42. Bölüm

Yüzleşme

Gamze Hanım
gamzhhh

Bütün gece Emir'le ne konuşacağımızı düşünmekten doğru düzgün uyuyamamış sabahta erkenden kalkıp hazırlanmıştım. Emir'le konuşacaklarımızı defalarca, defalarca ve defalarca beynimden geçirdim. Ona eskisi gibi olmamızın ne kadar zor olacağını söyleyecektim, onu uzun zamandır sevdiğimi, artık acı çektiğimi eğer arkadaşı olarak bana değer veriyorsa ya benimle sadece arkadaş olup ümit vermemesini ya da tamamen benden uzak durması gerektiğini anlatacaktım hatta hayatımdaki etkisini azaltmam için gittiğim yerde iyi olmam için benimle bir daha görüşmemesini isteyecektim.

Derin bir iç çekip yatağıma oturdum, bunları düşünmek kolaydı, gerçek hayatta işlerin öyle yürümediğini öğrenmiştim, solumda duran pencereden odasına bakınca tüm anılarım üstüme sirayet etmişti tekrar... kaç gece bu pencereye bakarken ağlamıştım? Kaç defa onu görebilmek için boş boş bakmıştım... hepsi cevaplaması zor olan sorulardı. Telefonuma mesaj gelince bakışlarımı odasından çekip telefona doğrultum Emir geldiğini ve aşağıda beklediğini yazmıştı okuduğumda kalbim hızla atmaya başlamıştı bile aklımdan geçen cümleleri söyleyemeyecek kadar titriyordum.

"Hayır! Bahane üretip bu işi uzatma!" Dedim kendi kendime dolan gözlerimi burnumu çekerek susturup Emir'e hızlıca mesaj attım. Derin bir nefes alıp aynada üstümü düzeltip, makyajımı kontrol ettim herşey tamamdı. Çok abartılı olmayan ama şık duran bir kot, ekru renk kısa şık hırka giymiştim, saçlarımın kendi dalgasını hafif düzeltmelerle belirginleştirip hafif bir makyaj yapmıştım.

Odamdan çıkıp doğruca dış kapıya yöneldim, annemle babam doktor kontrolünde, Cem ve Lila'da Lila'nın kardeşleriyle buluşmak için çıkmıştı. Kimsenin olmaması beni daha çok geriyor mu yoksa rahatlatıyor mu emin değildim. Kapıdan çıkarken Emir dışarıda arabasına yaslanmış beni bekliyordu. Kapıdan çıktığımı görünce gülümsemişti. Allah'ım beni bu kadar etkilemesi büyük haksızlıktı! Onun için normal olan herşey bana sorun oluyordu. Çok yakışıklı gözükmesi, gülüşü kalbimi titretiyordu! Nasıl konuşup ondan uzak durmasını isteyebilirdim! Peki nasıl bir daha onu görmemeye dayanabilirdim?

"Sonunda yalnız kalabildik." Dedi Emir. Onu başımla onaylarken gülümsemiştim. Gerçekten hastanenin kantininden beri bir saniye yalnız kalamamıştık.

"Geldiğimden beri yapılacaklar bitmedi, günler çok hızlı geçiyor, zaman bulamadık." Dedim onunla selamlaşmayı es geçip arabaya yönelmiştim, arabaya aynı anda bindik. Sıkıntılı bir ifadeyle bana bakınca yüzüne odaklandım yeni tıraş olmuş, saçlarını yapmış üstelik çok iyi gözüküyordu. Geldiğimden beri fark ettiğim yorgun, depresif hali gitmiş eskisi gibi canlanmıştı.

"Evet, zaman hızlı geçiyor ve sen gideceksin." Arabayı çalıştırırken sözlerini hakaret eder gibi söyleyince güldüm. "Neden gülüyorsun komik bir şey söylemedim?" Diye çıkıştı hala bana bakarken .

"Bilmem, komik geldi ? Sen neden sinirlisin?" Dedim ufak bir meydan okumayla. Bana hayretle bakınca gülmemi kestim, bu restleşme oyunlarını Dodo'nun barında da anlamıyorum. Boşuna uğraşıyordum.

"Senin gidecek olman fikri hoşuma gitmiyor?" Soran bir ifadeyle Emir bana bakarken çok ciddiydi. Dolgun dudakları... Bana bir ceza gibiydi! Kendime gelmek için gözlerimi kırpıştırıp önüme döndüm. Dolgun dudakları? İyice kafayı yemiş gibi davranmaya başlamıştım artık.

"Gitmeme daha var." Dedim kısaca yolu izliyordum.

"Belki seninle gelirim..." Emir bana gülümseyerek bakarken büyük bir şaşkınlıkla ona dönünce yüzü asılıp devam etti. " Tabi sende istersen, Kanada'yı sen çok sevmişsin, bir sürü arkadaşın var. Sevdiğin pizzacıyı, Dodo'nun barını merak ediyorum." Dedi açıklarken. Bütün gece! Hatta 24 saat boyunca benden neden uzak durması hakkında milyon tane şey sıraladım kendime ve hayalimdeki ona!

"Olur, i-isterim gezeriz tabi ki!" Gerçekten kendime inanamıyorum! 10 yıldan fazla bir süre hiç mi akıllanmamıştım! Hadi onu geçtim tüm gece boyunca kendime verdiğim tüm sözler ve harika konuşmalar ne olmuştu! Orada anı yaratmamız bana acıdan başka ne getirebilirdi ki? Çok aptalım yine ona karşı koyamıyorum.

"Belki geri dönmen için ikna ederim seni?" Emir durumdan memnun olmuş bir şekilde bana gülümseyerek bakınca kendime verdiğim tüm yeminlere içimden lanet ettim!

"Onu göreceğiz..." Lafı ağzımda gevelerken gözlerimi ondan çektim, çünkü içimdeki hiç bitmeyen ümit dalgası ikna olmam için hazır bekliyordu. Emir gülümserken bir süre sessizce ilerledik yolda, yolun uzun sürmesinden kaynaklı balıkçıya gitmediğimiz anlayıp nereye gittiğimizi anlamak için dışarıya bakıyordum.

"Kanada da bensiz neler yaptığını çok merak ediyorum." Emir haylaz bir çocuğu sorguya çekiyor gibi konuşmuştu.

"İnanır mısın bende burada senin yaptıklarını merak ediyorum?" Dedim aynı ifadeyle. Emir dalga geçer gibi gülmüştü. "Neden gülüyorsun ?" Öfkeyle sorunca ciddileşmişti.

"Terk edip giden sen olduğun için bunu söylemen saçma geldi." Emir aklına gelmiş gibi parmağını kaldırıp devam etti. "Tabi bir de arayıp sormadığın, ben seni aramak istersem diye de ulaşmam için yol bırakmadığın için olabilir!" Öfkeyle öndeki arabaya korna basarken sakin kalmaya çalışıyordum.

"Senin gibi biri hayatımda artık yok, seni görmek istemiyorum tarzı şeyler söylediğin için olabilir?" Sinirle kollarımı önümde kavuşturup ona sırtımı döndüm. Bu gitme planını yaptığımda ondan tamamen kopmak gibi bir planım yoktu zaten ona olan aptalca zaafım yüzünden bunu aklımdan bile geçirmemiştim ama o sözlerden sonra böyle olması gerekiyordu.

"İkimizde hatalıyız. " Dedi Emir arabayı mekana park ederken konuyu şimdilik kapatmış gibi kabullenmişti.

“Burayı hatırladım biz küçükken ailecek gelirdik.” Dedim etrafı incelerken.

“Evet, doğru...Sessiz olduğu için buraya gelmek hoşuma gidiyor.” Arabadan dışarı çıkarken açıklamıştı. İkimizin öfkesi, kızgınlığı yüzümüzden belli oluyordu ama konuşacaklarımızın merakıyla sakindik Orman içinde sessiz sakin olan bu mekana geçerken Emir'in yüzü biraz olsun yumuşamıştı.

“Hoş geldin Emir abi.” Dedi kapıdan girer girmez genç bir çocuk.

“Merhaba Arda, biz her zaman ki yere oturalım sen bize iki kahve getir sade olsun.” Dedi güleç bir tavırla. Çocuk hızla yanımızdan uzaklaşıp kahve yapmak için gitmişti. Bizde sakin bir köşeye geçtik, ormanın içinde hem temiz havanın hem de harika manzaranın karşısına oturmuştuk etrafta çok az insan vardı.Ben manzaraya odaklanmaya çalışıyordum, o gözlerini dikmiş beni izliyordu.

“Sevgilin vardı bir tane adı neydi?” duraksayıp düşündü sonra aniden aklına gelmiş gibi devam etti. “Ha hatırladım! Onur, o ne yapıyor?” diye sordu Emir, Onur'un sevgilim olduğunu düşünmesine şaşırmıştım, böyle düşündüğünü bilmiyordum.

“Onur mu? Benim sevgilim mi?” kahkaha atınca Emir şaşırmıştı. “Onur benim sevgilim falan değil sadece projemi yaptığım bir arkadaşım, uzun zamandır da görüşmüyoruz.” Dedim açıkça

“Ben sevgilisiniz sanıyordum.” Emir şaşkınlıktan duraklayarak konuşmuştu.

“Ama değiliz! Sen peki? Cansu ile iyi bir ilişkin vardı, ayrılık senin için zor olmuş olmalı?” Atağına atakla karşılık vermiştim Emir güldü umurunda değil gibi omzunu silkti.

“Baştan beri yanlış bir karardı, anlaştık ve 4 ay sonra ayrıldık pek sorun olmadı. O da evlendi gayet mutlu şu an.” Rahat bir tavırla anlatmıştı.

“Ben şaşırdım.” Dedim hayretler içerisinde.

“Bir kere bile merak etmedin ki? Arayıp sorsan bilirdin.” Kırgın ve kısık bir sesle söylemişti.

“Ne?” Tekrar başlamıştı. Üstelik kendi hatası olduğunu da biliyordu. "O kadar hakaretten, kovamandan sonra nasıl aramamı bekliyorsun?" Öfkeyle sormuştum.

"Ya bari sana ulaşmam için bana izin verseydin!" Emir sitem ederken ellerini saçlarının arasından geçirip sesli bir nefes vermişti. “Orada çok eğlenmişsiniz, beni bir kere olsun merak etmedin mi?” Diye tekrarladı, bu sefer sitem ettiği çok belliydi.

“Çok mu eğlenmişim!" Beni hiç tanımamış! Emir'in ne yaşadığımla ilgili en ufak fikri yoktu. Cevap vermeyerek bakarken devam ettim "Ettim.” Çok net bir şekilde söylemiştim her şey dökülsün diye düşündüm. “Bana öfken, nefretin geçti mi diye merak ettim Emir." Acı bir gülüş yayıldı yüzüne ardından hemen silindi.

“Evet, öfkeliydim ve arabada da hatırlattığın sözlerin hepsini ben söyledim. Bir ay Yağmur, bir ay bile süremedi bütün bu söylediklerimden pişman olup seni özlemem bir ay bile sürmedi.”

“O zaman beni arasaydın!” Ona bağırmıştım gözlerimiz birbirine kenetlenmiş birbirimizden nefret ediyor gibi bakıyorduk, çoktan aramızda bir şeyler kopmuş gibi hissetmenin acısıyla gözlerim dolmuştu. Beni özlemiş olması hoşuma gitse de aramadığı için inanmıyordum hala, Kanada da aylarca ondan bir tepki bir dönüş beklemiştim ama o yok gibi davranmıştı.

“Yapma Allah aşkına! Benimle dalga mı geçiyorsun? Tüm sosyal medya adreslerini kapattın, telefonunu kapattın, Demet teyzeyi bile seni aramamam, numaranı vermemesi için tembihlemişsin öyle dedi, üstelik beni görünce kaçacak yer arıyordu.” Emir'in boynundaki damarlar çıkmış ve kasılmıştı artık o da bağırıyordu.

“Annemi böyle bir şey için tembihlemedim.” Benim hakkımda konuşmaması hakkında uyarmıştım ama numaramı istemesi hakkında bir şey bilmiyordum bu beni şaşırtmıştı.

Emir tam bir şey söyleyecekken çocuk kahvelerle yanımıza gelmişti ikimizde susup, çocuğun gitmesini bekliyorduk. Çocuk kahveleri koyup uzaklaştığında birbirimize tavırlıydık. Emir tekrar sakinleşmiş gibiydi konuşmaya devam etmek istiyordu.

“Neden Yağmur? Neden gittin? Neden aramadın, sormadın?” Derin bir nefes alıp duraksadı ama sakinleşmek yerine daha da öfkelenmiş gibiydi. “Lanet olsun, kaçtın bir anda hiç bir şey söylemeden, açıklamadan!” Gözlerinden alev çıkıyordu sanki. O kadar haklı ve o kadar haksızdı ki hiçbir şey diyemiyordum. Gözlerini yumup tekrar derin bir nefes aldı sakinleşmeye çalışıyordu.

"Sana açıklama yaptım! Ayrıca biz neyiz ki açıklama yapmam gerekiyor? İzin almam gerekiyor gibi konuşuyorsun?" Biz neydik asıl açıklamayı bana o borçluydu.

"İzin vermek, açıklama istemek? Ne haddime değil mi? Ben kimim zaten! O zaman neden bana gelip nişan günü gideceğini söyleyip kaçtın?" Öfkeden yüzü kıpkırmızı olmuştu Emir'le birbirimize öfkemiz dönülmez yollara giriyordu artık. Canım çok yanıyordu.

"Sana söylemem gerekiyordu!" Bağırırken Emir sinirle ellerini yumruk yapmış başını hayır manasında sallıyordu.

“Yağmur bana neden bana bu cezayı verdin? Gitsen bile sana dayanamayıp 1 saat sonra barışacağımı bildiğin halde üstelik” Gözleri dolmuştu acı çekiyor gibiydi, bende acı çekiyordum sakin kalmaya çalışıp sesimin ağlamaklı çıkmamasına özen göstererek konuştum.

“Bunu yapmam gerekiyordu.” Diyebildim, belki beni seversin, kaybetmek istemezsin diye yaptım ama sen umursamadın diyemedim... tüm aklımda kurduğum kelimeler uçmuştu, söylemek istediklerimin önemi kalmamıştı ve anlamlı bile gelmiyordu artık. Emir tatmin olmamış dişlerini sıkarak tekrar sordu.

“Neden?” Kısaca sormuştu ama kalbim bu soruyla bile bin parçaya ayrılmış gibiydi. Görmüyordu ona aşık olduğumu görmüyordu...

“Bana bunun hesabını neden soruyorsun ki sen nişanlanıyordun bende hayatıma yön verip uzaklaşmayı tercih ettim!” Beni sıkıştırması yerine benim ona anlatıp kesmem lazımdı ama onun benden uzaklaşması veya dediklerimi kabul etme düşüncesi aklıma gelince korkudan ölüyordum.

“Tek sorun nişandı yani?” Emir gözlerinde ışıltıyla sordu, benden ne duymak istediğini anlayamamıştım. Ona aşık olduğumu bilse ne tepki verecekti? Tek sorun nişan mıydı? Tek sorun Cansu'nun dediklerinde haklı olması mıydı yoksa onun beni sevmediğine kızıp ceza vermem miydi? Sorun hepsiydi...

“Sorun bizdik! Senle ben! Hatta yalnızca bendim sorun olan! Anlamıyor musun? Ne yaptığımızı, ne olduğumuzu bilmiyoruz, birbirimize nasıl zarar verdiğimiz belli değil mi?” Ağzımdan dökülen sözcüklerimi duyunca irkilip sustum. Bu doğruyu sorun bendim! Sorun yaratan bendim ona aşık olan üstüne bana aşık değil diye ceza veren bendim! Emir gülümserken gözümden bir damla yaş düşmüştü, Emir neden gülüyordu? Benim sorun olma hakkım var mıydı? Sanırım Türkiye'ye dönmem büyük hataydı! Öfkem ve sinirim git gide artarken bana bir şey desin diye bakıyordum beni teselli etmesine ihtiyacım vardı ama yüzüme sadece avel avel bakıp gülümsüyordu!

"Bu kadar yeter!" Bunu sesli söylediğimin bile farkında değildim, Kendime bunu artık daha fazla yapmayacağım. Bu kadar yetmişti... Ayağa fırlayıp koşar adım mekandan çıkarken, Emir arkamdan bağırıyordu. Aklımdan ne geçiyordu ki zaten? Ne geçiyordu? sorun benim dedim, ne olduğumuz belli değil dedim ve avel avel yüzüme bakmıştı ! Sadece yüzüme bakmıştı!

Aklımı kaçıracağım, bu adam benim sonum olacak en sonunda! Emir tekrar arkamdan seslenirken onu duymuyor gibi oradan hızlıca uzaklaşırken ormanın içinde koşar adım yürümeye başlamıştım. Durursam beni yakalardı, küçüklüğümden beri beni yakalaması için kaçardım ama şimdi yakalamasını istemiyordum... Evet yine kaçıyordum işte! Yine aynı şeyi yapıyordum ama canım yanıyordu. Onun hayatında arkadaş kalamayacak kadar yorgundum, söyleyeceklerimi söylemeyecek kadar da korkaktım ve sonuç olarak onunla olan herşey çok zordu!

“Yağmur!” Emir arkamdan bağırırken gözyaşlarımı silerek hızla devam ediyordum nerede olduğumu bile bilmiyorum! Üstelik peşimden gelmesini istemiyordum bile, en sonunda kolumdan yakalayıp beni kendine çekti, gözlerimden akan yaşları görmesini istemiyordum hızlıca tekrar sildim.

“Sorun biz değildik! Sorun sen değildin!” Elinden sinirle kolumu çektim. Emir beni tekrar yakalayıp gitmeme izin vermek istemiyor gibi sımsıkı tutarken ben nefes nefese kalmıştım. Sorun bendim! Hep öyleydi, her zaman sorun olan bendim! Sporda benden her zaman daha iyi olduğunu bildiğim halde yakalamayacağını düşünerek koşup yine yakalanmıştım ayrıca ona aşık olamam gerekirken aşık olanda bendim. Saçma düşüncelerimin arasında akan yaşlarıma da çok öfkeliydim.

“Cansu hiç öyle düşünmüyordu ama! senin hayatında olmam yüzünden senin yanında kendisini sevgilisi gibi hissetmediğini söylerken haklıydı! Benim senden uzak durmam gerektiğini söylerken haklıydı!” Çok canım yanıyordu, nefesimin arasında beni yakar gibi bakan gözleriyle beynime doluşan cümlelerimi random söylüyordum.

“Cansu sana böyle mi dedi? Bu yüzden mi gittin.” Şaşırmıştı.

“Emir! Sadece bu değil neden anlamıyorsun? Artık olmaz yapamam! Eskisi gibi arkadaşın olamam, olamayız, olamıyoruz da zaten !" Kollarından sıyrılmaya çalışırken beni daha sıkı tutmuştu gözlerinde acı çektiğini görebiliyordum, Nefes alıp soluklanıp devam ettim. "Şimdi eskisi gibi olsak sen tekrar başka birileriyle olacaksın ve yine aynıları olacak!” Sözlerim gözyaşlarımın arasında acı çekiyor gibi çıkmıştı ki acıda çekiyordum. Açıkça anlatmaya çalışıyordum, beni daha çok zorlamadan anlasın istiyordum hıçkırıklarımın arasında konuşmak çok zordu.

“Hayır! Aynıları olmayacak...” Kendinden emin konuşmasına sinirlenip sözünü böldüm.

“Nasıl bu kadar kesin konuşabiliyorsun!” Ona tekrar deli gibi bağırırken kollarından öfkeyle ayrılıp geri geri sendeledim.

“Olmayacak!” O da bana bağırıyordu, ne hakla bağırıyordu acı çeken bendim! Neden ısrar ediyordu hala, kalın kafası almıyor mu?

“Ben daha fazla bunu yaşamak istemiyorum! İstemiyorum! Çok yoruldum!” Hıçkırıklarımın arasından tüm gücümle bağırıyordum çünkü artık kendime hakim olmakta zorlanıyordum, vücudum tir tir titriyordu.

“Hayatımda kimse olmayacak! Beni anlamıyor musun? Duy beni!” O da bana bağırıken bana doğru yürüyordu ikimizde aynı anda bağırışırken birbirimizi dinlemiyor gibiydik.

“Seni biriyle görmek istemiyorum bu yüzden kaçıyorum!” Hala ondan kaçmaya çalışırken söyleniyordum, anlasın ve beni rahat bıraksın istiyordum.

“Kimse olmayacak diyorum! Olmayacak çünkü! Sana aşığım!” Bir anda susmuştum, olduğum yerde çakılı kalıp şaşkınlıkla gözlerine bakıyordum, yanaklarımdan yaşlar süzülürken ses karmaşasından dediğini anlamadığımı düşünüp daha iyi anlamam için tekrar etti. “Sana aşığım!” Artık ağlıyordu, yavaş yavaş yanıma gelirken sadece duruyordum. Yüzümden saçlarımı çekip alnını alnıma koydu gözlerimiz kapanırken şu an ne yaşadığımı algılayamıyordum, bunu duydum mu yoksa hayal mi kuruyordum.

“Ben aptal gibi hep seni sevdim. Sana aşıktım ama korktum söylemedim! Beni tekrar bırakmanı istemiyorum.” Son sözlerini yalvarır gibi söylemişti, nefesi yüzümü okşarken bir eliyle gözyaşlarımı siliyordu bedenini iyice bana yaslamış kaçmamam için bir eliyle belimi kavramış kendisine bastırıyordu. Gözlerimi yavaşça açıp ona bakarken burnu burnumda alnı hala alnımdaydı gözleri kapalı ağlıyordu. Yavaşça elimi yüzüne koydum, rahatlamış gibi derin bir nefes vermiş yüzü yumuşamış ellerimle kendinden geçiyor gibiydi diğer elimle koluna tutunup düşmemek için onu kavramıştım.

“Seni seviyorum…” dedi tekrar sesi fısıltıyla çıkıyordu, nefesi yüzümden gelip geçerken artık rahatlamanın verdiği huzurla ağlıyordum.

“Bende seni seviyorum. Hemde çok seviyorum” Dedim gözlerini açıp bana baktığında gülümsedi. Biraz daha beni kendine çekti dudakları dudaklarıma yapıştı. Ne kadar uzun zamandır bu anı bekliyordum bilmiyordum içimde coşkuyla atan kalbim ilk kez canımı acıtmıyordu. Daha da sıkıca kendime çektim dünyanın en güzel öpücüğüydü.

Emir, beni seviyordu ! Dudakları beni gerçekliğe bağlıyordu hayal olmadığını kanıtlıyordu. Nefessiz kalınca dudaklarımdan ayrıldığında kolları belimi sarmış tüm gücüyle hala beni kendine çekiyordu. Ona daha sıkı sarıldım kokusu beni deli ediyordu. Dizlerim tutmuyor bedenim zangır zangır titriyordu.

Saçlarımı koklayıp başıma uzun bir öpücük kondurunca gözlerimi açtım. Hayatımda olmak isteyeceğim en güzel yerde onun kollarındaydım. Onun kollarındaydım! Bu durum salak bir sırıtma konduruyordu yüzüme o yüzünü saçlarıma gömmüş başıma minik öpücükler kondururken titreyen bedenimi sarmalıyordu.

“Beni bir daha bırakma!” Dedi cümleleri nefes nefese çıkıyordu. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım yüzünde hala endişe hakimdi. Gözleri tüm yüzümü tarıyor dudaklarımda sabitleniyordu uzun zamandır dudağının köşesindeki ben'i öpmek için yanıp tutuşurken bu sefer tereddüt etmeden öptüm. Nasıl bırakabilirdim ki.

“Artık gidemem!” Dedim hiç bir şey umurumda değildi. Beni tekrar kendisine çekerken yüzünü boynuma gömdü.

“Seni çok seviyorum.” Emir kulağıma fısıldarken kendinden emin ve büyük bir istekle söylemişti bu sözü duymak için o kadar uzun zaman bekliyordum ki sevinçten delirmek üzereydim. İşin en güzel yanı ise Emir'in kollarındaydım!

Bölüm : 27.11.2024 16:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...