22. Bölüm

21. BÖLÜM

Kara Gül
gguullaarreess63

 

Yeni bölüm geldiiiii

 

 

Bölüm şarkımız öpsem seni bebek gözlerinden olsun. Mümkünse bu parçayı dinleyerek okuyun.

 

 

Düzenlemeden attım. Yanlışım varsa üzgünüm.

 

 

Sizi bölümle başbaşa bırakıyorum. Çok fazla oy ve yorum yapın ki size yeni bölüm hemen gelsin.

 

 

Instagram hesabımı takip ederek bana destek olursan sevinirim

 

 

KEYİFLİ OKUMALAR

 

▪️▪️▪️▪️▪️

 

Düğün gecesinin ardından ertesi sabah ev halkı fazlasıyla geç kalkmıştı. Dünün yorgunluğu hâlâ hepsinin üzerindeydi.

 

Günçiçek merdivenleri inip salona indiğinde etrafı temiz görmek ona rahat bir nefes aldırdı. Dün burası misafirler ve çocuklar yüzünden o kadar dağılmıştı ki Günçiçek salona bir daha temiz görememekten korkmuştu.

 

Çalışanlar dün gece evi temizledikten sonra gittiği için kahvaltıyı hazırlamak yine ona düşmüştü. Mutfağın yolunu tuttuğunda Melek’in zaten mutfakta olduğunu ve kahvaltıyla ilgilendiğini gördüğünde mutlulukla mutfağa girdi. İki elti güle oynaya kahvaltıyı hazırlarken ev halkı da yavaş yavaş uyanmıştı.

 

Ev yavaş yavaş hareketlenirken evin yeni gelini de uyanıp mutfağa girmişti. Fidan’ın mutfağa girdiğini gören Melek, Günçiçek’in omzuna vurup, “Yeni gelin sonunda uyanmış,” dedi imayla. Asıl amacı Fidan’ın utandırmaktı, öyle de olmuştu. Fidan’ın yanakları utançla kızardığında kısık bir sesle, “Günaydın,” demişti.

 

“Günaydın, çok yoruldun dün gece?” dedi Melek tekrar.

 

Fidan ise olayın aslını kavrayamamış, saf saf cevap vermişti. “Tabi düğün telaşı der-“ Melek ve Günçiçek tatlı birer kahkaha attığında Fidan sorunun düğünle alakalı olmadığını anladı. Fark ettiğin ima ile tüm bedeni utançla yandı.

 

Günçiçek, “Melek, uğraşma kızla!” dediğinde Melek Fidan’a yaklaşıp yanaklarını sıktı. “Baksana şunun güzelliğine, nasıl uğraşmam? Ali de durdu durdu turnayı gözünden vurdu ha!”

 

Melek’in bu sözleri üzerine Fidan yalnızca tatlı tatlı güldüğünde Melek, “Bu kızın ağzı var dili yok. Ben bunu arada gizli gizli döverim,” dediğinde Fidan Melek’in tavrı sayesinde biraz olsun üzerinden attığı gerginlikle, “O kadar uzun boylu değil. Kendimi dövdürecek değilim,” dedi gülerek.

 

“Aaa bizim yeni gelinin dili varmış!” dediği sırada içerden Mihri’nin ağlama sesi geldi. Melek aceleyle mutfaktan çıkarken Fidan, Günçiçek’e yaklaştı.

 

“Çiçek abla.”

 

Günçiçek, elindeki tabağı tezgaha bırakırken tüm bedenini Fidan’a çevirdi. “Efendim,” dedi gülerek.

 

“Ben teşekkür edecektim. Düğün boyunca ailemin yokluğunu hiç hissettirmediniz. Ne kadar teşekkür etsem.”

 

Günçiçek, uzanıp Fidan’ın elini tuttu. “Teşekkür edecek bir şey yok ki. Sen benim kız kardeşim sayılırsın. Ben ne yaptıysam kardeşim için yaptım.”

 

Fidan, omuz silkti. “Yine de sağ ol. Herkes bunu yapmazdı.”

 

Güldü Günçiçek. “Neyse boş verelim artık düğünü. Ben çok acıktım, şu sofrayı kuralım artık.”

 

Günçiçek ve Fidan el ele verdiğinde kısa sürede sofrayı kurmuştu. Herkes sofraya otururken Günçiçek her zaman olduğu gibi kocasının soluna oturmuştu.

 

Neşeli bir kahvaltının ardından masadan ilk kalkan Ali ve Fidan olmuştu. Ali aşağı inerken Fidan arkasındaydı. Günçiçek, gülümseyerek taze çifti izlerken kendini görür gibi oldu. O da ilk günler bu kadar çekingen ve sessizdi. Ve yine evliliğinin ilk günü o da böyle Fırat’ın arkasından gitmişti.

 

Derin bir iç çekişle bakışlarını Ali ve Fidan’ın çıktığı kapıdan çekip kocasına çevirdi. Fırat gülümseyerek onu seyrediyordu. Ne oldu dercesine göz kırptığında Günçiçek, hiç dercesine omuz silkti. Fırat, kendi halinde sohbet eden aile üyelerine kısa bir göz atıp karısına yaklaştı. “Ne oldu Balkız?”

 

“Bir şey olmadı sadece Fidan’a bakarken bu eve ilk geldiğim zamanlar geldi aklıma. O gün üzerinden nerdeyse üç yıl geçmiş. Koskoca üç yıl...”

 

“Çok az, Balkız. Çok az... Sana doymam için birkaç ömre ihtiyacım var.”

 

Günçiçek gülümsedi. Fırat’ın bakışları Günçiçek’in gülen dudaklarına kaydı. “Balkız,” dedi içli içli.

 

“Hmm?”

 

“Ben gideyim artık,” dedi ama sesi herkese gitsin diye biraz yüksek sesle konuşmuştu.

 

Günçiçek, Fırat’ı ne yapmak istediğini anladığında bıyık altından gülüp, “Peki, ben seni geçireyim,” dediğinde ikisi de ayaklandı. Fırat önde giderken Günçiçek hemen arkasındaydı.

 

Merdivenleri bitirip kapı önüne gelmek üzereyken Günçiçek, Fırat’ın sert sesini duydu.

 

“Sen hâlâ gitmedin mi?”

 

Günçiçek başını Fırat’ı arkasından çıkartıp kapı önüne duran Ali ve Fidan’a baktı. Aralarında pek mesela olmadan karşı karşıya duruyorlardı. Fidan, onları görür görmez bir adım geri çekilip aralarına mesafe koydu.

 

Ali yutkundu. “Gidiyorum, abi,” dese yerinde durmaya devam ediyordu. Fırat yerinde durarak dik dik Ali’ye baktı. Ali daha çok gerildi. Gitmeden önce sevdiği kadını güzelce öpüp koklamak istiyordu ama abisi yine engel oluyordur.

 

Birkaç saniye abisinin gitmesini bekledi ama Fırat hâlâ olduğu gibi yerinde duruyor ve Ali’ye bakıyordu. Ali pes ederek güzel karısına döndü. Abisi hâlâ onu affetmiş değildi ve bu demek oluyordu ki bir süre daha nikahlı karısından uzak duracaktı.

 

Elini Fidan’a doğru uzattığında Fidan, Ali’nin ne yapmak istediğini anlamasa da elini tuttu. Ali, karşısında bir erkek varmış gibi başını Fidan’ın kafasına yavaşça vurdu. “Allah’a emanet ol, devrem,” dedikten sonra abisine mahsuni bir bakış atıp evden çıktı.

 

Fidan, Ali’nin yaptığı şeye kıkırdadıktan sonra Fırat’a çekingen bir bakış atıp, “Hayırlı işler, Fırat abi,” dedikten sonra Fırat’dan bir cevap beklemeden yukarı çıktı.

 

Fidan gittikten sonra Günçiçek kocasının arkasından çıkıp tam önünde durdu. Kollarını kocasının boynuna dolarken yakalarını düzeltiyormuş gibi yaptı. Az önce şahit olduklarından dolayı dudağına tatlı bir tebessüm vardı.

 

“Bırak çocukları. Evlendiler artık.”

 

Fırat’ın yüzünde memnuniyetsiz bir ifade belirdi. “Evlenmişler! Gördük nasıl evlendiklerini! Bak hatırlayınca yine sinirlendim! Hergele yüzünden ne hallere düştük!”

 

“Canım, söyledi ya çocuk! Çekinmiş senden!”

 

“Neyimden çekinmiş, Balkız!? Neyimden!? Sen gelene kadar ben bunlara tek laf mı ediyordum!? Gelse abi ben aşık oldum dese yok mu diyecektim! Sonuçta anlarız aşık adamın halinden. Zamanında bizde aşkımızdan deli olduk ama kalkıp kız kaçırmadık!”

 

Günçiçek cilveli bir şekilde gülüp kocasına daha çok yaklaştı. “Kimmiş bu aşkından deli olduğun kadın?”

 

“Kim olacak, benim baldan tatlı Balkızım dışında kimim var!? Ama gördüğün gibi ben gelip seni kaçırmadım! Hayır başka yol mu kalmadı da kızı kaçırıyorsun! Adamlık yapacak ya! Ulan başlarım senin adam-“

 

Günçiçek aniden kocasının dudaklarına küçük bir öpücük kondurup geri çekildi. “Yeter Fırat! Oldu bitti, niye kendini bu kadar yıpratıyorsun? Yapmış işte bir hata zaten sizin sayenizde fazlasıyla pişman oldu.”

 

Fırat, “Haklısın, Balkız,” dese de aklı hâlâ birkaç saniye önceki öpücükteydi. Günçiçek’in belinden tutup havaya kaldırdığında Günçiçek parmak uçlarıyla kocasının ayağına basıp bedenini yükseltti. Kocasına, az öncekinin aksine uzun bir öpücük armağan ettikten sonra geri çekilerek gülümsedi.

 

Nefes nefese kalmışken, “Öğleden sonra doktor randevun var, beraber gideceğiz. Unutma,” dedikten sonra Fırat’ı son kez öpüp kollarının arasından çıktı.

 

Fırat’ı uğurlayıp yukarı çıktığında kızların çoktan sofrayı topladığını fark etti. Mutfağa girdiğinde kızların bulaşıkları da bitirmek üzere olduğunu fark etti. İyice mahcup oldu. Aşağıda bu kadar uzun süre kaldığını fark etmemişti.

 

“Kusura bakmayın kızlar,” diyerek mutfağa girip el altındaki işlere yardımcı olmaya başladı.

 

“Ben bakmam da Fidan’ı bilmem. Kızın rolünü çaldın be yenge. Kapı önünde kocasına cilve yapmak onun hakkıydı ama abim sağ olsun izin vermemiş.” Ayşegül’ün kıkırdayarak kurduğu cümleden sonra Fidan ve Günçiçek’in teni utançla kızardı.

 

Günçiçek, “Ayşegül,” diyerek uyarsa da Ayşegül’ün umurunda değildi.

 

“Ama abim haklı, müstahak bunlara. Kaçarak evlenmek ne?” Yargılayıcı bakışları Fidan’ı buldu. “Hadi kaçacaktın benim salak ikizimden başka adam mı yoktu? Güzelde kızsın, Ali’ni elinde heba olacaksın.”

 

Fidan kıkırdadı. Ayşegül’ün onunla uğraştığını, söylediklerinin asıl düşünceleri olmadığını biliyordu. “İnsan sevdiğinin yanında heba olamaz, Ayşegül. İnsan sevdiğinin yanında sevilir, sevildikçe güzelleşir.”

 

Günçiçek, “Aman Ayşegül ne anlar aşktan,” dediğinde Ayşegül, yengesine tip bir bakış atıp işine devam etti. Tam o sırada mutfağın kapısında emekleyerek gelen Ferhat belirdi. Mutfağa girip annesini gördüğü an olduğu yerde oturup kollarını annesine doğru sallayarak çığlık attı.

Oğlunu görür görmez Günçiçek’in yüzünde tatlı bir tebessüm belirdi. Hızlı adımlarla oğluna yaklaşıp kucağına aldı. Yanağına öpücükler kondururken, “Anneciğim, uyandın mu sen?” dedi.

 

Ferhat ağzının içinde bir şeyle gevelemeye başladığında Günçiçek pür dikkat oğlunu dinledi. Ferhat, elini annesinin göğsüne vurup dudak büktüğünde Günçiçek güldü. “Ha sen açıktın. Benim bebeğim acıkmış mı?”

 

Ferhat ağzındaki birkaç dişi göstererek gülümsediğinde Günçiçek kendini tutamayıp oğlunun yanağına sert bir öpücük kondurdu. Kızlara dönüp, “Ben Ferhat’ı doyurup geliyorum,” dedikten sonra oğluyla birlikte mutfaktan çıktı.

 

Oğluyla beraber merdivenleri çıkarken bebeğini öpmeden duramıyordu. Odasına girdiği an göğsünü açıp bebeğini doyurmaya başladı. Ferhat iştahla sütünü içerken ara ara başını kaldırıp mavi gözlerini kırpıştırarak annesine bakıp gülümsüyor sonra tekrar sütünü içmeye devam ediyordu.

 

Sonunda annesinin kucağında uyuya kaldığında Günçiçek oğlunu öpe koklaya beşiğine yerleştirip tekrar aşağı indi.

**** 

 

Saatler öğleden sonra biri gösterirken Günçiçek eline aldığı çantasıyla odasından çıktı. Merdivenleri hızla inerken salonda oturan Melek, Ferhat ve Mihri’yi gördü. Mihri ve Ferhat yerde, önündeki oyuncaklarla oynarken, Melek gülümseyerek onları izliyordu. Melek’in yanına gidip, “Ben çıkıyorum, Ferhat sana emanet. Erken geliriz,” dediğinde Melek gülümseyerek başını salladı.

 

“Merak etme hallederim ben. Siz keyfinize bakın.”

 

Günçiçek son kez Melek’e gülümseyip merdivenleri hızla indi. Fırat’ın söylediği saati bayağı geçmişti, Fırat kapının önünde olmalıydı. Kapı önüne gelip dışarı çıktığında düşündüğü gibi Fırat’ın arabasını kapı önünde buldu.

 

Gülümseyerek hızla arabaya doğru yürüdü. Kapıyı açıp içeri girer girmez kapıyı arasından kapatıp kocasının yanağına küçük bir öpücük kondurdu. “Hadi gidelim!”

 

Fırat karsısına gülümseyip arabayı çalıştırdı. O sırada Günçiçek radyoyu açtı. Bora Ayanoğlu, Güller ve Dudaklar diyordu.

 

Gülünce

Bir gonca güle benzerdi

Ben dudaklarını

Sense gülleri severdin

Ben dudaklarını

Sense gülleri severdin

Güller ve dudaklar şimdi

Ne kadar acı ve gizli

Eski bir aşk anlatır

Güller ve dudaklar şimdi

Güller ve dudaklar şimdi

Ne kadar acı ve gizli

Eski bir aşk anlatır

Güller ve dudaklar şimdi...

 

..... 

 

Odanın kapısı kapanır kapanmaz Günçiçek etraftaki hiç kimseyi önemsemeden kocasını boynuna atıldı. “Fırat, bitti,” dedi mutluluk akan sesiyle.

 

Fırat’ın elleri anında Günçiçek’in belini bulup sıkıca sardı. “Senin sayende Balkız. Sen olmasaydın bunların hiçbiri olmazdı. İyi ki geldin, Balkız,” dedi ardından karısının alnına küçük bir öpücük kondurdu.

 

Fırat’ın tedavisi tamamlanmıştı. Karısının sayesinde girdiği bu yolda oğlu doğduktan sonra daha fazla yol kat etmiş ve sonunda bu yolun sonuna gelmişti. Günçiçek olmasaydı değil hastaneye gelmek yanından bile geçmezdi.

 

Günçiçek ve Fırat bir araya geldiğinde ikisi de yaralar içinde kalmıştı. Önce öperek yaraları sarmış ardından severek yaralarına merhem olmuşlardı. Derler ya seven sevildikçe güzelleşir diye. Onlar sevginin en güzel halini tatmış, sevip sevildikçe güzelleşmişti.

 

Fırat geri çekilip karısının yanağını okşadı. “Hadi gidelim, Balkız.”

 

Günçiçek başını sallayıp kocasını elini tuttu. Birlikte hastaneden çıktıklarında arabaya binip yola çıktılar. Günçiçek kocasına dönüp, “Eve mi gideceğiz?” diye sordu.

 

Günçiçek tek elle direksiyonu döndürürken cıkladı. “Önce başka bir yere uğrayacağız,” dedi.

 

“Nereye?”

 

“Birazdan görürsün, güzelim.”

 

Günçiçek merak etse de sessizce yerinde durmaya devam etti. Araba birkaç dakika içinde durduğunda Günçiçek hemen pencereye yanaştı. Büyük bir mağazanın önümde durmuşlardı.

 

Günçiçek daha ne olduğunu anlamadım Fırat arabadan indi ve ilk kez beraber dışarı çıktıları günkü gibi Günçiçek’in kapısını açtı. Elini karısına doğru uzattığında Günçiçek gülümseyerek Fırat’ın elini tutup arabadan çıktı. Arabanın kapısını arkasından kapanırken Fırat bir elini Günçiçek’in beline koyup mağazanın kapısına doğru döndürdü.

 

“Beraber alışveriş yapacağız.”

 

“Yaa,” dedi Günçiçek. “Sende bir şey alacak mısın?”

 

“Alırız.”

 

“Ben seçeceğim ama.”

 

“Sen seç, güzelim.”

 

“Sana yakışacak harika şeyler seçeceğim.”

 

Fırat yanında yürüyen karısının belinden tutup kendine çekerken, “Bana yalnızca sen yakışırsın, Balkız,” dedi.

 

Günçiçek kocaman gülümseyip heyecanla mağazaya doğru ilerledi. Mağazanın içine girdiğinde ilk iş olarak erkek reyonuna yöneldi. Fırat birkaç adım uzakta durup karısını izlerken Günçiçek pantolon ve gömlekler arasında kaybolmuş durumdaydı.

 

Beğendiği birkaç gömleği koluna asarken yanına birinin geldiğini hissetti. Yanındaki kişinin Fırat olduğunu düşünerek eline aldığı gömlekle, “Bu nasıl?” diye sordu.

 

“Sizin için pek uygun değil gibi.”

 

Günçiçek duyduğu yabancı bir erkek sesiyle irkilerek sağına döndü. Yanında kendi yaşlarında, kumral bir adam vardı. Kumral adam teklif beklemeden elini Günçiçek’e doğru uzatıp, “Merhaba, ben Erol,” dediği sırada Günçiçek, bedenin tanıdık bir el hissetti.

Fırat bir kolunu karsının beline sararken sert bakışları karşısında adamın üzerindeydi. “Bir sorun mu var, Balkız?” dediğinde Günçiçek cevap vermek için dudaklarını araladı ama Erol denen adam konuştu.

 

“Bir sorun yok. Ben hanımefendi ile konuş-“

 

“Birincisi soruyu sana değil karıma sordum. İkincisi senin benim karımla konuşacak hiçbir konun olmaz!”

 

Belinden tuttuğu karısıyla birlikte adamdan uzaklaşırken Fırat homurdanıyordu. Günçiçek çekinceyle Fırat’a döndü. “Fırat...” Fırat sinirli olsa sakin bir sesle karısını yanıtladı.

 

“Söyle güzelim.”

 

“Ben adamı tanımıyorum. Bir anda yanıma geldi. Gerç-“

 

Fırat karısına dönüp, “Balkız,” diyerek karısının sözünü kesti. “Ben sana bir şey demiyorum ki güzelim. Açıklama yapmana gerek yok.”

 

“Kızmıyorsun yani...”

 

“Ben sana ne zaman kızdım, Balkız? Sana bakarken düşündüğüm tek şey ne biliyor musun?”

 

“Ne?”

 

“Sevmek... Delicesine, ölesiye sevmek.”

 

Günçiçek kocaman gülümsedi. “Yaa,” dedi titrek bir sesle.

 

Fırat, karısının kedi mırıltısı gibi çıkan sesine gülüp parmaklarını karısının çenesine sardı. “Yaa! Yaa da ben sana bu sefer kızacağım, Balkız. Bu kadar güzel olunmaz ki... Güzelliğin bir gün başıma bela açacak. Sen güzel bir ceza hak ettin.”

 

Günçiçek cilveyle gülüp, “Nasıl bir ceza?” diye sordu.

 

Fırat karısının kulağına doğru eğilip, “Akşam göstereceğim,” dedi kısık bir sesle.

 

Günçiçek yanaklar domatese dönerken geriye birkaç adım atarak kocasından uzaklaştı. Boğazının temizleyip elindeki kıyafetleri gösterdi. “Ben bunları beğendim. Hadi dene de beğendiklerini alalım.”

 

Fırat karısının açtığı mesafeyi azaltırken, “Denememe gerek yok. Sen beğendiysen tamamdır, hepsini alıyoruz,” dedi. Tekrar karısına yaklaştı. Elinde tuttuğu kıyafetleri alırken Günçiçek kadın reyonuna doğru yöneltti.

 

“Sıra sende,” derken bakışları mavi bir elbiseye çarptı. Mavi onun için çok uzun bir süredir Günçiçek’ti. Elbiseyi alıp karısına döndü. “Dene bakalım, beğenirsen alalım bunu.”

 

Günçiçek Fırat’ın uzattığı elbiseyi alırken tıpkı kocası gibi, “Denememe gerek yok. Sen beğendiysen tamamdır,” dediğinde Fırat karısının çenesini karşısında küçük bir çocuk varmış gibi sıktı.

 

“Kopyacı seni!”

 

“Ben senin gibi güzel sevmeyi bilmiyorum, Fırat Bey. Mecbur kopya çekiyorum.”

 

“Sen mi bilmiyorsun? Yalnızca sevginle bir harabeyi saraya çevirdin. Konuşturma beni yoksa hanene daha fazla ceza yazmak zorunda kalacağım.”

 

Günçiçek cilveyle gülüp arkasına dönüp kabine girmeden önce, “İşime gelir,” dedi.

 

 

 

******

 

 

 

Elindeki poşetlerle arabaya girdiklerinde akşam olmak üzereydi. Evde onları bekleyen bebekleri olduğu için daha fazla oyalanmadan yola çıktılar. Yolculuk tıpkı gelişleri gibi şarkı ve türkülerle geçmişti...

 

 

 

BÖLÜM SONU

 

 

Bölüm nasıldı?

 

 

Acaba bir sonraki bölümde kim ölse🤔 sizin bir fikriniz var mı?

 

 

Kıskançlık sahnesi nasıldı? Çok olmadı gibi. Dedim ben beceremiyorum böyle şeyleri.

 

 

 

 

Fırat'a 🤏 şu kadarcık aşık olmuş olabilirim.

 

Duyurular için ınstagram hesabımı takip etmeyi unutmayın

 

 

Kendinize iyi bakın çiğköftelerim 🌮

 

 

 

 

Allah'a emanet olun 🌼

 

 

INSTAGRAM: kara_gul_ _64

 

TİK-TOK: gguullaarreess63

Bölüm : 30.06.2025 23:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...