
Ya benim öfkem yüzünden hiç tanımadığım, sesini, gözlerinin saçlarının rengini, en çok hangi yemeği, hangi rengi sevdiğini bile bilmediğim yeğenim ölecek ya da ben onu kanım sayesinde kurtaracaktım.
Babamın haberi var mıydı bu durumdan? Ya da torununu tanıyor muydu Kim bilir. Sahi o hastaneye de gelmedi, sanırım Hakan Bey ile karşılaşmamak için gelmedi. Ona asla abi demeyeceğim. Beni resmen salak yerine koydu yalan söyledi. Annemi bile oyununa alet etmiş düzenbaz herif!
O umutla gözlerimin içine bakarak benden cevap beklerken tam cevap vereceğim sırada ağlaya ağlaya bize doğru koşarak gelen Seli ve Şifa'yı fark edip ayağa kalkarak önce Selin'e sonra Şifa'ya sarıldım.
"Abla iyi misin? Mert Abi nasıl? Gerçekten Serkan Abi mi yapmış?"
Ah be güzelim! Mert de ben de iyiyiz ama yeğenin iyi değil
"Biz iyiyiz civciv. Sen ilaçlarını aldın mı?"
"Aldım abla o yüzden bu kadar sakinim yoksa Serkan Abiyi çoktan öldürmüştüm. Zaten sayenizde bir ayda iki kutu depresan bitiriyorum."
Şifa küçükken bizim yazlık evde tatilde olduğumuz bir günde babama arkadaşıma oyun oynamaya gidiyorum diyerek evden çıkmış ve yolda bir grup köpek ona saldırdığından beri panik ve stres yapmaması için antidepresan kullanır. O köpeklerin sahibine gelince, babam sayesinde bize yüklü bir tazminat ödemek zorunda kaldı ve taşındı. (Ben e adamı birazcık darp etmiş olabilirim ama aramızda kalsın)
"Derin Mert yoğun bakımdaymış iyi mu gerçekten?" diyerek benim daldığım düşüncelerden sıyrılmamı sağladı Selin
"İyi merak etme uyandı, Hakan Bey ile konuşmuş hatta sonra normal odaya almışlar, birazdan ben de gidecektim yanına; istersen önce sen git."
"Hayır sen git. Ne de olsa siz daha eski arkadaşsınız, önce sen görsen daha iyi."
"Ne fark eder canım ikimizin de yeri aynı sonuçta."
Sen öyle san benim güzel, bir o kadar da saf arkadaşım "önce sen dedim Derin, sen bayıldığın için endişelenmiştir eminim önce sen git."
"Peki tamam kızma abla." diye karşılık verdim gülümseyerek ve onu daha fazla kızdırmadan Mert'in kaldığı odaya doğru hızlı adımlarla ilerledim. Kapıyı belki uyuyordur diye düşünerek yavaş bir hareketle araladıktan sonra gözlerim onu bulduğunda bu gördüğüm hali afallamama sebep oldu. Onu ilk defa bitkin, sararmış halde gördüm. Saçları dağılmış, biraz terlemişti. Oysa benim arkadaşım kimsenin saçlarına dokunmasına izin vermez, odasındaki kendinden üç kat büyük aynasının karşısına geçip saçlarına bakım yapardı.
Gerçekten de uyuduğu için sessizce hasta yatağının sağ tarafındaki refakatçi koltuğuna oturarak uyanmasını bekledim. On beş dakika sonra sayıkladığını duydum ve ne dediğini anlamak için biraz yaklaştım. Adımı duyduğumda benim için endişelenmemesi için
"İyiyim Mert korkma bak burdayım, sadece bayıldım." diyerek sesimi duyup rahatlamasını sağladım. Yatakta dorulup kısılmış gözlerini açtı
"Emin misin iyi olduğuna?"
"İyiyim Mert dedim ya yeter artık her gelen aynı soruyu soruyor."
"Kızım korktuk her halde, Serkan'dan haber var mı?"
"Yok, baban konuyla ilgileniyor; sen nasılsın?"
"Ben iyiyim de sen baya endişelendin ha bücür. " laf sokmadan sakın konuşma sen benimle emi Mert.
"Tabi suç bende ki senin için korkup bayılıyorum. Bir de endişelenme diye kalkıp yanına geliyorum."
Her şeyi espiriye vurması sinirimi bozuyor. Şurda hastanedeyiz ya.
" Kızacağını düşünmedim özür dilerim. Aslında kızacağın bir şey demedim ben de. "
"Bana bücür deme. Ayrıca bücür falan da değilim ben; sen git o kelimeyi Selin'e söyle."
"Sevgi kelimeleri insanın içinden gelen bir şeydir. Bu kimsenin isteğiyle olacak bir şey değil . "
"Ben Selin'in yanına gideyim. Bekliyor kız."
"Tamam bücür hadi çağır da onu da sinirlendireyim biraz. "
"Ya sen beni sinirlendirmekten zevk mi alıyorsun? ! "
"Sinirlenince çok tatlı olman benim suçum mu? " cevap vermeden gülümseyerek odadan çıkıp uçarak Selin'in oturduğu banka doğru gittim
" Selin merak etme arkadaşımız gayet iyi hatta baya formunda. "
"Anlaşıldı seni yine sinirlendirmiş. Ben de onunla biraz uğraşayım o zaman."
Selin Mert'in yanına gittiğinde ben de her ikisiylede vedalaşıp; evde yapacak işlerimin olduğu söyleyip eve döndüm.
Şifa'nın ağzından
Uzun zamandır ablamın benden birşeyler sakladığını seziyordum. Bu yüzden bizimkilere bir bahane uyurup onu takip ettim. Eve gidene kadar her şey normaldi ama valiz hazırlamaya başladığını görünce kendimi tutamadım.
"Abla napıyosun sen? "
"Sen ne zaman geldin?!"
"Ne önemi var, bu valiz neyin nesi? Hani Türkiye'de çalışacağım diyordun? "
"Vaz geçtim Şifa olamaz mı."
"İyi de neden? Ben sensiz napıcam yanlız başıma?"
Merak etme abin seni korur.
"Merak etme çok uzun sürmeyecek, hemen döneceğim."
"Bana bunu ne zaman söylemeyi düşünüyordun peki?"
"Bu akşam söyleyecektim."
"Peki öyle olsun, babamın haberi var mı bundan, ya da annemin?"
"Dedim ya bu akşam söyleyeceğim."
Gözleri doldu birden, benim de tabi onu görünce musluklarım açıldı. Hemen sarıldım birbirimize. Ondan ilk defa yarı kalacağımı düşünürsek bu çok da uçuk bir tepki değil.
"Kendine dikkat et tamam mı; uçaktan inince hemen ara."
"Tamam söz hemen arayacağım."
Babama kesinlikle yeğenim için Fransa'ya gideceğimi söylemeyecektim. Yoksa bi sinir anında düşünmeden hareket edip hasta ve bana ihtiyacı olan yeğenimi üzebilir, hatta durumunu daha da kötü hale getirebilirdi.
Valizlerimi hazırladıkları sonra Selin'i aradım
" Selin eğer Şifa yanındaysa ordan hemen uzaklaş bizi duymasın."
"Tamam canım da noldu? Bi sorun mu var?"
"Var ama benimle ilgili değil sonra anlatırım. Bi konuda yardımın lazım."
"Ne istersen yaparım biliyorsun."
"Fransa'ya tek yön bilet almam lazım ama bundan babamın haberi olmamalı. Sen benim için alır mısın? Ben alırsam babam anında öğrenir."
"Tabi alırım da, n'olduğunu anlatacak mısın tatlım? Enişelenmeli miyim?"
"Bir saat sonra sizin eve gelirim yüz yüze konuşuruz olur mu?"
"Peki, öyle olsun."
" Gittiğimde Mert ile ilgili herhangi bir şey olursa saat kaç olursa olsun beni ara tamam mı. Merak ederim."
"Tamam ararım. Orda yanında kalabiliceğin biri vardır umarım, otel odalarında kalmanı istemem. Hem ne kadar kalacağım da belli değil."
"Merak etme tatlım çok uzun sürmeyecek. Hem kalacağım yer de belli."
"Peki, bilet ne zamana olsun?"
"Yarına"
"Neden bu kadar çabuk?"
"Ne kadar çabuk o kadar iyi benim için."
"Fırst class olsun, arkadaşıma kurban olsun o zaman."
"Alemsin ya, gerek yok bir tanem sen al da ister first ister second."
"Aldım bile hayatım yorma çeneni, şişirme benim başımı hadi kapat annen bakıyor yandan yandan."
"Maviş..."
"He güllü lokumum?"
"İyi ki varsın, iyi ki kardeşimsin."
"Bana bak ben duygusalım biliyorsun , bana böyle şeylerle gelme ağlarım; sen de iyi ki benim canımsın güzellik."
Telefonu kapattıktan sonra hemen odama çıkıp Valizlerimi kaptığım gibi arabaya yerleştirdikten sonra halamı ziyarete gittim.
Kapıyı açtığında beni şaşkınlıkla karşıladı
"Hala sana ihtiyacım var. Konuşabilir miyiz?"
"Tabi ki boncuk, noldu?"
"Diyelim ki birine çok kızgınsın çünkü sana yalan söyledi ama ona yardım etmelisin yoksa çok sevdiğin birini kaybedeceksin. Ne yapardın?" Sorduğum soruyu neden sorduğumu anlamaya çalıştı önce, galiba benden böyle bir soru beklemiyordu.
"Eğer yalanın sebebi makul bir sebep ise sevdiğim diğer kişi için bana yalan söyleyen kişiyi umursamadan ne gerekiyorsa yapardım."
"Sağol hala, doğru şeyi yaptığımı duymaya ihtiyacım vardı."
"Bir şey değil tatlım, ne zaman bir sorunun olursa içinde çözmeye çalışmak yerine bana gel."
"Geleceğim hala, seninle konuşmak bana iyi geliyor."
Halamla vedalaştıktan sonra Selin'in evine geldiğimde onu yollarım gözlerken görünce yüzümde küçük bir tebessüm belirdi. Cam kenarına pineklemiş, meraktan elindeki kaseden çekirdek alıp çitliyor kuzum. Yok bu kız kesinlikle Türk. Kimse beni bu kızın gavur olduğuna inandıramaz
"Nerdesin sen Derin öldüm meraktan."
"Belli oluyor minnoş, kız insan bana da ayırır azıcık."
"Bana ne,adamı meraktan çatlatmasaydın da sana da kalsaydı. Anlat çabuk."
"Benim bir abim bir de yeğenim var Selin."
"Höst! Hoşt! Vaşşş! Quoi! Ne! Ne demek bir abim bir de yeğenim var Derin?"
"Senden bileti almanı yeğenimin yanına gidebilmek için istedim. Babamın onu görmeye gittiğimden haberi olursa kötü olur."
"Peki abin? O kim biliyor musun?"
"Hakan, Hakan benim abim."
"Napıcaksın peki? Gidince yani."
"Yeğenimle olabildiği kadar çok vakit geçireceğim. "
"Sen harika bir hala olacaksın."
"Benim gitmem gerek. Eve geç kaldım görüşürüz."
"Görüşürüz. Fazla özletme çabuk dön."
"Görüşürüz, özetmem çabuk dönerim."
Bir saat boyunca trafik çilesi çektikten sonra eve döndüm. Herkesi salona topadım
"Anne, baba , Şifa ben Fransa'ya gidiyorum ve ne zaman döneceğim henüz belli değil. Gittikten sonra hemen yeni bir hat alıp sizi arayacağım. Merak etmeyin Hakan Bey ile kavga falan da etmeyeceğim. Sadece yeğenim için gidiyorum oraya onunla barışmak gibi bir niyetim yok. Kalacağım yeri bana bir arkadaşım ayarladı. Bir sorunuz yoksa yarın gidiyorum bunun için de şu an uyumam lazım yarın görüşürüz." Hayatımda bu kadar uzun cümle kurmadım her halde.
~~~~~~~~~~~
Ertesi gün uyandığında içimde garip bir heyecan vardı. Acaba kime benziyor? Umarım bana benziyordur.
Hakan ona benden bahsetti mi? Ya da Şifa'dan? Aklı varsa babamdan bahsetmemiştir.
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra saçlarımı tarayıp üstüme kot gömleğim ile blue hit kot pantolonumu giydikten sonra hafif bir göz makyajı yapıp kahvaltı etmeden evdekilerle vedalaşıp arabaya bindim. Hava alanına geldiğimde uçağın kalkmasına 20 dk vardı. Cihazdan geçip pasaport kontrolü yaptırdıktan sonra uçağa bindim ve annemi arayıp yetiştiğimi haber verdim. Yolculuk 4 saat 16 dk sürdü.
BEN GELDİM FRANSA BAKALIM BANA NELER GETİRECEKSİN.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
