3
2
1
GOO
"Gerçekler acıdır,çünkü onlarla yüzleşmek,zaman zaman en derin yaralarımızı açmak demektir."1
10 Yıl önce/25 mart.(Asi Kayla 8 yaşında.)
Meltemin ölümünün üzerinden bir yıl geçmişti,bugün tam bir yıl olmuştu. Şeref pişman değildi. İstese kaylayı öldürürdü ama başka şeyler için kullanmak istiyordu küçük kızı. Kocaman adam küçücük kızı arzuluyordu. Orospu çocuğunun önde gideniydi. Kayla hiç konuşmuyordu sadece şeref ne zaman dövse ve o dayanamayacak raddeye geldiğinde sessizce 'dur' derdi. Şöyle ki şeref her gün döverdi onu. Küçük kıza tişörtünü çıkarmasını emretti. Kayla anlamıştı yine sırtına birşey yapacağını. Sırtına yine sıcak bir şeyler bastıracaktı.4
Çok acı vardı. Şu dakika ölmek istiyordu kayla. Harbi,bugün doğum günüydü,8 yaşına giriyordu. 8 yaşındaki bir kız çocuğu ölmeyi değil okumayı istemeliydi. Canı çok yanıyordu ama yine de ses etmedi. Durması için ona yalvarmadı bile çünkü bunu yaptığında şeref zevk alıyor ve ona daha çok eziyet ediyordu. Küçücük kızdı,nasıl dayansındı? Kocaman adama nasıl karşı çıksındı?1
Onun sırtı yıllardır babasının kül tablasıydı.
Öyle ki, acı artık derisinin altında dolaşıyor, kemiklerine kadar işliyordu.
Çünkü korku, çığlıktan daha güçlüydü onun hayatında.
Her adımı, küçük odanın içindeki hava kadar ağırdı.
Alevlerin içindeki demir şişe baktı bir süre.
Tuttuğu yerin aksine, şişin ucu kor gibi parlıyordu.
Kendini bildi bileli öğrendiği bir histi bu:
Koltuğun önünde elleri ve dizleri üstünde duruyordu.
Teni yara izlerinden, yanık izlerinden ibaretti.
Sırtı bir harita gibiydi; yolları hep acıya çıkan bir harita.
Bir ressam gibi baktı ona, ama elinde fırça değil, yanık bir şiş vardı.
Nereye bastırsa, yeni bir iz açılacaktı.
O sadece başını biraz çevirdi.
Gözleri dolmuştu ama hâlâ netti sesi.
“Hiç boş yer kalmamış mı, baba?”
Ama içinde koca bir ömür saklıydı.
O yaşta bir çocuğun söylememesi gereken bir cümleydi.
İradesiyle değil, acıyla büyümüştü.
"Baba seni sevsin mi kızım" Dedi iğrenç sesi ile. Bu cümleyi duyan asi ise şaşırmakla meşguldü. Sahi,bugüne kadar kaç kere sevmişti? Hiç. Asi hemen gülümsedi. Babasını affederdi yeter ki onu sevsindi. Ama asi bilmiyordu ki nasıl seveceğini. Küçücük kızdı,nerden bilebilirdi?
Küçük bir gülümseme ile,"İsterim baba." Dedi asi. Onay alan şeref işe koyuldu. Biliyordu küçük kızın yanlış anladığını,kendisi de isterse zorla da yapardı. Cılız bir bedeni vardı tek tokadına bakardı. Şerefsizdi. 7
Asi anlamıyordu,bu nasıl sevmekti? Babalar kızlarını böyle sevmezdi ki. Saçını okşardı,başını öperdi babalar kızlarının. Ama şeref asinin canını yakıyordu. Ağlıyordu asi. Anlamıştı bu sefer babasının ne yaptığını. Geçenlerde gazetede görmüştü bunu. Kusmak istedi o an asi. 1
Yine bir 25 mart. Söylesene 25 mart hep böyle kötü mü geçecekti? Asi şuan gerçekten ölmek istiyordu. Babasından bir kez daha nefret etti o an. Ona bir daha 'baba' demeyecekti. 3
"Hiçbir kadın,hiç kimse kendini suçlu hissettirmemelidir. Tecavüz,sadece bir suçtur,bir travmadır; suçlu olanlar bunu yapanlardır."
"Bir kadının yaşadığı acıyı anlamadan yargılamak,ondan daha büyük bir suçtur. Tecavüz,sadece bedeni değil,ruhu da hırpalar. Ama unutmayın ki hiçbir kadın suçlu değildir."
BAYDEMİR MALİKANESİ. 25 MART.5
Bugün evin haylaz prensesi 8 yaşına giriyordu,evde yine büyük bir mutluluk hakimdi. Akşam yine doğum günü partisi vardı ve bu sefer sürpriz doğum günü yapmak istiyorlardı. Gece'yi abisi kılıç'a teslim edip dışarı yolladılar. 1
Genç çocuk,küçük kız kardeşini parka getirmişti. Gece çok eğleniyordu,ordan oraya koşup duruyordu. Kılıç ise onu yüzündeki tebessüm ile izliyordu. Gece uzakta gördüğü pamuk şekerci ile hızla abisine doğru yürüdü.
"Abi,bana pamuk şeker alır mısınkine?" Diye masum masum sordu abisine. Bu soru karşısında hafifçe güldü kılıç. Tabiki alacaktı.
"Alırım güzelim benim,sen burda bekle geliyorum ben. Tamam mı?"
"Tamam abim." Deyip kocaman gülümsedi Gece.
kılıç hızla pamuk şeker almaya gitti.
Gece yanına yaklaşan köpeği görünce hızla yerinden kalktı. Köpek çok büyük ve korkunçtu,ayrıca simsiyah tüyleri vardı. Gece mavi gözlerinden hemen yaşlar akıtmaya başladı. Çok korkuyordu şuan çünkü köpek onu yiyecekmiş gibi bakıyordu. Geriye doğru bir adım attı,köpekte onunla beraber onun üzerine bir adım attı. Gece daha çok korktu. Abisi neredeydi? Dili lal olmuştu sanki,konuşamıyordu şuan. Gece daha ne olduğunu anlamadan köpek üzerine atladı,bacağını ısırdı anında,Gece çığlık atıp ağlamaya başladı. Çevredeki insanlar ise sadece izliyordu.Onlar Vicdanı körelmiş insanoğluydu. Biri de çıkıp küçük kıza yardım etmiyordu. Abisi tam zamanında gelmeseydi köpek,küçük kızı öldürecekti bunca insanın içinde. Ve kimse kılını kıprıdatmamıştı. Gecenin ayağından oluk oluk kan akıyordu. Çok korkuyordu şuan. Abisi onu kucağına almak için eğildiğinde geriye doğru sendeledi. Sadece geri gitmek istemişti. Korktuğunu gören abisinin içi burkuldu. Hemen kucağına alıp hastaneye götürdü. Travma olarak kalmıştı köpekler gece'de. Hala çok korkardı onlardan. Ona göre köpekler vahşi ve çirkin yaratıklardı. Ama kimse bilmiyordu ki köpek Akif Ersoy'undu. Dışarıdan aileyi dağıtamayınca içeriden denemek istemişti ama yine başarısız olmuştu. 17 yılın sonunda asiyi o eve sokacaktı,ama asi aslında kendi gidecekti.1
Yine bir 25 mart günü,iki kardeşten birinin ruhu elinden alındı diğerinin ise bir korkusu ortaya çıktı.
Asi yerde kanlar içinde yatarken şeref yüzüne bile bakmadan çıkmıştı evden. Gece'nin ise ailesi yanındaydı ve korkusu geçmişti. Ama ne zaman köpek görse panik atak geçirirdi.4
Asi Kayla bir kere daha nefret etti 25 mart'tan.
"Bazı insanlar için doğum günü,kutlanacak bir şey değil,sadece geçen yılın yüküyle yüzleşmek demektir."
Hala uçurumdaydım. Öylece oturmuş sessiz sessiz göz yaşlarımı akıtıyordum. Yılların birikmişliği vardı içimde. 17 yılım kaybolmuştu. Yoktu. Sahi neden yoktu ki?
Sen acınası haldesin. Şu haline bak,bu kadar mı düştün? Düşün bakalım neden buradasın da ailenin yanında değilsin,ha?
Hamdiye de geldiğine göre iş gerçekten ciddiydi. Ev demeye bin şahit isteyecek yere gitmek istemiyordum. Böyle bir ruh halindeyken gidemezdim. Dünkü bakışlarını unutmamıştım.
Vay babasını satayım,bunca yıl yaşadıklarım boşa gitti şimdi. Bana bunları yapan gerçek babam değilmiş lan!
Bu işin peşini bırakmayacaktım. İsteselerdi bulurlardı diye düşünüyorum,demek ki neymiş? Beni istememişler. Acaba durumları mı yoktu? Ama ihale sonucu kaçırmış beni şerefsizin biri.
Ayağa kalktım ve sweetimin şapkasını taktım. O olayı sonra araştırırım diyerek tozlu raflardan birine kaldırdım.
Yavaş adımlarla yolda ilerlerken dilimin ucunda karamsar şairin bir şarkısı vardı. Şarkıyı söyleye söyleye gidiyordum.
Çocukluğumun tadını çıkaramadım.
Sayenizde ben ölüme gülene deli diyorsanız eğer,
Ay bile kapkara olurdu gamdan,
Rüyama girip uyandır uykumdan,
Harabeye döndü baksana dünyam,
Dilimde bir yara barası bulunmayan!
Sen! Sen yaktın canımı,acı gerçekler yakacak canımı."2
Gerçekten de yaktı acı gerçekler canımı.
Ama emin olmadan konuşmayalım değil mi lan? Acaba bulduktan sonra karşılarına çıksam ne olur?
Ay,canım kızımız gelmiş. Deyip sarılırlar kayla.
Sende her anın içine ediyorsun aq. Sus artık.
Eve geldiğimi fark edince derince yutkundum. Umarım evde değildir,umarım gitmiştir.
Kapı hafif aralıktı. Her zamanki gibi,kesin evdeydi. Artık gitmek istiyordum burdan. İçeri girince biriktirdiğim paramı ve bir kaç parça kıyafet alıp çıkmayı düşünüyorum şuanda.
Sessizce içeri girdim ve odama(!) Doğru yol aldım. Tam şerefin kapısının önünden geçiyordum ki bir el kolumu tutup ben odanın içine attı. Bu kişi şerefti. Ve yine şarhoştu! Yavaşça gömleğinin düğmelerini açmaya başladı...
"Benim güzel kızım,baba seni sevecek biraz." Dedi ve iğrenç bir şekilde güldü. Aptal! Artık 8 yaşımda değildim ben. 17 yaşındaydım. Tabiki de kendimi koruyacaktım. Neden polise gitmedin diye sorarsanız eğer,gittim gitmesine ama şerefsiz şerefin iyi baba rolüne girerek polisleri kandırdı ve benim çabalarım boşa gitmiş oldu. Eh,tabi yine iyi bir dayak yemiştim. Bana deli demişti babasını satayım!
Beni fırlattığı yerden kalkıp kapıya doğru yürüdüm,aniden beni kendine çevirip sert bir tokat attı. Ulan, siktim belanı orospu çocuğu. Ama başım döndü ebesini ağlatayım! Boku yedim.
Baş dönmesini içe sayarak hızla kendimden ittim onu ama pek işe yaramadı,elinde bir iğne vardı. Hassiktir! Onu kendimden uzak tutmalıydım. Aniden iğneyi tutan eline vurup iğneyi düşürmesini sağladım. Hemen kırmızı boğaya dönüştü tabi. Tam tekrar tokat atacaktı ki elini havada yakaladım.
"Orospu çocuğu,sence ben buna izin verir miyim?!" Diye adeta yüzüne doğru tısladım soğuk sesimle. Bu sefer diğer elini kaldırdı vurmak için. Ancak onu hızla geriye doğru ittirdim,dengesini kaybettiği için arkasındaki duvara çarptı. Hızla odadan çıkıp mutfak olan ama olmayan yere girdim hızla. Arkamda,
"Seni küçük sürtük! Bunu sana ödeteceğim lan! Benim kızım değilsin,boşuna baba deme. " Ardından pis kahkahası.
"Orospu çocuğu,inleteceğim seni!" Diyerek iğrenç bir şekilde konuştu. Gözüme kestirdiğim ilk bıçağı elime alıp arkama sakladım. Birden mutfağa girmesiyle hızla üzerime atladı. Hemen sol tarafa kaydım ve oda duvara tosladı. Her ne kadar gülmek istesem de uygun bir ortam değildi. İç ses sonra hatırlatta güleyim aq.
Birden pantolonunu çıkarması ile bıçağı hızla karnına sapladım. Ben yaptım. Ben bıçakladım? Siktir!1
Hak etti lütfen kendini suçlama.
Aradan 5 dakika geçmişti. İnleye inleye gözlerini kapattı. İçimde hiçbir duygu kırıntısı yoktu. Hızla odama gidip çantama kitaplarımı koyup diğer küçük çantaya bir kaç parça kıyafet koydum. Sakladığım paralarımı da alıp evden hızla uzaklaştım. Şu biyolojik aile işini araştırmalıydım.3
Akif Ersoy çok sinirliydi. 17 yıl önce dağıtmaya çalıştığı aile hemen toparlanmıştı. Kızları diye başka birini göndermişti ama oda olmamıştı. Yıllar önce olan ihaleyi Akif kazansaydı şuan ünlü bir iş adamı olarak geçecekti adı,ama Baybars Baydemir işine taş koymuştu. Kindar biriydi Akif. Herşeye karşı öfke ve nefret doluydu,çok hırslıydı. Bu sefer öz kızlarını yollayacaktı eve,öğrendiği bilgiye göre Asi Kayla öğrenmişti ailesini. Akif sırıttı ve herşeyi tek tek kağıda yazdı. Kızını hemen bulmasını istedi çünkü oda onları arıyordu. Mektubu sağ kolu olan adama verdi ve Baydemir malikanesine gönderdi.
BAYDEMİR MALİKANESİ.2
Kapıda bekleyen korumaya kaşlarını çatmış şekilde bakıyordu herkes. Koyu ve güzel bir sohbetin içindeydiler. Koruma,mektubu Baybarsa verip,"Akif Ersoyun selamı var." Deyip gitti. Herkes babasına ve elindeki kağıt parçasına bakıyordu.
"Baba neymiş o?" Diye sordu en büyük oğlu Kıraç.
Bir dakika işareti yapıp kağıdı açtı.
Baybars,eski dostum! Nasılsın? Umarım iyisindir. Duydum ki ikiz kızlarından biri doğduğu gün kaçırılmış,dedim ki Allah Allah kim ne ister küçücük kızdan? Tabiki ben! Evet dostum,öyle bir şerefsizlik yaptım biliyor musun? Sen isteseydin eğer bulurdun kızını anında. Ama istemediniz. Oda o ailede rezalet içinde büyüdü. Bir şey diyeyim mi Baybars bebeğim? Kızın annesiz,yani onu 6 yaşına kadar büyüten kadın Senin kız 6 yaşındayken öldü dostum! Ve kızın da alkolik babası ile rezalet yıllar geçire geçire bu yaşına geldi. Bu ne lanet memleket değil mi? Kızınla aynı şehirdesin ama tanımıyorsun,yazık. Kızın haber almış,sizi arıyor. Onu bul Baybars. Çok sevgilerimi iletiyorum sana eski dostum!"5
Aile fertleri Baybarsın değişen yüz hatlarına anbean şahit oldu. Kağıdı kıraca verdi ve koltuğa çöktü. Kıraç kağıdı sesli okudu. Herkes şaşkındı.
Bulmak istiyorlardı.10
Selamünaleyküm gençler naber?1
Haydi görüşürüz güzel okurlarım.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
42.33k Okunma |
3.94k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |