
“Operasyon anlaşıldı mı?”
“Anlaşıldı komutanım!” Savaş Timi ile aynı anda çıktı gür sesim. Operasyona gidiyorduk. Teröristler harekete geçmişti. Belki aylar sürecek bir savaşa gidiyorduk.
Odadan çıktıktan sonra Aleyna’yı durdurdum.
“Aleyna, Asel ile konuştunuz mu, hala buraya gelmek için kararlı mı?” Aleyna sıkıntı içinde başını iki yana salladı.
“Üzgünüm ki hayır komutanım. Nuh diyor peygamber demiyor. İlk defa bu kadar kararlı gördüm onu.” dediğinde büyük bir of çektim. Aptal kız.
“Onun buraya gelmesine izin veremeyiz. Burası kurt sürüsü dolu!” Aleyna tekrardan başını iki yana salladı.
“Derin asla vazgeçmez komutanım. Keçi inadı var o kızda. Eğer kafasına koyduysa vazgeçiremeyiz.” dediğinde sonra sustum. Gelince rahat durmayacak, her şeye burnunu sokacaktı.
“Tamam, git hazırlan sende.” Dedim. Kısa bir asker selamı verdikten sonra yatakhaneye doğru yürümeye başladı. Ben ise gelecek günleri düşünürken, tek umudum Asel’in buraya gelmemesiydi.
*Asel Derin Kuyucu*
2 Hafta Sonra
Bavulum, ben ve Hakkâri otobüs biletim otogarın önünde bekliyorduk. Ege yanımda bana sıkı sıkı sarılıp öğütler veriyordu.
“Abla, artık orada mı yaşayacaksın yani?” dediğinde sıkıntılı bir nefes verip ona döndüm.
“Ege’m, en değerli varlığım kaç kere söyledim. Eğer orada yapamazsam buraya tekrar geleceğim. Hem tek başına yaşamak istemiyor muydun? Sende bir onu denersin, olmadı tekrar buraya dönerim.” Yalan söyledim. Dönmek gibi bir düşüncem yoktu.
“Neyse hadi otobüs geldi ben bineyim artık.” Dedikten sonra dolu gözlerimle ona sıkı sıkı sarıldım. İki yanağından kocaman öpüp, arabaya ilerlerken ona el salladım. Arabaya attığım o adımın, aslında hayatımın dönüm noktasının başlangıcına attığımın farkında değildim.
***
“Burak, saat dört yönündeki tepede keskin nişancı var.” Silahımın dürbününden keskin nişancıları tespit etmeye çalışıyordum. Burak ateş edince bir tanesinden kurtulmuştuk. Burada işimiz var gibi duruyordu çünkü teröristler her tarafı sarmıştı. Burak, hainleri indirirken Serkan ve Serdar bomba düzenekleri hazırlıyorlardı. Birini bombaların olduğu yere yem diye koyacak ve hainlerin oraya gelmesini bekleyecektik. Sonrasında hepsini patlatıp Hakkari’ye sokmayacaktık.
“Komutanım, bombalar hazır.” Serdar’ın sesiyle silahımı omzuma asıp eğilerek yanlarına gittim.
“Ben burada kalıyorum, siz pusun. Sam’i bağla telsize.” Dedim sert sesimle.
“Emredersiniz komutanım!”
“Serkan, timi toplayıp pusun. Sakın ani hareketler yapmayın.” Deyip Serdar’ın elinden telsizi aldım.
“Sam! Askerlerini durdur ve beni gördüğün yere gel. Askerlerimi yolladım.” Dedim ve cevap vermesini bekledim.
“Neden geleyim komitan. Nereden bileceğim bana tuzak kurmadığınızı?” diye bozuk Türkçesiyle konuştuğunda histerikçe güldüm.
“Adum’un sana selamı var. Onu iletecektim.” Dedim alay dolu ifademle.
“Ateşi kesin. Hemen!” diye bağırdı Sam. Bunu söylemesiyle yerime geçip ime işaret verdim. Kaskıma iki kere dokunduğumda patlatacaklardı.
Yaklaşık on beş dakika sonra elinde silahla gelen Sam’i gördüm. Adum haber falan göndermemişti. Hepsi onu buraya çekebilmek için gerçekleştirdiğim bir oyundu.
“Silahını indir!” dedim sert sesimle. İlk başta tereddüt etse de sonrasında indirip yere attı.
“Her şeyin sonuna geldin Sam.” Dedim ve kaskıma iki kez dokundum. Dokunur dokunmaz ben koşarak kaçarken, arkamı dönmesem bile Sam’in mal gibi durup olayları kavramaya çalıştığını biliyordum. İlk önce kocaman bir patlama sesi duydum. Sonrasında yerde yuvarlanırken kulaklarım çınlıyordu. Yanıma koşarak birilerinin geldiğini hatırladım en son.
“Siktir.”
*Asel Derin Kuyucu*
Arabaya bineli tahminimce on yedi saat olmuştu. O on yedi saat boyunca uyumuş ve yeni uyanmıştım. Şimdi müzik dinleyerek kalan sekiz saatimi geçirecektim. İyi hissetmiyordum. Yanlışımın doğru olduğuna kendimi inandırıyordum. Sekiz saatimi de uyuyarak geçirmeye karar vermiştim. En sonunda gözlerim kapanmıştı ve ben derin bir karanlığa sürüklenmiştim.
***
“Kimse var mı?” diye cılız bir ses duydum. Karanlık bir ormandaydım ve ormanın ortasındaki kapıyı açmış, bomboş olan depoya doğru seslenmiştim.
Ben korkarak içeriye bakarken depo aydınlandı bir an. İçeriye yoğun ışıktan dolayı gözlerimi kısarak baktığımda duvardaki çeşitli kesici aletleri gördüm. Gözlerimi biraz daha açtığımda karşımda oturmuş sigara içerek bana bakan babamı gördüm. Gözlerim korkudan dolmaya başlamıştı. Kapıya doğru adımlarken kapı kapandı ve kilitlendi. Gözlerimi kapıya çevirdiğimde babamın elini kapının kulpunda gördüm. Sonrasında kolumu sıkıca tutarak deponun ortasına doğru yürütmeye başladı beni. Gözyaşlarım sicim sicim yanaklarıma hücum ederken ben ayaklarımı yere bastırıp gitmemeye çalışıyordum. En sonunda babam beni adeta fırlatarak yere attı.
“Baba yapma lütfen.” Diye ağlıyordum. Babam dizlerinin üzerinde durarak üzerime eğildiğinde ellerimle yüzünü ittirdim. Buna sinirlenmiş olmalıydı ki beni sırtımdan tutarak ters çevirdi. Yüzümü sert bir şekilde beton zemine vurduğumda burnumdaki ve alnımdaki sıcaklığı hissettim. On bir yaşındaki Asel babama karşı koyamazdı belki ama yirmi beş yaşındaki Asel kendini korumalıydı. Niye tepki veremiyordum. Babam kazağımı çıkardı yine. Sonrasında belindeki kemeri. Ayağa kalkıp sırtıma vurdu. O gün sırtım kanlar içinde kalmıştı. Ayağa kalkamıyordum. Herkesin mi babası böyleydi. Bir gün altıncı sınıfa giderken okulda arkadaşıma baban seni nasıl seviyor diye sormuştum. Bana dokunarak seviyor benim babam öyle söyledi, canımı yakıyor biraz ama yine de seviyor demiştim yüzümdeki gülümsemeyle. Arkadaşım o gün babasının ona oyuncaklar aldığını ve hiç canını yakmadığını söylediğinde şaşırmıştım. Bütün babalar böyle değil miydi?
*
“Hanımefendi, iyi misiniz?” diye yanımdaki kadının beni dürtmesiyle yüzümden terler akıtarak uyandım. Etrafıma bakıp kafamı salladım.
“İnmek üzereyiz. Sizin için su istedim. Kötü görünüyorsunuz.” Deyince başımı sallayıp teşekkür ettim. Bu kabuslar peşimi bırakmıyordu.
Biraz yolu izledikten sonra arabadan bavulumu alıp inmiştim. Şimdi Aleyna’nın attığı konumu bulmaktı. Buraya gelmeden önce Aleyna’dan konum istemiştim. Derin bir nefes aldım ilk önce. Sonrasında kendimden emin adımlarla bavulumu sürükleyerek yürümeye başladım…
***
Hellooo! Tekrar uzun bir aradan sonra ben geldim. Bölüm atamadım çünkü bu aralar kurguyu yazmak için cesaretimi toplayamadım. Çünkü sonraki bölümü Asel'in geçmişi şeklinde okuyacağız. Ben çocuklarımı yazmayı çok özlemişim şahsen. Sizi de beklettiğim için özür dilerim, hoş görün lütfen. O zaman klasik kapanışımı yapayım ben. Hep mutlu kalın efenimm.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |