3. Bölüm

3. BÖLÜM

Kara Gül
gguullaarreess63

 

Yeni bölüm geldiiiiii

 

 

Beklettiğim için üzgünüm.

 

 

Bolcaaaa yorum yapmayı unutmayın.

 

📍 KİTAP 1 OCAK İTİBARİYLE KİTAP PAD UYGULAMASI ÜZERİNDEN KALDIRILACAK 📍

KEYİFLİ OKUMALAR

 

 

BİR HAFTA SONRA

 

Bir hafta geçmişti.

 

İstemenin ardından koskoca bir hafta geçmişti. İsteme günün ertesi sabahı Sadun Bey kızına fikrini sormuş, Günçiçek ise olur vermişti. O gün Tahır ailesine haber verilmiş ve düğün iki hafta sonrası için karar kılınmıştı.

 

Bugün ise alışverişe çıkılacaklardı. Hem nikah işlerini halledecek hem de gerekli şeyler alınacaktı. Günçiçek o gün her zaman olduğu gibi erkenden kakmıştı. Yatağında oturmuş kara kara geçen zamanı düşünüyordu. Artık evlilik konusunda eskisi kadar korkmuyordu. Evleneceği adamı görmüş, kalbi Fırat için biraz olsun ısınmıştı. Tabi bunlar koca bir yanılgı da olabilirdi. Tek bir görüşle bir insanı tanıyamaz, bir ömür için karar kılamazdı.

 

Bunu için zaman gerekti. Günçiçek’in tek dileği ise eşi olacak adam tarafından bu sürenin verilmesiydi.

 

Bulunduğu odanın kapısı yavaşça açıldığında bakışlarının diktiği duvardan çekip kapıya çevirdi. Gelen annesiydi. Geçen zamanda değişmeyen bir şey varsa o da annesinin her sabah gelip onu kontrol etmesiydi. Selma Hanım kızının yaşadıklarına anbean şahit olduğu için kızı için endişeliydi ve bu endişesini bir türlü gideremiyordu. Kızının gerçekten mutlu olduğunu görmeden de bu endişeyi her zaman sırtında taşıyacaktı.

 

Selma Hanım kızının yanına oturduğunda gözüne çarpan ilk şey Günçiçek’in karman çorman saçları oldu. Bir insan hiç mi değişmezdi? Küçükken de saçları hep karman çormandı. Büyümüş, genç kız olmuş, yakında evlenecekti ama hala saçlarını annesi tarıyordu.

 

Selma Hanım kızının bu haline tebessüm edip, “Gel de şu saçlarını tarayalım,” dedi. Günçiçek’in canına minneti, anında kabul etti. Saçlarını çok seviyordu ama tarama işini hiç sevmiyordu. Bazen kısacık kesmek istiyor sonra kıyamıyordu. Şu an annesi tarasa da evlenince saçını taracak kimsesi olmayacaktı. Kesin o zaman kısacık keser, birkaç günde niye kestim diye arkasından ağlardı.

 

Ama şu an bu anın tadını çıkarmak istiyordu. Ne de olsa evlendikten sonra baba evine gelip gelemeyeceği koca bir muammaydı. İki köy arasında mesafe fazlasıyla vardı. İstediği zaman çıkıp gelemezdi.

 

Bunları düşündüğü an gözleri yine doldu. Ailesinden nasıl ayrı kalacaktı? Neredeyse yirmisine basacaktı ama bir kere bile ailesinden ayrı kalmamıştı. Hiç tanımadığı insanların arasında, yapayalnız kalmak hiç iyi olmayacaktı. Karşıdaki insan ne kadar iyi olsa da insan ailesi gibi olamazdı kimseye.

 

Annesi saçlarını tararken ağlamak için kendini zor tuttu. Ağlayıp da annesini üzmek istemiyordu.

 

Selma Hanım da kızı gibi benzer düşüncelerin içine dalmıştı. O da kızıyla nasıl ayrılacağını düşünüyordu. Beraber geçirecekleri bir haftaları kalmıştı. Bir haftada kızına, ilk göz ağrısına nasıl doyacaktı ki?

 

Gözlerinden yaşlar dökülmeye başladığında hızlıca sildi ama yenilerinin gelişin engelleyemedi.

 

Bu durumu Günçiçek de fark etmişti. Annesinin saçlarının arasında dolaşan elleri durduğunda bakışlarını annesine çevirdi. Annesini ağlayarak görmeyi beklemiyordu.

 

“Annem! Ne oldu?” diye sordu Günçiçek.

 

Selma hanım cevap vermek yerine kızını göğsüne çekip sıkıca sarıldı. Gözyaşları yüzünü terk etmezken titreyen sesiyle, “Ben sensiz ne yapacağım?” diye sordu.

 

Günçiçek’in az önce zorlukla bastırdığı yaşlar anında yerini aldı. Koca bir yaş damlası yüzünde yerini alırken konuşmak yerine annesinin güven veren kokusuna sığındı.

 

...

 

Sabah annesi saçlarını taradıktan kısa bir süre sonra kız kardeşleri uyanmış, hep beraber kısa bir kahvaltının ardından hazırlığa koyulmuş. On altı yaşındaki kız kardeşi Nazlı ile beraber gidecekti. Erkek tarafından kimlerin geleceği konusunda hiçbir fikri yoktu. Normalde kayınvalidesinin gelmesi gerekiyordu ama isteme gününden sonra bu konuda pek emin değildi. Kayınvalidesinin bakışları pek hoş değildi.

 

Üzerine hardal sarısı bir elbise, elbisesinin üzerine de hardal sarısı bir yazma takmıştı. Yüzü eskiye oranla daha canlı olsa da hâlâ tam anlamıyla eskisi gibi değildi. Son zamanları yaşadıkları yüzünden zayıflayıp güçten düşmüştü.

 

Aynada kendine bakarken duyduğu korna sesiyle kendine geldi. Gelmişlerdi. Korna sesiyle eş zamanda bulunduğu odanın kapısı açılıp kız kardeşi Nazlı gelmişti.

 

Nazlı, “Geldiler, aba. Hadi,” dediğinde kimliğini ve gerekli eşyalarını koyduğu çantasını alıp odadan çıktı. Günçiçek annesine gittiklerini haber edip dışarı çıktığında kız kardeşi Nazlı, çoktan arabaya geçmişti.

 

Arabaya doğru giderken arkaya binmeyi düşünüyordu ama arka doluydu. Arkada Fırat’ın erkek kardeşi Ahmet ile eşi Melek vardı, bir de kız kardeşi Nazlı. Şoför koltuğunda Fırat varken yan koltuk boştu. El mecbur tek boş yere, yani ön tarafa oturdu.

 

Günçiçek’in oturmasıyla Fırat arabayı çalıştırıp toprak yolda ilerlemeye başlamıştı.

 

Günçiçek arabaya bindiğinden beri başını pencereye çevirmişti. Neye baktığını da bilmiyordu, tek derdi Fırat'dan kaçmaktı. Başarılı oluyor muydu, bilinmez ama şoför koltuğunda oturan adamın gözlerinin sık sık yanındaki kadına kaydığı inkar edilmez bir gerçekti.

 

Fırat, Günçiçek’in ona dönmeyeceğini anladığında avuçlarının arasındaki direksiyonu sıkıp önüne döndü. Hâlâ mı korkuyordu ondan? Oysa ki Fırat Günçiçek ondan korkmasın diye bu kadar beklemişti. Görünüşe göre daha da bekleyecekti. Günçiçek’in ona hemen alışacağını beklemiyordu tabi ama en azından doyasıya sevdiği kadının yüzüne bakmak iterdi.

 

Kaşları çatık bir şekilde yola odaklanmışken belki bir ihtimal diyerek kısa bir an yanındaki kadına döndüğünde ona dönmüş bir çift gök gözle karşılaştı.

 

İkisinin bakışları birbirine döndüğünde Günçiçek kızaran yanakları eşliğinde bakışlarını hızla cama çevirdi. Sadece birkaç dakikadır Fırat’a bakıyordu. Nasıl bu kadar çabuk hissetmiş olabilir ki? Şimdiden rezil olmuştu. Bakışlarını kaçırırken Fırat’ın yüzünde oluşan muzip gülüşü görmüştü. Resmen dakikalardır adama bakıyordu. Aslında birkaç saniye bakıp önüne dönecekti ama...

 

... 

  

Yaklaşık bir saatin ardından araba durduğunda Günçiçek bakışlarını merakla etrafında gezdirdi. Bir hastanenin önünde durmuşlardı. Günçiçek merakla ne olacağını beklerken Fırat arabadan inip onun tarafında geldiğinde Günçiçek nefesini tuttu. Düşündüğü şeyi mi yapacaktı?

 

Yaptı.

 

Arabanın kapısını Günçiçek için açtığında Günçiçek, yüzünde bastıramadığı gülüşü ile arabadan indi. Günçiçek arabadan indiğinde ikisi karşı karşıya duruyordu. İkisinin yüzünde engel olamadıkları gülüşler vardı. Günçiçek, Fırat’ın yaptığı hareketin mutluluğunu yaşarken, Fırat sevdiği kadının yüzündeki gülüşün mutluluğunu yaşıyordu.

 

Fırat sağ elini kaldırıp öne doğru uzattığında gidelim demek istiyordu. Günçiçek başını sallayıp Fırat’ın gösterdiği tarafa, yani hastaneye doğru ilerledi. Fırat da hemen Günçiçek’in yanında yerini alıp beraber hastaneye gittiler.

 

Hastane de kan alma gibi işlemleri hallettiklerinde vakit neredeyse öğleni bulmuştu. Fırat ve Günçiçek dakikalar önce beraber hastaneden çıkmışlardı ama arabanın yanına geldiklerinde Fırat Günçiçek'i yalnız bırakıp gitmişti. Günçiçek kan alınan kolunu tutarken maraklı bakışlarını etrafta gezdirdi. Nereye gitmiş olabilirdi ki? Dakikalar önce beraberken şimdi tek başınaydı.

 

Kan verdiği için başı dönmeye başladığında daha fazla ayakta durmamak için çoktan arabaya geçmiş aile fertlerinin yanına geçti. Ön koltuğa oturup kapısının kapatırken bile mavi gözleri etrafta geziniyordu.

 

Sonuçta Fırat saatler sonra kocası olacaktı. Ne yapıp, nereye gideceğini bilmek en büyük hakkıydı.

 

Saniyeler sonra Fırat'ı arabaya doğru geldiğini gördüğünde rahat bir nefes aldı. Ama hâlâ nereye gittiğini deli gibi merak ediyordu. Farkında olmadan kaşlarını çatarak Fırat'a baktığının farkında değildi.

 

Fırat arabaya binip kucağına küçük bir poşet bıraktığında çatılan kaşları merakla havalandı. Fırat arabayı çalıştırmaya başlarken Günçiçek yavaşça kucağındaki poşeti açtı.

 

Gördükleriyle yüzünde yine bastıramadığı bir gülüş peyda oldu. Çatılan kaşları düz bir hal alırken kaçamak bakışlarla yanında oturan adama baktı. İçinde ki ses yine bas bas bağırıyordu.

 

Doğru adam burada, tam yanımıda.

 

Bakışlarını tekrar önüne eğdiğinde poşetin içindeki onlarca çikolatayı görmek onu tekrar mutlu etti. Kan verdikten sonra hemşire tatlı bir şeyler yemesi gerektiğini söylemiş olsa da Günçiçek çok takmamıştı. Ama Fırat bunu düşünerek bir bakkala girmişti. Ne alacağını bilmediği için önüne gelen her şeyi küçük poşete doldurup Günçiçek'in kucağına bırakmıştı.

 

Günçiçek yanında bunca insan varken bunları yiyemeyeceğini bildiği için poşetin içinden sadece küçük bir şeker çıkarıp ağzına attı. Küçük poşeti çantasına koyacağı sırada aklına gelenler ile durdu. Kan veren sadece o değildi, Fırat da kan vermişti.

 

Acaba bir şeyler yedi mi?

 

Diye düşündü kendi kendine ama cevabını bulamadı. Bu yüzden küçük poşetin içinden bir çikolata çıkarttı. Nasıl vereceğini düşünürken Fırat’ın eli vitesin üstündeydi. Arkada oturanlara çaktırmadan parmak uçlarıyla Fırat’ın vitesin üstündeki eline dokundu. Fırat'ın şaşkın bakışları yüzünü bulduğunda masumca tebessüm ederek gözüyle elindeki çikolatayı gösterdi.

 

Günçiçek’in parmak uçları Fırat’ın tenine değdiğinde Fırat bir anda ne yapacağını şaşırmış, aniden frene basmamak için kendini zor tutmuştu. Ardında çikolatayı gördüğünde ise bakışlarını birkaç saniye Günçiçek'den alamamıştı. Araba kullandığı için doyasıya bakamasa da içinden böyle bir kadını nasibine düşüren rabbine şükretmiş ardından kadının elinde tuttuğu çikolatayı alıp ceketinin cebine atmıştı.

 

İkisinin arasında geçen bu tatlı diyalogun ardından vakit kaybetmeden resmi nikah için belediyeye gitmişler.

 

Gerekli her şey önceden hazırlandığı için eksik belgeler verildiğinde resmi nikah kıyılmıştı. Resmi nikahın ardından dini nikahın kıyılması için tanındık bir imamım yanına gidilmişti.

 

Günçiçek camiye girdiği an içini ferahlatan manevi ruhu soluduğunda yüzündeki küçük tebessümle gözlerini kapatmıştı. Çok başka bir yerdi burası. İnsan kasvetle dolu olsa da içi bir anda huzurla doluyordu.

 

Vakit kaybetmeden imamın yanına gittiklerinde nikah için dualar okumuşta İmam Bey. Sıra verilecek mehire geldiğinde tüm bakışlar Fırat’a dönmüştü. Sonuçta mehir olmadan nikah kıyılamazdı.

 

Fırat kendisine dönen bakışlarla ceketinin cebindeki 500 dönümlük tarlanın tapusunu çıkardı. Nikahın şartları sağlandığı için imam kadın ve erkeğin rızasını aldıktan sonra nikah aktini tamamladı.

 

Günçiçekin şahidi Melek iken Fıratı'n şahidi Ahmet olmuştu. Melek ve Ahmet önden çıkarken Günçiçek ve Fırat arkada kalmıştı.

 

Günçiçek camii kapısının önünde ayakkabılarını giydikten sonra başını kaldırdığı an elini sıcak bir el karşıladı. Birkaç saniye idrak edemese de elini tutanın Fırat olduğunu anladığında içinde korku yahut endişe aradı ama içinde olumsuz tek bir duygu yoktu. Aksine içinde şu an kadar hiç hissetmediği tatlı duygular vardı.

 

Birkaç saniye dursa da kalbindeki sesi dinleyerek elini saran nasırlı ellere sıkıca sarıldı. Avuçlarının arasından kalbine dokunan bir sıcaklık vardı. Ve bu sıcaklı Günçiçek’i hiç olmadığı kadar güvende hissettiriyordu. Bedeni yanındaki adamı yeni tanırken kalbi Fırat'ı yıllardır tanıyormuş gibi sıcak bir kabullenişle karşılıyordu.

 

Elini tutmasıyla Fırat'ın yüzündeki belli belirsiz tebessüm Günçiçek'in dudaklarında varoldu. El ele arabaya kadar giderken elleri biran olsun ayrılmadı. Arabaya yaklaştıklarında elleri ister istemez ayrıldığında Günçiçek sessizce yerine oturdu.

 

Araba hareket etmeye başladığında Günçiçek başını pencereye dayayıp akıp giden yolu izlemeye başladı. Buradaki işleri bittiği için köye döneceklerini beklerken araba şehrin içinde ilerlemeye devam etti. Günçiçek kaşlarını çatarak Fırat'a dönse de bir karşılık alamdı. Başını tekrardan sessizce cama çevirip nereye gideceklerini merakla bekledi.

 

Araba dakikalar sonra bir gelinlikçinin önünde durduğunda Günçiçek’in şaşkın bakışları yanında ki adama döndü. Beklemiyordu. Bu evliliği kabul ettiğinde hiçbir beklentisi yok. İçten içe istese de ne bir düğün ne de bir gelinlik beklentisi vardı. İstediği tek şey her koşulda arkasında duracak bir adamdı. O adamın arkasında duracağını isteme günü anlamıştı. Ama bu kadar fazlaydı, hem de onun gibi bir kız için...

 

İnsanlar vebalıymış gibi ondan kaçıp giderken Fırat kollarını onun için açmıştı. Herkes ayıplayan, kötü gözlerle bakarken Fırat'ın gözleri sanki dünyanın en güzel kadını oymuş gibi bakıyordu. Herkes bir şeyleri sakınıp, fazla görürken Fırat her şeyini onun için sunmuşt.

 

Şimdi, şu zamanda toplumun algısıyla kusursuz sayılan birçok genç kız gelinlik giyemezken o toplumun ona dayattığı kusurlu sıfatıyla gelinliği giyecekti.

 

Gözleri yaşarırken yutkunmakta zorluk çekti. Uzun zaman sonra kendini değerli hissediyordu. Bunu yapan adam tam yanında oturuyordu. Eğer şu an yalnız olsalardı hiç düşünmeden boynuna atılırdı.

 

Melek ve kız kardeşi arabadan indiğinde Günçiçek de Fırata son kez bakıp arabadan inip kız kardeşinin ardından gitti.

 

Bakışları vitrindeki model model gelinliğin üzerinde gezinirken küçük bir çocuk gibir zıplamamak için kendini zor tuttu. Yine hiç ummadığı şey gerçekleşiyordu. Mağzanın içine girmeden önce son bir kez arkasına döndüğünde hareket etmek üzere olan arabanın içindeki Fırat ile bakışları kesişti.

 

Günçiçek Fırat'ın gece karası gözlerine bakarken bir güneşin doğuşuna şahit oldu. Başkaları tarafından karartılan dünyasına güneş ışıkları sızdı.

 

... 

 

İki saatin dolmasına dakikalar kalmışken üç kadın kapı önünde gelecek arabayı bekliyorlardı. Günçiçek ve kız kardeşi Nazlı'nın yüzünde kocaman bir gülüş varken Melek'in yüzünde bezgin bir ifade vardı. Burada bulunmak istemiyordu, burada bulunmaktansa odasında uyumyı tercih ederdi. Günçiçek ve Nazlı gelinliklerine bakarken Melek sessizce oturup iki saatin bitmesini beklemişti. Eve gittiğinde kaynanası ve bu evliliği onaylamayan akrabalar tarafından sorguya çekilip en normal şeye bile kulp bulacaklarını biliyordu. Ama Melek ne birilerine laf anlatmak ne de bitmek bilmeyen dedikoduları dinlemek istemiyordu.

 

Araba dakikalar sonra mağazanın önünde durduğunda arabaya binip köye gitmek için yola koyuldular. Günçiçek yol boyunca sessiz olsa da yüzünde saklamaya çalıştığı ama başarılı olamadığı bir gülüş vardı.. Arada bakışları yanındaki adama kaydığında ona dönen gece karası gözleri fark ettiğinde yanaklarının bir domates gibi kızarmasına ve yüzündeki tebessümün büyümesine sebep oluyordu.

 

Araba saatler sonra evlerinin önünde durduğunda arabadakilere son bir kez daha selam verip kardeşiyle beraber indi. Araba eve biraz uzak bir yerde durduğu için Günçiçek’in arkasından Fırat da indi.

 

Kapı önüne geldiklerinde Günçiçek kardeşinin eve girdiğinden emin olduktan sonra bedenini Fırat’a döndü. Sabahtandır saklamayadığı gülüşü yüzünü sararken, “Sağol,” dedi. Bu teşekkür her şey içinde. Onu mutlu ettiği için, hayallerini gerçekleştirdiği içindi.

 

Fırat karşısında duran kadına yüzünü daha fazla güldürecek sözler söylemek istedi ama dudaklarının arasından tek bir kelime bile dökülmedi. Eğer konuşursa kekeliyeceğini, iki lafı bir araya getiremeyeceğini biliyordu. Bu yüzden Günçiçek’in elini tutup avuçlarının arasına aldı.

 

Günçiçek ne olacağını merakla beklerken Fırat başını eğip dudaklarını avuç içine değdirdi.

 

Teni bir ateş gibi yanmaya başladığında Günçiçek olanları ancak idrak edebildi. Fırat onu öpmüştü. Hem de avuç içinden.

 

 

...BÖLÜM SONU...

 

 

Bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız.

 

 

Bölüm nasıldı?

 

 

Günçiçek?

 

 

Fırat?🤤

 

 

En sevdiğiniz kısım?

 

 

İstek sahne?

 

 

Yeni bölüm hemen gelsin butonunu👇

 

 

Eski okurlara not; biliyorsunuz ki Melek ilk bölümlerde biraz gıcık bir insandı çünkü ben onu ilk başlarda kötü karakter olarak kurgulamıştım ama kararım değişti. Bu notun sebebi Melek niye bir anda değişti diye kafanız karışmasına diye.

 

 

Olaylar aceleci yazılmış gibi gelebilir. Çünkü öyle yazdım. Bu olayları bir kaç bölüme yaymak istemiyorum. Ve diğer bölümde Allah izin verirse düğünümüz var💃 şu bölümler çabuk bitsinde asıl bölümlere gelelim😁

 

 

WATTPAD: guullaarreess63

 

INSTAGRAM: kara_gul__63

Bölüm : 17.12.2024 22:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...