
Herkese merhabalar! Beğenirseniz oy vermeyi unutmayın. Keyifli okumalar.
.........................................................................................................................
Kızlar eve vardıklarında çoktan akşam olmuştu. Bugün Efsa da kızlarla birlikte kalacaktı. Plan müze planıyla birlikte yapılmıştı. Aslında şu an eve gidip telefona sarılmak ve saatlerce Candar ile olanları konuşmak istiyordu. Ama bu plan da biraz daha bekleyecekti. Arabaya bindikten sonra Candar Efsa’ya mesaj atmıştı. Efsa ise bugün ve hatta yarın akşama kadar konuşamayacaklarını oldukça üzgün bir şekilde belirtmişti. Candar sorun olmadığını ,pazar akşamı kahveye ya da yemeğe çıkma teklifi etmişti. Efsa ise hiç düşünmeden bu teklifi kabul etmişti.
Kızlarla eve gelir gelmez hemen pijamalarını giymiş, mutfağa yemek hazırlığına girişmişlerdi. Çünkü kahve içelim, tatlı yiyelim derken kahvaltı yapmak dışında herhangi bir şey yememişlerdi. Herkes yapabileceği en hızlı yemeği yapmaya başlarken, bir yandan da günün değerlendirmesini yapıyorlardı. Kendilerine güzel bir sofra hazırladıktan sonra günün tüm yorgunluğu ile masaya çöktüler. Yemek yemeye yeni başlamışlardı ki İzim konuşmaya başladı.
“Arkadaşlar, ben Efsa ve Candar’a odaklanınca size bir şey söylemeyi unuttum. Hani ben lisede sürekli gördüğüm rüyayı buraya taşınınca tekrar görmeye başladım demiştim ya..”
“Evet?” dedi Cansel ve Efsa aynı anda.
“Rüyada hep o karşılaşma anından sonrasını göremiyordum. Size diyordum ya çocuğu gördüğümü net hatırlıyorum ama bir türlü suratını uyanınca hatırlayamıyorum diye”
“Evet ya bi görseydin çocuğun yüzünü. Kız yoksa gördün mü?” diye sözünü kesti Cansel.
“Yok görmedim . Yani aslında gördüm. Of aman onu anlatıyorum işte. Bugün müzede Ali ile taç ve kılıcın önünde karşılaştığımız o an var ya, işte benim rüyamda gördüğüm andı. Ali’yle birbirimize dönünce onun yüzünü gördüğümde fark ettim. Çok garip değil mi? Rüyamda hiç tanışamamıştık gerçi. Sanki bugün rüyanın devamını yaşıyormuşum gibi oldu.”
“Oha kız acaba ruh eşinle mi karşılaştın sen bugün? Bak ya Efsa’yla uğraşıyorsun sabahtan beri hiç sen anlatmıyorsun. Allahım arkadaşlarım aynı gün aşkı buldu.” Diye tabiri caizse cırladı Cansel. Efsa ve İzim onun bu tepkisiyle göz devirdiler.
“Geldi bizim romantik prenses. 2 de çocuk yaptırdı bile şu an kafasında bize.” Dedi Efsa gülerek. İzim de onun bu cümlesiyle gülüşünü tutamadı. Göz devirme sırası Cansel’e geçmişti.
“Üf sizin gibi duygusuzlar ne anlar be zaten. Siz böyle burnunuzun dikine dikine gidin. Yani nolur ki çocuk da yaparım kariyer de kadını olsanız. Biraz beni örnek alın” demesiyle masada ufak çaplı bir gülme krizi yaşandı.
“Candar ve beni es geçin. Ama İzim’in bunca sene Ali’yi rüyasında görüp görüp karşısına çıkması hem de aynı tanışma şekliyle bir tesadüf olamaz bence. Yani şimdi biraz gerçekleri de konuşalım. Yakışıklı çocuk. İzim’i söylememe gerek bile yok. E bundan sonra iletişimimiz de olacak. Neden olmasın mesela?”
“ İyi de belki de hayatımın aşkı değil gördüğüm. Belki beni öldürecek katili görüyorum ben rüyamda yıllardır. Belki beynim uyarı veriyor. Efsacığım ,yani Cansel zaten bizim romantik prensesimiz ama sende mi Brütüs?”
“Yavrum sanki senin teori de biraz zorlama gibi ne dersin?” dedi Efsa gülerek. İzim’in İlda olduğu şokunu hala atlatabilmiş değildi. Bunca senedir İlda yanı başındaydı ve fark etmemişti. İçten içe nasıl fark etmem diye kendine kızıyordu. Fark etmemiş olmasından çok o kadar belirtiye rağmen fark edememiş olmasına kızıyordu. Kendini kızma işini bir kenara bırakırsa İzim senelerdir rüyasında Ali’yi görüyordu. Bu durum onların aşkına duyduğu saygıyı biraz daha arttırmıştı. Sonsuzluk ne kadar artabilirse. Aslında Efsa ile karşılaştığından beri bu rüyayı görüyordu İzim. Efsa kendisinin onunla olan bağının buna sebebiyet verdiğini düşündü. Efsa onda bir şeyleri harekete geçirmişti. İlda’nın ruhuna ait bir şeyleri. Bu durumu Candar’la da paylaşmaya karar verdi. Çünkü işlerine yarayacak bir bilgi olabilirdi. Kafasının bir köşesine not etti.
Bir yandan da Ali ile İzim arasındaki bağı düşündü. Ne kadar kuvvetli bağlanmışlarsa yıllar sonra olacak şeyi ufak bir anımsatıcı – ki bu Efsa’nın ta kendisi oluyordu- ile hatırlamıştı. Belki de son ayrıldıkları anı görüyordu rüyasında. Taç ve kılıçtan ayrıldıkları , birbirlerine son kez baktıkları anı. Rüyalar bazen tam anlamıyla hatırladığımız gibi olmayabiliyordu.
“ Beni ve rüyamı bir kenara bırakalım hanımefendi. Sadece size anlatmayı unuttuğum bir şey olduğu için söyleyeyim dedim. Eğer kayda değer bir durum ise zaten ilerleyen süreçte anlarız. Ama sanmıyorum. Şimdi sana gelelim. Ne zaman Candar’la bir şeyler yapıyorsunuz tekrar?”
“Bende konu tekrar nasıl buraya gelecek diyordum. Arkadaşım ne bileyim ben. Belki beraber bir şeyler yaparız. Tekrar beşimiz. Hatta Cansel sen de Ege’yi çağırırsın. Altımız oluruz. Hem Candar benim çocukluk arkadaşım. Evet küçükken de çok tatlı bir insandı ama belki değişti büyüyünce. Nerden bileyim ben?” dedi Efsa hafif dalgaya vurarak.
“Ay bu arada kızlar ben gerçekten bir sonraki plana Ege’yi de çağırayım mı? Biz haftaya beraber konsere gidiyoruz. Artık bir şeyler olur diye düşünüyorum. Yani flört ediyorsak tabi. Bana göre ediyoruz ama Ege’nin kafasını çözemiyorum.”
“Çağırırsın kuşum tabi ki. Hem tanışmış oluruz Ege beyle. O zaman Candar’a yazarım çok da arayı açmadan buluşuruz tekrar. Ayrıca karar verebildin mi giyeceğine peki? Yoksa küçük bir alışveriş turumuz mu var?”
“Hayır asla karar veremedim. Yarın eğer tekrar müze gezmeyeceksek ,bir şeyler bakmaya gidelim mi? Çünkü lütfeeen?” diye soran ve rica eden gözlerle baktı Cansel. Efsa ellerini havaya kaldırdı.
“Hiç bana bakma ben siz ne yaparsanız ona uyarım. İzim’e söyle. Tez onun, plan onun.”
“Dua et tezimi teslime daha çok var. Yoksa hayatta kabul etmezdim. Ama tamam yarın sana bir şeyler bakalım” dedi İzim sitemli ama gülen bir sesle. Cansel ellerini çırpıp olduğu yerden kalktı ve İzim’e sarıldı. Bu plan Efsa’nın da işine gelmişti. Düşündüğünden daha çabuk eve dönebilirdi. Bu da Candar’la daha çabuk buluşması demekti. Sofrayı toplayıp bulaşıkları makineye yerleştirdiler. Zaten sabah aşırı erken kalktıkları için ve uzun bir gün geçirdikleri için hepsi oldukça yorgundu. Herkes bir bir odasına çekildi. Kızların hepsi farklı düşünceler ile yataklarına girdi.
İzim gün boyu yaşadıklarını düşünüyordu. Müzeyi gezerken büyük bir keyif almıştı. Ama tacı gördükten sonra olay bir araştırma gezisinden çoktan çıkmıştı. Gördüğü taç rütbeli bir komutana aitti. Yani en azından o öyle biliyordu. Ama taca o kadar çok çekilmişti ki. Uzun bir süre aklından çıkaramayacağına emindi. Bu taç bile bu kadar güzelse kraliçeninkini düşünemiyordu. Acaba bulunabilir miydi bir gün? O kadar şey görmesine ve araştırmasına rağmen aklının hala taçta kalması da bir başka boyuttu. İlk defa tarihi bir nesne ile ilgili bu kadar düşünmüştü. Mesleği gereği zaten bu ve buna benzer çok hikaye ve çok nesne ile karşılaşıyordu zaten. Ama onu bu hikayeye bağlayan çok farklı bir şey vardı. Ne olduğunu henüz çözememişti ama elbet bir gün bulacaktı. Bir yandan yaşadığı diğer şoku düşünüyordu. Yıllardır rüyalarına giren adamı kanlı canlı karşısında görmüştü. Gördüğü gibi tanımıştı adamı. Birini yıllardır görünce tanıyordunuz elbette. Sanki rüyasının devamını yaşamıştı bugün. Kızların dediklerini de düşünüyordu. Ruh eşi. Bu konuda kızları geçiştirmişti ama kendiyle baş başa kaldığında acaba diye düşünmeden edememişti. Acaba ruh eşi dedikleri şey var mıydı? Ve Ali onun ruh eşi olabilir miydi? Ali’yi düşününce midesine ufak bir kramp girdi. Efsa’nın dediği gibi gayet yakışıklı bir çocuktu. Zaten karşılaştıkları andan beri İzim de aynı şeyi düşünmüştü. Defalarca? Onu önceden tanıyor gibi hissetmişti her şeyden öte. Sanki bir zamanlar hayatındaymış bir şekilde ayrılmak zorunda kalmışlar ve tekrar karşılaşmışlar gibi hissettirmişti Ali ona. Bu karşılaşma onu mutlu da etmişti. Ali ile ilgili duygu ve düşüncelerini tam olarak tanımlayamıyordu. Ama adamın çevresine garip bir huzur yaydığını düşünüyordu İzim. Sanki onun yanındayken her şeyden uzaklaşmış ve güvendeymiş gibi hissetmişti. Zaman nasıl geçmiş anlamamıştı. Yeni tanıştığı biri hakkında hiç böyle şeyler düşündüğünü hatırlamıyordu. Genelde insanlara karşı çok temkinli ve duvarlı yaklaşıyordu. Bu onun bir nevi koruma kalkanıydı. Pek kimseye güvenmezdi. Bundan da pişman değildi. Çevresine çok az insan alırdı ama aldığı insanların da gitmeyeceğini gitse bile ona zarar vermeyeceğini bilirdi. En son kim hakkında gördüğüm ilk anda güven hissettim diye düşündüğünde aklına Efsa geldi. Galiba gerçekten görür görmez güven duyduğu ve bir kere bile pişman olmadığı tek kişi Efsa’ydı. Aynı tanıdık his vardı Ali’de de. İstemeden gülümsedi İzim. Umarım kızların dediği olur diye geçirdi içinde. Umarım ruh eşimdir diye düşündü. Yarın yapılacak planları olduğunu bilmenin verdiği bilinç ve yorgunluğun da etkisiyle kendini uykuya teslim etti.
Cansel de büyük bir yorgunlukla kendini yatağa atmıştı. Kafasında Ege ile buluşması ve yarın umarım istediğim gibi bir kıyafet bulurum düşüncesi mevcuttu. Bir yandan da bugünü düşünüyordu. Arkadaşlarının -her ne kadar onlar öyle düşünmese de- aşkı bulduklarına inanmak istiyordu. Cansel grubun bir tık hayalperest olanıydı. Bu durum küçüklüğünden beri böyleydi. Arkadaşlarının da kendi gibi tarihe ve mite ilgisinin olmasını bu yüzden seviyordu. Bu tarz olaylar hep böyle hikayelerde olur gibi gözükse de o bunların gerçek dünyada da olacağına inanıyordu. Kendince buna inanmak için sebepleri de vardı. Yarın uzun ve elbette yorucu bir gün olacaktı. Daha fazla düşünmekten vazgeçip kendini uykuya bıraktı.
Bu sırada Efsa da yatakta uzanmış, gözlerini tavana dikmiş düşünüyordu. İlda’yı bulmuştu. Daha doğrusu İlda onu bulmuştu. O müzeye gitmeseler belki de hiç öğrenemeyecekti İzim’in İlda olduğunu. Kader diye düşündü. Çünkü aynı gün Alp’in de orda olması tesadüf olamazdı. Candar’a soracağı sorulara bir yenisini daha ekledi kafasındaki not defterine. Acaba o Ali’nin Alp olabileceğini fark ettiği için mi getirmişti müzeye yoksa onlar da mı o gün kaderin tatlı cilvesi ile ordalardı. Güldü Efsa kendi kendine. Candar’ın fark edip doğruluğunu onaylamak için Ali’yi müzeye sürüklediğine yemin edebilirdi. Candar aklına gelince gülümsemesi suratında asılı bir şekilde tavana bakmaya devam etti. Çok uzun yıllardır karşılaşmamışlardı. Birbirlerine söz vermişlerdi. Kral ve kraliçeyi onlar bulacaktı. Verdikleri sözde durmuşlardı. En başta bir motivasyondu bu onlar için. Ama gerçek de olmuştu. En son karşılaşmalarında işler ters gitmişti. Bu yüzden tekrar ve uzun bir süre önce kopmuştu bağları. Bazı dönemler tıpkı şimdi olduğu gibi denk gelmişti ikili. Hatta bazen beraber hareket etmişlerdi uzun yıllar. Yüzyıllar boyunca yaşayınca her zaman tek başına olmak iyi gelmiyordu insana. Bazen birileriyle bir şeyler paylaşmak istiyor, dertleşmek hatta belki bağırıp çağırıp ağlamak istiyordu insan. Ama onlar derdini herkese anlatamazdı. Bu nedenle bazı dönemler denk geldiklerinde bırakmazlardı birbirlerini. Efsa ne zaman artık pes etme noktasına gelse Candar çıkmıştı karşısına. Kendisine ait bir büyüsü var diye düşünüyordu Candar hakkında. Her zaman olması gerektiği yerdeydi. Ne önce ne sonra hep tam zamanında oradaydı. İyi ki de oradaydı diye düşündü Efsa kendi kendine. Bazı noktalarda o olmasa deliliğin sınırından dönemezdi çünkü. Onların yarım bıraktığı şeyler de vardı geçmişten kalan. Kral ve kraliçeyi bir gün bulursak tamamlayacağız dedikleri. Bu da heyecanını arttırıyordu Efsa’nın. Yarıda kalmışlıklar bir bütüne varabilirdi. Yattığı yerde sağa dönüp ayısına sarıldı. İzim’i ve Ali’yi ürkütmeden onlara nasıl asıllarını hatırlatabileceklerini düşündü. Eğer kendisi İzim’e bir şeyler anımsattığı için İzim rüya gördüyse ve benzeri bir durum Candar ile karşılaştıktan sonra Ali’de de olmuşsa buradan bir şeyler ile başlayabiliriz diye düşündü. Tüm gün düşünmekten beyni acıyordu artık. Gerçek anlamda yıllar sonra huzur içinde bir uyku uyuyacaktı. Zaten asıl uykusuz günlerin bu günden sonra başlayacak diye düşünmeden de edemedi. Ama bu bile içindeki mutluluğu gölgelememişti. Bir şekilde halledebilirdi. Bir şekilde halledecekti. Artık yalnız da değildi. Candar vardı. İlda vardı. Alp vardı. Onlar bunu bilmeseler de vardılar işte. Bunun verdiği huzurla gözlerini kapadı. Hayatında yeni bir dönem başlıyordu ve bu bilinmezliklerle dolu dönemi tüm hevesiyle yaşamaya çok hazırdı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |