
Yeni bölüm geldiiiii.
Bolca yorum yapmayı unutmayın. Yoksa sataram buuu köyü haaa!
KEYİFLİ OKUMALAR
(Dikkat: bölüm sonu canavarı vardır.😁)
️▪️▪️▪️▪️
Fırat, gömleğinin son düğmesini kapattıktan hemen sonra başka bir el tarafından tekrar açıldı. Fırat usanmadan tekrar kapattı ve eller gömleğine uzanmadan tutup öptü.
"Dur, Balkız!"
"Ya Fırat gitmeyelim," diye mızmızlandı Günçiçek. Bugün köyde düğün vardı. Haliyle de Fırat ve aileside düğüne davet edilmişti. Ama Günçiçek o kalabalığı girmek istemiyor, sabahtan beri Fırat'ı evde kalmak için ikna etmeye çalışıyordu. Ama Fırat her seferinde şimdi olduğu gibi, "Sen istiyorsan gelme, güzelim. Ama ben gitmesem olmaz. Ayıp olur," diyordu.
"Evde tek kalmak istemiyorum, Fırat. Sende kal lütfen," dedi dudaklarını büzerek. Başta kocasını ikna etmeye çalışmış, ikna edemeyince mecbur hazırlanmıştı. Şu an ise son bir kez daha şansını deniyordu.
Fırat derin bir nefes alıp Günçiçek'in yüzünü avuçları arasına aldı. "Evde tek kalmak istemiyorsan benimle gel."
Günçiçek, kocasını konuşarak ikna edemeyeceğini anladığında kollarını kocasının boynuna doladı. Başka yollar deneme vakti gelmişti! Beyefendinin aklını başından alacaktı!
Yüzünü yavaşça kocasını yüzüne yakınlaştırdı ama aniden kocası tarafından kucağa alındı. Korkuyla kocasına boynuna daha sıkı sarılıp bacaklarını beline doladı.
"Fırat ne yapıyorsun?"
"Sana kalırsa bugün evden çıkamayacağız, Balkız. Mecburen ben seni götüreceğim."
Fırat, kucağında karısıyla yavaş yavaş aşağı indi. Herkes önceden çıktığı için içi rahattı.
"Ben sana küstüm, Fırat," diye dudaklarını büktü Günçiçek. Kocasının kucağından inmeye çalışmadı çünkü merdivenleri inecek hali yoktu. Küskünlüğüne kocasının kucağında devam edecekti.
Fırat gülerek karısının saçlarını öptü. Böyle, küçük bir çocuk gibi nazlandığı anlarda dişleri kamaşıyor, karısnı küçük bir çocuk gibi sevmemek için kendini zor tutuyordu. "Nasıl barışabiliriz?"
"Eğer bana ağırlığımca altın alırsan barışabiliriz."
Fırat gülmemek için kendini tutarken, "Olur ama bunun için bütün bağı bahçeyi satmak lazım," dedi.
Günçiçek kaşlarını çattı. "Sen bana şişman mı diyorsun?"
"Yo," dedi Fırat geniş geniş. Şu acayip bir şekilde eğleniyordu.
"Tamam o zaman şimdi almayalım."
"O niye?"
"Bebeğim şimdi sekiz aylık dokuz aylık olsun sonra alalım."
Fırat karısını yanağını öpüp, "Bebeğimle işi birliği yapıp beni batırmaya mı çalışıyorsun?" dedi.
Günçiçek kocasına yaklaşıp "Birazcık öyle olabilir," diye fısıldadı gülerek.
Fırat, gülümseyerek Günçiçek'in burnuna minnacık bir öpücük kondurdu. "Bebeğim benden yana olacak. Hiç boşuna uğraşma," dedi. Bu sırada kapı önüne gelmişlerdi bile. Karısını kapı önündeki tabureye oturttu. Ardından dolaba yönelip içinden kendi ve Günçiçek'in ayakkabısını çıkardı.
"Doğunca görürsün, kimin tarafından olacağını!" diye omuz silkti Günçiçek.
Bu sırada Fırat, ayakkabısını çoktan giymiş sıra karısına gelmişti. Bir dizini kırıp karısını önünde eğildi. Ayakkabılarını güzelce giydirdi ama bir sorun vardı. "Balkız, ayakkabı ayağını sıkıyor mu?"
Günçiçek'in ayakları hamilelik nedeniyle şişmişti. Fırat'da ayakkabıyı giydirirken fark etmişti bu durumu.
Ayağını birazcık sıksa da "Yok yok iyi," dedi Günçiçek. Fazla dışarı çıkmadığı için yeni ayakkabı alma ihtiyacı duymamıştı. Diğer ayakkabılarının numaraları aynıydı zaten.
"Sıkıyor sanki, terlik mi giysen acaba?"
Günçiçek gözlerini kocaman açıp kocasına baktı. "Düğüne terlikle mi gideyim? Asla olmaz! Sonra ne derler!"
"Ne diyeceklerse gelip bana desinler! Bak bakalım, bem karım halkında tek laf etmelerine izin veriyor muyum?" Karısının ayakkabılarını çıkarmak için tekrar eğildi ama Günçiçek ayağını geri çekerek izin vermedi.
"Sıkmıyor, Fırat!" dedi. Sıkıyordu ama idare ederdi. Ardından kocasını umursamadan ayağa kalkıp yeşil, taşlı elbisesinin eteklerini düzeltti. Son olarak üzerinde ki altın kolyeleri de düzeltip kocasına dönüp "Hadi gidelim," dedi.
Fırat başını iki yana sallayıp karısını ellerini sıkıca tutup evden çıktı. Zaten epey geç kalmışlardı.
Düğün alanı yakın olduğu için yürüyerek gittiler.
▪️▪️▪️▪️▪️
Düğün alanına geldiklerinde karı koca ayrılmış, Fırat erkeklerin tarafına giderken Günçiçek kadınların olduğu bölüme gitmişti.
Günçiçek, kadınların tarafına gittiğinde büyük bir ilgiyle karşılanmıştı. Aileyi ve gelini tebrik edip içerdeki insanlara küçük bir selam vermişti. Selam faslı bittiğinde kaynanasının hemen yanına oturdu. Hemen diğer tarafında eltisi vardı. Melek'te onun gibi gibi bol olan parlak, kahve tonlarında bir elbise giymişti.
İki elti arasında sadece yarım ay vardı. Melek'in bebeği 8,5 aylıktı.
Bakışlarını eltisen çekip ortada oynayan genç kızlara çevirdi. Hepsi renk renk giyinmiş, gelinin etrafında oynuyorlardı. Aralarında Ayşegül de vardı. Kaynanasını ona seslenmesiyle insanları incelemeyi bir kenara bırakıp kaynanasına döndü, Günçiçek.
"Kızım!"
"Buyur ana?"
Sakine hanım elinde tuttuğu altını gelinin avucuna bıraktı.
"Sen tak kızım," dediğinde Günçiçek bu durumu şaşkınlıkla karşıladı. Kaynanası dururken takıyı kendisinin takmasını doğru bulmadı. Başlarda kaynanası ile kaynaşamamış olsa zaman onlara iyi gelmiş, birbirlerine anne ve kız olmuşlardı.
Günçiçek hemen itiraz etti. "Olur mu ana öyle? Sen dururken bana düşmez."
"Olur kızım, olur. Ben bugün varım yarın yokum. Herkes Tahır konağını hanımının kim olduğu bilsin," dedi Sakine Hanım gülümseyerek.
Günçiçek, bakışlarını tereddütle eltisine döndürdü. Melek içten bir gülüşle ona bakıyordu. O da gülümseyerek kaynanasının elindeki altını alıp ayaklandı.
Takı merasimi yeni başlamışken geline yaklaşıp altını taktı. "Allah, yuvanızda mutluluğu eksik etmesin," dedi geline gülümseyerek. Genç kız gülümseyerek başını salladıktan sonra Günçiçek eski yerine oturdu.
Kaynanası memnun olmuş bir şekilde gülümsüyordu. Günçiçek'te gülümseyip yanındaki eltisine döndü. Melek'in yüzünü ekşittiğinde, "İyi misin, Melek?" diye sordu endişeyle.
Melek başını aşağı yukarı sallayıp, "İyiyim, sadece biraz sancım var," dedi.
"Ahmet ağabeyi çağırayım mı?"
"Yok, yok. Boş yere endişlenmesin."
Günçiçek çok tatmin olmasa da başını sallayarak onayladı.
Tam bu sırada içerde bir ayaklanma oldu. Günçiçek yeni bir misafirin geldiğini düşünerek bakışlarını kapıya çevirdi.
Doğru düşünmüştü; birileri gelmiş ama misafir değil. Şeytan ve zebanisi. Dilan ve annesi gelmişti. Hemen yanlarında da genç bir kız daha vardı. Dilan'ın yengesi olduğunu düşündü.
Dilan gelip tam karşısına oturduğunda, Günçiçek Allah'tan bolca sabır diledi.
"Nasılsın Günçiçek?" Yüzsüz! Yılan tıslama başlamıştı! Yakında içindeki zehrini de atardı dışarı!
Cevap vermek istemiyordu ama bu kızın karşısında bu kadar rahat olması canını sıkıyordu. Rahatını bozmadan rahatlamayacaktı. "Çok iyiyim Dilan. Sen iyisindir inşallah. En son bıraktığımda iyi değildin," dedi Günçiçek imayla. En son karşı karşıya geldiklerinde güzel bir tokat yemişti.
Dilan'ın yüzündeki gülüş sekteye uğrasa da kendini bozmadı. "İyiyim. Vurulduğunu duyunca çok üzüldüm doğrusu. Anam geldi ama ben gelemedim kusura bakma," dedi Dilan küçümseyen bir tavırla. Gelmemişti çünkü Fırat izin vermemişti. Annesine, o kız evime ayak basmayacak demişt.
"Tabi sen o sıra zil takıp oynamakla meşguldün," diye sessiz bir şekilde mırıldandı, Günçiçek. Bunu onu yüzüne de söylemek isterdi ama işte ortam...
"Ne dedin?"
"Sağol düşündüğün için dedim. Çok şükür bende bebeğimde çok iyiyiz. İnsanın haset edeni çok olunca böyle oluyor," dedi bizzat Dilan'ın gözlerinin içine bakarken.
Dilan bu sözlerin ona olduğunu bildiği için sesini çıkarmadan başını salladı. Zira söyleyecek bir şeyi yoktu. Daha fazla konuşmamak için yerinden kalkıp ortada oynayan genç kızların arasına karıştı.
Günçiçek, Dilan'ın kalkmasıyla rahat bir nefes aldı. Bu sefer onu üzmesine izin vermeyecekti. Gerekirse kalkıp saçını başını yolardı ama ucuz bir insan için kendini bir daha üzmeyecekti.
▪️▪️▪️▪️▪️
Ayşegül nefes nefese kalmış bir şekilde yengesinin yanına oturdu. Sabahtan beri ortada oynuyordu.
"Sonunda oturabildin Ayşegül," diye görümcesine takıldı Günçiçek.
Ayşegül saçlarını savurup, "Ne yapsaydım? Sizin gibi kös kös oturayım mı? Yemin ediyorum size baktıkça iyi ki evli değilim diyorum. Baksana hepinizin içi geçmiş," dedi.
Günçiçek gülerek, "Yakında sende bizim gibi olacak sanırım," bakışlarıyla ilerdeki kadını işaret etti. "Kadın bir an olsun gözünü senden ayırmadı. Hayırlı olsun!"
Yengesinin dedikleriyle Ayşegül'ün de bakışları oraya kaydı. Kadın hala bakıyordu. "İstediği kadar baksın. Çokta umrumda." Ayağa kalkıp tekrar oynamaya başladı. İki haftalığına ailesinin yanına gelmiş, geldiği zamanı da o bakıyor, şu bakıyor diye heba etmeye niyeti yoktu.
Günçiçek, görümcesine gülüp yanındaki eltisine döndü. Melek sanki daha kötü olmuştu.
"Melek, sen iyi değilsin. Ben Ahmet ağabeyi çağırayım da gelip seni eve götürsün." Melek bu sefer başını sallayıp eltisini onayladı. Kasıklarında feci bir ağrı vardı.
Günçiçek, hızla ayaklanıp dışarı çıktı. Belki küçük bir çocuk bulurum diye etrafına bakınırken evin arkasına giden Ali'yi gördü. Ne işi vardı bunun kadınların tarafında? Hem de elinde küçük bir papatyayla!
"Ali!" diye seslendiği an Ali yengesine döndü. Hızla elindeki papatyayı arkasına sakladı ama Günçiçek göreceğini görmüştü zaten.
"Buyur yenge?"
"Ahmet ağabeyi çağırır mısın? Melek pek iyi değil."
Ali bir yengesine baktı birde arka bahçeye. Sırası mıydı bunun? Önemli işleri vardı. Ama yengesini ikiletirse abisinden güzel bir azar işitebilirdi. Mecbur başını sallayıp, "Tamam yenge," dedi.
▪️▪️▪️▪️▪️
Ali kısa bir süre içinde ağabeyini çağırmıştı. Melek'de Günçiçek'in yardımıyla aşağı inip eve gitmişti.
Günçiçek, Melek'i Ahmet’e emanet edip içeri geçerken Dilan ile karşılaştı. Aldırmadan yanından geçeceği sırada Dilan'ın konuşması ile yerinde durdu.
"Keşke ölseydin!"
Sabır! Sabır! Allah'ım lütfen bolca sabır!
Günçiçek sakinleşmek adına derin bir nefes alıp konuştu. "Ben ölsem ne olacak sanıyorsun!?"
"Fırat-"
Günçiçek, kendini tutamadı ve Dilan'ın siyah saçlarını avuçlarına dolayarak susturdu.
"Birincisi kocamın adını zehirli ağzına alma! İkincisi eğer ben ölseydim Fırat göz ucuyla bile sana bakmazdı! Unut bunları yoksa düğün demem başında tek tel saç bırakmam!"
"Sen-"
"Ben eğer istersem seni şu meydana çıkartır, kocama göz koydu diye rezil ederim. Ama ben sen değilim Dilan! Hırs uğruna kimseyi küçük düşürmem! Ama bu şekilde devam edersen bir dahakine bu kadar iyi olmam. Bir dahakine senin gibi yılanlık yapasım tutar ve kimse bana engel olamaz! Yanan yalnızca sen olursun!"
Dilan sertçe yutkundu. Bu kez gerçekten korkmuştu çünkü Günçiçek bunları yapacakmış gibi bakıyordu. Yaparsa ne abisi ne de babası onu yaşatırdı.Bu yüzden sessiz kaldı.
Günçiçek, kirli bir şeye dokunmuş gibi elini Dilan'ın saçlarından çekip içeri girdi. Bu kız artık canını sıkmaya başlamıştı. Eğer bir daha kendisine ya da kocasıan dil uzacak olursa kimse onu tutamazdı.
Tekrar kaynanasının yanına oturduğunda derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışıyor aynı kimseye bir şey belli etmemek için gülümsemeye çalışıyordu.
■ ■ ■ ■ ■
Günçiçek'te kısa bir süre daha oturmuş ardından Melek'i merak ettiğini söyleyerek ayaklanmıştı. Zaten düğünde kısa bir süre sonra bitecekti. Daha fazla gereksiz insanlara tahammül etmeyecekti.
Düğün sahibini son bir kez daha tebrik edip dışarı çıktı. Dışarıda oynayan küçük bir çocuğu gördüğünde, Fırat'ın yanına gönderip gelmesini istemişti.
Fırat gelene kadar kapı önüne oturdu çünkü ayağı acıyordu. Ayak acısı kendini fazlasıyla belli ettiğinde yüzünü buruşturarak elini ayağına attı. Ayağı su toplamış olmalıydı. Sürekli oturmuştu ama ayakkabılarını ayağında olması bilr acıması için yetmişti. Ayakkabıyı ayağından çıkarmak için hareket etti ama acıyan ayağı ile acı içinde inledi.
Günçiçek, "Balkız!" diyen endişe dolu bir ses duyduğunda elini hemen ayağından çekip zorlukla gülümsedi.
"Fırat?"
"Ayağın mı acıyor?"
Günçiçek başını iki yana sallasa da Fırat karısının önünde eğilip ayakkabıyı çıkartmaya koyuldu. Elini hızla babet şeklindeki ayakkabısına atıp dikkatlice çıkardı. Gördükleri İle gözleri kocaman oldu.
"Nasıl acımıyor Günçiçek? Ayağın mahvolmuş!" diye kızdı Fırat. Hemen ardından diğer ayakkabıyı da çıkartıp karısının kucağına aldı.
"Fırat ne yapıyorsun? Herkes bize bakıyor!"
"Kimseye karımı kucağıma aldım diye hesap vermeyeceğim! İstedikleri kadar baksınlar!"
Günçiçek, Fırat yüksek sesle konuşması ile daha çok utanıp başını kocasını boyun girintisine sakladı. O kimseyi görmezse, kimsenin onu görmeyeceğini zannediyordu. Ama yanılıyordu. Düğün alanında olan birçok kişi onlara bakıyordu. Utançtan domatese döndüğüne emindi.
Fırat hiç kimseye aldırmadan hızlı adımlarla eve doğru yürüdü. Şu an fazlasıyla sinirliydi.
"Fırat..." dedi Günçiçek içine kaçan sesiyle. Fırat'ın sinirli olduğunun farkındaydı, elinden geldiğince kocasını yumuşatmaya çalışacaktı.
"Efendim?" dedi Fırat ifadesiz tutmaya çalıştığı sesiyle.
"Kızma bana..."
"Nasıl kızmayayım? Sırf insanlar konuşur diye ayağını ne hale getirdin, Günçiçek!"
Günçiçek, dudaklarını büktü. Gözleri anınada dolarken, "Günçiçek deme bana!" dedi üzgün ama sinirli çıkan sesiyle.
Dolan gözleriyle tatlı tatlı gülümsedi kocasına, "Ben sesin Balkızın değil miyim?" diye sordu.
Fırat’ın aklı hâlâ Günçiçek'in su toplamış ayaklarında olduğu için karısına kanmamaya çalışarak, "Eve gidince konuşalım. Sinirliyim, kalbini kırmak istemiyorum," dedi.
Günçiçek'in tatlılığı buraya kadardı. Kocasının kucağından inmeye çalışırken sinirle konuştu.
"Çabuk indir beni Fırat!" Günçiçek Sinirle konuşurken bir anda ağlama isteğiyle doldu. Gözlerinden birkaç damla yaş akarken, "Gidip senden boşanacağım," dedi. "Utanmıyor musun çocuğunun annesini üzmeye? İndirsene beni be!"
Fırat derin bir nefes alıp sabahtan beri kucağında hareket eden karısına döndü. "Balkız, Balkız'ım, baldan tatlı karım, kaşına gözüne kurban olduğum, dur yerinde! Az kaldı eve sonra ne yapıyorsan yap!"
Günçiçek sanki o an dışarıda olduğunu fark etmiş gibi hareket etmeyi bırakıp başını tekrar kocasını boyun girintisine sakladı. Ama eve gider gitmez bu adamın ağzını yüzünü dağıtacaktı.
Fırat kapının önüne geldiğinde kapı aniden açılıp Ahmet çıktı. Ahmet koşarak evden çıkarken Fırat arkasından bağırdı. "Nereye gidiyorsun?"
"Ebe... Bebek... Melek... Doğum," dedi ve tekrar arkasına bakmadan koşarak gitti.
Fırat hiçbir şey anlamazken Günçiçek anladıklarıyla çığlık attı. "Fırat çabuk yukarı çık! Melek doğum yapıyor!"
Fırat kucağında karısıyla hızla merdivenleri çıkmaya başladı. Melek'in odasını önüne geldiğinde Günçiçek'i dikkatlice yere indirdi. Bakışları atıklarına takıldu. Bu halde yürümesini istemiyordu ama içeri girmesi doğru olmazdı.
"Ayağın acıyor mu?"
Günçiçek başını hızla iki yana sallayıp içeri girdi. İçeri girmesiyle "Melek!"diye bağırması bir oldu.
Melek yatakta uzanmış, elleri yatağın çarşafını sıkarken alnında boncuk boncuk terler birikmişti. Kasıkları, binlerce bıçak batırılmış gibi ağrıyor, bağrına bir taş oturmuştu gibiydi. Tüm bunlara ek olarak yüreğinde derin bir korku yerleşmişti. Bebeği erken doğuyordu.
"Günçiçek," diye mırıldandı. Hissettiği acı konuşmasını bile izin vermiyordu.
Günçiçek hızla eltisinin yanına oturup bir elini avuçları arasına aldı. "Tamam sakin ol-" demeye kalmadan Melek çığlık attı. Bu çığlığın sebebi; baldırlarından akıp bacaklarına kadar ulaşan sıvıydı. Suyu gelmişti.
"Su-suy-"
"Susadım mı? Su mu getireyim?"
"Suyum geldi!"
Günçiçek'in aklı allak bullak oldu. Ne gelmişti, niye gelmişti, gelecek başka bir yer mi kalmamıştı?
"Tamam sakin ol şimdi gelir ebe," diye Melek'i sakinleştirmeye çalışsa da kendisi hiç sakin değildi. Her an kendisi de doğurabilirdi.
Tam o sırada yaşlı bir kadın ve yanında birkaç genç kız içeri girmiş ve Günçiçek'i dışarı çıkarmışlar.
Günçiçek dışarı çıkar çıkmaz kapı önünde onu bekleyen kocasına sarıldı. "Fırat n'olur odamıza gidelim. Yoksa bende buralara doğuracağım çocuğu."
Fırat karısını tekrar kucağına alıp odasına gitti. Karısını yatağa yatırıp su toplanmış ayakları için krem getirip dikkatlice ayağına sürdü.
Günçiçek ise bu süre zarfında dalgınca duvara bakıyordu. Melek doğum yaparken gözü korkmuştu birazcık.
Saçları arasında dolaşan parmaklarla hemen yanında duran kocasına döndü. Ne ara yanına gelmişti hiç anlamadı?
"Ne oldu Balkız'ım?"
"Fırat, acaba ben doğurmasam mı?"
"O nasıl olacak?" dedi Fırat gülerken.
Günçiçek omzunu silkti küskünce. O da nasıl olacağını bilmiyordu. Kokuyordu ama korkunun ecele faydası da yoktu. Elinde sonunda doğuracaktı.
Fırat karısının başına küçük bir öpücük kondurdu. "Korkma Balkız'ım kor-" yan odadan gelen çığlık sesiyle Günçiçek yerinden sıçramış ve eş zamanlı olarak o da çığlık atmıştı.
"Fırat, vallahi bende doğuracağım."
"Tamam, sakin ol Balkız. Hadi gel biz bahçeye çıkalım."
▪️▪️▪️▪️▪️
Ahmet kapının önünde bir sağa bir sola doğru yürüyor, stresten saçlarını çekiştirip duruyordu.
Meleği, canı içeride doğum yapıyordu. Ve çığlıkları her geçen saniye artıyordu. Ahmet'in kalbi durmak üzereydi.
Aniden içeriden gelen sesler kesildi. Ahmet'in içinde büyük bir korku peyda olurken hiç vakit kaybetmeden içeri daldı. İçeri girmesiyle tiz bir bebek sesi duyması bir oldu.
Gözleri dolarken, beyaz bir kundağa sarılan bebeğe baktı. Gözlerinde, güneşten daha parlak bir ışık belirdi.
Aynı ışık Melek'in de gözlerinde de vardı. Melek, gözlerini az önce doğan bebeğinden alamıyordu. Bebeği önce bir kundağa sarıldı hemen ardında Melek'in göğsüne yatırıldı.
Küçük bebek annesinin kokusuyla hemen sakinleşirken, Melek dolu gözlerle bebeğine bakıyordu.
Bakışları kocasına kayarken gözleriyle yanına davet etti.
"Çok güzel," diye mırıldandı Melek. İşaret parmağını yavaşça bebeğinin yanağında gezdirdi. "Hayatımıza hoşgeldin küçüğüm."
Ahmet tedirginlikle küçük bebeğe baktı. O kadar küçüktü ki ona dokunmak için kalkan eli titreyerek geri inmişti. Zarar vermekten korkarak bebeğine yaklaştı. "Küçük Meleğim, hoşgeldin kızım."
BÖLÜM SONU
Hayır ağlamıyorum, sadece gözüme toz kaçtı🥺
Arkadaşlar ben an itibariyle bir anneanne olmuş bulunmaktayım. Devlete ve millete hayırlı uğurlu olsun.
Neyse bu kadar duygusallık yeter.
Bölüm nasıldı?
Çok şükür bir bebeğimiz doğdu. Bunu bekliyor muydunuz? Şahsen benim için çok ani gerçekleşti🤭
Sizce küçük meleğimizin adı ne? Fikirleri alayım.
Acaba Günçiçek ne zaman doğuracak. Ağaç olduk🙄
Kilit soruya geliyorum. Ali ne iş çeviriyor? Başımıza çok iş açacak gibi benden söylemesi 🤕
KAYBOLMUŞ AŞIKLAR KİTAPÇISI'nı okuyanların alnından öptüğümü belirmek isterim.
Kendinize iyi bakın çiğköftelerim🌮
Allah'a emanet olun.
INSTAGRAM: kaa_gul_ _63
TİK-TOK: guullaarreess63
WATTPAD: guullaarreess63
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |