BAŞKA BİR EVRENDE EN GÜZEL HALİNLE...5
🕊
Salonda yayılmış, telefonla uğraşıyordum. Dışarıdan motor sesi geldi. Daha tanıdık bir ses olamazdı.
"Kesin Lodos abi yine çılgın motoruyla geldi," dedim kendi kendime.
Kapı bir anda açıldı ve Lodos abi, üzeri toz içinde, saçları rüzgardan dağılmış şekilde içeri girdi.
"Gençlik ben geldim!" diye bağırdı.
Başımı kaldırıp baktım. O haline kahkaha atmamak için dudaklarımı ısırdım.
"Abi... Bu ne hal?! Sanki Mad Max setinden kaçmışsın!"2
Üzerini silkeledi, koltuklar da toz oldu.
"Adrenalin, küçük hanım! Senin yaşında ben dünya turuna çıkacak enerjideydim."
"Benim yaşımda sen sınıfta kalmışsın abi," dedim, sırıtıp.
Lodos abi kahkaha attı, sonra ciddileşip beni gösterdi:
"Sen var ya... Bu dilin yüzünden bir gün başını derde sokacaksın. Neyse. Bugün özel bir gün."
Cebinden küçük bir kutu çıkardı.
"Bu, senin sürücü belgesi alman şerefine!"
Kutuyu açınca içinden bir oyuncak araba çıktı.
"Yok canım! Bak, bu araba senden daha olgun!" dedi, kahkaha atarak.
Telefonumu fırlatıp üstüne atladım. "Sana gösteririm olgunluğu."
İkimiz de yere yuvarlandık, salonun ortasında boğuşmaya başladık. Kahkahalarla birbirimize şaka yollu yumruk atıyorduk.
Sonunda ikimiz de nefes nefese kalıp yere serildik. Tavanı izlerken, Lodos abi yana döndü ve kıkırdadı:
"Ne yaparsan yap Asi... Sen benim gözümde hep küçük, dik kafalı cadı olarak kalacaksın."
"Ve sen de benim saçma sapan esprileriyle baş belam."
Sonra ikimiz de kahkahalarla güldük.
Salon, yorgun ama mutlu kahkahalarımızla dolmuştu.
"Profesyonellik böyle mi oluyormuş küçük hanım?!"
Yerden kalkıp motorun üstündeki tozu sildim, suçsuz numarası yaptım.
"Abi... En azından ileri gittim. Geri vitese bile gerek kalmadı."
Lodos başını iki yana salladı, gözleri gülüyordu.
"Sen var ya... Sen tam bir felaketsin! Ama benim felaketimsin."
İkimiz de motorun yanında oturup kahkahalara boğulduk.
O an, dünyanın en komik ve en sıcak anıydı.
🕊
Lodos abi kahkahalarla gülerken ben sinsice planımı yapıyordum. Motor anahtarını masanın üstüne bırakmıştı... En büyük hatası!
"Ben su içmeye gidiyorum," dedim aşırı masum bir sesle.
Lodos hiç şüphelenmedi, tabii ki.
Mutfak kapısının önünde durup usulca geri döndüm. Ayak ucunda yürüyerek motor anahtarını kaptım. Anahtarı görünce gözlerim parladı.
*Maceraya hazır mısın, Asi?* diye kendi kendime fısıldadım.
Kapıdan fırladım. Motor tam önümde duruyordu, güneşte parlıyordu.
"Vakit kaybetmeden kaçmalıyım!" dedim.
Anahtarı kontağa taktım, motor bir homurtuyla çalıştı. Lodos abinin içeriden gelen "NE YAPIYORSUN ASİ?!" sesiyle aynı anda.
Gaza asıldım. Motor aniden ileri fırladı, ama benim ufacık boyum, kocaman motoru kontrol etmeye yetmedi. Zigzag çizerek bahçede dolanmaya başladım.
"Dur, Asi! Motoru gebertmeden dur!" diye bağırdı Lodos abi, peşimden koşarak.3
Ben kahkahalarla gülerken motor çılgınca sağa sola savruluyordu.
"Kontrol bende! Şu an tamamen profesyonelim!" diye bağırdım.
O anda motor aniden durdu. Ben bir "pıf" sesiyle yere devrildim. Tabii ki motor da devrildi.
Lodos abi yanımda durdu, dizlerini tutarak gülüyordu.
Motorun yanına oturmuş, kahkahalara boğulmuştuk. Gözlerimiz yaşarmıştı resmen.
Derken Lodos abim, o her zamanki o ukala bakışlarından birini takındı.
"Bak Asi," dedi, dudak kenarları yukarı kıvrılarak, "motor kullanmak sana göre değil. Ama belki... hızlı yemek yemek konusunda iyisindir. Ne dersin? Bir iddia?"
"İddia mı? Benden hızlı yemek mi yiyeceksin? Ahahah! Hayal kurmaya devam et abi."
Hemen mutfağa koştuk. Dolabı açtık, içinde bir sürü hamburger vardı. Anlaşılan Güney yine gizli gizli stok yapmıştı.
"Üç hamburger!" dedi Lodos. "Kim önce bitirirse, kaybeden diğerine bir hafta boyunca hizmet edecek."
"Hizmet mi? Ayakkabı bağlamak falan da dahil mi buna?"
"Ohooo, hem de ayakkabı, hem su taşıma, hem çikolata bulma! Komple paket!" dedi gülerek.
"Üç... İki... Bir... Başla!" dedi Lodos.
İlk ısırığı aldım ve... ağzım o kadar küçüktü ki hamburgerin yarısını bile alamıyordum! Lodos ağzını kocaman açıp neredeyse yarısını yutmuştu bile.
Ama yılmadım! Küçük ve hızlı olmanın avantajı vardı!
Küçük lokmalarla roket gibi gidiyordum!
İkimiz de kafalarımızı hamburgerlere gömmüş, bir yandan yemek yiyor, bir yandan nefes nefese gülüyorduk.
Mutfağın ortası savaş alanı gibiydi: Dökülmüş soslar, yerlere saçılmış marullar, birbirimize attığımız patates kızartmaları...
Lodos ağzında son lokmayla kaldı.
"Nasıl yani?! Sen... kazandın mı?!"
Göğsümü gere gere ayağa kalktım, ellerimi belime koydum.
"Asi bir şeyi kafasına koyduysa, o iş biter abiciğim."
Lodos başını öne eğdi, dramatik bir şekilde yere çöktü.
"Ben... yenildim... Küçük bir savaşçıya yenildim!"
İkimiz de kahkahalara boğulduk.
Mutfağın halini görünce de, ikimiz yere yığıldık gülmekten.
Bütün gece boyunca, Lodos abim bana hizmet etti.
Ayakkabımı bağladı, su getirdi, hatta saçımı bile taradı. Tabii ki elimde fırçayla kafasına vurduğum yerler oldu ama olsun.
Ve o an anladım ki, hayatın en güzel anları böyle basit, böyle samimi, böyle dolu dolu gülerek geçen anlardı.
🕊
Lodos abim bana hizmet ettikten sonra, ikimiz de battaniyelerimizi kaptık ve evin arka bahçesine çıktık. Hava serindi ama gökyüzü... masmavi bir örtü gibi, milyonlarca yıldızla kaplıydı.
Çimlere serildik, sırt üstü uzandık.
İkimiz de uzun bir süre sessizce yıldızları izledik.
Bazen sessizlik, binlerce kelimeden daha çok şey anlatır ya... işte öyle.
Sonra Lodos birden omzuma dürttü.
"Bak şu kayan yıldıza... Dilek tut."
Gözlerimi kapattım. İçimden bir dilek diledim.
“Hep böyle kalalım... Güzel, temiz, birlikte.”
"Ne diledin?" diye sordu gülerek.
"Onu söylersem olmaz ki. Üstelik sana söylersem, kesin tersini yaparsın." dedim, dil çıkararak.
"Doğru diyorsun. Belki dileğini sabote ederim. Mesela dünyayı ele geçirmek falan istemişsindir, ne bileyim."
İkimiz de bir kahkaha patlattık.
Ama sonra Lodos bir anda ciddileşti. Gözlerini yıldızlardan ayırmadan konuştu:
"Biliyor musun Asi... Sen küçüklüğünden beri benim küçük yıldızımsın. Ne kadar kavga etsek de, şakalaşsak da, bazen birbirimizin sinirini bozsak da... Seni kendi hayatımdan bile çok seviyorum."
Boğazıma bir şeyler düğümlendi. Gözlerim doldu ama gülümsemeye çalıştım.
"Ben de seni seviyorum Lodos abi... Hem de o kadar çok ki, bazen korkuyorum. Ya kaybedersem diye..."
Lodos hemen yerinden kalkıp bana yumruk işareti yaptı.
"Hey hey! Öyle şeyler yok! Biz bir takımız Asi. Takımlar dağılmaz."
Gözlerim dolu dolu ona gülümsedim.
"Takım Lodos ve Asi... Sonsuza kadar!"
Elimizi yumruk şeklinde tokuşturduk.
Yıldızların altında, serin gecede, kalplerimiz sıcacık bir anda birleşti.
Ve işte o an, yıldızlar kadar sonsuz bir güvenle hissettim:
Ne olursa olsun, Lodos abim hep yanımda olacaktı.
Lodos abimin sözlerinden sonra yavaşça yanına kaydım.
Başımı onun geniş omzuna yasladım.
Bir anlığına bile tereddüt etmeden kolunu omzuma sardı.
Sanki tüm korkularım, kaygılarım, içimde büyüttüğüm o koca yalnızlık... bir anda bu sarılmanın içinde eriyip gitti.
"Güvende hissediyor musun Asi?" diye sordu fısıltıyla.
Gözlerimi kapatıp hafifçe başımı salladım.
"Her zamankinden daha çok..." diye mırıldandım.
Lodos, saçlarımı hafifçe karıştırarak güldü.
"İyi o zaman. Çünkü artık sana kimse dokunamaz. Önce beni geçmesi gerek. Ki bu da imkânsız." dedi, kendinden emin bir ifadeyle.
Ben de gözlerimi kapayıp gülümsedim.
"Bir de benden korksunlar. Artık ikimiz birlikteyiz." dedim uykulu bir sesle.
"Ah be küçük yıldızım... Dünyaya ikimiz fazla geliriz biliyor musun?"
Çünkü o anda, o sıcaklıkta, o huzurda... yavaşça uykuya daldım.
Başım abimin omzunda, kalbim ilk defa böylesine huzurla doluydu.
Ve yıldızlar, üzerimize usulca gülümsüyordu...
🕊
hepsine tek tek özel bölüm gelecek...en sonda ise final bölümünden devam olarak özel bölüm yazacağım. İyi okumalar,oy verip yorum yapmayı unutmayın.3
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
42.33k Okunma |
3.94k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |