44. Bölüm

44.ÖZEL BÖLÜM.

Gece`nin Siması.
gezegendekiokur_

BAŞKA BİR EVRENDE EN GÜZEL HALİNLE....

🕊

Kılıç abi mutfağa elinde koca bir kavanoz reçelle girmişti.

Kavanozu havaya kaldırarak, sanki bir hazine bulmuş gibi bağırdı:

"Asiii! Bu sabahın en önemli görevi belli oldu! Kahvaltıyı sen hazırlıyorsun!"

Ben de kollarımı bağlayıp başımı yana eğdim:

"Hıı, demek yine angarya işleri bana kitliyorsun ha? Şikayet edeceğim seni... Yüksek Abiler Meclisi'ne!"

Kılıç kahkaha attı:

"Meclis başkanı da benim. O iş sende patladı Asi!"

İkimiz de gülüyorduk.

Ama yetmedi.

Kılıç abi kahvaltıyı hızlandırmak için bir yöntem buldu:

Mutfağın ortasında yüksek sesle anons yaptı:

"Kim daha hızlı tost yaparsa, kaybeden bulaşıkları yıkar!"

Göz göze geldik.

Bir anda ortalık savaş alanına döndü.

Ben ekmekleri fırlatıyorum, Kılıç abi peyniri yakalamaya çalışıyor, ama o kadar beceriksiz ki... peynir yere düştü!

"Bu mu senin yılların abilik tecrübesi?!" diye bağırdım gülerek.

O da pes etmeyip cevap verdi:

"Sen doğmadan ben tost yapıyordum Asi!"

Sonunda mutfak tost artıklarıyla dolmuştu, biz de yerlere kapanmış gülüyorduk.

Ve Kılıç, pes edip ellerini havaya kaldırdı:

"Tamam tamam! Kabul ediyorum, sen kazandın! Ama bulaşıkları yine birlikte yıkıyoruz!" dedi, göz kırparak.

İşte o an anladım...

Kahkahalarla yarışmak, en güzel zaferdi.

Ve Kılıç abimle birlikte kahkahalar hep bizim yanımızdaydı.

🕊

Kılıç abi musluğu açıp suyu biraz fazla açınca, ilk damlalar önüme sıçradı.

Kaşlarımı çatıp ona doğru baktım:

"Ne yapıyorsun abi?! Bulaşık yıkıyoruz, su savaşı değil!"

O ise o kadar masum bir surat takındı ki, insanın sinirlenesi gelmiyordu.

"Ben bir şey yapmadım Asi… Su kendiliğinden coştu." dedi, göz kırparak.

O kadar barizdi ki...

Hemen tezgâhın ucundaki küçük su bardağını kaptım, içine su doldurup ona doğru sıçrattım!

Kılıç geri çekildi ama çok geçti:

Şak! Sular suratına yapıştı.

"Oyyyy, küçük savaşçı bana meydan mı okuyor?!" diye haykırarak bir kase dolusu suyu kaptı.

Gözlerim büyüdü.

"Yapma! Ciddisin sen!" dedim geriye çekilerek.

Ama çok geçti.

Kaseyi tam kafamın üzerine boşalttı.

Üstüm başım sırılsıklam olmuştu!

Ben de pes etmedim. Bulaşık süngerini kaptım, suya batırıp fırlattım!

Süngerin geldiğini gören Kılıç son anda eğildi ama arkamızdaki buzdolabı şıpır şıpır su oldu.

Bir süre sonra mutfağın zemini kayganlaştı, bulaşıklar feda edildi ama kahkahalarımız hiç durmadı.

İkimiz de yerlere kapanmış, nefessiz kalana kadar gülüyorduk.

Kılıç abi sonunda dizlerini tutarak dedi ki:

"Bak Asi… Biz bulaşık yıkamaya başladık, evi yıkamaya döndürdük! Bunu kimse başaramazdı…"

Ben de elimi kalbime koyup ciddi ciddi söyledim:

"Çünkü biz yetenekliyiz abi. Başarısızlıkta bile zirvedeyiz!"

İkimiz de yeniden kahkahalara boğulduk.

Ve o gün anladım ki...

*Bazen hayat, kocaman bir kahkahada saklıymış.*

🕊

Tam kahkahalarımızın dozu artmışken, bir anda arkamızdan sert bir öksürük sesi duyduk.

İkimiz de olduğu yerde dona kaldık.

Yavaşça arkamı döndüm…

Ve babamız kapıda duruyordu.

Ellerini beline koymuş, mutfağa dehşetle bakıyordu!

Yerler su gölüne dönmüş, bulaşıklar oraya buraya saçılmış, tezgâhtan sular sarkıyordu.

Kılıç'la göz göze geldik, ben hemen masum bir ifadeyle fısıldadım:

"Kaçsak mı?"

Kılıç hafifçe başını salladı:

"Ben dikkat dağıtırım, sen kaç!"

Ama babam zaten kollarını kavuşturmuştu:

"KAÇMAYIN! Buraya gelin ikiniz de!"

İkimiz de suçüstü yakalanmış çocuklar gibi kafamızı öne eğdik.

Babam mutfağa bir adım attı… ayağı kaydı!

Dönerek yere düştü, ama hemen toparlandı!

Kılıç kendini zor tuttu, omzuna vura vura kahkahasını bastırıyordu.

Ben de elimin ağzımda titriyordum, gülmemek için kendimi ısırıyordum resmen.

Babam ayağa kalktı, üstünü silkeleyip ciddiyetle dedi ki:

"Bu mutfağa bu kadar zarar veren bir ordu bile görmedim! Siz mutfak değil, savaş alanı kurmuşsunuz! Bir de utanmadan gülüyorsunuz!"

Kılıç hemen lafı çevirmeye çalıştı:

"Babacığım, biz... biz aslında... fiziksel koordinasyon çalışıyorduk!"

Ben de ekledim:

"Su üzerinden denge testi yapıyorduk baba! Eğitim bu! EĞİTİM!"

Babam başını iki yana salladı, pes etmiş gibi kolunu salladı:

"Siz ikinizden hayır gelmez! Temizlik sizin cezanız! Bu evi bal dök yala yapmazsanız ikinizi de yemeklerden men ederim!"

Kılıç'la birbirimize baktık ve ikimiz bir ağızdan:

"YEMEK Mİ?! Tamam tamam baba, hallederiz! Yemek için her şeyi yaparız!"

Böylece, biz kahkahalarla, şakalarla mutfağı temizlerken babamız salon koltuğunda başını sallayarak kendi kendine mırıldanıyordu:

"Allah'ım sabır ver… Bunlar büyüyünce de değişmeyecek…"

Ve o an, ben Asi olarak, *mutluluğun bazen sırılsıklam olmuş bir mutfakta ve sıcak kahkahalarda gizli olduğunu* bir kez daha anladım.

🕊

Umarım beğenirsiniz...Oy verip yorum yapmayı unutmayın.2

 

 

Bölüm : 28.04.2025 17:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...