
BİR YANIM KARANLIK
Azra
Elleri ile kollarımı kavradı yatakta tam karşımda dimdik oturuyordu "Gözlerime bak ve bana söz ver sonra kayboluşundan bu güne kadar neler yaşadın anlat."
Anneme boş gözlerimi dikerek baktım. Anneme olanları tam anlamıyla anlatmam demek; bundan sonraki zamanda endişe tozunu hat seviye çıkarmam demekti. En iyisi sondan başlamak ve yaşadıklarımı detaylandırmamak için yarasına tuz basmaktı. "Çok geç be anne" dediğimde…”
" Ne oldu kalbim söyle?”
Şimdi anlıyordum Osman beyin bana yol boyunca “Sakın Brain’ın, seni kaçıran adam olduğunu söyleme. Kızım, biliyorum senden bir şey istemeye hakkım yok ama bu Brain için, ya da senin için değil." dediğinde ne demek istediğini şimdi kavramıştım.
Anneme uzun uzun baktım. O da, derinlerinde ki acısını sakinleştirmiş meraklı gözlerle ağzımdan çıkacak sözlükleri duymak için bana odaklanmıştı. Sondan başlamalıydım; yavaşça yataktan doğruldum, geldiğimden beri dokunmadığım küçük valizime uzandım, önünden bir cüzdan ve kimlik kartını çıkarıp anneme uzattım.
"Onu öldüreceğim! Bunu yapmış olamaz, bu olamaz Azra! " anında yataktan fırladı, elindeki kimlikle bana döndü ve "Azra nasıl izin verirsin. Kim bu adam. Bunu senden Osman mı istedi? "
"Başka türlü çıkışım yoktu. O adamla birlikte Osman Bey Ruslardan kurtardılar beni. Sanırım onu eskiden tanıyormuş. Bildiğim kadarıyla asker anne ayrıca, Amerika da bir senatörün yeğeni"
"Kızım, buna neden olan O. Buradan ayrılalım her şeyi satar başka şehre taşınırız izimizi kaybettiririz sonra bak bu soyadından kurtulmanın bir yolu bulunur. Ne dersin?"
Yüzümdeki tebessümle annemin gözlerinin içine baktım. Sonra yanaklarından öpüp sarıldım. Kokusunu içime çektim.
“Bana ne sen, ne de babam yardım edebilir anne. Osman'dan başkası yardım edemez inan bana. Bu öyle bir bela ki sandığından çok büyük anne ben durumun vahametini yaşadım. Onun seni terk etmesi seni sevmediğinden değil yüzde yüz eminim. O bizim yaşamamız için; bizden vazgeçti artık kızma ona, inan ben kızgın değilim.” Yatağıma yılları omuzlarına yüklemişçesine çöktü.
“Her şeyin nedeni ne olursa olsun O, Yıllar sonra karanlığı geldi bizi buldu, demek ki terk etmesi çözüm değilmiş.” Yanına çömeldim omuzuna omuzumu vurarak nemli gözlerini sildim. “Çözüm değilmiş. Doğru çözüm değilmiş”
Bana sıkıca sarıldı. “Korkuyorum seni tekrar kaybedersem Azra kaldıramam yavrum”
“Sakın korkma anne Ben sandığından çok güçlüyüm” Omuzlarından tutup mutsuz gözlerine bakarak. “Ben hapis kaldım ve yalnızlığımda sükûneti ve Araf ta kalmayı öğrendim. Ben büyüdüm şimdi hayatın içinde bana ayrılan yerden daha güçlü bir insan olarak çıkmak istiyorum.”
“Ya bu evlilik” Gülerek “Evlilik beni korumak için yapıldı. Neyin ne olduğunu sadece zaman gösterecek. Anne ben sabrı öğrendim ve bu evliliğin benim için derin bir anlamı yok. Sen âşıktın, karnında çocuğunla birlikte terkedildin. Benim durumum senden çok farklı. Ben o adama âşık değilim ve bundan şüphen olmasın.” İçimdeki çığlık ‘George Brain Graham’in bu evlilikten ne beklediğini bilmiyordum, aslında bilmekte istemiyordum ama benim için evliliğin bir anlamı yoktu. Yine de, içimdeki çığlık! O, sadece bir korkuydu. Yaşadığım travmanın bana bıraktığı endişeydi. George Brain Graham benim için buzla ateşin tam ortasındaki joz! Du.
Annem sakinlemiş ve yüzündeki kaygılar silinmiş bir ifadeyle tekrar sarıldı. “Acıkmadın mı? Sen. Hadi gel Mutfakta bir şeyler atıştıralım analıkızlı balım.”
Ülkeme döneli bir ay olmuştu. Annem biraz kilo almam için "Ye Azra ye, bugün en sevdiğin İnegöl köfte, mantı yaptım." sofraya koyarak önüme geleni yemem için üzerime baskı kurmuş ve tam bir anne modun da komutlar veriyordu.
Babamla gülüyorduk onun bu hallerine, şükür keyfimiz yerindeydi. O günden sonra hayat biraz daha normaldi. Ağustos sonu okul açılmadan, babamla tatil planı düzenledik. Bir hafta Fethiye Gökçek'te otelde ayırttı. Uzun zaman olmuştu güneş, sahil ve deniz hayallerin ötesi gibiydi. Gökçek de, mavi gezegenin renk alışının en güzel köşesindeydik. Gece sahilde şezlonga uzanıp, Ay'ın denize düşen ışıkları altında uyudum, Sahilde gece kaygısızca yürüdüm. Gündüz annemle turlara katıldık, akşama kadar denizden çıkmadım. Hava karardığında annem "Ben odaya geçiyorum, sende gecikme" dediğinde anı uzatmak için akla karayı seçtim. "Tamam, anne biraz daha" diyerek bir kaç günü doyasıya yaşadım. İki gün sonra dönüyorduk cennette olduğum her anın tadını çıkartıyordum. Gece bir başkaydı deniz.
Ertesi gün öğleden sonra tekrar şezlonga kuruldum. Annem gideceğimizden alışveriş yapmak istediğini söyleyerek çarşıya gitti. Bu gün babam ve ben denizdeydik. Aslında gece bile babamın göz hapis indeydim biliyordum beni yalnız bırakmıyordu. Olsun ben razıydım. Babam beni göz hapsinde tuttuğunu hiç hissettirmedi. Beni rahatsız etmeden kafamı dinlemem için müsaade etti ve bu bana çok iyi geldi.
Telefonu çalmaya başladığında "Bir dakika" elinde telefon uzaklaştı. Yüzü ciddi bir hal almıştı kötü bir durum yoktur inşallah.
Babam yanıma dönünce; ben biletleri almaya gidiyorum. Otele dönüp, duş aldıktan sonra annene bakacağım. Sen keyfine bak fazla gecikme dikkatli ol bebeğim.
Allah Allah niye şimdi acele etti ki "Baba bir şey yok değil mi?" Hayır güzel kızım her şey yolunda keyfine bak annene yardım etmek istiyorum"
"Tamam endişelenme"
Babam gittikten sonra uzanıp güneşlendim. Yüzümü şapkamla kapamıştım. Üstüme düşen gölgeyle irkildim.
"Hanımefendi bu sizin için"
Yüzümden şapkamı aldım garsonun elindeki kokteyle baktım.
"Ben bir şey istemedim"
"Şuradaki beyefendi size göndermemi istedi"
Kalbim o an tekledi. Korku yüreğimi daralttı. İnşallah Brain dır dedim içimden. Brain'a razıydım işte benim çilem ve bende oluşan sarsıntı o kadar barizdi ki garson gözlerimdeki endişeye bakarak ilerdeki grubu gösterdi.
Başımı sola çevirdim. Bir grup eğleniyordu içinden genç yakışıklı delikanlı bir adam benden diye işaret yaptı. Yüreğimi sıkan korku birden derin nefesle azaldı. Yüzüme yerleştirdiğim tebessüm ile teşekkür ettim olumsuz anlamında işareti yaptım ve geri iade ettim kokteyli, genç adamın yüzü düştü.
Elimden geldikçe güneş kremi sürdüm vücuduma, sırtımı güneşe döndüm ve tekrar uzandım. Kısa bir süre sonra sırtımda ki elli hissettiğimde nasıl sıçradım, nasıl havluyu üstüme çektim bilemedim karşımda o yabancı adam "Kusura bakma yardımcı olmak istedim sizi korkutmak istemedim" adamın şiveli konuşuyordu kesinlikle Türk değildi.
"Bu nasıl cüret size hayır dediğimi açıkça belirttim. Bana dokunmakta ne demek. Şikâyetçi olmadan gidin hemen" toparlanmaya başladım canım fena halde sıkılmıştı. Çevremde ki insanlar bize bakıyor, biraz önce kokteyl getiren garson “Her şey yolunda mı hanımefendi?” Diye dibimde bitti. "Yolunda, ben odaya geçiyorum" Adam hala ısrarla benle konuşmaya çabalıyordu üstelik Türkçe.
"Çok özür dilerim ben her sene gelirim buraya, İngiliz'im lütfen yanlış anlamayın sadece şu kadarını söyleyeceğim. Bizim gruptaki arkadaşlar sizden gözünü alamadı. Bende şansımı denemek ve sizinle tanışmak istedim. Gerçekten korkutmak istemedim. Tekrar özür dilerim.
"Allah'ım benim bu Amerikalılardan, İngilizlerden çektiğim neydi dedim." sesli ve İngilizce söylendim. Bana, “Amerikalımı yok ben yanlış bir şey yapmak istemedim. Amerikalı değilim İngiliz’im lütfen sizinle tanışmak sen ve ben" kafamı kaldırdım direk gözlerine baktım. "Kocam Amerikalı, sizin bana asıldığınızı görse inanın sizi öldürür."
"Bende olsam öldürürdüm. gerçekten tekrar özür dilerim"
Adam arkadaşlarının yanına ilerledi. Ben hazırlanıp odaya çıktım. Tekrar sahile inmedim, Kısacası son defa gecesefası yapamadım.
Olanlardan bizimkilere bahsetmedim. Askındı bir İngiliz’in işgüzarlığıydı. Ertesi gün sabah erkenden yola çıktık.
Akşam doğru evde olduğumuzda hepimiz yorgunluktan bitmiş ve yanımızda getirdiklerimizi atıştırdıktan sonra sırayla banyoya girdik. En son ben duş aldım odama girdiğimde, üstümdeki bornozu çıkardım. İyi güneşte yanmıştım. Vücuduma güzelce nemlendirici sürdüm. İç çamaşırlarımı giyindim arkamı aynaya baktığımda perdelerin acık olduğunu fark ettim. Işıklar kapalıydı. Karşıdaki inşaattan başka bina olmadığından beni kimsenin görme ihtimali yoktu.
İşte tam o an yanıldım. Yara izimin üstünde dolanan küçük ışığı o an fark ettim. Sonra bir santim sonra kalbime indi. Korkudan soluk alamıyordum nutkum tutulmuştu ben öldüm dediğimde ışık kalbimin üstünden komodinin üstünde durdu. Gözlerim ışığı takip etti bir kutu vardı komodinin üstünde, ışık kaybolunca koşup perdeyi kapadım ışıkları yaktım.
Bir elim kalbimin üstünde, kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Birand’ı biliyorum; yara izimi ancak o işaret edebilirdi. Deli adam buraya gelmişti. Kutuyu aldım, altında zarf vardı. Yatağa oturup, zarfı açtım.
Brain
Türk; ben net bir adamım senle olan evliliğim bir oyun değil bunu o güzel kafana sok bir, O İngiliz ya da fark etmez, Türk'de olabilir, tüm uluslararası insanlar fark etmez, kim olursa olsun sana askıntı olacak her kimse ezer geçerim bu iki. Bana ait olup, dokunmadığıma, bir başkasının dokunması söz konusu değil anlaşıldı mı? Bu da yapar dört. Kimsenin zarar görmesini istemiyorsan ona göre hareket et ve kutudaki yüzükleri tak ve çıkarma.
Alex'i de çevrende görürsem onu da öldürürüm aklında olsun. Dip Not.
Bu adam gerçekten deliydi. Kaç defa okudum bilemedim üstüme geceliğimi geçirdim. Pencerede perdeleri araladım etrafa baktım gecenin karanlığında bir şey fark edilmiyordu. Tekrar perdeleri düzeltim yatağıma oturdum. Ne diyordu (Bana ait olup, dokunamadığıma bir başkasının dokunması söz konusu değil anlaşıldı mı? Ya bu evlilik oyun değil )diyordu.
Buralardaydı ve evliliğimizin gerçek olduğunu üstüne basa basa söylüyordu.
Elime kutuyu alıp açtım içinden ‘yuh! Bu ne?’ Ben bunu hayatta takmam bir servetti. Tek taş pırlantayı kutuya koyup, elimden bıraktığım an içinden bir alyans düştü. Elime aldım içinde bir şeyler yazıyordu. Loş ışıkta okuyamadım. Alyansı parmağıma geçirdim tam olmuştu.
Sabah annem parmağımdaki alyansı gördüğünde inanamadı. "Çıkar onu delirdin mi sen"
"Anne bunu takmasam çevremde deki tehlikeli insanlar her zaman olacak"
"Kim dedi Osman mı?"
"Evet"
İşte böylece yalanlarım başladı. Anneme ve babama karşı artık bir yanım karanlıktı. Bu yüzüğü takmamın tek sebebi o deliyle uğraşmamaktı. Kısa zaman içinde Osman Bey’i görmeye karar verdim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |