5. Bölüm

5. Bölüm

Fatma nur
ftmnr.0

Mahallenin en eski sakini Memnune nine bana hep "Yavrum,"derdi ."insan ya en çok istediği şeyle ya da en korktuğuyla sınanır."ben hayatım boyunca yalnızlıkla ve sevgisizlikle sınanmıştım. Yalnız kalmaktan mı korkuyordum ? Ya da sevilmek mi istiyordum en çok ? Neydi benim sınandığım şeylerin sebebi ? Herkes beni sevdiğini ve yalnız olmadığımı söyleyip durmuştu bu yaşıma kadar fakat ben hep yalnız hissetmeye devam etmiştim.

Zaten öğrendiğim gerçeklerden sonra yalnız hissetme sebebimi anlamıştım. Çünkü aslında hayatım boyunca çevremdeki herşey bir yalandan ve kurgudan ibaretti. Nasılda kendi hayatımın piyonuymuşum da bilememişim...

Annemin beni istemediğini ve bu yüzden terk ettiğini düşünmüş,bütün yaşlarım boyunca ona karşı nefretle dolmuştum. Şimdi beni aslında istediğini ve korumak için bir plan uyguladığını öğrenmek canımı yakıyordu. Çünkü ona hak versem bile affedemiyor,bütün yaşlarımdaki anne eksikliğinin öfkesini hala yaşıyordum.

Bir yanda da Reha denilen şu adam çıkmıştı. Önce bana saldırdığını düşünmüş,saatlerce bıçakladığım için hıçkırarak gözyaşı dökmüştüm. Fakat o da bir yalan çıkmıştı. Şimdi de dükkanımın tam çaprazındaki kahvenin sahibi olduğunu öğreniyordum. Cidden hayatım inanılmaz bir u dönüşü yapıyor,engelleyemiyordum. Sanıyorum ki biyolojik babamdan korumak için buradaydı.

 

İlhami babam,dükkana gelmiş camiide namaz sırasında olan komik bir olaydan bahsederken tebessümle onu izliyor fakat anlattıklarına odaklanamıyordum. Sebebi ise tam olarak bir saat önce camdan gördüğüm yeni kahvehane sahibiydi. Yani Reha Özbey. Bana o klasik alayvari gülüşünü atmış üstüne birde göz kırpıp dükkanına girmişti. Ardında sinir ve şaşkınlıkla göz kırpıştırıp duran beni bırakarak...

 

"Kızım sen beni dinlemiyor musun Allah aşkına ?" Sitemli sesiyle düşüncelerimi bölen İlhami babamla kendime geldim.

"Özür dilerim baba. Ne diyordun,dalmışım."gözlerini kısarak yüzümü incelemeye başlayan bu uyanık müezzin tabii ki birşeyler döndüğünü anlamıştı.

"Armina sen iyi misin kızım ? Kaç gündür ortada yoksun. Üstüne birde bu hallerin... korkutuyorsun annenle beni meleğim. Babaya anlatmak ister misin ?" Ah ne çok isterdim anlatmayı... Fakat ne diyebilirdim ki yine ve yine yalanlara sığınmalıydım.

"İyiyim ben babam. Sen beni düşünme,ne diyordun sen birşey isteyecektin benden?" Yüzüme sahici olduğunu inandığım bir gülümseme koyduğumda pek inanmasa da inanmış gibi yaptı. Bana vakit tanıdığını ve aslında hala endişeli olduğunu anlıyordum. Ancak İlhami babam oldu olası beni sıkmayan,ne dersem ikiletmeyen, bana prensesim diye diye gerçekten prenses gibi hissettiren bir adamdı. Hep anlayışla karşılardı beni halbuki ergenliğim oldukça yorucuydu. Gerçek aile benim için İlhami babam ve Mehpare annemdi. Aile; Mehpare annemin lavanta kokulu nevresimleri,iğne oyalı yazmaları,İlhami babamın kitapları ve dövüş sanatına olan merakıydı. İkisinden de çok şey öğrenmiştim. Hakları ödenmezdi.

 

"He,babam ben diyorum ki şimdi yaz kursu var ya,heh gelen çocuklarımın şöyle fotoğraflarını çeksende assak camiinin panosuna süsleyip. Yapsan yapsan sen yaparsın bunu prensesim,"heyecanla anlatmaya devam etti." Çocuklarda sevinir. Hepsinin istediği şeyler vardı,kimisinin kışa giyecek botu yok. Bende dedim ki Allah'a mektup yazın. Hepsi yazmış topladım." İlhami babam hayatımda gördüğüm en naif düşünceli adamdı. Her yaz kursunda çocukların eksiklerini ya da isteklerini bir oyunla öğrenir Allah size duanızı vermiş diye onları mutlu ederdi.

"İşte senin çektiğin fotoğrafların altlarına hediyelerini koyarız ordan alırlar. Ne diyorsun kızım ?"demesiyle kalkıp yanına gitmem bir oldu. Kimsesizlerin babası İlhami Aktan. O sadece bana değil tüm çocuklara baba olmuştu ömrü boyunca.

"Sen istersinde ben yapmaz mıyım babam."dedim sıkıca sarıldığımda. Şaşkındı çünkü kolay kolay sarılıp öpmezdim kimsecikleri. Mehpare annem çok kızardı bu yüzden. O sarılmaya çalıştığında istemsiz iterdim. Kırmak istemez kendimi zorlardım ama ne yapayım kendimi kontrol edemiyordum bu konuda. Sevgiyi çok yoğun yaşar fakat asla belli edemezdim. Mizacım, ancak yanağından makas almakla yetinen bir ağır abiydi. İlhami babam hissetmiş olacak ki sarılışıma daha sıkı karşılık verdi. Biyolojik babamın beni öldürmek istediğini öğrendiğimde gerçek bir baba nasıl olur tam anlamıyla görmüştüm. Gerçek babam İlhami babamdı benim. Çünkü baba demek evladı için gerekirse canını vermek demekti. Biyolojik babam beni öldürmek için gün sayarken,İlhami babam yüzümdeki gülümsemenin bile sahici olmadığını anlayıp beni güldürmek için çabalıyordu.


Sarılmamız bitmeden adının İbrahim olduğunu öğrendiğim, yeni kahvehane çırağımız içeriye tepsiyle girdi. Gözlerim İbrahim'de dolaşırken yavaşça İlhami babamdan ayrıldım.

İbrahim elindeki tepsiyle masama doğru yürüyüp bize gülümsedi.Adım kadar emindim ki onu buraya yollayan her seferinde Reha denilen adamdı. Çünkü hiçbir içeceği ben istemiyordum. Her ne kadar haksız olsam da; adama karşı mahçupluğum ve utancım da olsa da ona olan öfkem ve sinirim bir türlü azalmıyordu. Kendince oldukça haklı olan ve tamamen görevini yapmaya çalışan adamı hem yaralamıştım hem de resmen çocuk bakıcısı gibi dibimde beni gözetlemek zorunda kalıyordu. Bir yandan da komikti çünkü halinden oldukça keyif alan bir adam gibi gözüküyor,her dükkan önünde denk gelişimizde liseli ergenler gibi sigarasını üfleyip bana göz kırpıyordu.

 

Tepsideki içecekleri önümüze bırakan İbrahim gözlerime dikkatle bakıp bardağı gösterdi. Ona orangutana bakar gibi baktığımı söyleyebilirim çünkü ne yapmaya çalıştığını bardağın altında gözüken kağıdı görene kadar anlamamıştım. İbrahime teşekkür edip tepsisine harçlık koyduktan sonra o da bana teşekkür edip dükkandan çıktı. Çayını içip dükkandan çıkan babamın ardından kağıdı aceleyle çıkardım. Önemli bir durum mu vardı acaba ? Bİyolojik babamın peşimde olduğunu biliyordum ve kısa zaman sonra yeni yaşımı dolduracaktım. O adamın doğum günümde geleceğini düşünüyordu merkezdeki herkes. Özellikle annem itinayla her fırsatta arayıp kendince şimdiye kadar yapamadığı anneliği yapıyordu. Önce nasıl olduğumu soruyor ardından dikkatli olmam gerektiğini ve yediklerime dahi dikkat etmem gerektiğini anlatıp tatlı bir şekilde telefonu kapatıyordu. Aslında hiçbir şey hissetmiyorum zannederken bu ilgi bana da hem çok hoş hem de iyi geliyordu.

 

Kağıdı açtığımda yanılmayarak Reha'dan gelen notu okumaya başladım. '' Yarım saate arkada kalan harabe evin orda ol catwoman. ACİL.'' not beni sinirlendirse de diğer açıdan oldukça gergindim. Acil dediğine göre önemli birşey olmalı ki bu beni oldukça geren bir durum. Ölmek beni korkutmuyordu fakat mahallemde olası bir olay sevdiklerime gelecek bir zarar beni ölümden beter ederdi.

Notu geri katlayıp cebime koyduktan sonra dönen sandalyemi soluma çevirip ayaklandım. Köşede kalan aynada kendimi süzdüm. Solgun görünen yüzüme biraz allık sürmek için çekmecemdeki allığımı elime alıp aynaya iyice yanaştım. Biraz fırçamı allığa daldırdıktan sonra yanağıma hafifçe sürmeye başladım. O an kafama dank eden kim için süsleniyosun aptal sesiyle birlikte yandaki ıslak mendile uzanıp sert hareketlerle yanağıma değen pembeliği silip hızla dışarı fırladım. Dükkanın kapısını ağır hareketlerle kitledikten sonra Reha'nın bahsettiği eve daha doğrusu harabeye doğru yürümeye başladım. Her adımda selam veren teyzeleri,amcaları ve sorularını sıralayan mahalle çocuklarını geçtikten sonra oldukça vakit harcamıştım.

 

Solda kalan sokağa saptığımda ilerde kalan ev tam karşımdaydı. Son adımlarımı da attığımda artık evin bahçesinde bakımsızlıktan her yeri kaplamış sarmaşıkları ve sıcak olsun diye köşelere sığınmış kedileri gördüm.

'' Ne o,arkadaşlarını görünce mırlamaya mı başladın kedi kadın ?'' Gelen sesle hafif sağımda kalan merdivenlere tek bacağını kırmış şekilde oturan Reha'yı gördüm. Kendince şaka yaptığını mı sanıyordu o ?

'' Ha ha ha güleyimde boşa zahmet etmiş olma kalas faresi. '' Alayvari bakışıyla tepeden tırnağa beni süzen bu dengesiz adam oldukça sinirimi bozmaya başlamıştı. ''Beni neden çağırdığını anlatta gidelim...İşimizin başına.''

Yavaş hareketlerle elindeki sigaradan bir duman çekerek ayaklandı. Kol kasları şaka mıydı ? Benden tarafa yürüyüp elindeki sigrayı sorarcasına bana uzattı. Onu redettiğimde omzunu silkerek sigarasını içmeye devam etti. Çevremde yavaşça yürüyüp arkama geçtiğinde yerimden hareket dahi etmedim. Güvenmediğim insanlara karşı her zaman tedbirli olan bir kadın olmama rağmen ona karşı istemsiz bir şekilde güven hissediyordum şuan.

'' Armina doğum gününe kaç gün kaldı ?'' Bu soruyu neden sorduğunu bildiğim için yadırgamadım.

'' Son kırk iki gün.''

Dilini damağına vurarak cıkcıklayarak, '' Son değil daha yeni başlayan bir yaşam kedi kadın.'' dediğinde ne söylemeye çalıştığını bilmiyor fakat tahmin edebiliyordum. Son sakin günlerimdi sanırım. Ben kendi içimde sorgularken tekrar konuşmaya başlayarak sakin günlerimde olmadığını anlamış oldum.

'' Yarın dükkanına bir saldırı olabilir Armina. Tetikte olmalısın. Şu andan itibaren sana zaten bildiğin yakın dövüş ve atış ile ilgili daha kuvvetli bir ders verip, bilek kuvvetini güçlendirmeliyiz. Ayrıca asla yalnız gezmeyecek ve herhangi bir terslikte acil aramadan beni arayacaksın. Acil aramana kendimi kaydettim zaten,ne zaman diye soracak olursan sen dükkanda fotoğraf çekerken uğrayıp yapmıştım.''

Ağzım açık şekilde onu dinlerken yüzüm ne şekle girdiyse bir anda kahkaha atmaya başladı.

''Ne gülüyosun be sen ? Manyak mısın sen be ! Ne diye dibimde dolaşıp duracakmışsın ? Hem ne hakla telefonumu karıştırısın sen !? Üstelik gelmişsin rahat rahat burda bana yapılacak saldırıyı söylüyorsun.''

Bana yaklaştı yüzünü yüzüme eğdi, '' Çok güzelsin.'' dediğinde vücudum sanki buzun içine girmiş gibi titredi ve kaskatı kesildi.

''Sen gerçekten dengesiz manyağın tekisin !'' Şok olmuş ifademi değiştiremiyor sürmediğim allık için şükürler ediyordum çünkü o allık üstüne birde utancımın kırmızısı beni palyaçoya çevirebilirdi.O yakışıklı suratında ilk defa gördüğüm bir gülümseme oluştu. İçten ve huzurlu bir gülümseme.

''Sakin ol kedi. Güzele güzel derim ama güzel benim değilse ne ederim ? Neyse bu konuyu şimdilik geçelim de senin o güzel yanakların daha fazla kızarmasın. Mahallede bikaç adamı var o piçin ve bil bakalım bu adamlar planlarını nerede yapıyorlar ?''

'' Kahvede mi yapıyolar ?''

'' Bingo kedi.'' Ciddi misin der gibi baktığımda oldukça ciddi olduğunu gördüm. Harbiden salak mıydı bunlar da kalkıp kahve gibi bir yerde plan yapıyorlardı.

'' Neyse burası önemli bir detay değil. Önemli kısım şu ki senin dükkanına birşey bırakmaktan bahsettiler.''

Gerçekten bu entrika ve olaylar hiç benlik değildi. Çünkü bu hayatta en nefret ettiğim şey rutinimden çıkmaktı. '' Ne gibi birşey ?'' dediğimde yüzü biranda ciddileşmiş gözleri koyulaşmıştı.

''Emin değilim ama bomba veya bir takım izleme cihazı olabilir. Bunu yarın beraber yaşayıp göreceğiz.''

 

Cidden hayatımda bi bomba korkum eksikti....

Bölüm : 07.12.2024 21:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...