3
2
1
GOO
"Babalar kız çocuklarının ilk rüyasıdır derler. Babam benim ilk kâbusumdu."
🎭
Lodos huzurla uyuyan kız kardeşine baktı. Çok güzeldi. Neden ayırmışlardı ki onları? Keşke onlarla beraber büyüseydi. Lodos'un içinde kor gibi yanan bir ateş vardı. Biriciğinin gözünü kim almıştı ondan?1
En önemlisi,o neler yaşamıştı? Aklını kurcalıyordu bu sorular. Öğrenmek istiyordu ancak Asiye saygı duymak istiyordu.
İsteseydi analtırdı değil mi? istemiyordu anlatmak.
Ruhu öldürülmüş,hayatı elinden alınmıştı. İçinde asla sönmeyen bir yangın vardı genç kızın. Baydemir ailesinin her şeye rağmen hala mutlu olduklarını görmesi içindeki ateşi harlıyordu. Dayanamıyordu mutlu olmalarına!2
O bunca acıyı çekerken onlar ailecek mutluydu!
Hadi mutlu değillerdi diyelim,yine de onlar bir aileydi. Canları yandığında birbirlerine destek olan bir aile.
Nasıl dayansındı asi?2
Nasıl sönsündü içindeki yangın?
Herşeye karşı bir nefret vardı içinde,her şeyden nefret ediyordu.
Lodos düşünmeyi bırakıp kardeşine sarılarak uyudu.
🎭
Belimde bir baskı vardı,ancak ne olduğuna anlam verememiştim. Yıllar sonra ilk kez kabus görmeden rahat bir uyku çekmiştim.
Lodosun bunda payı büyüktü sanırım.
"Beraber uyumuşlar,şunlara bak." Dedi biri. Hayırdır oğlum?
"Ayy,çok tatlılar Baybars. Çek fotoğrafı." Ne fotoğrafı babasını satayım?
"Oha,Asi beni aldatmış. İlk benimle uyuması gerekiyordu bu rüzgar çeşidi işe değil!" Abi bir susun aq.1
"Lodos abim yüzüme bile bakmadı geldiğinde,hemen kabullendi mi onu?" Gece neden öyle diyorsun kuzum?3
"Kıskançlık yapmayı kes Gece. Asi yeni geldi,ona da vakit ayrımamız gerekiyor." Bunu diyen kartal kuşumdu.
"Abi,kıskançlık değil. Sadece Lodos abim yüzüme bile bakmadı,zoruma gitti." Dedi kısık sesle.2
Sizin de mutlu olmanız zoruma gidiyor,ona ne demeli?
Ayrıca gözümde lens yok,ve bu mallar nasıl açtı lan kilitli kapıyı?
Yedek anahtarı ele geçirmek farz oldu.
Lodosu dürttüm yavaşça,uyanıp bu hanzoları kovması gerekiyordu. Tek gözünü açıp bana baktı ve derdimi anladı.
"Çıkın lan dışarı veletler,bir uyutmadınız!" Dedi gamzelim.1
"Abi uyanın artık,annem kahvaltıya bekliyor." Dedi kıraç.
"Kıskandım şuan,keşke ilk benle uyusaydı ya!" Dedi doğu küçük bir sitemle.1
"Kesin hepiniz,çıkın dışarı. Kapıyı da kapatın!" Dedi gamzelim.
Hepsi söylene söylene çıktı odadan. Oda değil yol geçen hanı sanki aq.
"Aç gözlerini güzelim,gittiler." Dediğinde gözlerimi açıp doğruldum.
Hala çok koyuyordu sol gözümün olmaması. Kördüm işte!
Sağ gözünün oluşuna şükretmelisin.
"Günaydın." Dedim yorgunca gülümseyerek.
"Günaydın güzelim,hadi sen hazırlan bende hazırlanıp geleyim. Beraber ineriz aşağı." Dediğinde kafamı salladım. Saçlarımı öpüp çıktı odadan.
O kaslı kollardan ayrıldık...2
Kızım bir sus be. Beynimi siktin sabah sabah.
İç sesimle saçma konuşmama son verip banyoya ilerledim. Aynadan kendime bakınca yine yüzümü buruşturdum.
Evin başına yıkılsın şeref...6
Duşa kabine ilerleyip içine girdim. Ilık suyu ayarlayıp altına oturdum. Canım çok yanıyordu,yine mutlu değildim.
Bu ailenin lanet ihale davası sonucunda bu hayata mahkum kalmamış mıydım?1
Duştan çıkıp bornozu giyip giyinme odasına ilerledim. Boy aynasından vücuduma baktım. Berbat haldeydim.
Yanık izleri,kesik izleri ve daha fazlası. Bu görüntüyle daha fazla bakmayıp her zaman ki gibi siyah renkte olan eşofman ve sweeti giydim. Saçlarımı kurutup annemin tokasını taktım,lensimi de halledip iki fıs parfüm sıktım arından odadan çıktım.
Ben çıkar çıkmaz gamzelim de çıkmıştı. Yanıma gelip sarıldı,bende ona sardım kollarımı.
"Güzelim benim." Dediğini duymuştum.
"Hadi inelim,gamzelim." Dedim küçük bir tebessümle.
Oda sıcak bir gülümseme ile onayladı beni. Beraber aşağı indik,salondan gülüşme sesleri geliyordu.
Ben odaya girince hepsi gerilecekti,biliyordum.
Ben ve Lodos yan yana odaya girince hepsini sustu. Neden sustunuz aq?
"Günaydın kızım." Dedi efsan hanım gülümseyerek.
Hayret,ağlamıyor.1
"Günaydın güzelliğim." Dedi Baybars bey.
"Günaydın." Dedim düz bir ifade ile.
"Günaydın kız," dedi doğu neşe ile. Çok neşeli bu aq.
"Günaydın,"Dedim hafif gülümseyerek.
"Günaydın ikizimmmm" Diyerek arkadan sarıldı Gece. Ona da aynı şekilde karşılık vermiştim.
"Günaydın Asi kız." Dedi kıraç. Buna birşey olmuş aq,ilk geldiğim gün böyle değildi bu.
Ona da düz bir ifade ile cevap vermiştim.
"Yeter,Günaydın faslınız bittiyse kahvaltıya geçelim artık!" Dedi çağıl sertçe.2
Masanın hazır olduğunu söyleyen hizmetli abla ile yemek odasına geçmiştik.
"Afiyet olsun." Diyen Baybars bey ile yemeye başladılar. Ancak ben yemiyordum. Sorun bakalım niye?
Niye?
Çünkü kahvaltı sevmem kanka. Midem bulanır.
"Kızım?" Diyen Baybars beyin sesini duydum. Geceye diyordu herhalde.
"Asi kızım,sana diyorum." Dedi bu sefer. Bana kızım demişti. Tuhaf bir histi.
"Efendim?" Dedim sorar şekilde.
"Neden yemiyorsun,eksik bir şey mi var? İstediğin başka bir şey varsa söyle güzelliğim." Dedi gülümseyerek.
Hayatımda görmedim ben böyle sofra babasını satayım.
"Diyettedir o baba. Fiziğini koruyordur Hanımefendi." Diyen çağıla baktım ters ters.
İşim gücüm yok diyet yapacağım amına koyayım!
"Aynen kanka diyetteyim. İşim gücüm yok diyete gireceğim babasını satayım! Tek derdin benim diyette olup olmamam olsun çağıl,tamam?" Dedim tersçe ona bakarken. Afalladı cümleme.
" Ne diyorsun lan sen?" Diye yükseldi kılıç.2
"Ona bağırmayı kes kılıç,alırım seni ayağımın altına. Kapa çeneni!" Dedi gamzelim.1
"Bulaşmayın kardeşime,kesin sesinizi." Dedi kartal kuşum da.2
"Çocuklar yeter! Kahvaltınızı edin. Asi yemek istemiyorsa zorlayamayız." Dedi Baybars bey.
Yanımda oturan kuzey kulağıma eğilip,"Görüyor musun bozduğun huzurumuzu? Senin yüzünden birbirine seslerini bir kere yükseltmeyen abilerim birbirine bağırıyor şimdi. Geldiğin yere geri git." Dedi.
O sadece bir ergen.1
O huzurunuz daha çok bozulacak baby!
Kahvaltıdan sonra salona geçmiştik,ben her ne kadar odaya çıkmak istesemde gamzeli izin vermemişti.
Hepsi koltuklara geçip oturunca bende kartalın boş olan yanına oturdum.1
Baybars bey Geceyi kolunun altına almış saçını öpüyordu.
Baba sevgisiydi sanırım. Bilmiyordum.
Baybars bey birden bana bakınca yüzünü bir telaş kapladı.
"Asi kızım,sende bu yanıma gel. Ben birden unuttum seni." Der demez kalbim bin parçaya bölündü.4
Sahi ne zaman hatırlamışlardı ki beni?
"Ben böyle iyiyim Baybars bey. Gerek yok." Dedim soğuk bir sesle. İçimde büyük bir kırgınlık vardı.
"Baba!" Dedi Lodos abim uyarırcasına.
Asla affetmeyecektim bu aileyi!
"Kızım," dedi Baybars bey,sesi acı çekiyormuş gibi çıkmıştı.
Bana seslenmişti ancak ben üstüme alınmamıştım. Gece,
"Asiye seslenmiştim güzelim." Ona güzelim derken bana güzelliğim diyordu.
"Ben sizin kızınız değilim Baybars bey,unutmayın." Dedim sertçe.
"Yapma böyle," dedi kısık sesle.
"Baba bırak ya. Ne hali varsa görsün." Dedi çağıl.
Dalarım en sonunda sana oğlum!
"Kapa çeneni çağıl,girme aralarına!" Dedi kıraç. Haklısın koç!
"Evett,alınn bakalım çaylarınızı kahvelerinizi!" Dedi efsan hanım içeri eline tepsi ile girerken.
Bu neşe nerden geliyordu bunlara babasını satayım?1
Hepsine dağıtıp en son benim önümde durunca,
"Ben içmem efsan hanım,teşekkürler." Dedim nazikçe reddederek.
"İç kızım lütfen!"Dedi direterek.
"İçmeyeceğim efsan hanım,sevmiyorum." Dedim.
"Kahve iç o zaman?" Dedi sorar şekilde.
"Hayır,nefret ederim." Dedim sertçe.
"Peki." Dedi üzgün çıkan sesi ile.
"Neden sevmiyorsun?" Diye sordu Gece.
"Sevmiyorum dedim Gece. Zorla mı içireceksiniz?" Dedim ters ters ona bakarken.2
"Hayır tabiki,merak etmiştim sadece." Dedi kısık sesle.
"Kapatın konuyu,sevmiyor işte zorlamayın." Dedi gamzelim.
Aradan geçen 10 dakikanın sonunda iyice sıkılmıştım,onlar kendi kendilerine konuşup gülüyorlardı. Unutmuşlardı,Lodos bile beni görmüyordu şuan.
Bencillik etmemeliydim,sonuçta dün gelmişti yurt dışından. Yıllardır ayrı kalmışlardı.
Seni görmezden geleceği anlamına gelmiyor. Sohbete seni de dahil edebilirdi.
İç sesime hak verdim. Yine de sustum. Sweetimin şapkasını kafama geçirip geriye doğru yaslandım. Bunalmıştım ortamdan!
"Hatırlıyor musunuz,geçen yıl doğum günümde olanları?" Diye sordu Gece.
"Ne olmuştu abim? Ben yoktum malum." Dedi Lodos. Sessizce dinlemeye devam ettim.
"Haklısın,benim yüzümdendi ancak pişman olmuştum hemen. Affettin değil mi abi?" Diye sordu Gece.1
"Abi bak şimdi,ben her zaman ki gibi heyecanla uyandım aşağı indim. Bizimkiler de yine heyecanla hazırlık yapıyor. Sanırsın yeni doğmuşum." Deyip güldü,ardından devam etti.
"O gün beyaz bir elbise giymiştim çok güzeldi,hep beraber hazırlanıp dışarı çıkmıştık. Çok mutluyduk tabi yine. Gideceğimiz yere gidince hayal kırıklığına uğramıştım çünkü ortada parti yoktu her yıl olduğu gibi. Neyse ben yüzümü asmıştım ki kılıç abim yüzüme pasta atmıştı. Bildiğin güzelim pastayı atmıştı bana! Üstüm hep batmıştı,önce bir güzel kovaladım. Annem ve babam gülerek bizi izliyordu. Birbirlerine sarılmıştı aşk kuşlarım! O gün akşama kadar eğlenip pasta savaşı yapmıştık." Dedi gülerek.
Ne?
Bu saçma şeyi neden abarta abarta saçma şekilde anlatıyordu ki amına koyayım?
"Abim,her yıl doğum gününde eğleniyoruz. Ayrıca biz sayende yıllardır her gün mutluyuz. Senden sonra daha da bir şenlendi ailemiz." Dedi kılıç.2
Mutluydu onlar. Ben yıllardır her günümü ağlayarak geçirirken onlar her günlerini gülerek geçiriyorlardı.
Onlara olan nefretim git gide büyüyordu.
Yaşadığım şeyler kolay değildi,bana yaşatılan şeyler normal şeyler değildi.
Ben ilerde anne olmak istesem olamayacaktım,bu canımı yakıyordu!
Çocukları severdim. En masum olandı onlar.
Ve benim anne olma hakkım elimden alınmıştı.2
"Ailemiz dağılmadı,asla dağılmaz da. Yıllardır mutlu mesut yaşıyoruz. Böyle devam ederiz umarım." Dedi kılıç.
Ben yıllarca annemle babamın kavgalarına şahitlik ederken onların anne ve babası en iyi şekilde büyütmüştü onları,en çok sevgiyi vermişlerdi onlara.
Anne-baba kavgası görmemişti bunlar,eminim.
Benim yaşadıklarımın %1'ini bile yaşamamıştır bunlar.
Aklıma dolan anılar ile gözlerimi sıkıca kapattım.
Kırılan eşyaların sesi kulaklarımı dolduruyor. Kafa karışıklığı ile gözlerimi aralıyorum. Gözlerimi kırpıştırarak evin huzursuz sessizliğini dinliyorum.
Duyduğum ses beni mutlu etmeyen rüyalarıma mı,beni rahat bırakmayan kâbuslarıma mı ait? Yoksa en kötüsü, gerçek dünyadan mı geliyor?
Bakışlarımı Güneş perdesi ile örtülmüş cama doğru çeviriyorum. Havanın biraz aydınlanmış olduğunu fark ediyorum. Sabah olmak üzere. Kafamı yastığa geri koymam ve beni dinlendirmeyen uykuma devam etmem gerekiyor.
Kitlediğim kapıma bir bakış atıyorum. Sesi gidip kontrol etmem gerekiyor. Kavga ediyor olabilirler. Her şeyi kırıp döktükleri bir anda yanlarına gitmeli miydim?
Aklımda korkunç bir senaryo canlanıyor. Bu senaryoda birbirlerine bardaklar,tabaklar fırlatıyorlar. Ya cam parçaları bana gelirse? Ama hep geliyordu,sorun olmazdı belki de. Ya biri boynumu keserse cam parçalarının?
Panik atak,diye düşünüyorum bulanık zihnimle. Bunla başa çıkabilirsin. Korkmana gerek yok. Ölmüyorsun.
Derin bir nefes alıyorum. Daha sesin kaynağını,öyle bir ses olup olmadığını bilmiyorken bunları düşünmemin saçma olduğunun farkındayım.
Her an ölecekmişim gibi hissediyorum.
Her an nefesim boğazımda kalacakmış ve nihayet bu dünyadan kurtulabilecekmişim gibi. Kilitli kapıyı açıp odadan çıkıyorum,bakışlarım koridordaki dijital saate kayıyor, 05:15. Bu saatte hangisi uyanık olur?
Belkide uyuyorlar. O zaman...Eve hırsız mı girdi? Hırsızla karşılaşırsam ne yapmam gerekiyor? Onunla baş edemem. İlk önce annemle babamın odasına mı gitmeliyim? Bu uygunsuz olur. Polisin numarası kaçtı? 155? 113? 112? Hatırlayamıyorum. Zayıf bedenim daha da ürperiyor. Mutfak ışığının açık olduğunu fark ediyorum. İçeriden ses gelmiyor.
Hırsız olsaydı,mutfakta olmazdı diye düşünüyorum. Su içmeye gelmiş numarası yapabilirim. Duyduğum ses hayal dünyama aitse kalkıp kontrol etmemi iyi maskeler. Ses duyup uyanmış,su içmeye gelmiş olabilirim sonuçta. Duyduklarım hayalse bunu saklamam gerekiyor.1
Mutfağın kapısına geldiğimde duraksıyorum. Gördüklerime anlam veremeden yanaklarıma ateş basıyor. Yerde,kırık beyaz tabağın parçaları var. Duyduğum sesin gerçek olması beni bir nebze rahatlatıyor.
Tezgaha yaslanmış annemin bacaklarını görebiliyorum fakat yüzünü göremiyorum. Babamın iri gövdesi annemin yüzünü kapatıyor. Öpüşüp öpüşmedikerini,özel bir ana denk gelip gelmediğimi anlamaya çalışıyorum. Sessiz adımlarla geri dönmek ile onlara bir şey söylemek arasında kalıyorum.
Bir kaç saniye yerimde duruyorum,yanağımdaki sıcaklık artıyor. Kendimi berbat hissederek mide bulantısıyla arkamı dönüyorum. Gözlerimi sökmek iyi bir seçenek gibi görünüyor. Kavgalarını sevişerek çözmeye çalıştıklarını ne duymak ne de bilmek istiyorum. Sessiz adımlarla,parmak uçlarımda odama gideceğim sırada duyduğum ses beni duraksatıyor. Sürekli aynı şeyi söyleyen bir ses bu.
"Geber,geber,geber..." Sırtımdan aşağıya bir ürperti yayılırken sertçe yutkunuyorum. Tekrar mutfağa dönüyorum fakat Sessiz değilim. Sert adımlarım zeminle buluşurken ses çıkarıyor. Bir elimi mutfak kapısına koyarak irileşmiş gözlerle onlara bakıyorum. Dudaklarımdan titrek bir nefes dökülüyor.
O zaman görüntünün farklılığını anlıyorum. Hayır,öpüşmüyorlar. Hayır,hayır,hayır. Bu görüntüde sevgiye dair hiçbir şey yok.
"Anne!" Diye haykırıp onlara doğru atılıyorum. Terliklerimin altında tabağın kırık parçaları çatırdıyor. Bir kaç adımda yanlarına varıyorum. Bir elim babamın omzunda,diğer elim annemin omzunda.
Yanlarına ulaştığımda neler olup bittiğini daha net bir şekilde görebiliyorum. Annemin dehşet içinde üzerime dönen irileşmiş gözleri,kızarmış boynu,morarmaya başlamış yüzü,nefes almaya çalışırcasına açılmaya çalışan burun delikleri,titreyen dudakları...Babamın onun boğazını kavramış büyük,kalın parmakları. Onları ayrımaya yetecek gücüm yok,6 yaşındayım henüz. Sadece yalvarabiliyorum. Gözlerim irileşirken gözlerimden yaşlar süzülüyor. "Baba!" Diye bağırıyorum eline atılırken. Tutuşunu gevşetmeye çalışırken parmaklarımı tenine gömüyorum. "Baba bırak! Baba n'olursun bırak! BABA!" Başkalarının sevgiyle söylediğ kelime benim dudaklarımda bir haykırışa dönüşüyor.
Babam sadece tek bir kelime söylüyor.
Asılıyorum ancak gücüm yetmiyor. Babam onu serbest bırakmıyor. Sanki boğulan benmişim gibi nefessiz kalıyorum. Gözlerim masa da duran sürahiye kayıyor. Bir şey yapmam gerektiğini biliyorum. Aklım annemi kaybettiğim senaryolarla donup taşıyor. Onun ölü bedeni,onun cenazesi,onun boş bakan gözleri...Saniyeler içinde tüm senaryolar aklımdan geçiyor.
Masaya yaklaşıp sürahiyi elime alıyorum. Titreyen ellerimle sürahiyi alınca ona doğru ilerliyorum. Kalbim korkuyla sıkışıyor. Ya onu öldürürsem? Diye düşünüyorum. Onu öldürmek istemiyorum. Ölmesini istiyorum ancak bunun benim elimden olmasını istemiyorum.
Sadece annemin nefes alabilmesini istiyorum. Sandalyenin üstüne çıkıp sürahiyi babamın ensesine doğru savuruyorum. Kıpırdamıyor. Kollarımı geri çekiyorum ve çığlık atarak tekrar vuruyorum. Tekrar ve tekrar. Sürahinin ağzından yere su dökülürken ben ensesine vurmaya devam ediyorum. Göz yaşlarım yüzümde soğuk bir yol çiziyor. "Bırak!" Diye bağırırken birinin sesimi duymasını istiyorum. "Bırak! Ruh hastası herif!" Sürahiyi tekrar ensesine çarpıyorum. "Baba bırak!" Sürahiyi ensesine doğru fırlattığımda nihayet kalın cam parçalanıyor. Birden annemi bırakıp bana vuruyor. Attığı sert tokat ile sandalyeden yerdeki camların üzerine düşüyorum. Sırtıma camlar batıyor ancak şuan umrumda olan tek şey annem. Babam bana bir tokat daha atıp üzerimden geçerek evi terk ediyor. Annem nefes almaya çalışıyor.
Hızla yanına gidiyorum ve onu salona götürüyorum...1
Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Onların anne ve babası onları mutlu ederken benim böyle lanet bir çocukluk geçirmiş olmam zoruma gidiyordu.
Benim annem ve babam sandığım adam ise ölümüne düşman gibiydiler.
Ve ben bir kez daha nefret ettim bu aileden.
😔
Nasılsınız? İyisinizdir umarım.
Bayramda bölüm atamadım misafirler falan işte anlarsınız. Ama uzun bir bölüm ile geldimmm
bölüm nasıldı bahim?4
Hadi yarın görüşürüz yeni bölümde.
boynum ağrıdı babasını satayım!
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
42.12k Okunma |
3.94k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |