34. Bölüm

~26-İLK DOKUNUŞLAR...~

Sudenaz🎀
gece_yazarj

İyi okumalar...

 

☆KÜFÜR VE ARGO KELİMELER İÇEREN BİR BÖLÜMDÜR.☆

 

♤YAZIM YANLIŞLARI OLABİLİR.ŞİMDİDEN KUSURA BAKMAYIN.♤

 

 

Bir beden bir bedeni ezber ettiğinde, bir daha hiç unutamaz...

 

YAZAR 

 

Yusuf ve gökçe bir süre öylece bakıştıktan sonra, gökçe boğazını temizleyerek o anı bozmuştu. Çünkü biraz daha böyle kalırlarsa içerideki onca insan yanlış anlayabilirdi.

 

Gökçe: hoşgeldin ağabey.

 

Yusuf: hoşbuldum. Sizde hoşgeldiniz.

 

Diyerek içeriye girmişti. Herkesle ayrı ayrı sohbet ederek hoşgeldiklerini dile getiriyordu. Bir süre sonra herkes ikramlıkları yerken oda mutfağa geçmişti. Zeynep'le şafağı kadınlar rahat bırakmadığı için gökçe mutfağa girip Yusuf'a tabak hazırlamaya başladı. Yusuf mutfak masasında oturmuş arkası dönük tabak hazırlayan kıza bakıyordu. Bu kızın tanıdık gelmesi çok normaldi, çünkü küçüklükten beri biliyordu onu ama çok uzun yıllar olmuştu onu görmeyeli nereden bilebilirdi ki Yusuf kızın bu kadar güzelleşip büyüyeceğini. O böyle düşüncelere dalarken masaya konan tabakla irkildi.

 

Gökçe: afiyet olsun Yusuf ağabey. Başka birşey istiyor musun?

 

Yusuf: yok. Sağol gökçe.

 

Gökçe: ben içeri geçeyim o halde.

 

Deyip tam yürüyecekken arkasından duyduğu sesle durdu.

 

Yusuf: çok büyümüşsün gökçe kız...

 

Dediğinde ikisinin de yüzünde tebessüm oluşmuştu. Küçükken Yusuf ona hep böyle seslendirdi. Ama bu sesleniş Gökçeyi daha da çok mest etmişti. Çünkü Yusuf gökçe'nin çocukluk aşkıydı. Çocukken hep buraya gelmeleri için gökçe annesini kepaze ederdi. Yusufla oynamak isterdi hep lakin o sıkılıp arkadaşlarıyla sokağa çıkardı. Onlardan birkaç yaş büyük olduğu için onların oyunları Yusuf'u çok sıkardı. Ve Gökçeyle hep küçük olduğu için dalga geçer onu ağlatırdı. Evet âğ𝐥𝐚𝐭ı𝐫𝐝ı.

 

Gökçe tebessüm etti kocaman ve Yusuf'a döndü.

 

Gökçe:sende öyle ağabey. Uzun zaman oldu tabi. Herkes çok değişmiş. Düğüne de gelemedim ben.

 

Kız öyle elleri önünde konuşurken onu baştan aşağı süzen Yusuf'tan bir haberdi. Bu kız çok farklıydı dedi kendi kendine. Sertçe yutkundu. Küçük gökçe kız kocaman olmuş karşısında güzeller güzeli bir hatun duruyordu.

 

Yusuf: gerçekten çok uzun zaman olmuş. Kocaman bir kız olmuşsun.

 

Diyerek kocaman tebessüm etti. Gökçe önüne gelen saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. Çok utanmıştı.

 

Gökçe: ağabey başka bir isteğin yok ise ben içeriye geçeceğim, müsadenle.

 

Yusuf: estağfurullah. Buyur geç tabi. Tekrardan teşekkür ederim tabak için.

 

Dediğinde gökçe kocaman tebessüm etmişti, ve içeriye doğru yol almıştı.

 

İçeriye geçtiğinde Zeynep ve şafağın yanına oturmuştu. Herkes öyle kendi arasında konuşurken onlarda kendi arasında konuşup gülüşüyorlardı. Şafak bir süre sonra mutfağa geçip Gündüz ağa'ya bir tabak hazırlamaya başladı. Herşeyden bol bol koyarken tabak en sonunda çok güzel ve dolu dolu gözüküyordu. Gülümseyerek mutfaktan çıktı ve yukarı Gündüz Ağa'nın çalışma odasına yöneldi. Geldiğinde usulca kapıyı tıkladı ve içeriden gür bir sesle 'gir' komutunu duyunca kapıyı açıp içeri geçti.

Genç adam odaya yayılan vanilya kokusuyla kimin geldiğini çoktan anlamıştı. Elindeki tabağı görünce merakla kafasını sündürdü tabağa doğru. Küçük kız adamın bu meraklı hallerine gülmüştü.

 

Gündüz ağa: hoşgeldin hatun. O ney?

 

Şafak: hoşbuldum. Sana getirdim atıştırmalık birşeyler aşağıda yediklerimizden.

 

Diyerek masaya yaklaştı ve tabağı masaya koydu. Genç adam iri kollarını karısının beline dolayıp kucağına çekti. Genç kız bu ani hareketle irkilerek genç adamın kollarını sıkı sıkı tutuyordu..

 

Gündüz ağa:benim minik kadınım beni mi düşünüyormuş? Hm? Kocasına tabak mı hazırlıyormuş?

 

Diyerek genç kızın boynundan Usul Usul öpüyordu. Genç kızda gıdıklanıyor ama bir yandan da ellerini genç adamın boynuna koyuyordu.

 

Şafak:yaa Gündüz, dur ya çok huylandım. Ya dur.

 

Diyerek kahkahalar atıyordu. Genç adam duyduğu şeyle durdu ve karısına şaşkınca bakmaya başladı. Oda yanlış birşey mi yaptım acaba diye düşündü o an.

 

Gündüz ağa: sen bana Gündüz mü dedin?

 

Genç kız kaşlarını çatmıştı. Öyle mi demişti sahi?

 

Şafak: öyle mi dedim? K-kızdın mı?

 

Dedi yüzü düşerek. Genç adam hemen minik karısının yanağına bir buse kondurmuştu.

 

Gündüz ağa:yahu ne diye kızayım ben sana Allah aşkına. Gündüz de işte bana bende bunu istiyorum. Daha başka bir sürü şeyde diyebilirsin aslında.

 

Diyerek göz kırpmıştı. Oda genç adamın böyle imali imalı konuşmasına yan yan bakmıştı.

 

Şafak:Ağam diyeceğim hiç kusura bakma valla.

 

Dedi inatla ve adamın kucağından kalkması bir olmuştu. Genç adam hemen kızın belinden tutup geri oturtturmuştu.

 

Gündüz ağa:bak ya! Hatun sen adamı deli edersin. Her anlamda...

 

Genç ız kocasının boynuna ellerini dolayıp onun isyanını bir hayli keyifle dinliyordu.

 

Şafak: artık benim gitmem lazım. Aşağıdaki insanlar yanlış anlamasın.

 

Deyip genç adamın dudaklarını kısaca öpüp çekilecekken, adam karısının belinden tekrardan tutarak iyice birleştirmişti dudaklarını.

 

Genç kız kaçarcasına hemen kocasının kucağından inip kapıya gelmişti.

 

Gündüz ağa:sana ölüyorum, bitiyorum. seviyorum seni Hatun.

 

Genç kız tam kapıdan çıkacakken kocasına avucunu öpüp ona yolluyormuş gibi yapıp çıkmıştı. Gündüz ağa sırıtarak işlerine geri odaklanmaya zorlamıştı kendini. Şafak misafirlerin yanına inip oturmuştu. Bir süre öyle havadan Sudan sohbet eden hanımlar, bir anda konuyu evirip çevirip yine şafağa getirmişlerdi.

 

Komşu-1: gelin kızının maşallahı var vallahi Gülizar. Ee bebe ne zaman gelin hanım. Gündüz Ağa'nın yaşı geldi geçiyor.

 

Komşu-2: he valla haklısın gı. Coluğa çocuğa garışmanın vakti geldi de geçiyor gari.

 

Dediğinde Şafak başını eğmiş söylenenleri dinliyor bir yandan da hak veriyordu. Koca bir aşiretin soyunun devamı çok önemliydi. Ve buda Şu anlık onun elindeydi.

 

Gülizar hanım: tabi öyle lakin onların da zamana ihtiyacı var. Heç merak buyurmayın en kısa zamanda bizde torunumuzu kucağımiza alacağız inşallah.

 

Züleyha hanım: hee hee. Haklıdır Gülizar çocuklar daha yeniler. Hayırlısı olsun diyelim.

 

Diyerek ikisi iki yandan konuyu kapatmışlardı. Birkaç saat sonra komşular gitmiş Şafak ve Zeynep de akşam yemeğine girişmişti. Onlar yemek hazırlarken yanlarına Gündüz ağa inmişti. Ve usulca şafağın yanına sokulmuştu.

 

Gündüz ağa:hatun?

 

Şafak: efendim.

 

Gündüz ağa:ben çok acıktım.

 

Dediğinde Zeynep ve Şafak gülmeye başlamıştı.

 

Gündüz ağa:ne gülüyonuz. Harbi acıktım ben.

 

Genç kız elini kocasının yanağına koyup sakallarını sevmeye başladı.

 

Şafak: birazdan hazır olur ağam. Merak etme.

 

Genç adam karısının elini tutup avucunun içini koklayarak öptü. Bunlara şahit olan Zeynep kendini tutamadı.

 

Zeynep: helal olsun sana Şafak. Odunlar odunu şu ağabeyimi, böyle eritip bitiriyorsun ya. Valla helal. Adam romantizimden ölecek.

 

Deyip güldüğünde Şafak da utanarak Gündüz ağa'ya baktı.

 

Şafak: öylemi sahi?

 

Genç adam usulca karısının kulağına eğildi.

 

Gündüz ağa: daha fazlası. Ben saadece sana eriyip bitmiyorum. Sen geldin, ben ben olmaktan çıkıp bütünüyle sen oldum...

 

Genç kız duyduğu Şahane sözlerle yerin dibine girmişti. Lakin bu sefer çok farklı birşey daha olmuştu. Bu sefer utanç duygusunu mutluluk duygusu bastırıyordu. Ve evet daha önce hiç bu kadar kendini değerli hissetmemişti.

 

Oda genç adamın kulağına eğildi.

 

Şafak:seni çok seviyorum Gündüz.

 

Genç adam sırıtarak karısının yanağına bir buse kondurmuştu.

 

Gündüz ağa:benden daha çok sevemezsin emin ol.

 

İkisi de birbirlerine bakıp gülümsüyorlardı.

 

Zeynep kenarda elinde tahta kaşıkla onlara baktı.

 

Zeynep: şu tahta kaşığı alıp kafamı kıracagım şimdi kıskançlıktan. Çok güzelsiniz!!!

 

Hepsi birlikte büyük bir kahkaha patlatmıştı. Bir süre sonra Şafak dalmışken Gündüz zeynebi kolundan tutup dışarı çekmişti.

 

Zeynep: ağabey noluyor ya? Ne çekiştiriyon?

 

Gündüz ağa: kızım sus sene az bi. Bak şimdi, Yarın şafağın doğum günü.

 

Dedi fısıldayarak. Lakin zeynep onun aksine hoplayıp zıplamaya başladı.

 

Zeynep:ohaaaa! Ciddi misin? Olleyyyyy!!!

 

Gündüz ağa hemen onun ağzını kapattı.

 

Gündüz ağa: Zeynep sürpriz yapacağım eğer iznin olursa? Birazdaha ses çıkartırsan doğum günü pastası sen olacaksın.

 

Zeynep:ayhh çok pardon ağabey. Kusura bakma. Ee napıyoruz?

 

Dedi ellerini beline koyarak.

 

Gündüz ağa: sen yarın ne yap ne et burayı çok güzel bir şekilde hazırla. Ben nurgül ablayla da konuştum hazırlanacak yiyecekler onda, pastayı da şirketten birkaç kişiye hallettirdim.

 

Zeynep:tamam tamam sen orasını hiç merak etme ama Şafak ne olacak ben buraları hazırlarken?

 

Gündüz ağa: onu ben halledeceğim,onu bir yerlere götürüp.Oyalandıracağım biraz.

 

Zeynep: tamam o zaman anlaştık. hazırlıklar bende.

 

Gündüz ağa: Selimde gelecek bir süre sonra oda sana yardımcı olacak.

 

Dediğinde Zeynep kalbinin tekledigini hissetmişti. Usulca başını sallayıp dudaklarını ıslatmıştı.

 

Zeynep: tamam tamam. Ama sanada maşallah yani herşeyi ayarlamışsın. Düşün yazarın bile haberi yok.

 

Deyip gülmüştü. Bir süre sonra artık sofra hazır olmuş ve herkes masada yerini almıştı.

 

Züleyha hanım: vallahi gelinin el lezzeti hepimizinkine bin basar. Çok güzel olmuş gelin gızım. Eline, yüreğine sağlık.

 

Şafak gülümsemişti.

 

Şafak: afiyet olsun Züleyha hanım. Siz isteyin ben her zaman size istediğiniz yemekleri yaparım.

 

Bu sözlere,Züleyha hanım tebessüm etmiş ve yemeğe odaklanmıştı. Gündüz ağa yanında oturan karısının güzelliğine tekrar tekrar hayran kalıyordu. Ve onun tabağına yemeklerden azar azar koyuyor saçlarını okşuyordu. Akşam yemeği de öylece geçip gitmiş aile üyeleri bir süre de salonda sohbet ettikten sonra artık herkes odasına dağılmıştı. Şafak ve Gündüz Ağa'da odalarına gidince genç adam hemen üzerindeki thısortü çıkarmış ve dolabına yönelmişti. Şafak'ta onun yanına gelip ne giyeceğine bakınmıştı.

 

Gündüz ağa: hatun ben banyoya gireceğim. Sen uyu istersen.

 

Şafak: tamam sen geç ben bulurum şimdi sana giyecek birşeyler. Birazda erken çıkabilir misin bende bir yıkansam?

 

Gündüz ağa: önce sen gir istersen hatun?

 

Şafak: şey, Yok benim işim uzun sürer. Sen yıkan ilk.

 

Gündüz ağa: peki öyleyse de. Senin işin niye uzun sürecek ki?

 

Dediğinde küçük kız başını eğmişti. Banyoda işi vardı çünkü kişisel temizliğini de halletmesi lazımdı.

 

Şafak: u-uzun sürer işte işim. Oyalanırım yani.

 

Gündüz ağa: hmm peki öyleyse. Gireyim ben o zaman.

 

Şafak: hm hm tamam.

 

Dediğinde genç adam banyoya gitmişti. Oda ikisine de kıyafet hazırlamış balkona geçmişti. Derin bir nefes almıştı. Artık hayatı bambaşka bir hayattı. Onu seven, onu sayan, onun için deliren bir insan vardı hayatında. Ve birde bunların hepsini iliklerine kadar hissettiriyordu. En önemlisi de artık hayatında şiddet diye birşey yoktu. Bedeninde yaralar vardı ama onları da genç adam Kendi elleriyle incitirim korkusuyla bir bir iyileştirmişti. Huzurlu bir nefes alabiliyordu yani artık.

 

 

 

Lakin bu evlilik nereye kadar böyle gidecekti?

Neredeydi bu evliliğin o sorumlulukları? Artık birşeyler olmalıydı, peki nasıl olacaktı? Hazır mıydı? Bilmiyordu ama genç adama tutulup tutuklu kaldığını o kadar iyi biliyordu ki. Bunu da onu görünce, görmeyi geç sesini duyunca bile kalbinin ağzında atmasından biliyordu. O ona dokunduğunda kesilen nefesinden biliyordu. Ve bazende bu adamdan çocuk sahibi olsam çok güzel bir baba olurdu diye düşünüyordu. Tabi bunun yanında akrabaların da sürekli birşeyler demesi de onun canını sıkıyordu. Ama artık tek birşeyi iyice anlamıştı ki bu evliliğin gerektirdiği şeyleri yerine getirmeliydi. Lakin ne zaman onu hiç bilmiyordu.

 

 

Genç adam banyodan çıkmış ve karısının hazırladığı kıyafetleri görmüştü. Gülümseyerek balkona

çıktı.

 

Gündüz Ağa:Hatun?

Şafak:hm. Efendim?

Gündüz Ağa: benim işim bitti. Haberin olsun.

Şafak: tamam bende hemen gireyim o halde.

 

Deyip ayaklanmıştı. Genç adamın yanından geçerken o muhteşem erkeksi kokusunu almıştı. Gözlerini bir iki saniye kapatıp açmıştı. Banyoya geldiğinde bir bir işlerini halletmeye başlamıştı. Kişisel temizlik ve duş alma işi bittikten sonra bornozunu giyindi. Evet kıyafetlerini yine almayı unutmuştu. Ee Gündüz Ağa'nın koksusunu sindirmek öyle kolay mıydı. İki dakikada sarhoş etmişti genç kızı. Ama artık ondan eskisi kadar çekinmiyordu. Aynadan kendine baktı. Saçlarında ki islakliğı umursamadan usulca odadan çıktı. Genç adam yatakta uzanmış elindeki dosyayı inceliyordu. Kapı sesini duyunca usulca gözünün önünden dosyayı çekip kıza baktı. İlk defa böyle bornozlu bir şekilde bir mazereti olmadan banyodan çıkmıştı diye düşündü. Evet kıyafetleri buradaydı ama ondan isteyebilirdi.

 

Şafak: uyumadın mı sen?

 

Gündüz Ağa: yok uyumadım da sen saçlarına yine havlu almamışsın üşüteceksin hatun.

 

Diyerek yatakta dikleşti.

 

Şafak: kıyafetlerimi her zamanki gibi almadan girmişim de onları alacağım. Hem ben sevmiyorum saçıma havlu takmayı.

 

Dedi dudaklarını büzerek.

 

Gündüz Ağa: olur mu öyle şey yahu! Git üzerini giyin. Sonrada hemen önüme geliyorsun bende o kömür karası saçlarını bir güzel kurutuyorum.

 

Genç kız bu sözlere kafasını sallayıp banyoya gitmişti. Gündüz Ağa ise saç kurutma makinesini yerinden çıkarip hazırlamıştı. Banyodan üzerini giyinmiş bir şekilde çıkan karısının kokusunu alır almaz başını kaldırdı. Ve oda ona bakınca sertçe yutkundu. Bu kadın her şekilde her halde bu adamın sınırlarını zorluyordu bu çok netti. Gündüz Ağa yatakta biraz geri giderek karısına yer açtı. Oda önüne oturunca genç adam çekmeceden çıkardığı havlu ile ilk baş islakliğıni almıştı. Burnuna dolan ve oraya haps olan vanilya kokusuyla da bir yandan başa çıkmaya çalışıyordu. Sonra saç kurutma makinesiyle de güzelce kurutmuştu. Sırada o güzel saçları, yada Gündüz Ağa'nın tabiriyle " o kömür karası saçları" taramaya gelmişti.

 

Gündüz Ağa: yarın seni bir yerlere götürmek istiyorum.

 

Genç kız duyduğu şeyle hemen önünü döndü ve yüzündeki o muhteşem gülümsemeyle genç adama baktı.

 

Şafak: gerçekten mi nereye?

 

Gündüz Ağa: bilmem nereyi istersen oraya . Birlikte kahvaltı da yaparız hem. Olmaz mı?

 

Şafak: olur ama kahvaltıyı dışarda yapmak evdekilere ayıp olmaz mı?

 

Gündüz Ağa: niye ayıp olsun hatun? Hem onlar zaten evvelden meraklı bizim yanlız kalmamıza. Sen heç merak etme.

 

Genç kız sevinçle ellerini birbirine vurdu ve genç adamın yüzünden tutup bir anda yanağını öptü. Çok mutlu olmuştu. Çünkü bazen gerçekten çok sıkılıyordu.

 

Gündüz Ağa: hatun sen böyle öpeceksen ben seni her zaman götürürüm bir yerlere.

 

Der demez, genç kızın yanakları al al olmuştu. Gündüz Ağa'nın omzunu dürtüp önüne döndü.

 

Şafak: hemen şımarıyorsun sende ya.

 

Diyerek omuz silkti. Genç adam karısının bu hallerine gülümseyip onun boynuna derin bir öpücük kondurmuştu. Genç kız bu öpücükle gözlerini kapatmış derin bir nefes almıştı. Bu adamın her dokunuşunda böyle olmak zorunda mıydı? Belki de.

 

Gündüz Ağa: çok güzelsin hatun. Sen benim minik kadınımsın. Seviyorum. Hemde çok seviyorum. O kara gözlerini gördüğü günden beri seviyor şu Yaman gönlüm seni.

 

Dedi saçlarından tarağın ince tellerini geçirirken. Genç kız bu sözlere, böyle sevilmeye, sevgiyle okşanıp, sevgiyle büyümeye o kadar muhtaçtı kı. Gözleri doluyordu genç adam her böyle dediğinde. Usulca kocasının kolunu tutup ona döndü ve elindeki tarağı alıp bir kenarı koydu. Sonrada kollarını onun boynuna sarıp. O erkeksi kokusunu da içine çekmeyi unutmamıştı. Genç adamda bir Saniye bile düşünmeden kollarını kızın beline sarmıştı. Ürkek bir ceylandı o korunmaya muhtaç bir serçeydi genç adamın gözünde ve hepte öyle kalacaktı.

 

Şafak: seninleyken çok mutluyum, çok huzurluyum ve en önemlisi kim gelirse gelsin kendimi çok güvende hissediyorum. Ben zaten yıllardır seni bekliyordum. Geldin, girdin dünyama, çektin çıkardın beni cehennemden. Kendi cennetini açtın sen bana. Seni seviyorum, o güzel yüreğini seviyorum. İyiki geldin iyiki sevdin beni...

 

Dedi lakin hıçkırıkları arasında kelimelerini zar zor çıkarıyordu. Genç adamın omzunu ıslatmıştı göz yaşları. Usulca ona baktığında genç adam daha fazla dayanamayarak karısının dudaklarına götürmüştü dudaklarını. O ise acemi Öpüşleriyle ona karşılık verdi. Ve ikisi de birbirine sarılarak huzurla uykuya dalmışlardı.

 

 

Sabah olduğunda ikisi de güzelce hazırlanıp aşağı inmişti. Kahvaltı masasında olan Konak ahalisi onları öyle görünce şaşkınca bakmıştı.

 

Gülizar hanım: oğlum? Nereye böyle? Çok güzel görünüyorsunuz maşallah.

 

Gündüz Ağa:ana biz bugün Şafak'la dışarıda kahvaltı yapacağız hemde ben onu bugün birazcık gezdirecegim.

 

Züleyha hanım: he valla çok iyi düşünmüşsünüz. Yazık kızcağız sıkılıyordu o kadar zamandır. Çok iyi olur benim güzel gelinime de.

 

Deyince Şafak gülümseyerek Züleyha hanımın yanına gidip elini öpmüştü.

 

Gülizar hanım; valla anam haklıdır iyi etmişsiniz. Gidin güzelce gezdir benim kızımı. Oda ferahlasın acık.

 

Deyip şafağa gülümsemişti. Şafak onunda elini öpüp sarılmıştı. Zeyneplede sarıldıktan sonra evden çıkmaya hazırlanmışlardı.

 

Gündüz Ağa: hatun dur ben bir bardak su içeyim bir anda ciğerim yandı. Sende ister misin?

 

Şafak: yok ağam teşekkür ederim.

 

Genç adam hemen mutfağa geçmişti. Giderken de Zeynep'e Kaş göz yapmayı unutmamıştı. Oda abisinin arkasından bir bahane uydurup gitmişti.

 

Zeynep: noldu ağabey?

 

Gündüz Ağa: bak herşeyi hallet anlaştık mı. Selimde gelecek Zaten. Anamgile de sen anlat herşeyi tamam mı?

 

Zeynep: tamam tamam. Hadi size iyi eğlenceler. Buralar bende.

 

Gündüz Ağa: bak güveniyorum sana. Hallet şu işi.

 

Zeynep:ay tamam ağabey. Anlaştık. Hadi sen karını bekletme.

 

Konuşma bittiğinde, genç adam daha fazla oyalanmadan karısının yanına gitmişti. Evdekilerle de vedalaşıp çıkmışlardı artık Yola. İlk baş kahvaltıya gitmişlerdi. Mardin sokaklarında o güzel kahvaltı öyle bir güzel gitmişti ki. Genç adamın ilginç ilginç espirileri ile şafağın kahkahaları birbirine karışıyordu. Ve artık kahvaltının da sonuna gelmişlerdi.

 

Gündüz Ağa: buradan sonra seni alışverişe götüreceğim. Olur mu?

 

Şafak: şey aslında gerek yok ya. Hem evde birsuru kıyafetim var ki zaten benim.

 

Gündüz Ağa: itiraz istemiyorum Hatun. Birazdaha alırsın işte. Hayde kalkalım.

 

Deyip ayaklanmıştı. Oradan çıkıp. Çarşıya inmişlerdi bu sefer. İlk büyük dükkana girip gezinmeye başlamışlardı. Şafak elbiseleri seçiyor Gündüz ağa'dan da onay alıyodu. Pijama bölümü görmüştü Şafak uzaktan . Çeşitli gecelikler vardı ama onların yanında şortlu pijama takımları da vardı Şafak çok seviyordu öyle şeyleri. Hemen koştur koştur oraya gitti ve bakınmaya başladı. Genç adamda onu arkasından gidiyor ona eşlik ediyordu. Birkaç tane pijama aldı eline ve genç adama gösterdi.

 

Şafak:bak bunlar çok güzeller. Bunlardan almak istiyorum. Olur mu?

 

Genç adam iyice baktı pijamalara şortlu takım almıştı. Olan ona oluyordu. Dayanamıyordu genç kızın o süt beyazı bacaklarına. Gerçi her zerresi güzeldi onun karısının da işte.

 

Gündüz Ağa:al hatun istediğin al. Sana çok yakışıyor zaten onlar.

 

 

Dedi imali bir şekilde.

Genç kız genç adama yan yan bakıp kabine yöneldi. Ve aldıklarını teker teker denedi. En son çok beğenerek aldığı, kırmızı ve üzerinde Beyaz çiçekleri olan elbiseye geldi sıra. Giyinmişti güzelce ama fermuarınâ eli yetişmiyordu çok uzakta kalıyordu fermuarı.

 

 

Genç adam kabinin önünde bekliyordu. Genç kızın ona seslenmesiyle pür dikkat onu dinlemeye koyuldu.

 

Şafak: Gündüz?

 

Gündüz Ağa; buyur hatun.

 

Şafak: bu elbisenin fermuarına kolum yetişmiyor. Hani şu çok beğenerek aldığım elbise varya.

 

Gündüz Ağa: geleyim mi? Yardımcı olabilirim bence.

 

Dedi sırıtarak.

 

Şafak:gel..

 

Dediğinde genç adam usulca kabine girmişti. Şafak elbisesinin önünü tutarak ona dönmüştü.

 

Şafak:ya yardım et olmuyor.

 

Gündüz Ağa: tamam bir dön bakalım da halledeyim.

 

Genç kız ona gelen komutla arkasını dönmüş. Kocasını da o bembeyaz süt gibi teniyle baş başa bırakmıştı. Gündüz Ağa, genç kızın sırtındaki büyük beni görünce dayanamadı ve usulca parmağıyla onu okşadı. Sonra da parmaklarını o inatçı fermuara götürüp kapatmıştı. Genç kızın saçlarını da omuzundan alarak düzeltmişti. Oda kendine aynada bakıp mutlulukla etrafında dönmüştü küçük kız çocukları misali seviniyordu.

 

Şafak: nasıl oldu?

 

Gündüz Ağa: çok güzelsin. Elbise daha demin kendi başına çok sadeydi. Sen tamamladın onu. Aynı bana yaptığın gibi.

 

Deyip genç kadının anlına bir öpücük kondurmuştu.

 

Gündüz Ağa: bu elbise kalsın üzerinde çıkarma. Olur mu?

 

Genç kız kocasının bu söylediğine başını sallayıp sevinçle üzerini düzledi. Bir süre sonra oradan da çıkmışlar birkaç yere daha girmişlerdi. Mardin sıcağında gezmek zordu tabi o yüzden bir yerde oturup Reyhan şerbeti içmeden rahat edememişlerdi. Bir ara gündüz Ağa Zeynep'e mesaj atmıştı. Bir saatlik işlerinin kaldığını söylemişti.

 

Onlar ise canla başla hazırlıklara devam ediyorlardı. Gülizar hanım ve Züleyha hanım sonradan duydukları için biraz panikleselerde herkes bir şeylere koşuşturuyordu. Selimde çoktan gelmişti. Pastayı da getirmişti. Zeyneple birlikte çok güzel iş birliği yapıyorlar ama aynı zamanda, Bazen birbirine değen gözlerini kaçırmakta çokta zorlanıyorlardı.

 

Artık saat akşam altı olmuştu. Genç adam arabayı bu sefer bir mezarlığın önünde durdurmuştu. Genç kız ilk baş anlamasa da iyice etrafına bakınca gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. Evet evet burası annesinin mezarıydı. Annesinin evine gelmişlerdi. Genç adam özelikle bu güne denk getirmek istedi. Şafak genç adama baktı ağlayarak ve başını büktü. "Yapma" dercesine. Genç adam onun elini tuttu.

 

Gündüz Ağa:şş ağlama lütfen. Annem öyle görmesin seni hm? Hadi birtanem gel inelim.

 

Dediğinde ikisi de arabadan inmişti. Genç kız burnunu çeke çeke annesinin mezarının yanına gitti. Usulca oturdu başına ve bu sefer tutmadı göz yaşlarını annesinin toprağına sarıldı. Ve ağladı. Çok ağladı. Genç adam dayanamasa da ellemedi. İçini döksün rahatlasın istedi.

 

Şafak:annem. Güzel annem. Bak ben geldim. Gördün mü? kömür gözlü kızın geldi annem...

Çok özledim annem beni seni. Çok özledim kokunu. O sıcacık bedenine değilde bu buz gibi toprağa sarılmak çok zor annem.

 

Genç kız annesinin özlemini çekiyordu uzun zamandır ve evet kavuşmuştu artık bu buz gibi toprak bile olsa kavuşmuştu annesine.

Burnunu çekti tekrar. Ve başını yerden kaldırıp genç adama baktı. Elinden tutup yanına oturttu.

 

Şafak:bak anne. Bu o. Hani rüyama geldiğinde sana anlatmıştım ya işte bu o. Çok iyi birisi annem o, keşke sende olsaydın da sende görseydin. Kızın evlendi annem. Ve kocası onu çok seviyor. Sen hiç beni düşünme oralarda. Ben artık o pisliğin elinden kurtuldum. Çünkü Rabbim karşıma onu çıkardı.

 

Diyerek genç adamın elini sımsıkı tuttu. Oda karısının saçlarını öptü. Bir süre daha orada kaldıktan sonra artık eve dönüyorlardı. Genç adam Zeyne'e mesaj atmıştı. Zeynep de mesajı görür görmez heyecanla zıplamıştı.

 

Zeynep: geliyorlarmış. Hadi herkes hazır olsun.

 

Diye herkesi ikaz etmişti son hazırlıkları da tamamlıyorlardı. Şafak ve Gündüz Ağa'da evin önüne gelmişler ve arabadan iniyorlardı. Genç kız etrafına Bakıp genç adamın yanağına küçük bir buse kondurmuştu.

 

Şafak:sana çok teşekkür ederim. Bu gün çok muhteşem bir gündü. Çok eğlendim. En önemlisi beni anneme götürmen beni çok mutlu etti.

 

Gündüz Ağa; ne demek hatun. Senin sözlerin bana öyle normal bir kelam değil bir emirdir. İstediğiniz Zaman emrinizdeyim hanım ağam.

 

Diye konuşa konuşa kapıya gelmişlerdi. Genç adam anahtarıyla kapıyı açar açmaz ışıklar yandı. Çığlıklar atıldı ve alkışlar koptu. Genç kız gördüğü şeyle şaşkınca kalakalmıştı. Herşey muhteşem gözüküyordu. Konağı çok güzel süslemişlerdi ve evet bugün en önemlisi 8 temmuzdu şafağın doğum günüydü bu gün evet ama o çoktan unutmuştu bunu. Tabi bir kişinin damarlarında yazılıydı bu tarih. Şafak Genç adama baktı. Kocaman gülümsedi. Gözlerinin dolduğunu hissediyordu. Hemen koşup ağabeyine sarıldı ilk. Sonra teker teker herkese sarılmıştı. Çok mutlu olmuştu hiç beklemiyordu böyle birşeyi. Sıra Gündüz ağaya geldiğinde hiç düşünmeden usulca boynuna sardı kollarını genç kız. Ve kulağına fısıldadı.

 

Şafak: sen benim en büyük şansımsın. Nereden geldi aklına da nereden yaptın bunca hazırlığı.

 

Diyerek geri çekildi.

 

Gündüz Ağa: yaptık işte birşeyler.

 

Zeynep: valla ağabeyim hepimizi hizaya dizdi. Herşeyi sana layık bir şekilde yapmaya çalıştık canım benim.

 

Dediğinde Şafak gülümseyerek tekrardan zeynep'e sarılmıştı.

 

Şafak: hepinize çok çok teşekkür ederim. Çok güzel olmuş herşey. Çok mutlu oldum.

 

Genç adam karısının gözlerinin içindeki mutluluğu gördüğü an derin bir nefes almıştı. Bir süre sonra artık pasta da gelmişti.

 

Selim: işte pasta. Hadi bakalım pasta'da geldi.

Zeynep: hadi Dilek tut Şafak. Hadii.

 

Genç kız önüne gelen ve mükemmel duran pastaya baktı ilk baş. Sonrada gözlerini yumdu ve dileğini sessizce rabbine fısıldadı.

Ne mi dilemişti? Er yada geç olacak herşeyi... Belki de daha da ötesini.

 

Mumları üfledikten sonra herkes alkışladı. Ve artık pasta da kesilmişti sıra hediyelere gelmişti. Herkes elinde hediyesiyle hazırda bekliyordu. İlk baş Selim çıktı öne. Elindeki paketi uzattı kardeşine.

 

Selim: gülüm. Ben öyle çok pahalı pahalı hediyeler almak istemedim. İçinde çok çok anlam taşıyan bir şey vermek istiyorum sana. Umarım beğenirsin. Bu hediyeyi sana özellikle 18 yaşında vermek için hazırlamıştım.

 

Genç kız elindeki paketi açtı ve içinden çıkan defter/kitap benzeri şeye baktı. İçini açtığında gördüğü şeyle şaşkınca bakakaldı. Bu bir fotoğraf albümüydü ve içinde hiç görmediği yada hatırlamadığı birsuru küçüklük fotoğrafları vardı. Ama en önemlisi annesinin de hiç görmediği ve çok genç olduğu fotoğrafları vardı. Genç kız gözleri dolu dolu ağabeyine baktı ve boynunu büktü. Sonra da kollarını onun boynuna sardı.

 

Şafak:b-bu çok çok güzel ağabey. Çok teşekkür ederim.

 

Zeynep:ee hadi ama duygulanmak yok öyle sıra bende hem.

 

Dedi Zeynep'de gözleri dolu bir şekilde. Genç kız gülümseyerek ona baktı ve kendine uzatılan kutuyu aldı. Ama Zeynep'in kulağına eğilmesiyle onu dinledi.

 

Zeynep: bence bunu şimdi burda açma. Yanlız olduğunda aç.

 

Dedi ve göz kırparak geri çekildi. Genç kız anlamamıştı ama teşekkür ederek geri çekildi.

 

Gülizar hanım: benim güzel kızım. Bizde bugün öğrendik valla bu sürpriz doğum gününü. Ama hediyemiz zaten çoktandır hazırdı.

 

Züleyha hanım: en çok sana yakışacak bu hediye. En güzel sen taşıyacaksın bence gözel gözlü Gızım benim.

 

Dedi ve elindeki kadife kutuyu ona uzattı. Genç kız kutuyu aldı, içini açtığında gördüğü gerdanlık takımı ile adeta büyülenmiş ti. Çok çok güzeldi.

 

Gülizar hanım: bu bizim aile yadigarımız. Büyük büyük nenelerimizden geldi buralara. İşte en sonda ben takınmıştım. Ama artık sıra sende.

 

Genç kız mutlulukla Gülizar hanım ve Züleyha hanımın ellerini öpüp içten bir şekilde onlara sarılmıştı.

 

Şafak: çok, çok teşekkür ederim. Bu gerçekten çok güzel görünüyor. Ve bu kadar değerli bir şeye de layık görülmem beni daha da çok mutlu etti. Emin olun ona gözüm gibi bakacağım.

 

Onlardan da hediyesini aldıktan sonra karşısına dikilen Yusuf'u gördü genç kız.

 

Yusuf: yengelerin bir tanesi. İyiki doğmuşsun. İyiki geldin de şu kurumuş çayır çimen gibi olan adamı yeşertip çiçeklendirdin. Bende birşeyler aldım ama tabi Zeynep'in de yardımıyla umarım beğenirsin.

 

Genç kız Yusuf'a da sarılıp teşekkürünü etmişti. Ve onun hediyesini de açıp içinden çıkan küçük simli tokalara baktı. Gülümsedi kocaman.

 

Yusuf: bence o güzel saçlarına çok yakışacak.

 

Zeynep: tabi benim seçimim.

 

Şafak: çok teşekkür ederim. Çok beğendim.

 

Herkes hediyesini vermişti. Tek Gündüz ağa kalmıştı. Ve oda güzeller güzeli karısına yaklaştı.

 

Gündüz Ağa: benim hediyem seni dağ evinden bekliyor. Birazdan oraya gideceğiz Hatun.

 

Dediğinde genç kız şaşırmış ama yinede mutlulukla ve merakla onu onaylamıştı.

 

Bir süre sonra herkes sohbete,muhabete dalmıştı. Zeynep mutfağa tabak götürünce selimde elindeki tabağı bahane ederek ardına düşmüştü. Bu gün ikisi de çok mükemmel bir ortaklık yapmıştı. İyi anlaşmışlardı. Zeynep Selim'i görünce elindeki tabağa baktı.

 

Zeynep: ben alırdım ağabey sen. Niye zahmet etttin?

 

Selim: estağfurullah. Olur mu öyle şey. Ne olacak sanki elime mi yapışacak.

 

Zeynep bu sözlere gülümseyerek yanıt vermişti.

 

Zeynep: teşekkür ederim o halde.

 

Selim: rica ederim de, sende fark ettin mi bugün hiç çarpışıp ne etmedik.

 

Dedi gülerek. Zeynep de onun bu sözlerine karşılık gülmüştü.

 

Zeynep; haklısın. Gerçekten öyle oldu. Biz bugün çok güzel bir ortak olduk. Herşeyi hallettik zararsız Ziyansız çok şükür.

 

Selim, Zeynep'in gülümsemesine dalıp gitmişti. Ve ortak olmalarına da çok sevinmişti. Bir süre sonra onlarda oyalanmadan salona geçmişlerdi. Artık saat geç olmuştu Gündüz ağa müsade isteyip bir Zengin kalkışı yapmıştı. Ve artık karı koca herkesle vedalaşıp yola düşmüşlerdi. Şafak yol boyu genç adamı darlayıp sürprizin ne olduğunu soruyor oda hiçbirşey söylemiyordu ve genç kızı dahada merak ettiriyordu. En sonunda artık gelmişlerdi. Kapıyı usulca açıp içeri geçmişlerdi karanlık olduğu için hiçbirşey görünmüyordu. Genç adam usulca ışıkları yaktığı an Şafağı o muhteşem manzarayla baş başa bırakmıştı. Genç kız gördüğü şeyle şaşkınca kalakalmıştı. Burayı da süslemişti genç adam. Birsuru balonlar vardı hemde kalpli kalplilerdi. Masanın üzerindeki siyah laleler etrafa saçılmış Gül yaprakları o kadar güzel görünüyordu ki herşey. Perdelere takılı renkli led ışıkları da bambaşka bir hava katıyordu. Genç kız daha fazla dayanamıyarak zıplamaya başladı. Ve kendini genç adamın kucağına atmıştı.

 

Şafak: burası çok güzel Gündüz. Sen nasıl yaptın bu kadar şeyi. Çokkk güzel olmuş çok.

 

Dedi elleriyle kocaman bir daire çizerek genç adam sıkı sıkı tutuyordu kucağına atlayan karısını ve gülümseyerek saçlarına derin bir öpücük kondurmuştu.

 

Gündüz Ağa: benim güzel karıma az bile. Hayde şimdi de hediyelerini aç bakalım.

 

Başıyla koltuğu işaret ederek genç kızı kucağından indirmişti. Şafak heyecandan koltuğun üzerindeki üç tane kutuyu görmediğini fark etti ve usulca onlara yaklaştı. İlk kutunun yanına geldi ve kapağını kaldırdı. İçinde gördüğü bir sürü elma şekeri ve bitterli çikolatalar ile kalbi teklemişti.

 

Şafak: hihhhh birsuru, birsuru elma şekeri ve bitterli çikolata var burda Gündüz.

 

Dedi kocaman gülümsemesiyle. Genç adam onun gülümsemesine karşılık vererek gözleriyle diğer kutuyu işaret etti. Çok birşey söylemeyecekti. Çünkü biliyordu. Karısını mutlu etmek onun boynunun borcuydu. Oda elinden geleni ardına koymayacak ve hep karısını mutlu edecekti.

 

Şafak ikinci kuyuyu da açtığında içinde birsürü yazar ve şairlerin eserlerinin olduğunu gördü. Çok seviyordu kitap okumayı çok iyi hissediyordu okurken. Genç adamda bunu biliyordu tabiki. Kutunun içinde şafağın çok çok merak ettiği ama okuyamadığı eserler de vardı.

 

Şafak: burda çok güzel eserler var Gündüz. Çok istiyordum bunları okumayı.

 

Dedi hepsine göz ucuyla Bakarak.

 

Gündüz Ağa: biliyorum.

 

Genç adam Kendinden emin bir Şekilde konuşuyordu. Çünkü o karısını tanımayı, tanımaya çalışmayı çok çok seviyordu.

 

Genç kız artık son kutuya gelmişti. Onu da açıp içindeki anahtarla bakışmıştı bir süre. Anlamamıştı. Ve anlamadığını belli eden bakışlarla genç adama bakıyordu. Bu dağ evinin anahtarıydı. Evet evet hemde bu dağ evinin anahtarıydı. Genç adam usulca karısına yaklaştı ve ellerini tuttu.

 

Gündüz Ağa: hatun. Hatunum. Sen o doğup büyüdüğün evde çok sahipsiz kalmışsın. Çok acılar çekmişsin. Hepsinin bedelini teker teker ödeteceyim, ödetiyorum da. Lakin herşeyden önce sen kendini bir yere ait hisset istiyorum. Burayı sana veriyorum anahtarını sana veriyorum. Bir zamanlar gelip, o derin karanlıklardan Kaçıp. Bu evin bir köşesine sığınırdım. Bana burası iyi gelirdi, çünkü babama da burası çok iyi geliyormuş. Ama artık sen varsın sen bana iyi geliyorsun gayrı. Eğer iyice çok bunalır elimizden hiç birşey gelmezse ikimizde gelir aynı köşeye ikimizde sığınırız.

 

Dediğinde genç kız çoktan onu dinlerken ağlıyordu bile. Elindeki anahtara Bakıp burnunu çekti.

 

Şafak:a-ama bu ev senin için çok önemli. Ben bunu nasıl kabul ederim?.

 

Genç adam karısının elindeki anahtarı iyice onun avucuna sıkıştırdı.

 

Gündüz Ağa: ben bile bütünüyle sen olmuşken. Ben bile senin olmuşken. Eşyalarım benim olsa neye yarar ki hatun. Ben senim sen bensin benim için artık.

 

Genç kız bu sözlerden sonra dudaklarını hiç düşünmeden genç adamın dudaklarına bastırmıştı. Bir kaç dakika ikiside öylece dudaklarını birbirine teslim etmişti. Genç kız sesli bir şekilde ayırdı dudaklarını ve burnunu genç adamın burnuna sürterek derin derin nefesler almaya çalıştı.

 

Şafak:s-seni seviyorum. Seviyorum seni be adam...

 

Dedi derin nefeslerinin arasında. Genç adam sırıtarak karısının dudaklarına bu sefer kendisi gitmişti. Öpüşme iyice ileriye gidiyor genç adamın elleri şafağın kalçalarına iniyordu. Bir süre sonra genç kız öpüşmeyi sonlandırip sesli bir şekilde ayırmıştı dudaklarını. Ve derin nefeslerini tekrar ettirdi.

 

Şafak:d-duralım. Durmalıyız. Lütfen.

 

Dediğinde Genç adam başını sallayarak usulca geri çekildi ve dudaklarını yaladı. Bir süre salonda eğlenceli vakit geçirmişlerdi. Tabi Gündüz ağa o öpüşmeden sonra sürekli terleyip sıcaktan duramaz olsa da dayanmaya çalışıyordu. Her zamanki gibi...

 

 

Artık geç olmuştu Şafak odaya çıkmıştı. Gündüz Ağa ise sigara içip geleceğini söylemişti. Genç kız Zeynep'in hediyesini çok merak ettiği için arabadan inerken onu da yanına almıştı. Tek başına aç dediği için şimdi açmaya karar vermişti ve kutuyu açmıştı. Gördüğü şeyle ağzı kulaklarına varmıştı. Çok açık, kapalı olan yerleri de danteli siyah bir gecelik vardı karşısında.

 

Şafak: hihhh Zeynepp!! Deli kız ya n'olacak.

 

Dedi şaşkınlıkla ve geceliği dikkatlice incelemeye başladı. Sonra aklına dün balkonda kendi kendine düşündüğü şeyler gelmişti. Evliliğin gerektirdiği sorumluluklar...

Genç kız birazdaha düşündü. Dudaklarını ısırıyordu stresten. Ve birde aklına daha deminki o öpüşme gelince biranda yataktan kalktı. Ve eline geceliği de aldı. Artık hazırdı. Evet evet o artık Gündüz Ağa'nın her anlamda karısı olmak istiyordu. Onun özlemiyle yanıp tutuşan bedenini ona teslim etmek istiyordu. Derin bir nefes aldı ve elinde gecelikle hızlıca banyoya girdi. Ve hazırlanmaya başladı. Heyecandan elleri ayakları, Hatta bütün vücudu titriyordu. Üzerine giyindigi gecelige baktı aynadan. Ama her yeri meydandaydı sanki. Bir an düşündü acaba daha üstüruplu bir gecelik mi giyseydim diye. Lakin duyduğu kapı sesi ile bütün düşünceleri gitmiş kalbi teklemeye başlamıştı. Genç adam odaya gelmişti bile çoktan. Üzerini değiştirip yatağa attı kendini. Şafak ise hala ona gelecek deli cesaretini bekliyordu. En sonunda derin bir nefes aldı ve hızla kapıyı açıp banyodan çıkmıştı.

 

Genç adam gelen kapı sesiyle o tarafa baktığında gördüğü manzarayla dona kaldı. Karısı karşısında resmen yarı çıplak haldeydi. Birkaç dakika sadece öylece durdular ne Şafak bir adım atabilmişti nede genç adam bir kelam edebilmişti. En sonunda ikisini de kendine getiren genç adamın öksürme sesi olmuştu. Ee kolay değildi tabi adamın yüreğine inliyordu az kalsın.

Kendini zar zorda olsa toparlayıp konuşmaya çalıştı genç adam.

 

Gündüz Ağa:h-hatun?

 

Genç kız utançtan ve heyecandan bayılacak gibi olsada küçük ayaklarıyla yatağa adımlamıştı. Genç adam ise onun her hareketini ezber ediyordu. Şafak usulca yatağa oturdu ve utanarak da olsa gözlerini genç adamın gözlerine dikti. Derince yutkundu ve konuşmaya hazırladı kendini.

 

Şafak: Gündüz. Ben, şeyy.

 

Derken boğazının kuruduğun hissetti. Yutkunup tekrar sözlerine devam etti.

Şafak:ben senin gerçekten karın olmak istiyorum ağam. Çok düşündüm. Ney olur nasıl olur diye çok düşündüm. Lakin ben bundan sonra sadece, sadece senin olmak istiyorum.

 

Sözlerine devam ederken küçük elleriyle kocasının iri ellerini kavradı.

 

Şafak: güvendiğim kollara kendimi ve bedenimi teslim etmek istiyorum. Ben güvendiğim adama ait olmak, onun tarafından sevilmek istiyorum. Her anlamda...

 

Genç adam duyduğu şeylerle şekilden şekile giriyor daha da şaşırıyordu. Lakin tek bir şeyi çok iyi biliyordu ki. Bedenler birbirini arzular, kalpler ise onlara itaat ederdi. Oda onu istiyordu.

 

Gündüz Ağa: hatun? Emin misin? Gerçekten istiyor musun sana dokunmamı?

 

Şafak:hm hm. Eminim. Hem 18 yaşıma da girdim. Tamam hala küçüğüm ama sen beni büyüteceğine söz verdin. Ben seninle büyümek istiyorum.

 

Dediğinde genç adam kocaman gülümsedi ve geceligin askısının tekini sıyırdı. Dudaklarını karısının omzuna bastırdı. Genç kız bu ilk dokunuşla nefessiz kalır gibi oldu ve gözlerini yumdu. Bütün bunları yaptığına inanamıyordu ama Onu istediğinden de çok emindi. Hiçbir zaman pişman olmayacağını, Güvende olduğunu biliyordu. Korkularını bastırarak kendini genç adama bıraktı...

 

 

NOT

BEN GELDİM🎉🎉🎉!!!

BİLİYORUM HEPİNİZ ÇOK KIZGINSINIZ BANA. NEREDEYSE 2 AY OLMUŞ BÖLÜM ATMAYALI. HAKLISINIZ. BEN ÖYLE DİREK BÖLÜM ATANLARDAN DEĞİLİM SANIRIM BİLMİYORUM BAZEN PİLİM BİTİK GİBİ HİSSEDİYORUM VE YAZAMIYORUM. YAZAMAMAK ÇOK ZOR CİDDEN. NEYSE BEN BİRŞEYLER YAPTIM. UPUZUN BİR BÖLÜMLE GELDİM SİZE. OY VE YORUMLARINIZI MERAKLA BEKLİYOR OLACAĞIM. HAKKINIZI HELAL EDİN CANIM OKURLARIM. BİRDAHA BÖLÜME KADAR ALLAH'A EMANET OLUN. ÇOK ÖPÜYORUM🤍✨💐🫀💫😍🩷...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 26.07.2025 04:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...