
Emir, yüzünü boynuma gömüş, başımı kendisine bastırmıştı. Bu şu an oluyor muydu? Kokusu beni gerçekliye bağlıyordu, ne kadar özlemişim onu ve kokusunu, tarifsiz bir mutlulukla saçma bir heyecan vardı içimde. Emir'de beni özlemişti belli ki... belki gerçekten bir şeyler değişmiştir diye düşündüm bir anlığına, kafa sesimi susturdum hemen bu kadar hızlı tekrar ümitlenip sonra yıkılmak istemiyordum. Fakat bu kadar özlemden sonra kollarından ayrılamıyordum biraz daha kollarının arasında olmaya ihtiyacım vardı, şaşkınlıkla havada kalan kollarımı boynuna doladım, başımı ona daha sıkı bastırıp kokusunu nefesim tükenene kadar içime çektim.
Gözlerimi kapatmış bu anın bitmemesini istiyordum. Bunca zaman sonra bile hala onu bu kadar arzuluyor ve seviyor olmam iflah olmaz bir salak olduğum anlamına geliyor olabilir miydi? Kendime gelince yavaş yavaş ondan uzaklaştım. Bunu yapmak zorundaydım tekrar kendimi kör kütük kaptırıp, her zaman olduğumuz yere geri dönüp acı çekmek istemiyordum.
“Seni gördüğüme çok sevindim.” Endişeyle gözleri yüzümü inceliyordu. Dudakları dudaklarıma çok yakındı, bir eli hala belimde kaçmamam için tutuyor gibiydi “Biraz konuşmamız gerekiyor galiba?” Dedi Emir elini üstümden çekip ensesini ovalayarak cevabımı bekliyordu.
“O-olur, olur tabi konuşalım.” Dedim duraksayarak, kalbim deli gibi atıyordu. Yıllardır onunla yakın temasa alışmıştım fakat 10 ay sonra sanki hislerim artmış gibi bacaklarım titriyordu. Emir yüzünde tatlı bir tebessüm oluşmuş elini buyurun manasında açtı, parmağında yüzüğü yoktu o an fark etmiştim. Bende önden yürüdüm. Kafeterya ya kadar konuşmadık garip bir durumdu, kendinden bile iyi tanıdığını düşündüğün kişi ile beş saniye önce sarmaş dolaş sarılırken şimdi yeni tanışmış gibi gergin ve uzak yürüyorduk. Kalabalık içinde oturacak bir yer bulunca oraya doğru yürürken Emir bize içecek bir şeyler almak için gitti, ben biraz uzakta kalan masaya geçip oturana kadar Emir elinde kahve ile geliyordu.
“Şekersiz, Filtre kahve sevdiğin gibi…” Önüme kahvemi koyarken yüzüme bakmadan karşımda oturdu kahvesinden bir yudum aldı.
“Teşekkür ederim.” Dedim, Konuşmaya hazırlanıyor gibi bir hali vardı.
“Tek gelmemişsin.” Dedi Emir hala bana bakmıyordu kahvesini karıştırıyordu, ama onunda şekersiz içtiğini biliyordum. Gerçekten ilk soracağı ve konuşmak için şekilden şekle girdiği şey bu muydu?
“Evet, sizi tanıştıramadım Cem’le, birde tabi Lila da var, onlarla geldim.” Kahvemden bir yudum aldım. Sorgu meleğini daha sert bekliyordum. Yüzüme bakıp sakin kalmaya çalıştığını belli eder şekilde güldü.
“Lila tabi, seni bırakır mı hiç, giderken olduğu gibi.” İçine içine konuşuyordu ama yine anlaşılıyordu ne dediği. “Geri dönecek misin?” Diye sordu Emir alnı kırışmış merakla bakıyordu, sözleri daha anlaşılır çıkmıştı. Tekrar arkadaşça sohbet edecektik demek ki.
“Şirketten babamın hastalığı için izin aldım, bir süre buradayım sadece.” Anlamasını istiyordum eskisi diye bir şey olmayacaktı. Ayrıca kendime de hatırlatıyordum, bu sürede ya yüzleşecektim ya böyle sanki bir şey olmamış gibi devam edecekti. Ben artık hiçbir şey yokmuş gibi davranmak istemiyordum. Ona aşık olmam üstümden hiç çıkartamadığım bir yüktü. Bu yükü ona da söylemek ve uzaklaşıp gitmek istiyordum kafamda keşkelere veya acabalara yer bırakmakta istemiyorum.
“Anladım.” Dedi Emir, düşünceli gözüküyordu.
“Nasılsın?” Yine dayanamamıştım merakıma yenik düşmüştüm. Yorgun hali, düşünceli tavrı, annemle babamın söyledikleri ve Cansu ile ayrılığı her şeyi merak ediyordum. Emir bardağı ile oynuyordu yüzünde acı bir gülüş olmuştu. İyi olmadığını düşünmek kalbimi kırıyordu.
“Ben bilmiyorum... iyi miyim, değil miyim? Bilmiyorum... artık sadece çalışıyorum ve nefes alıyorum.” Sesli bir nefes verdi, daha fazla konuşmak istemiyordu. “Sen nasılsın?” Diye sordu. Sanırım bu sefer ilişkimizde bazı konularda daha dürüst yaklaşmanın zamanı gelmişti.
“Bazen iyi, bazen sadece yaşamaya çalışacak kadar kötü.” Dedim yeterince dürüst olmaya çalışarak. Emir uzun uzun gözlerime baktı, bakışlarında derin bir üzüntü ve özlem seziliyordu, tekrar bakışlarını çekip bardağıyla oynamaya başladı.
“Biz kötü ayrıldık.” Emir sesi daha iyi çıksın diye boğazını temizledi ve devam etti. “Yani son konuşmamız iyi değildi. Ben çok öfkelenmiştim, sana söylediklerimde ciddi değildim.” Başını kaldırıp bana bakmadı, kendini kötü hissettiği belliydi ama söylediklerinde ciddi olmadığını bilmek iyi gelmişti.
“Bende hatalıyım, senin için özel bir günü mahvettim, öfkelenmen normaldi.” Dedim sözünü bölerek.Her intikamın öyle kolay alınmayacağını göstermişti bana o gün.
“Hayır, hayır !" Başını salladı, yüzünden öfkesi belli oluyordu. "Canını acıtırsam öfkelenip içindekileri kusarsın diye düşünüyordum. Özel gün falan umurumda değildi nasıl hala anlamıyorsun.” Emir sesi yükselince duraksadı sinirine hakim olmaya çalıştı derin bir nefes aldı, tekrar sakinleşince devam etti. “Ben konuşmanı istedim, benimle kavga etmeni istedim. Hep yaptığımız gibi! Sonra barışıp gitmekten vazgeçeceksin diye düşündüm. Senin gerçekten bırakıp gideceğine inanmak istemiyordum.”
“Emir ben hep ciddiydim, beni sen ciddiye almadın.” Benimde sesim yükselince etrafa bakıp sustum. Her seferinde onun istediğini yapacağıma inanması ve onun yanından ayırmayacağı maskotu gibi düşünmesi içimde kocaman bir öfke patlaması yaşatıyordu bana. Öfkemi bastırınca da ona sarılma isteğim beni ele geçiriyordu! Ona sığınmak, kollarının arasında sakinleşme isteğim beni deli ediyordu ona olan öfkemi yine ona sığınarak dindirme isteğimi susturarak sakin kalmaya çalışıyordum.
“Anladım! Anladım ama geç kalmıştım!" Dedi Emir. İkimiz susup soluklanmak için kahvelerimizi içtik. "Ben, sen gitmeden önce seninle daha sakin bir ortamda konuşmak istiyorum, burası pek uygun değil.” Dedi kalabalığı gözleriyle tarayıp bana baktı.
"Haklısın, içimizde kalanları söylemeden, yüzleşmeden devam edemeyiz." Dedim olur manasıyla kafamı sallayarak. İkimizde savaşmaya hazırlanmak için kılıçlarını bileyen iki asker gibiydik, savaşımız centilmence olur mu bilmem ama şu an kılıçlarımızı sivriltmek için zaman tanırken centilmendik. Kahvemizi tekrar yudumlarken artık ne olacaksa olsun diye düşündüm, çünkü hiçbir şey şu andan daha kötü olamazdı.
“Tüm taşlar dökülmeden gitmene izin veremem.” Emir dudaklarını bitiştirmiş fısıltıyla ağzının içine söylemişti yine de az çok duymuştum dediğini, konuşmamız şimdilik bitmiş gözüküyordu.
“Kalkalım o zaman doktor gelmiştir.” Dedim ayaklanırken. Kalkıp karton bardaklarla çayları alıp asansöre doğru yürüdük. Asansörde sadece ikimiz vardık, Emir bir anda aklına gelmiş gibi konuştu.
“İçerideki arkadaşın... Cem, iş yerinden arkadaşın falan mı?” Bana göz ucuyla bakıyordu merakını belli etmemeye çalışsa da çok belli oluyordu, sabırsız gibi ayağını sallıyordu. Asansörün kapısı açılınca dışarı çıktım, ilgisiz davranmaya çalışıyordum.
“Yoo, Cem psikolog ama Kanada’da bar işletiyor orada tanıştık.” Dedim Emir bir şey söyleyecek gibi ağzını açarken daha fazla sorgulamasına izin vermeyerek hızlıca odanın kapısını açtığım. İçerideki herkes bir anda bize döndü, meraktan öldüklerine emindim. Cem, hemen ayağa kalkıp elimden tepsiyi alıp herkese dağıtmaya başladı. Emir hemen dibimde duruyor tanıdık keskin bir bakışla Cem’i süzüyor olayı anlamaya çalışıyordu. Çenesi yine kasılmıştı, sırf onu daha yakışıklı yaptığı için bile onu sinirlendirebilirdim.
Cem kendi çayını alıp yanıma geçerken bana bakıyordu gözlerinden soru işaretlerinin çıktığını görebiliyordum. Suna teyze büyük bir işte başarılı olmuş gibi halinden memnun gözüküyordu, annem ise tereddütle bakıyordu bana.
"Özlem giderildi mi?" Dedi büyük bir neşeyle bakışları benim ve Emir'in üzerinde geziniyordu Suna teyzenin. Yüzünde güller açıyordu, neden bu kadar mutlu olduğunu anlayamayarak baktım.
"Birkaç yanlış anlaşılma hakkında konuştuk." Dedi Emir dişlerinin arasından sesindeki öfke, yanımda duran Cem'i ve annesini hedef alıyordu çünkü gözleri ikisinin arasında gidip geliyordu.
"Daha sonra detaylıca konuşacağımız birkaç konunun girişini yaptık." Diye düzelttim Emir'i, bakışlarını bana çekip uzun uzun yüzüme bakıp başıyla onayladı Emir.
"Konuşulacak tabi uzun uzun konuşun, yıllardır sustuklarınızı da konuşun..." Suna teyze kocaman bir sırıtmayla bakarken Emir gözlerini devirdi annesine, Cem şaşkınlıkla kaşlarını kaldırmış bana ve Emir'e bakarken güldü, annemle babam gözlerini kırpıştırarak bana bakmışlardı, şaşkınlıkla ağzım aralanmıştı, Suna teyzenin Emir'i sevdiğimi tahmin ettiğini nişanda anlamıştım ama beni böyle sıkıştırması garipti, neden böyle bir şey yaptığını anlayamadan bakıyordum. Kapı çalınca bu garip ortamdan kurtulduğum için sevindim içeri doktor girdi.
“Merhabalar!” Sessizliği bozan kişi doktor olmuştu. “Tetkikler yapılmış her şey yolunda taburcu olabileceksiniz gözünüz aydın.” Dedi doktor, büyük bir rahatlama olmuştu. Annem doktora babamla ilgili soru sorarken herkes oraya odaklanmıştı, Cem fırsattan istifade kolumu dürtüyordu. Kafamı çevirip sesim nefes verir şekilde çıkmıştı ‘Ne var!’ dedim hemen diğer tarafımda Emir olduğu için dikkat çekmemeye çalışıyordum. Emir bizim aramızda konuşmamıza gıcık olmuş gibi hala Cem'e bakıyordu. Cem ise meraktan çatlamış yüzünden belliydi, sevgili bar psikoloğum danışman mahremiyetini unutmuş orada bilgi istiyordu. Göz ucumla bakıp sus işareti yaptım.
“Artık çıkabilirsiniz. Geçmiş olsun!” Dedi doktor odadan çıkarken. Annem babamı zaten hazırlamıştı, çıkmaya hazırdık annemin yatağın üstüne koyduğu küçük el valizini alıp evimize gidebilirdik. Babam ayaklanırken annem babamın koluna girdi. Emir ve Cem aynı anda valize doğru hamle yapınca ikisi de donup kalmıştı.
Cem Emir’e gülümsemişti, Emir ise hiç arkadaş canlısı bakmıyordu gerginliğini hissediyordum, bu tuhaf durumdan kurtulmak için ikisinin ortasından çıkıp valizi aldım ve dümdüz ilerledim. Annemle babam kapıya çoktan yetişmişlerdi bende yanlarına doğru yürüdüm. Odadan çıkıp asansörün önünde durduk asansörün gelmesini beklerken. Valizi tutan elimi birinin eli kavrayınca kimin aldığına bakmak için döndüm. Emir eğilmiş elimden nazikçe valizi alıyordu yüzü yüzüme yakın nefes kesen gülümsemesiyle bana bakıyordu, kalbim bir anda hoplamıştı. Valizi tamamen elimden alınca bana göz kırptı.
Asansör açılınca babamla, annem daha sonra Suna teyze içeri geçti. Emir belime elini koyup hafifçe ittirerek geçmem için yönlendirdi ve hemen önümde durdu, en son Cem geçince Emir zafer kazanmış gibi bir tavırla bakıyordu. Lisede gibi hala oyun oynuyordu ama bilmediği şey ise düşündüğü kişi en yanlış kişiydi. Cem’i tanımadan kim olduğunu bilmeden beni ondan korumaya çalışıyordu, oyuncağını paylaşmayı sevmeyen çocuklar gibi yine arkadaşının başka biriyle arkadaş olmasına sinir oluyordu. Lila'ya bile bazen böyle davrandığı için benim için tavırları tamda beklediğim gibiydi.
...
Eve yetiştiğimizde bahçede Kemal amca ve Lila sohbet ediyordu. Lila evinden dönmüş, yüzü biraz sıkkın gibiydi. Kemal amcaya da Emirler haber vermiş olmalıydı.
“Lila! Sonunda karşılaştık!" Dedi Emir, arabasını park edip inmiş ona doğru yürüyordu. Yüzünde pek memnun olmayan bir ifade vardı. Ben babamı arabadan çıkartırken merakla ikisine bakıyordum. Cem de valizi almak için bagaja yönelmişti.
“Emir, beni öldürmeyeceksen seni gördüğüme sevindim!” Dedi Lila.
"Sana birşey yaparsam, Yağmur beni öldürür." Dedi Emir. Birbirlerine sarılınca bir an rahatladım, Emir’in Lila’ya kötü davranacağından korkmuştum ama neyse ki iyi gözüküyorlardı.
"Yağmur'dan önce ben öldürürüm!" Dedi Cem tek kaşını kaldırmış ciddi ve tehdit edici gözüküyordu. Lila, gülümseyerek Cem'in dudaklarına kısa ama etkili bir öpücük kondurunca bende hallerine gülümsedim. Emir şaşkınlıkla bakıp gözlerini kırpıştırdı. Bu sırada Kemal amcada benim yanıma doğru kollarını açmış geliyordu, kocaman gülümsedim, çok özlemiştim.
“Hoş geldin kızım! İyi ki geldin.” Dedi gözleri dolmuştu. Sarıldık.
“Hadi artık içeri geçin! Yol ortasında konuşmayın.” Dedi annem, yanında Suna teyzeyle evin kapısını açarken. Babamın tekrar koluna geçtim, Kemal amcada kolunu bana atmış hep beraber eve doğru yürüdük.
"Kanada nasıldı anlat bakalım? Özledin mi buraları" Dedi Kemal amca eve geçerken. Evimi çok özlemiştim, içeri geçerken her şeyin eskisi gibi olması beni mutlu etmişti ve herkes buradayken sanki tüm anılarımızda evde dolaşıyor gibi hissettiriyordu.
"Geri dönecekmiş, temelli değil bir süre için gelmiş! Artık buralar yılda bir ailesi için aklına getirir... " Emir imalı bir şekilde arkadan laf yetiştirirken Lila'yla göz göze geldik. Emir hala aynı Emir'di manipülasyonlara başlamıştı.
"Emir ! Yağmur kendisi için doğru olanı bilir, eğer onun için doğru olduğunu düşündüğün başka şeyler varsa açık açık onunla konuş bence!." Suna teyze her zaman beni desteklerdi ama artık tavırlarında başka bir şeyler vardı. Emir derin bir iç çekişle susarken, Lila ve Cem'le göz göze gelmiştim. Gerçekten ne olduğunu anlayamıyordum.
"Suna, çocukta kötü bir şey demedi ki! Yağmur'un bir anda gitme planını öğrendi üstelik konuşamadılar, 10 ay sonra anca tepki gösterebiliyor." Dedi babam, ben şaşkınlıkla ona bakarken herkes tenis maçı turnuvasında gibi bakışları bize ve babamla Suna teyzeye gidip geliyordu. Ellerimi hayretle havaya kaldırdım, herkes bana döndü.
"Şu an bu konu için burada değiliz, ayrıca 10 yaşında çocuklarda değiliz!" Dedim Suna teyze ile babama bakış atarak, 10 yaşında gibi davrandığımızı yok sayarak konuşuyordum!
"Yağmur haklı, birbirimizi en az 16 yıldır tanıyoruz. Küsmüş, kırılmış hatta birbirimize yanlışlar yapmış olabiliriz ama sizin araya girmenizle değil bizim doğru düzgün oturup konuşmamızla halletmemiz gerekiyor." Dedi Emir son cümlesini gözlerimin içine bakarak söylemişti gözlerim doluyordu. Yandan biri hızlıca alkış tutunca herkes ona döndü, Lila anlık bir heyecanla yaptığını fark edip durmuştu.
"Laf sokmadan!" Dedim bakışlarımı Lila'dan çekip Emir'e bakıyordum.
"İma yapmadan!" Dedi Emir restleşerek. Yanda Cem kahkaha atınca içimden ona küfür ettim dedikleri çıkıyor diye keyifliydi.
"Metaforlarda yok! Öyle dümdüz." Dedi Lila ve Cem aynı anda sessiz olduklarını sanıyorlardı ama çok net duymuştuk. Emir ve ben ters ters bakarken sustular. Suna teyze, annem ve babamda gülüyordu.
"Ben bir şey anlamadım! Yağmur Kanada'ya gitti ve Emir'le küstüler diye mi bu kadar olay yapıyorsunuz! Yahu bunlar, birbirini görünce 3 saniye sonra barışırlar ne abarttınız" Dedi Kemal amca. Herkes ağzını açmış bir şey söyleyecekken bir tek ben ve Emir susuyorduk hala. Kimsenin daha fazla konuşmasına izin vermek istemeyerek ben atıldım.
"Türk kahvesi yapıyorum! Bu konu kapandı!" Dedim hızlıca... kahvelerini yapıp götürdüğümde Emir'e iş yerinden telefon gelince hemen çıkmak zorunda kalmıştı bir süre babam hakkında son bilgileri aldıktan sonra Suna teyze ve Kemal amca da gitmişti. Başbaşa kalınca kendimi koltuğa attım Lila ve Cem yanıma kurulunca ensemi ovalayıp dikeldim çok yorgundum ama Lila’ya ailesiyle görüşmeye gitmişti ifadeye çekip neler olduğunu öğrenmem lazımdı.
“Ne dediler?” Diye sordum Lila pek iyi gözükmediği için endişeyle sormuştum. Cem merakla Lila'nın ellerini tutup öptü, konuşması için cesaretlendiriyor gibiydi.
“ Lila?” dedi heyecanla annem. Babam dinlenmek istediği için odasına geçtiğinden rahatık.
“Annem sevindi ama babam, her zamanki babam işte!”
“Her zaman ki babam derken?” Dedi Cem telaşlanmıştı.
“İtiraz mı etti?” dedim
“İlk itiraz etti, annem ilk kez beni savundu, Akşam bekliyor ama çok ciddi bir sınav verecek.” Lila baya kasılmıştı durumdan.
“Ne olursa olsun! Senin üzülmene, sıkılmana izin vermem, ayrıca ne yapıyorsa yapsın ben seni zaten bırakmam biliyorsun değil mi?” Dedi Cem Lila’nın yüzünü avuçlayıp gözlerinin içine bakıyordu.
“Üzülecek bir şey yok ki gayet olumlu Levent Bey için!” Rahatlatmaya çalışıyordum ama akşam Cem için çokta kolay geçeceğini düşünmüyordum. Lila üzüntüyle Cem’in göğsüne yaslandı, Cem başına bir öpücük kondurdu.
"Allah yardımcın olsun oğlum, sana diyorum şık bir takım, biraz resmi konuşma belki Levent bey sinir olmaz.” Dedi annem ahlayıp vahlıyor gibi elini dizine vurarak. Cem şaşkınlıkla bir bana bir Lila'ya bakarken, Lila annemi onaylar gibi başını salladı intikam vakti bana geldiği için bende yüzümü buruşturup Cem'e acıyor gibi baktım ayrıca konu biraz olsun Emir ve benden uzaklaştığı için memnundum.
Bir süre daha oturup konuştuktan ve Cem'e taktikler verdikten sonra Lila ve Cem ilk zorlu sınav için evden ayrılmışlardı, bende duş alıp dinlenmek için odama kapandım, hem bugün olan tüm konuşmaları düşünüyor hem de Emir'in görüntüsünü gözümün önünden silemiyorum. Yatakta ne kadar yorgun olsam da saatlerce dönüp durmuş en sonunda da bayılmıştım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.88k Okunma |
373 Oy |
0 Takip |
32 Bölümlü Kitap |