
İyi okumalar...
☆KÜFÜR VE ARGO KELİMELER İÇEREN BİR BÖLÜMDÜR.☆
♤YAZIM YANLIŞLARI OLABİLİR. ŞİMDİDEN KUSURA BAKMAYIN.♤
Hayatın en can alıcı hali, karşınıza çıkan tatlı tesadüflerdir...
YAZAR
Selim biranda gelen çığlıkla hemen Zeynebin ağzını kapatmıştı. Ve onu omzundan tutarak duvara yaslamıştı.
Selim:şşşt!! sus be kızım ne bağırıyorsun öyle. Ödüm koptu!
Zeynep korkarak gözlerini kocaman açmıştı, usulca Selim'in elini ağzından çekerek,
Zeynep:ç-çok korktum ağabey asıl sen niye ışığı yakmıyorsun ya nasıl korktum.
Diyerek elini gerdanına koyup derin derin nefesler almıştı. Selim kızın bu haline dayanamamış, tam koluna dokunacakken belki rahatsız olur diye elini geri indirmişti.
Selim: çok özür dilerim Zeynep gerçekten amacım seni korkutmak değildi. Sadece ışığı yakmayayım demiştim kendi kendime. Ama sen çığlığınla maşallah bütün evi inlettin.
Dedi kaşlarını kaldırarak. Zeynep ise mahçup Bir şekilde ellerini önüne getirip parmaklarıyla oynamaya başladı.
Zeynep:ama kimse uyanmadı sanki.
Selim kendini tutamayarak kızın bu haline gülmüştü .
Selim; tövbe tövbe ya.
Zeynep: niye gülüyorsun ya aşk olsun ama ağabey korktum işte.
Selim duyduğu "aşk olsun" lafıyla yutkunmustu. Ensesine elini götürüp kıza bakmıştı.
Selim: sustum sustum. Hadi o halde daha fazla kimseyi rahatsız etmeden en iyisi odalarımıza çıkalım.
Dediğinde Zeynep başını sallamıştı. Selim tam gitmeye yeltenirken Zeynep onun elini tutmuştu. Selim ilk baş eline sonrada Zeynebe bakıp tek kaşını kaldırmıştı. Zeynep usulca elini geri çekmişti.
Zeynep:benim uykum kaçtı. Sıkılırım kendi başıma. Seninle birlikte balkonda kahve içelim mi? Madem uyanığız ikimizde. Olmaz mı ağabey?
Selim bu teklifte karşı ilk baş sessiz kalmıştı. Sonrasında bir sıkıntı olmadığına karar vererek onu onaylamıştı.
Selim: eyi madem içelim o halde.
Zeynep duyduğu onayla memnuniyetle başını sallayıp hemen dolaplara uzatmıştı elini.
Zeynep: nasıl içersiniz kahvenizi Selim bey?
Dedi tebessüm ederek. Selim de duyduğu hitapla gülümseyerek cevap vermişti.
Selim:orta olabilir mi acaba küçük hanım.
Zeynep: hemen efendim.
Dediğinde ikisi de gülmüşlerdi. Zeynep çok mutlu hissediyordu kendini bu adamın yanında, komik birisiydi kırık dökük hayatına rağmen direnmeye çalışan güçlü bir adamdı Selim, ve Zeynep'te bunun farkındaydı. Şimdi de ona Kendi elleriyle kahve yaptığı için çok seviniyordu.
Bir süre ikisi de sesiz kalmıştı lakin bu sessizliği Zeynep bozmuştu.
Zeynep: oldu bile.
Selim: e Haydi çıkalım balkona o zaman.
Zeynep'de onu onaylayıp elindeki fincanları tepsiye yerleştirmişti. Sonra da onu eline alıp kapıya yöneldi.
Selim:sen onu bana ver ben taşıyayım olur mu?
Zeynep ilk baş elindeki tepsiye sonrada selime bakıp başını sallamıştı.
Zeynep:olur.
İkisi de birlikte balkona çıkmışlardı artık. Oturup koyu bir sohbete dalmışlardı bu sohbet ikisinin de uykusunu getirse de, ikisi de pes etmemeye çalışıyordu. Lakin gecenin sonunda bedenlerini uykuya teslim ederek, yorgunlukla uyuyakalmışlardı.
Artık sabah olmuştu Şafak yüzüne gelen hafif güneş ışığıyla gözlerini aralamıştı. Usulca yatakta develenmis ve çok karizmatik uyuyan kocasına bakıp sırıtmıştı. Yataktan yavaşça kalkıp lavobaya gidip işlerini halleddikten sonra odadan çıkmıştı acaba Zeynep uyanış mıdır diye, Zeynebin odasına bakmaya gitmişti, ama odada hiç kimse yoktu ve yatak bozulmuştu. Acaba önce mi uyandı ki diyerek aşağı inip birde oraya bakmıştı. Ama hiçbiryerde yoktu. Biraz endişelense de en fazla nereye gidebilir ki buralardadır diyerek kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Aklıma balkonun gelmesiyle en son oraya bakmıştı ve gördüğü manzarayla çok şaşırmışt. Zeynep, Selim'in omzuna başını koymuş ikisi de öylece uyuyordu. Şafak buna anlam veremese de kesinlikle kötü düşünmek istemiyor, ama ikisinin ne alaka olduğunu düşünüyordu. Usulca balkondan çıkıp tekrar odasına dönmüştü ve yatağa uzanıp gene adamı izlemeye başlamıştı.Aklında hala o manzara vardı neyse anlaşılır bakalım diyordu kendi kendine. Genç adam usulca küçük kıza dönüp gözlerini aralamıştı.
Gündüz ağa:sen ne zaman uyandın?
Şafak:yeni sayılır.
Küçük kız anlamadan dinlemeden hiç kimseye ağabeyini ve Zeynep'i gördüğünu demeyecekti. Genç adam karısının belinden tutup kendine çekmişti. Burnuna dolan vanilya kokusuyla derin bir nefes alarak başını kızın boynuna yerleştirmişti. Şafak genç adamın bebek gibi boynuna sokulmasını çok seviyordu. Kocaman gülümseyerek saçlarını okşadı.
Şafak: Koca bebekler gibisin.
Dedi gülümseyerek. Genç adam başını kaldırıp uykulu gözleriyle küçük kıza baktı.
Gündüz ağa: o zaman sende beni bebeğin gibi sev hatun.
Dediğinde küçük kız anlamaz bir şekilde kaşlarını kaldırmıştı. Genç adam küçük kızın yüz hatlarını süzerken sıra dudaklarına gelince derin bir nefes almıştı ve kendine hakim olamayarak kızın dudağını kavramıştı. Küçük kız aniden gelen bu hamleyle ilk baş şaşırsa da sonradan heyecandan karnında kelebekler uçuşmaya başlamıştı. Karşılıklı bir öpüşmeden sonra genç adam sesli bir şekilde kızın dudaklarından ayrılmıştı. Ve başını küçük kızın göğsüne koymuştu.
Gündüz ağa: mesela beni böyle sevebilirsin.
Deyip sırıtmıştı.
Şafak utanarak dudaklarını birbirine bastırmıştı. Bu adam ne yapmaya çalışıyordu da böyle, küçük kız her bir yakınlaşmada artık yabancılık çekmiyordu. Kendine mecbur hissediyordu sanki bu adama. Hem kendini hem vücudunu...
Bir süre ikisi de yatakta öylece vakit geçirmişti. Genç adam küçük kızı utandırma derdine düşmüştü. Hoşuna gidiyordu...
ZEYNEP
Gözlerimi burnuma gelen erkeksi bir kokuyla açmıştım. Daha tam ayılamamış bir şekilde etrafa bakmaya başladım. Gözlerim yanımdaki kişiye kayınca şokla yerimde zıpladim. Zıpladığım an selimde irkilip uyanmıştı.
Zeynep:biz b-birlikte mi uyuduk, burada?
Dedigimde gözlerini iyice açıp şaşkınlıkla bana bakmıştı.
Selim:gece sohbet ederken uyuyakaldık zaar. Seni rahatsız ettiysem özür dilerim.
Zeynep: rahatsızlık boyutu değil ki takıldığım yer, bizi biri böyle görse evde kıyamet kopardı!
Selim: çok haklısın, ama bence kimse uyanmamıştır daha.
Diyerek kolundaki saate bakmıştı.
Selim:saat yedi.
Saatin bu kadar erken olmasına şaşırmıştım ama daha kahvaltı saati gelmemişti. Evet belki de kimse görmemiştir.
Zeynep:daha kahvaltı saati bile gelmemiş ağabey gizlice odalarımıza gitsek çok iyi olur.
Beni onaylarcasına başını salladığında ikimizde sessizce balkondan ayrılıp odalarımıza dağılmıştık.
YAZAR
Bir süre sonra artık kahvaltı vakti gelmişti herkes teker teker aşağı iniyordu. Hep birlikte masaya geçtiklerinde, Selim ve Zeynep göz göze gelmişti ikisi de hiçbirşey olmasada suçluluk duygusu hissediyordu. Şafak ise tabiki de Zeyneple konuşacaktı, hayır içinde kesinlikle Zeynep'e karşı bir kin veya nefret yoktu. Onu kendi kız kardeşi gibi görüyordu ve konuşmak istiyordu. Kahvaltı da yine koyu bir sohbetle yapıldığında Selim ve Yusuf şirkete gitmek için hazırlanıyordu. Selim herkese veda edip teşekkür ediyordu. Çünkü şirketten sonra tekrar buraya gelmeyecekti. Kendi evine gidecekti.
Selim: hepinize çok teşekkür ederim beni çok güzel misafir ettiniz.
Gülizar hanım:ne demek oğlum her zaman kapımız açık istediğin zaman kalabilirsin. Artık sende bizim bir oğlumuzsun.
Gündüz ağa: aynen öyle Selim. Anam haklı.
Selim: Allah razı olsun sizden. Hakkınızı helal edin.
Deyip gündüzle tokalaşıp Şafak ile de sarılmıştı.
Şafak: Allah'a emanet olasin ağabey. Yine gel olur mu?
Dediğinde Selim onu onaylayıp. Gözlerini Zeynebe çevirmişti.
Selim: Züleyha ana gel seninde elini öpeyim.
Züleyha hanım: öp bakalım.
Artık herkes bitmişti tek Zeynep kalmıştı.
Selim: Zeynep sende kendine iyi bak.
Zeynep tebessüm ederek cevap vermişti.
Zeynep: teşekkür ederim ağabey sende.
Artık Selim ve Yusuf gitmişti Zeynep'in bugün okulu yoktu o yüzden oda şafakla birlikte masayı toplayıp mutfağa girmişti. Şafak Zeyneple konuşmanın en doğru zaman olduğunu düşünerek nurgül hanımı göndermeye çalıştı.
Şafak: nurgül Sultan, sen geç içeriye biz Zeyneple hallederiz buraları.
Nurgül hanım:aman gızım olur mu heç öyle şey?
Şafak: olur olur hem kahvaltıyı da sen kendin hazırladın zaten artık buralarda bizde.
Nurgül hanım: eh peki öyleyse.
Deyip giden nurgül hanımın arkasından bakmıştı Zeynep, sonra şafağa baktığında, Şafak onu omuzlarından tutup sandalyeye oturmuştu.
Zeynep; noluyor kızz?
Zeynep şaşkınca şafağa bakıyordu. Anlamamıştı ne yapmaya çalıştığını.
Şafak: seninle birşey konuşmak istiyorum Zeynep.
Şafağın bu ciddi haline karşı Zeynepde tedirgin olmuştu.
Şafak: lütfen beni yanlış anlama, Sadece anlam veremediğim için soruyorum. Ama Sabah erken kalmıştım sende uyandıysan kahvaltıyı birlikte hazırlayalım diye odana geldim ama odanda yoktun bende seni ararken ağabeyimle seni gördüm balkonda.
Zeynep utançtan yerin dibine girmişti, ve asla da şafağa "niye böyle birşeyi soruyor ki şimdi bu" diye kinlenmemişti. Ama şimdi ona ne diyeceğim diye düşünürken herşeyi açık açık konuşmak istedi sonra.
Zeynep:ş-şey yenge, dün ben gece su içmeye kalkmıştım sonra Selim ağabey de mutfaktaymış ama hiç ışık falan yakmadığı için bende biranda mutfağa girip ışığı yakınca onu görür görmez çığlık attım. Neyse işte baya bir korktum ben ve uykum da kaçtı o uyumak istedi ama ben kahve içmeyi ve benim uykumun kaçtığını söyledim oda bana eşlik etti ve balkonda kahve içtik ama işte sıkıntı da şu ki uyuyakalmışız hemde o halde.
Dedi Zeynep binbir mağcubiyetle. Şafak ise kafasındaki soru işaretlerine bir cevap arıyordu kendince. Çünkü bu ara birkaç kez ağabeyinin Zeynebe bakışlarını yakalıyordu yada Zeynebin ağabeyine. Ama denk geliyordur diye önemsememisti. Bir yandan da çok seviniyordu ağabeyini de biri sevse çok güzel olurdu. Ama bu kişi Zeynep olursa eğer ortada kan çıkardı Gündüz ağa buna ne derdi? Diye düşünmeden edemedi.
Şafak: anladım Zeynep. Lütfen utanma amacım seni uyandırmak değildi, ben Sadece nedenini merak ettim. Ayrıca şunu unutma biz seninle Sadece gelin görümce değil aynı zamanda kardeşiz ben seni öyle çok seviyorum.
Dediğinde Zeynep tebessüm ederek şafağın boynuna atladı.
Zeynep: bitanecik yengem benim! Bende seni çok seviyorum canım.
Dediğinde ikisi de birbirine sarıldılar. Zeynep aklına gelenele hemen lafa atıldı.
Zeynep: Şafak! Bak aklıma çok güzel bir fikir geldi vallahi!
Dediğinde şafakta şaşırmış bir şekilde onu dinlemeye başladı.
Zeynep:eğer sende kendini iyi hissediyorsan bugün çarşıya çıkalım seninle şöyle ikimiz gezeriz tozarız birşeyler alırız kefeye gider otururuz ay işte kız kıza gezeriz kız fena mı?
Deyip şafağı dürtmüştü. Bu fikir onunda hoşuna gitse de Gündüz ağadan çekiniyordu. Daha yeni hastaneden çıktığı için izin vermezdi, azda olsa tanıyordu küçük kız artık kocasını.
Yüzünü asarak Zeynebe döndü.
Şafak: bende çok isterdim gitmeyi Zeynep, hem sıkılmıştım da evde ama ağabeyinden çekiniyorum. O izin vermez ki "daha yeni hastaneden çıktın olmaz"der. Kızar bana belki.
Dediğinde zeyne'in de yüzü düşmüştü ama Bir yöne Şafak haklıydı ağabeyi kızmaya kızmazdı belki ama şafağı hasta olmasından ötürü izin vermeye bilirdi.
Zeynep:of hemen asmayalım suratları, şimdi asıl koz sensin ağabeyimden o izini sen kurtaracaksın vallahi adamın zaafı sensin. Artık cilve mi yapıyorsun başka birşey mi bilmem ama o izini kopar kızım.
Dediğinde şafakta gözlerini kocaman açıp Zeynebe bakmıştı.
Şafak:c-cilve mi? Olmaz ben yapamam öyle adama ne yapacağım sende Zeynep valla ben utanırım çok ayıp.
Zeynep:ya Şafak lütfen ya bak bugün bende müsaitim işte okulum da yok seninle şöyle bir gezsek fena mı olur ya? Sıkıldım de birşey de işte.
Küçük kız Zeynebin o yalvarır bakışlarının altında ezilirken zar zor kabul etmişti.
Şafak:ay tamam tamam. Bulacağım bir çaresini ama ilk baş buraları toparlayalim. Sonra izin alayım.
Dediğinde Zeynep hemen hoplayıp zıplayıp şafağı öpmüştü.
Zeynep: aslan yengem benim be!
Dediğinde ikisi de gülmüştü. Hemen mutfağa girişip orayı halletmişlerdi. Sonra ikisi de salona geçmişi. Ama Gündüz ağa orada değildi.
Şafak: Gülizar ana, Gündüz nerede?
Gülizar hanım: yukarı odaya çıktı kızım.
Şafak: tamam sağolasın ana. Sizin bir isteğiniz yoksa ben bir ona bakacağım.
Gülizar hanım:yok yok kızım sen kocanla ilgilen.
Şafak;peki öyleyse.
Deyip Zeynep'e bakmıştı oda ona sırıtınca Şafak utanarak yukarı çıkmıştı. Odaya bakıldığında kimsenin olmadığını görmüştü ama balkonun kapısının açık olduğunu görünce oraya ilerlemişti. Balkona girince genç adamın bacak bacak üzerine atıp sigara dumanını üflediğini gördü. Genç adam küçük kızın geldiğini fark edince hemen sigarayı kül taplasına koyup oturuşuna çeki düzen vermişti.
Gündüz ağa:hatun eyi misin birşey mi oldu, yoksa yine mi ağrın var?
Diye endişeyle yerinden kalkmıştı.
Şafak: hayır hayır ağam iyiyim merak etme. sen otur bı şöyle.
Diyerek ona, daha yeni kalktığı koltuğu göstermişti. Genç adam küçük kızın ne yapmaya çalıştığını anlamasa da onun dediğini yapıp oturmuştu. Küçük kızda usulca onun kucağına yerleşmişti. Utanıyordu ama Zeyneple gezmeyi de çok istiyordu. Genç adam hemen kalın, kaslı kollarını, kızın incecik beline sarmıştı. Ama daha ne yapmaya çalıştığını hala anlamış değildi.
Gündüz ağa: hatun bir şey mi oldu?
Şafak:sana birşey diyeceğim ben.
Gündüz ağa:seni dinliyorum.
Dediğinde yüz hatları ciddileşmişti. Küçük kız iyice gerilirken hemen konuya atlamak istedi.
Şafak: Zeynep'le konuştuk daha yeni de, ş-şey biz çarşıya çıkıp biraz gezmek istiyoruz. Zeynep de müsait hem bugün birlikte çıkıp gezsek olm-
Gündüz ağa: olmaz hatun.
Dedi gerilen yüz hatları ve ciddi ses tonuyla.
Şafak:a-ama ne olacak ki birazcık çıksak?
Gündüz ağa: olmaz dedim. Daha yeni hastaneden çıktın sen hastasın izin veremem öyle gezmeye, tozmaya! Ben birdaha seni o halde görmeye dayanamam hatun.
Küçük kız genç adamın ciddi tarzından çekinse de çok gitmek istiyordu.
Şafak:a-ama ben iyiyim ki hiçbir yerim a-ağrımıyor.
Yalan söylüyordu tabiki kasıkları âdet döneminin daha ilk günlerinde olduğu için zonkluyordu.
Şafak:ç-çok sıkıldık hem biz. Gide-
Onun sözünü kesen genç adamın kaslarının çatılmasıydı. Lafları boğazına dizilirken oda kaşlarını çattı ve genç adamın kucağından sinirle indi.
Şafak: öyle olsun Gündüz ağa!
Diyerek rest çekmek istemişti. Nasıl böyle cesaretli konuşabiliyordu anlamamıştı ama genç adama çok alışmıştı ve cesaretide küçük kıza o öğrettiyordu.
Tam gidecekken genç adamın onu kolundan tutup kucağına çekmesiyle afallamıştı. Ama yüz vermeyecekti tabi. Başını eğmiş bir şekilde duruyordu.
Şafak: b-bırak beni gideceğim ben aşağıya.
Genç adam, kızın ona bakmayarak konuşmasıyla çenesinden tutup ona bakmasını sağladı.
Gündüz ağa: küçük hanımağadan ilk defa tirip mi yiyorum yoksa ben?
Küçük kız kaşlarını çatıp hemen savunmaya geçmişti.
Şafak: hayır sana trip atmıyorum ben.
Diyerek kucağında depreşif inmeye çalıştı. Lakin adamın güçlü kollarından kurtulmak öyle kolay değildi tabiki.
Gündüz ağa:şşst uslu dur bakayım. Ve yüzüme bak.
Küçük kız sınırlarını zorladığını ve adamı kızdırdığını düşünmüş yavaşça yüzünü genç adama çevirmişti.
Gündüz ağa: çok mu gitmek istiyorsun?
Küçük kız başını sallayarak onay vermişti.
ŞAFAK
Gündüz ağa: hatunum, yavrum. Benim güzel kadınım... Ben seni düşündüğümden diyorum öyle. Yine ağrın olursa canın acırsa diye hayıflanıyorum işte.
Dediği cümlenin başında duyduğum iltifatlarla çok mutlu hissetmiştim. Anında gelen cesaretle onun kucağına iyice kurulup ellerimi ensesine koydum.
Şafak: biliyorum ki beni düşündüğnü ama ben iyiyim ve bide çok sıkıldım artık, hem sen diyordun ya sıkılıyormusun diye işte şimdi sıkılıyorum. Lütfen izin ver.
Dedim istemsiz büzülen dudaklarıma hakim olamayarak.
Gündüz ağa:ne diye büzüyorsun ki o dudakları?
Diye gözlerini dudaklarıma dikmişti. Sonra tekrar bana bakıp derin bir iç çekti.
Gündüz ağa: tamam tamam bakma şöyle bana bende geleceğim yanınıza nereye gidecekseniz ben götür-
Daha fazla dayanamayıp heyecanla dudaklarına yapışmıştım. Oda bana karşılık verince bir süre sonra bu öpüşme iyice hızlanmıştı. İçimde değişik hisler vardı onu iyice öpmek istiyordum dudakları çok hoşuma gidiyordu ve sıcaklık kaplıyordu bedenimi. Benim ellerim boynundan ensesine istemsiz bir de şekilde keşfe çıkarken onun elleri de belimden kalçalarıma inmişti. Bir süre sonra o dudaklarınızı sesli bir şekilde ayırdı. Nefessiz kaldığımız için ikimizinde inip kalkan göğüslerimiz birbirine temas ediyordu. Utanma hissi yeni yeni yüklenirken dudaklarımız ayrılınca boşluğa düşmüş gibi olmuştum. Derin nefesler alarak ilk baş beni süzdü.
Gündüz ağa: biraz daha kucağımda böyle oturmaya devam edersen kendimi tutamayacağım çünkü şuan zor zapt ediyorum.
Dediğinde hemen kucağından inip utanarak kucağına oturunca toplanan elbisemi düzeltip hızlıca düşen terliklerimi giyindim. Ve balkondan odaya kendimi zor atmıştım. Saçımı başımı düzelttikten sonra odadan çıkmıştım.
GÜNDÜZ AĞA
O çıkar çıkmaz derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım derin Bir nefes aldığımda onun kokusunu alınca yutkundum. Çok zor tutmuştum daha yeni kendimi. Onun bana böyle yakınlaşmasına çok seviniyordum. Artık alışmıştık birbirimize ve ben onu arzuluyordum. Her seferinde de kendime kızıyordum. O istemediği sürece onu öpemezdim bile buna hakkım yoktu ve o çok küçüktü daha onu arzuluyarak kendimi sapıklar gibi hissediyordum. Ama o benim karımdı. Ve onun on yedi yaşında bir genç kız olmasına şaşırıyordum çünkü bedenen o kadar iyi bir vücuda sahipti ki yaşına asla uymayan göğüsleri ve kalçalarından bahsediyordum tabiki de Sadece bedenen de değildi her anlamda çok olgundu o vücudu asla on yedi yaşında bir kızın vücudu gibi değilde yirmi beş yaşında olgun bir kadın gibi duruyordu. Çok zorlandığım zamanlar oluyordu ama sözüm sözdü ona onun izni olmadan dokunamazdım ne kadar bedenim onun bedeni için yanıp tutuşsa da dişimi sıkacaktım artık. Oturduğum yerden düzleşip aklıma gelen daha yeni ki sahneyle hızlıca boğazımı temizledim. Ve kendime kızmaya başladım.
Gündüz ağa: ulen gündüz sikeceğim şimdi seni de düşüncelerini de sanki toy oğlanlar gibi, tövbe tövbe yav sapık oldun iyice sen başka birşey değil yemin ederim sübyancı olacağım diye korkuyorum.
Diye kendime kızarak odaya geçmiştim.
YAZAR
Küçük kız aşağı inerken Zeyneple göz göze gelmişti.
Gülizar hanım: kızım ne oldu eyi misin yüzünün rengi değişmiş?
Dediğinde iyice utanmıştım.
Şafak:e-eyiyim ana merak etmeyesin.
Züleyha hanım:kocan ne yapıyormuş?
Şafak: balkonda o sigara içiyormuş.
Dediğimde Zeynep Bana sırıtarak bakıyordu.
Zeynep:yegecim, gelde biz bir mutfağa geçelim.
Dediğinde küçük kız başını sallayıp hemen mutfağa yol almıştı. Bu seferde Zeynep onu omuzlarından tutup sandalyeye oturtmuşt.
Zeynep: yüzün domatese dönmüş kız! Ben anladım neler olduğunu da, sen bir çıtlat bakalım yinede izin verdi mi ağabeyim?
Şafak: İlk başta vermemisti ama s-sonra alabildim izni.
Zeynep kıkırdayarak ağzını kapatmıştı.
Şafak:y-ya Zeynep!
Dedi küçük kız yüzünü kapatarak.
Zeynep: tamam ya sustum sustum. Almışsın ya izni o yeter.
Şafak:bizi o götürecek hadi hazırlanalım da gidelim artık o kadar u-uğraştım.
Zeynep kızın bu lafına büyük bir kahkaha patlatmıştı. Küçük kız utançtan kaşlarını çatarak ona bakınca oda hemen topuklamıştı.
Zeynep: hadi ben kaçtım sende çabuk hazırlan.
Deyip gidince küçük kızda mutfaktan çıkmıştı.
Gülizar hanım: kızım çarşıya çıkıyormuşsunuz Zeynep söyledi.
Şafak: evet ana, Zeynep ısrar edince benim de gönlüm vardı zaten. Gündüzden de izin aldık bizi götürecek.
Züleyha hanım:valla pek eyi etmişsiniz çıkın gezin. Gençliğinizin hakkını verin.
Züleyha nenenin laflarına anamla ikimiz gülmüştük.
Gülizar hanım: aynen gızım iyi yapmışsınız. Zaten birkaç komşu gelecekti bize de bugün uzun zamandır görüşemiyorduk.
Küçük kız bunu duyunca telaşa kapılmıştı.
Şafak:yaa, öylemiii!!? Ana o zaman gitmeyelim biz. Yardım edilecek şeyler olur. Önceden haberim olsaydı birşeyler yapardım.
Gülizar hanım:yok gözel gızım heç olur mu öyle şey. Evlendin evleneli bir yere çıkmadın zaten gedin siz.
Dediğinde tebessüm ederek ona yaklaşıp elini öpmüştü. Oda kızın saçlarını okşayınca çok değişik hissetmişti. Sanki uzun zamandır Hasret kaldığı o anne şefkati yeniden içini ısıtıyordu. Züleyha nenenin de elini öptükten sonra müsade isteyip yukarıya giyinmeye çıkmıştı. Odaya girdiğinde hiç kimse yoktu. "Büyük ihtimalle o çalışma odasına gitmiştir." Diye düşünerek dolaba yaklaşıp kiyagetlerine bakınmıştı. Kırmızı üzerinde Beyaz çiçekleri olan elbise gözüne çarpınca ona alıp yatağın üzerine koymuştu. Güzel gözüküyordu. Bunu giyinecekti. Üzerindeki elbisenin düğmelerini açarken biranda kapının açılmasıyla. Yerinden zıplamıştı.
Şafak:HİHHH!
Karşısında gördüğü Gündüz ağa'idi
Kapıya dönük olan yönüyle düğmelerini açtığı için göğüsleri gözüküyordu. Bunu yeni idrak edince hemen elbisesinin önünü eliyle kapatıp arkasına dönmüştü. Kapının kapanma sesi ve birkaç adım duyunca dudaklarını dişlemisti." Bugün bu adamı öyle böyle sınamamıştım ve kendini çok Zor zaptı ettiği çok belliydi." Diye düşündü. Genç adam küçük kızın arkasından ona sarılıp kokusunu iyice ciğerlerine ezber ettirmişti. Küçük kızın usulca ona dönmesini sağladığında göğüslerine bir süre takılı kaldığında tekrar küçük kızın yüzüne bakmıştı. O ise utançtan yerin dibine giriyordu.
Gündüz ağa: bundan sonra izin alırken hep böyle cilve mi yapacaksın bana? Ha çünkü öyleyse ben herşeye eyvallah diyeceğim çünkü sana dayanamıyorum kadın.
Deyip boyundaki saçlarını çekip usulca orayı öpmüştü. Küçük kız bu öpüşle ayaklarının bağı çözülse de ayakta durmaya çalışıyordu. Genç adam küçük kızın sıkı sıkı tuttuğu elbisesini fark edince onu daha fazla utandırmamak adına usulca çekilip yatakta gördüğü elbiseyi alıp ona uzatmıştı.
Gündüz ağa:hayde get giyin gel hatun. Utanma benden, çekinme. Bende senin bir parçan olayım istiyorum.
Dediğinde küçük kız derin bir nefes alıp genç adama bakmıştı. Yalan yoktu oda istiyordu onun bir parçası olmayı. Ama elinde değildi ki çok utanıyordu. Onun o lafına karşılık. Küçük onun boyuna yetişebilmek için ayak uçlarına basıp yanığına ufak bir öpücük kondurmuştu. Sonra da hemen banyoya gitmişti. Genç adam sırıtarak bakıyordu arkasından. Bir süre sonra hepsi hazırlanmış artık yola koyulmuşlardı. Çarşıya geldiklerinde üç dört tane mağazaya girip birkaç parça elbise almışlardı. Bu süreçte Zeynep sabahki o komik olaydan dolayı küçük kızın önüne açık saçık gecelikleri alıp otuz iki diş sırıtıyordu. Küçük kızda Gündüz ağa görecek diye bir yandan korkarken bir yandan da o geceliklerin yanından Zeynep'i uzaklaştırıyordu. Oradan da çıkıp torbaları arabaya taşırken bir anda küçük kızın omzuna birinin çarpmasıyla sendelenmiş ve elindeki torbaları düşürmüştü.
Küçük kız yüzünü buruşturunca genç adam onun canının yandığını anlamıştı. Kaşlarını çatarak hemen küçük kızı arkasına almıştı.
Gündüz ağa: önüne bak sana kardeşim. Ne bu acele de hatunun canını acıtıyorsun?
Dedi sinirli bir sesle. Ortamın gerildiğini herkes anlayabiliyordu.
Adam:oo Gündüz Zangar! Vay be hiç değişmemişissin.
Adamın bu laflarından hiçbirşey anlamamıştı genç adam çünkü tanımıyordu bu kişiyi.
Gündüz ağa:ne diyorsun kardeşim sen nereden biliyorsun beni sen onu de hele?
Adam: seni bilmeyen mi var. Kök salmış namın Mardin'e. Evlenmiş diyorlardı demekki doğruymuş.
Deyip küçük kıza bakıp baştan aşağı süzmüştü.
Adam: karın bu demek. Kızın yaşı çok küçük diyorlardı lakin hiçte öyle durmuyor? Güzel kızmış ama.
Dediğine genç adam elimdeki torbaları bırakıp tam adama saldıracakken küçük kız ve Zeynep onu tutmuştu.
Gündüz ağa: çek ulen o gözlerini karımın üzerinden it! Sen kim köpeksin de benim karımı eleştiriyorsun!
Diye bağırmıştı çarşının ortasında. Herkes onlara bakıyordu. Zeynel ve Şafak zorla Gündüz ağayı ikna edip götürmeye çalışıyorlardı. O yabancı adam ise sadece sırıtıyordu.
Gündüz ağa:yav bir bırakın da sikeyim o piçin gerim gerim gerilen ağzını. Bırakın! Pezevenk pezevenk sırıtmak neymiş ona göstereceğim.
Küçük kız hemen genç adamın önüne geçip onun elini tutup okşayıp lafa atıldı.
Şafak: a-ağam. Bana bak ne olur.
Dediğinde genç adam küçük kızın o sesindeki çaresizligi anlayıp usulca gözlerini ona çevirmişti.
Şafak:gel u-uyma. Gidelim kendini bilmezin teki işte.
Zeynep: evet ağabey hayde bin arabaya da gidelim. Tatsızlık çıkmasın.
İkisinin de ısrarlarına baş Eyip arabaya geçmişti genç adam. Lakin bu süreçte asla o adamdan gözlerini ayırmamıştı. Hayır o kimdir ki koskoca Gündüz Ağa'nın karısına ileri geri konuşuyordu.
Gündüz ağa:gavat herif!
Diyerek arabayı çalıştırıp hızla oradan uzaklaşmışlardı. Arkada kalan adam ise hala sırıtıyordu. Ama bu öylesine yoldan geçen bir adam değildi. Azad gelmişti. Azad Dağdeviren uzun bir aradan sonra tekrar Mardin'e dönmüştü. Tek bir dönüş sebebi vardı ki oda hiç şüphesiz Gündüz Zangardı. Gökte ararken yerde bulmasına çok sevinmişti aslında.
Azad: sana o lafların hepsini Yedirecegim Gündüz Zangar! Seni pişman edeceğim varını yoğunu alacağım senden. Aileni bile...
Bu olaydan sonra ortalığın sakinleşmesi adına
her zamanki o çay bahçesine gelip oturmuşlardı. Gündüz ağa ne kadar sinirli olsa da küçük kızı ilk burada gördüğü aklına gelince siniri yatışmıştı. Bir süre sonra o gergin ortam gitmişti ve koyu bir sohbete dalmışlardı. Genç adamın aklına küçük kızı gördüğü ilk an gelince ona bakıp uzunca tebessüm etmişti. Onu iki gördüğünde gözlerinin içi kan çanağıydı lakin şimdi ise o kan çanağı olan gözlerden eser yoktu. Çünkü onun gözlerinin içi gülüyordu. Genç adam bu manzaraya, bu olanlara içinden tekrar ve tekrar binlerce kez şükürler etti. Artık konağa döndüklerinde Gülizar hanım çoktan herşeyi halletmiş mis gibi şeyler hazırlamışlardı. Misafirler de onlar geldikten bir yarım saat sonra gelmişti. Büyükler salonda otururken Zeynep ve Şafak da mutfağa geçip ikramlıkları hazırlamaya koyulmuşlardı. Yanlarında onlara yardım için gelen menekşe teyzenin kızı Gökçe de vardı.
Zeynep: gökçe çok uzun zaman oldu seni görmeyeli gerçekten en son ilk okul zamanlarımda görmüştüm seni. Çok büyümüş çok güzel Bir genç kız olmuşsun.
Dediğimde Gökçe ona tebessüm etmişti.
Gökçe: estağfurullah zeynep sende çok güzel bir kız olmuşsun. Ama haklısın baya oldu görüşmeyeli. Tâbi Biz taşınınca uzaklaştık.
Küçük kız bu konuşmalardan birşey anlamayarak Zeynep'e bakmıştı.
Zeynep: Şafak, gökçe'nin annesi menekşe teyzeyle annem çok yakın ve çok eski dostlardır. Biz birbirimizi küçüklükten biliriz. Ama onlar Midyata taşınınca uzun zamandır birbirimizi görmüyorduk. Bizimle yaşıt gökçe de.
Gökçe: öyle öyle. Düğüne bile ben gelememiştim anamgil gelmişti Sadece. Gelin çok güzel diyorlardı da sen anlatılan da güzelsin Şafak.
Dediğine küçük kız utanarak ona tebessüm etmişti.
Şafak: çok teşekkür ederim gökçe. Sende öyle.
Bir süre sonra tabakları teker teker salona taşımışlardı. Çalan kapıyla, gökçe elleri boş olduğu için mutfaktan "ben bakarım." Diye çıkıp kapıyı gitmişti. Kapıyı açınca karşısında duran uzun boylu hafif beyaz tenli çocuğa bakmıştı. Yusuftu gelen ama gökçe onu tanıyamamıştı.
Yusuf:ya şu kapıyı niye geç açıyorsunuz ağaç olduk b-
Sözünü kesen şey kapıyı açan kızdı, tanıdık gelen bir suratı vardı Yusuf için, lakin bu surat tanıdıktan daha fazlaydı, kestane rengi saçları ve bal rengi gözleriyle kusursuz bir parça duruyordu sanki karşısında âdete...
-SİZCE BU AZAD DAĞDEVİREN KİM?
-GÖKÇE'Yİ NASIL BULDUNUZ?
NOT:BU BÖLÜM DE ÇOK GEÇ GELDİ FARKINDAYIM AMA UZUN ZAMAN BÖLÜM YAZMAYINCA ÇOK ZORLANIYORUM YAZARKEN. ASLINDA GEÇEN HAFTASONU ATACAKTIM BÖLÜMÜ AMA BİRŞEY OLDU VE GÖNDERİLMEDİ. BENDE BÖLÜMÜ ELİMDEN GELDİĞİ KADAR UZATMAYA ÇALIŞTIM. UMARIM BEĞENDİĞİNİZ BİR BÖLÜM OLMUŞTUR. BİRDAHA Kİ BÖLÜME KADAR KENDİNİZE ÇOK ÇOK DİKKAT EDİN GÜZEL OKURLARIM. HAKKINIZI HELAL EDİN HAYIRLI GECELER. VE İYİ OKUMALAR...🤍🎀
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 70.17k Okunma |
4k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |