25. Bölüm

~20-YALANLAR...

Sudenaz🎀
gece_yazarj

İyi okumalar...

 

☆KÜFÜR VE ARGO KELİMELER İÇEREN BİR BÖLÜMDÜR.☆

 

♤YAZIM YANLIŞLARI OLABİLİR.ŞİMDİDEN KUSURA BAKMAYIN.♤

 

Yalan insanın içine işleyen en güçlü zehirdir...

 

YAZAR

 

Herkes hala mahsun Ağa'nın dediği şeydeydi, ne demek onların öz babası değilim demek?

Nasıl olurdu bu?

Selim hemen mahsun Ağa'nın yakasına yapıştı,

 

Selim:n-ne diyorsun len sen, ne demek öz çocukların biz değiliz?

 

Diye bağırmaya başladı. Küçük kız şaşkınca öylece onları izliyordu.

 

Mahsun Ağa: değilsiniz len anan dul bir kadındı, bizi evlendirdiklerinde seni de şafağı da yanında getirdi, Şafak daha körpeydi, sen de o zamanlar bir kaza geçirmiştin beş altı yaşlarındaydın camdan düşmüşsün kafa üstü, doktora gittiğinde de hafıza kaybı yaşayacağını söylemişler. İşte ordan bu yana da beni baban bildin. Ananızla bizi zorla evlendirdiler lakin o çok narin bir kadındı bende gönlümü kaptırdım. Sizi de öylelikle kabullendim. Sizin babanız olacak o şerefsiz de benim düşmanımdı başına sardığı belalar onun hayatına sebep oldu ve göçüp gitti bu dünyadan. Ananıza söz vermiştim bunları siz hiçbir zaman bilmeyecektiniz lakin tak etti gayrı varın gidin yolunuza istemem bundan böyle sizi.

 

Dediğinde selim yere çökmüştü. Gözleri dolmuştu. Şafak işe duyduklarıyla kahrolmuştu donup kalmıştı olduğu yerde bir tepki de vermiyordu babasının bu anlattıkları doğru muydu yani?

 

Selim: şerefsiz bunca sene bize çektirdiklerinden mi çıkardın babamın intikamını, bunca sene sırf öz evladın değiliz diye mi burnumuzdan getirdin hayatı. Ha!?

 

Selim yumruklar savunmaya başladı, yıllardır babası bildiği adam şimdi babası olmadığını söylüyordu.

 

Küçük kız ağlayarak onların yanına geldi ve titreyen sesiyle konuştu.

 

Şafak:ş-şimdi sen benim b-babam değil misin? Onca yıl ben senin k-kölen oldum çok mu hoşuna gitti? Dedi ağlayarak ve vurunarak. Gündüz Ağa hemen küçük kızı tuttu ve onu sarıp sarmaladi. Saçlarını öperek onu teselli etti.

 

Gündüz Ağa:şşş geçti gülüm, geçti ciğerim sakin ol.

 

Küçük kız kendini genç adamın kollarına bırakmıştı Selim ise ağzı yüzü kan revan içinde olan Mahsun ağaya baktı iğrenerek.

 

Selim:adi şerefsiz. Öldüreceğim lan seni!

 

Diyerek anında ayaklandı ve belindeki sılaha sarıldı.

Küçük kız ağabeyinin yaptığı hamleyle tiz bir çığlık attı.

 

Şafak: a-ağabey Allah aşkına yapma değmez elini kana bulama.

 

Selim: bu şerefsiz yüzünden biz neler çektik.

 

Diyerek silahını hazırladı. Küçük kız endişeli bir şekilde Genç adama döndü.

 

Şafak: l-lütfen birşeyler yap ağam ağabeyim bu adam için katil olmasın.

 

Dediğinde genç adam tiksinerek mahsun Ağa'ya baktı.

 

Gündüz Ağa:bu şerefsiz için kılımı bile devindirirsem namerdim kadın.

 

Küçük kız duyduğu şeyle ağabeyine baktı çaresizce.

 

Selim:bu itin birdaha yüzünü bile görmek istemiyorum.

 

Şafak:ö-öldürme Mardin'den gönder o olmaz mı öyle olsun. Nolur ellerinde onun kanı olmasın.

 

Dediğinde Selim de Gündüz de birbirlerine baktılar.

 

Selim: hayır ben bu iti öldürmeden rahat etmem.

 

Küçük kız duyduğu şeyle ağlamaya devam etti, kesinlikle mahsun Ağa için üzülmüyordu o ağabeyinin boşu boşuna katil olmasını istemiyordu. Gündüz Ağa ise hiçbirşey yapmıyordu çünkü eğer şuan Selim'in yaptıklarını Selim yapmasaydı o yapıyor olacaktı on parmağını da kırmıştı ama yinede rahat yoktu ona.

Selim tam tetiğe basacakken biraz daha düşündü ve yapamayacağını anlayıp elindeki silahı yavaşça yere indirdi.

 

Selim: bende seni bu Mardin'den sürgün etmezsem neyim lan.

 

Gündüz Ağa: aslında öldürmediğimiz iyi oldu ölüm onun kurtuluşu olurdu, onu sürüm sürüm süründüreceğim ben. Peş parasız, aç Susuz kalacak.

 

Selim genç adamın dedikleriyle son kez Mahsun ağaya bakıp yüzüne tükürdü.

 

Selim:rezil adam.

 

Diyerek toparlandı ve şafağın yanına gidip ona sarıldı.

 

Selim: gülüm, Ben şimdi hiç eyi değilim seninle sonra uzun uzun konuşalım benim şuan yanlız kalmaya ihtiyacım var.

 

Küçük kız ağabey'inin dediklerine onaylarcasına kafa salladı.

 

Şafak:p-peki ağabey.

 

Dediğinde Selim Gündüz Ağa'nın yanına yaklaştı.

 

Selim:bu adamı burdan sür Gündüz Ağa ben birdaha bu şerefsizin zerresini görmek istemiyorum.

 

Gündüz Ağa: sen merak etmeyesin ben bunu burdan donuna kadar alıp beş parasız göndereceğim.

 

Dediğinde Selim baş sallayıp sinirle çıkmıştı depodan. Arabasına binip hızla sürmeye başladı çok dalgındı sürekli bir düşünce halindeydi. Aniden arabanın önüne çıkan kızla zar zor frene basıp korkuya alelacele arabadan indi. Gördüğü sarı saçlı kızla kalakaldı. Bu Zeynep'ti okul haliyle yolun ortasındaydı.

 

Selim:ne arıyorsun sen bu saatte burda? Dikkatli ol biraz!

 

Diye sesini yükseltiğinde Zeynep duraksadı, Selim'in gözleri çökmüş gibiydi hali tavrı da hiç iyi değildi zaten.

 

Zeynep:okula gidiyorum ağabey, dalmışım sende öyle hızla gelince elim ayağıma girdi. Sen eyi misin ki?

 

Dediğinde genç adam saate baktı ne ara gün doğmuştu diye düşündü ama gün çoktan doğmuştu oysaki gecenin bir yarısı gitmişlerdi o depoya, ve şimdi ise saat sabahın yedisiydi.

 

Selim:e-eyiyim ben. Okula gitmek için çok erken değil mi? Hem neden ağabeylerin bırakmıyor seni okula?

 

Zeynep Selim'in neden bu kadar gergin olduğunu anlamamışti Lakin anlamak istiyordu. Neden çökük çökük duruyordu bu adam? Diye düşündü.

 

Zeynep: bırakıyorlar, Yusuf ağabeyim bırakmak istedi ama ben yürümek istedim. Hem erken de değil ki normal saatlerim.

 

Dediğinde Selim başını salladı.

 

Selim: istersen ben bırakayım seni okuluna, olur mu?.

 

Zeynep aldığı teklifle başını usulca salladı.

 

Zeynep: peki.

 

İkisi de arabaya binip yolculuğa başlamışlardı.

Selim arabayı çok sert kullanıyordu gerçekten birşeyler olmuştu.

 

Zeynep: ağabey gerçekten iyisin değil mi?

 

Dediğinde Selim biranda arabayı sağa çekmişti.

 

Selim: değilim! İyi değilim Zeynep!

 

Dediğinde gözleri kanlanmaya başlamıştı. Zeynep ne yapacağını bilemedi bu adamı hiç böyle görmemişti ki o hep sakindi.

 

Zeynep:ş-şey istersen bana anlatabilirsin bugün okula gitmesem de olur. Sakin bir yere gidebiliriz.

 

Dediğinde Selim ilk baş bir düşündü ama sonra hemen reddetti.

 

Selim:olmaz öyle şey, hem senin okulun ne olacak?

 

Zeynep: birşey olmaz ki.

 

Dediğinde Selim birazcık düşündü kendinden bu kıza bir zarar gelmeyeceğini biliyordu birşey olursa da Gündüz Ağa'ya kendisi açıklardı, lakin umarım kendine sahip çıkabilirdi çünkü arabayı sarıp sarmalayan papatya kokusu Selim'in deli dalgalarını dindiriyordu.

 

Selim:benimle gelmek istiyor musun?

 

Dediğinde Zeynep hızlıca başını sallamıştı, gerçekten neyi olduğunu merak ediyordu ve kalbi bu adamın yanında delicesine hızlı atıyordu, lakin o buna anlam veremiyordu, çünkü onu sadece ağabeyi olarak görüyordu, peki kalbi? Kalbi neden onun bu düşüncesine ihanet ediyordu?

 

Zeynep:g-gelmek istiyorum, eyi gözükmüyorsun ağabey.

 

Dediğinde Selim son kelimeyle yeniden yıkılsa da onun yanında olmasına sevinmişti. Ve onun dediğini yaparak arabayı da sakin bir yere götürmüştü, dağlık bir alanda durmuşlardı. Selim olan biten herşeyi küfürler içerisinde gözleri dolu dolu yıkık dökük bir hâlde anlatmıştı Zeynebe. Zeynep duyduğu şeylerle Kendine gelememişti, Şafak babasından şiddet görüyordu ama onun gerçek babası değildi bu adam, çok değişikti.

 

Zeynep:n-ne diyeceğimi bilmiyorum gerçekten. Ağabeyim o adamı yaşatmazdı sağ bıraktığına şükür.

 

Selim: bırakmayacaktı zaten, ikimizde gebertecektik o adamı ama Şafak sayesinde onun pis kanı elimize bulamadı, o engelledi bizi.

 

Zeynep:onlar hala oradamıydı senin çıktığında.

 

Selim:evet bacımla bile ilgilenemedim perperişan haldeydi lakin ben sinirden orada daha fazla kalmadım.

 

Zeynep: merak etmeyesin ağabeyim ona gözü gibi bakıp, sağap çıkar.

 

Deyip elini Selim'in omzuna atıp ona destek çıkmıştı. İkisi de Selim Zeynep'in eline baktı ve derin bir iç çekti bunu fark eden Zeynep yanlış birşey yaptığını düşünüp elini geri yavaşça utanarak çekti. İkisi orada birazdaha kaldıktan sonra artık gitme vaktinin geldiğini anlamışlardı. Selim daha da etkilenmişti bu kızdan artık. İçi gitmişti az evvelki omzunda olan eline. Zeynep ise heyecanlanıyordu bu adamın yanında ama nedenini anlamıyordu anlamaya da çekiniyordu. Bir süre sonra Selim Zeynebi okula bırakıp kendisi de evine gitmişti onunla konuşmanın ne kadar iyi geldiğini fark etmişti, ilaç gibiydi bu kız, arabasının içini de onun kokusu sarmıştı ve bu Selim'i daha çok mest etmişti.

 

Gündüz Ağa ile Şafak ise o depodan çoktan çıkıp dağ evine dönmüşlerdi bile. Gündüz Ağa güvendiği adamlarından birini tembihlemişti, Mahsun ağa'yı İstanbul'a götürecekti ve şirketindeki bütün bağlarını da kopartacaktı beş parasız sefil bir hayata terk edecekti mahsun ağa'yı. Şafak ise çok kötüydü yol boyu ağlamıştı, hiç susmamıştı. Gündüz Ağa ne dese ne etse gönlünü hoş tutamanıştı. Dağ evine gelip arabadan inmişlerdi.

 

Gündüz Ağa: hatun bir sakin olasın artık, ağlama harab ettin kendini.

 

Küçük kız usulca iç çekti.

 

Şafak:o-o benim gerçek babam değilmiş

 

Dediğinde Gündüz Ağa onun yanına gidip alnından öptü.

 

Gündüz Ağa: kurban olurum ben sana kadın üzülme lütfen o gibi bir şerefsizden baba olmaz olsun.

 

Dediğinde küçük kız kocasının göğsüne koydu kafasını Genç adam da küçük kızın başını okşadı.

 

Şafak: ağabeyim de çok kötü oldu. Neredeyse öldürecekti onu.

 

Gündüz Ağa:o it ölmeye mahkumdu zaten vücudundaki o izleri görünce ömrümden ömür gitti daha şimdi o izlerine tekrar bakacağız ve tedavi konusunda ne gerekiyorsa yapacağız.

 

Dediğinde küçük kız hızlıca başını olumsuz anlamda salladı.

 

Şafak: olmaz b-ben iyiyim böyle.

 

Dediğinde genç Adam anında kaşlarını çatmıştı.

 

Gündüz Ağa:ne demekmiş o öyle eyi falanda değilsin kapanmayacak o yaralar birdaha o şerefsizin yaptığı izleri sen temizlemek zorunda değilsin.

 

Dediğinde küçük kız usulca başını salladı.

 

Şafak:p-peki.

 

Dediğinde ikisi de evin içine girmişlerdi üstlerini değiştirmeye yatak odasına çıkmışlardı.

 

Gündüz Ağa: yaralarını kontrol etmek istiyorum hatun, iznin olursa eğer?

 

Dediğinde küçük kız utansa da kaçışınının olmadığını biliyordu.

 

Şafak: peki.

 

Gündüz Ağa: eyi o zaman geç yatağa da üstünü çıkar.

 

Dediğinde küçük kız üst tişörtünü çıkarmıştı, genç adam da onun arkasına geçip küçük kızın bedenini iyice süzmüştü. Ne kadar kötü haldeydi bedeni çöküktü bazı morlukları genç adamın boğazı düğümleniyordu. Çaresiz kalıyordu böyle olunca da. Usulca okşadı yaraların olduğu yeri sonra korka korka dudaklarını bastırdı her yara izinin üstüne usul Usul. Küçük kız'ın hissettiği dudaklarla nutku tutulmuş belini dikleştirmişti gözleri her öpücükte Usul usul kapanıyordu.

 

Gündüz Ağa: bütün yaralarını beraber saracağız güzel gözlüm, her zetreni ayrı ayrı seveceğim seni sevgimden hiçbir zaman mahrum bırakmayacağım. Seni ben büyüteceğim, her seni incitişimde kahrolacağım. Keşke seni daha önce bulsaydım, hayatımda doldurduğun boşluğu şuana kadar hiç kimse dolduramamıştı. Senden gelen her şeye razı şu yaman gönlüm. Kulun kölenim kadın...

 

Küçük kız genç adamın dedikleriyle kendinden geçmiş, adeta mest olmuştu. Genç adama dönüp sıkı sıkı sarılmıştı ondan başka kimi kimsesi yoktu o çok iyi geliyordu gönlüne hep de orda kalsın istiyordu, ikisi de birbirlerinin kokuları arasında uykuya dalmıştı...

 

NOT: BEN GELDİM ÇİÇEKLERİM. ÇOK GEÇ KALDIM BİLİYORUM AMA FİKİR KONUSUNDA UZUN ZAMANDIR ÇOK ZAYIF HİSSEDİYORUM KENDİMİ BİR TÜRLÜ ADAM AKILLI SENARYOYU KURAMIYORUM AMA YİNEDE BÜYÜK OLAYLAR OLDU. UMARIM SİZLERDE BÖLÜMÜ BEĞENİRSİNİZ. İYİ OKUMALAR DİLİYORUM İYİKİ VARSINIZ VARLIĞINIZ HER DAİM BENİ DAHA ÇOK GURURLANDIRIYOR. ALLAH'A EMANET OLUN CANLARIM...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 14.11.2024 02:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...