10. Bölüm

8. Bölüm

Elfida Güneş
geceecece.ee

 

Uzun zamandır bölüm atamadım kusura bakmayın özel nedenlerden dolayı öyle oldu yeni bölüm sizi bekler

 

Asena

 

Uzun bir yürüyüş sonucu kampa gelmiştim. Elli kişilik bir kamp olduğunu düşünüyordum. Mağaranın önünde üç kişi görünüyordu. Sorgulayacağım itin adı Hırvattı isme bak yarabbim, bir süre bekledim.

 

Sonunda Hırvatın görünmesiyle onu izlemeye başladım mağaranın önünde telefonla konuşuyordu. Telefon konuşmasını bitirip itlerine doğru gidip onlara birşeyler dedi. Sonrada mağaraya girdi.
Daha fazla beklemeyip mağaraya yaklaşmaya başladım önüme çıkanı sessizce hallediyordum.
Mağaraya yaklaşmamla duyduğum itlerin konuşması dikkatimi çekti kenara gizlenip onları dinledim. "Heval bu eskeri ne yapacak beşkan, öldürekmi hele" gevşek konuşması ne kadar sinir etsede dinlemeye devam ettim "yohk beşkan bir şey demedi ema öldürür herhal zaten ez keldı kendi geberip gidecek haa " diyip gülmeye başladı daha fazla durmanın gerek olmadığı için ikisine de yaklaştım ilk konuşanın arkasından boynunu kırdım diğerine yöneldiğimde tam bana vuracakken onunda kolunu yakalayıp ters çevirdim. "Şhhhh sessiz ol canın yanmasın söyle bakalım kuçu kuçu askerim nerde " bana cevap vermemesiyle sırtındaki koluna biraz daha baskı uyguladım "ahhh tam- tamam söyliycem yapma" kolunu biraz serbest bırakıp konuşmasına izin verdim. "mağaranın eltında bir geçit var ordan geçiliyor. Biraz ilerlediğinde oda gibi bir yerdadır. Bırag beni herşeyi söylemişem başke birşey bilmiyem" etraf hala sakindi zamanım vardı. "şimdi seni bir yere göndericem sizin gibi itlerin son adresi" diyip boynunu kırdım.

 

Az it kalmıştı yoluma devam edip mağaraya doğru ilerledim. En sonunda mağaraya girmemle içeride Hırvat'ı masanın başında ayakta birşeyler yaparken gördüm. Sırtı bana dönük olduğu için o beni görmüyordu arkasından yaklaşıp bacağımdaki silamı çıkarıp kafasına dayadım. "Merhaba Hırvat beni ayağına getirmeye utanmıyormusun" önümdeki bedenin korktuğunu anlıyordum vücudu hafif kasılmıştı. Elindeki kağıtları yavaşça masaya bırakıp bana döndü. İğrenç yüzünü görmek ne kadar istemesemde görev önemliydi. Önce beni inceledi tanımaya çalışıyordu büyük ihtimalle ama her yerim yüzümde dahil kapalıydı.

 

"kimsen nasıl girdin buraya" cesaretli durmaya çalışması beni güldürsede sesimi sert tutup "azrailinim" gözündeki korku git gide büyüyordu ve bunu izlemek acayip zevkliydi."ne istiyorsun benden" demesiyle dizine tekme atıp yanındaki sandalyeye oturttum. Sert vurmuş olmalıyım ki hâlâ kıvranıyordu. "Şimdi gelelim senden istediklerime" eğlenerek konuşmam onu daha da korkutuyordu. "Bana örgüt hakkında bildiklerini anlat bakalım başta kim var , ona kimler yardım ediyor, bildiğin eylemler neler başla bakalım." Bana uzunca bakıp bir anda gülmeye başladı bu hali aşırı iğrenç olsada dayanmak zorundaydım "ben seğne başkeni anlatacem haa hemide eylemlerlen hayalmi kurarsın hele sen" içimdeki Kurtun sinirlendiğinin farkındaydım ama almam gereken bilgiler vardı. "Ozaman eğlence başlasınnn" diyip belimdeki bıçağımı çıkardım.

 

Bıçağı görmesiyle derin bir yutkunma ardından "beni böylemih korkutacen esker haha- aghhhh yapmaa" onun gülmesini bölen benim bıçağı omzuna geçirmem oldu. Omzunun içinde çevirdiğim bıçakla daha da bağırırken onun bağırması beni tatmin ediyordu.
"Şimdi bidaha düşün bakalım başkan kim ama unutma delinecek çok yerin var" hâlâ acı içinde bağırıyordu. Konuşmamasıyla bıçağı çıkarıp bu sefer de bacağına geçirdim. "Yap- yapmaaa temam temam söyleyecem yalvarırem yapma " bıçağı çıkarıp çantamdan kayıt cihazını çıkarıp kaydı başlattım. "Başla bakalım it herif başkan kim hakkında ne biliyorsun" soluk soluğa nefes alıp veriyordu. "Adını bilmirem lakabı vardır akrep derle ona deha önce gören duyan olmamış. Birde adamı var en yakin odur hea adı Cavit bu kadar başke bir şey bilmirem bırag beni" akrep mi bu kim şimdi ya neyse buluruz bir şekilde ite dönüp "eylemler hakkında konuş" bir süre duraksayıp "iki hafta sonre Ankara da cenlı bomba yapacaglar eylemin başında musto vardır başke bilmirem" daha fazla birşey bilmediği belliydi " şimdi sen bir umut bırakır beni düşünüyorsun ama yanlış düşünüyorsun boşuna hayal kurma " konuşurken bir yandanda bıçağımı kaldırıp boğazından kestim yüzüme gelen kanlar ne kadar iğrenç olsa da beni tatmin ediyor du.

 

Hemen temizlenip mağrada kendini belli eden geçitin kapısına ilerledim yerdeki küçük tahtayı kaldırıp kenara attım. Aşarıya doğru uzanan merdivenden yavaşça inip karanlığa doğru ilerledim. Düz kolidorda ilerlerken kolidorun sonu bir odaya açılıyordu içeriye girdiğimde duvarda zincirlerle bağlı ağır yaralı asker duruyordu başka kimse yoktu hemen askerin yanına gidip nabzını kontrol ettim durumu kötüydü ayılması için tokatladım " asker uyan hadi bee" en sonunda gözlerini aralamasıyla kendimi biraz geri çektim. " se- sen kimsin " zorlanarak konuştuğu belliydi "Seni buradan çıkaracak kişi" biraz soluklanıp baskın bir şekilde " sana kimsin dedim " bir süre yüzüne bakıp "kurt u tanırmısın" kafasının önüne düşmesiyle bir anda kendimi onun yanında buldum. " şimdi seni çıkarıp burdan çıkmamız lazım"

 

"beni bırak durumum ağır seni yavaşlatırım" bunu demesiyle daha da hızlanıp bir yandan konuşurken bir yandan da ellerindeki zincirleri çözüyordum. " biz geride adam bırakmayız asker bunu unutma" kafasını yukarı kaldırıp bana baktı beni onaylayıp kendini toplamaya çalıştı. Elerini çözmüştüm bana yaslanmasını sağlayıp dışarıya yöneldim " burda duramayız her an gelebilirler uzaklaşalım yaralarına öyle bakarız" beni sadece kafasıyla onayladı.

 

Dikkatli bir şekilde mağaradan çıkmıştık zaten itlerin çoğunu öldürdüğüm için pek fazla it kalmamıştı.

 

Yarım saat yürüyüşün sonunda dinlenmek için kayaların yanına oturduk. Askerin durumu git gide kötüleşiyordu. Ona doğru dönüp "önce yaralarına bakalım sonra devam ederiz" beni kafasıyla onaylayıp geriye doğru yaslandı yüzünde hafif morluklar dışında birşey yoktu ama karnındaki bıçak yaraları işi ciddileştiriyordu. Fazla kan kaybettiği için bilinci her an kapana bilirdi ve benimde korktuğum buydu.
Karnındaki yaralarını elimden geldiği kadar temizleyip sarmıştım ama çoğu enfeksiyon kapmıştı hızlı olmalıydım. Askerin bilinci tamamen gitmişti. Zorda olsa askeri sırtıma alıp devam ettim. Etraf sessizdi ama tetikte olmalıydım. Olduğum yer çok riskli ve pusuya çok yatkın bir yerdi.

Silah sesleriyle tanımladığım için halime sövüp askerle beraber kayaların arkasına saklandım"siktir yaa nerden çıktı bu şerefsizler şimdi" silahımı hazırlanıp mevzilendim geberen şerefsizlerin yerine daha fazlası geliyordu sanki mühimmatım azdı ve burdan çıkmam lazımdı.

 

Burda durmanın kötü olacağından askeri sırtlanıp arkaya doğru dönecektim ki bir an sendeledim sonra kendimi toparlayıp devam ettim. Tek olsam o şerefsizleri bırakmazdım ama işte askeri riske atamazdım.

 

Ayaklarımın ağrısı ve başımın dönmesiyle kendimi bir an yerde buldum. Son hatırladığım karnımda kana bulanan kıyafetimdi siktirr

 

~~~~~~~~~~

 

Vücudum ağlıyordu ama ne- vuruldum ya ben ,bilincimin yerine gelmesiyle yerimde kıpırdandım gözlerimi hafif aralayıp etrafıma baktığımda aynı yerde yattığımı farkettim askerde aynı şekilde baygındı. Kendimi toparlayıp kalkmaya çalıştım karnıma baktım yaram kötü görünüyordu. Yarayı temizlemek için çantama uzanacaktım ki gelen seslerle burda durmamın riskli olduğunu farkedip zorla ayaklandım askere uzanıp onu sırtlandım"ahhh bir sen eksiktin ya yaralanacak başka zaman bulamadımmı acaba" kendi kendime söylenerek devam ettim ama bu çok uzun sürmedi çünkü dayanıcak gücüm kalmamıştı ve şerefsizler etrafımızı sarmıştı.
Telefonumu çıkarıp karargahı aradım. Telefonun açılmasıyla " Kom- ahh" asker fazla ağırdı ve ben artık dayanamıyordum oyüzden askeride kayaların dibine yatırdım. Biraz soluklanıp konuşmaya devam ettim "kurt konuşuyor" "evet" albayın beni cevaplamasıyla konuşmaya devam ettim." Görevi tamamladım ama uzun zamandır esir tutulan asker yanımda durumu ağır itler peşimizde ne kadar dayanırım bilmiyorum mühimmatım az soluklanıp "yaralıyım karın boşluğumdan yaralanmışım bayıldığımda farkettim" konuşmam bitince biraz durup "ne kadar dayanabilirsin" diye sordu. Derin nefes alıp " etrafımızı sarıyorlar buradan çıkışım yok hakkınızı helal edin komutanım " bir anda yükselen silah sesleriyle siktir deyip telefonu kapattım.

 

Kayanın arkasına saklanıp bende sıkmaya devam ettim. Bitmiyordu it oğulları artık dayanacak gücüm kalmamıştı son kurşunumuzda sıkınca mühimmatım da bitmişti elimde sadece bir bomba vardı. Yanımda ne kadar götüre bilirsem artık diyip önce albayı aradım telefonu hemen açıp

 

" dinlemedeyim Asena " dedi yanında birileri vardı herhalde Asena dediğine göre " komutanım mühimmatım bitti sadece bir tane el bombası var onunlada ne kadar götüre bilirsem hakkınızı helal edin benimki helal olsun " soluklanıp son kez konuştum "Vatan sağ olsun " diyip kumandaya baktım hadi bismillah.

 

Yazar

 

Telsizden duyulan Asena'nın sesi ve söyledikleri herkesi dumura uğratmıştı onları hareketlendiren ise büyük bir gürültüyle patlayan bomba sesiydi.

 

Bitmişmiydi yani herşey bu kadarmıydı yaşanacaklar.

 

 

 

 

 

Bölüm bitti canlarım nasıl beğenirsiniz umarım ☺️

 

 

Yorumları va oyları unutmayalım lütfen😍

 

 

 

Bölüm : 15.09.2024 15:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...