
Brain
Osman Yılmaz’ın bana ulaşması, benim onu aramam dan önce oldu. Adliye binasından çıkıp arabama doğru ilerlerken yanımda birden belirdi.
“Nasılsın George seni uzun zamandır arıyorum? Bulunmuyorsun evlat.”
Sırtımdaki namluyu hissediyordum. “Konuşalım Osman Bey bende tamda sizi ayıracaktım.” Silahla dürtükleyerek “Eminim! Azra nerede? Yaşamak istiyorsun değil mi George” merdivenlerden inerken tek derdim onu sakinleştirmek ve rahat nefes aldırmaktı. ”O çok iyi. Hatta yaşaması için bu çılgın kaosta elimden geldiğimce korudum. Onu size teslim edeceğim.
“Nerede? Meksika da olduğunu sanıyordum. Senle konuşacaklarımız çok ama bu kızıma ulaştıktan sonra”
“Meksika'da”
“Meksika demek! Sen sen benim seni bulacağımı bilmiyor musun? Yola çıkalım o zaman.”
“Olmaz şimdi değil size söz o iyi ve güvende, oraya en kısa zamanda gideceğiz yalnız ona yeni kimlik çıkarıyorum o da zaman alıyor.”
“Sahte kimlik çıkarması senin için sor olmaz.” Sırtımda namlunun soğuk ucuyla arabaya doğru ilerledik. Arabadaydık Ben arabayı kullanıyordum o arkada silah kafama doğrulmuş şekilde,
“Anlat.”
“Yarın yola çıkalım söz birlikte gideceğiz.”
“George seni öldürmeli miyim? Masum bir çocuğu kullanmak da ne demek! Onu bir yıldır nerelerde sakladın. Senin gibi askere hiç yakışmadı.”
“Osman Bey bu sadece görevdi. İnanın benim yerimde başkası olsaydı, kız yaşıyor olmazdı.”
“Bilmediği mi sanıyorsun evlat onu vurduğunda öldürmediğini anladım ama sevdiğim kadın neredeyse ölüyordu. Sadece yaşadığını o biliyor.”
“Şimdi neden bunca zaman bekledin. Anlat.”
“Ruslar‘da sizde bilgi olduğunu inandığından kızın ortaya çıkmaması gerekiyordu.”
“Ne bilgisiymiş bende olan, bu bir intikam olayı, devletleri ilgilendiren konu asla olmadı.”
“Başta evet. Amaç onları biraz da olsa susturmaktı. Sonra olaylar farklı gelişti, kızınızı vurmalıydım yoksa ona ulaşacaklardı.”
“Bana hikâye okuma! Kızımı o soysuzlara teslim edecektin. Sana ne diyebilirim ki, ne zamandan beri Amerika masumları kaçırıp kullanıyor yoksa kahramanlık masalları filmlerde millete mi yutturuluyor? Kızımı kaçırıp o eşkıyaların önüne atman uluslararası bir olay” “Sizde bana masumu oynamayın general açığa çıkmamak için gecikmediniz mi? Şimdi buradasınız. Sakladığınız bilgi her neyse sizde kalsın kızınız için bir pazarlık olmayacak.”
“hah! Pazarlık olmayacak yani bana kızımı koşulsuz teslim edeceksiniz. Bu çok akla yatkın değil.”
“Küçük bir ayrıntı dışında evet.”
“Neymiş o ayrıntı?”
“Benimle evli olması. Onun hayatta kalmasını sağlayacak tek geçerli sebep, sakın itiraz etmeyin, düşünürseniz seçeneğinizin olmadığını anlarsınız.”
“Sen aklını mı kaçırdın ne evliliği, O daha çocuk ve onun hayatını senin gibi bir hergele için harcatmam. Bunca yıllık hayatımı sevdiklerimi korumaya çalışarak harcadım ve ülkem için yaşamımı feda ettim, mutluluğumu feda ettim, kızımınkini de buna kurban etmem genç adam.”
Arabayı kenara çekerek arkaya döndüm. "General inanmıyorsan vur beni, başka bir yolu yok. Benim eşim olduğu için hiç bir pazarlığa konu olmayacak. Soyadımı taşıdığı için malum kişilerin ona yaklaşmaya cesareti olmayacak. Başka yol yok General"
“Neden kızımla evlenmek istiyorsun. Onu yok edebilirdin. Neden?”
Brain derin bir nefes aldı. "Siz akıllı adamsınız. Diğer seçenek değil de neden evlilik. Biliyorum bu söyleyeceklerim size garip gelebilir ama doğru; bugün 32 yaşındayım. Bu ülke, ailem ve alacağım statü bunlar benim umurumda mı sanıyorsun? inanın bir anlamı yok. Siz beni ilk gördüğünüzde, ordu da yeni yetme bir subaydım. O zamanlar içimdeki karanlığı yok etmek için dünyanın her yerine giderdim. Osman Bey, on yaşında bir oğlan çocuğu düşünün, annesi önünde kanlar içinde öldürülmüş. Babasının yanı gidiyor ve onu kucaklıyor, uyan diye bağırıyor. Bir gün sonra babası da kafasına kurşunu sıkıyor. Beni amcam büyüttü. Karanlık beni on yaşıda içine aldı. Osman Bey, Azray' ı görene kadar bırakmadı. Onu ilk gördüğümde sadece güzel bir kız ve yapmam gereken bir görevdi ama gün geçtikçe, O kız benim on yaşındaki çocuk halimi almaya başladı. Karanlıkta elimde tutmaya, korumaya çalıştığım küçük bir ışık oldu. Yıllarca kafamı her yastığa koyduğumda yaşadığım kâbusların sonu oldu. Osman Bey benim onu korumak istememin tek nedeni kızınız."
“Allah'ım sen şimdi bana diyorsun ki?”
“Hayır hayır düşündüğün anlamda asla, inanın o bana geçici heves değil, çok derin ve ben kızınızı sizden istiyorum düşündüğünüz her anlamda.”
“Peki bu durumda kızım ne diyor?”
“Bilgisi var ki işlemler yapılıyor. Evlenmek kesinlikle istemiyor formalite olduğunu düşünüyor bu evliliğin ülkeden çıkabilmesi için yapılacağını farz ediyor.”
“Yani kızım seni istemiyor. Onun babası artık yanında kızım seni istemedikçe onu bizden almanın olur'u yok, bir kere bunu o kafana sok. Ayrıca onu tekrar kaçırırım düşüncesini bile unut, seni yaşatmam. Madem kâğıt üzerinde evleniyorsunuz tamam. Zamanı gelince ona çözüm buluruz. Bana dürüst oldun genç adam.”
“Eğer beni isterse bir şans tanır mısınız? Bunu bilmem lazım.”
“Ben hiç bir şekilde sana şans tanımam. Önce okulu bitecek. Kızımla o zaman konuşurum eğer ki O da isterse, bunu unutma. O zamana kadar bu karanlık dünyadan ayrıl, bu ateşin içene vermem onu.”
“Tamam, istediğiniz gibi olsun.”
O günü bir otelde geçirdik ertesi gün ben evrakları aldım oda bir uçak ayarlamıştı. Onun bildiği yolları izlemeye karar verdik. Böylesi daha güvenliydi. Şu an ben deşifre olduğumdan, yerimden kımıldamıyordum. "Uçakla gidelim başka türlü olmaz." Uçak, Meksika ile ticaret yapan bir firmaya aitti. İlk defa yük uçağına binmiyordum sorun kontrolü başkasına verdiğimden içim daralıyordu. Gerçi Osman Bey gayet profesyonelce hallediyordu.
Meksika'ya geldiğimde Malikâne sarılmış durumdaydı. Kuyuya gitmek için canımızı dişimize takmıştık. Osman Bey hızlıydı ve çok iyi silah kullanıyordu. Benden iyiyi di. Ben ise yakın dövüşte iyiydim. İki kişiyi yere serdiğimde ilk kurşunu uzaktan yedim elimdeki silah düşürmüştüm, duvarın kenarına doğru ilerlediğimde ikinci kurşun isabet etti. Osman Bey nişancıyı arkadan dolanarak temizledi. Yanıma geldiğinde beş kişi ölmüştü.
Beni arabaya taşımıştı, kan kaybediyordum tek söylediği cümle dayan evlat diyordu İngilizce. Kuyuya geldiğimizde şifreyi verdim. Azra'yı kısa sürede kuyudan çıkardı. Onu özlemiştim. Görüntüsü yetiyordu.
Arabaya gelirken gözleri öfkeyle bakıyordu. Osman Bey arkaya derken ona dönüp baktı arabanın kapısını açtığında beni iki büklüm ona bakmaya çalıştığımı gördüğünde hemen atladı. Gözlerindeki öfkenin nasıl endişeyle dönüşerek açıldığını fark ettim. Onun bana bakarken bakışlarındaki değişimi izlemek o anki acımı unutturuyor umudumu artıyordu.
Osman Bey işini çok iyi yapan adamdı onun doktor olduğunu bilmiyordum. Sicilinde yazmıyordu. Demek ki onun hakkında bilmediğim ve gizli kalan çok şey vardı. Dosyasında harp okulundan masundu, bölüm yazmıyordu. Tüm casusların kritik anlarda her ülkede gideceği bir kaç yer bulunurdu. O tam bir profesyoneldi. Meksika'da Mr Garnt di. Amerika'da Meksikalı Don Salazardı. Ona ikinci kez borçlandım hayatımı kurtardı.
Uyandığımda Azra ince sarı elbise içinde koltukta bacaklarını kendine çekmiş uyuyordu.**********
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |