27. Bölüm

~21-KALICI İZLER...

Sudenaz🎀
gece_yazarj

 

 

İyi okumalar...

 

☆KÜFÜR VE ARGO KELİMELER İÇEREN BİR BÖLÜMDÜR.☆

 

♤YAZIM YANLIŞLARI OLABİLİR.ŞİMDİDEN KUSURA BAKMAYIN.♤

 

Bazı yaralar vardır hiç iz bırakmadan silinip giden, ama bazı yaralar daha vardır ki hangi tedaviyi Uygularsan uygula, hangi merhemi sürersen sür, izleri hiç silinmeyen. Çünkü o yaraları iyileştirecek tek kişi o yaraları bırakandır...

 

YAZAR

 

Güneşin odaya yansımasıyla uyanan küçük kız, beline sarılı kollara baktı ve sadece üzerinde siyah sütyeni olduğunu görünce yanakları kızarmıştı. Yavaşça develdiğinde genç adam kollarını sıkı sıkı sarmalamıştı, küçük kız tekrar şansını deneyince genç adam uykulu sesiyle onu uyarmıştı.

 

Gündüz Ağa: durduğunu yerde durasın hatun. Kıpraşma!

 

Dediğinde küçük kız yüzünü genç adama dönmüştü. Oda gözlerini yavaşça aralayınca küçük kızı sütyeniyle görmeyi beklemiyordu birkaç saniye onu süzdüğunde zar zor gözlerini onun yüzüne çevirebilirmişti en sonunda. rahatsız olmasını istemiyordu.

 

Şafak:ama ben acıktım. Aşağı inip kahvaltı hazırlamak istiyorum.

 

genç adam yavaşça yatakta doğruldugunda küçük kızda onunla birlikte kalkmıştı.

 

Gündüz Ağa:eyi madem kalk sen üzerini giyin üşüteceksin böyle bende geliyorum hemen.

 

Küçük kız ayağına terliğini taktığı gibi koşarak banyoya girdi.

 

Şafak:tamam.

 

Bir süre sonra üstünü giyindikten sonra hemen aşağı inmişti ve kahvaltıya girişmişti. Genç adamda işlerini bitirdikten sonra aşağı inmişti mutfağa doğru geldiğinde küçük kızın arkası dönük bir şekilde tezgahta kahvaltılıkları hazırladığını gördü, usulca arkasından gelerek kollarını küçük kızın incecik beline sarmıştı oda aniden gelen bu hamleyle irkilip arkasını dönmüştü. Pişmiş kelle gibi sırıtan genç adamın omzuna bir kere yapıştırmıştı.

 

Şafak: ödüm koptu be adam. Yüreğim ağzıma geldi vallahi

 

Genç adam sinirlenince çok tatlı olan küçük kıza kocaman gülümsemişti.

 

Gündüz Ağa: çok güzel görünüyordun bende dayanamadım hem şu kokun olmadan duramıyorum ben.

 

Diyerek küçük kızın bir tutam saçını alıp burnuna götürmüştü. Oda genç adamın bu hareketine kahkaha atmıştı.

 

Safak:deli misin sen be adam.

 

Gündüz Ağa: evet hemde seni İlk gördüğümde andan beri. Evet hemde divaneler gibi kadın...

 

Dediğinde küçük kız utanarak başını eğmişti ve tekrar işine dönmüştü, ama içten içe gülümsüyordu. Genç adamda sırıtarak ona yardım etmeye yeltendi.

 

Gündüz Ağa: götürüyorum bunları hatun.

 

Şafak: götür ağam.

 

Dediğinde birlikte en sonunda sofrayı kurmuşlardı ve koyu bir sohbete dalmışlardı.

 

Şafak:Konağa ne zaman döneceğiz ağam?

 

Gündüz Ağa:bak bak küçük hanım benden sıkılmış mı yoksa ne güzel baş başaydık burda.

 

Şafak: hayır hayır öyle değil. Yani ben evdekileri, Zeynebi çok özledim. Hem sencede bu kadar çok kalmak biraz ayıp olmaz mı Gülizar ana ve Züleyha neneye?

 

Genç adam küçük kızın söylediği Şeyle tebessüm etmişti

 

Gündüz Ağa: birşey olmaz kurban olduğum, benim düşünceli hatunum, sen heç merak etme zaten biz yeni evliyiz o yüzden geldik buraya. Ama sen illede gidelim dersen gideriz.

 

Şafak:şey ben Zeynebi de çok özledim onunla uzun zamandır konuşmuyoruz, gitsek olmaz mı? Senin içinde sakıncası yoksa tabi?

 

Gündüz Ağa: öyle diyorsan öyle olsun o zaman. Ben bugün senin bu yaralarını gösterecektim doktor bir arkadaşım var ona götüreyim bir baksın ne gerekiyorsa alalım.

 

Dediğinde küçük kız endişelenmişti. Erkek bir doktor mu bakacaktı. Ve ayrıca ya başımıza bir sıkıntı açarsa diye düşünmüştü.

 

Şafak: gitmesek olmaz mı, hem erkek mi bu arkadaşın?

 

Gene adam ilk baş küçük kızın ne demek istediğini anlamasa da sonradan anlamıştı.

 

Gündüz Ağa:evet lakin meraklanmayasın sen, ben hep senin dibinde olacağım her koşulda her şartta. Ayrıca benim çok yakın arkadaşım dediğim gibi bizim başımızı belaya sokacak hiçbirşey yapmaz düğünde bile vardı.

 

Küçük kız biraz düşündükten sonra kabullendi, çünkü istemiyorum dese bile götürürdü Gündüz Ağa bunu biliyordu artık.

 

Şafak: peki o zaman gidelim ağam öyle olsun.

 

Dediğinde genç adam başını olumlu anlamda salladı.

 

Gündüz Ağa: hatun?

 

Dediğinde küçük kız başını kaldırıp ona bakmıştı.

 

Şafak:buyur ağam?

 

Gündüz Ağa:sen bana hep böyle ağam mı diyeceksin, hiç ismimle veya başka bir şekilde seslenmeyecekmisin?

 

Dediğinde küçük kız şaşkınca ona baktı, direk ismiyle mi seslenecekti yani?

 

Şafak: sadece isminle mi seslenmemi istiyorsun, Gündüz mü diyeyim?

 

Gündüz Ağa:hm evet işte olmaz mı?

 

Şafak:yok öyle olmaz ki yani şey, ben diyemem ki öyle.

 

Gündüz Ağa:niyeymiş o?

 

Şafak: bilmiyorum çok değişik olur, sen büyüksün sana öyle isminle nasıl sesleneceğim.

 

Gündüz Ağa:nesi değişik canım ismim işte, o olmazsa da başka şekilde seslen mesele?

 

Şafak: belki biraz daha sana alışınca o şekilde seslenirim. Ama şimdilik olacağını sanmıyorum.

 

Değince genç adam onu onayladı.

 

Gündüz Ağa:eyi o zaman öyle olsun sen nasıl istersen hatun.

 

Şafak: teşekkür ederim.

 

Gündüz Ağa:e hayde o zaman burayı toparlayıp bizde yukarı toparlanmaya gidelim.

 

Şafak: tamam haklısın.

 

Dediğinde ikisi de biranönce sofrayı toplayıp sonra da eşyalarını toparlamaya başlamışlardı. İyice toplandıktan sonra onlarda hazırlanıp artık Yola koyulmuşlardı. Em sonunda hastaneye vardıklarında sıra onlara gelmişti ve doktorun odasına girmişlerdi.

 

Kenan doktor: vay koçum! Hoşgeldiniz soyad yazınca ekrana hemen bildim.

 

Derken Gündüz Ağa ile tokalaşmışlardı.

 

Gündüz Ağa: hoşbulduk aslanım.

 

Kenan doktor: hayırdır Gündüz bir sıkıntı mı var yoksa evdekilerinde?

 

Gündüz Ağa:bir sıkıntı var Kenan, ama evdekiler iyi merak etme, gel biz seninle şu arkada konuşalım.

 

Kenan doktor: olur olur buyur.

 

Dedikten sonra genç adam küçük kızın yanına yaklaşıp usulca kulağına fısıldadı.

 

Gündüz Ağa:sen burada otur beni bekle hatun, korkma tamam mı ben yanındayım, buradayım sen heç merak etme.

 

Deyip başını öpmüştü, küçük kızda onu onayladıktan sonra genç adam olan biten herşeyi Kenan doktora anlatmıştı. Oda duyduklarına ilk baş anlam veremese de sonradan mahsun Ağa'ya ana avrat sövmüştü. İçeri geçtiklerinde ise Şafak sitresten parmaklarıyla hızlı hızlı oynuyordu.

 

Kenan doktor:yenge sen geç şu sedyeye ben hemen geliyorum.

 

Dediğinde küçük kız, genç adama baktı ve onunla Birlikte sedyeyle doğru geldi oturduktan sonra Kenan doktorun gelmesini beklediler ve oda eldivenleriyle içeri gitmişti.

 

Kenan doktor:yenge üst kısmını çıkarır mısın Rica etsem? Çünkü yaraları kontrol etmem lazım.

 

Dedikten sonra gündüz Ağa'ya baktı ve oda gözleriyle Kenan doktoru onaylamıştı. Genç adamın küçük kızın üzerini çıkarmaya yardım ettikten sonra Kenan doktor küçük kızın sırtına bakmaya başladı ve biyandan da içinden saydırıyordu. Genç adam küçük kızın kulağına eğilip usulca fısıldadı.

 

Gündüz Ağa: yanındayım hatun, korkma sakın.

 

Dediğinde küçük kız ona bakıp tebessüm etmişti. Kenan doktor yaraların kontrolünü yapmıştı .

 

Kenan doktor: tamamdır ben içerdeyim toparladıktan sonra gelin konuşalım.

 

Dedikten sonra başı eğik bir şekilde içerden çıkmıştı. Bunlarda toparlandıktan sonra artık doktorun karşısına geçmişlerdi.

 

Kenan doktor: öncelikle evet, yaralar gerçekten çok kötü durumda. Ama bu iyileşemeyeceği anlamına da gelmiyor birkaç dedaviye hiçbirşeyi kalmaz inşallah. Gündüz Ben şimdi birkaç tane merhem yazıyorum yaraların olduğu yerlere bu merhemler her akşam yatmadan önce masaj halinde uygulanması gerekiyor.

 

Gündüz Ağa: tamam tamam hiç sıkıntı yok sen öyle diyorsan, yaz sen alırız .

 

Doktor Kenan ilaçları da yazdıktan sonra artık gitme vakti gelmişti Gündüz Ağa ayaklandıktan sonra Kenan doktor da ayaklanmıştı.

 

Gündüz Ağa: çok sağol Kenan, Allah senden razı olsun.

 

Diyerek tokalaşmışlar ve veda etmişlerdi.

 

Kenan doktor: ne demek abi, benim görevim bu. Asıl sen sağol. Kontrolleri de unutmayın. Yenge sanada çok çok geçmiş olsun.

 

Dediğinde küçük kızda ona tebessüm etmişti ve artık oradan çıkmışlardı. Arabaya bildiklerinde konağa doğru yol almışlardı. Genç adam küçük kızın dalmış olduğunu görünce boğazını temizledi.

 

Gündüz Ağa:eyi misin hatun?

 

Dediğinde küçük kız daldığı yerden çıkıp, ona baktı.

 

Şafak:eyiyim eyiyim merak etmeyesin ağam.

 

Gündüz Ağa: kenanın içinde zırnık kadar kötülük yoktur, ben onu senelerdir tanıyorum. Kötü biri olsa ben hiç seni götürür müyüm kadın?

 

Şafak: haklısın,götürmezssin biliyorum. Şey şimdi biz konağa sürpriz mi yapacağız?

 

Gündüz Ağa: evet, bakalım bizi görünce ne edecekler? Bence hiç beklemediklerine çok eminim.

 

Bir süre sonra artık konağa varmışlardır, arabadan inip kapıya doğru geldiklerinde zile bastılar. Kapıyı açan Zeynep ağabeylerini görünce hemen şafağın boynuna atlamıştı.

 

Zeynep:hihhh yengem gelmişş!!

 

Gülizar hanım: noluyor kızım kim gelmiş?

 

Zeynep: ağabeyimgil gelmiş anaa!

 

Gülizar hanım:anaaa! Siz nereden çıktınız?

 

herkes kapıdan içeri gitmişti.

 

Gündüz Ağa:oh ya vallahi beni unuttunuz hepiniz şafağa koşuyorsunuz.

 

Onun bu laflarına herkes kahkaha atmıştı. Hoşgeldin fastı bitince salona oturmuşlardı.

 

Züleyha hanım: e neden hiç haber etmezseniz hele bi hazırlık yapardık.

 

Gülizar hanım:hee oğul birşeyler yapardık.

 

Gündüz Ağa: vallahi ana bana kalsa ben kalırdım birazdaha ama Hatun sizi çok özlemiş gidelim artık dedi.

 

Diyerek gözleriyle şafağı işaret etmişti, oda hafif bir tebessümle utanıp kalmıştı. Zeynep hemen şafağa yeniden sarılmıştı.

 

Zeynep:bizde onu çokkk özledikk.

 

Gülizar hanım: vallaha yokluğunuz çok belli oldu bende gelinimi çok özledim vallahi.

 

Züleyha hanım:he ya vallahi doğru söylersin gelin bende çok özledim.

 

Dediklerinde Şafak gülümseyip, ayağa kalkıp ikisinin de elini öptü. Mutfaktan gelen Hanife hanım da onları görünce çok şaşırmıştı. Güzelce Birlikte yemeklere girişmişlerdi hepsi her yandan ve artık akşam olduğunda herkes masadaydı Yusuf'ta şirketten geldiğinde ağabeylerini görmeyi hiç beklemiyordu. Oda onların geri gelmesine çok sevinmişti ve hemen hep birlikte sofradan koyu bir sohbete dalmışlardı. Güzel bir akşam geçiyordu konakta.

 

Selim o gün eve geldiğinde halası onu karşılamıştı.

 

Keziban hanım: utanmadan birde buraya mi geliyorsun en ha? Baban herşeyi anlattı adamı öldürecek miydin sen nankör! Keşke o gün sizi hiç kabullenmeseydik ben dedim, dedim o mahsuna ama dinlemedi beni! Şimdi pılımızı pırtımızı toparlayıp gidiyoruz sizde kına yakın! O adam size neler vermedi ki yemedi yedirdi içmedi içirdi nankörsünüz işte siz.

 

Selim: şimdi de bizmi nankör olduk asıl siz gibi iğrenç insanlar yüzünden biz bu hallerdeyiz o şerefsiz küçücük şafağı her gün döverken sen de susuyordun iğreniyorum sizden o adam bize dayaktan başka hiçbirşey vermedi. Sizlerden midem bulanıyor pislikler-

 

Sözünü kesen yüzüne inen sert tokat olmuştu, Selim halasına son kez Bakarak tek birşey söyledi.

 

Selim: Allah'ınızdan bulun!

 

Diyerek yukarı çıkıp hemen kendine birkaç parça birşey alıp çıkmıştı o evden ve arabasına binip şirkette doğru sürmeye başladı. Birde üste çıkıyorlardi diye düşünüp, söverek direksiyona vura vura hıncını arabadan çıkarıyordu. Şirkete geldiğinde bir süre durduktan sonra akşam ezanının sesiyle uyanmıştı. Kalıp akşam namazını eda ettikten sonra eli telefona gitti, şafağı o gün orada öylece bırakıp gelmişti o ne haldedir Allah bilir diyerek Gündüz Ağa'yi aradı. Telefonu çalan genç adam Selim'in aradığını görünce hemen açtı.

 

Gündüz Ağa: buyur Selim?

 

Selim:nerdesiniz Gündüz Ağa? Hala dağ evinde mi?

 

Gündüz Ağa:yok bugün konağa döndük.

 

Selim:eyi o zaman şafağı görmeye oraya geleceğim haberin olsun.

 

Gündüz Ağa: buyur gel Selim bekliyoruz.

 

Dediğinde telefonu kapatmıştı genç adam. Ve artık konuya girip bütün olan biteni, bütün aileye anlatmıştı. Herkesin ağzı açık kalmıştı nasıl böyle bir şey olmuştu onca zaman diye düşünüyorlardı.

 

Gülizar hanım:sen neden hiçbirşey söylemedin güzel kızım biz sana yardımcı olurduk. O it herifin elinden kurtarırdık.

 

Şafak: haklısın ana,lakin söyleyemedim korkuma yapamadım.

 

Züleyha hanım:damdaş gibi şişecise, irzı gırık.

 

Yusuf:nerde abi bu şerefsiz şimdi?

 

Gündüz Ağa: şirketinden çıkarıldı bilgisi gelmişti en son bana, bilmiyorum umarım gidiyordur namussuz.

 

Derken kapı çalmıştı, Zeynep kapıya gitti ve açtığında karşısında gözleri bitkin bir hâlde duran adam görmüştü. Selim kapının açılmasıyla birlikte burnuna dolan papatya kokusuyla gözlerini bir-iki saniyeliğine kapatmıştı. Zeynep'i karşısında görünce de bakakalmıştı, ikisi birkaç saniyeliğine öylece birbirlerine bakmışlardı.

 

Gülizar hanım:kimdir o kızım?

 

Zeynep anında gelen sesle eli ayağına girmişti.

 

Zeynep:Selim a-ağabey ana.

 

Dediğinde ikisi de içeri geçmişti.

 

Gülizar hanım:gel oğul gel. Neler gelmiş başınıza.

 

Gülizar hanımın konuyu tekrardan açmasıyla iyice konuşulmuş anlaşılmıştı.

 

Selim: Öyle işte, velasılı vesselam, şimdi gidiyorlar.

 

Züleyha hanım:o Keziban cadısı kendi nankördür. Birde utanmadan sana geçip öyle demiş.

 

Gülizar hanım: yazıklar olsun nasıl yapabilir insan bunu birine. Gerçek evladın bile olmada onca sene beraber yaşamışsıniz.

 

Selim:gavat herif bunca sene bize çektirdikleri yetmezmiş gibi bunları sırıta sırıta anlatıyor.

 

Küçük kız ağabeyinin yanına gidip onu sakinleştirmeye çalıştı.

 

Şafak:sakin ol ağabey. Böyle olası varmış demekki. Allah kurtardı bizi o adamın elinden.

 

Dediğinde selim de ona sarılmıştı bir süre sonra artık saat geç olunca Selim ayaklandı. Gitmek için hazırlandı.

 

Gülizar hanım:kendine eyi bakasın oğlum, aman diyim üzülmeyesin. Allah'ın bulsun o patavatsız.

 

Dediğinde selim hem Gülizar hanımın elini hemde Züleyha hanımın elini öpmüştü. Diğerleriyle de vedalaştıktan sonra onu uğurlamışlardi. Zeynep tam içeri geri dönerken koltuğun üzerinde kalan anahtarı görmüştü. Hemen onu eline alıp kapıya doğru gitmişti.

 

Gülizar hanım:nereye gidersin kızım?

 

Zeynep: Selim ağabey anahtarını düşürmüş, hem onu vereceğim hemde biraz midem kötü hava alacağım ana.

 

Gülizar hanım: çok kalmayasin dışarıda. Üşütürsün.

 

Zeynep:merak etmeyesin ana.

 

Diyerek hemen dışarı çıkmıştı, koştur koştur giderken Selim'in tamda arabaya biniyor olduğunu gördü.

 

Zeynep: ağabey!

 

Diye bağırdığında Selim açtığı kapıyı kapattı ve ona doğru koşan kıza baktı. Zeynep nefes nefese yanına en sonunda gelebilmişti.

 

Selim:sakin olasın Zeynep. Noldu böyle koştur koştur geliyorsun.

 

Zeynep:şey anahtarını düşünmüşsün ağabey onun için ben şey ettim.

 

Dediğinde Selim ceplerine bakınmıştı. Gerçekten de yoktu anahtarı.

 

Selim:evet düşürmüşüm. Çok sağol Zeynep zahmet oldu sanada.

 

Zeynep: önemli değil ağabey.

 

Diyerek elindeki anahtarı genç adama uzatmıştı.

 

Zeynep: ş-şey o gün eve gittiğinde, gerçekten Keziban hanım sana vurdu mu?

 

Selim:evet nankör olduğumuzu dile getirdi birde. Bende tutamadım kendimi saydırdım onlara. Gerçekten yazıklar olsun birde onca şeyin üstüne bana o kadar laf edebiliyor ya ve ben daha ne diyeyim bu Ahlaksızlara. Hele o şerefsizin sırıta sırıta bize gerçekleri anlattığı hiç gitmiyor gözümün önünden.

 

Diyerek elini yumruk yapmış burnundan soluyordu. Zeynep bir adamın eline birde yüzüne baktığında yavaşça eliyle Selim'in sıktığı elini tutmuştu. Selim bu hareketle şaşkınca Zeynebin yüzüne baktı. İkisinin de kalpleri delicesine çarpmaya başladı derin nefesleri birbirine karışıyordu. Zeynep artık çok iyi anlamıştı ki o içimdeki bir türlü anlam veremediği his aşktı! Evet aşktı. Çünkü başka hiçbir duygu bu kadar muazzam hissettiremezdi insana...

 

NOT: BÜTÜN OLAN BİTENLERDEN SONRA BEN GELDİM ÇOK FAZLA GECİKTİRDİM ASLINDA DÜN GELECEK BÖLÜM BUGÜNE KALDI. NEYSEKİ ARTIK YAZABİLDİM BÖLÜM SİLİNDİĞİ İÇİN ACELEYLE AKLIMDA KALANLARI YAZDIM UMARIM BEĞENDİĞİNİZ BİR BÖLÜM OLMUŞTUR CANLARIM. İYİ OKUMALAR DİLİYORUM. SİZLERİ ALLAH'A EMANET EDİYORUM.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 01.12.2024 13:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...