
Lila ile Emir'in kavgasının üstünden neredeyse iki ay geçmişti. Lila'nın annesinin büyük dönüşümü resmen o gün başlamıştı zaten; ruhu emilmiş, hayattan koparılmış bir kadınken bir anda sihirli bir değnek dokunmuş gibi başka biri olmuştu. Daha konuşkan, daha güleç bir kadın vardı artık karşımızda. Tabi ki özgüveni sarsılmış bir kadındı ve toparlanması için çok daha uzun bir zamana ihtiyacı vardı ama başlangıcı Levent beyin tüm övündüğü içkilerini ve kristallerini kafasına atmakla yapması hem çok ikonik hemde hepimiz için sürpriz olmuştu.
Lila'nın dediğine göre olay şöyle başlamış; Levent beyin en az 10 yıldır aldattığı kadın, diğer çocuklarının annesi, Levent beyde evdeyken eve gelip annesini ve kardeşlerini aşağılamış. Hala boşanmadığı için bir sürü laf söylerken, üstüne Lila ve ilişkisi içinde saçma sapan şeyler demiş bu da Lila’nın annesinin yani Hande hanımın taşan son damlası olmuştu. Birden bire değişti desekte yılların birikimiyle Hande hanımın çıldırmış olduğu ve artık dayanamayıp kabuğundan çıktığı aşikardı.
Kavga esnasında bile Hande hanım asilce hiç bir şey söylemeden yukarı çıkıp çocuklarına eşyalarını toplamalarını söylemiş, kendisi de eşyalarını toplarken Levent bey yüssüzce gelip abarttığını ve bağımlı gibi psikiyatrik ilaçlar içerken bir yere gidemeyeceğini çok daha aşağılayıcı kelimelerle söyleyince kadıncağız en sonunda odadan başlayarak aşağı doğru tüm eşyaları kafasında kıra kıra inip dışarı çıkmış...
Bu iki aylık süreç Hande hanım, Lila ve çocuklar için kolay olmadı, ama hepimiz el birliği ile onlara destek olduk. Lila, annesini ve kardeşlerini yeni bir eve taşırken benim ailem ve Emir'in ailesi dahil olarak yeni ev bulmalarına, düzen oturtmalarına ve Levent beyin tacizlerinden kaynaklı sıkıntılarına destek çıktı. Bu sırada Hande hanıma destek olduğumuz için bize kızgın olan Levent bey de sağ olsun boş durmayıp Kanada'daki şirketle ilişiğimizi kesti.
İlişik kesme mailini atıp, üstüne eve avukatlarından neden kovulduğumuza dair bir sürü hukuki mazeret içeren bir kağıt yollamıştı. Neyse ki tazminatımızı biz istemesekte Levent bey vermişti. Beklediğimiz bir şey değildi ve bizim için sevindirici bir haberdi. Zaten artık hiç birimiz Kanada’ya dönmeyecektik bu yüzden Levent bey bize bilmeden iyilik yapmış oldu ama Kanada'daki evde kalan eşyalarımızı dışarı atırması hiç hoş olmamıştı. Neyse ki Mine hala oradaydı, eşyalarımızı toparlayıp kendi evine alarak bizi büyük bir yükten kurtardı!
Bu zorlu süreçleri yaşarken başka bir şaşkınlık veren olay ise şirketteki müdürümden kovulduktan bir gün sonra telefon almıştım. Müdürüm benim için başka bir yer ayarlayabileceğini söylemişti, çalışkanlığımdan etkilendiği için kovulmamın haksızlık olduğunu düşünüyordu. Telefonda konuşurken Emir yanımda olduğu için duyduğunda çok bozuldu, adamın bu nazik teklifine çok sinirlenmişti. Emir öfke krizleri yaşarken ben tekrar oraya dönmek istemediğim için ailevi nedenlerden dolayı istemediğimi ama düşüncesi için minnettar olduğumu söyleyerek reddetmiştim.
Lila ile aldığımız tazminatlar gerçekten iyi miktarlardı. Nedense vicdansız, yüzsüz ve ukala Levent bey hakkımızı yememişti! Bizimde Lila'yla bu tazminat parasını değerlendirmek için iyi bir fikrimiz vardı. Bir mimarlık ofisi açmak bizim için olabilecek en iyi plandı. Bu planın sadece tazminat parasıyla üstesinden gelemezdik tabi ki! Ofis bulmak ve açmak kesinlikle uzun ve zorlu bir süreç ama sonucunun iyi olacağını ikimizde hissediyoruz. Hatta bizim dışımızdaki herkeste bu iş için çok heyecanlı...
Şimdiden üç adet müşterimiz bile var. Tek sorun müşterilerimizin hepsi aileden... biri zaten Cem'in mekanıydı, aslında iyi bir ilerleme kaydetmiş projeye aktif olarak başlamıştık bile. Diğer iş ise Hande hanımın yeni eviydi, geçici olarak taşındığı evi değil yeni bulduğu ufak malikanesiydi. Bu proje hala hazırlık aşamasında ama Hande hanımın ailesinden bu kadar zengin olduğunu bilmediğimi de itiraf etmeliydim. Tüm servet Levent beyin sanıyordum ama hiç öyle değilmiş.
Son işimiz çok daha ilginçti! Evi aldığı günden beri tek bir aşya almamış Emir, evinin her ayrıntısıyla benim ilgilenmemi aynı zamanda benim zevkime göre tasarlamamı istiyordu... Sonuç olarak şu an müşterilerimizden para kazanmıyorduk ama bence bizim için iyi bir reklam olacaklardı!
"Ne yapıyorsun burada tek başına?" Diye sordu Cem, ofisimiz olana kadar mekanın kış bahçesi tarafına attığımız eski masa ve sandalyede işlerimizi hallediyorduk. Bende oturmuş bir yandan tasarımla ilgili çalışırken diğer yandan denizi izliyordum.
Cem iki hafta Kanada'daki tüm işlerini halletmeye gitmişti o bu sefer Mine'lerle beraber dönerken bizde onun mekanına konmuş gibiydik. Dodo onları bırakmak istemediği için Türkiye'ye dönme kararı almıştı ama barı devrettikten ve tüm işlerini düzene soktuktan sonra gelmeyi planlıyordu. Hepsi mekanı çok sevmişti. Mekanın inşaat halindeki hali bile gerçekten etkileyiciydi.
"Camcı bizi ektiği için yeni birini arıyorum ve tasarımla ilgili yeni birkaç şey not alıyorum." Dedim telefondan başımı kaldırıp gülümserken. Güvenilir insan bulmak zordu, burada işimizde yeni olduğumuz için kendimize sağlam ve uygun birilerini bulup anlaşmalar yapmamız gerekiyordu ama Lila hala aile sorunlarından işe odaklanamıyordu.
"Aramana gerek yok, Lila yeni bir adam buldu. En son kurbanlık koyun seçip fiyat anlaşan amcalar gibi adamın elini tutmuş pazarlık yapıyordu!" Cem gözlerini kocaman açmış şaşkınlığını gizleyemeyerek bakarken kahkaha atmıştım.
"Onu böyle kabul et ve yeniliklere alış!" Dedim kahkahamın arsında, Lila kesinlikle böyle biriydi içinden esnaf çıkabiliyordu ya da mahalle muhtarı! Levent beyin kızı olduğuna inanmak bazen çok zordu.
"Şaka mı yapıyorsun? Her seferinde bu haline daha çok aşık oluyorum!" Cem de kahkaha atmıştı.
"İşte bu yüzden bana minnettar olmalısın!" Cem'le dalga geçerken kasılıp kendimi övmemi desteklemiştim, Cem kocaman gülüp önümde şakayla karışık saygıyla eğildi. Telefonum çalınca onun bu dalga geçer hamlesini umursamamıştım.
"Aşkım!" Dedim telefonu yanıtlarken. Emir işten çıkmış olmalıydı.
"Ne yapıyorsun güzelim?" Telefondan gelen neşeli sesle bende gülümsemiştim.
"Cem'in mekanındayım, işim şimdi bitti."
"Harika, bende oraya gelmek üzereyim. Hazırlan alayım seni." Dedi Emir.
"Nereye gidiyoruz?" Diye sorarken Cem bana dikkat kesilmişti.
"Emir gelsene kahve yapacağım beraber içelim!" Dedi Cem bağırarak, Cem yeni kahve makinesini çözmeye çalıştığı için şu sıralar sürekli değişik kahveler içiyorduk. Biz konuşurken Lila kapıdan bir adamla girmişti.
"Cem teşekkür ederim, Yağmur'la bir işimiz var ama yarın yanındayım!" Emir konuşurken hoparlöre almıştım. Bir işimiz olduğunu bilmiyordum şaşkınlıkla Cem'e bakarken Cem ne olduğunu biliyor gibi gülümsedi. İkisi şu sıralar baya iyi anlaşıyordu beraber futbol izleme geceleri, PlayStation geceleri derken ciddi ciddi yakın arkadaş olmuşlardı.
"Tamamdır yarın bekliyorum!" Dedi Cem, telefonu hoparlörden çıkarırken Cem Lila'nın yanına geçmişti.
"Ne işimiz varmış?" Merakla sorarken aynı zamanla Lila'ya odaklanmıştım, adamın omzuna elini koymuş kırk yıllık ahbap gibi büyük büyük hareketlerle bir şeyler anlatıyordu, anlam veremeyerek yüzümü buruşturmuştum.
"Gidince görürsün fazla meraklı olma! Ben 10-15 dakika sonra kapıda olurum." Dedi Emir. Adam Lila'ya olmaz, yapamam gibi bir şeyler söylerken elinin altından kaçmaya çalışırken. Lila sıkıca kavrayıp omzuna olur, yaparsın manasında vuruyordu. Cem ise tüm olanları köşede gülerek izliyordu adam aslında oldukça yaşlı bir adamdı Lila'nın bulduğu camcı bu ise ne kadar sürede iş yetişir diye düşünmeden edememiştim.
"Tamam canım 10 dakika sonra dışarı çıkarım." Dedim kısaca, tüm ilgim onlardaydı olan biteni merak etmiştim. Artık Karagöz'le Hacivat gibi gözüküyorlardı ve bende hareketlerini izliyordum.
"Tamam canım!" Emir'in telefonunu kapatırken çoktan ayaklanmıştım, yanlarına gittiğimde hala anlaşmaya çalışıyor gibi el sıkışıyorlardı. Lila büyük bir savaşı kazanmış gibi kendine gelip silkelendi.
"Ne oldu?" Dedim hayretle Lila'ya, Cem hala gülerken adam sıkılgan bir ifadeyle bakıyordu.
"Lila hanım kızımız tüm mekanın camlarını yaptıracak, kış bahçesini bedavaya yapmamı istiyor." Adam yardım ister gibi konuşunca Lila tekrar dikelip köy kahvesinden çıkar gibi bir toparlandı.
"Teoman abi bedava demedik orada bir yanlışın var abim!" Lila konuşunca gülmemi tutamamıştım. Racon kesmek desen var minnoşluk desen kulağının arkasına yerleştirdiği lolipopuyla o da var!
"Lila kızım dediğin fiyat camları karşılamaz!" Adam sinir harbi yaşıyor gibi konuşurken olaya el atmanın zamanı gelmiş diye düşünürken Lila tekrar adamın omzuna elini koyup üstün gelmeye çalışırken araya girdim.
"Teoman abi sen bize bir fiyat çıkar bir de teslim tarihi çıkar oluruna bakalım. Ne sen zarar et ne biz zarar edelim! Hem fiyatından hem işinden memnun kalırsak sürekli seninle çalışacağız artık!" Dedim naif olmaya çalışırken adamın yüzü aydınlanır gibi gülümsemişti.
"Tabi ayağımız alışsın abim!" Dedi Lila! Arkada Cem kahkaha atınca gülmemi tutmaya çalıştım. Adam fiyat çıkartınca ücreti gayet makul gelmişti işim olduğu için Lila'ya fırsat tanımadan Cem'le ufak bir toplantı yapıp onaylamıştık.
"Süresi çok uzamazsa bizim için harika olur!" Dedim adama son bir uyarı verirken.
"Ben 30 yıldır bu işi yapıyorum hem hızlı hem sağlam iş yaparım sen merak etme!" Diyince içim biraz rahatlamıştı. Adamla anlaşmış belli bir ön ücret yollamıştık, adam Lila'dan kaçar gibi giderken Lila lolipopunun kabını çıkarıyordu.
"Ne oluyor ?" Dedim Lila'ya dönerken. Lila omuz silkip bana hayretle baktı.
"İş için konuşunca içimden esnafla mafya arasında bir şey çıkıyor!" Lila kendine şaşırarak lolipopu ağzına attı.
"Aşkım mafya olarak ilk iş günün kutlu olsun! Harikaydın ben bayıldım!" Cem Lila'yı öperken, Lila gülüyordu. Emir mesaj atıp geldiğini söylemişti ve yeni görmüştüm.
"Bu mafya muhabbetini sonra konuşacağız şimdi Emir beni bekliyor!" Dedim hızlıca eşyalarımı alırken.
"Adam gayet korkup uyguna saydı camı bence!" Dedi Lila, Cem onu onaylarken ben başımı hayır manasında sallamıştım.
"Bunu konuşacağız!" Dedim kapıdan çıkarken, yoksa çalışanların çoğunu Lila'nın bu tavrını ciddiye alıp kaybedebilirdik. Hızlıca dışarı çıkarken Emir'i arabada görünce hemen ona yönelip hızlıca yanına binmiştim.
"Geç kaldım! Üzgünüm ama Lila'nın anlık esnaf kişilik değişimiyle uğraşıyordum." Dedim hemen açıklarken, Emir gülüp bana doğru eğilince onu öptüm.
"Yine yerli malı haftası satışlarına mı başladı?" Dedi Emir, arabayı çalıştırmış giderken kahkahalarla gülmüştüm. Çok haklıydı! Yerli malı haftasında evden getirdiğimiz yiyecekleri satıp köy çocuklarına yardım için paraları bağışlardık ve Lila her zaman pazarcı gibi 'Gel ablacım gel!' Diye bağırarak standının önünden geçen herkese zorla bir şey aldırırdı. En çok parayı o toplardı ve işi bitene kadar asla rolünden çıkmazdı!
Emirle geçmiş hakkında konuşup bu anlara gülerken arabayı evinin önüne park edince nerede olduğumuzu anlamıştım. Bizim sitenin içinde uzun zamandır bomboş duran bu evi çok iyi tanıyordum evin pencereleri sitenin içindeki en güzel yere, parkın içine bakıyordu. Arabadan kapıyı açıp çıkarken geldiğimden beri evini hiç görmediğimi fark etmiştim, onun burayı aldığını bile bilmiyordum, kapının önünde durmuş evin yıpranmış dış cephesine rağmen küçüklüğümden beri hayran olduğum bu evin hala güzel olduğunu düşünürken Emir yanıma gelmişti, elimi tutunca ona dönüp gülümsedim. Emir dudaklarımın kenarına öpücük kondururken gözlerimi kapatıp bu anın tadını çıkarttım.
"Ev kötü durumda değil mi ?" Dedi Emir. Başımı hayır manasında sallarken tekrar eve baktım.
"Yıpranmış ama hala güzel!" Dedim. Emir'in elini daha sıkı tutarken yüzü aydınlanır gibi gülümsemişti.
"Geçip içine bakalım o zaman!" Kapıya yönelip açtığında elini bırakıp içeri doğru yürüdüm bomboştu! Emir öylesine bir koltuk ve Televizyon koymuştu ama başka hiçbir şey yoktu. Site olduğu için evlerin mimarisi bizim evlere benziyordu, kapıdan girer girmez büyük bir alan ve yukarıya çıkan merdiven karşılıyordu merdivenin karşısında açık mutfak ve diğer yanında salon vardı.
Bu evi seviyordum... Sitedeki diğer evlerden daha mistik bir havası vardı, sahipleri Amerika'ya temelli dönünce bomboş kalmıştı o zamanlar lisede falandım evin sahibi iç mimardı, işlerine hayran olduğum bir iç mimardı ve tüm site bu evi konuşurdu şimdi nedenini anlıyordum! Şöminesi, merdivenleri salonun ağaçlık alana bakan kısmının büyük geniş pencereleri! Kesinlikle burası bizim evlerimizden çok farklıydı!
"Beğendin mi?" Emir arkadan bana sarılırmış saçlarıma ve boynuma minik derin öpücükler bırakırken kendime gelmiştim.
"Gerçekten çok güzel!" Dedim ona dönerek. "Burayı başka biri alsaydı üzülürdüm!" Küçükken bu evi merak ettiğimiz için gizlice bahçesine girip bakmaya çalışıp alarm çalınca kaçışımızı düşünerek gülümsemiştim, gerçekten bir ara buraya takıntılıydım.
"Sana bir şey göstermem lazım!" Emir elimden tutup beni yukarı çıkartırken ebeveyn odasına geçirip çift kişilik yatağın ve çirkin bir dolabın olduğu bu odada beni pencereye sürükledi. Soran gözlerle ona bakınca anlamadığımı fark edip yüzümü dışarıya yöneltti belimden sarılıp tüm vücudunu bana yaslarken gösterdiği tarafa odaklanmaya çalıştım. "Sakladığımız gizli yerimiz buradan gözüküyormuş!" Dedi parmağıyla orayı işaret ederken.
"Oysa ki çok iyi sakladığımız düşünüyorduk!" Bu duruma kıkırdarken ona dönmüştüm beni belimden tutup tekrar kendisine yasladı.
"Yeni saklanacağımız yer burası olsun!" Emir konuşurken gülmüştüm ama o çok ciddiydi gözlerimin içine bakıyordu sanki en derini görebiliyor gibiydi. "Yağmur! Burayı neden aldım sence?" Yüzündeki ciddiyete kaşlarımı çatmıştım saçlarımı yüzümden çekerken tüm yüzümü inceliyordu.
"C-cansu? O-onunla oturmak için? Falan mı?" Tereddüt ederek ve duraksayarak sorunca Emir derin bir nefes verip başını hayır manasında salladı.
"Senin için! Sen buraya aşıktın, hayrandın! İç mimar olmak istiyordun ve buranın sahibinin yaptığı evlerle ilgili, bu evle ile ilgili sürekli konuşuyordun. Ev sahibi de senin gibi düşünüyormuş çok zor sattı evi. İlk başta seni bir daha göremezsem benimle birlikteymişsin gibi hissetmek için aldığımı sanıyordum ama içimde bir yerlerde her zaman senin geleceğine inanıyordum, geldiğinde burada, yanımda kalman için verebileceğim bir şey olsun istiyordum." Emir açıklamasını bitirince gözünden akan yaşı fark etmiştim elimi yüzüne koyup kirli sakalının içine karışan göz yaşını silerken dudaklarına uzun bir öpücük kondurdum.
"Bana burada, yanında kalmam için bu evden çok daha değerli bir şey verdin zaten! Bana aşık olman, sevmen yeterliydi!" Alnı alnıma dayayıp derin bir nefes alıp gözlerini kapattı sessizce beni kendine çekip saçlarımı öperek sardı 2 aydır her günümü diğer yılların acısını çıkartıyor gibi sevilerek yaşamanın verdiği mutluluktan ağlıyordum artık. Onun yanında olmak doya doya öpebilmek ve beni deli eden kokusunun üstüme sinmesi başka ne isteyebilirdim ki. Emir geri çekilirken neden uzaklaştığını anlamayarak ona baktım göz yaşını sildi elleri titriyordu.
"Bu evde sensiz durmak korkunçtu! Bu yüzden bir dakika bile sensiz burada kalmak istemiyorum. Bu evde gizli yerimize bakarak, aşk hikayemizi çocuklarımıza anlatarak geçirmek istiyorum" Emir cebinden yüzük kutusunu çıkartıp önümde diz çökünce kalbim deli gibi atıyordu. "Benimle evlenir misin?" Diye sorarken kutuyu açmış titreyen elleriyle önümde duruyordu, şoktan aralanan ağzımı kapatırken Emir sabırsız bir şekilde bana baktı. Cevabım zaten çok netti!
"Evet! Evet! Çok isterim!" Önümde diz çöken aşık olduğum adam, nefesimi kesiyordu! Ona sarılıp dudaklarını defalarca öperken ağlamaktan başka bir şey yapamamıştım, beraber yerde diz üstü durmuştuk Emir titrek elleriyle yüzüğümü taktı. Bu hayatımda alabileceğim en romantik şeydi! Cezalandırıldığım tüm zamanların ödülü, acı çektiğim her dakikanın mükafatı gibiydi...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.88k Okunma |
373 Oy |
0 Takip |
32 Bölümlü Kitap |