılacak çok iş vardı. Bu yüzden askeriye dışındaki konuları rafa kaldırıp komutan kimliğine büründüm.

 

Bölüm sonu...

Bir farklılık yapıp bu bölümü Akın'ın ağzından yazdım. Sizce nasıl oldu?

Okumak istediğiniz bir çiftimiz var mı?

Sizce Ayperi ve Yağız Ege'nin arasındaki gerilim çözülecek mi?

Akın'ın abiliğini 1 ile 10 arasında bir puanlasak, Akın sizce kaç alır? Benim gönlümde 10'da 10 ama sizi de merak ettim. 🤭🤭🤭

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, hoşça kalın.

Bölüm : 29.05.2025 21:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...